Körburun Kitap Bilgileri
Yazar: Hikmet Hükümenoğlu
Tahmini Okuma Süresi: 16 sa. 46 dk.
Sayfa Sayısı: 592
Basım Tarihi: Eylül 2016
İlk Yayın Tarihi: Eylül 2016
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750732836
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Körburun Kitap Tanıtımı
“Birazdan güneş doğacaktı. Uyuyan cırcırböcekleri uyanacak, yorulanlar uykuya dalacak, insanlar yataklarından kalkıp kahvaltı masasına geçecekti. Yıldızlara bakılırsa bulutsuz, rüzgârsız, ılık bir gün olacaktı. Önce uzaktan düdük sesi duyulacaktı, sonra şehir hatları vapuru, yosunların kokusunu kabartan köpükler çıkararak iskeleye yanaşacaktı. İçi her zamanki gibi çay ve mazot kokacaktı. Halatlar atıldıktan birkaç dakika sonra hemen toplanacaktı; vapur Körburun’da çok beklemeyecekti çünkü Seher’den başka yolcusu olmayacaktı büyük olasılıkla.”
Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, “ah ne güzel komşularımız” ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun’da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.
Hikmet Hükümenoğlu, üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlattığı Körburun’da “büyük roman”ı deniyor ve bizi öykünün bireyi aştığı yere bakmaya yönlendiriyor.
Körburun Kitaptan Alıntılar
1. "Anasız bir ev, ıssız bir geceye benzer…"
2. "Biz memleketimizdeki Türk vatandaşlarına iş bulamıyoruz. Gözümüzü oyan bu kargaları beslemeye devam mı edeceğiz?"
3. "~
Haberim olmadan kitaplarımı karıştırmak isteyen birileri çıkabilir.
.
~"
4. "Bazen hayal kırıklığı, kırılan hayallerin önemi ile ölçülemeyecek kadar çok canını acıtıyordu insanın."
5. "~
.
.
~"
6. "~
.
Biri bindiği asansörü üst katta indikten sonra tekrar geri gönderir, öbürü göndermez.
~"
7. "Kimi şeyler ölme telaşında, kimileriyse doğma telaşında.Doğmakta olanların bir parçası şimdiden ölmeye başladı ya da çoktan öldü bile."
8. "~
.
?"
~"
9. "~
?
.
~"
10. "~
, bizim milletçe aptallık derecesine varan
bir sonucu olarak böyle küstah bir hayat sürdürmektedirler.
~"
11. "~
.
~"
12. "İktidar hırsı yüzünden memleketi ateşe verdi vicdansız."
13. "~
…
~"
14. "…zam üstüne zam."
15. "~
.
~"
Körburun Kitap İncelemeleri
_____________spoiller içerir______________
Çok okunan çok övgüler yagdırılan bir kitap olması münasebetiyle körburunu büyük bir beklenti ile okumaya başladım. İlk girişi beni hayal kırıklığına uğrattı açıkçası ;"Bu ne dedim bu mu!?" Kitap ilerledikçe , karakterler oturduk ca ilgi çekici olmaya başladı. Yazar körburun adında hayali bir ada veya yarımada yaratmış kitapta , 1960 ve 1990 yılları arasında üç kuşağı ele almış , aslında Türkiye'nin küçük bir portresini oluşturmuş. Dönemin olaylarını 6,7 Eylül olaylarını anlatıyor. Kişisel çıkarlar uğruna toplumsal olayların nasıl kullanıldığını anlatıyor. Kitabın ana karakterleri arasında nerdeyse hiç iyi bir kimse yok gibi , daldan dala atlıyor yazar birbirinden bağımsız olan hayatlar sonunda çeşitli sebeplerle birbirine bağlanmış ,aşk ,siyaset , ihanet herşey var kitapda .ortak noktası ada ,iyi ve kötünün bir arada yaşamak zorunda olduğu bir ada, aslında tam Türkiye profilini çıkarıyor da hiç bir şey değişmedi dedirten. Sürekli düşman yaratan, kaos çıkaran ve Kaostan beslenenler aynı birbirini satan arkadan vuranlar aynı temiz kalmak mümkün değil , yaşananlar tarih tekerrür eder dedirtiyor .Rus edebiyatından bir kitap okuyorum hissine kapıldım nedense ana karakterleri Hayri ,Meral ,seher, murat Rus edebiyatından çıkmış gibi dönemsel olayları Türkiye yakın tarihi var kitapta sarsıcı bazı yerleri,Çok akıcı bir kitap güzel bir kitap kesinlikle tavsiye ederim.
Bi 600 sayfa daha okurdum. Net. Sanki 30 yıl yaşadığım o ada son sayfayla beraber yok olmuş gibi bir hüzün var bende şu an. Evet 25 yaşındayım evet ada kurgu tamam ama.. Çıkamıyorum etkisinden. Okumadım, yaşadım. Abartmıyorum hayırrr. Tamam bazen sevdiğim yazarları, kitapları abartırım ama Serkan sayesinde (binlerce teşekkür daha yolluyorum buradan) okumuş olduğum bu kitabı daha önce ne gördüm ne duydum abartısız bir şekilde muazzam, kusursuz, sürükleyici olduğunu söylüyorum. Türk Edebiyatı adına öyle gurur verici ki. Bugün Yüzyıllık Yalnızlık deyince büyük bir eser diyerek önünde eğiliyoruz ama neden Körburun’u hiç duymadık, okumadık? Bana kalırsa, hem Türkiye siyasi tarihinin 60larından 90larına uzanıp hem onlarca karakteri ilmek ilmek birbirine bağlayıp kurgu bi adaya oturtan bu kitabın da aşağı kalır yanı yok. Hem de bizden. Bizim gerçeğimiz. Bizim tarihimiz. Adadaki herkes biraz da biziz. Annemiz babamız ya da onların annesi babası. Üç kuşak hiç kesintiye uğramadan, hiç durağan bir hal almadan nasıl bir başarıdır bu ya ? Hayran kaldım hayrannn. Ben hayatımda hiçbir kitabı sinemanın 10 dklık arasında açıp da okumadım, hiçbir kitabı 1 sayfa bile olsun okuyayım diye sıkışık anımda çıkarmadım. İçine alıyor işte seni çaktırmadan, zorlamadan. O adada hapsolmuş gibi hem kaçmak istiyorsun hem de bırakamıyorsun oradaki hikayeleri. Ah be çok güzeldin ! Niye bittin?
Dünya , kurulalı beri ne çok hayata tanıklık etmiştir. Her dönemin, her bölgenin, her insanın bambaşka hikayesi olsa da kesişir hep birbiri ile. Tarihin tekerrürü , bu benzer hikayeleri ile birçok ders verir , almak isteyene ve nasibi olana. Her insana bir hayat hakkı verilir ve herkes kendi hikayesini yaşayarak gider bu dünyadan. Uzaktan bakıldığında silik bulduğumuz, geçiverdiğimiz her yaşam hikayesi , yakınlaştıkça anlam kazanmaya başlar. Bu kitapta da birçok farklı hayata yakından bakmamızı sağlamış yazar. Her karakteri kendi geçmişiyle , bugünüyle , seçimleriyle değerlendirme fırsatı buldum. 60’lardan 90 lı yıllara gelene kadar 3 kuşağı kapsayan, o dönemin tarihsel süreçlerine de değinen bir roman. Okurken sıkılmadım ama okumaya zaman bulmakta zorlanan bir insan olarak bu kadar kalın bir kitap okumak beni zorladı biraz. Ama dediğim gibi o dönemin yaşanmışlıklarını duymak, farklı insan pencerelerinden hayatı anlamlandırmak çok güzel kazanımlar. Körburun adası ve yaşananlar her ne kadar yazarın kurgusu olsa da gerçeklerle kesiştiği pek çok yönü var. Ve o gerçekleri okuyarak tecrübe edebilmek çok kıymetli şu kısa ömürde. Ne denir, hayat her şeyi tecrübe ederek öğrenecek kadar uzun değil, görebilmek ve ders çıkarabilmek lazım. Kitapla kalın.
Hikâye okumalarına ağırlık verdiğimden olsa gerek, bir süredir kurgusuyla, olay örgüsüyle içine girebileceğim, karakterleri, sayfaları arasında kaybolabileceğim hacimli bir roman okumanın özlemini duyuyordum .Yaklaşık 600 sayfalık Körburun okuması ile bu isteğim karşılanmış oldu.Hikmet Hükümenoğlu'nun Prens Adalarının 10.'su olarak kurguladığı Körburun, bizi karakterleri aracılığıyla 1960'tan 1990 yılına dek yaşanan Türk siyasi tarihinin kırılma noktalarına taşıyor.Kendilerine ait öyküleri bulunmakla birlikte birbirleriyle de kesişen öykülere sahip karakterler romanın bütünlüğünü sağlıyor.Arka planda siyasi ve ekonomik yaşamın değişimini izlerken ön planda kadın erkek ilişkilerini, dostlukları, yalnızlıkları, kıskançlıkları, nefreti gözlemliyoruz.Körburun'un zaten bir avuç kalmış Rum kökenli sakini de Kıbrıs sorununun yaşandığı dönemde kendi kristal gecesini yaşar. Körburun sakinlerinin belki de en akıllısı, deli olarak bilinen
maskesiz, içinden geçeni söylemekten kendini alamayan, kedilerin dostu,romanın en kötü karakterinin de annesi olan uyurgezer Neriman Abla'dır.Neriman Abla, adanın vicdanıdır, unutmayanıdır.Çok sevdiğim bir karakter oldu Neriman Abla.Hikmet Hükümenoğlu'nun ilk kitabını da okuma şansı bulmuştum.Ve Körburun öncesi 04:00'ü de okudum.Hikmet Hükümenoğlu, Körburun'la yazarlık serüveninde artık olgunluk çağına geçti diyebilirim.Kitapta yazım hatalarının fazlaca olması son okumanın fazla özenle yapılmadığını düşündürdü.
Körburun, yazarın yarattığı hayali bir ada üzerinden Türkiye'nin 1960-1990 yılları arasındaki siyasi tarihini ve sosyal yapısını üç kuşak üzerinden ustaca gözler önüne seren bir roman...
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki romanda bir başkarakter yok. Sekiz bölümden oluşan romanın her bölümünde farklı bir karakter öne çıkıyor ve her bölümdeki karakterler yeri gelince ya bir adım öne ya da bir adım geriye giderek roman içerisindeki yerini koruyor. Yaklaşık 70 karakterin yer aldığı bu kalabalık kadroda hiçbir şekilde bir kafa karışıklığına mahal vermeyen yazar, bağlantıları ustaca kurarak oldukça sürükleyici bir eser ortaya koymayı başarıyor...
Yazar, romanda üç kuşak "Engintaş" ailesinin acılarını, ihtiraslarını, hayallerini, hayal kırıklıklarını, çaresizliğini anlatırken; arka planda 12 Eylül'ü, 27 Mayıs'ı, 1964 Rum Techirini ve 6-7 Eylül Olaylarını da romanın içerisine ustaca yerleştirerek o dönemin tarihine de tanıklık etmenizi sağlıyor.
Ayrıca kitle psikolojisini, linç kültürünü, insanların birbirine nasıl kırdırıldığını, toplumsal hafızamızın ne kadar zayıf olduğunu, gözler önüne serdiği bu üç kuşakta aslında hiçbir şeyin değişmediğini muhteşem bir şekilde anlatmayı başarıyor...
Yaklaşık 600 sayfa olmasına rağmen oldukça akıcı olan ve bitmesini istemeyeceğiniz bu eserin yeterince bilinmeyip hak ettiği ilgiyi görememesi üzücü...