Mikado’nun Çöpleri Kitap Bilgileri
Yazar: Melih Cevdet Anday
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 24 dk.
Sayfa Sayısı: 120
Basım Tarihi: 10 Ekim 2021
İlk Yayın Tarihi: 1967
Yayınevi: Everest Yayınları
ISBN: 9786051856420
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Mikado’nun Çöpleri Kitap Tanıtımı
Melih Cevdet Anday, Mikado'nun Çöpleri'nde bir kış gecesi karşılaşan bir kadınla bir erkeği çıkarır sahneye. Erkek, kadını bir sokakta, kucağında çocuğuyla beklerken görür ve kalacak yeri olmadığını anlayınca alıp evine götürür. Her ikisi de konuşma ihtiyacındadır ve yaşam karşısındaki tutumların, kadın ve erkek hallerinin çatışma ve uzlaşmalarıyla örülü diyalogları şafak sökene dek sürer. Mikado'nun Çöpleri ilk olarak 1967-68 sezonunda Kent Tiyatrosunda sergilendi. Şu an İstanbul Şehir Tiyatrolarının bir parçası olan Kent Tiyatrosunda belki bir gün bu oyunu seyredebilirsiniz de.
Mikado’nun Çöpleri Kitaptan Alıntılar
1. "– Sevilmek istiyorum elbet. Çok bir şey mi yani?
– Belki az bile ama imkânsız."
2. "Bense kendimi öylesine anladım ki, bıktım kendimden."
3. "Gözlerim, kaşlarım, hepsi benim. Bu beden benim. Onlara ben hükmederim, ben. İstediğimi yaparım. Anlıyor musun? Başkasının değil hiçbiri."
4. "Bense kendimi öylesine anladım ki, bıktım kendimden."
5. "İnsan aklı namussuzun biridir, her şeyi düşünür, en aykırı, en korkunç şeyleri bile."
6. "Belki de yeni bir buzul devri başlıyordur, insanlığın son gecesidir bu gece."
7. "Okunanlar unutulunca yaşanmış olur."
8. "İnsanın başına gelenler değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır."
9. "İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyorlar birbirlerinden. Deminki yabancılığımız daha güzeldi."
10. "Komşuların hepsi namussuzdur, bilmezsin sen. Acır gibi yaparlar ne olup bittiğini öğrenmek için... Gece konuşacaklar çünkü."
11. "Kaçacak yerim yok ki... Dapdaracık oldu dünya... Tek ayak üstünde bile duramam artık..."
12. "İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyorlar birbirlerinden. Deminki yabancılığımız daha güzeldi."
13. "Yok etmişsin kendini. Bağırıp çağırman ondan. Kendi sesini duymak istiyorsun."
14. "İnsanın elleri ayakları açıkta olmalı. Suratları kapamalı asıl suratları. Ne suratlar var Tanrım! Belki de biz Tanrının surat koleksiyonuyuz."
15. "Nefret ettiğin şu insanlardan daha baskın çıkmışsın kendine karşı. Onların yapamayacağı kötülüğü yapmışsın kendine. Sevginin kökünü kazımışsın içinde, rahimlerini kazıta kazıta çocuk doğuramayacak duruma gelen kadınlar gibi olmuşsun. Sade yalnızlığın için çalışmışsın, büyük duvarlar örmüşsün çevrene, ama sonra bir bakmışsın ki duvarların içinde kimse yok."
Mikado’nun Çöpleri Kitap İncelemeleri
Tek perdelik bir eser, isimleri olmayan iki karakter ve tek bir odaya ne kadar çok "şey" sığdırılırsa o kadar doldurulmuş bir sahne. Kendimi oyunu izlerken değil oynarken buldum. Bu yüzden bu kadar keyif aldım sanıyorum. Diaologları kuran benim , kapıyı çekip tam çıkacakken üşüyüp geri dönen,intihar etmek isterken yaşama tutunmak için bahane arayan.. Okurken empati kurmadan geçmek mümkün değil.
Edebi okuma şöyle başlar; gecenin ikisinde kış mevsiminde birbirini tanımayan bir kadın ve adam sabahın ışıklarına kadar konuşurlar. Tüm eser bu dialoglar üzerine kuruludur. Yazarımız dialoglarda toplumsal sorunlara , sosyolojik bakış açısı ile ,kadın erkek üzerinden yaftalanan söylemlere bireysel bakış açısı ile bakar. İki bireyin de konuşma açılığı kendi ihtiyaçları doğrultusunda dökülmeye başlar . Kadının kendini anlatma (bir kış gecesi bebeğiyle sokakta kalmış olması) isteği ve adamın yalnızlığının bir an olsun ortadan kalkmış olmasına istinaden aralarında karşılıklı atışmalar devam eder . Eserin arka planında yatan ise toplumsal cinsiyet rollerinde kadın ve erkek rollerinin dağılımı. Kadının ; sevme ,sevilme,beğenilme ve aidiyet duygusu erkeğin; sert, öfkeli ,umursamaz halleri ile ..
Toplumsal sorunlarda bireyin tutumunun gecmisi ile bağlantısı adına ,erkek karakterin çocukken yaşadığı travmatik olaylar sonrası gelişen bu duruşunun altını çiziyor yazar.
Bitmesini istemediğim eserlerden biri oldu keyifle ve bolca altını çizerek okudum.
Mikado oynar mısınız? Dikkat, sabır ve azim gerektiren bir oyundur. Belirli çöp çubuklarını yüksek puandan düşük puana göre belirler ve bu puanları toplamaya çalışırsınız. Çöp çubukları gelişigüzel dökülür ve alınacak çubuk diğerleri sarsılmadan kaldırılmalıdır. Mikado'nun çöpleri temelde birçok oyunla aynı amacı güder. Dikkat.
İki perdelik bir oyun Mikado'nun Çöpleri. İki karakter ve tek bir mekan. Kadın ve Erkek, erkeğin evindedirler. Kadın sokakta kalmıştır kucağındaki bebekle ve ilk bakışta bu kadına yardım etmek ister erkek evinde ağırlamakla.
Kısa geleneksel diyaloglar geçer aralarında önce ama sonra erkek de kadın da bambaşka hikayeler anlatmaya başlar. Anlatılanların nerelere ulaştığını gördüğümüzde şaşkına uğrarız. Hele ki bu birbirini tanımayan iki kişinin arasındaki rahatlık nereden kaynaklanır diye de sorarız. İçkinin verdiği cesaret mi? Kişilerin içinde kalmış olan ve dışarı, gün yüzüne çıkmak için çabalayan düşünceler mi?
Sunset Limited adlı bir film gelir akla. Bu filmde de iki karakter tek mekan vardır. Akla gelen yönü filmdeki bu benzerliklerin dışındakiler değil pek ama insanların içlerindekini dökmek için aradıkları şey belki de böyle bir ortamdır ya da kişi.
Topluma uyum sağlamak için söylenen yalanların bir yerde artık bıktırdığı, kişinin kendine söylediği, inandırdığı şeylerle hesaplaşması için gereken sert eleştirinin ortaya çıkması var bu çöplerde. Ne kadın bir azize ve mağdurdur, ne de erkek bir iyilik timsali ve temiz kalp elçisi. Bu çöpte tüm kirlileri var kadın ve erkeğin.
Melih Cevdet Andayın okuduğum ilk eseriydi, ve kalemine hayran kaldım..
Kitap tiyatro türünde olup bir kış gecesi karşılaşan bir kadınla bir erkeği çıkarır sahneye. Erkek kadını bir sokakta, kucağında çocuğuyla beklerken görür ve gidicek yeri olmadığını anlayınca alıp evine götürür. Her ikisi de konuşma ihtiyacındadır ve yaşam karşısındaki tutumların, kadın ve erkek hallerinin çatışma ve uzlaşmalarıyla örülü diyolagları sabaha kadar sürer. Kitabı okurken aralarında geçen her diyologun altını çizmek istedim, gece başlayıp sabaha kadar süren konuşmaların da sanki sandalye çekmiş de onları izliyormuşum hissime kapıldım, elimden hiç bırakmadan 3-4 saatte bitirdim kitabı. Kadın ve Erkeğin başta anlamsız gelen tüm konuşmaları zaman ilerledikçe anlam kazanması, aralarında yer yer geçen gerilimi hissetmemiz, kendi içlerinde dönen çatışmayı çok iyi aktarması mükemmeldi. Birbirlerine geçmişte yaşadıkları utanç verici anları anlatıp, artık hayır yalan söylüyorsun!’ a kadar geliyor ve gerçekten yalan mı yoksa bunu da yapmışlar mıdır? diye sorarken buluyorsunuz her anıda.
Gecenin sonunda, yani kitabın da sonunda garip bir hüzün kalıyor içinizde. Geceyi başa sarmak anılarını tekrar tekrar dinlemek istiyorsunuz. Özetle kitap çok güzeldi,hepimizin içinde mikadonun çöpleri var ve bence hepimizin bir gece bu çöpleri ortaya döküp sabah tekrar toplamamız gerekli:)
"Yok etmişin kendini. Bağırıp çağırman ondan. Kendi sesini duymak istiyorsun."
"Kör şeytanın işi idi beni sevindirmek, ağlatmak. Var olmam başkalarının istemine bağlı kaldı hep. Ama bir defa, yalnız bir defa kendim olmak istedim."
Mikado'nun Çöpleri Melih Cevdet Anday'ın 1967 yılında yazdığı iki perdelik muazzam bir oyun.
Mikado incecik renkli çubuklarla oynanan bir oyun, çubuklar masaya dik bir şekilde bırakılır ve kural olabildiğince başka çubuklara dokunulmadan almak istediğiniz çubukları toplayıp en fazla çubuğu toplamaktır. Tıpkı bu yozlaşmış toplumda öylesine olağanmış gibi savrulup zamanla harmanlanan bireyler olarak benliklerimiz gibi.
Soğuk bir kış gecesi bir adam bir kadınla karşılaşır, kadının kucağında bir çocuk, gidecek yerleri olmadığı için adam kadın ve çocuğunu kendi evine odasına götürür. Her şey burada başlar, küçük bir odadan gözümüzü açtığımız dünya bizim dünyamız değildir, biz sadece o dünyanın kurallarını devam ettirecek bir nedenizdir, hayat karşısında kendisi için yaşamak isteyen kişinin beklentilerinin boşluğa düşmesi kaçınılmazdır, bu durum karşısında duyguların hezeyanı ve ömrü bu gerçeği kavramaya adamaktan başka bir şey kalmaz insanın elinde, tıpkı Mikado oyununda olduğu gibi kişi her şeyden arı salt benliğiyle varolmak için karman çorman bir çubuk yığınıyla uğraşması gerekir talihin izin verdiği şekilde.
Çok ama çok beğendiğim bir oyun oldu herkese tavsiye ederim, umarım bu oyunu sahnede izleyebilirim bir gün.
oyunun karakterlerinin isimsiz olması birer temsil olabilir. erkek olan ussal davranan, kurallardan ve geleneklerden soyutlanmak isteyen, onlara sinirli, ilgisiz; kadın olan evvela çocuğu olan, geleneksel kodlara bağlı -karşısındaki insanın kendisine bakışıyla var olacağını düşündüğü için bu varlığa yön vermeye, sürekli kendini açıklamaya çalışır.- sevgi ve mutluluk isteyen, çatışmalı karakterlerdir. bu iki karakter karlı bir akşam karşılaşmış bir odaya sıkışmış ve birbirlerini dinlemek için değil içindekileri söylemek için konuşmaya başlamıştır. kadın konuşma sırasında çok önemli hayatının anlatısının bir geceyi doldurmadığını, belki de hayatına dışarıdan bakmayı, mutsuzluğu da serinkanlılıkla karşılamayı, kendini ispatlamak için ölmesi gerekmediğini - kadın : babam derdi ki insan kendi eliyle ölmeli derdi.- görür. erkek, kadının güçlenmesine yardım ederken anlatılarında kendini, acılar getirme ihtimali olsa da sevmenin sevilmenin gerekliliğini, ilgisiz görünmenin ya da nefret dolu olmanın hayatı yadsımak olduğunu görür. karakterler birbirine ayna tutar, değişir ve dönüşür. sondaki uyku hali belki ruhlarında bazı yönlerin tamir olduğununun ifadesidir.
"kadın: seni görmeseydim zayıflayacaktım sabaha karşı."
"erkek : ne iyi ettin geldiğine. yalnız başıma içip içip boğulacaktım gelmeseydin..."