Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Mecburiyet - Stefan Zweig | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Mecburiyet Kitap Bilgileri


Yazar: Stefan Zweig
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 25 dk.
Sayfa Sayısı: 50
Basım Tarihi: Ağustos 2021
İlk Yayın Tarihi: 1929
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786052951606
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Mecburiyet Kitap Tanıtımı


Savaş karşıtı görüşleriyle tanınan Zweig I. Dünya Savaşı boyunca bu görüşlerini yaymayı kendine misyon edinmişti. Avrupalı ve “dünya vatandaşı” kimliğine büyük değer veren yazar, yapıtlarında savaşın yıkıma uğrattığı “eski dünya”nın değerlerinin kayboluşunu büyük ölçüde dert edinmiştir. Mecburiyet ’in ana karakteri ressam Ferdinand da savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre’ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edildiğinde, karısının şiddet karşıtı duruşuna ihanet etmemesi yolundaki telkinlerine karşın kendini gitmek zorunda hisseder. Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalmıştır. Ferdinand her ne kadar “insanlığın ötesinde bir vatanı” olmasa da, “yirmi milyon insanı boğan o zinciri” kıramayacağını düşünür…



Stefan Zweig (1881-1942): Viyana’da varlıklı bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Zweig, yaşamı boyunca Avrupa’nın hızlı değişimine tanıklık etti. 1934’te Nazilerin baskısı yüzünden Avusturya’dan ayrıldı.



Önce İngiltere’ye, 1940’ta da Brezilya’ya göç etti. Satranç, Amok Koşucusu, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Olağanüstü Bir Gece gibi unutulmaz novellaları ona büyük bir ün kazandırdı. Roman, şiir, öykü, deneme, biyografi ve oyun gibi farklı türlerde çok sayıda yetkin ürün verdi. Psikolojiye ve Freud’un öğretisine duyduğu ilgi onu derin karakter incelemelerine götürdü. Önemli denemeleri arasında Üç Büyük Usta (1920); Kendileriyle Savaşanlar (1925) ve Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar (1928) sayılabilir. Ungeduld des Herzens (1938; Sabırsız Yürek) adlı bir psikolojik romanı da mevcuttur.



Yazara ün kazandıran bir başka yapıtı Sternstunden der Menschheit’tır (1928; Yıldızın Parladığı Anlar). Zweig ayrıca Joseph Fouché, Marie Antoinette ve Mary Stuart’ın nesnellikten çok sezgiye dayanan biyografilerini kaleme aldı. Avrupa’nın Hitler’e köle olduğunu görerek umutsuzluğa kapılan Zweig, 1942’de ikinci eşiyle birlikte intihar etti.




Mecburiyet Kitaptan Alıntılar


1. "“İçinde bir şeyler hayır diyorsa, sen de hayır demelisin...”"




2. "Tüm dünya yerle bir olurken, insanın kendisi için çalışması bir suç."




3. "İçinde bir şeyler hayır diyorsa, sen de hayır demelisin."




4. "“Eğer içindeki bir şey hayır diyorsa, sen de hayır demelisin.”"




5. "İnsanlık adına gideceksen, inandığın bir şey uğruna gideceksen seni tutmam. Fakat köleler içinde bir köle olmak için gitmek istiyorsan, karşında olurum. Insan bir amaç uğruna kendinden vazgeçebilir, fakat başkalarının çılgınca fikirleri uğruna değil."




6. "‘’Yapman gereken tek şey,karşı koyman.İstediğin şey ne olursa olsun mücadele etmen.’’"




7. "Ve istemiyorum. Özgürlüğüm dışında hiçbir şey istemiyorum."




8. "“Bir zamanlar beni güçlü yapan her şey, şu anda üzerimde ağır bir yük.”"




9. "Hak! Hukuk! Bugün dünyanın neresinde hak kaldı. İnsanlar onu katletti."




10. "İnsan kendini kaçak hissettikten sonra hiç bir yerde özgür değildir. İçerde ya da dışarda"




11. "İtiraz etmeyen, karşı koymayan herkes suç ortağıdır."




12. "“Eğer içindeki bir şey hayır diyorsa, sen de hayır demelisin.”"




13. "İnsanların söylediği her şey onu tiksindirmişti."




14. "... itaat ettiğiniz müddetçe, sizler sadece bir kölesiniz ve bunu da hak ediyorsunuz demektir."




15. "Özgür kalmak için yeterince istekliysen karşındakiler kim olabilir, kötü kalpli deliler yalnızca!"





Mecburiyet Kitap İncelemeleri


Bir kupa kahve bitimine kadar okunacak bir kitaptan herkese selam.

Mecburiyet, Stefan Zweig'in satranç kitabında da olduğu gibi kendi hayatını ele alıp o yıllar da yaşadığı  şeylerin psikolojisini ve düşüncelerini yansıttığı bir eser.

* Satranç kitabını okuyunca aradaki bağlantıyı çok rahat kurabilirsiniz. Dr. B'nin satrancı öğrenme süreci ile Stefan'ın yaşadıkları neredeyse aynı diyebilirim. (Fazla spoiler vermiş olmamak için bir önceki inceleme de bilerek belirtmedim nasıl öğrendiğini. Daha detaylı bilgi için

?b=hakkinda :)

Mecburiyet ise savaş sırasında evli bir çiftin kaçışını anlatıldığı "özgürlük mü yoksa sorumluluk mu" sorularına cevap arıyor.
Vatana karşı duyduğu sevgi ile karısına olan sevgisi arasında seçim yapmak zorunda olan Ferdinand'ın psikolojisini, iç dünyasını ve karar verme aşamasında yaşadıklarını anlatıyor.

Diğer kitapların da olduğu gibi gayet basit ve akıcı bir dil ile yazılmış olan Mecburiyet'i okurken zaman zamanda empati kurarken bulacaksınız kendinizi.
Ferdinand neye karar verecek. Savaşa katılmayıp karısının yanında mı kalacak yoksa cepheye mi koşacaktır?

Dışardayken kendini kaçak gibi hisseden birinin vatan ve eşi arasında sıkışıp kalması, güvende olup hayatına devam edebilmek için her şeyi arkada bırakıp giden insanların yaşamlarının da anlattığı bu eseri ilgiyle okuyacağınızı da belirterek incelemeyi sonlandırıyorum.  ^_^

Sevgi ile kalın.




Dikkat spoiler içerir!

Ülkelerinde yaşanan savaştan kaçan Ferdinand ve karısı Paula, İsviçre'de kendilerine sakin bir yaşam kurar. Ancak Ferdinand'a savaşa katılması için bir çağrı mektubu gelince kurdukları huzurlu yaşamları sona erer. Ferdinand birşeylerin ona hükmettiğini ve kendisini savaşa katılması konusunda mecbur bıraktığını düşünür. Paulaya göre ise savaş bir suç/cinayettir ve kocasının inanmadığı bir amaç uğruna savaşa katılmasını doğru bulmaz. Ferdinand, savaşa katılmak yada karısıyla özgür yaşamak arasında sürekli ikilemde kalır. Savaşa katılmak için karısıyla mücadele etmesi gerekir.

Kitapta Ferdinand'ın arada kalmışlığı, ikilemleri, psikolojik buhranı bence iyi işlenmişti. Özellikle Ferdinand'ın 'savaşı ayıran çizgi' konusundaki düşüncesi günümüze de düşündüren bir konu. (Savaş vardı. Fakat savaş sadece karşı taraftaki ülkedeydi).
Paula'nın Ferdinandla yaptığı savaş karşıtı konuşmaları da etkileyiciydi. (Aksini düşünmene rağmen dünyanın işlediği bu en büyük suça ortak olacak mısın, olmayacak mısın? Çünkü itiraz etmeyen, karşı koymayan herkes suç ortağıdır.)



eserlerini beğendiğim bir yazar ve

kitabını da tabii ki beğendim. Zweig'ın okuduğum diğer kitaplarına göre sonu en mutlu biten bu kitap oldu benim için. İlgisini çeken varsa bu mini kitabı okuyabilir.
Herkese keyifli okumalar.

---
İçinde bir şeyler hayır diyorsa, sen de hayır demelisin
---




Mecburiyet kitabının ana karakteri Ferdinand savaş sırasında askere alınmamak için İsviçre'ye kaçmıştır. Bir gün askerliğe elverişliliğinin tespiti için konsolosluğa davet edilir ve Ferdinand'ın görev duygusu, savaşa karşıt düşünceleri ve karısına duyduğu derin sevgi ile arada kalmasına eşlik ediyoruz.

Yazar Stefan Zweig da savaş karşıtı düşünceleriyle tanınan ve 1. Dünya Savaşı boyunca da bu düşüncelerini yaymayı kendine misyon edinmiş birisidir. Kitabın yazarın hayatından izler taşındığı söylenmekte ancak ben yazarın Ferdinand karakteri üzerinden tamamen kendisini anlattığını düşünüyorum. Belki de o yüzden bu kadar kısa yazdı. Çünkü duygular bakımından oldukça yoğun bir eser ve ilk sayfasından son sayfasına kadar karakterin ruh haline okuyucu da eşlik ettiriyor. Sorumlulukları, misyonu, sevgisi, telâşları ve korkuları ile tanıdığımız Ferdinand, tüm bu duyguları kitap boyunca bana da hissettirdi ve yaşattı. Tüm kitap boyunca da hep bir sorunun cevabını bulmaya çalıştı: "Özgürlük mü yoksa sorumluluk mu?". Karakterimiz kitabın sonunda kendi hayatında bu sorunun cevabını bulsa da, aslında hepimizin hayatımızda bu sorunun cevabını bulma savaşı vermiyor muyuz? Her ne kadar savaş karşıtı temalı bir kitap da olsa okura geniş perspektifli bir soruyu da soruyor.

Kısacık ama derin anlatımıyla okuduklarım arasında en çok etkilendiğim ikinci Zweig kitabı oldu. Yazar bu kısa eserinde de okuyucusunu yanıltmıyor. Severek, keyifle okunacak bir Zweig eseri, tavsiye ederim. Özellikle yazarın hayatına ilişkin biraz bilgiye sahipseniz daha da etkileneceğiniz bir eser.




Susuzluğu giderilen bir insanın suyu içerkenki akışkanlığı tadında Zweig...Yutkunmaya ayrılan zamanın gereksizliğini düşünen bir Afrikalı gibi, sayfaları çevirmek için ayrılan zamana hayıflanan ben...

+Mecburiyet+ ,bencillik ve vicdan arasında verilen savaşımın alegorisi. Ferdinand' ın ülkesi savaşa girer. Çok sevdiği eşiyle yurt dışında yaşarlar. Ve uzun zamandır beklediği askerî celp kağıdını getirir postacı. Ya özgürlüğünü seçecektir ya karısını. Ölüm Ferdinand' ı dansa kaldırır. Ya karısının yanında oturmayı seçecektir ya ölümü. Gitmek istemez savaşa fakat ilk okuldan beri Cesur Yeni Dünya' daki gibi vatan-millet sevgisi fısıldanmıştır kulağına... İçinde yorgun ve hiç susmayan bir ses vardır... Savaşa gitmelisin! Savaşa gitmelisin! Savaşa gitmelisin! Geride bıraktığı karısı Paula' nın gözyaşları çığlık çığlığa "gitme" der. Gitme! Gitme! Gitme! Yaşam denilen uzun ve meşakatli bir yolun ikili kavşağına gelmiştir Ferdinand.

Niçin savaş? Neden savaşır bu insanlar? Bu sınırları koyan kim? Tanrının böyle bir isteği olmamalı. Varolmanın yok etmekle ne ilgisi var?

Paula...
Güzel ve yaralı kadın...
Ferdinand...
Tamamen Mecburiyet' in pençesinde cebelleşen bir zavallı...

Ölüm ve yaşam...
Birbirlerine muhtaç iki düşman...

~~Keyifli okumalar~~

~~Kitapla kalın~~




Zor bir soru sorayım size: Savaşta olduğunuzu düşünün. Karşınızda bir düşman askeri var. Silahınızı doğrulttunuz ve tetiğe bastığınızda biliyorsunuz ki, düşman askerini öldüreceksiniz. O tetiği çeker miydiniz?

Zweig'ın yazım aşamasında firari olarak tasarladığı, sonrasında mecburiyet adını verdiği ve 1. Dünya Savaşı sırasında yazdığı eseri. Diğer eserlerine oranla daha az psikolojik betimlemelere ve tespitlere yer vermiş bu kitabında. Kanımca, bu kez özellikle savaş karşıtı olduğunu ve insan yaşamının değerini göstermek istemiş.

Bilinen savaş karşıtı eserlerden farklı olarak savaş sırasında evli bir çiftin kaçışının anlatıldığı eserde yazar, vicdanının sesini dinleyip savaşa katılmak istemeyen ama vatana karşı kendini mecbur hisseden bir ressamın, Ferdinand'ın, iç dünyasını gözler önüne seriyor. Ve Zweig şu sorulara yanıt arıyor:

- Vatanın kendisi üzerindeki gücü Ferdinand'ı savaşa çekmeye yetecek midir?
- Dışarıdayken kendini kaçak hisseden bir insan ne kadar özgürdür?
- Vatan, insan hayatından ve özgürlüğünden daha mı önemlidir?
- Cepheye koşan asker başka bir şansı olsa ne yapar?

50 sayfalık güzel bir eser. Diğer Stefan Zweig kitaplarına oranla psikolojik betimlemeler ve tespitler az olsa da sunulan fikirlerle okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: