Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kurtlar İmparatorluğu - Jean-Christophe Grangé | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kurtlar İmparatorluğu Kitap Bilgileri


Yazar: Jean-Christophe Grangé
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 28 dk.
Sayfa Sayısı: 405
Basım Tarihi: 2020
İlk Yayın Tarihi: 2003
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Fransızca
ISBN: 9789759915186
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kurtlar İmparatorluğu Kitap Tanıtımı


Kurtlar İmparatorluğunda Fransa ile Türkiye arasında gerilimli bir hat kuruluyor. Jean-Christophe Grangé, her zamanki gibi etkileyici bir atmosfer yaratıyor, kahramanlarına inandırıcı roller biçiyor ve okuyucuyu soluksuz bırakacak bir serüvene tanık ediyor. Seri cinayetler, uyuşturucu kaçakçılığı, Strasbourg-Saint-Denisdeki küçük Türkiye, Fransız polisindeki iç hesaplaşmalar, tıbbın karanlık amaçlara alet edilmesi... Okuyucu kendini böyle gerilimli bir dünyanın içinde buluyor. Heyecan dozu son sayfaya kadar hiç düşmeyen bir roman.




Kurtlar İmparatorluğu Kitaptan Alıntılar


1. ""Beyin, hâlâ dünyadaki en tehlikeli silah. ""




2. "Deliriyorum. Her geçen gün biraz daha deliriyorum."




3. "Kendi öz kişiliği bile kendine yabancılaşmıştı."




4. ""Beyin, hâlâ dünyadaki en tehlikeli silah.""




5. "Gökyüzünde yaz mevsiminin berraklığı vardı, ancak hava soğuk, ağaçlar yapraksızdı."




6. "Kötülüğün ne olduğunu bilmeden nasıl kötülükle mücadele edebilirsin?"




7. "Aslında kafasının bulanıklığı asla dağılmıyor, asla tam olarak düzelmiyordu. Hep bir iz, daima bir korku kalıntısı vardı"




8. "Kendini yorgun, bitkin ve içi boşalmış hissediyordu."




9. "Bir erkeğin, bir kadını kendine örnek alması Türkiye'de pek sık rastlanan bir şey olmasa gerek."




10. "Onun kolları arasında hep bir nehirdeymiş gibi hissetmişti kendini. Akıcı, esnek, sevecen bir güç. Gece, gündüz hep hafifçe okşamıştı onu, tıpkı suyun altındaki otları okşayan dalgalar gibi, ama asla sevgiyi şefkati yok etmeden."




11. "Bir erkeğin, bir kadını kendine örnek alması Türkiye'de pek sık rastlanan bir şey olmasa gerek."




12. "“ Beyin, hâlâ dünyadaki en tehlikeli silah. “"




13. "“ Bu çocuğun içinde insanın yüreğine heyecan veren bir kadın saklıydı. “"




14. "“ Müzik ruhun gıdasıdır dostum. “"




15. "“ Küçük askeri oynuyorsun, ama bir piyondan başka bir şey değilsin. “"





Kurtlar İmparatorluğu Kitap İncelemeleri


Roman iki ayrı hikaye ile başlıyor. İlk hikayede Fransa'nın Türk mahallesinde yüzleri tanınmayacak şekilde parçalanan kadın cesetleri bulunmaya başlar. Olayı araştırmak için dedektif Paul görevlendirilir. Ancak Paul bu zor görev için geçmişi zorbalıklarla dolu emekli dedektif Jean Louis Schiffer' den yardım ister. Dedektifler olayı araştırdıkça ülkücü mafyanın asıl hedef zannettikleri kadınları yanlışlıkla öldürdüklerini anlarlar.
İkinci hikayemizde ise yüksek makam sahibi birinin karısı olan Anna hafızasını kaybetmiştir. Tüm çevresi ona geçirdiği bir kaza sonrası hafızasını kaybettiğini söylemektedir. Ancak Anna için ters giden bir şeyler vardır. Kocasının yüzünü değiştirdiğini ve kendisine oyun oynadığını düşünmeye başlar. Ancak bir gün aynada kendi yüzünde küçük ameliyat izlerine rastlar. Hemen eşinden ve çevresindeki bir sürü polisten kaçarak eşinin psikolog arkadaşına sığınır. Zamanla kendisinin yüzünün değiştirildiğini ve hafızasının silindiğini öğrenir. Peki ama gerçekte Anna kimdir? Anna artık bu sorunun peşine düşecektir.
Romanı çok fazla anlatmadan son sözümü söyleyeyim. Ülkücü camianın içinde olan ya da sempati duyanları bir parça rahatsız etme ihtimali olsa da gerilim severlerin romanı seveceğini düşünüyorum. Hele de olaylar Fransa ve Türkiye ekseninde geçiyorsa. Üstelik romandaki heyecan sürekli yüksek, romanın dili bu kadar akıcıysa ve okuru yormuyorsa elbette okunmalı…




Jean'ın okuduğum ilk kitabı. Daha önce diğer kitaplarından okuduğum alıntılar sayesinde ne kadar güçlü bir kalemi olduğunu anlamıştım. Kitabın en önemli karakteri Anna Heymes..Kocası bir polis. Kitabın içinde çok bölüm var ama ben iki bölüm olarak ayırdım..İlk bölüm Anna Heymes . Kocasının adı Laurent Heymes. Kadın bir çikolata dükkanında çalışıyor. Kadının bellek kaybı sorunu var . Kocasının yüzünü bile hatırlamakta zorluk çekiyor. Kocası bunun üzerine karısını arkadaşı Dr.Eric Ackermann'a götürüyor. Nörolog beyin konusunda uzman. Bellek silme,beyinde yeni olgular yaratma konusunda baya başarılı. İkinci bölümde yüzbaşı Paul , Türk mahallesinde yaşanan 3 kadın cinayetini araştırıyor. Bir seri katil izinde. Türk mahallesinde çok fazla bilgi sahibi olan kafadan çatlak ortağı Jean Louis Schiffer . Onunla beraber katilin peşine takılıyor Paul. Diğer karakterler ; terör şubeden Laurent'in arkadaşı Phillippe Charlier ( kitabı okuyanlar kim olduğunu öğrenecek :) , Anna'ya yardım eden Psikiyatr Mathilde, İsmail Kutsi ve Azer . Kitap Fransız sokaklarından başlayıp, Nemrut Dağı'na uzanıyor. Bazı konular şüpheli olsa da yazar çok büyük bir araştırma yapmış bu kitap için baya bir uğraşmış. Özellikle sağlık konusundaki bilgiler muazzam..Turan ülküsünü bile kitabına aktarmış. Kaynak biraz bu konuda yanıltsa bile . Heyecan kitabın başından sonuna kadar devam ediyor. Parçaları birleştirmek biraz zor olsa da kitap ilerledikçe tamamen şekilleniyor. Kitapta bazı bölümlere katılmasam da genel olarak beğendim :) okumanızı tavsiye ederim.




Yazarın şu ana kadar okuduğum en güzel kitabıydı. Belki de olaylar Türklerle bağlantılı olduğu içindir.
Fransa'da küçük Türkiye olarak adlandırılan bölgede yaşanan kadın cinayetleri üzerine başlayan soruşturma üzerine ilerliyor. Kadınların profilleri birbirine benzer olunca inceleme farklı boyutlara gidiyor.
Genelde yazarın betimlemelerini sevmesem de kültür ve bilgi birikimine hayranimdir. Bu kitapta da Ülkemizi ve Türk insanını öyle bir analiz etmiş ki bu yazıları ancak bir Türk yazmıştır diyor insan. Türk karakterler, İstanbul, Gaziantep, Adana, Adıyaman... 80 lerde yaşanan sağ sol olayları ardından yaşanan darbe. Avrupa'daki Türkleri analizi.
Örnek bir paragraf paylaşıyorum.

Sayfa 183
- buradaki Türkler çalışmayı sevmez sadece kendi çıkarlarını düşünürler. İtaatkar değil kayıtsızdırlar. Kurallara uymazlar kendi kuralları vardır. Dilimizi öğrenme gereği bile duymazlar. Çok para kazanmak ve olabildiğince kısa sürede ülkelerine dönmek için buradadırlar. Şiarları her şeyi almak geride hiçbir şeyi bırakmamaktır.

Elbette hepsi için böyle söylenemez. Fakat dil ve kural tanımamazlık neredeyse %90 kesim için geçerlidir. Bunu ülkemizdeki sosyal medyada kullanılan dili takip ederek de anlayabiliriz.

Kitabın film uyarlaması da varmış. İlk işim onu izlemek alacak




Kurtlar İmparatorluğu/Jean-Christophe Grange/Doğan Kitap/405 Sayfa.
Kitap Paris'te askeri koruma altındaki bir hastanede, bir Nöroloğun yüz tanıma deneyi yaptığı Anna ile başlıyor ve daha başlarken ilginizi çekiyor, birkaç sayfa sonra tamanen bağlantısız görünen polis yüzbaşısı Paul ile devam ediyor. Sırasıyla Anna ve Paul ile ilgili bölümler yer alırken, yeni karakterlerin de eklenmesiyle, aslında birinin gerçek kimliği de anlaşılıyor. Türkiye'de başlayıp, Paris'te biten bir uyuşyurucu kaçakçılığı, en ince ayrıntısına kadar eğitim alıp farklı amaçlarda kullanılan bozkurtlar (Türkeş yanlıları-kitabın sonunda Bozkurt adı altında farklı amaç güdüp köyüye kullandıkları ufak bir yerde belirtilmiş), suçsuz yere öldürülen Paris'teki kaçak Türk işçi kadınlar, intikam almak için bir yola girip hayatta kalmak adına estetik operasyon ile tümüyle kendini değiştiren ancak şahit olduğu cinayet sonrası belleğini yitirip, Fransız bir örgütün eline düşüp bellek yapılandırmasıyla tamamen farklı bir hayatı olduğunu düşünen genç bir kadın Sema, kendini Bozkurt sanan katil ruhlu piskopat Azer, Anna'nın yardım istemesiyle kendini bir kaosun ortasında bulan psikiyatr Mathilde, Anna'nın polis sandığı eşi Laurent, hayatını bellek üzerine adamış nörolog Eric, Paul'un yardım istediği ve mükemmel bir yardımcı gibi görünen emekli polis Rakam. Karakterler, mekânlar, hatta cadde ve sokaklar bile o denli başarılı anlatılmış ki, hepsini görmüş kadar oluyorsunuz. Zaman zaman sıkıcı gelebiliyor, çünkü tam olayın çözülmesini beklerken diğer bölümde takılıyorsunuz. Ama anlatım tarzı ve kurgusu çok başarılı bir kitaptı.




Jean-Christophe Grangé tüm eserlerine henüz okumadan 'bu harikadır' gözüyle baktığım az sayıdaki yazarlardan biridir. Kütüphanede yine ismini görür görmez hemen aldığım ve öncesinde hiçbir bilgimin olmadığı bir kitaptı.

Kitabın konusuna gelince genç polis yüzbaşısı olan Paul'un, Fransa'da bulunan bir Türk mahallesinde sebebi ve kimin yaptığı bilinmeyen üç cinayetin peşine düşer. İlk başta tamamen bir seri katilin sebep olduğunu düşündüğü, bu aynı mahalledeki cinayetler sandığından başka bir gizi barındırmaktadır. Yanına yardımcı olarak aldığı emekli polis Schiffer ile bu cinayetlerin sebebini çözmeye çalışırlar. Öte taraftan Anna Heymes; son 6 aydır yaşadığı aşırı unutkanlık problemleri, halüsinasyonlar, ve en büyük problemi olan: Bazı yüzleri tanıyamama ve tanımadığı yüzleri ise bir yerlerden tanıdık olarak hissetme sorunları ile karşılaşmakta ve bunun sebebini irdelemeye çalışmaktadır.

Paul, emekli polis Schiffer, Bozkurtlar, tıbbın karanlık tarafları, uyuşturucu ve yalandan bir hayat...

Kitap Türkleri ele alarak bir şaheser ortaya koymuş. Kitap konusunu tam olarak yazmak içimden gelmedi çünkü konuyu irdeledikçe kitabın tamamını anlatmak gerekiyor. Tamamen ayrı görünen iki ayrı hikaye tam olarak bir bütün olarak devam etmiş. Asla okumaktan pişman olmayacağınız ve okuyunca da Türkler hakkında böylesine bir bilgi sahipliğine, böyle bir hayal dünyasıne, ve yazarın konuyu bağlama yeteneğine hayran olacaksınız.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: