Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kuşlar Yasına Gider - Hasan Ali Toptaş | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kuşlar Yasına Gider Kitap Bilgileri


Yazar: Hasan Ali Toptaş
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 5 dk.
Sayfa Sayısı: 250
Basım Tarihi: 27 Kasım 2020
İlk Yayın Tarihi: Mart 2019
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786051850665
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kuşlar Yasına Gider Kitap Tanıtımı


Pırıl pırıl ışıyan Türkçesiyle Hasan Ali Toptaş,

Kuşlar Yasına Gider'de romancılığına yeni bir boyut katıyor: anlatmıyor, söylemiyor; nefeslendiriyor.



Kadirşinas otlarının mırıltısını, of dememenin ilmini, eldeyken kıymetini bilmenin erdemini, ömürden giden günlerin sabrını okudukça zihnimiz, gönlümüz havalanıyor.



"Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır" sözü yankılanıyor kulaklarımızda.



Kuşlar Yasına Gider; atların koşması kadar doğal, kaleme iç çektirecek kadar merhametli bir roman.



"Toptaş'a yazarlık âdeta bahşedilmiştir."

-ANDREW RIEMER, Sydney Morning Herald-



"Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü."




Kuşlar Yasına Gider Kitaptan Alıntılar


1. "“İnsan dediğin bir tek yapraktır.”"




2. "O da bana baktı gözlerini hiç kırpmadan.
O an,
birbirimize bakışlarımızla sarıldık...."




3. "“Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.”"




4. "Çünkü, diye devam etti babam; hırs atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlar"




5. ""Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.""




6. ""İ𝚗𝚜𝚊𝚗 𝚍𝚎𝚍𝚒ğ𝚒𝚗 𝚋𝚒𝚛 𝚝𝚎𝚔 𝚢𝚊𝚙𝚛𝚊𝚔𝚝ı𝚛.""




7. "Allah’a havale et! En münasip zamanda, en isabetli silleyi Allah’tan başka kim vurabilir?"




8. "“Boş laf ağız kurutur.”"




9. "Bizim kapımız hiç içeriden kilitlenmedi ki..."




10. "O da bana baktı gözlerini hiç kırpmadan. O an, birbirimize bakışlarımızla sarıldık sanki..."




11. "...O da bana baktı gözlerini hiç kırpmadan. O an, birbirimize bakışlarımızla sarıldık sanki."




12. "...
“Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.”"




13. "Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır."




14. "Bazı canlıları yara öldürmüyor muhatapsız kalmak öldürüyor."




15. "“ Cahildim dünyanın rengine kandım “ diyen Neşet Ertaş’ın taşkınlığını ölçüsünde, ölçüsünü taşkınlığında bulan o güzel sesi çalındı kulağıma."





Kuşlar Yasına Gider Kitap İncelemeleri


UYARI !!!
Öncelikle bu kitap çok sigara yaktırır söylemeliyim. Sigarayı bırakmış veya bırakma düşünceniz varsa hemen elinizden sakince bırakın bu kitabı okumanın hiç zamanı değil.

O kadar çok yaktı ki kahramanımız sigarayı eminim okuyan bir çok kişide onla birlikte yakmıştır.
Zaten bu sigara böyle bir şey kelebek etkisi misali biri yaktımı sende yakmadan duramıyorsun
Her neyse kitaba gelecek olursak okuduğum her sayfa da bana Erdem Bayezid in
Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz!
Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler!
Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz!

Mısraları çınladı kulağımda
Hasan Ali Toptaş ın uslübu dili bu kadar güzel kullanışı bunları anlatmama bile gerek yok zaten o kadar çok inceleme yazılmış ki bu konuları anlatan. Onun için kitabın konusuna gelecek olursam
Aziz Bey'in eşinin ona bakması inceliği sevgisi oğullarının sabrı yanında olmaları bana aceba hala kaldı mı böyle insanlar dedirtti
Sorsak tabi herkes babasına eşine bakarım der ama hangimiz bayramlarda tatile gitmek yerine ailemizle vakit geçiriyoruz ki?
Bitmeyen işlerimizden kafamızı kaldırıp annemiz babamız nasıl diye hatrını sorabiliyoruz?
Biraz da insanın kendisiyle iç hesaplaşması gibi geldi bana bu kitap

Yazarımız ne kadar ince naif bir anlatımda anlatsa da tokat gibi vurdu yüzüme eksiklerimizi en azından ben böyle hissettim





'ın okuduğum ilk kitabı. Gençliğinde geçimini şoförlük yaparak kazanan Aziz'in hayatı, oğlunun anlatımıyla yansıtılmış kitaba. Aziz şoförlük yaptığı için ailesi ile uzun ayrılıklar yaşamıştır. Bu uzaklaşmalar yaşandığı dönemde ailede büyük sıkıntılar yaşanmasına sebep olmuştur. Hatta araçlara o kadar düşkündür ki seyehat ettiği sıralarda vefat eden oğlunun cenaze merasimine katılamamıştır. Tır şoförlüğü yaptığı sırada Arabistan da yapmış olduğu elzem kaza sonucunda sıkışan kabinde bacağının birini kaybetmek zorunda kalmıştır. Yaşadığı acı günlerden sonra Memleketi Denizli'ye döner. Kullanmış olduğu protez bacaklar bir türlü uyum sağlamaz. Bu sefer yolu diğer oğlunun yaşadığı Ankara'ya düşer. Burada da fazla barınamaz. Yaşadığı olaylar insanların birbirlerine ne kadar yabancı olduğunu gösterir. Karda patinaj çeken araba günümüzde bunun en güzel örneği olabilir. Memleketi Denizli'ye döner. Kitap bu olaylar ile başlayıp devam ediyor.
Kitapta çekirdek aile tablosuna önem verilmiş. Aile bireylerinin birbirine duyduğu önem satır satır yansıtılmış. Oğlanın babaya, babanın oğlana, göstermiş olduğu sevgi, şefkat, yardımcı olma duygusu yansıtılmış. Sorunlar aile ortamı içinde çözülmeye çalışılmış. Geçmişte yapılan hatalar son nefesinde karşısına çıkıp vicdan sesinin dinlenmesine sebep olmuş. Kavgasız, gürültüsüz, entrikasız çok doğal olan bir aile yaşamını kaleme almış, yazar bu kitabı yazıp çizmemiş, direkt olarak yaşamış olduğumuz hayattan nefes vermiş. Keyifli okumalar dilerim...




Bana teessüf olsun ki bu yaşıma kadar hiç Hasan Ali Toptaş okumamıştım. Ve 2016'da okuduğum en etkileyici romanı yılın son gününe saklamışım. Kuşlar Yasına Gider'i okudum ve çok beğendim. 

İlk olarak kitap kültürüne çok güvendiğim bir dostum mutlaka oku deyince dikkatimi çekmişti. Sonra Hürriyet'te 2016'nın en iyi beş kitabından biri denilince hemen alıverdim.

Bu referanslar yüzünden beklentim çok yüksekti. Bu bir eser için ciddi bir handikaptır aslında. Ancak başlangıcından itibaren roman beni de adeta içine çekiverdi.

Harikulade bir Türkçe; Türkçe'ye aşık edebilecek kadar duru ve yalın. Su gibi akıp giden bir yol türküsü gibi adeta. Ve bütün karakterler çok içten, çok bizden... Öyle ki, kitabın konusunu yazsam, gayet sıradan bir konuymuş gibi gelebilir.

Ancak Toptaş, bu sıradan ve bence evrensel bir konuyu yerel motifleri kullanarak o kadar güzel anlatmış ki, sanki okur olarak biz de Ankara'nın o karlı sokaklarında Aziz amcayı arıyor; Denizli yollarında yolculuk edip, Gömü'de yavaşlıyor; o köy evinin odasında akrabalarla beraber çay içiyor; hastane koridorlarında tahlil için koşuşturuyoruz...

Kitapta geçen onlarca türküden birinde der ki, on sene sakladım verdiğin saçı... Burada da senelerce saklanan, dile gelemeyen o sevgiler var işte...




Hiç ölümü beklediğiniz oldu mu? Ya da en sevdiklerinizden olanların gün gün eridiğini, santim santim küçüldüğünü, artık daha az yer kapladığını; ölüm denilen gerçeğin son düzlüğünde, her şeyin ve herkesin nasıl çaresiz kalacağını hissedip yaşadınız mı? Eliniz kolunuz bağlandı mı hiç sizin? Durdurabildiniz mi zamanı? Durabildiniz mi karşısında?

Hasan Ali Toptaş'ın her sayfasında vicdan, merhamet kokuyor. Bu adamın eleştirisinde hakaretinde bile naiflik var.

Anadolu'da bir seyahate çıkarsınız ve yolda kasabalar, köyler görürsünüz. "Bu insanlar burada ne yapıyor, nasıl yaşıyor?" sorusu gelir aklınıza. Bu kitapta cevabı var.

Bu kitapta hepimizin yüzleşeceği veya yüzleştiği ölümün bilinmezliğinin ürkütücü gerçeği var.

Bu kitapta mükemmel bir Türkçe var.

Bu kitapta harika türküler var. Eğer türkü seviyorsanız, kitabın içerisinde geçen türküleri Spotify uygulamasında "Kuşlar Yasına Gider" adlı dosyada derlenmiş halini bulabilirsiniz.

Yazar işleyişi gerçekten mükemmel bir Türkçe ile yapıyor, haliyle her an sizi içerisine çekiyor; fakat kitap konu olarak ağır ve durağan olduğundan zaman zaman sıkılabilirsiniz; şahsen ben çok sevdim.

Bu kitap bir film olsaydı, kesinlikle Nuri Bilge Ceylan filmi olurdu. NBG filmlerini bir kez de olsa izlemiş birisi ne demek istediğimi anlayacaktır.

İşlediği konu itibarı ile gerçeklik dolu bir roman.

İyi okumalar dilerim :)




Hasan Ali Toptaş…
Şu herkesin okumaya karar vermeden önce iki defa düşünmek zorunda kaldığı yazar,
Şu çoğu kişinin okumaktan imtina ettiği o tacizci(iddialara göre) yazar,
E sonuçta okuduğumuz takdirde “Elalem ne der?” değil mi?
Şunu der, “Aaa Halil Tacizci yazarın kitabını okuyor, ne kadar ayıp…”
Valla arkadaşlar yaptığı şeyi desteklemiyor ve çok kötü olduğu gerçeğini de kabul ediyorum ama kalemini bir merak ettim yani hepsi bu.
Neyse, magazinsel bilgiyi bırakıp kitabın zihnimde bıraktığı tada yöneleyim.
Bir baba ve oğul kitabı desem kimse itiraz etmez herhalde değil mi? Etmez edemez. Çünkü ne münasebet bir tacizcinin kitabını okumak… Kimse okumaz tabi. Okumamalı. Tacizci sonuçta. Ama okudum ben. Merakıma yenik düştüm.
Büyüklerimiz hep demiştir oysa, “İnsan ya meraktan ölür ya da…”
Neyse, sansür uyguladım kendime, kendi hür irademle kendime sansür uyguladım, çünkü adabı muaşeret kuralı diye bir şey var kardeşim. Ben özgürce fikrimi yazacağım diye kimse erkeğin cinsel organını zart diye okumak zorunda değil.
Sizler tarafından Sorara gibi recmeldilmeyeceksem şey, ben üslübunu beğendim galiba .
Sizler tarafından çarmıha gerilmeyeceksem ben kitabı severek okudum galiba.
Sizler tarafından zincire vurulmuş Prometheus gibi yalnız bırakılmayacaksam, “Adam yapmış bu sporu ya”.
Ama durun toparlıyorum. Ben baba-oğul olayını pek içselleştiremedim. Nedeni ne diye soracak olursanız o da ben de kalsın. Her şey her yerde söylenmez.

Not: Toplumun duygularını, düşüncelerini, davranışlarını şekillendirebilecek böylesi iyi yazarların böylesi kötü davranışlar sergilemesi üzücü bu durum.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: