Meyhane Kitap Bilgileri
Yazar: Emile Zola
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 37 dk.
Sayfa Sayısı: 304
Basım Tarihi: Mayıs 2020
İlk Yayın Tarihi: 1877
Yayınevi: İskele Yayıncılık
ISBN: 9789759099008
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Meyhane Kitap Tanıtımı
"Meyhane", yayımlandığı yıllarda Fransa'da büyük bir tartışma başlatır. Fransız yazarları birbirine düşüren roman, ülkenin edebiyat dünyasını da ikiye böler. Ama yazarını ne kadar olumsuz eleştirenler olursa olsun halk, romanı sahiplenir ve takip eden bir yıl içinde roman tam otuz sekiz baskı yapar. Karşı çıkanların büyük çoğunluğu, Zola'nın işçi ve emekçilerin güçlüklerle dolu yaşamını yalın bir şekilde ele almasını eleştirmiştir. Emile Zola'nın işçi sorunlarını farklı bir bakış açısıyla ustaca ele aldığı bu eseri, ilk çıktığında kendisine yapılan bütün eleştirileri unutturdu ve zamanla bir klasik oldu. Ayrıca o dönemde, Amerika'da işçi sınıfının yaşamının konu alındığı roman türünün doğmasına da neden oldu...
Emile Zola eleştirilere karşı kendisini savunurken "Gerçekleri yazdım; romanın kahramanları kötü insanlar değil, sadece eğitimsiz ve yaşadıkları ortamın yıprattığı insanlardı," demiştir. Ayrıca yazdığı romanın kendi kendisini savunacak güçte olduğunu belirtmiştir.
Meyhane Kitaptan Alıntılar
1. "Bir erkeğin dostluğu,bir kadının aşkından daha sağlamdır...””"
2. ""Gün gelir insan dünyadan çekilip gitmekle mutlu olur...""
3. "Yaşam bazen o kadar ağır geliyor ki, insan hemen çekip gitmek istiyor."
4. "Bir gün herkes ölecek.
Hiç kimse ne önde, ne arkada kalır."
5. "Ama kocaları tarafından öldürülen kadınlarla uğraşacak vakti mi var adaletin?"
6. "Geçirdiğim zor günlerden aldığım dersler var. Artık, erkeklerin hiçbiri beni etkileyemez."
7. "Yorgun ve halsiz görünmek, zengin kadınlara özgüdür. Fakir insanların yatakta geçirecek zamanları yoktur."
8. "Ah bu hayat! Ne çekilmez bir şeydi."
9. ""Yorgun ve halsiz görünmek zengin kadınlara özgüdür. Fakir insanların yatakta geçirecek zamanları yoktur.""
10. "İnsanın mutlu günleri ne çabuk geçiyordu."
11. "Ben birini kendime yakın bulunca,onun başkalarına yakın olmasına dayanamam"
12. ""Yaşam bazen o denli ağır geliyor ki insan hemen çekip gitmeyi diliyor.""
13. ""...daha bir iki dakika önce onun için neler söylüyordun. Şimdi de arkasından ağlıyorsun... Ey Tanrım! Biz kadınlar ne kadar aptal şeyleriz!""
14. ""Bıktım artık yaşamaktan! Size yalvarırım ölmek istiyorum anlıyor musunuz, ölmek. Beni de alın götürün, ötekiler gibi bir çukura atın.""
15. "Parayı bir tarafa atıp biriktirmek için kazanmıyorlardı; onun güzelliği harcanabilmesindeydi."
Meyhane Kitap İncelemeleri
Meyhane kitabını bitirdiğim gün, içimde yüzlerce yankısı oldu , çok realistikti bence , hayatımıza dokunan yanı sahiciydi.
Mesela kimseye suçu yükleyemediğin bir çöküş vardı kitabın ve yaşamın sonunda. Jervez'in hataları vardı elbette , sürekli kitaba dahil olup onu durdurmak istediğim çok zaman oldu nasıl olursa onun mutlu olmasını istiyordum çünkü o güçlü bir kadındı sonra ne oldu?
Tüm günahı Kupo'ya atamayız , her şeyin içinde olup hiç zarar görmeyen Latinye'ye de... Bu yüzden gerçekti işte.
Herkesin hatalarının davranışlarının tutumlarının yanında mekanlar da oynuyordu rolleri vardı , onların da bir kişiliği bir kişilikle bağdaşan bir yanları vardı ; evlerin , çalışılan yerlerin, eğlenilen(!) yerlerin.
Hayat da böyle değil mi? Hayatımızdaki herkes , üstelik mekanlar bile yaşantımızın seyrini değiştiriyor bize karışıyor bizi değiştiriyor.
Güvenim kırıldı çünkü hep Kupo'nun düzelmesini bekledim , tıpkı Jervez gibiydim Gujeyi ne kadar sevsem de , yine de Kupo'nun değişmesini beklemeyi yeğledim.
Guje'nin aşkı öyle masum öyle sahici bir sevdayı içinde bir korla taşıyor olmasına rağmen , Latinye ve özellikle Kupo yüzünden hep Jervez'le olan o olsaydı yine aynı şeyler olacaktı diye düşünüp durdum.
Oysa Guje onurlu bir adamdı ve öyle yaşıyordu.Onunla son görüşmeleri resmen içimi ıslatıyordu. Ama bilmiyorum şimdi bana gerçek Guje değil hep Kupo'dur diyor içimdeki ses...
Kupolar vardır Guje'ler yoktur .
Emile Zola, Rougon ve Macquart Dizisinin yedinci kitabı olan "Meyhane" ile, 19. Yüzyılın ikinci yarısı Paris'inden (Fransa, Avrupa?) kesitler vermeye devam ediyor. Yazar, bu roman hakkında yapılan eleştirilere şöyle cevap vermişti; “Kenar semtlerimizin kokuşmuş ortamında bir işçi ailesinin kaçınılmaz düşüşünü tasvir etmek istedim. İçkinin ve aylaklığın sonu, aile bağlarının çözülümüne, fuhuşun pisliklerine, dürüstlük duygusunun giderek yitirilmesine, sonuç olarak da yüz karası bir rezillik ve ölüme varıyor. Sadece eylemsel bir ahlak dersidir bu kitap.” (1 Ocak 1877)
Zavallı Gervaine Macquart'nin birlikte yaşadığı Lantier tarafından terk edilmesiyle başlayan hikaye, yoksulluk ve cehalet içerisinde yaşamaya çalışan insanların yaşam mücadelesini, soysuzlaşan ilişkileri tüm çıplaklığıyla ortaya konuyor. Gervaine’nın, Coupeau ile birlikteliğiyle devam eden ve ilk başlarda her şeyin yolunda gideceği izlenimi veren roman, genel sefalet ortamındaki direnişlerin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor bize.
Sefaletten kaçış için başvurulan alkolün/alkolizmin insanın bedeni kadar karakterini de nasıl tahrip ettiğini, koca ve sevgililer arasında paylaşılan kadın bedenlerinin, bir dilim ekmek için her şeylerini ortaya koyan insanların dramını ki itiraf edeyim çoğu kez rahatsız edici bir şekilde anlatıyor bize. Açlığı, üşümeyi, korkuyu, utancı iliklerinize kadar hissettiren anlatımda çeviriyi yapan şair Cemal Süraya dokunuşlarının da eminim payı vardır.
Emile Zola ~ Meyhane
Zola'dan okuduğum ikinci kitap, daha önce Germinal kitabını okumuştum, yazar bu kitabında işçi sınıfını anlatıyor, işçilerin haklarını, madenlerde çalışan işçilerin haklarını emeğine sahip çıkan işçilerin hak mücadelesini, yaşam mücadelesini, bir ekmek bile bulamayan bir ekmeğe muhtaç insanların dramını anlatılıyor.
Meyhane kitabında ise yine Paris'in kenar, mahallesinde Paris'in bilinmeyen yoksul mahallesini anlatıyor. Çok severek okuduğum, halkın dramını anlatan ikinci kitap oldu. Çamaşır yıkayan bir kadın çocuklarına ve ailesine bakmak için bir iş kurar ve geçimini burada yıkadığı çamaşırlardan sağlar. Çevresindeki insanlar, varlıklı insanlar ve yoksul insanların tasvirini çok iyi anlatıyor. Çok etkileyici bir kitaptı, sanırım yazarın tüm kitaplarını okuyacağım, birçok kitabını temin ettim, umarım en kısa zamanda tüm kitaplarını okuyacağım.
Durumlarının her gün daha kötüye gittiğini kendileri de biliyorlardı. Bu işten kabahatli olan tamamıyla kendileriydi. Ama insanlar gerçekleri bildikleri hâlde, bunu itiraf etmek istemezlerdi. Bu nedenle daima suçu talihe yüklüyorlar. Tanrı nın gazabına uğradıklarını ileri sürüyorlardı. Hayatları çekilmez bir cehennem gibiydi. Sabahtan akşama kadar, durmadan birbirlerini yiyorlardı. Arada kavga çok kızıştığı bir sırada tokat sesleri de işitilmiyor değildi. Fakat henüz boğaz boğaza gelmiş değillerdi. İşin asıl kötüsü, birbirlerine karşı duydukları saygı, yerini kin ve nefrete bırakmıştı. Aile kavramının bütün içtenliği yuvayı terk etmişti.
#emilezola #meyhane
Emile Zola'nın Meyhane'si tam olarak ayyaşlığın, işçi sınıfının ancak galiz sözlerle anlatılabilecek hayatının ve har vurup harman savurmanın romanıdır. Yahut başka bir ifade ile kocası, sevdiği adam ve eski aşığının arasında bir yaşama sıkışıp kalan Gervaise'nin hayat hikayesidir. Bu hayat hikayesi aslında bir çan eğrisine benzemektedir. Çok bahsi geçmeyen ve zorluklar içinde yaşanmış bir gençlik dönemi ile kitabın ilk sayfalarında çan, dibinden başlayarak yavaş yavaş çizilmeye başlar. Ardından resmi olarak yaptığı ilk evliliği ile Gervaise'nin hayat hikayesi çanın tepesine doğru tırmanmaya başlar. Kocasının başına gelen kazadan sonra yaşadığı sorumsuz hayatın etkileri, oburluk, açgözlülük, gösteriş merakı ve elde avuçta ne varsa ayyaşlığa, eğlenceye vurma şekline dönen bir hayat tarzı hiç şüphesiz ki o çan eğrisinde Gervaise'nin hızla aşağıya doğru çakılacağının bir göstergesidir. Artık 19. yüzyıl romanlarından alışık olduğumuz o iğrenç, kokuşmuş Paris tablosu eşliğinde işçi sınıfının yaşadığı avam hayat en sert çizgileriyle Meyhane'de okurun gözüne gözüne sokulmaktadır. Emile Zola, yazdığı bu romanda vermek istediği mesajın, işçilerin nasıl yaşaması gerektiğini vurgulamak olduğunu söylemiş. Sanırım bunu 'kesinlikle nasıl yaşamaması' gerektiğini göstererek yapmış. Şüphesiz ki birçok otorite ve akademisyen tarafından da kabul edildiği üzere, koca bir bölüm ayrılarak yazılan ve tüm detaylarıyla düşünüldüğünde kitabın en önemli kurgularından biri olan 'düğün alayının Louvre ziyareti' kısmı ise edebiyat tarihine damga vuran metinlerden biri olma özelliği göstermektedir.
Dev serinin (aslında dizinin demek daha doğru) yedinci kitabi Meyhane. İlk 6 kitabın satışları iyi olduğu halde fazla yankı uyandirmamis. Ne zaman ki Meyhane çıktı ortalık yer yerinden oynamış. Çok satanlar listesine girmekle kalmıyor Zola'yı da Fransa'nın en ünlü yazarlarından biri yapıyor. Eser aynı zamanda eleştirilere de maruz kalıyor.
R&M sülalesinden bu sefer Gervaise karakterini tanıyoruz. Kendisi Macquartlardan. Lantier adında bir pislik ile evli. Pislik diyorum kusura bakmayın çünkü kadını aldatıyor. Bu evlilikten nur topu gibi 3 cocuk oluyor. Ama adamın gözü disarda olduğu için Gervaise bir gün camasira gittiği vakit adam da evden çıkıp gidiyor. Çamaşır sahnesinde bir olay var ki evlere şenlik. Orda çok güldüm ya. Acı durum aslında ama gülüverdim. Aslan Gervaise! Kadın bir de aldatıldığını bildiği halde boyun egiyordu. Çünkü 3 cocukla bir başına kalmayı istemiyor. Zaten yoksulluk dizboyu.
Sonrasında Gervaise'nin karşısına Coupeau çıkıyor. Hiç istemese de onunla evleniyor ve bu evlilikten hanım kızımız Nana doğuyor. Sonunda Nana hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Dizinin dokuzuncu kitabi da Nana malum. Daha öncesinde 100 sayfa okuyup bırakmıştım. Bu sefer biter inşallah o da.
Paris'in işçi sınıfı semtlerinde alkolizm ve yoksulluğu anlatan bir kitap. Bir aile alkolizm ve yoksulluk yüzünden nasıl çöker, insanlar nasıl yoldan çıkar, ahlak düzeni nasıl bozulur pek de güzel anlatmış Zola. Ben bir tek Gervaise'ye üzüldüm. Çalışkan kadınım benim.