Leylim Leylim Kitap Bilgileri
Yazar: Ahmed Arif
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 52 dk.
Sayfa Sayısı: 207
Basım Tarihi: Eylül 2013
İlk Yayın Tarihi: Eylül 2013
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786053609308
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Leylim Leylim Kitap Tanıtımı
Ahmed Arif'ten Leylâ Erbil'e Mektuplar 1954-1957
Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif'in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
"Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."
Leylim Leylim Kitaptan Alıntılar
1. "“Canım benim,
Bilir misin, canım dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.”"
2. "Ben ki 29 yaşındayım. Ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum.."
3. "Kendine iyi bak. Bir daha hiçbir ana doğurmaz seni."
4. ""Belki de kırgınlığım kendime...""
5. "“Herhal ilerdedir, yaşanacak
günlerin en güzelleri."
6. "“Canım Benim,
Bilir misin, 'canım' dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.“"
7. "Lâkin dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini ve sevebileceğini sanmıyorum."
8. "Ben ki 29 yaşındayım. Ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum"
9. "Ömrümüz çelimsiz, kısa. Çabamız korkunç ama.."
10. ""Gezegenlerin en güzel kızısın.""
11. "Her kadında bir Kleopatra damarı vardır. Her erkekte de bir Sezar ahmaklığı..."
12. "“Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.
Yarı parçan”"
13. "''Bir daha dünyaya gelsem aynı hayatı, daha ustaca ve korkusuz yaşarım.
Ama bu sefer seni tanımakta gecikmem...''"
14. "Sana doymak, korkunç ahmaklık olur.."
15. "29 yaşındayım.
ama binlerce yıldır seni arıyor, hasretini çekiyorum.."
Leylim Leylim Kitap İncelemeleri
Zalım leyla! Taş olsan , yahut taş olsan ortadan ikiye ayrılırdın bu sevgi ,hasret özlem karşısında .Ne sevilmişsin ! Bu koca aşka kayıtsız kalışın nedir.
Zalım leyla ? Bi keresinde arif kulun sana kahve yolladıydı,etmediğini bırakmadın koca arife.Sen ne ettin kulun arife kazak yolladıydın, üstüne giyecek bir şeyi yokmuş gibi yollamıştın.
Ne içerlenmişti buna ahmet arif...
Denildiğine gore bir posta pulu için gün boyu hamallık yapmış sana yazabilmek için . Böyle Kocaman. Sevmişti seni ahmed arif.mektubuna cevap alamayışı üzmüştü kulun arifi.oysa isminin geçmesi yeterliydi.
Bir alıntısında, sen iki kocaya da varsan, bin kocaya da varsan kulun arif seni her zamanki gibi çok sevecek demişti.
Ki öyle oldu , Ahmed arif ölümlü değil, Ölümsüz sevmişti seni..
Ahmet arifin zalım leylaya yazdığı mektuplar zalım leyla tarafından korunup.Kitabı öldükten sonra yayınlama istemiştir.Yayın evi bu durumdan haberdar oluverir,kitabı basmak ister . Zalım leyla tepki alabileceğini öldükten sonra olur demiş. Birden rahatsızlanınca fikir değiştirip ahmed arifin oğlu filinta'dan izin alıp, ölmeden önce ahmed arifin tek taraflı aşkını hemen kitaplaştırmak istemiş, yayın evi tarafından sırasıyla dizayn edilip bize sunulmuş.ki iyiki de sunulmuş, argoyu lirizimleştirmiş , şiirleştirmiş. Herkesin okuyup sevebileceği kitap.
Bittiğine üzüldüğünüz kitaplar vardır.Benim için bu da onlardan biriydi..İki satır yazmak da ben istedim bu kitaba dair..İçerisinde bolca küfür ve argo barındırmasına rağmen doğallığı bozmadığından beni rahatsız etmedi.. Neticede yayımlanmak için yazılmamış bu mektuplar.. Hayatın içindeki siyasi olaylar ve duygular mevcut, olduğu gibi yayımlanması en doğrusu olmuş..
Her gün okumak bende bağımlılık yaptı.Muhtemelen yarın okumayacağım için boşluğa düşeceğim..
Çokça sitem etse de, Leyla’sına yazmaktan vazgeçmemiş Ahmet Arif..
Duygularını tüm içtenliği,gerçekliği ve aşikarca yazması samimiyetini okuyucuya geçiriyor.. Kah üzüldüm kah yine üzüldüm.. Lakin duyguyu bana öylesine geçirdi ki olayların içerisinde sanki onların arkadaşlarından biriymiş gibi hissettim kendimi..
Tekrar okumak isteyeceğim kitabı..
Aşkı, özlemi, samimiyeti,hüznü,çaresizliği çokça bulduğunuz ve bulacağınız bir eser..
“Özlemin ağzına kilit vurmak zor, susturamasan bile dalga geçebilir, ciddiye almayabilirsin.Bunu yap bari.”( syf. 46)
“Bu, beşinci mektubum. Yine 5-1 mağlubum. Benim de mağlup olmam mukaddermiş meğer. Niye yazmıyorsun hayatım? Canevim, en aziz, en sevgili ve en bir tanem? Bu, “sen” değilsin. Kendini topla, yine “sen” ol. Hemen geleyim mi? Sana ah, bir şeyler yapabilsem, bütün derdim bu şimdi.
Şahsî dertlerimi, hastalığımı hep unuttum, bir kenara attım.”( syf. 36)
“Dellenicem Leylim. Bir dellensem gerisi önemsiz belki. Ama bunun sanısı korkunç. Böyle şey olabilir mi? Bir canda iki can yaşamak. Mutlak bir çözüm yolu var bunun. Anlat bana. Senden bir şeyler ummak... Umutların en olmazı da bu belki.Saçmaladım gene.” (syf.66)
Ahmed Arifin okuduğum ilk eseri.
Eseri okurken kendime sıkça şu soruları sordum;
"Ahmed Arif sen nasıl bir aşk adamısın?
Bir insan bir insanı gerçekten bu kadar sevebilir mi?
Uzaktan, hiç dokunmadan, sarılmadan, öpmeden nasıl aşık olabildin ve hasretine dayanabildin?"
Bu soruları sorma nedenim şu;
Ahmed Arif aşkını, duygu yoğunluğunu ve düsüncelerini çok iyi şekilde bana hissettirdi.
Kimi yerde duygulandım, sevindim, şaşırdım. Özellikle Leyla Erbile uzaktan, ona karşı hissettiği aşk beni şaşırttı. Öğrendim ki sevmek için illaki sevdiğinin yanında olmasına gerek yokmuş, senden kilometrelerce uzakta olsa bile, onu öpemesende, sarılamasan da sevebilip aşık oluyormuşsun.
Çoğu yerde Leyla Erbili kıskandım, onun yerinde olmayı istedim. Bu kadar çok ölesiye sevilmek nasıl bir duygu merak ettim.
Fakat şu sıkıntı var ki Leyla Erbil Ahmed Arifin aşkına tam olarak karşılık vermedi. Burda kızmıyorum ona anladımki gönüller bir olmayınca olmuyor, tek başına sevmek yetmiyormuş:(
Bazı okuyucular Ahmed Arifin küfürlerinden rahatsız olmuş, açıkçası Ben rahatsız olmadım. Gayet samimi buldum:)
Son olarak çok beğendiğim birkaç cümle bırakıyorum şuraya;
" Dünyaya geldiğime pişman değilim! Seni tanıdım çünkü."
" Seni ölesiye öperim canım . Nerde o ölüm! Tanrı bana hep kepaze ölümler sundu."
" Lakin dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini sevebildiğini sanmıyorum."
Okumanızı tavsiye ederim kesinlikle. Herkese iyi okumalar:))
Eskiye dair tüm özlemlerimiz... Bu sebeple olsa gerek mektuplaşma adetini önemli kabul etmemiz ve özenmemiz. Her daim samimi içten ve mantıklı gelir. Çünkü düşünürsün, özenirsin tane tane işlersin düşüncelerini mektuplara ...
Ahmet Arif'te Leylâ Erbil'e yazdığı altmıştan fazla eser ile öyle yapmış fikrimce. Esere başlamadan önce bir çok önyargı ile dolu idim. (En önemlisi ise evli bir insana yazılan mektubun ahlak boyutuydu.. ) Ama daha önce okumuş olduğum Hasretinden Prangalar Eskittim (
) kitabı bu eserini de okumaya teşvik etti. Esere başladıktan sonra konunun çokda o yönde olmadığını anlamış oldum.
'Leylâ' Ahmed Arif için sadece sevgili değil Anadolu tabiri ile canını attığı, canına can katan parçası olmuş... Mektupların bana çağrıştırdığı aşktan ziyade dostluk oldu. Anlatım canana değilde cana anlatılıyormuş havasındaydı.Hitaplar da o yöndeydi. ' Leylâ'm, Kardeş Çocuk! 'Canım Leylim,' 'Canım Kardeşim, 'Azizim Leylâ,' ' Leylâ, Zalım Leylâ!' ....
Mektuplar ise edebi kaygı güdülmeden içten, samimi duygular kaleme alınarak yazılmış.Kimi zaman Ahmed Arif' in büyük aşkına tanık olurken, kimi zaman öfkesine, isyanına, gönül yorgunluklarına en çokda bitip tükenmeyen umutlarına şahit oluyoruz ...
" Bitip tükenmek bilmeyen umutlar..."
Argo kullanımlarını saymazsak severek zevk alarak okuduğum bir eser oldu benim için. Okumayı planlayan okurlara şimdiden keyifli okumalar diliyorum...
Varamaz elim,
Ayvasına, narına
Can dayanmazken
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil.
Sormıyasız lal...
Kitap Ahmed Arif'in Leylâ Erbil'e 1954-1959 yılları arasında göndermiş olduğu mektuplardan oluşuyor. ''Leylim'' diye seslenir Ahmed Arif Leylâsına. Kitap da adını buradan alıyor zaten. Ahmed Arif'in gönderdiği mektupları saklıyor Leyla Erbil. Yayıncıların bulunduğu ısrara rağmen Ahmed Arif'in ailesini incitmekten çekindiği için bu mektupları yayınlamak istemiyor Leylâ Erbil. Ancak daha sonra Ahmed Arif'in oğlu Filinta'yla tanışıp onun onayını aldıktan sonra yayınlamaya karar veriyor. Aslında bu mektuplar Ahmed Arif'in hayatından önemli kesitler sunuyor bize. Bu yüzden iyi ki yayınlanmış diye düşünüyorum.
Ahmed Arif'in aşkına gelince;
Bir insan karşılıksız, imkansız olduğunu bildiği halde, çektiği tüm sıkıntı ve işkencelere rağmen, sevdiğinin başkasıyla evlendiğini bile bile ne kadar sevebilir? Tüm bu imkansızlıklara rağmen ne kadar sevilirse o kadar seviyor Ahmed Arif. Ama bu öyle sıradan bir sevme değil. Bütün ruhuyla bütün dünyasıyla bir sevme.
Belki de bu sevdayı değerli kılan da bu imkansızlıklardır. Mektupları okurken o duyguları okuyucularına da yürekten hissettiriyor büyük Şair. Zaten yazdığı satırlardan etkilenmemek mümkün değil.
Okurken çok keyif aldığım bir eser oldu. Bu mektupların karşılığı olarak Leylâ Erbil'in de mektuplarını okuyabilseydik keşke...