Metal Fırtına 2 - Kurtuluş Kitap Bilgileri
Yazar: Burak Turna
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 34 dk.
Sayfa Sayısı: 232
Basım Tarihi: Haziran 2014
İlk Yayın Tarihi: 1 Eylül 2005
Yayınevi: Profil Kitap
ISBN: 9789759964856
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Metal Fırtına 2 - Kurtuluş Kitap Tanıtımı
Metal Fırtına 2 Kurtuluş, ilk kitaptan bu yana merak edilen soruların cevaplarını heyecanlı ve sürükleyici yepyeni bir olay örgüsüyle sunuyor. Abdullah Gül ve ekibi, kimlerin elinde?
ABD'nin Türkiye'yi işgal girişimi üzerine diplomatik müzakerelerde bulunmak amacıyla Vaşington, DC'a hareket eden Abdullah Gül ve ekibi enterne edilmişti. Ekibin başına neler geldi, Dışişleri Heyeti ile ilgili planlar neydi? Planların arkasında kim vardı ve bağlantıları nerelere kadar uzanıyordu? Vaşington, DC'da patlayan bomba neleri değiştirdi?
Vaşington'da patlayan atom bombasının sistemi zora sokması ve Türkiye işgalinin çıkmaza girmesi sonucu Başkan Bush görevden çekilmek zorunda kalmıştı. Yeni ABD hükümeti kimlerden oluşuyor, neyi hedefliyor? Türkiye hızla toparlanırken ateş bu sefer nerelere sıçrıyor? Amerikan yönetimine el koyan gizli bir grup, kimsenin beklemediği bir anda tekrar harekete geçerken yeni hedef neresi? Türk, Amerikan ve Rus politikacılar zamana karşı yarışıyor. Gri Takımın içinde köstebek mi var? Ortadoğu'ya nihai barışı getirmek isteyen Türkiye bunu başarabilecek mi?
(Tanıtım Bülteninden)
Metal Fırtına 2 - Kurtuluş Kitaptan Alıntılar
1. ""Kahretsin, böylesine aptalca bir konuda Mert, böyle bir konuda takılıp kalıyoruz. Sanırım imkânsız bir görevimiz var."
"Saçmalama Deniz. Elbette birisini seçeceğiz. Ben bir çay hazırlayayım. Kafam çalışmaz çay içmeden. Sen de ister misin?"
"Evet, lütfen. O içmiyor mu?"
Tracy bu arada resimlere bakıyordu.
"Hayır, kahveden başka hiçbir şey içmez. Bu alışkanlığından vazgeçirmeye çalışıyorum onu ama başaramadım henüz.""
2. ""Komutanım..."
"Sus Hakan, seni burada bırakamazdım. Kalkıp gelmem gerektiğini hissettim, senden sonra telefonu kapatır kapatmaz yola çıktık."
"Komutanım, kendimi çok garip hissediyorum." "Ben de Hakan. Karşımızda aynı silahlara sahip bizden üç kat kalabalık bir düşman var."
"Birazdan karşı karşıya geleceğiz komutanım. Sadece süngülerimiz ve bedenlerimiz." "Yüzyıllar öncesindeki gibi." "Evet komutanım."
"Artık konuşma. Vazifelerini yerine getir ve helalleşelim. Nedense içim çok rahat." "Benim de komutanım." "Buradaki şehitlerin ruhu bizi yalnız bırakmaz." "Sanki... Sanki burada gibiler.""
3. "Erler roketleri hazırladılar ve alanı gözetlemeye başladılar.
Doğru anda ateş ederek bir seferde işlerini bitirmek istiyorlardı."
4. "Ankara 2005
Barkın Çağlayan, yağmurun topraktan söküp aldığı kokuyu derin derin içine çekti. Beton binaların arasından fışkıran yeşillik adalarının en güzel yanı, suya kavuştukları zaman çıkan koku nedeniyle, insanı gündelik hayatın boğuculuğundan kurtarmasıydı."
5. "Yine tam belli olmayan başka noktalardan 106 mm geri tepmesiz top atışı yapıldı. Bu mermiler bir iki tanka isabet etmişti. Daha sonra havan sesleri duyuldu. General Smith tümbunları birer birer not alıyordu. Aslına bakılırsa hayli düzenli bir ordunun vereceği cevaplan veriyordu düşman. Arap olmadıklarını, kendilerine getirilen cesetlerden anlamıştı. Bazı Arapların da şimdi ölüler arasında olduğu söyleniyordu, ama esas çatışmayı sürükleyen bu yabancı askerlerdi. Rus olup olmadıklarını düşündü ama, Ruslar neden bu kadar azimli savaşsınlar ki, diye geçirdi içinden.
Aslında düşünmek istemediği diğer olasılık, bu adamların Türk olmasıydı ki gitgide bu fikre doğru yaklaşıyordu. Karşısında Türk askerleri vardı ve çok hazırlıklıydılar.
Nasıl olmuştu da bu kadar ani ve gizli bir operasyonu önceden haber alıp bu kadar geniş bir teşkilatı hazırlayabilmişlerdi?"
6. "Karar vermek üzereydi, basitçe işlerini bitirmesi yeterliydi. Sürünerek diğer askerlerin yanına geldi. Hepsi atmaca gibi hazırdaydılar. Astsubay Rafet, Can Asteğmen'in yanına geldi.
"Komutanım, bu askerlerin atış kabiliyetleri çok yüksek. Bunlar normal asker olamaz. îyi de siper alıyorlar, yoksa şimdiye kadar çoktan vurmuş olurduk teker teker onları.""
7. "Önce GPS uydu yer belirleme sistemini çıkardı ve kendi bulundukları koordinatları belirledi. Yılan bir kez karar verdi mi, bunu mutlaka yapardı ve asla duygulanmaz, eli asla titremezdi. Hızlı davranırdı, ona bu yüzden "Yılan" ismini vermişlerdi ama birazdan kendisine bu ismi verenlere kötü bir sürprizi olacaktı."
8. "İran Hava Kuvvetleri aynı anda pek çok havaalanından kalkmıştı. Hedefleri, Körfez'deki tüm Amerikan güçleriydi.
Bunu ne kadar başarabilecekleri konusunda şüpheleri vardı, ama mümkünse Körfez'deki tüm Amerikan askeri varlığını ortadan kaldırmak ya da yaşayamaz hale getirmek istiyorlardı."
9. ""İran uçakları ile çatışmaya giriyoruz. Çok yakınlar."
"Kahretsin, buraya kadar nasıl geldiler?"
"Bırakın ağlamayı, Iraklılarla savaşmak kolaydı.
Erkekseniz iranlıları haklayın bakalım."
"Bu adamlar çok zorlu. Hey şu manevralara baksanıza!"
"Bana Mig−29'un manevrasından bahsetme. Vurun onları.""
10. "Bugün Türkiye için çok önemli bir toplantı yapılacaktı. Toplantının İstanbul'da olması da ayrıca önemliydi. Şehrin imar çalışmaları hızla sürüyordu. Dünya hızlı bir sürece girmişti. Küresel bir savaşın ayak sesleri geliyordu. Amerika buradaki çatışmayı kaybetmiş olabilirdi, ama iktidarı bir biçimde ele geçiren Stillson hükümeti, Sir Eli'nin çılgınca isteklerinin aracı olmuş görünüyordu, üstelik Metal Fırtına operasyonundan çok ders çıkarmış olan Rice ve Rumsfeld'in tüm önleme çabalarına rağmen.
Toplantı Dolmabahçe Sarayı'nda yapılıyordu. Taraflar, geniş yemek salonunda buluşacaktı. Rusya, Çin ve Hindistan'ın siyasi liderleri katılacaktı toplantıya.
Erdoğan salondaki hazırlıkları kontrol ettikten sonra konukların gelmekte olduğu uyarısı ile sarayın bahçesine çıktı ve tören alanına geldi.
Protokol gereği yapılan törenlerden sonra yemeğe geçilmiş ve en sonunda özel bir odaya kapanan liderler Türk kahvelerini içerek konuşmaya başlamışlardı. Dört lider ve çevirmenlerinden başka kimse yoktu odada."
11. ""Kahretsin D−Day, beni izletiyorsun değil mi?"
"Michael, bunu yapmayacağımı mı sanıyordun, en önce senin güvenliğin için."
"Sakın bana MiT'in de işin içinde olduğunu söyleme."
"Hayır, henüz değiller ve büyük ihtimalle de olmayacaklar ama Türklerin kurduğu bir gizli örgüte bu dosyayı aktarmayı düşünüyorum. Kendilerine Gri Takım diyorlar. Bunların bazılarını tespit ettik, bunlardan birisine dosyayı vereceğim. Bunu yapmak zorundayız. Amerikalıların kolay iş çevirmesini istemiyorum ve eğer bu bir dövüş olacaksa adil bir dövüş olmalı, hah hah ha!"
"Gri Takım mı? Kim bu adamlar, garip bir isim." "Milliyetçi bir Türk yer altı örgütü. Bu konuda fazla bilgi de yok zaten. Aslına bakılırsa sıradan bir yeraltı örgütü ama yurtdışı kolları zamanında çok genişmiş. Şimdi yurtdışında pek az ajanları var, birisi Gökhan Birdağ diye orta yaşlı bir ajan. Fransa'da Frank Consal takma ismiyle hayatını sürdürüyor. Dosyayı buna vermeyi düşünüyorum, Türkiye'ye dönüp bu dosyayı bir yerlere ulaştırmasını istiyoruz.""
12. ""Yılan, buradan çıkmak zorundayız, Türkler kötü sıkıştırdı bizi."
"Ne yapmamı istiyorsunuz, operasyon iptal oldu ve burada tıkılı kaldık." Yılan çok sinirliydi ve artık etrafındakileri umursamadığını belli ediyordu. Yaralı asker, durumun farkındaydı ama canını kurtarmaya bakıyordu ve bunu ancak Yılan sağlayabilirdi. Eğer o olmazsa Amerikan piyade kuvvetlerinin komutanları bir saniye bile bakmadan onları ölüme terk ederdi."
13. ""Sizi buraya getirme nedenimiz... Aslında biz bazı Türk askerlerini kaçırmayı düşünüyorduk, sizinle karşılaşınca madem elimizde hazır bir tane var, o zaman onu alalım dedik. Yani burada bulunmanız tamamen tesadüf."
Selçuk yine boş gözlerle baktı ona.
"Neden Türk askeri kaçırmak istiyordunuz?" dedi, sesi zor çıkıyordu. Ağzı ölesiye kuruydu.
"Doğrusunu söylemek gerekirse, denemek istediğimiz bazı şeyler var ve bunları en iyi bir Türk askeri üzerinde deneyebileceğimizi düşündük.""
14. ""Peki bırakalım istersen bu konuları da bana görevi anlat."
"Abdullah Gül ve bürokratlar..." "Devam et."
"Amerika'ya gelmişlerdi biliyorsun. Daha sonra Washington'dan götürülürken yolda birileri tarafından kaçırıldılar ve kimse onları kimin kaçırdığını bilmiyor.""
15. ""Oğlum telefona çok patlama sesi geliyor."
"Bizim onlar komutanım. Havancılar sürekli hareket halinde. Siper değiştiriyoruz. Adamlar yoksa hemen vuruyorlar."
"Zayiatın çok mu oğlum?"
"Komutanım, elliye yakın şehidim var. Bir o kadar da yaralı. Sivillerden de epey kayıp var, ama onları sayamıyoruz.""