Mezarlarınıza Tüküreceğim Kitap Bilgileri
Yazar: Boris Vian
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 36 dk.
Sayfa Sayısı: 127
Basım Tarihi: Eylül 2002
İlk Yayın Tarihi: 1965
Yayınevi: İthaki Yayınları
ISBN: 9789758607303
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Mezarlarınıza Tüküreceğim Kitap Tanıtımı
Bu roman ilk kez 1946'da Vernon Sulivan takma adıyla yazıldı. Ve 1949'da "ahlaki değerlere hakaret" ettiği gereçeksiyle yasaklandı. Nedeni, erotizmin "aşırı" gerçekçi bir biçimde betimlenmesiydi. 1940'lı yılların başında Amerika'da yaşanan ırkçılık, şiddet ve hoşgörüsüzlükle dalgasını geçen Mezarlarınıza Tüküreceğim, döneminin ve 20. yüzyılın en ünlü ve çarpıcı romanlarından biridir.
Boris Vian, pek çok yazardan beklenen "duyuları ateşleyici" bir üsluba sahip değildir. Vian'ın üslubu, romanlarında alçak sesle duyulabilen bir müziğin içinde gizlidir. Mezarlarınıza Tüküreceğim, bu müziğin seslendirildiği bir kara roman pastişidir...
(Arka Kapak)
Mezarlarınıza Tüküreceğim Kitaptan Alıntılar
1. "Öyle sanıyorum ki hem açık fikirli olup hem de Tanrı'ya inanmak birlikte yürümüyordu ve benim açık fikirli kalmam gerekiyordu."
2. ""Başlamayın..."
"Başlamıyorum. Devam ediyorum."
"O zaman devam etmeyin. Sizinle her şey hızlı gidiyor. Bütün zevki kayboluyor."
"Hiçbir şey fazla uzun sürmemeli."
"Sürmeli. Hoş şeyler hep uzun sürmeli.""
3. "Hiçbir şey fazla uzun sürmemeli."
4. "Herkese bizi rahat bırakmalarını söyleyerek yalnız ikimiz çekip gitsek ne olur?"
5. "Öyle sanıyorum ki hem açık fikirli olup hem de Tanrı'ya inanmak birlikte yürümüyordu ve benim açık fikirli kalmam gerekiyordu."
6. "“Yaşamak, sürekli mücadele etmektir.”"
7. "“İnsanlık, kendi karanlığına rağmen umutla yaşar.”"
8. "Birbirimizle anlaşmak için yaratılmıştık."
9. ""Düşünmeden konuşuyorsunuz."
"Düşündüğüme inanmanız için ne söylemem lazım bilmiyorum.""
10. "Çok gülüyorsunuz, yüzünüz bozulacak..."
11. "Kitaplar çok pahalı ve bütün bunlar da bunun için bir neden; insanların iyi bir edebiyat eserini satın almayı dert etmediklerinin kanıtı bu; üzerinde konuşulan ve kitap kulüplerince önerilmiş bir kitabı okumuş olmayı istiyorlar. Kitabın içeriğine aldırış ettikleri yok."
12. "“Bizi ezen düzen, bizim sessizliğimizle ayakta kalır.”"
13. ""Bana kızdınız mı? Dün akşam için özür dilerim." "Sanırım elinizde olmayan bir şey bu. Böyle doğmuşsunuz."
"Hayır. Böyle oldum.""
14. ""Bana kızdınız mı? Dün akşam için özür dilerim."
"Sanırım elinizde olmayan bir şey bu. Böyle doğmuşsunuz."
"Hayır. Böyle oldum.""
15. "“Öfke, bazen adaletin başlangıcıdır.”"
Mezarlarınıza Tüküreceğim Kitap İncelemeleri
Boris Vian’la tanışma kitabı olarak keşke Günlerin Köpüğü kitabını seçseydim. Kitap henüz bitti fakat mide bulantım uzun sürecek. Kitabın konusu damarlarında siyahi kan taşıyan, fakat görüntüde beyaz olan bir adamın intikam hikayesi.Lee’nin siyahi erkek kardeşi bir beyaza aşık olduktan sonra kızın babası ve abisi tarafınfan öldürülüyor ve Lee ırkçı kapitalist beyazlardan intikam almak için yola koyuluyor. Diğer erkek kardeşi Tom ise Lee’nin tam aksine oldukça iyi niyetli ve Tanrı’ya inanan bir adam. Lee on yıl Avrupa’da kalmış ve öğrendiği her şeyi yanında uşak olarak çalıştığı bir adamın kütüphanesine borçlu. Bu adam Lee’nin siyahi olduğunu biliyor ve yalnız kaldıkları zamanlarda onu kullanıyor. Lee bir kitabevinde işe başlıyor fakat esas planı intikam almak. Kitabı okuma sebebim Boris Vian’ın bu kitabının yasaklanmış olmasıydı ki zaten okuduktan sonra neden yasaklandığını anlıyorsunuz ve hak veriyorsunuz. Çünkü bu kitap yayınlandıktan ve çok sert eleştiriler aldıktan sonra bir katil kitapta ki cinayetin aynısını işleyip cesedin başına bu kitabı bırakıyor. Boris Vian bu kitabın filminin galasında filmi beğenmeyerek yaşadığı hayal kırıklığının etkisiyle kalp krizi geçirerek ölüyor. Kitap adamın laneti olmuş bir nevi... Kitapta pedofili, nekrofili, uyuşturucu, grup sex, sadomazo, cinayet gibi mide bulandırıcı olaylar var ve bitirdikten sonra kendinize gelemiyorsunuz... Şiddetin ve erotizmin uç noktalarında yaşanan bir katharsis. İyi okumalar
Beyaz bir melez olan Lee, beyaz bir kıza aşık olduğu için öldürülen siyah kardeşinin intikamını almak için kasabasından ayrılıp onu kimsenin tanımadığı bir yere yerleşir.
Lee ‘amaca giden her yol mübahtır’ diyerek intikamını ırkçı olan iki kız kardeşten alır.
Konusu ilgi çekici olsada bence anlatılmak istenen ırkçılık ve intikam duygusu yerine oturtulmamış. Yazar tamamen farklı bir yol denemiş yazarken, aynı konular üzerine yazılan diğer kitapların aksine dili farklıydı. Cinselliği ve şiddeti ön planda tutmuş. Bunu göze olarak okusamda artık bir yerden sonra işler inanılmaz derecede iğrenç olmaya başlıyor. Tecavüz pedofili olabilcek en kötü şekilde yazılmış ve o kadar rahatsız edici ki baya tetikleyici içerik var yani.
Konunun tam oturtulması da kitabın neredeyse tamamen diyaloglardan oluşması ve olayları düz yazıyla kısaca anlatılması. Hatta belki Lee’nin kardeşinin başına gelenleri daha detaylı okuyabilseydik kitap daha iyi anlaşılabilir ve etkileyici olabilirdi.
Çizgi romanla kitap birebir aynı gidiyor zaten kitabın da çoğunluğunun diyaloglardan oluşması sebebiyle sadece çizgi romanı da okumak yeterli olurdu belki. Çizimleri de güzeldi karakterin çizimlerini çok beğendim bu yüzden çizgi romanı kitabın kendisinden daha çok beğendim.
Beklentim yüksekti açıkçası bu kitap için, bir miktar hayal kırıklığı oldu maalesef.
1920 doğumlu Fransız yazar, müzisyen, eleştirmen, mühendis. En ünlü romanları Mezarlarınıza Tüküreceğim, Günlerin Köpüğü ve Pekin’de Sonbahar’ı yazdığında 26 yaşındaymış. Diğer kitapları ilgi görmediği için Sullivan adı altında yazdığı bu kitabın 1959’daki film galasında kalp krizi geçirerek vefat etmiş. Kitap yayımlandıktan üç yıl sonra erotik içeriği çok olduğu için yasaklanmış.
Günlerin Köpüğü genelde çok beğenilen bir kitabı ve ben de hem ona hem de Yürek Söken kitabına başlamıştım, tarzı değişik geldiği için daha sonraya ertelemiştim ancak okuduğum kısımlarında dahi kelimelerle çok güzel oynayabilen, hayal gücü yüksek ve yazımını kalıplara sokmayan bir yazarla karşılaştığımı hissetmiştim. Ancak bu kitabı için yüksek övgülerde bulunamayacağım. Bu kitap ona ün kazandırmış olmasına rağmen bana göre en iyi eserlerinden biri olmayabilir, diğerlerini bitirdiğimde emin olacağım.
Beyaz renkli Afrikalı Amerikalı Lee Anderson’ın kardeşinin öldürülmesinin intikamını beyazlardan alması üzerine kurulu kitap. Sado-erotizmle harmanlanmış, beyaz ırka eleştirilerin de içinde bulunduğu ancak karakter derinliğinin pek olmadığı çoğunlukla diyalog üstünden ilerleyen bir kitap. Yazar kitabında beyazlar kadar sert ve acımasız Afrikalı Amerikalı bir karakter tasarlamak istemiş, bunu başarmış da. Ancak yine de Fransız asıllı bir yazarın bir Afrikalı Amerikalı ile ne kadar empati yapabileceği biraz tartışılır yazar her ne kadar jazz müziği çok sevse de. İyi geceler
Bu küçük kitabı öneri üzerine okudum. Öyle ki sadece öneri değil "beğenirsin bunu" diyerek direk elime tutuşturuldu :) Yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Dili sade, basit ve akıcı olmasına rağmen konusunu pek beğenemedim.
Öncelikle çok fazla cinsellik ögesi barındırıyor. 'Ayıp, konuşulmaz' vs. tabusunu yeniden inşa etmek değil niyetim, sadece okuyucuyu rahatsız edecek derecede fazla işlenmiş olduğunu düşünüyorum. Elbette bu durum kültürden kültüre değişebilir ancak dediğim gibi yazar abartıya kaçmış.
Bir diğer nokta; ana karakter olan Lee Anderson, sırf siyahi olduğu için öldürülen küçük kardeşinin intikamını alması konu edilmiş. Siyahilere sadece deri rengi farklı diye yapılan haksızlıklara, tacizlere ve eşitsizliklere dikkat çekilmiş. Kitabın yazılış amacı da zaten siyahilerin de beyazlar kadar sert ve acımasız olabildiğini göstermek. Buraya kadar bir sorun yok ancak Lee Anderson için yazdığı son ve işlediği cinayet, yazarın bu amacından saptığını gösterir nitelikte. Şöyle ki Avrupalı ve Amerikalı beyazların, siyahileri aşağılamak için "çeşitli bilimsel verilere!" dayanarak uydurdukları vahşi, barbar, medeniyetsiz vs. gibi yaftalamaları adeta haklı çıkarmaya çalışmış.
Yazdığı son, kitabın yazılış amacına uygunmuş gibi dursa da vahşilik ile sert ve acımasız olmayı birbirine karıştırmış. Siyahilerin sert ve acımasızlığını göstermek isterken onları aslında vahşi, katil, sadist vs. olarak etiketlemiş. Bana göre yazar burada ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışmış. Olmuş mu? Olmamış..
İyi okumalar dilerim:)
Kahramanımız Lee adlı yarı melez bir göçmen..Hayatının çocukluk döneminde çeşitli zorluklar ve zorbalıklar görmüş.Fakat tertemiz sıyırıp temiz bir sayfa açtığı bir kasaba da bir kitapçıya girmiştir.İşi sevdiği kitaplar ve öğrenciler kasabanın halkı ile olabildiğince başını belaya sokmadan hayatını idame ettirmek ise de iş çıkışı gittiği bir barda tanıştığı 15’lik iki güzel kız ve bir çocukla tanışarak onların daveti ile gittikleri “Burası bizim yerimiz.Gizli cennetimiz!”girişimi ile hayatlarına dahil olur.Sonrasında yaşları 11-15 arasında değişen kızlı erkeli grupların içinde içki stoğu sağlayan,güzel gitar çalıp karakteristik sese sahip olmasının verdiği artıyla sahip olamadığı kız kalmaz.Bir anda popüler olan tüm partilerin kapılarının kendisine açılması ile Dexter ile birlikte iki kız kardeşin evinde kalır.Dexter sızar ama Lee için gece yeni başlar.Bu iki kız kardeş arasında değişik fanteziler yaşar.Lou’nun ablası hamile kalır ve Lou onu öldürmek için planlar kurar bilmez ki Lee bu iki kız kardeşi vahşice öldürecektir.Kitabın kahramanı Lee’ye kızamıyor ve onun yazar yoluyla verdiği mesajlara özellikle AfroAmerikalılar üzerindeki tüm yaptırımları lanetliyorsunuz.Buradaki şımarık ve yoldan çıkmış Beyaz ırkın bu hazin sonla karşılaşmasını bile haklı buluyorsunuz.Lou Lee’ye dirseğinden vurduğunda koluna girip yarım kalan işi tamamlası için neredeyse onu arabasına bindirip gazı köklüyorsunuz.Bu kitap bir hız treni gibi zevk ve korku dolu.Çok sevdim kitabın esintilerini “Günlerin Köpüğü’nde”okuyarak devam ettirmek istiyorum.