Körlük Kitap Bilgileri
Yazar: José Saramago
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 23 dk.
Sayfa Sayısı: 331
Basım Tarihi: Ocak 2022
İlk Yayın Tarihi: 1995
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Orijinal Dil: Portekizce
ISBN: 9786052980811
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Körlük Kitap Tanıtımı
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago’nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.
Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
Körlük Kitaptan Alıntılar
1. "Öldü, işte o kadar, neden öldüğünün önemi yok, bir insanın neden öldüğünü sormak saçma bir davranış, ölüm nedeni zaman içinde unutulur, yalnızca o tek sözcük kalır, öldü"
2. "Geçecek, göreceksiniz, geçecek.."
3. "•
"Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük."
"Gören körler mi?"
"Gördüğü halde görmeyen körler."
•"
4. "Sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
5. "Sözlerin işe yaramadığı anlar vardır…"
6. "Asıl körlük umudunun tükendiği bu dünyada yaşamaktı."
7. "Hepimizin zayıf anları olur ve ağlama yeteneğimizin olması bizim için şanstır.."
8. "..birbirlerini tanımaktan korkuyorlar sanki.."
9. "“Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler.”"
10. ""Sonsuz bir yorgunluk hissediyordu sadece..""
11. "Sessiz kalma en kuvvetli alkışlamadır."
12. "...fikir değiştirmenin en iyi yolu bir umuda bel bağlamaktır."
13. "“Tam anlamıyla insan gibi yaşayamıyorsak, en azından tam anlamıyla hayvan gibi yaşamamak için elimizden geleni yapalım.”"
14. "Her yaşam vaktinden önce sona erer."
15. "Hepimizin içinde adını koyamadığımız bir şey var, işte biz oyuz."
Körlük Kitap İncelemeleri
ne anlatmak istemiş!
Romanın bize anlatmaya çalıştığı durumu José Saramago söyle özetler: “…biz şu anda beyaz körlük salgınına yakalanmış durumdayız.Körlük, insan aklının körlüğü için kullanılmış bir metafor.Bu,gezegendeki kaya oluşumlarını incelemek için Mars’a birini gönderirken aynı zamanda milyonlarca insanın bu gezegende aç bırakan çelişkiye dair bir körlük.Ya körüz ya da deliyiz.”
nasıl anlattı peki!
Bilim kurgu,gerilim (gerçekten çok gerildim),psikolojik (insan doğasını,iç güdülerini çok iyi verdi.),alegori tarzı ile bizlere anlattı (anlayanlara).
Alegori: Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi. Bunu muhteşem yapıyor yazar. Bilmeyenler için anlamınıda verdim. Ben ne demek olduğunu bilmiyordum.
Ülke adı yok, şehir adı yok, ırk yok, millet yok. İnsan var, erkek var, kadın var ama onlarında adı yok,sıfatları var.
Siz adınız ile mi yaşamak istersiniz! Yoksa sıfatlar ile,lakaplar ile, dış görünüşünüz üzerinden mi?
Devamlı “BEN OLSAM” dedim,şöyle yaparım, böyle yapardım dedim. İlk 60 sayfa covid-19 salgını hızında giriş,60-183 gelişme( benim en sıkıldığım,eleştirdiğim kısım), gerisi işte içinde var olacağınız, sorgulamalara sizinde başlayacağınız muhteşem sayfalar bitmesin devam etsin dediğiniz yerde ise SON. Teşekkürler
Ne yani cinselliği ön planda tutup okurları kitapta tutmaya çalışmak mıdır edebiyat?
Kendi kendime cevap vereyim bari
Tâbi ki de edebiyat değildir, hayvanîce bir düşüncedir.
Kitap güzel, akıcı amma velakin mide de bulandırıcı.
Vurgulanmak istenen konu, insanların gözleri olmasına rağmen birçok yerde körleştiği gibi görünse de ben kitabı okurken bunu pek hissedemedim. Daha çok insanın vicdanının olmadığı durumlarda hayvanîleşen bir canlı olduğunu düşündüm. Bizi biz yapan ahlak ve bu ahlakı bize emreden kutsal değerlerimizdir. Hayır benim ahlakımın-vicdanımın hiçbir kutsala ihtiyacı yok diyen insanlar var. Aldanmayın bu insanlar yalan atıyor!
Bize ahlaklı olmamızı emreden bir Allah var ve biz O olmadan hayvanîleşen bir canlı türünden başka hiçbir şey değiliz. Kutsal değerleri olmayan insanların neler yaptığını romanı okuyanlar görecektir. Genel anlamda beğendim desem de yazarın romanı cinselliği ön planda tutmaya çalışmasından dolayı tam olarak beğenemiyorum.
Başka türlü bir konuyla da vurgulanmak istenen yazılabilirdi ama günümüz dünyasında bolca satılan ve satıldıkça da toplumu bozan bu hayvanî değerler, yazıldıkça toplum kendini bozuyor ve insanlık teknolojik anlamda ilerlese de insani anlamda geriliyor. O yüzden bu tür konuları işleyen yazarlardan ziyade daha çok ruha hitap eden, sevgi bağını güçlendiren konuların işlendiği yazarların kitaplarına destek vermeliyiz. Tabi burada da batı yazarlarının çok büyük bir kesimi sınıfta kalmış oluyor. Kapitalizm, emperyalizm buna izin verir mi?
Vermez tabi ki!
Onun için özümüze dönmemiz gerekiyor; hatalarımız ve yanlışlarımız olsa bile...
Jose Saramago’nun ‘’Körlük’’ adlı romanı insanlık durumunu derinlemesine sorgulayan çarpıcı bir eser olup aniden körlük salgınına yakalanan bir toplumun çöküşünü ve bu durumun getirdiği umutsuzluğu anlatıyor. Bu körlük sadece fiziksel bir durum değil insanın içindeki karanlık ve bencillikleri de gözler önüne seriyor.
Açıkcası Saramago’nun yazım tarzı ilk başta alışılmadık bir şekilde uzun cümleler ve noktalama işaretlerinin az kullanımı yormuştu beni fakat okuyucuyu farklı bir dünyaya çekiyor. Bu romanın anlatmak istediği kaos ve belirsizliği daha da güçlendiriyor.
Kitabın merkezinde bir grup insan var onların hayatta kalma mücadelesi üzerinden toplumsal yapının nasıl çözüleceği ahlaki değerlerin ne kadar kırılgan olduğu gösteriliyor.
Körlük sadece fiziksel bir eksiklik değil aynı zamanda insanın toplumsal ve etik körlüğünü de simgeliyor. Bu hikaye karanlıkta yol almak zorunda kalırken insanın kendini kaybetmeye ne kadar yakın olduğunu anlatıyor.
Saramago’nun dilinde umutsuzluk kadar insanlık adına bir umut da var. İnsanlar birbirlerine sımsıkı tutunarak hayatta kalma mücadelesi verirken içindeki iyilik ve dayanışma duygusu da ortaya çıkıyor. Romanın sonunda körlüğün ne zaman geçeceği belirsiz olsa da insanlığın yeniden bir şeyler görebilme umudu hala devam ediyor.
Uzun lafın kısası ‘’Körlük’’ sadece bir felaket hikayesi değil aynı zamanda insan doğasının derinliklerine inen düşündüren bir kitap. Saramago okuru hem sarsıyor hem de insan olmanın ne demek olduğunu sorgulatıyor.
Keyifli Okumalar… :))
Kitabın Nobel Edebiyat Ödülü alması başlama sebeplerimden ilkiydi. Okudukça ilgimi çeken iki şey; virgül ve nokta dışında bir noktalama işareti kullanılmamış olması ve karakterlerin, ülkenin bir isminin olmayışıydı. Olaylar araba kullanan bir adamın birden körleşmesi ve körlüğün yayılması ile başlıyor, "Ya birden herkes kör olsaydı?" diye düşünüp aynı zamanda merakla sayfaları çevirirken, sürükleyici olduğunu kabul etmeliyim.
Kitap boyunca biyolojik bir körlük mü yoksa gören körlükten mi bahsediliyor diye düşünmedim değil. Çünkü olaylar körlükle başlasa da devamında bir çok noktaya ince ince değindi; umut, sabır, vicdan, kabulleniş ya da başkaldırı, fedakarlık, inanç ve yaşam hakları, hatta temizlik bile. Gören gözlerle değil de körlük karşısında bazı şeylerin çok farklı olduğunu, okudukça fark ettim hatta körlüğün insanların etik değerlerini yok etmesine bile şahit olmak kitabı okumadan önce o bakış açısıyla bakamayacağım, anlayamayacağım bir durumdu sanırım. Asıl körün gördüğü hâlde görmeyen körler olduğunu da son sayfasında belirtip son mesajını verdi kitap ve bitti fakat gerçekleri gün yüzüne çıkaran, psikolojik yönü güçlü hatta zorlayıcı ve en önemlisi toplumsal değerleri sorgulatan yanıyla hep aklımda kalacak. Devamı niteliğinde ikinci kitabı var fakat ondan önce filmini izlemeyi düşünüyorum. Filmi için henüz bir şey söyleyemem fakat kitabın okumaya değer olduğunu söyleyebilirim.
Körlük (kitapta beyaz felaket diye adlandırılıyor çünkü normal körlükten farkı karanlık bir perde değil beyaz bir ışık görülüyor);
Trafikte bir kişinin kör olmasıyla başlar ki bu olay çok manidardır trafikte gözümüzün kapandığı, insanlıktan çıktığımız, empatiden yoksunlaştığımız zamanlar çok yaşanır.
Yazarın tabiri ile ilk kör ( kitapta hiç kimsenin adı geçmiyor, yazar sanki kim olduğumuz değil de ne olduğumuz önemli diyor bize ) göz doktoruna giderek nedenini öğrenmeye çalışır fakat sebebi bulunmaz. Doktor ve klinikte ki hastalardan başlamak üzere körlük yayılır ve salgın tüm dünyayı vurur sadece doktorun karısı kör olmaz.( Doktorun karısı yardım sever çözüm odaklı, lider ve yol göstericidir. Sanki yazar burda aydınları, aydın kalanları, aydın kalmaya çalışanları temsil etmiş doktorun karısıyla, körleri gördükçe üzülen ve bir o kadarda bu körlerin insanlıktan çıkmalarına rahatsız olan bu kadının gözünden görüyoruz kitabı).
Olay silsilesi yaşanır. Kitabın başında insanların kör olduğu gibi gözler açılır sanki tek bir körle yayılan bu salgın aynı şekilde tek bir aydınlanmayla çözülüyor, ilk kör ilk gören oluyor.
Kitap başladığı gibi bitiyor, aydınlık yarınlar için umudunuzu yitirmeyin diyor yazar.
Yazarın hiciv sanatıyla şov yaptigi bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Gelişmişlik ve refah diye anlatılan bu beyaz ışıklı körlüklerin aydınlatması gözlerin açılması dileğiyle.