Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Malafa - Hakan Günday | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Malafa Kitap Bilgileri


Yazar: Hakan Günday
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 57 dk.
Sayfa Sayısı: 210
Basım Tarihi: 15 Kasım 2017
İlk Yayın Tarihi: Ocak 2012
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789759914981
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Malafa Kitap Tanıtımı


Bir kuyumcu dükkânının kapısından giriyorsunuz. Gösterişli, albenili bir dükkân burası. Pahalı mücevherlere ulaşıyorsunuz. Ama önce tezgâhtarlar... Yani tezgah. Önce tezgahtan geçiyorsunuz. Ya da hep tezgâhta kalıyorsunuz. Hayatta da olduğu gibi... Bir kuyumcu dükkânına kocaman bir dünyayı sığdırıyor Hakan Günday.. Kozan, ana karakaterimiz tezgâhtardır. Eline ne geçerse satabilecek kadar başarılı… Ağzı laf yapan, herkesi ikna edebilecek kadar laf yapan bir tezgâhtar. Onun kullandığı dili kullanıyor Günday da. O jargonla konuşuyor. Satmak dışında dünyada olup biten hiçbir şeyi umursamayan Kozan da bugünün insanını yeniden tanımlıyor. Yüzeysellik ve satmak… Her şeyden ve hepsinden önemlisi satmak, yani başarı. Kocaman bir yalanın hüküm sürdüğü bu büyük kuyumcu, ona göre, büyük bir kuyu. Bir hayaller ve yalanlar diyarı burası. Hakan Günday Malafa’da eğlenceli bir düzen eleştirisine imza atıyor.




Malafa Kitaptan Alıntılar


1. "Kelimeler taş, ağızlar sapan olduğunda sakin olmak şarttır."




2. "İnsan kendine haksızlık eden tek hayvan."




3. "İnsanlar çoğu zaman gerçekleştiremeyecekleri hayaller kuruyorlar."




4. "“Her şey daha pahalı olacak!”"




5. "Pırlanta insana benzer. İki pırlanta asla aynı değildir ve mükemmel pırlanta yoktur. Mükemmel insan olmadığı gibi."




6. "Neden çalışıyorum? Rahat bir hayat için. Peki o rahat hayatı yaşayacak olan kişi yani kendim için ne yapıyorum? Hiçbir şey."




7. "“Kozan, Hayko’nun sevgisi dahil, istediği her şeyi satın aldı. Daha doğrusu kiraladı.

Turizmde sürekli mülkiyet hakkı yoktur. Saygı dahil her şey el değiştirir. Saygı dahil her şey kiralanır.”"




8. "“Gabor’un da dediği gibi, insanın öğrendiği ve unuttuğu ilk bilgi, düşünmektir. Dolayısıyla ilk insan da, son insan da turisttir. Tezgâhtarsa şeytandır. Bu yüzden şeytan kelimesinin İngilizcesi “satan” diye yazılır.”"




9. "Sadece acı ve zevk için dokunurum. Çünkü bir hayvan değilim ve üremek istemiyorum. Tek gerçek üreme, zihinsel olandır. Soruna gelelim. Evet, ilk görüşte aşka inandığım gibi, son görüşte aşka da inanırım. Ölürken yanımda kim varsa ona aşık olarak terk edeceğim dünyayı."




10. "“…Yeryüzündeki benzerlerinin tamamını öldürüp Tanrı’yla yalnız kalmak isteyebilir. Eğer oralarda bir yerdeyse, Tanrı’yla konuşmak için en yüksek dağın zirvesine çıkıp “Neden?” diye sorabilir. Artık yalnızız. Ne mucizelerden korkacak yığınlar var, ne de cennet ve cehennemine yollayabileceğin iki ayaklı hesap makineleri. Sadece sen ve ben. Anlat şimdi.

Neden?”"




11. "Yolculuklar insana her şeyi öğretir. Bazen kendimizi o kadar hayatımıza kapatıyoruz ki dışarıda neler olup bittiğini unutuyoruz. Hatta dünyayı öğrenemeden ölüyoruz. Hayatımız çalışmakla, kazandıklarımızı biriktirmekle geçiyor. Peki ya sonra? Evet, çocuklarımız için yapıyoruz her şeyi. Bizden sonrası için. Ama para harcarken yaptığımız tercihler belirliyor kimliğimizi. Bazen durup düşünmek gerekiyor. Neden çalışıyorum? Rahat bir hayat için. Peki o rahat hayatı yaşayacak olan kişi yani kendim için ne yapıyorum? Hiçbir şey. İnsanın kendini şımartması ruhsal dengesini sağlaması için şart. Çünkü ancak ruhsal dengeye sahip biri her sabah kendisini sorgulamadan yatağından kalkıp çalışmaya gidebilir. Belki de burası, bunun için vardır. İnsanların kendilerini şımartmalarına yardımcı olmak için. Matematikle hesaplanan hayatlara biraz romantizm katmak için. Bu yüzden tatile çıkmıyor muyuz? Bu yüzden sinemaya gitmiyor muyuz? Bu yüzden bir- birimize "Seni seviyorum!" demiyor muyuz?"




12. "Kırk bir yaşındaydı ancak yirmisinde ölmüş sayılırdı."




13. "“Mücevher gerekli bir emtia değildir. Ancak hayal, gerçeğe katlanmak için gereklidir. Temel gıda, giyinme ve barınma gibi bedene yönelik harcamalar eti, hayaller ruhu doyurur. The Man Who Sold The World adlı şarkı, dinleyene şunu sordurur: The Man Who Bought The World kimdir? Dünyayı satın alanların kim olduğunu öğrenmek için Antalya’ya gelmek yeterlidir. Dünyanın tapusunu satanlara tezgâhtar, alanlara turist denir.”"




14. "Ancak hayal, gerçeğe katlanmak için gereklidir. Temel gıda, giyinme ve barınma gibi bedene yönelik harcamalar eti, hayaller ruhu doyurur."




15. ""Evlenmek zor! Çok pahalı!""





Malafa Kitap İncelemeleri


AKIL !!! Yoktan var etmek bir düşünce, yoktan var ettiğini düşünmek bir hayaldir.
Aklının korunması için Tanrı’ya ilk yalvaran insanın dileği yerine getirildi. O günden bu yana insanın aklı, Tanrı tarafından korundu. Belki bir kasada, belki de cennette. Çünkü aklın, insanın bedeninden kaçabileceği beş delik ve akıl yoksunu bedende delilik vardı. Akıl, insandan korundu. İnsan beş duyulu bir hayvan oldu. Bedeni ölümlü, aklı korunan, beş duyulu bir hayvan. Tanrı’nın insan olarak doğacağı güne kadar böyle sürecek. Aklı, insanla öldüğü gün öpüşecek. Hayattakilerse son ana kadar koklayacak, duyacak, görecek, tadacak, dokunacak ama asla düşünemeyecek. Çünkü aklı alınmış insana bırakılmış olan beyin, sahibine sadece hayal veren bir organdır. Var olanın üzerine kurulan hayaller. Oysa akıl, yoktan düşünce yaratır. Yoktan var etmek bir düşünce, yoktan var ettiğini düşünmek bir hayaldir. İnsan düşünmez, düşündüğünü hayal eder. Akıl sadece Tanrı, beyinse bir çocuk tarafından korunabilir. İnsanı koruyansa ölümdür. Bir hayal organıyla yaşadığı sürece kendine zarar verecek olan insanı sonsuz acıdan kurtaran ölüm, doğumdan üstündür..
"Malafa"da aldatmaca üzerine kurulu bir dünyadan söz ediyor. Bu dünyayı turizm yönetiyor, tezgâhtarlar büyük roller kapıyor, mekân hep tezgâh oluyor. Bir kuyumcu dükkânına kocaman bir dünyayı sığdırıyor.
Bir hayaller ve yalanlar diyarı burası. Alan memnun satan memnunlar diyarı.




Dünyadaki tüm 10 puanları versem sanırım yetmez Hakan Günday’a.
Hayatıma girdiği günden beri seçmiş olduğu konuları, yazma şekli, tüm açıklığı ile mevzuyu okuyana adeta bir tokat gibi çarpması beni benden alıyor. Bir gün yazarsam böyle yazmak isterim.
Gelelim kitaba… Zor bir iş. Filmde bunu verebilirsiniz. Kapalı, tek mekanda, sınırlı bir zamanda geçen olayı geriye dönüşlerle tüm hikayeyi anlatacak kadar genişletebilirsiniz ve sonunda hikaye “hımm demek ki böyle oluyor bu işler” diyeceğiniz bir düzeni anlattığınızı düşündüğünüz esnada yönetmen yönetmenliğini, senarist senaristliğini yapar (ki bazen ikisi aynı kişidir) sizi bir sürprizle ters köşe yapar. Hakan Günday bu kitabında işte onu yapmış. O kadar usta, o kadar başarılı ki, bunu görselle değil üstelik yazarak yapmış. Adil olmayan dünya düzenini anlatırken okuyucu itmemek, midesini kelimelerle değil anlatılanlarla bulandırmak için de her kötü fiil, isim ve sıfata da kendince bir karşılık bularak yapmış bunu. O kadar başarılı ki; bir dilin önce küfürleri öğrenildiği düşünülürse küfürlerin turistler tarafından anlaşılmasını engellemek için gerçekten o “center” da o şekilde kullanıldığını ciddi ciddi düşünmedim dersem yalan olur. Tezgahtarların hayatının en zor kısmının “tekrar” olduğunun okuyucuya daha net geçmesi için de tezgahtarın her tekrarında bunun ne kadar zor olduğunu aynı paragrafla defalarca yazarak bizi de tezgahtarın tekrarı gibi aynı zorlukla boğması da takdire şayan.
Alkışlıyorum. Bu pis dünyayı daha temiz (!) anlatamazdı.




Malafa, Hakan Günday’ın okuduğum 3. kitabı. Daha ile Kinyas ve Kayra’yı satın almıştım, açıkçası bir daha Hakan Günday’ın kitaplarına para vermeyi düşünmüyordum, zira yeterince okudum. Fakat kütüphanenin raflarında rastlayıp da elime alınca, kendimi tutamadım ve 3 hakkımdan birini Hakan Günday’dan yana kullandım.: )

Evet, kitabın kapağı, kitabı okudukça gayet uygun düşüyor içeriğine. Kapaktaki sinsi, üçkağıtçı, bir o kadar da güleç erkek tipi; tezgahtaki malları değerinin kat kat üstüne satmak için çenesini ustalıkla kullanan tezgahtar ile birebir uyuşuyor.

Ermeni argosu olduğunu öğrendiğim ve alışana kadar oldukça zorlandığım dili ile diğer kitaplarına oranla daha zor okunuyor diyebilirim. Deşalamak, yumoş, tram, meter, ahçik gibi kelimeler kitapta sıkça kullanılıyor. Antalya’da bir kuyumcu, kuyumcudaki tezgahtarlar ve müşterileri turistler ile aralarındaki ilişkiler. Malı satmak için türlü tezgahların döndüğü dükkanlar, turizm acenteleri, rehberler, dükkan sahipleri arasındaki pazarlık ilişkileri, turistlerin gözleri boyanarak bu ilişkileri tamamlamaları, vs… klasik Hakan Günday üslubu ile anlatılmış: Çekinmeden, lafı döndürüp dolaştırmadan, kalabalık yapmadan, allayıp pullamadan, bir yandan tokat atar gibi bir yandansa sever gibi…

Genel olarak beğendiğimi söyleyebilirim. Yine karşıma çıkarsa başka bir kitabıyla, yine geri çevirmem. Fakat bu tüm kitaplarını okuma hevesi içindeyim anlamını çıkarmasın, yeraltı edebiyatına şimdilik doyduğumu hissediyorum.




Hakan Günday'ın tarzını seviyor muyum sevmiyor muyum hala emin değilim fakat onun kitaplarını okuma ihtiyacı hissediyorum. Okuduğum diğer kitaplarına göre (Kinyas ve Kayra, Zamir) farklı bir tarz. Aslında Türk Edebiyatı'nda işlendiğini görmediğim bir konusu var kitabın. Topaz adındaki tuhaf bir kuyumcu merkezinde tezgahtarların turistlere nasıl tezgah attığını anlatıyor. Fakat ne tezgahtarlar ne de satışlar bizim bildiğimiz cinsten.
Kitap baştan sona tuhaf satış teknikleri, dolandırıcılık, yalan, organize suç, tezgah, tezgahtarlık vb. başlıklarla donatılmış.
Kitabın kendine özel bir jargonu var ve başta hiçbir şey anlamasanız da okudukça kelimelerin geldiği anlamları öğreniyorsunuz. Fakat jargon kolay çözülmüyor, ben kitabı bitirince bile tüm kelimeleri çözemedim. Ama jargona alıştıkça kitapla daha samimi bir bağ kurup farklı hissediyorsunuz. Kitap jargonuna örnek verecek olursam: pafküf, meterlemek, tram, ahçik, pata, pörç, miralamak, tetas, yumoş, mart. En çok kadın anlamına gelen ahçik kelimesini beğendim. Kitabın atmosferine cuk oturmuş.

Kitap genelde kendini tekrar etmiş diye düşünüyorum. Bu kadar çok mücevher satışında boğulmadan dolandırıcılığın planlandığı kısımları daha çok okumak isterdim. Çünkü Kozan'ın uydurduğu tezgahlar gerçekten insanı içine çekiyor.

Kitabın sonu da kitaba yakışır bir şekilde bitti. Değişik bir konusu olan doğal olarak değişik bir Hakan Günday kitabı.




Hakan Gündayin bu kitabi demini almamis cay gibidir. Agziniza bir yudum aldiginizda diliniz geriye gider acimtirak bir tat verir. Ama ne yapalim buda Hakan Günday iste. Bikacda kitabdan alinti yapayimda manasi olsun incelemeyi yazmanin.

" Uygarliga köle olmanin maasidir "
Cocukken oyuncaklari olmadigi icin büyüyünce insanlarla oynamayi meslek edinmisler.

Sadece burayi okumus olmam kitabi iyiki okumusum dememe yeterli geliyor.

"ilk bilgi nedir sence?" , "Anlamadim?" , "Bir insanin ilk ögrendigi sey nedir?"
Yürümek mi?" , "Hayir dostum düsünmek!" , "Düsünmek mi?"
"Evet, neden ile sonucu elestirme. Yani düsünmek. Bir bebgin ögrendigi ilk seydir. Peki, söyle bakalim, bir insanin ilk unuttugu bilgi hangisidir?" , "Düsünmek mi?" Zeki bir adamsin. Evet, düsnmek. Sevgili dostum, insanlar düsünmeyi unutmakla baslarlar hayvanlasmaya. Neden ile sonucu elestirmeyi unutmakla baslarlar insanliklarindan uzaklasmaya. Dürüstlükten vazgecmenin tek nedeni düsünmeyi unutmaktir. Yalan söyleyerek gündelik sorunlardan kurtulan ve yüzeysel acilarini sonlandiran insanin ödeyecegi bedel, yalan söyledigi icin duyacagi pismanlik acisidir. Yüzeysel aci, pismanli acisinin yaninda dis agrisi gibi kalir. Iste, insan, bu kadar basit bir hesabi bile yapamaz. Cünkü düsünmeyi unutmustur. Dolayisiyla dürüst degildir. Yalancilar düsünceden yoksun hayvanlardir.

Unutmak var olani yok etmektir.

Cükü bir hayvan degilim üremek istemiyorum.
Umarim kücük cimbijlamalarla istahinizi kabartmisimdir okumak icin. sunu hic unutmayin bazi yazarlar vardir ! alisilmak ister okunmaya Hakan Gündayda onlardan biridir. Saygilarimla



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: