Meyra Kitap Bilgileri
Yazar: Sinan Akyüz
Tahmini Okuma Süresi: 17 sa. 48 dk.
Sayfa Sayısı: 628
Basım Tarihi: Kasım 2019
İlk Yayın Tarihi: Kasım 2019
Yayınevi: Alfa Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050381108
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Meyra Kitap Tanıtımı
“Son günlerde,” diye konuşmasını sürdürdü Meyra, “bir duygu her karanlık çöküşünde gelip yakama yapışıyor. Onu yenmek için bir şeyler yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Bazen korkum ve üzüntüm birbirine karışıyor. Sabrım, bütün korkularım, belirsizliklerim ve acılarım… Hepsi sanki bu duyguda bir araya gelmiş gibi. İşte o zaman aklıma sen geliyorsun, seni düşünüyorum. Özellikle de akşamın o ilk saatlerinde...”
Meyra: Bir Bosna Hikâyesi, Avrupa’nın orta yerinde, bütün dünyanın gözlerinin önünde gerçekleşen 20. yüzyılın en büyük trajedisine, Bosnalı Müslümanların soykırımına odaklanıyor.
Tamamen gerçeklere dayanan kişisel hikâyelerden, acılardan yola çıkan Sinan Akyüz, sadece siyasi meseleleri etkili bir biçimde ortaya koymakla kalmıyor, mikro düzeyde iki insan arasında komşu, arkadaş, sevgili, akraba oluşan duyguları da ustalıkla gözler önüne seriyor.
Meyra Kitaptan Alıntılar
1. "herkes kendi bahçesindeki çiçeği koklasın .."
2. "Sadece sessiz, sakin bir şekilde yaşamak istiyorum."
3. "Eğer, dedi Diba soğuk bir sesle.
“Buradan sağ kurtulursan, insanların neler yaşadığımızı bilmelerini istiyorum. Sırpların bize yaşattıkları unutulmasın, tarih sayfalarına yazılsın. Şimdi söz ver bana.”"
4. "Fakat yüreği yanan birinin ne hissettiğini ancak aynı derde uğrayan bilir. Kimse bizim neler yaşadığımızı, neler hissettiğimizi anlayamaz."
5. "Artık eski iyi zamanlar kalmadı."
6. "Bizim en büyük kabahatimiz herkesi kendimiz gibi bilmemiz oldu."
7. "Bir halkın asıl gücü, tankı, topu, tüfeği değil, inançlı halkıdır. Bu halk yeter ki inansın, yeter ki istesin."
8. "Ölüm bizden her şeyimizi alacak."
9. "Ölüm esaretten daha iyidir."
10. "İnsanın yüreği acılıyken, yanında birilerinin olmaması ne kötü şey..."
11. "Yeterince hayal kırıklığına uğradık."
12. "Sakın hiçbir şeyi dert etme. Kur'an der ki: 'Allah doğuda ve batıdadır; onun için de nereye dönersen dön, Allah' ın dediği olur.' Göreceksin, her şey yolunda gidecek. ""
13. "Umudu, en derin acılar öldürür!"
14. "Bu nasıl bir dünya, bu nasıl bir adalet?"
15. "Mesele yaşamak değil ki! Mesele incinmeden,incitmeden yaşamak."
Meyra Kitap İncelemeleri
Yazarın
kitabını tıpkı bu kitap gibi gözyaşlarımın eşliğinde okumuştum. Bu da yine onun gibi bir solukta okunabilen , akıcı ve Boşnak Müslümanların çektiği eziyetlerin içinizi sızlattığı, yaşanan trajedi karşısında çığlık atmak istediğiniz bol dramatik bir o kadar gerçek bir hikaye.
Gelelim olumsuz tarafa. Bana kalırsa
kitabını okuduydanız bu kitabı, bu kitabı okuduysanız diğerini okumaniza hiç gerek yok. Çünkü okurken isimler değişse de yaşananlar aynı kalıyor. Maalesef bana aynı kitabı tekrar okuyor hissi verdi ve zevk alamadım. ( Tabi ki bir vahşeti okurken ne zevki diyebilirsiniz. Burda kasttettiğim okur olarak kitabı okumaktan alınan zevkten bahsediyorum.) Elbette her savaşta yaşanan bir çok olay benzer ama bu iki kitapta bir kaç tane spesifik aynı olaylar var. Ve sürekli tekrarlanan kitapta kalıplaşmış cümleler insanı sıkıyor. Sürekli olarak birbirlerine "Biz onlara ne yaptık? " , " Onlar bizim komşumuzdu." ," Biz onların bize olan düşmanlığını nasıl göremedik?" gibi gibi cümleler. Birinin kurduğu cümleyi bir kaç sayfa sonra diğer karakterin ağzından okuyorsunuz.
Dediğim gibi her iki kitapta çok güzel ama bir tanesinin okunması, savaşın o insanlara yaptıklarını, Sırpların Müslüman Boşnaklara olan düşmanlığını ve Türklere olan kinini anlamakta yeterli diye düşünüyorum.
den okuduğum ikinci kitap oldu. İlki
idi. Her iki kitap da konu olarak da içerik olarak da çok benziyor.
Meyra; Sırpların Bosna'daki Müslümanlara yaptıkları katliamı konu alıyor. Konu güzel, tarihi romanlar ilgimi çekiyor, dili çok akıcı ama yazar bu savaşlardakj yıkımlarda hep kadınlara yapılan işkencelere ağırlık vermiş gibi geldi bana. Kadın olmak her zaman çok zor ama savaşta kadın olmak çok daha zor onu bir kez daha anladım bu kitapta da... Erkekler belki bi kurşunla öldürülüyor ama ya kadınlar... O ölümü kendileri istiyor artık bizi öldürün diye yalvartılıyor da yine de ....
Kitabı okurken dayanamayıp bırakmayı çok denedim ama ilginç bir şekilde acı çekerek de olsa okumaya devam ettirdi kendini.Ama yine söylüyorum bu tür şeylere benim gibi hassasiyetiniz varsa okumayın.
Kitap edebi dil olarak ve tarihi bilgilendirme olarak biraz aşağıda kalıyor bence. Ha okunur mu okunur. Niye okunmasın çünkü :))
Şurayı da belirtmek istiyorum. Kasıtlı yapılan bir şey mi bilmiyorum ama yapılan işkencelere dayanamayan karakterlerin Allah'ı yardımlarına çağırmalari ve karşılık alamamalarina çok yerde değinilmisti. Bu beni biraz rahatsız etti. Allah görmüyor mu bunları. Bunlara nasıl izin veriyor. bizim ne suçumuz vardı tarzında çok sorular geçiyor.
Genel olarak başlıkta da belirttiğim gibi okurken acı veren bir kitap. Okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
Kitap boyunca Ebulfez Elçibey' in "Sen Türk olduğunu unutsan da düşmanın asla unutmaz. " ifadesi canlandı zihnimde.
Bosna Hersek'te yapılan katliamı ve katliama ek olarak Boşnak halkına yapılan psikolojik şiddet ise kitapta oldukça iyi ifade edilmiş. Bazı okuyucuların dediği gibi gerçekten katliamlar ve zulümler çok detaylı anlatılmış. Evet oldukça rahatsız edici. Lakin bizler bunu okumaya rahatsız olurken bu zulümlere maruz kalan bir halk var. Bu halkın yaşadığı zulümlerin anlatılması ve bu zulümleri onlara yapan halkın açık açık ifşa edilmesi gerekir. Ne kadar acı da olsa kanlı tarih yazılı kaynaklara geçmeli ki herkes bilsin. Aliya İzzetbegoviç'in de ifade ettiği üzere; “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır."
Bu eserin satırları boyunca Bosna Hersek'te yaşayan dindaşlarımız sürekli olarak; "komşularımız bizi katlediyor, biz onların tavuğuna kıst demedik. Bu nasıl mümkün olabilir." ifadelerinde bulunuyorlar. Bu bence oldukça anlamlı. Ders alınması gereken bir detay.
Kadınlara ve erkeklere yapılan tüm işkenceler de ayrı ayrı nefesim kesildi. Kalbim daraldı. Ben sadece bu katliamı okurken bu hislere kapılırken bu zulümleri yapan halkın vicdansızlığı ise beni kahretti.
Kitabın diline gelecek olursak yalın ve akıcı bir dile sahip. Bu sebeple kitabı okurken belgesel izler gibi hissettim.
Merhabalar herkese,
uzun zamandır okumak istediğim bir eserdi. Yazarı diğer eserlerinden tanıyor, biliyor ve kalemini biliyordum. O yüzden abonesi olduğum kütüphanede uzun zamandır raflarda olmasını bekliyordum. Sonunda nasib oldu, okudum. Fakat çok çok çok aşırı zorlandığım bir eser oldu. Bu yazarın dili, işlenen konu, ne bileyim diğer sebepler değil. Tamamen insanlık dramının katliamının soykırımının tüm çıplaklığı ve vahşetiyle yazılması idi. Yazar yüzümüze yüzümüze vurmuş " bak oku oku insanoğlu neler çekmiş, bu dünyadan nasıl günler, nasıl insanlar geçmiş" der gibi yapıştırdı tokadı sanki yüzüme. Öyle şeyler okudum öyle şeyler hissettim ki içim parçalandı, biz de derdimiz var diyoruz diye geçirdim aklımdan, kalbimden...
İnsanoğlu neler yaşamış da biz şu an yaşadığımız hayatın kıymetini bilmiyoruz.
Yaşadığımız ülkenin kıymetini bilmiyoruz ha bizim ülkemizde zor zamanlar geçirdi ama hiç kimsenin ırzına namusuna ekmeğine göz diken bir millet olmadık çok şükür.
Gazze'de yaşananları gördükçe, okudukça bu eser geliyor aklıma maalesef hâlâ bizim ülkemizde olmasa da yıl olmuş 2023 bu katliamlar yaşanıyor bu insanlık suçu işleniyor.
Hani diyor ya
" Ben bu çağdan nefret ettim etimle kemiğimle nefret ettim ."
Ne güzel söylemiş...
Hayat gerçekten bizim gördüğümüz yaşadığımız kadar değil. Hayatı bütün acımasızlığı ile yaşayanlar var maalesef ..
Srebrenitsa' da hayatını kaybeden 8500 kişiye Rabbimden rahmet diliyorum.
"Zalimler için yaşasın cehennem.!"
Yazarın kalemine, yüreğine sağlık.
Meyra... Srebrenitsa'nın yaşarken soldurulan çiçeklerinden sadece birisi. Tek isteği sevdiği adamla beraber kendi hallerinde bir kasaba da yaşayıp gitmek olan Meyra bu hayaline gerçekten kavuşabilecek miydi? Sinan Akyüz'ün gerçek yaşanmış olan hayatlardan kaleme aldığı bu ızdırap dolu kitap ilk sayfadan son sayfaya kadar size mutlaka 2 duygudan bir tanesini yaşatacak 1. Sinirden kitabı kapatıp kendinizi parçalamak isteyebilirsiniz 2. Üzüntüden günlerce ağlayabilirsiniz ki ben bu iki duyguyu aynı anda sanki onlarla beraber o katliamda yer almışım gibi hissettim. Okurken aklımda iki şey vardı birincisi Srebrenitsa katliamı yapılırken sırpların hırvatların ve birLEŞMİŞ milletlerin ne kadar şerefsiz olduğu. İkincisi 20. Yüzyılda olduğu gibi 21. Yüzyılda da bütün bunların yaşandığı. Evet şuan Doğu Türkistan'da aynıları yaşanıyor erkekler toplama kamplarında esir edilip türlü işkencelerle şehit ediliyor. Çocukları ya kendileri için yetiştiriyorlar ya da öldürüyorlar. Kadınlara gelecek olursak... Soyları devam etmesin, Çin'li çocuk doğursunlar diye ırzlarına geçiliyor. Yaşarken öldürülüyorlar. Aynı vahşeti zamanında kahpe sırpların ve hırvatların masum bacılarımıza yaptığı gibi. Şimdiden kusuruma bakmayın böyle can alıcı bir kitabı okuduktan sonra ettiğim beddua bir hiç kalır lâkin yerin ve göğün Rabb'i olan Yaradan'a haykırışımdır Rabb'im böyle kalleş olan hırvatların da sırpların da birLEŞMİŞ milletlerin de Srebrenitsa soykırımı yapılırken üç maymunu oynayanların da belasını versin.