Kuru Kız Kitap Bilgileri
Yazar: Ayfer Tunç
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 7 dk.
Sayfa Sayısı: 216
Basım Tarihi: 7 Nisan 2023
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750760099
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Kuru Kız Kitap Tanıtımı
Ushuaia, Arjantin’in Tierra Del Fiego – Ateş Toprakları eyaletinin başkentidir. Dünyanın sonundaki şehirdir. Ushuaia’nın güneyinde sadece askerî üslerde insan varlığı bulunur. Antarktika’ya yakınlığı nedeniyle iklimi bir hayli serttir. 2013 sayımına göre nüfusu 60 bin olan Ushuaia’da bugün 70 bin kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Son yıllarda turizmin gözde yerlerinden biri haline gelen şehirde, Dünyanın Sonu Müzesi, Dünyanın Sonu Deniz Feneri, Dünyanın Sonu Postanesi ve Dünyanın Sonu adını taşıyan pek çok otel, motel, restoran, kafe gibi çeşitli işletmeler bulunur. Antarktika yolculuklarının çıkış noktasıdır. Ushuaia’da isteyenlerin pasaportlarına “Fin Del Mundo – Dünyanın Sonu” damgası vurulur. Kimi turistler buna beş peso kimileri de on beş dolar ödediklerini söylerler. İkisi de doğrudur, damganın gerçek fiyatı belirsizdir.
Dünya bir şaka olmalıdır ayrıca.
Ayfer Tunç, okurlarını taşranın karanlığından alıp dünyanın bir ucuna götürüyor. Şimdilik daha ötesi yok.
Kuru Kız, tüm zamanların mağdurları üzerine, yenilikçi, ezber bozan bir roman.
Kuru Kız Kitaptan Alıntılar
1. "~
Hangisi daha şanslıydı karar veremedi.
Aşkı hiç bulamamış, bulamadığı için ne yitirmiş olduğunu bilmeyen mi?
Aşkı bulup doyamadan yitiren mi?
~"
2. "“Kimseye nasıl hayat istersin diye sorulmuyordu.
Ama hayat böyle bir şeydi, başına gelen, kuramadığın, yapamadığın…”"
3. "Gitmek zor değil dedi, kalmak imkânsız.
Ya dönüş?"
4. "Adil olmak için iyi olmaya gerek yoktu ama iyi olmak için adil olmak şart gibi..."
5. "Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi..."
6. "Yaşanan her şey zamanla soluyordu. Öyle bir soluyordu ki belli belirsiz bir iz bırakıyordu arkasında."
7. "“Ölümün yaşı yoktu çünkü…”"
8. "Hayatı çok yavaştı ve çok yavaş geçmesi yaşayacağı yılların azaldığı gerçeğini değiştirmiyordu."
9. "iyilikle kötülüğün nerede başlayıp bittiği konusunda kafası hep karışıktı."
10. ""
Hayat böyle bir şeydi, başına gelen, kuramadığın, yapamadığın.
Kimseye nasıl bir hayat istersin diye sorulmuyordu...
"""
11. "Gitmek zor değil...kalmak imkansız."
12. "“Dönmek için dönüşünü bekleyecek biri gerekliydi insana, bir canlı, bir kedi bile olabilirdi, bir kanarya ya da hoş geldin diyecek bir muhabbet kuşu…”"
13. "Herkes ne çok yalan söylüyordu. Sürekli yalan söylüyorlardı. Karılarına, kocalarına, çocuklarına, akrabalarına, komşularına, patronlarına, çalışanlarına..."
14. "Umutları vardı, evlenmekle ilişkisi olmayan,...dünyanın tadını tatmaya ilişkin umutlar."
15. "Dönmek için dönüşünü bekleyecek biri gerek..."
Kuru Kız Kitap İncelemeleri
Ayfer Tunç / kuru Kız
Dünyanın gaddar insanoğlu tarafından zehirlendiği, metrolarla gökdelenlerle işgal ettiği, dünyanın içini çürüttüğü, zamanın durup dinlenmeden peşinden hayatı da sürüklediği bu çağda Kuru kız tüm bu hengamenin ortasında yavaşça yaşıyordu. Önce annesini, sonra babasını sonra da erkek kardeşini kaybetti. Kimsesiz, bir başına mahalle baskısının, hırsızlar dünyasının, ketenperecilerin ortasında yaşamaya direndi Kuru Kız. Bir şeyi bilip bilmezden gelerek yaşayan vurdumduymaz, cahil, kötücül bir toplum ortasında yaşama savaşı veren Kuru Kız geçkin diye alay edilen yaşıyla, evlenmediği hor görülmesiyle, fiziksel durumunun toplumun uydurduğu kadın formuna uymamasıyla ötekileştirilen, aklı kıt diye yaftalanan ama tüm bu zorbalıklara direnen aklını gücünü kullanıp hayallerine adım adım koşan bir Kuru Kız. Varoş, feodal, yobaz bir mahalleden dünyanın sonundaki şehir Ushuaia’ya uzanan bir çağdaş klasik..
Sürüklenmekte olduğunuz bur karanlık toplumun ortasında dünyaları çok küçük vizyonları sığ ve çürümüş bu kalabalığın ortasında kendisi olmaya çalışan bir kadın erkek ya da bireyin ne tür zorluklara göğüs gerdiğini işleyen Ayfer Tunç Kuru Kız romanı ile varoşların karanlığından sıyrılıp dünyanın kollarında medeniyete sarılmayı ustalıkla işliyor. Tersten başlattığı romanı ilmek ilmek işleyip Kuru Kız’ın karakter gelişimini vurgulayan yazar toplumsal eleştirilerini de gizlemeden suratımıza çarpıyor. Kitabın sonunda içimde şu cümle belirdi : Yaşasın toplumun çürümüş normlarına boyun eğmeyen tüm Kuru Kızlar..
Çerez kitaplardan. Bir iki açışta bitirmelik. Seviyorum
un kalemini. Kuru kızı çok sevdim. Kitaptan değil baş karakterden bahsediyorum. Adı yok karakterimizin.
da ki Acibe’yi anımsattı bana. Birilerinin kendinden aciz olduğunu hissetmeye dünden hevesli insanların, o aciz bulduklarını hor görüp küçümserken nasıl zevke geldiklerini okuduk. Bu hikayede olan çevre o kadar tanıdık ki bu beni üzdü aslında. Fesatlık , küçümseme , kendinden aşağı görme ve aşağı gördüğün için onun üzerinde istediğin hakka sahip olduğunu zannetme gibi hastalıklı düşünceleri olan insanlar neden bu kadar çok ? Yahu sen bir kapasitenin farkına varsana da demedi hiç birine kuru kız. Hoş sonunda demiş oldu ama kırk yıl da susulmaz. Ben resmen hınçlandım. O kendini bilmezlerin hadsizliği çok güzel verilmiş kitapta. Gözüm seğirdi. Sağ solda da o kadar çoklar ki. Ben senden güçlüyümcüler , benim dediğimi yapacaksıncılar, senin aklın ermez beni dinleyeceksinciler. Nasıl tahammül ettin kuru kız? Etrafta olan bu tiplere nasıl dayandın ? Gerçi sonunda bir had bildirme durumu da olmadı değil. Karamsar kitaplar ruhumu darlar genelde. Bu kitap için de şen şakrak denemez tabii ki ama sonunda bir zafer kazanmışlık hissi aldım ya o yetti bana. Hedeflerine ulaşamadı ya çıkarları peşine düşenler , bende bundan keyif aldım. Birde zincirlerini kıran ve gözünü karartıp yola çıkan kuru kızın bu tutumundan. İnsanın gücü içinde. Yeterki çürükler içinden sıyrılıp çürümemeyi tercih etsin.
Cesaret öyküsüydü okuduğum ve etkileyici bir karakterdi "Kuru Kız".
Öyle ki hayran kaldım. Oyununu kuralına göre oynamasına,mış gibi yapmasına,çevresine karşı ördüğü duvarının içinde yitirdiklerini kazanmak,öz benliğini bulmak için bilgiyle kendini donatmasına ve tekniği çevresinde ki küçük dünyası olan insanlara inat sonuna kadar kullanmasını büyük keyifle okudum.
Sorumlulukları çok büyüktü çocukluğundan beri.Kendisi gibi olamamanın ve kendisi gibi yaşayamanın verdiği eksikliği hep yaşadı hayatı boyunca.
Hayatına kendisi değil, ailesi yön verdiği için onlara bağlı yaşayan bir kızın hayatının ilerleyen zamanlarında gösterdiği büyük cesaret muazzamdı.
Ve karakterin hareket noktası ile vardığı yer arasında ki uçurum olağanüstü,takdir edilesiydi.
Bu durum bir kadının içindeki gücünün ne kadar büyük olduğuna,azmine ve güçlülüğüne çok büyük örnek bence...
Anlatım şeklinin harika olduğunu kurgunun olağanüstü,verilmesi gereken mesajların da çok net olduğunu düşünüyorum.
Özellikle içindeki gücü keşfetmek isteyen kadınların okuması gerektiğini düşünüyorum.
Tek sevmediğim nokta kısa kısa cümlelerin olmasıydı.Belki de ben uzun paragraflar okumaya alıştım kimbilir.
Yazarımızın bir röportajında ki sözü ile bitirmeyi uygun görüyorum.
Diyor ki Sayın Tunç " Dünya hassas kalpler için cehennemse,dünya cesur kalpler için cennet ve aynı zamanda iyi bir şaka olabilir."
Kitapla Kalın,sevgiler.
“Hayatı küçüktü, dardı ama kendi elindeydi. İçli dışlı olunca insanlar hayatını elinden alıyorlardı. O zamandan beri uzak durmaya çalışıyordu insanlardan.”
Toplumun, insanların, boş konuşma ve herkesin hayatına karışabilmesi, dayatmaları, geçim derdi ve çıkarlar üzerine kurulan komşuluk samimiyetleri gibi bir çok mahalle kültürüne eleştirel bir bakışla kaleme alınmış okuyucuyu hemen içine çekip bir solukta okunan çok beğendiğim bir eser.
Kuru kız’ın dramatik hikayesi bize hemen onu sevdiriyor. Bir yandan ailesindeki kayıplar diğer yandan ailesi için kendini hep geri plana atması bir gün yalnız kaldığında hayatının akıp geçtiği gerçeğini ona gösteriyor. Ancak hayatta tek başına kaldığında sonunda kendi olduğunu ve artık sıranın sadece kendi yapmak istediklerine geldiğini anladığında içinde hüzünle birlikte bir heyecan da açığa çıkıyor ve sonunda kendi için bir yola çıkıyor.
Kuru kız her zaman önemsiz, silik olduğu için adından hiç bahsedilmiyor hayatı da kendi de kuru bir kız olarak geçiyor.
Kitap kuru kızın hayalini gerçekleştirdiği yerden başlıyor ve bize de hiçbir şey için geç olmadığını, insanın isterse hayallerinin peşinden gidebileceğini ve insanların ne dediğini asla kendimizden daha çok önemsemememizi hatta ailemiz bile olsa kendimizi de unutmamamız gerektiğini hatırlatıyor.
Ben büyük bir keyifle okudum size de keyifli okumalar :)
Ayfer Tunç günümüz yazarlarından sevdiğim bir kalem. Özellikle Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi eserlerini çok severek okudum.
Bu kitabın ismi bize kız kurusu tabirini çağrıştırıyor. "Evde kalmış" kadınlar için toplumda söylenen ve bence aşırı saçma bir tabir. Ama maalesef ki toplumumuzda böyle saçma sapan şeyler epey fazla. Üstelik evlenmemiş bir erkeğe, erkek kurusu denmezken bu kadın olunca sanki bir kusuru varmış da kimse onunla evlenmiyormuş gibi lanse edilmesi de cabası. Neyse buralara girersem çıkamam o yüzden kendimi frenliyorum. Evet isim bu şekilde ve kitaptaki karakterin hayatıyla birebir örtüşüyor çünkü gerçekten kupkuru bir hayat.
Bir adı yok. Herhangi bir kimliği yok gibi. Yazar bu şekilde toplumda bu şekilde yaşayan milyonlarca insanı anlatmış diye düşünüyorum.
Kuru kız tüm dayatmalara karşı bir karakter. Mutsuz. Hayatın zorluklarıyla mücadele eden biri ve çevresindeki insanlar da düşene bir tekme misali her anlamda hırpalıyorlar. Ama umut var mı? Elbette.
Ayfer Tunç'un en az sevdiğim eserlerinden biri oldu maalesef. Sevdiğim bazı kısımları oldu tabi okurken sürekli bir dalgalandım. Şu an iyi gidiyor, yok ya sıkıldım, hadi biraz toparladı gibi gibi derken bitti eser.
Belki de karakterin iç dünyası gibiydi okumam. Bilemiyorum. Ancak eksik kalan bir şeyler vardı tam k hissiyatı alamadım belki doğru zamanda okumadım emin değilim.
Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum