Leyla ve Mecnun Kitap Bilgileri
Yazar: Fuzuli
Tahmini Okuma Süresi: 17 sa. 0 dk.
Sayfa Sayısı: 600
Basım Tarihi: Mart 2009
İlk Yayın Tarihi: 1972
Yayınevi: Yelkenli Kitabevi
ISBN: 9786055836016
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Leyla ve Mecnun Kitap Tanıtımı
Divan edebiyatı sahasındaki özgün çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Muhammet Nur DOĞAN daha önce Yapı Kredi Yayınları Klâsik Yapıtlar dizisi arasında beş baskı yapan Fuzulî Leylâ ve Mecnun, Düz Yazıya Çeviri, Notlar ve Açıklamalar adlı kitabının 6. baskısını, kültür ve sanat yayıncılığının marka ismi Yelkenli Yayınevi kitapları arasında yayımladı.
Divan şiirinin birinci büyük mesnevîsi olan Fuzulînin Leylâ ve Mecnunundan sonra ikinci ve son büyük mesnevîsi olan Hüsn ü Aşkı da nesre çeviri ve açıklamaları ile birlikte neşreden Prof. Dr. Muhammet Nur DOĞANın bu önemli eserleri gerek Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden ve gerekse şiir, edebiyat ve kültür dostlarından binlerce okuyucu ile buluştu ve çok ciddî bir kitleye ulaştı.
Türk edebiyatının en büyük mesnevîlerinden biri olan Leylâ ve Mecnun, muhteşem lirizmi, Türk, Arap ve Fars toplumlarının ürettikleri ortak kültür ve medeniyet değerlerini bir hazine sandığı gibi içinde taşıması, beşerî ve ilahî aşkı aynı kudretle yansıtmaktaki başarısı ile bütün dünya edebiyatlarının evrensel değere sahip şaheserleri arasında yerini hakkı ile almıştır.
Prof. Muhammet Nur DOĞAN hazırladığı bu 6. Leylâ ve Mecnun baskısı, içerdiği 170 çok önemli not ile birlikte artık kültür, sanat ve edebiyat yayıncılığında vazgeçilmez bir yer kazanmış bulunuyor. Estetik, semantik, dinî, tasavvufî, tarihî ve gündelik hayata ait bilinmeyen çok sayıda hususun kapılarını aralayan bu notlar Divan edebiyatının klâsik meselelerine büyük bir isabetle çözümler getiriyor. Çoğu günler, haftalar ve aylarca süren yoğun çabalarla sonuca ulaştırılmış bulunan bu metin çözümlemeleri okuyucuda arkeolojik bir keşif heyecanı uyandırıyor.
Prof. DOĞAN oldukça akıcı bir üslûpla kaleme aldığı kapsamlı Önsözünde Leylâ ve Mecnunun başka araştırıcılar tarafından gerçekleştirilen daha önceki neşirlerinde çok büyük hatalar bulunduğunu söylüyor ve bu iddiası ile ilgili ilginç örnekler veriyor. Muhammet Nur DOĞANın bir başka önemli iddiası da, Hüsn ü Aşkın çok güçlü bir tahkiye anlayışı ile kaleme alındığı; bu sebeple bizim millî romanımız olmayı hak ettiği hususudur. Ondaki bu tahkiye özelliği, bir taraftan insan ruhunun Allaha yükselişinin anlatıldığı tasavvufun (vahdet-i vücut) mistik macerası ve buna paralel olarak da aşkın bütün güzelliklerinin yansıtıldığı beşerî dram olmak üzere iki boyutu birlikte (müsenna) aksettirmektedir.
Aynı zamanda şair olan Muhammet Nur DOĞANın şiirsel bir dille gerçekleştirdiği çeviri, çağların en büyük duygu, aşk, hikmet romanı olan Leylâ ve Mecnunun akıcılığını büyük bir başarı ile yansıtıyor. Kitapta bulunan lirik karakterli 24 gazel ve 2 murabba çevirisi ise manzum olarak yapılmış.
Yeni kapağı ve mizanpajı ile büyük bir özenin ifadesi olan kitap divan şiirinin en büyük eserlerinden birisi olan Leylâ ve Mecnunun önemine uygun bir baskı hâlinde okuyucunun hizmetine sunulmuş. Eserin sonuna eklenen 20 adet minyatür ise bu acılı aşk ve ıstırap serüveninin çizgi romanı niteliğinde.
Leyla ve Mecnun Kitaptan Alıntılar
1. "Ecel gelse, benim neyimi alacak ki? Can yok; gam alacak değil ya!"
2. "••
Senin için dünyayı karşıma almışım da sen onlar daha kalabalık diye o tarafa geçmişsin gibi.
••"
3. ""Bir kimse kendinden haberli değilse, bir başkasını
tanıması nasıl mümkün olsun?""
4. "Tanrım! Ümit bahçem suya kandı. Hayal mi, düş mü görüyorum? Bahtım uykudan mı uyandı?"
5. "•
Ne sabrım kalmıştır, ne de huzurum.
Bilmem ki benim sonum ne olacak?
•"
6. "Hayâl ile tesellidir gönül meyl-i visâl etmez
Gönülden daşra bir yar olduğun aşık hayal etmez."
7. "Git derdime sen devâ değilsin
Bî-gânesin âşinâ değilsin"
8. "Sevgilim,artık hayalini de istemiyorum.Çünkü yüreğimin ateşinden hayalin yanabilir,gözyaşı selime hayalin düşebilir."
9. "Senin bakmaya meylin olmadıktan sonra,
bendeki bu yüz güzelliği ne işe yarar ?"
10. "Dünyanın adeti bu; canana kavuşmak isteyen, cefaya, hazine isteyen, ejderhaya katlanmalıdır."
11. "Kimse birbirini tanımak için sabretmiyor , Kimsenin kimseye ayıracak vakti yok.."
12. ""İnsan en çok geçmişinden kaçıyor ama insanı da en çok geçmişi mutlu ediyor.""
13. ""..ve içimde kaybolup giden
insanlar var. ""
14. "Güzellerle vuslata talip olan, nefis isteğidir
Kamil aşık için ayrılık, vuslat hiç farketmez"
15. ""Bülbül, gül için ağlayıp inlerken, lale onun derdine derman olur mu?..""
Leyla ve Mecnun Kitap İncelemeleri
Her birimiz Leyla ile Mecnun ismini duyduğumuzda hikâyenin sonunda ilahi aşka döndüğünü görürüz fakat bu kitapta ilahi aşka pek deginilmiyor.
Neden böyle bir yazım dili kullanılmış diye düşündüğüm de aklıma şu cevap geldi: her insanın aşktan beklentisi farklıdır. Her insanın aşk denince aklına gelen ayrıdır. Kimi insanlar aşkı göklerde, ilahi bir aşkta ararlar ve bu insanlar aslında hemen hemen hiç yoktur ama aynı zamanda da vardırlar! Neden mi varlar? Düşünün bakalım Leyla ve Mecnunun hikâyesini ki maddi aşktan manevî aşka yükseliyor. Ve ilahi bir aşk hâlini alıyor. Fakat yüzde 99.99'luk kesimde ise aşk bedenseldir. Bedenini begenmediginiz bir insanı aşka layık görmezsiniz. Ve bu çoğunluğu oluşturan kesimin isimlerini de bilen yoktur çünkü niyetleri sadece geçicidir. Gençlikle birlikte onların aşkları da yok olup hayal olur. Nadir görülen aşklarda ise durum farklı ve onlar yaşarken kıymetleri bilinmez ancak aşk uğruna can verince ölümsüz olurlar. Bu çoğunluğu elinde bulunduran bedensel aşkçıların da ne kadar cahil ve nankör olduğunu da açığa çıkarıyor. O yüzden de bir tane ilahi aşk milyarlarca bedensel aşktan daha çok huzur, mutluluk ve kalıcılık sağlar.
Ve bizler kalıcı olana odaklanalım ki kurtuluşa ererim.
Her bir insanın da aşktan beklentisi farklı olduğundan Leyla ve Mecnun kitaplarının içeriğininde birbirine zıt olduğu gözle görülebilir. Bu kitapta ilahi aşk dışında helak olan iki insanın hikayesi bulunuyor çünkü, ilahi aşk dışındaki bütün aşkların sonu cehennemdir ve bu kitapta bizi bu sonla buluşturuyor.
Keyifli okumalar dilerim.
Fuzûlî, dünyadaki güzelliklerin aslında ilahi güzelliğin bir yansıması olduğunu ve bir kişiye duyulan aşkın gerçekte o kişide bulunan ilahi unsur olduğunu kabul ederek, Kur’an ve sünneti, peygamber gibi yaşamayı amaçlayan tasavvuf doktrininin temsilcisi olmuştur. Eserlerinde Kur’an, sünnet, hadis ve kıssalara fazlaca yer veren Fuzûlî’de aşk ise, alelade bir eğlencenin ötesinde, bütün benliğini feda ettiği ilahi bir tutkudur. Şiirlerinde görülen aşk tipleri, gerçek muhatap olan Allah’ı arayan “Mecnûn”lardır. Fuzûlî, insanlığı yücelten iman ve salih ameli gaye edinen şiirler peşindedir. Ancak buna çalışırken de kuru ve yavan bir didaktikliğe düşmemiştir. "Leylâ vü Mecnûn" mesnevisi, her ne kadar, bireysel hayatla ilgili olan aşkı konu edinse de hayatın her safhasına tesir eden dinin etkisindedir. Hem Fuzûlî’nin almış olduğu eğitim ve yetişme tarzı hem de dönemin sosyal ve kültürel şartları, böyle bir eserin ortaya çıkmasında, çok önemli etkenler konumundadır. Zira bu eser XIII. asırdan itibaren tevhid, aşk ve marifet kavramları üzerinde şekillenmeye başlayan İslami edebiyatın olgun bir sentezi konumundadır. Eserin kökenine dair bulgular henüz netleşmemiştir. Şimdilik VII. yüzyıla kadar götürülmekle birlikte İslâm öncesi hatta M.Ö 4000’lere, Sümer ve Asur kaynaklarına dayandırıldığı da görülmektedir. Arap, Fars ve Türk edebiyatı sahasında farklı şairler tarafından kaleme alınan Leylâ vü Mecnûn eserini zirveye çıkaran Fuzûlî, minyatür, opera, piyes ve sinema gibi çeşitli sanatlara kaynaklık etmiştir.
Eveet.. yorumuna nereden başlayacağımı bilmediğim bir kitap incelemesi ile karşınızdayım...
Aslında kahramanlarımızın adını çokça duydum ama hikayelerine hakim değildim o yüzden ani gelen bir merakla okudum, ve beklediğim gibi bir hikaye değildi doğrusu... Yani şimdi kitap kısa olduğu için zaten duyguya çokça giremiyorsun ama yine de bazı yerlerde dalıp okuduğum oldu.. Açıkçası benim sinirlerimi çokça yıpratan bir hikayesi vardı, özellikle Mecnuna haykırdım artık, yani adam acı çekmeyi seviyor gibi bir şeydi, Leyla'nın en azından bir mücadelesi vardı, onu buldu, birini araç yapıp gönderiyor onları buluştursun diye ama Mecnun, yani bir insan her şeyden acı çekemez... Babası ona gidiyor, 'bak ben öleceğim' diyor 'zamanım az kaldı', fırsat sunuyor 'bak gel benim yerime geç, büyürsün, mal varlığın olur güçlenirsin', ona yok buna yok diyor sonra babası ölünce başını taşlara vurmaya başlıyor 'vah ben niye babamı dinlemedim' diye ayrı acı çekmeye başlıyor... Yani keşke tanıdığım Mecnun sadece duyumlardan bildiğim 'Aşık Mecnun' olarak kalsaydı, okuduğum Mecnun ise 'Acıya aşık' gibime geldi.. Yani bu benim düşüncem, onu anlamaya çalıştım ama çok zorlandım... Kitabın dili fena değildi, eski türkçe'yle yazılmış zaten, bazı kelimeleri anlamakta zorlandım. Ama bunların dışında ünlü olmuş bir aşk hikayesini okumak iyi oldu, sonu çarpıcıydı, üzüldüm gerçekten...
Bildiğimiz Leyla ile Mecnun hikayesi. Kaynağı Arap coğrafya olan Leyla ile Mecnun, öyle geniş yankıları uyandırmıştır ki Fars ve Türk edebiyatlarında hatta Batı edebiyatında birçok şairi etkilemiştir.
Birçok şair tarafından mesnevi tarzında kaleme alınan Leyla ile Mecnun, hak ettiği zirve noktasını Fuzuli'de yakalamıştır.
Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'ununda diğerlerinde olduğu gibi ilahi aşka çok girmiyor.
Leyla ile aynı mektebe giden Kays, Leyla ile orada tanışıyor. İlk birbirlerini gördükleri andan beri sırılsıklam aşık olan çift, daha sonra çıkan dedikodular üzerine Leylâ'nın babası Leylâ'yı mektepten alıyor. Bunun üzerine Kays'ın divane olmaya başlamasıyla ismini Mecnun koyuyorlar.
Mecnun'un bu halini gören babası tek oğlu olduğu için bir çözüm üretmeye çalışıyor. Leylâ'nın kabilesine giderek Leylâ'yı istiyor. Leylâ'nın babası Leylâ'nın yaşının küçük olduğunu ve çeyizinin olmadığını söyleyerek nazikçe reddediyor. Sonrasında ise asıl nedenini söylüyor ; Divane olmuş birisine kızımı verirsem insanlar ne der ne söyler diye selzenişte bulunuyor.
Mecnun Leylâ'nın mezarının başında öldükten sonra kemiklerini Leylâ'nın mezarının yanına gömüyorlar.
Fuzuli'nin kaleminden Leyla ile Mecnun epey keyifliydi, tavsiye ederim..
Klasik edebiyatımızın şaheserlerinden biri. Zamanının en etkili, en bilinen eseri. Yalnızca yazıldığı yerde ve dilde değil. Anadolu' dan, Balkanlar' dan Asya' nın içlerine, Hindistan' a kadar, Türkçe konuşulan ve konuşulmayan çok geniş bir coğrafyada efsaneleşmiş bir eser. Gördüğü itibarı sonuna kadar hak ediyor. Ayrıca zamanını da aşıp, yüzyıllar sonra, günümüzde de öneminden ve değerinden hiçbir şey kaybetmemiş muazzam bir mesnevi. Yazıldığı günden bugüne üzerine yüzlerce şerh ve nazire yazılmış. Pek çok akademik çalışmaya konu olmuş. Kim bilir sinema, tiyatro ve başka sanat dalları için kaç uyarlaması yapılmış. Arap edebiyatının anonim bir hikâyesinin bence en güzel ve edebi hâli. Okuduğum kopyada karşılıklı sayfalarda metnin orijinali ve günümüz Türkçesine çevirisi (yine şiir olarak çevirilmiş) yer alıyordu. Çeviri çok iyiydi. Her ikisini de okumak ayrı ayrı çok zevkliydi. Orijinal metindeki üst düzey dil zamanın edebi Türkçesinin doruk noktası olmalı. Akıcı bir ahenkle okuyanı alıp götürüyor. Metin çok derin, ayrıca incelemek üzerine düşünmek gereken manalar içeriyor. Zaten bu tür eserleri tam olarak anlayabilmek için okumak yetmiyor. Vâkıf olabilmek için epey bilgi donanımına sahip olmak ve belli yetkinliğe ulaşmış olmak gerek. Görünen anlamla yetinmeyip, altındaki anlamları çıkartabilmek için üzerinde çalışmak gereken kitaplardan. Ciddi zaman ayırmak lazım. Yine de her kitaplıkta bulunmalı. Mutlaka okunmalı. Hiç değilse lise edebiyat bölümlerinde başlı başına bir ders konusu olmalı