Lyon'da Düğün Kitap Bilgileri
Yazar: Stefan Zweig
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 25 dk.
Sayfa Sayısı: 50
Basım Tarihi: Kasım 2021
İlk Yayın Tarihi: 1927
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786052955857
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Lyon'da Düğün Kitap Tanıtımı
Lyon’da Düğün Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut veren bir aşkın hikâyesidir. 1793’te kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı hapishane tuhaf bir nikâha sahne olur. İki Yalnız İnsan, acı çeken iki çaresiz insanı buluşturur. Birinin yüreğinden kopan çığlık diğerininkinde karşılık bulurken, farkında olmadan birbirlerinin yıllar süren yalnızlığına son verirler. Wondrak ise yazarın savaş karşıtı yapıtlarından biridir. Bohemya’nın küçük bir kentinde çirkinliğiyle sürekli alaya maruz kalan bir kadın tecavüze uğradıktan sonra doğurduğu çocuk sayesinde yaşama tutunmuştur, ama patlak veren Birinci Dünya Savaşı yüzünden oğlunu askere alarak ondan koparmaları söz konusudur. Zweig bu öykülerde toplum dışına itilmiş karakterleri üzerinden insanlık durumunu analiz eder. Karakterlerinin başlarından geçenler “yazgı” değil, insanlığın iflasının sonucudur.
Lyon'da Düğün Kitaptan Alıntılar
1. "İnsanlardan nefret edecek gücü olmadığı gibi onları sevme arzusu da yoktu."
2. ""Birkaç kendini bilmez aptal için üzülme!""
3. "Hayat mucizeleri sevse de, gerçek mucizeler konusunda cimri davranır."
4. "İnsanlardan nefret edecek gücü olmadığı gibi onları sevme arzusu da yoktu."
5. "Hayat, aldığımız nefesi bile geri vermezken, aşkı bulmuş olanlar bunun tadını çıkarmalıdır."
6. "“İnsanlardan nefret edecek gücü olmadığı gibi onları sevme arzusu da yoktu.”"
7. "“Kendi yazgıları karşısında çaresizce hiçbir şey yapamayan bu insanlar, başkalarına bir avuç mutluluk verebildikleri için çok mutluydular.”"
8. ""Beni üzen onlar değil ki. Her şey, tüm yaşamım üzüyor beni. Bazen kendimi düşündüğümde, ben bile kendimden tiksiniyorum. Ben neden bu kadar çirkinim?"
9. "Fakat hayat mucizeleri sevse de, gerçek mucizeler konusunda cimri davranır."
10. "Birkaç kendini bilmez aptal için üzülme!"
11. "Hayatındaki tüm acıları vücudunun her hücresinde hissediyordu."
12. ""Birinin yüreğinden kopan çığlık diğerinde karşılık buluyordu, çünkü onların acıları akrabaydı."
13. "hayat, mucizeleri sevse de; gerçek, mucizeler konusunda cimri davranır:"
14. "Hayır, o mutluydu, sonsuzca mutluydu, çünkü sevdiğiyle aynı saatte öleceğini biliyordu ve biri diğeri için yas tutmak zorunda kalmayacaktı."
15. "“Şimdiye kadar hiç kimseye söyleyemediklerini, hatta kendilerine bile itiraf edemedikleri şeyleri birbirlerine anlatıyordu bu iki insan, oysa birbirlerini doğru düzgün tanımıyorlardı bile. Fakat birinin yüreğinden kopan çığlık diğerinde karşılık buluyordu, çünkü onların acıları akrabaydı.„"
Lyon'da Düğün Kitap İncelemeleri
Dört bölümden oluşan kitapta en beğendiklerim; Lyon'da Düğün, Leporella ve görünmez koleksiyon oldu. İsterseniz biraz kitap içeriğine bakalım.
*Lyon'da düğün hikâyesinde, evlenmek üzere olan bir kadının, subay sevgilisinden uzun süre haber alamamasıyla birlikte tüm umutlarını kaybediyor ve genç kadının hiç beklemediği bir anda sevgilisi ile yolları kesişiyor.
* Leporella'da ise Crescentia isimli yaşlı bir hizmetçinin Baron ve Barones için yüksek bir ücret mukabilinde çalışmasını konu alıyor. Yaşlı hizmetçinin tek derdi para biriktirmektir. Bundan dolayı kendini kadınlığın bütün güzel duygularından yıllarca uzak tutmuştur. İşin özü bu kadın tüm insani vasıflardan uzak, kimseyle konuşmayan sadece kendi işine bakan bir kadınken bu kadının inanılmaz değişimine şahit oluyoruz. Açıkçası ben hikâyenin sonunu hiç öyle beklemiyordum. Bu yüzden en beğendiğim hikâye buydu diyebilirim.
*Görünmez koleksiyon hikayesinde Berlin'in en ünlü uzmanlarından ve sanat eseri satıcılarından olan yaşlı bir adamın yaşadıklarını konu alıyor. Özellikle Almanya'da yaşanan enflasyon yüzünden bu yaşlı sanat eseri satıcısının eski durumuna gelmek için türlü uğraşlarının sonunda vicdanıyla aklı arasında kalması insanı düşündürmüyor değil. Şahsen karşınızda kör bir adam var ve elindeki sanat eserlerini size övüyor ve ne yazık ki siz onun gönül gözü ile gördüklerini göremiyorsunuz. Burada iki seçenek arasında kalıyorsunuz; ya bütün gerçekleri söyleyeceksiniz ya da o adama karşı rol yapacaksınız. Ben bu hikayeyi de oldukça sevdim. Tüm okurlara tavsiye ederim.
Zweig ' ın bu kitabi toplum dışına atılmış kişileri ve savaş yıllarında oluşan durumları anlatan 3 farklı hikaye barındırıyor. Lyon' da Düğün, İki Yalnız İnsan, Wondrak. " Lyon' da Düğün " hikayesinde ölüme giden iki nişanlının gerçek aşklarına ve hapishanede onlar gibi devrimcilerin yardımıyla olan evliliklerine şahit oluyorsunuz. " Yalnız İnsan" da toplumun dışına itilmiş iki insanın birbirine destek olmasını, Wondrak da ise normal insan yüzü olmayan anlayışsız insanlar yüzünden " Kurukafa " diye anılan Sedlak' ın insanlardan kaçışını, oğluyla beraber ormanda yaşayan Sedlak' ın oğlunu savaşa göndermeyip askerlere karşı direnmesine tanık oluyorsunuz. Sedlak hikayesinde bireyin topluma, toplumun da devlete her zaman bağlı olmak zorunda olduğunu, özgür olmadığımızı gerçekçi bir şekilde anlatıyor. Eserleri ince olmasına rağmen Zweig o kadar güzel karakter tahlilleri yapıyor, birbirinden farklı duygu düşüncelerle sizleri karşılaştırıyor ki her eseri okuduğunuzda bir ders alıyor, insanların gerçek yüzleriyle karşılaşıyor, içten ve anlaşılır dilde yazdığı için kendinizi o hikayede hissedip o karakterle üzülüp, onlarla mutlu oluyorsunuz. Bu yüzden bir Zweıg hayranı olarak onun kitaplarını severek okuyor, sizlere de onun eserleri okumanızı tavsiye ediyorum. Kitaplarla kalın
Kitap üç kısa öyküden oluşuyor. İlk öykü kitaba da adını veren Lyon’da Düğün. Fransız devriminin yarattığı kaos ortamında savaş suçlusu sayılan insanların ölümü beklediği sırada birbirini seven iki insanın nikahına davet ediyor bizi yazar. Ölüm korkusuyla bekleyen insanlar bile aşkın sevginin gücü karşısında ölüm korkusunu unutuyor. Sevginin gücü, korkuyu, ölümü hiçe sayıyor. Ayrıca bu öyküdeki kadın kahramanın adının olmaması da çok anlamlı bence. İnsanlığın yazgısı değil iflası sonucu ortaya çıkan savaş karşısında zaten isimlerimizin ne önemi var ki. İnsanlar toplu halde kurşuna dizilirken, toplu çukurlara gömülürken ismin ne önemi kalıyor ki.
İkinci öykü İki yalnız insan. Sadece fiziksel kusurları yüzünden toplumun dışına itilmiş iki yalnız insanın birbirlerini dinleyip anladıktan sonra bu yalnızlığa birbirleriyle son vermelerini anlatıyor. Kusurlarını görmeden birbirlerini anlamanın kör duygusu bu iki yalnız insanın üzerine bir mutluluk gibi inmişti, diyor yazar.
Üçüncü öykü diğerlerine göre biraz daha uzun bir öyküydü. Aynı konu üzerinden bir roman da yazabilirdi Zweig. Yine fiziksel çirkinliği yüzünden dışlanmış bir kadının anne olması, savaşın getirdiği zulüm ve acının içinde anneliğin merhameti ve sevgisiyle evladı üzerinden aslında kendi savaşını veren bir anneyi anlatıyor.
Zweig yine incecik bir kitaba büyük fikirler sığdırmış. Dili, anlatımı yine muazzamdı. Bir solukta okunabilecek güzel bir kitap. Tavsiye ederim. Herkese çok okumalar arkadaşlar.
Stefan Zweig' in eseri olduğunu apaçık belli eden Lyon'da Düğün, üç farklı hikâyeden oluşuyor. İlk hikâye kitaba adını veren Lyon'da Düğün. Bu hikâyede öldürülmeyi bekleyen devrimci adam ile onu çok seven kadın aynı hapishaneye düşer ve orada evlenip birlikte ölüme yürüdüler. Zweig burada aşkı yine çok güzel bir şekilde gözler önüne sermiştir. Akabinde İki Yalnız İnsan hikâyesi geliyor. Burada da çirkin olduğu için insanlar tarafından hor görülüp dışlanan bir kadın ve yine aynı şekilde aksayan bacağı sebebiyle toplumda yer edinemeyen bir adamın birbirlerinin kusurlarını kapatarak birbirlerine sığınması konu ediniyor. Zaten bu güzellik algısını oldum olası anlayamadım. Kime göre güzel, kime göre çirkin? Ya da insanların gözündeki çirkinliğin tanımı nedir çözemedim bir türlü. Şöyle ki üçüncü hikâyede de çirkinlik teması ele alınıyor. İnsanlar Ruzena çirkin olduğu için yüzüne dahi bakmaktan çekiniyorlar. Ona tecavüz eden erkekler de kendilerine bu hak verilmiş gibi görüyorlar. Sahiden öyle bir devirdeyiz ki insanlar birbirleriyle yarışıyor artık. Ama sizler de fark ettiyseniz özellikle kadınlar gün geçtikçe birbirlerinin aynısı olmaya başladı. Toparlayacak olursam kitapta genel olarak toplum dışına itilmiş insanların, bu durumun kişilikleri üzerindeki etkisi anlatılıyor. Çirkinlik yüzde değil, kalptedir diyorum son olarak.
Kitap 3 kısa öyküden oluşuyor. Lyon'da Düğün, İki Yalnız İnsan ve Wondrak. Kitaba ismini de veren ilk öykü diğer öyküler arasında en çok beğendiğim oldu. Bu öykü, her türlü olumsuz koşula rağmen yine de sevgiye olan inancını kaybetmeyen iki gencin hapishanede birbirine kavuşmasını ve küçük şeylerle bile mutlu olabilmeyi anlatmaktadır. Öyle ki bu gençlerin bütün imkansızlıklara rağmen kalplerinde barındırdığı sevgi ve mutluluk öteki mahkumlar için de neşe kaynağı olmuş ve bu mahkumlar ölüme âdeta yüzlerinde bir gülümsemeyle yürümüşlerdir.
İki Yalnız İnsan ise dış görünüşleri ve kusurları nedeniyle toplum tarafından itilip kakılan iki dışlanmış insanın hikayesidir. Günlerden bir gün yine hor görülen bu iki yalnız insan karşılaşır ve birbirlerinin yalnızlıklarına ortak olurlar. "Kusurlarını görmeden birbirlerini anlamanın kör duygusu bu iki yalnız insanın üzerine bir mutluluk gibi inmişti."
Wondrak, doğuştan kusurlu olarak dünyaya gelen Ruzena Sedlak'ın hikayesi. Yazarın da dediği gibi "Sakat ve biçimsiz varlık yeterince sıkıntısı, derdi yokmuş gibi sağlıklı ve kusursuz varlıkların nahoş davranışlarına da katlanmak zorunda kalır. " Köyünden uzak tutulmak için orman evine yerleştirilen Ruzena bir gün 3 köylünün tecavüzüne uğrar ve bir bebek sahibi olur. Bu hikâyede annelik ruhu çok güzel anlatılmış ve okurken beni duygulandırdı. Ancak kitabın sonuna gelince sanki hikaye yarım kalmış hissi bıraktı ve bu öyküsü beni hayal kırıklığına uğrattı.
Öykü severlere tavsiye ederim, keyifli okumalar.