Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Lizbon'a Gece Treni - Pascal Mercier | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Lizbon'a Gece Treni Kitap Bilgileri


Yazar: Pascal Mercier
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 20 dk.
Sayfa Sayısı: 400
Basım Tarihi: Haziran 2012
İlk Yayın Tarihi: Ekim 2007
Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi
ISBN: 9786055340438
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Lizbon'a Gece Treni Kitap Tanıtımı


Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius lisede ders sırasında ansızın sınıftan çıkar, duyduğu Portekizce bir kelimenin büyüsüne kapılarak yaşadığı şehri, düzenli hayatını terk edip hakkında hiçbir şey bilmediği gizemli bir Portekizli'nin, doktor ve yazar Amadeu Prado'nun izini sürmek üzere Lizbon'a doğru trenle yola çıkar. Tesadüfen eline geçen ve Prado'nun, hayat, aşk, yalnızlık, arkadaşlık, ölümlülük ve ölümle ilgili notlarının bulunduğu kitabın etkisinden çıkamayan Gregorius, dilini bilmediği, ilk kez gittiği bu yabancı ülkede ve bu olağanüstü yolculuğu sırasında Prado'nun hayatının değişik evrelerinde yer almış insanlarla bir araya gelip onun farklı söylencelerle dokunmuş hikâyesinin derinlerine iner. Bir yandan da kendi içsel yolculuğunu sürdüren Gregorius, Diktatör Salazar'a karşı savaşmış Amadeu Prado'nun kişiliğinde kendine ve insana ilişkin pek çok sorunun yanıtını ararken, bir başkası olmanın dayanılmaz çekiciliğine de karşı koyamayacaktır. Lizbon'a Gece Treni, sadece Avrupa'dan değil, kendi zihnimizden ve ruhumuzdan da geçen ve dönüşü belli olmayan bir yolculuğun çok sesli, unutulmaz romanı.

"Ben de çok sevdim Lizbon'a Gece Treni'ni. Her öğleden sonra gün batımına kadar okudum. İlknur Özdemir çevirmiş. Her çevirisini ille de çok usta bir çevirmen."
-Selim İleri-

"Lizbon'a Gece Treni barındırdığı tema zenginliğiyle şaşırtıcı bir roman. Dille, tarihle, duygularla; kısaca dünyaya atılmış bireyin içinde bulunduğu durumla sorgulayıcı bir hesaplaşma."
-A.Ömer Türkeş-
(Tanıtım Bülteninden)




Lizbon'a Gece Treni Kitaptan Alıntılar


1. "Okuyan insanlar vardı, bir de ötekiler. Birinin okuyan mı okumayan mı olduğu hemen anlaşılıyordu. İnsanlar arasında bundan daha büyük bir fark yoktu."




2. "Hayat, yaşadığımız şey değildir; yaşadığımızı hayal ettiğimiz şeydir."




3. "“Okuyan insanlar vardı, bir de ötekiler. Birinin okuyan mı, okumayan mı olduğu hemen anlaşılıyordu. İnsanlar arasında bundan daha büyük bir fark yoktu…”"




4. "“Oysa kendi ruhlarındaki hareketleri dikkatle izlemeyenler mutlaka mutsuz olurlar.”"




5. "“Yolculuk edemeyen insanlara neden acırız? Dıştan genişleyemeyecekleri için içlerinde de yayılıp genişleyemezler de ondan; kendilerini çoğaltamazlar, böylece kendi içlerinde kapsamlı gezilere çıkamazlar, başka kim ve ne olabileceklerini keşfetme fırsatından yoksun kalırlar…”"




6. "“Dersten sonra o muazzam belleğiyle kitaplıkta oturur ve o kara gözleri, en gürültülü patlamanın bile hiçbir şekilde etkileyemeyeceği inanılmaz dikkatli, terk edilmiş bakışıyla bütün o kalın kitapları, satır satır, sayfa sayfa emerdi.
‘Amadeu bir kitabı okursa,’ demişti bir başka öğretmen, ‘o kitapta harf kalmaz. Yalnızca anlamı değil, matbaanın mürekkebini de yutar o…”"




7. "“Adlar; başkalarının bize, bizim de onlara giydirdiğimiz görünmez gölgelerdir…”"




8. "“Hristiyanların Küllü Çarşamba Bayramı’nda alınlarına palmiye ağaçlarının külüyle çizilen haç. Küllü Çarşamba; Musa Peygamberin çölde geçirdiği 40 günü anmak için tutulan 40 günlük orucun başlangıcındadır…”"




9. "“Bir manastır kitaplığı gibi,’ diye düşündü Gregorius, ‘eski zamanlarda, varlıklı bir aileden gelen, klasik eğitim almış bir yatılı öğrencinin kitaplığı gibi. Duvarlar boyunca ilerlemeyi göze alamadı, ama Oxford basımı, lacivert, adları altın yaldızla yazılı Yunan klasiklerini çabucak buldu gözleri, daha ileride Cicero, Horatius, kilise babalarının yazıları, San Ignacio'nun OBRAS COMPLETAS’ı duruyordu. Bu eve gireli on dakika olmamıştı bile, ama Gregorius ‘keşke hep burada kalsam’ demeye başlamıştı. Burası Amadeu de Prado'nun kitaplığı olmalıydı. Öyle miydi?

"Amadeu burayı, kitapları severdi. Öyle az zamanım var ki Adriana,' derdi sık sık, 'okumak için öyle az zamanım var ki, belki de rahip olsam daha iyi olurdu.’ Ama o muayenehanenin hep açık olmasını isterdi, sabahtan akşama kadar. ‘Acısı olan, korkusu olan bekleyemez,' derdi hep, ben onun yorulduğunu görüp biraz yavaşlatmaya çalıştığımda. Geceleri uyuyamayınca okurdu ve yazardı. Ya da belki okuması, yazması, düşünmesi gerektiğini hissettiği için uyuyamazdı. bilmiyorum. Onun bu uykusuzluğu bir lanetti ve eminim ki çektiği bu acılar olmasaydı, huzursuzluğu olmasaydı, durup dinlenmeden kelimeleri arayıp durmasaydı, beyni çok daha uzun bir süre çalışırdı. Belki de hâlá hayatta olurdu. Yaşasaydı bu yıl, 20 Aralık'ta seksen dört yaşında olacaktı…”"




10. ""Geçmiş şeylerin izleri beni neden üzüyor, bunlar sevinçli bir şeyin izleri olsalar bile?""




11. "Acılar karşısında sözlerin gücü çabuk tükenir."




12. "“Yaptığımız her şeyin yalnızlık korkusundan yapıldığı doğru mu?
Hayatımızın sonunda pişmanlık duyacağımız her şeyden vazgeçmemiz bu yüzden mi?
Düşündüklerimizi bu kadar nadiren söylememizin nedeni bu mu?
Yoksa niye bütün o şiddetli geçimsizlik çekilen evliliklere, yalancı arkadaşlıklara, can sıkıcı doğum günü yemeklerine tutunup kalıyoruz ki?
Bütün bunlardan vazgeçseydik, sinsice gelişen şantaja bir son verseydik ve kendimize tutunsaydık, ne olurdu?
Bastırılmış arzularımızın ve onların tutsaklaştırılmasına duyduğumuz öfkenin bir fıskiye gibi fışkırmasına izin verseydik?
Çünkü korkulan yalnızlığın temelinde ne vardır aslında?
Söylenmeyen sitemlerin sessizliği mi?
Evlilik yalanlarının ve dostane yarı gerçeklerin mayın tarlasından soluğunu tutarak görünmeden geçmek için duyulan zorunluluğun olmaması mı?
Yemek yerken karşımızda kimsenin oturmama özgürlüğü mü?
Yaylım ateşi gibi süren buluşmalar kesildiğinde önümüzde açılan zamanın bolluğu mu?
Bunlar harika şeyler değil mi?
Cennetsi bir durum?
Öyleyse neden korkuyoruz bunlardan?
Nesnesini düşünmediğimiz için var olan bir korku mu duyuyoruz sonunda?
Düşüncesiz ana-babalar ve öğretmenler tarafından kafamıza sokulmuş bir korku?
Özgürlüğümüzün ne kadar büyüdüğünü görselerdi başkalarının bize imrenmeyeceklerinden nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?”"




13. "Çoğu kez olduğu gibi düşünceleriyle baş başaydı, ruhunu dışarıya karşı kilitlemişti."




14. "Herhangi birinin benden herhangi bir şey beklemesini istemiyorum."




15. "“Hayat, yaşadığımız şey değildir;
Hayat, yaşadığımızı hayal ettiğimiz şeydir,”
diye yazmıştı Prado…"





Lizbon'a Gece Treni Kitap İncelemeleri


Gregorius, duyduğu bir kelimenin büyüsüne ve bir doktorun defterine yazdığı bir cümlenin gizemine kapılarak dersin ortasında, öğrencilerini merak içinde bırakarak sınıfı terk eder ve Lizbon'a doğru, bu doktorun izini sürmek üzere yola çıkar. Potuguês'tir duyduğu kelime. Kapıldığı cümle de şudur: içimizdekilerin çok küçük bir kısmını yaşıyorsak gerisine ne oluyor?

Gregorius, Lizbon'a yetiştiğinde Prado adlı bu doktorun yaşamında yer alan kişilerle görüşür ve onun bazı mektuplarını okuyarak özgürlük, aile, âşk, arkadaşlık üzerine bir hesaplaşma sürecine girer. Biz onun bu serüvenini dört bölümde okuyoruz. Birinci bölüm Yola Çıkış. Bu bölümde Gregorius'un Lizbon'a açılacak olan yolculuğunu okuyoruz. İkinci bölüm olan Karşılaşma'da Prado'nun hayatında yer alan kişileri Gregorius'la beraber ziyaret ediyoruz ve Prado'nun yazılarını okumaya devam ediyoruz. Üçüncü bölüm olan Deneme, aslında hem Prado'nun hem de Gregorius'un en derin hesaplaşmalarını kapsıyor. Son bölümde de yazar öyle güzel bitiriyor ki kitabı, istemsizce uzun ve olaylı bir yolculuktan eve dönmüş gibi hissediyorsunuz.

Bir kitabı iki üç okuyuşta bitirmekle on beş okuyuşta bitirmek arasında fark vardır ve ikisinden aynı etkiyi oluşturmasını bekleyemezsiniz. Uzun sürede bitirdiğim için de sevebileceğimden daha az sevmiş olsam da, buna rağmen çok beğenerek okuduğum ve hatta alıntı yapmaktan doğru düzgün okuyamadığım bir kitap oldu. Kesinlikle okumanızı ve Gregorius'la beraber bu heyecan verici, yürek burkucu yolculuğa çıkmanızı tavsiye ederim. İyi okumalar:)




Benim için harika bir lizbon yolculuğu oldu. Kitabın büyülü sayfaları arasında gregorius ile yaptığım yolculuk yüreğimde ve zihnimde dans etti. İnsan zaman zaman istiyor ya hani her şeyi bırakıp elinde bir kitap dolusu valizle bilinmeyene yol almayı, yeniden keşfetmeyi, farklı dünyaları öğrenmeyi işte yazarımız da tam bu tadı verdi bana.

Yalnızlık dediğimiz şey nedir aslında, sadece başkalarının eksikliği olmamalı, insan bir başına olabilir ama yalnız olamaz ve insan yanındayken de yalnız olabilir, o zaman nedir yalnızlık?

Gregorius kalabalıkların içinde yalnızdı aslında zaman zaman bizlerin de hissettiği gibi...
Antik diller öğretmeni olan kahramanımız Bir gün okul yolunda karşılaştığı Portekizli bir kadından duyduğu sözcük ve o sözcüğün büyüsüyle girdiği bir kitapçı dükkanında raflar arasında karşısına çıkan bir kitapla yolculuğa çıkar.
Kitapta okuduğu doktor Amedeu profo'nun izini sürerek hayat, aşk, yalnızlık, özveri, cesaret, ölüm ve zorbalıklarla ilgili notları gregorius'un kendi sınırlı iç dünyasından koparıp hayata bambaşka bir pencereden bakacağı içsel bir yolculuğa çıkarır ve tabii ki de biz okurları bu içsel yolculuğunda yanına alarak içsel dünyamızda sorgulatmadan akışa dahil etmiyor.
Portekiz'in yakın ve geçmiş kanlı tarihine, faşist diktatörlüğüne, devrim saflarında birleşen insanlarına uğrayan bir kitap.

Psikolojiye ilginiz varsa ve iç dünyalara yolculuk yapmayı seviyorsanız keyifli okuyabileceğiniz bir kitap.




Öldürmedi süründürdü...
Daha sonra düzenlenmek üzere buraya şu an kitabı bitirdiğim anki duygularımla bir not düşmek istiyorum ; süründüm...Kitap bitene kadar en çok hissettiğim şey buydu...Herkes bu kadar beğenirken beni bunca daraltan şeyi çözemedim, hatta neden bu kadar popüler olduğunu ve özellikle bizim ülkemizde bu kadar rağbet gördüğünü anlamadım...Hikayesi farklı olsa da anlatılanlar düşünce dünyasındaki "aslında buydu istediğim ama yaşadıklarım bunlar" ifadeleri çok tanıdıktı, bir çok cümleye şapka çıkarsam da daha önce hiç duymadığım okumadığım şeyler de değillerdi. Sürekli düşünce dünyasında süzülmeler , yabancı kelimeler -ki bazıları çevrilmemişti- , zamandaki geçişlerdeki kopukluk, insanlar insanlar ve yine insanlar okurken bol karışıklığa sebep oldu.Yazıların puntolarının küçüklüğü , seçilen yazı tipi okuma açısından hiç keyif vermedi, özellikle Prado' nun notlarının olduğu bölümler-ki kitabın en değerli yerleriydi- çoğu zaman telefondan okudum o yüzden. İçeriğinden bahsetmek istemiyorum çünkü beğendiğim ya da etkilendiğim bir kitap olmadı, üstelik okuma aşkımı da biraz törpüledi diyebilirim :( Eğer düzenleme yaparsam içeriğinden de bahsederim sonra.
Çok uzatmadan aksiyon seviyorsanız okumayın derim ama psikolojiye ilginiz var iç dünyaya yolculukları , tahlilleri seviyorsanız okuyun.




İsviçre'nin Bern şehrinde Lisede görevli olan antik diller öğretmeni Gregorius, hayatına son vermek üzere olan bir kadının kurtarıcısı oluyor. Portekizli olan kadından öğrenmiş olduğu bir sözcük öğretmeni bir sahafa götürüyor.  Kitaplar arasında bulduğu Portekizli yazar Amadeu Prado'nun kitabı olan 'Sözlerin Kuyumcusu' dikkatini çeker. Kitaptan okuduğu bir söz hayatını değiştirmeye yön vermektedir. Yazar ve yazarın kitabı hoşuna gidiyor. Kitaplarla haşir neşir olan kitap kurdu Gregorius, yazarın hayatını öğrenmek için bir gece ansızın, bulunduğu yerde yaşadığı  hayatını geride bırakarak Lizbon'a gider. Oranın ne dilini,  ne geleneğini ne de kimseyi biliyor, tanıyor. Onun için bilmek tanımak önem arz ermezken ama bir şeyi öğrenmek ve onunla hayatında bir şeyleri değiştirmeye adım atmak daha önemli. Bununla gelen her yeni bilgiye  açık olur.

Hayatına son vermek isteyen kadın kimdir? Raimund Gregorius'un dikkatini çeken nasıl bir söz oldu?
Armadeu Prado hakkında neler öğreniyor? Öğrendikleri hayatına nasıl etki ediyor?

Bu soruların cavabını ararken aynı zamanda kendimize  birer pay çıkartabiliyoruz.
Kitap içinde kitap okumak, hakkında bilgi sahibi olmak, içsel bir yolculuğa çıkmak güzel oluyor. 
Başlarda biraz sıkıcı geldi çünkü hemen okuyayım bitsin öyle bir kitap değil felsefi anlamın da düşündüruyor
Ama  okudukça sayfalar  ilerledikce kitap akıp gitti.
Kitabın film de varmış en yakın zamanda izleyecem bakalım kitapla aynı tadı verecek mi?
Kim istemez ki karakterimiz gibi ansızın bir trene binip her şeyden uzaklaşmayı?




Antik diller öğretmeni Raimund Gregorius’un yaşamı, yağmurlu bir günde okul yolunda karşılaştığı Portekizli bir kadından duyduğu Portekizce bir sözcük ve o sözcüğün büyüsüne kapılarak gittiği bir sahafta bulduğu kitapla tümüyle değişir. Ani bir kararla trene binerek Bern’den ayrılır, Lizbon’a doğru yola çıkar. Dilini, geleneklerini bilmediği, kimseyi tanımadığı bu yabancı kente onu sürükleyen, Salazar rejimine başkaldıran Doktor Prado’nun bu sıra dışı kitabıdır. İzini sürdüğü Doktor Amadeu Prado’nun hayat, aşk, yalnızlık, özveri, cesaret, ölüm ve zorbalıkla ilgili notları Gregorius’u kendi sınırlı iç dünyasından koparıp hayata bambaşka bir pencereden bakacağı içsel bir yolculuğa çıkartır.
Lizbon’a Gece Treni hem ruhlara hem yüreklere dokunan bir roman, şimdiden bir klasik.
 
“Neredeyse soluk almadan okunacak bir roman. Elimden bırakamadım. İnsanın ruhuna, zihnine ve yüreğine hitap
eden bir kitap.”
Die Welt / Almanya
“Müthiş bir olay. Son on yılın en iyi kitabı. İnanılmaz berraklıkta ve güzellikte bir roman.”
Bücher / Almanya
“Mercier edebiyata bir anıt armağan etmiş. Ve bunu harika bir biçimde, felsefi bilgilerini dolu dolu kullanarak yapmış.”
La Stampa / İtalya
“Bu kitabı okumaya başlamadan önceki kişi değilsiniz artık. Bu söz herhalde bir romana yapılacak en büyük iltifattır ve bu roman bu iltifatı hak ediyor.”
Kristeligt Dagblad / Danimarka



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: