Mutluluk Kitap Bilgileri
Yazar: Zülfü Livaneli
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 6 dk.
Sayfa Sayısı: 392
Basım Tarihi: Şubat 2020
İlk Yayın Tarihi: 2007
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050904192
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Mutluluk Kitap Tanıtımı
Meryem: Van Gölü kıyısındaki bir kasabada, Allah’ın kendisini sevmesinden başka bir şey beklemeyen 17 yaşında bir kız. Şeyh amcasının tecavüzüne uğramış. Bir töre cinayetine kurban gitmek üzere.
Prof. Dr. İrfan Kurudal: İstanbullu tanınmış bir aydın. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamış. Sahip olduğu her şeyi geride bırakarak, teknesiyle amaçsız bir Ege yolculuğuna çıkıyor.
Cemal: Gabar Dağları’nda PKK peşinde koşmuş bir komando. Askerliğini bitirip eve döndüğünde ömrünün en zor göreviyle karşı karşıya kalıyor: Ailenin yüzkarası amca kızını töre gereği öldürmesi gerekiyor.
Her biri mutluluğu arayan Meryem, İrfan ve Cemal, kendilerinin, birbirlerinin ve ülkenin ruhunun derinlerine doğru çalkantılı bir yolculuğa çıkıyorlar. Peki, onları neler bekliyor?
Mutluluk Kitaptan Alıntılar
1. "Dünyadaki kötülüklerin kaynağı olumsuz düşünmektir."
2. ""... herkes bilir ki insan düşlerine söz geçiremez.""
3. "Bu kızın gözleri... Güneşe, sen doğma da ben doğayım diyor."
4. "“Korkma!" dedi. "Ben seni hiç bırakmayacağım.”"
5. "İnsan dediğin neydi ki zaten? Bir saniyede ölüverirdi."
6. "'
Ben buralardan gidiyorum..
Hayatın karşıma ne çıkaracağını bilmeden.."
7. ""... herkes bilir ki insan düşlerine söz geçiremez.""
8. "İnsan insanın zehrini alır."
9. "İyi şeylere çabuk alışır insanoğlu."
10. "Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor."
11. ""Hayat bazı şeyler için çok kısa."
(Dilerim hayatınıza egolarından arınmış, düşünerek konuşan, her daim yanınızdaymış hissi veren, kaybetmemek, incitmemek için itinalı davranan, ne kadar teşekkür etseniz de az geleceği insanlar girer. Yaşamın en kolay yanı bu güzel insanlar çünkü...)"
12. "Herkes bilir ki insan düşlerine söz geçiremez."
13. "" Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama o yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil. ""
14. "insan insanın zehrini alır.."
15. "“Önceden çizilmiş, kısıtlı, boktan hayatlar. Ben hayattan başka şeyler bekliyorum.”"
Mutluluk Kitap İncelemeleri
Söz konusu yazarın daha önce Serenad ve Kardeşimin Hikayesi adlı kitaplarını okudum. Daha önce almış bulunduğum ve kesin yargıda bulunmamak için buna da başladım ve yaklaşık 100 sayfa sonunda bu işkenceye son veriyorum. Çünkü aynı şeylerin tekrar etmeye başladığını, birilerini eleştireyim derken saygı sınırının aşıldığını, sürekli alttan alttan koca bir medeniyetin değerlerinin ayaklar altına alınmaya çalışıldığını iliklerime kadar hissettim. Genel olarak okuduklarımdan şunları çıkardım: İçki içmek iyidir, medeniyettir, gelişmişlik göstergesidir. Toplumun alt orta kesimleri namaz kılan, muhafazakar insanlardır. Sevişmek, evli insanların sevgililerinin olması, kıskançlığın olmaması gelişmişlik göstergesidir. Arabesk müzik ortadoğu kaypaklığının bir göstergesidir, caz, tango gibi müzikler iyidir. Toplumumuzun inançlı kısmı yozlaşmış, gelişmemiş, cahil ve yobazdır. İmla kurallarına önem veren, genel kültürünün gelişmişliğini! her konuda gösteren, üstelik bu memleketin bir evladı olan yazar, üç ihlas bir fatiha kavramını "üç kulhuvallah bir elham" şeklinde ifade etmiş. Bu ve bunun türevi birçok söylem var yani. Özgürlük ve sanat, hiçbir medeniyeti, hiçbir toplumu aşağılamak, ötekileştirmek değildir bence. Sanat kisvesi altında buram buram nefretin koktuğu, birilerinin hor görüldüğü, alttan alta düşmanlık tohumlarının ekildiği satırları okumak isteyenlere şiddetle tavsiye ediyorum bu kitabı ve türevlerini. Çünkü okumazsak göremeyiz, bilemeyiz, kimin ne olduğunu öğrenemeyiz. Keyifli okumalar.
Kitap başlangıçta töre kitabı olarak başlıyor ama içinde onlarca konuyu işliyor. Van'dan İstanbul'a akan bu hikayede;
Meryem'in çaresizliğini ve tüm olumsuzluklara rağmen içinde ki yaşama sevincine ve arzusuna tutunacaksınız.
Askerden yeni gelen Cemal'in gördüğü onca ölüm ve dehşete rağmen insan kalan yanını görmek isteyeceksiniz.
'İnsan kendi olmaktan çıkabilir mi, bambaşka bir kişiye dönüşüp başka bir hayat yaşayabilir mi?" Yaşadığı bunalımdan kurtuluş olarak gördüğü yollardan "intihar veya kaçıştan" kaçısı seçen profesörün ve tüm bu kişilerin kesişen hayatları etrafında şekillenen bir hikaye.
Yazar kitapta ülke ile ilgili onlarca konuya değiniyor. Öyle ki bazen konu Meryem'i değilde bambaşka bir hikayeyi anlatıyor sanacaksınız.
Daha çok yazarın ülke ile ilgili düşüncelerini veya eleştirilerini ele alan bu kitapta; Farklı dinlerden, farklı mezheplere, farklı kültürlerden, farklı yaşamlara değiniyor. Yetmiyor; Doğudan batıya göçün sebeplerinden bu göçün doğurduğu sorunlara, açlık grevlerine, töreye, ensest ilişkiye, başörtüsü sorununa ve en çok da kadın olmanın zorluğuna değiniyor.
Daha yazmadığım bir çok konuya da değiniyor. Belki de bu konu zenginliğinden dolayı da bu kadar okundu, beğenildi veya eleştirildi.
Herkesin haklı bulduğu ya da katılmadığı durumlar bulacağına eminim. İki türlü de okunmaya değer bir kitap.
İyi okumalar.
İbn Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözü bu kitapla bir kez daha anlam buldu bende.
Kitap, yaşanmış gerçek bir hikayedir ibaresine yer vermiyor ama siz töre cinayetlerinin, gelenek ve göreneklerin hayli yoğun yaşandığı coğrafyada bu hikaye gibi nicelerinin yaşandığını bildiğinizden içiniz acıyarak okuyorsunuz.
Kahramanlarımızdan Meryem, annesiz kaldıktan sonra sözü çok geçerli olmayan babası tekrar evlenmiş, aile yönetimi Şeyh olan amcada sözü kanun gibi kimse onun dediğinin dışına çıkamıyor, Cemal Şeyh amcanın oğlu Şırnak'ta asker, terör ile mücadele ederek sağ salim evine dönmeyi başaran bir kahraman ama kahramanlığı sadece köy sınırları içinde geçerli, Profesör İrfan Kurudal, eşinin zenginliği, lüks yaşantısını sorgulamaya başlıyor bu hayatta neler yapabildiğini kendisi ölüp gittiğinde ne bırakmış olacağını... ve görüyor ki kendisine yeni bir hayat kurması gerek belki de o çok istediği kitabını yazma zamanı gelmiştir. Kendini zamanın ve yolun akışına bırakarak başka bir hayata açıyor.
Spoiler olmasın diye çok fazla hikayenin içine girmek istemiyorum o yüzden yorumumu burada sonlandırmam gerekiyor fakat şu kadarını söylemek istiyorum Cemal ile Meryem'in yolu Profesör ile kesiştikten sonra olay örgüsü çok daha güzel ilerliyor.
ve aslında Mutluluk, temiz bembeyaz bir elbise giymek kadar ulaşılabilir, huzur bir teknede rüzgara kendini bırakmak kadar mümkün ve hayat sizi bilmediğiniz yerlere sürükleyecek kadar uçsuz bucaksız...
İyi okumalar...
Yıllar önce Mutluluk filmini izlemiştim. Başrollerde Özgü Namal, Murat Han ve Talat Bulut vardı. Çok beğenmiştim filmi tabii o zamanlar Zülfü Livaneli'nin eserinden uyarlandığını bilmiyordum. Bir sahafta görüp arka kapağını okuduğumda anladım ve bir de kitabını okumak istedim. Bilirsiniz ki çoğu zaman kitaptaki bazı duygular filme aktarılamaz. Bir günde bitirdim kitabı ve okurken gözümde canlandı karakterler. Yine başrolde yine Özgü Namal ve Murat Han vardı.
17 yaşındaki Meryem, Van Gölü kıyısında bir yerde tecavüze uğruyor. Ona bu kötülüğü yapan öz amcası. Aslında günümüzde maalesef bu tarz kötülükler sıkça duyar olduk. Her seferinde ciğerimiz dağlandı, kahrolduk. Bu konu hakkında söylemek istediğim o kadar şey var ki... Geçmişten günümüze sürekli bir "namus davası"dır sürüyor. Peki bunun sorumlusu kadınlarımız mı gerçekten? Yani bu pisliği yapan erkek ama öldürülen, hor görülen, toplum tarafından dışlanan kadın. Karabasan gibi kadınların üstüne üşüşen sözüm ona erkekler yüzünden nefes alamaz oldular, olduk! Arsızlığın, sapkınlığın arşa değdiği bir zamandayız ne yazık ki bu kötülüğün kimden geleceği tahmin edilemiyor. Meryem şeyh amcası tarafından tecavüze uğradıktan sonra öldürülmek üzere askerden yeni gelen amcaoğlu Cemal ile İstanbul'a gönderiliyor. Ardından her şeyini geride bırakıp amaçsız bir şekilde teknesiyle Ege yolculuğuna çıkan Prof. Dr. İrfan ile yolları kesişiyor. Daha sonra onları çok farklı bir yolculuk bekliyor.
"Coğrafya kaderdir" sözünü dibine kadar doğrulayan bir kitap gerçekten, okumanızı tavsiye ediyorum.
Mutluluk her karakterin kendi mutluluğuna erişme çabasını anlatan bir roman...
Tüm roman kahramanları aslında toplumun bir yüzünü anlatıyor.Bazı yönleri eleştiriye açıktır elbette ama bende hakikat yönü daha ağır bastı diyebilirim.
Bu devirde hala töre kanunlarının uygulandığı bir gerçek ve biz bu durumu görmezden gelemeyiz.Anadolu’nun bazı kesimlerinde veya bu gelenekleri taşıyıp büyük kentlere göç etmiş ailelerde görülen çarpık namus anlayışı en hakim konu kitapta.Kız çocuklarının nasıl hiçe sayıldığı,herhangi bir söz hakkını bırakın erkeklerin yanında yemek yemesinin bile günah sayıldığı bir toplumun varlığını yok sayamayız.
Kitabın konusuna gelince henüz çocuk olan Meryem’in şeyh olarak kendini kabul ettirmiş ve bunun gölgesinde yaşayan amcasının tecavüzü sonrası yaşadıkları ve töre gereği asker olan amca oğlunun,yaşadıkları köye geri dönüşü ile ona kesilecek cezanın Cemal’e yüklenmesiyle yolculukları başlar.Bu esnada aydın kesimi temsil eden profesör İrfan’ın yaşadığı hayatı sorgulaması,zengin hayatının korkunç değersizleşme süreci sonrası anlam arayışına girmesiyle yola çıkışı bu karakterlerin yollarını denizde kesiştirir.
Doğu’dan Batı’ya,erkek egemenliğinden kadın özgürlüğüne geçişin en güzel örneklerinden bir roman okudum.Evet bazı kısımlar fazla abartılmış olabilir,en başta da söylediğim gibi hepsi eleştiriye açıktır ama ben çok gerçekçi buldum konusunu.
Keyifli okumalar.