Kujo Kitap Bilgileri
Yazar: Stephen King
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 15 dk.
Sayfa Sayısı: 256
Basım Tarihi: Eylül 2022
İlk Yayın Tarihi: 1982
Yayınevi: Altın Kitaplar
ISBN: 9789754059830
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kujo Kitap Tanıtımı
Kujo iri cüssesine rağmen uysal, akıllı ve sevilen bir köpektir. O da diğer köpekler gibi insanlara sadakatle bağlıdır. Ne var ki beklenmedik bir biçimde bir yarasa tarafından ısırılır. Artık ne Kujo bildik bir köpektir, ne de hayat bildik bir şekilde devam edecektir.
"Canavarlar asla ölmez."
-Dallas Times Herald-
(Tanıtım Bülteninden)
Kujo Kitaptan Alıntılar
1. "Yeryüzü günahsız ve savunmasızların üstüne çullanan canavarlarla dolu."
2. "Fiyatların günden güne artması insanı korkutuyordu."
3. "Yürekli savaşçılar asla ölmezler, sadece göçüp giderler."
4. "Birbirimizi hem çok iyi tanıyoruz hem de hiç tanımıyoruz."
5. "Yeryüzü günahsız ve savunmasızların üstüne çullanan canavarlarla dolu."
6. "Bu nankör heriflerin gözünde sadakat tuvalet kağıdından farksız."
7. "Yürekli savaşçılar asla ölmezler, yalnızca göçüp giderler."
8. "“Yeryüzünde aklı başında tek kul kalmadı artık.”"
9. "Birbirimizi hem çok iyi tanıyoruz, hem de hiç tanımıyoruz."
10. "Şu ana babalar nedense küçüklerin sözlerine hiç inanmazlar."
11. "“Neden yaptın?”
Niye erkekler hep bu soruyu sorarlar? Neden ille de sebebini öğrenmek isterler? Soruların yanıtını yirminci yüzyılın sonunda yaygın olan erkeklik kavramında aramalıydı. Onların gözünde kadın denilen yaratık, bir yerlerde onarılması gereken bir bozukluk olan bir araba motoru ya da robottu sanki. Kadınları asıl sinirlendirenin, erkekler tarafından birer cinsellik aracı olarak nitelendirmekten çok kendilerine yöneltilen bu saçma sapan sorular olsa gerekti."
12. "Her şey düzelecekti...
Hayır, hiçbir şey düzelmeyecekti."
13. "Fiyatların günden güne artması insanı korkutuyordu."
14. "Yazık ki iyi bir ilişki zamanından önce sona eriyor."
15. "Başından beri ilişkilerinin en coşku verici yanı korku değil miydi sanki?"
Kujo Kitap İncelemeleri
Ah canım Kujo’m…
Maine eyaletine bağlı olan Castle Rock kasabasında, romana konu olan iki aile yaşar. İlk aile reklam ajansında çalışan Vic, ev hanımı Donna ve dört yaşında oğulları Tadder. İkinci ailede ise araba tamircisi Joe, ev hanımı Charity, oğulları Brett ve köpekleri Kujo…
Kujo çok akıllı, arkadaş canlısı ve çocuklarla çok iyi anlaşan dev bir Saint Bernard köpeğidir. Dev cüssesine rağmen tam bir melektir.
Vic ve Donna’nın arabasının arızalanması üzerine araba tamircisi Joe’yu keşfederler ve arabalarını yaptırırlar. Kujo ile oğulları Tad çok iyi anlaşmışlardır.
Evliliklerinde büyük problem olmasına rağmen on günlüğüne iş seyahatine çıkan Vic, karısı Donna ve Tad’ı evde bırakmıştır. Kitabın can alıcı kısmı Donna’nın Tad ile birlikte arabalarını tekrar tamir ettirmek için tamirci Joe’ya gitmesiyle başlar.
Tamirhaneye vardıklarında hayatları eskisi gibi olmayacaktır. Çünkü birkaç gün önce burnu bir yarasa tarafından ısırılan Kujo artık eskisi gibi sevimli ve arkadaş canlısı bir köpek değildir.
Üçüncü Stephen King kitabımın da sonuna geldim. Kitabın başları beni çok sıktı açıkçası. Ama kitabın hemen hemen yarısından sonra aksiyon başladı. Kujo’ya öyle üzüldüm ki. Birkaç ay önce çocukluğumu beraber geçirdiğim köpeğim öldü, kitabın son cümlesini okuduktan sonra da içim kan ağladı desem yeridir. Duygusallığımdan mıdır bilmem ama kitap beni çok etkiledi.
Stephen King' in üçüncü kitabı.. Kujo.
Bu kitabın da gerilim vardı. Öyle ki ilk yirmi sayfasını okurken, seni neden gece okumaya başladım diye söylenip, sabaha erteledim. İlk iki gün böyle geçti. Dolapların içinden her an bir şey çıkabilir gibi tuhaf hislerle başlangıç ettik
Sonunda istediğim gerilim, korku en azından benim için olan haliyle yeterliydi. Sonra başkalaştı kitap aktı konu, çok sevdim bu halini, kitabı okurken, içine dahil oluyorsunuz.. Dur, kaç, orda orda.. gibi ( bu sonlarına doğru ama )
Başlangıç da biraz gerilim, sonra olayın gelişiminin ve sonunun tüm ayrıntıları anlatıldı. Tad'in korku dolu anları var, anne-baba burda çocuklarını yalnız bırakıp gittiler mesela. Bizim burda çocuk uyusun da öyledir ya. Çocuk sevgileri önce terbiye üzerine. Bizde tamamen salt sevgi üstüne sonra terbiye.
Komşuluk ve kardeşlik ilişkileri de garip. Küçücük bir yerde duruyorlar ve kaç gün geçmiş kayıp insanlar merak eden yok. Köyde hayat öyle midir? Saat başı yoklama çekerler. Köyleri bile tuhaf. O kadar insan öldü, bir Allah'ın kulu merak etmedi. Hep kaytarmıştır, bir yolunu bulmuştur. Ondan gecikmiştir. Başına bir hal gelmiştir, diyen olmadı.
Sonra kadın oğlu için canına dişine taktı. Elinden gelenin fazlasını da verdi. Canını koydu ortaya. Hayat umduğu sonu sunmadı ne yazık ki! Baktı artık umduğu yardım gelmeyecek. Çocuk gidiyor elden, dışarda bir canavar bekler durur. Ya çocuğunu kaybedecek ya da kendi ölecek. Kendini attı artık ölüme. Peki buna değdi mi? Kurtarabildi mi oğlunu?
Güzel bir kitaptı, sevdiğim ve merakla okuduğum..
Gerilim okuyamam aslında ama okudum. Okuyabiliyormuşum. Sizlere de tavsiye edebilirim.
Kimseyi öldürmek istememiş, yazgısının ve kuduz hastalığının kurbanı olmuştu.
Kujo, kasabanın güvenilir ve en sevilen Saint Bernard cinsi köpeğidir. Kujo bir gün bir tavşanın peşine takılıp kendisini bir deliğe sıkışmış halde bulur. Bu delikten çıkmak için (bir yandan da tavşanı yakalamak için) büyük bir çaba sarf ederken bir yarasa tarafından ısırılır. Kuduz hastalığına yakalanan Kujo yavaş yavaş benliğini kaybetmeye başlıyor. Zihnini yavaşça kemiren bir hastalık, önceden dostça olan düşüncelerini kontrol edilemez bir biçimde nefret ve cinayet düşüncelerine çevirirken onun aklını ele geçiriyor.
Bu kitabın diğer King eserleri kadar korkunç olmasının sebebi, doğaüstü hiçbir olayın olmaması ve gelişen olayların aslında gerçekleşebilecek türden olaylar olması. Stephen King’in Kujo’yu alkol bağımlılığının en üst seviyesindeyken yazdığı söyleniyor. Kitapta bölümler yok bu nedenle her şey çok akıcı bir şekilde ilerliyor. Bu hikayede en beğendiğim şey ise, kitabın başında söylenen ve alakasız gibi görünen bir şeyi kitabın sonunda çok mantıklı bir şekilde bir yerlere bağlanmasıydı. Kujo’nun durumuna gerçekten üzüldüğümü de söylemeden edemeyeceğim. Sonuçta o kötü bir köpek değildi sadece hastalanmıştı :).
Küçük bir kasabada sıradan insanların yaşamını hiç beklenmedik olaylar gelerek farklı bir pencereye açılmalarını gösteriyor. Eşini aldatan küçük bir çocuğa sahip bir kadın ve aşırı hırçın sevgilisi, kocasından nefret eden bir kadın daha var. Konumuza gelecek olursak 4 yaşındaki küçük oğlu Ted ile şehirden uzakta tamirhanesi olan Joe'nun evine giderken arabasının evinin önünde stop ederek bozulması ile gerilim ve çaresizlik süreci başlayan Vic'in karısı Donna'nın yaşadığı korkunç ve hafızasından silemeyeceği durumlar gerçekleşiyor. Ted'in çok sevdiği dev Saint Bernard köpek Kujo'nun kendilerine saldırması neticesinde arabanın içinde 50°C' ye varan sıcakta mahzur kalmaları şeklinde ıssız yerde kalıyorlar. Köpeğin kuduz olduğunu çok sonra anlamaları geç kaldıklarını hissettiriyor. Sevdiğim yazarlardan olan Wilbur Smith'in ismi aklıma gelmeyen bir kitabında da kuduz vakasından bir insanın ölümünü en ince detaylarına kadar feci şekilde öğrenmem bu kuduz olayında da o kaliteyi yakalayamasa da okunması gereken güzel bir kitap olduğu gerçeğini saklayamaz. Beni esas düşündüren ve kitabı gerçek hayatta buna benzer bir durumla karşı karşıya gelsem ben ne yaparım düşüncesini devamlı unutturmuyor. Başka bir King kitabında buluşmak üzere herkese iyi okumalar.
Gerilimi işlemek bir korku/gerilim romanında en önemli unsurlardan biridir. Halihazırda fazla ürkütücü olan olaylar vardır çoğu korku romanında. Musallat olmalar, ruhani durumlar, ya da yaratıklar... Bir de gerilim yaratmak vardır. Stephen King'in Kujo'da ve birçok diğer kitabında yaptığı da bu.
Gerilim yaratmaktan kastımı Kujo üzerinden açıklayayım; bir kuduz köpeğin saçtığı dehşetin romanı ne kadar geniş çaplı olabilir? İlla ki bir sınırı olacaktır. Bu romanı King'den başkası yazmış olsa "fazla uzatılmış" şeklinde yargılanmaya maruz kalabilirdi. Fakat King bir hikaye anlatırken boşlukları doldurmayı rahatça becerebilen bir yazar. Romanın konusu ve içinde bulundurduğu diğer çatışmalar dolu dolu gerilim içermiyor. Olay örgüsü o kadar güzel düzenlenip o kadar sürükleyici işleniyor ki belli anlarda gerilim en tepeye vuruyor. Dehşete düşmemek elde değil!
Kujo'nun filmini çok küçükken denk gelip biraz izlemiştim, aklımda da çok kalmamış. Sinemaya uyarlanması rahat bir eser, biraz efekt biraz bağırış çağırış ile ortalamanın altı bir uyarlama çıkar ortaya. Ki zaten hatırladığım kadarıyla filmi de öyleydi. Elbette o filmin kitabın içinde barındırdığı anlamı barındırmasını bekleyemezsiniz. Olayların çevresine ışık tutmak King'in kalemi ile mümkün oluyor.
Dürüst oluyorum; Stephen King kaleminden ne çıksa okunur. Bu sadece türün hayranları veya yazarın hayranları için geçerli değil. Stephen King kalemi evrensel niteliğe sahip. Hangi kitabı alırsanız alın, okurken bambaşka hisler besleyeceğinize eminim.