Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Mıgırdiç Margosyan Alıntıları & En Çok Okunan Sözleri

Mıgırdiç Margosyan En Beğenilen Sözleri



1. "Ama öğrendim.
Öğrendim ve anladım ki, sevgi oyunları başlayıp bitiyorlardı."


- Gavur Mahallesi



2. "Her şeyi de Tanrı'dan istemek biraz da ayıp oluyordu dogrusu!"


- Gavur Mahallesi



3. "Bizim oralarda samimiyetin sınırı şurada başlar, şurada biter diye bir kural yoktur. Hele bazı kanulardaki yardımlaşmanın sınırı hiç mi hiç çizilmiş değildir."


- Gavur Mahallesi



4. "Ah! Keşke bayramlar , “tüm” çocukların olabilseydi..."


- Çengelliiğne



5. "Bizim oralarda, Diyarbakır'da, ekmek çok yenir. Ekmeksiz yemek yemek, ekmeksiz karın doyurmayı denemek, açlık denen şeyin ne olduğunu bilmemek gibi bir şeydi. Ekmeği ne denli sevdiğimizi, ne kadar çok yediğimizi de günlük konuşmalarımızda dile getirirdik. Birine "Gel otur, yemek yiyelim" demez "Gel ekmek yiyelim" derdik. Yemek yerken yanımıza gelen birine veya misafirimize, "Yemek yedin mi?", "Aç mısın?" diye sormaz. "Ekmek yedin mi?" diye sorardık. Biz şuna inanırdık: Ekmek yememiş bir insan tok olamaz, mutlaka açtır..."


- Gavur Mahallesi



6. "Bazı söz de atalarımız şunu demiş;

Kız doğuran dövünsün, oğlan doğuran övünsün.."


- Gavur Mahallesi



7. ""Git, oku, adam ol!""


- Gavur Mahallesi



8. "... böyle ağlaya ağlaya büyüyeceksin."


- Gavur Mahallesi



9. ""Kız doğuran dövünsün, oğlan doğuran övünsün""


- Gavur Mahallesi



10. "Bizler hamurla yoğrulup, ekmek ile büyürdük.."


- Gavur Mahallesi



11. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



12. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



13. "Yemek yerken hiç konuşmayız, sadece yeriz. Konuşan aç kalır."


- Gavur Mahallesi



14. "Kötü gitsin, iyisi gelsin."


- Gavur Mahallesi



15. "Ey halkım gözünü aç! Ama artık lütfen kapama!"


- Kürdan



16. ""Biz Diyarbakırlılar nedense biraz fazlaca konuşup, onun bunun işine burnumuzu sokmaya can atar, bayılırız..""


- Gavur Mahallesi



17. ""Ben eşek terzisiyim" diyen adamdan başka eşeklik beklenir miydi!"


- Gavur Mahallesi



18. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş güneş olmaktan çıkar gökten ateş olur yağar.."


- Gavur Mahallesi



19. "Öğrendim ve anladım ki, sevgi oyunları başlayıp bitiyordu."


- Gavur Mahallesi



20. ""Diyarbakır dört köşe
İçinde billur şişe
Allah sabır versin
Yarinden ayrılmışa..""


- Gavur Mahallesi



21. ""Tövbe ama, onun sırası değildi..."
"İhtiyarlar dururken gençler alınmaz ki!""


- Gavur Mahallesi



22. "Bu ülke her gün koynundan kaç tane Yaşar Kemal, kaç tane Orhan Kemal, kaç tane Kemal Tahir çıkarabildi ki? Bu insanları harcamakta bu kadar cömert davranabiliyor?"


- Çengelliiğne



23. ""İyilik yap, iyilik bulursun..""


- Gavur Mahallesi



24. "Diyarbakır 'da yaşıyorsunuz, her sabah erkenden kalkıp işinize, sıvacılığa gidiyırsunuz. Yolda yürürken, tanıdık, eş, dost, akraba, bir sürü insana rastlıyorsunuz. Kimine Ermenice "pariluys", kimine Arapça "selamünaleyküm" diyorsunuz ;akşam, kireç, harç, badana, boya karışımı elbisenizle işten dönerken de, yine kimilerine Ermenice "parirgun", bazılarına Türkçe "iyi akşamlar", başkalarına da Kürtçe "evarete ğher" deyip eve giriyorsunuz."


- Gavur Mahallesi



25. "“Biz akıllılar pek bilmeyiz , ama deliler işlerini iyi bilirler...
Onlar için zaman çok önemlidir .”"


- Gavur Mahallesi



26. "“Bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi giyinmeyen, bizim gibi yiyip içmeyen, bizim kadar yeşili veya maviyi sevmeyen insanlara karşı bir kin, bir nefret ile dolup taşıyor, can atıp çırpınıyoruz. Neden? Çünkü ölçümüz, metremiz, endazemiz, kulacımız hep: Ben! Bana! Benim!”"


- Zurna



27. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



28. "Ama öğrendim.
Öğrendim ve anladım ki, sevgi oyunları başlayıp bitiyorlardı."


- Gavur Mahallesi



29. "Her ölenin ardından ağlardı. Her ölenin ardından ciğeri dağlanırdı. Zaten genelde iki gözü iki çeşmeydi."


- Gavur Mahallesi



30. ""Kurtuldu... artık acı çekmiyor."
"Ama daha gencecikti."
"Bu işler gence yaşlıya bakmaz.""


- Gavur Mahallesi



31. "Ekmek yememiş bir insan tok olamaz, mutlaka açtır..."


- Gavur Mahallesi



32. ""Bizler hamurla yoğrulup ekmekle büyürdük..""


- Gavur Mahallesi



33. ""Dicle Nehri asırlardan beri menderesler çizerek, yılankavi kıvrılarak Diyarbakır'ın meşhur ve tarihi surlarının gölgesinde süzülerek genişçe bir vadiyi sulayarak bıkıp usanmadan yoluna devam eder akar durur..""


- Gavur Mahallesi



34. "Bizim oralarda erkek kızı çok sevdi mi "vuruldum" der"


- Gavur Mahallesi



35. "Diyarbakır'ın o cehennemi sıcağında bizler yaz boyunca damlarda, tahta tahtlarda yatardık. Neden mi! Öncelikle kerpiç duvarlarımızda yuvalanmış, soktuğu zaman
öldürebilen yedi boğumlu akreplerin gece bizlerle koyun
koyuna yatmasını engellemek için. Sonra da sıcak yaz gecesinde açık havada yatarken, gökyüzünün o esrarengiz yıldız yumağının altında uykuya hayallerle dalmak için..."


- Biletimiz İstanbul'a Kesildi



36. ""Ti-li-li, ti-li-lii" bizim yörelerde Ermeni'nin, Kürt'ün, Türk'ün, Süryani'nin, Keldani'nin, hasılı tüm toplumun sevinç çığlığıdır."


- Söyle Margos Nerelisen?



37. ""Diyarbakır dört kapi
Git bak o yar napi..""


- Gavur Mahallesi



38. "Anam benimle düpedüz alay ediyordu. İstikbal'deki gelinini sümüklü diye anıyor, bir de benim zevkimi kınıyordu.."


- Gavur Mahallesi



39. "Her şeyi de Tanrı'dan istemek biraz da ayıp oluyordu doğrusu."


- Gavur Mahallesi



40. "Kuşhananın içi ağzına kadar mercimek çorbasıyla dolu olur. Bizler, yani dedem, nenem, babam, anam, kar­deşlerim çöker otururuz hasırın üstüne, sininin çevresine, ellerimizde birer tahta kaşık, girişiriz kuşhanadaki sıcak çorbaya. Kaşıklarız, ha babam kaşıklarız."


- Gavur Mahallesi



41. "Kızlar, kızlaaar! Nerdesiniz, nerelere kayboldunuz? Gün öğlen oldu. Siz hala bitli kocalarınızın koynundan çıkmadınız mı?"


- Gavur Mahallesi



42. "“Til-li-li , til-li-liii “ bizim yörelerde Ermeni’nin, Kürt’ün,
Türk’ün, Süryani’nin ,Keldani’nin, hasılı tüm toplumun sevinç çığlığıdır..
Düğünlerde “toy” larda , nişanlarda , sünnetlerde, çağrılıp söylenir .
“Ti-li-li “ siz sevinç olmaz!!
."


- Söyle Margos Nerelisen?



43. ""Her şeyi de Tanrı'dan istemek bira ayıp oluyordu doğrusu.""


- Gavur Mahallesi



44. ""Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür.""


- Gavur Mahallesi



45. "Ah! Keşke bayramlar, "tüm" çocukların olabilseydi..."


- Çengelliiğne



46. ""Gökyüzünde kanat çırpan kuşlar isterim!""


- Tanrı'nın Seyir Defteri



47. "Yazıp, çizen insanların susturulması o toplumun yozlaştığının en bariz delilidir."


- Çengelliiğne



48. ""Âdem karısı Havva' yı bildi.""


- Tanrı'nın Seyir Defteri



49. ""Ekmeği elimizle koparmaz ısırırdık. Daha sonraları İstanbul'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp olduğunu duyduk hayretler içinde kaldık..""


- Gavur Mahallesi



50. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



51. ""Biz Diyarbakırlılar nedense biraz fazlaca konuşup, onun bunun işine burnumuzu sokmaya can atar, bayılırız..""


- Gavur Mahallesi



52. "Zengin evlerinde ne duvarlarda delikler olur, ne de duvarlar kerpiçtendir.
Peki evimizin duvarları neden bu kadar delik deşikti?"


- Gavur Mahallesi



53. ""Bizler hamurla yoğrulup ekmekle büyürdük..""


- Gavur Mahallesi



54. "Ez hîn bûm û têgihîştim ku lîstikên evîniyê dest pê dikin û diqedin."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



55. ""Erken kalkan yol alır, tez evlenen döl alır""


- Gavur Mahallesi



56. "Yüreği sevgiyle dolu gülen insanlara o kadar muhtacız ki!..."


- Çengelliiğne



57. ""Genelde yiyeceğimiz ayran çorbası, taş ekmeği, bulgur pilavı, sulandırılmış pekmezdi. Aynı kaptan, aynı tencereden yerdik. Kaşık gürültüleri arasından babam," kaşık sesleri bana keyif verir, yiyin, bolca yiyin, güzel güzel yiyin, doyasıya yiyin." der, babamızın keyifle yemesi için bizler de uyardık sözlerine, keyifle ve bitmeyen iştahımızla tahta kaşıklarımızla çalakaşık dalardık önümüzdeki pilava.""


- Gavur Mahallesi



58. "“Bir ülkede eğer bir gazete veya herhangi bir yayın kurumu sansüre tabi tutuluyorsa, o ülkede yanlış bir şeyler var demektir. Hayır! Yanlış bir şey değil, çok büyük yanlışlıklar var demektir. Bu, o ülkede devletin halkını "ahmak" yerine koyduğunun göstergesidir. Bu, o ülkede devletin halkına, bireylerine; "Sen düşünme! Ben senin yerine zaten düşünüyorum!" demesidir. Bu, o ülkede devletin kendi vatandaşına "manevi işkence" uygulamasıdır.“"


- Çengelliiğne



59. "Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında, Papaz Morses’in dualarıyla anamı öte tarafa, öbür dünyaya yolculadığımızda, ben onun tekrar geri döneceğini zannediyordum. Olmadı. Gelmedi. İki satır da yazmadı. Zaten okuma yazması yoktu. Köylüydü anam, okuma yazma çağlarında, okulsuzluktan okula gidememişti ama kendince daha işe yarar, çok daha faydalı şeyler öğrenmişti. İyi hamur yoğururdu. Hamuru güzelce yoğurduktan sonra kalaylı bakır “testin” içinde ekşiyip mayalanması için üstünü kalınca bir bezle örtmeden önce de sağ elinin başparmağıyla hamurun üstüne küçük bir istavroz çizer, hamurun bu noktadan ekşiyip mayalanması için de “Halil İbrahim’in bereketi içine olsun” der dua ederdi.Sizler Halil İbrahim’i tanır mısınız? Ben Halil İbrahim’i bizim ekmek teknesinin içinde tanıdım.Sonra da yemek masamızın çevresinde."


- Gavur Mahallesi



60. "Devlet suç işlemez ama, bunca olayların faillerini bulup ortaya çıkarmakla yükümlü olan devlet, eğer bu işi beceremiyorsa, acaba hiç mi suçlu değil?"


- Çengelliiğne



61. "“Ama öğrendim.
Öğrendim ve anladım ki sevgi oyunları başlayıp bitiyordu ."


- Gavur Mahallesi



62. "Bizim oralarda, Diyarbakır'da, ekmek çok yenir. Ekmeksiz yemek yemek, ekmeksiz karın doyurmayı denemek, açlık denen şeyin ne olduğunu bilmemek gibi bir şeydi. Ekmeği ne denli sevdiğimizi, ne kadar çok yediğimizi de günlük konuşmalarımızda dile getirirdik. Birine "Gel otur, yemek yiyelim" demez "Gel ekmek yiyelim" derdik. Yemek yerken yanımıza gelen birine veya misafirimize, "Yemek yedin mi?", "Aç mısın?" diye sormaz. "Ekmek yedin mi?" diye sorardık. Biz şuna inanırdık: Ekmek yememiş bir insan tok olamaz, mutlaka açtır..."


- Gavur Mahallesi



63. "Bizim oralarda, Diyarbakır da ekmek çok yenir. Ekmeksiz yemek yemek ekmeksiz karın doyurmayı denemek, açlık denen şeyin ne olduğunu bilmemek demekti."


- Gavur Mahallesi



64. "Kız doğuran dövünsün..."


- Gavur Mahallesi



65. "Bizler, vatanımızda insan gibi yaşamak varken nedense hep ölmeyi onurlu bir felsefe olarak benimsedik."


- Çengelliiğne



66. ""Were yadê, rebeno dîno, Qerejdaxi; welle tu esmerî, qereqaşî; Xudê miradê mino bike ser kanîka Erbedaşî...""


- Gavur Mahallesi



67. "Uso kilisenin zangoçuydu. Deli uso da derlerdi."


- Gavur Mahallesi



68. "''Tilili, tililiii" bizim yörelerde Ermeni'nin, Kürt'ün, Türk'ün, Süryani'nin, Keldani'nin hasılı tüm toplumun sevinç çığlığıdır."


- Söyle Margos Nerelisen?



69. "Beni ilgilendiren bir takım "düzenbazların", "inanç adına", başkalarının inancını daha ne kadar zaman yüzsüzce ve hayasızca sömürme alışkanlığından kurtulacaklarıdır."


- Çengelliiğne



70. ""Orta yerde düpedüz, göz göre göre bir haksızlık vardı. Neden daha doğar doğmaz ben bazı şeylerden yoksun bırakılıyordum? Bunu kimler ve ne hakla engelliyorlardı? Eşitlik 'egalite' denen bir kavram bizim buralara hiç uğramamış mıydı?""


- Söyle Margos Nerelisen?



71. "Değer yargılarımız giderek hergün biraz daha "para" ve "pul"la ölçüldüğü için mi bu
denli yozlaştık?"


- Çengelliiğne



72. "Aslında bizim oralarda, hamile kalmak kadar kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı. Doğum sonrası gelen kız, savaş yenilgisi gibi bir mahluktu."


- Gavur Mahallesi



73. "Bir şeyi elde edip kavuştuktan sonra hep böyle mi davranıyorlardı? Yoksa elde ettikleri her şey, değerini, cazibesini mi yitiriyordu? Öyleyse sahip olmak için neden yırtınıp duruyorlardı? Bu ne biçim iş, ne menem bir gidişti!"


- Söyle Margos Nerelisen?



74. "Biz Diyarbakırlılar nedense biraz fazlaca konuşup onun bunun işine burnumuzu sokmaya can atar bayılırız."


- Gavur Mahallesi



75. "Madem ki beni ıslattı , demek ki oda bana sırılsıklam aşık , o halde benimle evlenecek !"


- Gavur Mahallesi



76. "...Ama Tanrı'nın bu tür yakarmalara karnı toktu. O bildiğini okurdu."


- Gavur Mahallesi



77. ""Benim 'ben' oluşum, varlığım veya var olmayışım, benim hiçte özgür olmayan irademin dışında belirleniyordu. ""


- Söyle Margos Nerelisen?



78. "Biz şuna inanırdık; ekmek yememiş insan tok olamaz, mutlaka açtır."


- Gavur Mahallesi



79. "Peki, biz neden fakirdik? Babamın bunca çalışıp çabalamasına rağmen biz neden yine de fakirdik? Evet, evet bizim çok paramız maramız yoktu. Eğer zengin olursan evinin damının direkleri de kalın, sağlam ve çok olur. (...) Zengin evlerinde ne duvarlarda delikler olur, ne de duvarlar kerpiçtendir. Peki evimizin duvarları neden bu kadar delik deşik? Bu deliklerde akrep kaynardı. Akreplerin sipsivri iğneleri olur, soktuklarında karnın şişer, hemen ölürsün. Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



80. ""Biz akıllılar pek bilemeyiz, ama deliler işlerini iyi bilirler...""


- Gavur Mahallesi



81. "Bir toplumda özellikle "yetkililer" tarafından bir şeyleri gizlemek, saklamak amacıyla gazeteciler susturuluyorsa, o toplumda gerçek anlamda bir düşünce özgürlüğü, gerçek anlamda bir "demokrasi" yok demektir."


- Çengelliiğne



82. "Nitekim, içine tıkıldıkları kafeslerde bunalıp can sıkıntısından neredeyse patlamak üzereyken, kimin sesinin daha güzel olduğunu anadilleri olan 'kuşdili'yle aralarında tartışıp dururken, üzerinde anlaştıkları tek bir şey vardı, o da, kafeslere duydukları ortak nefretti."


- Tanrı'nın Seyir Defteri



83. "Bilmem bilir misiniz, Dicle Nehri asırlardan beri menderesler çizerek, yılankavi kıvrılarak Diyarbakır'ın meşhur ve tarihi surlarının gölgesinde süzülerek, genişçe bir vadiyi suluyarak, bıkıp usanmadan yoluna devam eder, akar durur."


- Gavur Mahallesi



84. "Istanbul 'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp oldugunu duyduk, hayretler içinde kaldık...
Oysa en lezzetli ekmek, ısırılarak yenen ekmektir. Evet, ekmek dediğin elle koparılarak yenir ve biz de bunu yapardık ..."


- Gavur Mahallesi



85. ""Işık karanlıktan ayrılsın!""


- Tanrı'nın Seyir Defteri



86. "Diyarbakır dört kapi
Git bak o yar napii"


- Gavur Mahallesi



87. ""Bila ya xerab here, ya baş were... Bila ya xerab here, ya baş were...""


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



88. "Papaz Arsen'in İncili'nden her pazar günü "İyilik yap, iyilik bulursun", "Tanrı daima fakirlerin yardımcısıdır", "Ne mutlu o insanlara ki bu dünyada fakirdirler, sonsuz mutluluğa önce onlar ereceklerdir." gibi sözler söyleyen İsa Peygamberimiz de ortalıkta gözükmüyordu."


- Gavur Mahallesi



89. ""Uso zu bine ha!"
Kürt olan Uso' yla kendi diliyle konuşmak çok daha etkileyiciydi."


- Gavur Mahallesi



90. "Yemek yerken hiç konuşmayız, sadece yeriz, konuşan aç kalır. Ayrıca, yemekte konuşmak zaten günahtır."


- Gavur Mahallesi



91. "Biz Diyarbakırlılar biraz fazlaca konuşup, onun bunun işine burnumuzu sokmaya can atar, bayılırız. Bunun niçini ise, ya şehrimizin havasından ya Ka­racadag'dan kopup gelen buz gibi Hamraval Suyu'ndan, ya da ken­ dimize olan aşırı güvendendir ..."


- Gavur Mahallesi



92. ""Diyarbakır dört köşe,
İçinde billur şişe
Allah sabır versin
Yarinden ayrılmışa.""


- Gavur Mahallesi



93. "Diyarbakır 'da yaşıyorsunuz, her sabah erkenden kalkıp işinize, sıvacılığa gidiyırsunuz. Yolda yürürken, tanıdık, eş, dost, akraba, bir sürü insana rastlıyorsunuz. Kimine Ermenice "pariluys", kimine Arapça "selamünaleyküm" diyorsunuz ;akşam, kireç, harç, badana, boya karışımı elbisenizle işten dönerken de, yine kimilerine Ermenice "parirgun", bazılarına Türkçe "iyi akşamlar", başkalarına da Kürtçe "evarete ğher" deyip eve giriyorsunuz."


- Gavur Mahallesi



94. "Bizim oralarda, büyüklerimiz bir araya gelip sohbete koyulduğunda, küçüklerin susup dinlemesi kuraldı. Aksi takdirde ensene inen bir tokatla kısacık boyunla yere yıkılır, toprağı öperdin."


- Gavur Mahallesi



95. "Bizler hamurla yoğrulup, ekmek ile büyürdük.."


- Gavur Mahallesi



96. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar."


- Gavur Mahallesi



97. "Diyarbekir dört yoldır
Suyi güzel ve boldır
Senden ricam, bıze gel
Ben içeyim sen doldır."


- Söyle Margos Nerelisen?



98. "Zarokên dewlemenda jî dimirin gelo? Erê, ew jî dimirin lê dereng dimirin."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



99. "Bizim oralarda erkek kızı çok sevdi mi, "vuruldum" der..."


- Gavur Mahallesi



100. "Evlerimizin sokak kapılarında, adına şakşak dediğimiz demir tokmaklar asılıydı. Zil mil, elektrik melektrik Tanrı'ya çok yakarmasına rağmen henüz papaz Arsen'in evinde bile yoktu...."


- Gavur Mahallesi



101. "Bizim muhallebimiz, yoğurttu; çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş, kesme... Yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha doğrusu bizim kekimiz...
Şaşırdınız mı?"


- Gavur Mahallesi



102. "Olaylar karşısında sakin ve düşünerek reaksiyon vereceğimize, aksine "amip" gibi, tek hücreli yaratıklar gibi, çoğu kez tüm vücudumuzla tepki gösteriyoruz."


- Çengelliiğne



103. "Siz ve sizin gibiler yalnız bu ülkenin sevenlerisiniz de; diğerleri, hep gemiyi delip batırmak isteyenler! Çünkü ve zira ve netekim! Yurdunu sevmek, insanlarını sevmek yalnızca siz ve sizin gibilerini tekelinde olan bir "değişik sevgi!"
Ne tuhaftır ki ve ne gariptir ki bu değişik vatan sevgisinin bedeli kimilerine hep "koltuk", ama diğerlerine de "sefalet" olarak yansıyor."


- Çengelliiğne



104. ""Yazı ölmez, yazı ölümsüzdür...""


- Tanrı'nın Seyir Defteri



105. "”Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında, Papaz Morses’in dualarıyla anamı öte tarafa, öbür dünyaya yolculadığımızda, ben onun tekrar geri döneceğini zannediyordum. Olmadı. Gelmedi. İki satır da yazmadı. Zaten okuma yazması yoktu. Köylüydü anam, okuma yazma çağlarında, okulsuzluktan okula gidememişti ama kendince daha işe yarar, çok daha faydalı şeyler öğrenmişti. İyi hamur yoğururdu. Hamuru güzelce yoğurduktan sonra kalaylı bakır “testin” içinde ekşiyip mayalanması için üstünü kalınca bir bezle örtmeden önce de sağ elinin başparmağıyla hamurun üstüne küçük bir istavroz çizer, hamurun bu noktadan ekşiyip mayalanması için de “Halil İbrahim’in bereketi içine olsun” der dua ederdi.Sizler Halil İbrahim’i tanır mısınız? Ben Halil İbrahim’i bizim ekmek teknesinin içinde tanıdım.Sonra da yemek masamızın çevresinde.”"


- Gavur Mahallesi



106. "Dicle nehri azgın sularından arınıp cılız bir çay gibi aktığı günlerde, Diyarbakır'a yaz gelmiş demektir."


- Söyle Margos Nerelisen?



107. "Anamı öte tarafa, öbür dünyaya yolculadığımızda, ben onun tekrar geri döneceğini zannediyordum. Olmadı. Gelmedi. İki satır da yazmadı. Zaten yazamazdı, okuması yazması yoktu. Köylüydü anam, okuma yazma çağlarında, okulsuzluktan okula gidememişti, ama kendince daha çok işe yarar, çok daha faydalı şeyler öğrenmişti. İyi hamur yoğururdu.."


- Gavur Mahallesi



108. "Em bi hevîr dihatin strandin û bi nan mezin dibûn."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



109. "Ben doğa yasalarının ne ilk, ne de son ürünüydüm. Esasen bu yasaların zorunlu bir meyvesiydim. Doğrusunu söylemek gerekirse, 'meyve' de değil, gerçek bir 'esir' dim. Çünkü benim 'ben' oluşum, varlığım veya var olmayışım, benim hiç de özgür olmayan irademin dışında belirleniyordu."


- Söyle Margos Nerelisen?



110. "Her ne kadar Kürtçedeki “ car “, Ermenice “çare derde deva” anlamına gelirse de, aslında car,car değildi…"


- Gavur Mahallesi



111. "Sahi günah denen şey neydi? Ne, ne zaman günah, ne zaman değildi?"


- Biletimiz İstanbul'a Kesildi



112. "Dünyaya ayak basan yeni misafir kız çocuğu ise , bu doğum boşa harcanmış zaman , boşa çekilmiş kürek demektir. Aslında bizim oralarda , hamile kalmak kadar , kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti . Hatta hatta , sıradan bir iş değil , sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı."


- Gavur Mahallesi



113. "Bazı tarihçilere göre, Ermenilerle Kürtler arasında yakın tarihi bağlar var."


- Gavur Mahallesi



114. "Ermeni yerine haço, Ermeniler yerine Haçolar demek daha doğal sayılırdı.Arada bir, zaman zaman haçolar gâvurlara dönüşürdü.Kürtler tarafından da fılla olarak adlandırıldık."


- Gavur Mahallesi



115. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



116. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



117. ""Madem ki beni ıslattı, demek ki o da bana sırılsıklam aşık, o halde benimle evlenecek!""


- Gavur Mahallesi



118. ""Benim de kendime özgü bir dünyam vardı.""


- Gavur Mahallesi



119. "Bizim muhallebimiz, yoğurttu; çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş, kesme… Yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha doğrusu bizim kekimiz…
Şaşırdınız mı?"


- Gavur Mahallesi



120. "Bizim oralarda nedense erkek çocuklarının çoğuna Dikran adı verilirdi. Bu biraz da Diyarbakır'ın Ermenicede isminin Dikranagerd oluşundan kaynaklanıyordu."


- Gavur Mahallesi



121. "Müslümanların tüm hıristiyanlara toptan gavur demesine karşılık,Hıristiyanlar da tüm Müslümanlara toptan Dacig diyorlardı.."


- Söyle Margos Nerelisen?



122. "Dünyaya ayak basan yeni misafir kız çocuğu ise, bu doğum boşa harcanmış zaman, boşa çekilmiş kürek demektir. Aslında bizim oralarda, hamile kalmak kadar, kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil, sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı."


- Gavur Mahallesi



123. "Her şeyi de tanrıdan istemek biraz da ayıp oluyordu doğrusu."


- Gavur Mahallesi



124. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar."


- Gavur Mahallesi



125. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür ama geç ölür.."


- Gavur Mahallesi



126. "Bir şeyi elde edip kavuştuktan sonra hep böyle mi davranıyorlardı? Yoksa elde ettikleri her şey, değerini, cazibesini mi yitiriyordu? Öyleyse sahip olmak için neden yırtınıp duruyorlardı? Bu ne biçim iş, ne menem bir gidişti!"


- Söyle Margos Nerelisen?



127. "Ahlaki değer ölçülerini illaki ki bacak aralarında değil, biraz da beyinlerinde aramak gerekir!"


- Çengelliiğne



128. ""Nuri bey evladım! Şu garip dünyada her şey maalesef keyfimizce yürümüyor.""


- Tespih Taneleri



129. "Zengin çocukları da ölür mü?"


- Gavur Mahallesi



130. ""Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür ama geç ölür.""


- Gavur Mahallesi



131. "Dayım bana kızdığında, beni karşısında sadece şekilsiz bir demir parçası gibi görüyor, bu nedenle de kendince İncil'den sonra ikinci sıraya koyduğu, kutsal örsünün üstüne koyup, bir güzel çekiçleyip, benden faydalı, işe yarar bir şeyler yapmak istiyordu."


- Gavur Mahallesi



132. "Bildiğiniz gibi laf uzadı mı, kabak tadı verir, kokuşur."


- Gavur Mahallesi



133. "Bazı tarihçilere göre Ermenilerle Kürtler arasında yakın tarihi bağ var. Ne denli doğrudur bilemiyorum."


- Gavur Mahallesi



134. "Ekmeği elimizle koparmaz ısırırdık. Daha sonraları İstanbul'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp olduğunu duyduk hayretler içinde kaldık..."


- Gavur Mahallesi



135. "Biz oralarda erkek, kızı çok sevdi mi, "vuruldum" der."


- Gavur Mahallesi



136. "Bin akıllının duasına karşılık, bir delinin duası kesinlikle daha geçerli olur Tanrı katında."


- Gavur Mahallesi



137. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar."


- Gavur Mahallesi



138. "“Hukuk, her zaman hukuk olma özelliğini taşımalıdır. Yerine ve zamanına, kişiye, hele hele kişilerin keyfi yorumuna kaldığı zamanlarda hukuk olma özelliğini yitirir ve de tam anlamıyla "guguk" olur!""


- Çengelliiğne



139. "“Bir şeyi elde edip kavuştuktan sonra hep böyle mi davranıyorlardı? Yoksa elde ettikleri her şey, değerini, cazibesini mi yitiriyordu? Öyleyse sahip olmak için neden yırtınıp duruyorlardı? Bu ne biçim iş, ne menem bir gidişti!”"


- Söyle Margos Nerelisen?



140. "Bi rastî eyb bû jî ku mirov hemû tiştî ji Xwedê bixwesta."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



141. "Em, Diyarbekirî nizanim çima lê hinekî zêde serê xwe ji xelkê diêşînin û pirr dipeyivin. Sedemê vê jî ji hewa wê ye. An jî ji ava Gerisi ya Hamravatê ku ji Qerejdaxê tê, an jî em zêde bi xwe bawer in.."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



142. ""Dünyada insanın başına ele şeler gelır ki, insanın felegi şaşar, onın içün önceden tedbirli olmağ eyidir.""


- Tespih Taneleri



143. "O bildiğini okurdu."


- Gavur Mahallesi



144. "Bir de hep bir ağızdan söylediklerinde, " burası Muş' tur, yolu yokuştur, giden gelmiyor, acep ne iştir" türküsünü, nedendir bilinmez, sonundaki gözyaşlarına karışırdı..."


- Gavur Mahallesi



145. ""Car", dördüncü direk, benim için daima korku ve endişe kaynağıydı. Diğerlerinden daha kambur ve yaşlıcaydı. Damımızın loğ taşımızın ağırlığını en çok sırtında hisseden galiba oydu ve tıknefes oluyordu. Özellikle soğuk kış gecelerinde damımızın üstü kalın kar tabakası ile kaplandığında onun soluk soluğa nefes alışını duyar, ona çok acırdım. Her ne kadar Kürtçe'de ki "car "Ermenice "çare derde deva" anlamına gelirse de aslında car car değildi, ama yine de iyi bir direkti."


- Gavur Mahallesi



146. "Biz akıllılar pek bilemeyiz, ama deliler işlerini iyi bilirler... Onlar için zaman çok önemlidir."


- Gavur Mahallesi



147. "Ermenilerin hepsi esnaf , sanatkârdırlar . Moşeler ( yahudiler ) ise ticaret adamı."


- Gavur Mahallesi



148. "Türkçe " gavur " un karşılığı Kürtçe "fılla "ydı.Ama gerek Türkçede ve gerek Kürtçede ortak nokta " haço " olarak tescil edilmişti. Türkçede korkak yahudi deniyordu ama korkak Musevi denmiyordu. Cehü, Yahudilere Kürtçede verilen addı.Biz hıristiyanlar ise Yahudilere Moşe diyorduk.Ermeniler ise Süryanilere Asori derlerdi.."


- Söyle Margos Nerelisen?



149. "Bir şeyi elde edip kavuştuktan sonra hep böyle mi davranıyorlardı ? Yoksa elde ettikleri her şey , değerini, cazibesini mi yitiriyordu ? Öyleyse sahip olmak için neden yırtınıp duruyorlardı ? Bu ne biçim iş ,ne menem gidişti"


- Söyle Margos Nerelisen?



150. ""Sesin akort tutar?"
"Kediyi öldüren merakıdır! Bilooorsun?""


- Çengelliiğne



151. "Tamam! Umut fakirin ekmeği, ye Memed ye!" Ama, kırk bin Memed'in pisi pisine öte tarafı boylamasını şimdiye kadar görmezlikten gelen "kör" gözlerle, bunca anaların feryatlarını duymayan o "sağır" kulakların acaba nasıl oldu da gözleri görür kulakları işitir oldu?"


- Memleket Meselesi



152. "Valla hakli degılsız. İşıze geldığında çocığlar konışmaz, sori sormaz, işıze gelmedıgında eseg kadar adamsan!"


- Tespih Taneleri



153. ""Anayasa değişmedi! Değişemedi! Değişemezdi! Çünkü bunu yapabilmek için önce kafaları değiştirmek gerekliydi, ama kafaları değiştirmek yerine günlük oportünist hesaplarla uğraşıp, yamalıklarla geçiştirip insanları uyutmak kimilerine göre hep en geçerli akçe! Ama aldanıyorlar. Kendilerine ve temsil ettikleri insanlara karşı saygısızlık ediyorlar. Çok yazık! Çok ayıp!!!""


- Çengelliiğne



154. "Uyduruk tel kafesler bir yana, hatta ve hatta altın kafeslerde bile hayat, hayat değil; olsa olsa rezilliğin, kepazeliğin ta kendisi, anlamsız, haysiyetsiz bir yaşamın daniskası."


- Tanrı'nın Seyir Defteri



155. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar. Gökten ateş yağmaya başlayınca da bizler, buz satan dükkanların önünde paramızla rezil olur, bir parçacık buz için adeta dilenci kesilirdik. Evlerde buzdolabı hayal etmek, hayalden de öte, uyanık gözlerle rüya görmek gibi bir şeydi..."


- Gavur Mahallesi



156. "Şehre dört kapıdan girilirdi.Hani şu 'Diyarbakır dört kapı/Git bak o yar ne yapi!' türküsündeki kapılardan, Mardin Kapısı, Dağ Kapısı, Urfa Kapısı ve Yeni Kapı'dan."


- Gavur Mahallesi



157. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olup yağar."


- Gavur Mahallesi



158. "Her şeyi de tanrıdan istemek ayıp oluyordu doğrusu!"


- Gavur Mahallesi



159. "Kadın dediğin yılda bir, hadi bilemedin iki yılda bir göbeğini şişirip burnuna dikmemişse, sekiz- on kez bu işi yapmamışsa kadınım diye ortaya çıkmasın! Yani kendini kısır bilsin!"


- Gavur Mahallesi



160. ""Anayasa değişmedi! Değişemedi! Değişemezdi! Çünkü bunu yapabilmek için önce kafaları değiştirmek gerekliydi, ama kafaları değiştirmek yerine günlük oportünist hesaplarla uğraşıp, yamalıklarla geçiştirip insanları uyutmak kimilerine göre hep en geçerli akçe! Ama aldanıyorlar. Kendilerine ve temsil ettikleri insanlara karşı saygısızlık ediyorlar. Çok yazık! Çok ayıp!!!""


- Çengelliiğne



161. "Bizim oralarda nedense erkek çocuklarının çoğuna Dikran(Tigran) adı verilirdi. Bu biraz da Diyarbakır'ın Ermenice'de isminin Dikranagerd oluşundan kaynaklanıyordu."


- Gavur Mahallesi



162. ""Ne mutlu o insanlara ki bu dünyada fakirdirler.""


- Gavur Mahallesi



163. "Kürtçe' de şöyle bir deyiş vardır,
"Heta ku Xaço sax e
Nan û pîvaz yasax e""


- Gavur Mahallesi



164. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar."


- Gavur Mahallesi



165. "İyilik yap,iyilik bulursun."


- Gavur Mahallesi



166. "Biz şuna inanırdık: Ekmek yememiş bir insan tok olamaz, mutlaka açtır..."


- Gavur Mahallesi



167. "Zengin çocukları da ölür mü?"


- Gavur Mahallesi



168. "Peki, biz neden fakirdik? Babamın bunca çalışıp çabalamasına rağmen yine de fakirdik?"


- Gavur Mahallesi



169. "Ermenilerin hepsi esnaf, sanatkardilar. Moşeler (Yahudiler) ise ticaret adamı..."


- Gavur Mahallesi



170. ""Muasır medeniyet"i çok şükür kıçından yakaladık!.."


- Kürdan



171. "Bizim oralarda, Diyarbakır'da, erkek ve kız çocukların yaşlarına göre oynadıkları türlü türlü oyun vardı.
Boyun iki veya üç yaşlarında ise, henüz donsuz ve sümüklü gezinip duruyorsan, avludaki çamurla, yağmur suyu birikintisiyle, renkli cam veya kağıt parçalarıyla oynayıp durursun. Anan kendi işinde mutfakta, çamaşır yıkamakta, hamur yoğurmakta, taş ekmeği pişirmektedir. Sen yerden, çamurların içinden bulup elinde aldığın paslı bir çiviyi ağzına götürüp tattıktan sonra, tam yutmaya çalışırken, birden ananın dikkatini çekersin. O, hamurlu elleriyle , ağzındaki çiviyi çekip çıkarır, ilk dersini verirdi:
"Bu kığhtır!""


- Gavur Mahallesi



172. "Git, oku, adam ol!"


- Gavur Mahallesi



173. ""Mide, mide, mide... Başka bir şey yok mu bu dünyada?""


- Gavur Mahallesi



174. ""Diyarbakır dört köşe,
Içinde billur şişe,
Allah sabırlar versin,
Yarinden ayrılmışa.""


- Gavur Mahallesi



175. "Ekmek ve soğan herhalde dünyanın her yerinde iyi bir ikili oluşturur."


- Gavur Mahallesi



176. ""Ben her gün, her mevsim, yaz kış demeden, aşık olmadan edemiyordum.""


- Söyle Margos Nerelisen?



177. "Biz ekmeği ceviz içiyle yerdik. Kilerden, ceviz küpünden sekiz-on tane ceviz alır, çökerdik yere, bir taş parçasıyla cevizleri kırar, sonra ısırdığımız bir parça ekmeğimize katık edip yerdik. Ekmeği elimizle koparmaz, ısırırdık. Daha sonraları Istanbul'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp olduğunu duyduk, hayretler içinde kaldık..."


- Gavur Mahallesi



178. "Her ne kadar Kürtçedeki " car " , Ermenice " çare derde deva " anlamına gelirse de , aslında car , car değildi..."


- Gavur Mahallesi



179. "Heredan, Heredan, Heredan, baba ocağı, ana kucağı...
Tüm bir kuşak, çoluk çocuk, senden koptu, koparıldı, parça parça, berdan berdan.Ama seni hiç unutmadı, unutamadı.Dudaklarda öpücük, gülücüklerde hüzün, kalplerde özlem oldun.Mezarlar üstünde dikilen taşlarda nakış oldun, süs oldun."


- Söyle Margos Nerelisen?



180. ""Tilili, tilili" bizim yörelerde Ermeni'nin, Kürt'ün, Türkün, Süryani'nin, Keldani'nin, hasılı tüm toplumun sevinç çığlığıdır.Düğünlerde, toylarda, nişanlarda, sünnetlerde çağrılıp söylenir."Ti-li-li"siz sevinç olmaz!"


- Söyle Margos Nerelisen?



181. "Tanrı baba, söyle şu loğ taşına evimizi terk etsin!
Tanrı baba, söyle şu direklere kırılmasınlar!
Tanrı baba, söyle şu yılanlara evimize gelmesinler!
Tanrı baba, akrepleri kov evimizden!
Bize ekmek ver!
Üzüm ver, kuru üzüm ver, pestil ver, ceviz de ver!Bize dut kurusu ver! Yumurta ver!
Kavun karpuz da isterim!
Oyuncak topaç isterim!"


- Gavur Mahallesi



182. "Bizim Diyarbakır'da yazlar hep sıcaktır. Güneş, güneş olmaktan çıkar, başımıza bela kesilir, gökten ateş olur yağar. Gökten ateş yağmaya başlayınca da bizler, buz satan dükkanların önünde paramızla rezil olur, bir parçacık buz için adeta dilenci kesilirdik. Evlerde buzdolabı hayal etmek, hayalden de öte, uyanık gözlerle rüya görmek gibi bir şeydi...."


- Gavur Mahallesi



183. "Bizler hamurla yoğrulup ekmekle büyürdük.."


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



184. "Kaynana dururken gelin öldü
kaynana daha sağ.
gelin güm.
bu kış Kıyamette olacak iş mi bu"


- Gavur Mahallesi



185. "Bizim muhallebimiz, yoğurttu; çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş, kesme... Yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha doğrusu bizim kekimiz...
Şaşırdınız mı?"


- Gavur Mahallesi



186. "Yöre halkı ısınmak için hala"bok"tan medet umuyordu..."


- Kürdan



187. ""üzerinize vazife olmayan işlere karışın""


- Kürdan



188. "Boynumuzdan yafta gibi asılan, arada bir kulaklarımızın dibinde ansızın patlayıp yüreklerimizi burkan acısıyla "Gavur", "Fılla" ya da "Haço" sözcüklerinde yıllar yılı mayalanıp gizlenmiş, içimizde yuva kurup çöreklenmiş bir alınganlıktan bir an önce kurtulmanın özlemiyle mi başlamıştı bu yolculuk serüvenimiz?"


- Tespih Taneleri



189. "Kaynana dururken gelin öldü
kaynana daha sağ.
gelin güm.
bu kış Kıyamette olacak iş mi bu"


- Gavur Mahallesi



190. "Bizim muhallebimiz, yoğurttu; çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş, kesme... Yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha doğrusu bizim kekimiz...
Şaşırdınız mı?"


- Gavur Mahallesi



191. "Yöre halkı ısınmak için hala"bok"tan medet umuyordu..."


- Kürdan



192. ""üzerinize vazife olmayan işlere karışın""


- Kürdan



193. "Boynumuzdan yafta gibi asılan, arada bir kulaklarımızın dibinde ansızın patlayıp yüreklerimizi burkan acısıyla "Gavur", "Fılla" ya da "Haço" sözcüklerinde yıllar yılı mayalanıp gizlenmiş, içimizde yuva kurup çöreklenmiş bir alınganlıktan bir an önce kurtulmanın özlemiyle mi başlamıştı bu yolculuk serüvenimiz?"


- Tespih Taneleri



194. "Biz ekmeği ceviz içiyle yerdik. Kilerden, ceviz küpünden sekiz-on tane ceviz alır, çökerdik yere, bir taş parçasıyla cevizleri kırar, sonra ısırdığımız bir parça ekmeğimize katık edip yerdik. Ekmeği elimizle koparmaz, ısırırdık. Daha sonraları Istanbul'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp olduğunu duyduk, hayretler içinde kaldık..."


- Gavur Mahallesi



195. "Yarım akıllı deli uso olur olmaz herşeye sinirlendiği için lakabı "sinir küpü'ne dönüşmüştü"


- Gavur Mahallesi



196. ""Her şeyi de Tanrı'dan istemek biraz da ayıp oluyordu doğrusu!""


- Gavur Mahallesi



197. ""Karekin ağparig sizinle Ermenice konuşmuş, anlamamışsınız. Türkçeniz de kabaymış. Karekin ağparig köylü Kürtler olduğunuz için Ermenice de bilmediğinizi söyledi.""


- Tespih Taneleri



198. "Zengin çocukları da ölür mü?
Onlar da ölür ama geç ölür..."


- Gavur Mahallesi



199. ""Birine gel otur yemek yiyelim," demez. "Gel otur, ekmek yiyelim," derdik.Yemek yerken yanımıza gelen birine ya da bir misafirimize "Yemek yedin mi, aç mısın?" diye sormaz, "Ekmek yedin mi?" diye sorardık."


- Gavur Mahallesi



200. ""Rüzgar benim on bir yaşımdaki aşkımı toparlayıp Diyarbakır' daki Ermeni mezarlığına götürüp acımasızca gömünce, ben de on iki yaşına bastım.""


- Gavur Mahallesi



201. "Bizim muhallebimiz, yogurttu; çikolatamız da, üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş "kesme" yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha dogrusu bizim kekimiz ... Şaşırdınız mı . . ?"


- Gavur Mahallesi



202. "İyi ama, benim de kendime özgü bir dünyam vardı."


- Gavur Mahallesi



203. "Bedenim gibi aşkım da sarardı,bir sonbahar yaprağı gibi rüzgarın alıp savurduğu oyuncağa dönüşürdü."


- Gavur Mahallesi



204. "Sen, böyle ağlaya ağlaya büyüyeceksin."


- Gavur Mahallesi



205. "Biz akıllılar pek bilemeyiz, ama deliler işlerini iyi bilirler..."


- Gavur Mahallesi



206. "Biz akıllılar pek bilemeyiz, ama deliler işlerini iyi bilirler..."


- Gavur Mahallesi



207. "" Köylüler bedava da verseniz, üstüne para isteyecek kadar pazarlığı severlerdi.""


- Gavur Mahallesi



208. ""Diyiler ki bi tene Yahudi devleti kurulmiş, dünyadaki hepi Yahudileri topli...
Yahudiler varlarıni yoğhlarıni satilar, gidiler...
Okulların yeni kapanıp, cehennemi yaz sıcağının kapımızı çalmaya hazırlandığı o günlerde tüm Diyarbakır bu konuyla çalkalanıyordu:
Yahudiler gidi...
Moşeler gidi...
Cehuler gidi...

Gidiyorlardı, doğup büyüdükleri bu diyarları terk edip gidiyorlardı. Peki neden gidiyorlardı?

"Moşe"ler mallarını sudan ucuza satılığa çıkarmışlardı ama alan ne gezer... Nasılsa bırakıp gideceklerdi ya..!

"İstanbol'dan ğheber gelmiş, Yahudilerin ğhağhambaşısi demiş ki, iki ay içınde gelen gelır, kalan kalır; onun içün ecele ediler..."

Gerçekten de sonbaharla birlikte tüm "Moşe"ler kerpiç duvarlı toprak evlerini geride bırakarak, yükte hafif pahada ağır neleri varsa çıkın ederek önce İstanbul'a, oradan İsrail'e gitmek için leyleklerle, kırlangıçlarla yarışırcasına tüm Yahudi Mahallesi'ni 1948'de terk edip gittiler.""


- Tespih Taneleri



209. "Bazı tarihçilere göre Ermenilerle Kürtler arasında yakın tarihi bağ var. Ne denli doğrudur bilemiyorum."


- Gavur Mahallesi



210. "“ Diyarbakır dört yoldır
Suyu güzel ve boldır
Senden ricam bize gel
Ben içeyim sen doldır “"


- Söyle Margos Nerelisen?



211. "Bızım neslımız parça parça, berdan berdan oldi."


- Tespih Taneleri



212. ""Ana, kuşlar nasıl uçi?"
"Onların kanadi var."
"Bızım niye kanadımız yoğh?"
"Allah bızi bele yaratmış."
"Bızım kanadımız ne zaman çığhacağ, biz ne zaman uçacağığ?"
"Oğlım, insanlar edebılemez uçsın, yalavuz melegler uçar, Allah melegleri kanatli yaratmiş..."
"Allah'a söliyağh, bahan da kanat tağhsın, ben de uçım!"
"Allah belan vere, ula! Heç Allah'ın işine karışılır?
Yat geber, gözlerin yum, yoğhsa şimdi tokadi yiyecağsan allahvekil!""


- Tespih Taneleri



213. "Altı yaşındaydım.Erken uyanmıştım, yapacak işim de yoktu.Tanrı ile konuşuyordum.
"Tanrı baba, söyle şu direklere kırılmasınlar
Tanrı baba, akrepleri kov evimizden
Bize ekmek ver
Üzüm ver, kuru üzüm ver, pestil ver, ceviz ver"
....
Kuş avlamak için "çatallastik"yapmam gerekiyordu.Her şeyi Tanrı'dan istemek biraz da ayıp oluyordu doğrusu.!"


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



214. ""Birine gel otur yemek yiyelim," demez. "Gel otur, ekmek yiyelim," derdik.Yemek yerken yanımıza gelen birine ya da bir misafirimize "Yemek yedin mi, aç mısın?" diye sormaz, "Ekmek yedin mi?" diye sorardık."


- Gavur Mahallesi



215. ""Rüzgar benim on bir yaşımdaki aşkımı toparlayıp Diyarbakır' daki Ermeni mezarlığına götürüp acımasızca gömünce, ben de on iki yaşına bastım.""


- Gavur Mahallesi



216. "Zengin çocukları da ölür mü?
Onlar da ölür ama geç ölür..."


- Gavur Mahallesi



217. "Biz ekmeği ceviz içiyle yerdik. Kilerden, ceviz küpünden sekiz-on tane ceviz alır, çökerdik yere, bir taş parçasıyla cevizleri kırar, sonra ısırdığımız bir parça ekmeğimize katık edip yerdik. Ekmeği elimizle koparmaz, ısırırdık. Daha sonraları Istanbul'da ekmeğin ısırılarak yendiğinde ayıp olduğunu duyduk, hayretler içinde kaldık..."


- Gavur Mahallesi



218. "Biz akıllılar pek bilemeyiz, ama deliler işlerini iyi bilirler..."


- Gavur Mahallesi



219. "" Köylüler bedava da verseniz, üstüne para isteyecek kadar pazarlığı severlerdi.""


- Gavur Mahallesi



220. "Bızım neslımız parça parça, berdan berdan oldi."


- Tespih Taneleri



221. "Evvela aç karnını doyursun, sonra evlenmeye kalksın..."


- Gavur Mahallesi



222. "Babam hayır dedi. Evimizde babamın kararları Tanrı buyruğu gibi bir şeydi. Değişmezdi. Değişmedi de."


- Gavur Mahallesi



223. ""Bizim oralarda samimiyetin sınırı şurada başlar, şurada biter diye bir kural yoktur. Hele bazı konulardaki yardımlaşmanın sınırı hiç mi hiç çizilmiş değildir.""


- Gavur Mahallesi



224. "“Kötüsü gitsin, iyisi gelsin.”"


- Gavur Mahallesi



225. "" Rakamlarla sayıların diliyle konuşacak olursak; yarım yamalak akıllı bir erkek çocuk zeki dört kız çocuğuna eşitti. Ancak sağlıklı ve akıllı oğlanın karşıtı, matematiksel olarak; kız artı kız, artı kız çarpı kız eşittir sıfırdı...""


- Gavur Mahallesi



226. "Yitirdiğim çocukluğumu arıyorum."


- Söyle Margos Nerelisen?



227. "Bazılarına göre Tanrı'nın esas evi,insanların vicdanı ve onun sesiydi.Bu sese kulak verenler, eninde sonunda Mevla'sını bulurdu.Bulamayanlar ise belasını!"


- Söyle Margos Nerelisen?



228. "Biz akıllılar pek bilmeyiz ama deliler işlerini iyi bilirler..."


- Gavur Mahallesi



229. "Dicle Nehri asılardan beri menderesler çizerek, yılankavi kıvrılarak Diyarbakır'ın meşhur ve tarihi surlarının gölgesinde süzülerek genişçe bir vadiyi sulayarak, bıkıp usanmadan yoluna devam eder, akar durur."


- Gavur Mahallesi



230. "Vaftiz törenlerinin en önemli olayı da çocuğun adının konmasıydı. Bizim oralarda nedense erkek çocuklarının çoğuna Dikran adı verilirdi. Bu biraz da Diyarbakır'ın Ermenice'de isminin Dikranagerd oluşundan kaynaklanıyordu. Zamanla buralarda yaşamış kral Dikran' ın anısına hem hürmet, hem de anaların, babaların çocuklarını kral gibi görme arzusundan olsa gerekti."


- Gavur Mahallesi



231. "Diyarbekir dört yıldır
Suyu güzel ve boldır
Senden ricam , bize gel
Ben içeyim sen doldır"


- Söyle Margos Nerelisen?



232. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



233. "Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



234. "Bizler hamurla yoğrulup ekmekle büyürdük"


- Gavur Mahallesi



235. "Yemek yerken hiç konuşmayız, sadece yeriz, konuşan aç kalır."


- Gavur Mahallesi



236. "Şehri çepeçevre çeviren , kara bazalt taşlı heybetli ve muhteşem surlarının zamana karşı bu denli direnmek için nasıl çaba harcadığını onun kadar bir bileni var mıdır acaba? Taşların dilinden anlamam, ama eğer bir gün bu taşlar konuşursa insanların neden birbiriyle kardeş ve dostça yaşayamadıklarının hesabını bize soracaklar . Evet bir gün bu taş kalpli taşlardan insanlar çok şey öğrenecekler …"


- Çengelliiğne



237. ""Papaz Arsen'in kilisede her yıI anlata anlata artık hepimizin gözleri kapalı ezberlediği çarmıha gerilmiş İsa'nın dirilerek göğe çıkışının hazin hikayesi, biz çocukların pek umurunda değildi doğrusu. Bizim için bayram lavaşlar, kırmızı yumurtalar demekti. Hani Papaz Arsen'in kulağına gitmeyeceğinden emin olsak, bizi dürtükleyip duran şeytana uyup İsa Peygamberimizin yeni bir mucize daha yaratarak, biz çocukları daha çok sevindirmesi için daha sık ölüp daha sık dirilerek, senede birkaç kez bayram yapmamıza neden yanaşmadığını soracaktık, ama şeytana uymanın ne kadar büyük bir günah olduğunu bilmeyecek kadar aptal değildik.""


- Gavur Mahallesi



238. "Onlar bir deli ile işe koyulmanın zorluğunu geç de olsa anlamışlardı.Artık yapacak bir şey de yoktu.Geriye dönülemezdi. Gerçi çayı görmeden donlarını sıvamışlardı ama çayı geçerken de at değiştirilemeyeceği açıktı."


- Gavur Mahallesi



239. "Değer yargılarımız giderek hergün biraz daha "para" ve "pul"la ölçüldüğü için mi bu
denli yozlaştık?"


- Üç Dilde Gavur Mahallesi



240. "Eğer zengin olursan evinin, damının direkleri de kalın, sağlam ve çok olur. Öyle yek, dü, se, car, penç, şeş dediğinde hemen bitmez, saymaya devam edersin, "Heft, heşt, neh, deh, daha sonra da onbir oniki onüç... say sayabildiğin kadar... O zaman loğ taşından da korkmazsın, hatta onlar senden korkar, seni gördüklerinde o kocaman loğ taşları girecek delik ararlar... Zengin evlerinde ne duvarlarda delikler olur, ne de duvarlar kerpiçtendir. Peki evimizin duvarları neden bu kadar delik deşik? Bu deliklerde akrep kaynardı. Akreplerin sipsivri iğneleri olur, soktuklarında karnın şişer, hemen ölürsün. Zengin çocukları da ölür mü? Onlar da ölür, onlar da ölür ama geç ölür."


- Gavur Mahallesi



241. "Papaz Movses'in dualarıyla annemi öte tarafa, öbür dünyaya yolculadığımızda ben onun tekrar geri döneceğini zannediyordum. Olmadı. Gelmedi, iki satır da yazmadı, zaten yazamazdı, okuması yazması yoktu..."


- Gavur Mahallesi



242. "Hıçe, Sağ Salim dururken gül gibi Meryem ölsün, bak sen bu işe"


- Gavur Mahallesi



243. "Uso kilisenin zangoçuydu.Deli Uso da derlerdi.."


- Gavur Mahallesi



244. "Diyarbakır dört yoldur / suyi güzel ve boldur / senden ricam bize gel / ben içeyim sen doldur.."


- Söyle Margos Nerelisen?



245. "Bizim oralarda, Diyarbakır'da ekmek çok yenir. Ekmeksiz yemek yemek ekmeksiz karın doyurmayı denemek, açlık denen şeyin ne olduğunu bilmemek demekti."


- Gavur Mahallesi



246. ""Ti-li-li, ti-li-lii" bizim yörelerde Ermeni'nin, Kürt'ün, Türk'ün, Süryani'nin, Keldani'nin, hasılı tüm toplumun sevinç çığlığıdır."


- Söyle Margos Nerelisen?



247. "Ben Silva'yı seçmiştim. Ben onun adına vurulmuştum. Konuşmasına bitmiştim. Silva ''şeker'' dediğinde, şekeri ağzında hissediyordun. Silva ''badem'' dediğinde, damağında sanki badem tadını alıyordun. Silva ''gül'' deyince her taraf gül kokuyordu. Silva ''diken'' deyince, dikeni kalbine saplanmış buluyordun, hissediyordun."


- Gavur Mahallesi



248. "Diyarbakır’da, Hançepek'te, Gâvur Mahallesi'nde başlayan, ancak benim fikrim dahi alınmadan, alelacele, sadece ve sadece anadilimi öğrenmem için İstanbul'a postalanmamın ardından, geriye kalan yaşamımı, benim hiç de hayal edemeyeceğim şekilde etkileyen o anın, o yolculuğun gerisinde bıraktığım Türkçe gâvur, Kürtçe filla sözcüğü, daha İstanbul'a ayak basar basmaz götürülüp yerleştirildiğimiz Şişli’deki Karagözyan Ermeni Yetimhanesindeki Ermeni çocukların ağzında bu kez alaylı şu cümleye dönüşmüştü:

"Koşuuun! Koşuuun! Anadolu'dan Kürtler gelmiş!""


- Biletimiz İstanbul'a Kesildi



249. "''var mı ticaret gibisi! Al, sat, para kazan...''"


- Tespih Taneleri



250. "Ekmek yememiş bir insan tok olamaz, mutlaka açtır..."


- Gavur Mahallesi

Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: