Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kör Baykuş - Sadık Hidayet | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kör Baykuş Kitap Bilgileri


Yazar: Sadık Hidayet
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 42 dk.
Sayfa Sayısı: 95
Basım Tarihi: Kasım 2023
İlk Yayın Tarihi: 1936
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Orijinal Dil: Farsça
ISBN: 9789750803024
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kör Baykuş Kitap Tanıtımı


Modern İran edebiyatının kurucularından Sadık Hidayet'in 1936'da Bombay'da yayımladığı başyapıtı, kendi deyişiyle "özenle hesaplanmış, net, bilinçli etkilerle dolu" ve "her sayfası bir partisyon gibi düzenlenmiş" Kör Baykuş (Buf-i Kur), öteki yapıtları gibi, pek çokdile çevrildi, pek çok ülkede pek çok yazarı etkiledi. Kör Baykuş, 1977'de Behçet Necatigil'in unutulmaz çevirisiyle Varlık Yayınları'ndan çıkmıştı. Philippe Soupault ve Andre Breton gibi önemli edebiyatçıların övgüsünü kazanan bu kült romanı, yine Necatigil'in çevirisinden, Necatigil'in "önsöz" ü ("Türkçede İran Edebiyatı ve Doğumunun 75. Yılında Sadık Hidayet") ve Bozorg Alevi'nin "sonsöz"ü ("Sadık Hidayet'in Biyografyası") ile sunuyoruz.




Kör Baykuş Kitaptan Alıntılar


1. "Tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."




2. "Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."




3. ""Ah ,cahil çocukluk günlerimdeki gibi mışıl mışıl uyumak !""




4. ""Tek korkum : yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan...""




5. "Lakin tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."




6. "Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar."




7. "Yaşayan bir ölü gibiydim ."




8. "Söyle ona, ben öleli çok oldu..."




9. "Kendimi bütün ruhumla unutmanın uykusuna bırakmak istiyordum.”"




10. "bu kadın, bu cadı ruhuma hangi zehri damlatmıştı ki onsuz olamıyordum?"




11. "Tek korkum: Yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."




12. "Ona söyle ben öleli çok oldu..."




13. "Lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan."




14. "Lakin tek korkum; yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan..."




15. "Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı farketmez olmuyor muyuz?"





Kör Baykuş Kitap İncelemeleri


”yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.”
Alıp okumayı sürekli ertelediğim bir Sadık Hidayet romanıydı Kör Baykuş. Beyazıt’ta bir sahafta denk gelip bu altı çizili giriş cümlesini okuyunca bu sefer almadan geçemedim. Kitabın geri kalanı da ilk cümlesi kadar vurucu ve hüzünlü. Yer yer rahatsız eden, insanı buhrana sürükleyen kısımlar da var -ki çok severim:)-.
Yazarımıza gelecek olursak, Sadık Hidayet için İran’ın Kafka’sı desek mübalağa etmiş olmayız sanırım. Hatta ben bu yazarın dilini, hayali tasvirlerini, içsel betimlemelerini daha çok sevdim diyebilirim.
Roman boyunca ölümü; dünyevi ve felsefi boyutlarıyla ele almış yazar. Rüyayla gerçeklik arasında, metaforlarla dolu, sürrealizm ve mistizm etkisiyle sıradışı bir kurgusal yapı yaratmış. Ne bir olay örgüsünden bahsedebiliyoruz ne bir zaman ne de mekan kavramından. Bu yüzden hacmi küçük olsa da sindirilerek okunması gereken, anlaşılması güç bir roman. Ayrıca yazarın sistem eleştirilerini anlamak adına, kitabı okumadan önce kendi yaşam öyküsüne göz atmanızı tavsiye ederim. Acıdır ki, hayatına, en son yazdığı müsveddeleri yakarak, havagazıyla kendini zehirleyerek son vermiş Sadık Hidayet. Zaten bu derece ölüm üzerine kafa yormuş bir insanın normal yolla dünyadan ayrılacağını düşünemezdim :) Keşke daha uzun yaşayabilseydi ve daha birçok eser sunabilseydi bizlere.
Velhasıl benim için muazzam bir şaheserdi fakat herkese hitap edeceğini düşünmediğim bir roman. İlgisini çekenler muhakkak okuma listesine eklemeli. Benim kadar geç kalmayın :)




“Ve şimdi, yazmaya karar vermişsem bunun tek nedeni, kendimi gölgeme tanıtmak isteğimdir.”

İlk sayfada yer alan bu cümleyle anlaşılıyor ki insan, son çare “gölgesine” anlatır yapayalnızsa ve sınırlarındaysa deliliğin. Derin psikolojik öğeler içeren okuması zor bir kitap. Özellikle romanın kahramanının hayat hikayesini anlattığı kısımdan başlayıp sonuna kadar dehşetle ve ürpererek okuyacaksınız.

Kitap, yüreğinde acılar hisseden, hem ruhi hem de fiziki olarak hastalıkla boğuşan bir kişinin ağır, üzücü, yorucu ve bazen de korkutucu düşüncelerini aktaran bir roman.  Ancak bence Sadık Hidayet’in yaşam öyküsü bilinmeden okunduğunda hep eksik anlaşılacak bir eser. Kitapta bolca ölüm, intihar, kan işleniyor ki ister istemez insan merak ediyor yazarın yaşamını.

İran Edebiyatı Kültürü Profesörü olan yazarın 25 yıllık dostu Bozorg Alevî yazarın biyografisinde şunları diyor; “Romanında bir kadını koyun gibi boğazlatan bir yazarın, kendi özel hayatında çok hayırsever bir insan olduğunu ve değil bir insandan, bir hayvandan bile kan akıtılmasına bakamadığını bilmek, önemli değil midir? Çocukluğunda bir kere bir bayramda kurban kesilmesini görmüştü, o günden sonra artık hiç et yiyemedi, ölümüne kadar et koymadı ağzına. Bir seferinde, farkında olmadan, kıymalı bir börekten bir parça ısırmış, midesi bulanmış, çıkarmıştı;” ben gördüm.

Sadık Hidayet, gençlik yılllarında iki kez intihar girişiminin ardından, 48 yaşında son kez intihar ederek yaşamına son vermiş.

-Keyifli Okumalar..




Kör Baykuş okuduğum ilk Sadık Hidayet kitabı oldu. Ama eminim ki son olmayacak. Kitabın daha ilk cümlesi zaten var olan okuma isteğimi daha da arttırdı. Sonrasında ise elimden düşüremedim. Ben zaten sayfa sayısı az olmasına rağmen çok şey anlatan kitapları hep sevmişimdir.

Gelelim kitabın konusuna;
Ana karakter herkesten nefret eden ve karamsar biri. Hatta fazlasıyla depresif. Bknz:

“Gökte herkesin bir yıldızı olduğu doğruysa, benimki çok uzakta, karanlık ve pek önemsiz bir şey olmalıdır.”

Bu alıntı bile depresifliğin ne boyutta olduğunu gösteriyor. Ama karakterin bu denli depresif olması nedense beni rahatsız etmedi ya da karamsarlığa sürüklemedi. Tam tersi çok samimi buldum ve beğendim.

Kitapta iki farklı zaman var. Şimdiki zaman ve geçmiş zaman. Yani zamanlar iç içe geçmiş. Hatta olaylar bile.
Kişiler ve olaylar birbirine öyle bir ustalıkla bağlanmış ki, yazarın kaleminin gücüne hayran kalmamak elde değil. Bu sebeple kitabı sindire sinsire okumanızı tavsiye ederim. Zira belli sayfalarda takılıp kalacak; kendi yalnız, karamsar ve depresif tarafınızla tanışacaksınız.

Bazı yerlerde ise neyin hayal neyin gerçek olduğunu anlamakta güçlük çektim. Okurken ürktüğüm yerler de oldu ne yalan söyleyeyim. :)
Bu nasıl psikopatlıktır demeden edemedim. Okuyanlar eminim hangi kısımda bu düşünceleri aklımdan geçirdiğimi anlamıştır. :)

Kitabın sonunda ise 7 sayfada yazarın hayatı anlatılmış. İşte o zaman anlıyorsunuz yazarın kitapta kendi iç dünyasını anlattığını…
Beni gerçekten etkileyen bir kitap oldu, umarım siz de severek okursunuz.




Çağdaş İran edebiyatının en büyük yazarı olarak kabul edilen (öldükten sonra) Sadık Hidayet'in, hüzünlü hayat hikayesinden derin izler barındıran ve İran'da yasaklanan ilk romanıdır. Hayatımda okuduğum en farklı, en sıradışı romanlardan biri oldu. Kitabı okurken anlatıcının zihin dünyasında karanlık bir yolculuğa çıkıyorsunuz, karanlık içindeki karanlığı görüyorsunuz. Sonra daha karanlık, daha da karanlık... Tedirgin edici, kasvetli bir yolculuk.

İki kısımdan oluşan bir kitap. İlk kısmın anlaması biraz zor ve yorucu bir yapısı var. Fakat ikinci kısmı okumaya başladığınız zaman yazarın ilk kısımda neler anlatmaya çalıştığını ve nasıl bir ruh haline sahip olduğunu anlıyorsunuz. Kitabı bir bütün olarak ele almak gerekli. Bir bütün olarak ele alındığı zaman ne kadar büyük bir eser olduğu ortaya çıkıyor. Sıradan bir yazarın yazabileceği nitelikte bir eser değil. Kitap okumayı seven ve alt yapısı olan herkese kitabı okumasını öneririm. İlk kısımda sıkılabilir hatta bir şey anlamayabilirsiniz fakat sabırlı olmanızda fayda var çünkü ilk okuduğumda yarım bırakmıştım bende.

Kitabı özümsemek için Sadık Hidayet'in hayat hikayesini de bilmek gerekir. Çok ağır depresyonlar yaşamış, 25 yaşında intihar girişiminde bulunmuş ve 48 yaşında kendi eliyle yaşamını sonlandırmış kederli bir ruh..

Spoiler

Yalnız ölüm yalan söylemez!
Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır.




Hidayet amcanın kalemi büyü etkisi yaptı, her cümlesini okumak farklı kafalara doğru sürüklüyor, kavram olgusu kuş olup uçuyor, maddeden sıyrılıp yakan, sislerle örülmüş toz bulutu eşliğinde gözün göremediği arka fonda çalan musikinin tınısıyla düşünceler silsilesinin içine atıp uzaktan bana bakarak kahkaha atıyor, halin harap Beyza, git bir soğuk su iç, perperişansın yavrucuğum der gibi.

Kafam boşluğun sessizliği ile uzanıp gidiyor. Karanlık, isle yoğrulmuş tozların kesifliğinde tortular bırakarak, hissin mahmurluğu üzerime çöküyor, dermansızca kafadan yüreğe sıçrıyor yavaşlığın tadına varamadan. Hissizlik Camus'un Yabancısı gibi soyutlaştırıyor, düşüncelerin kıvrımlı, raks edermişçesine oradan oraya bazen gözler önünde bazen de duvarlarla bitişik tılsımlı büyüsü ket vuruyor suların berraklığını göremeden.

Karanlık, sessizlik ve yok oluş..
Ama aydınlık,gürültü ve varoluş
Hangisi? Bilmezlik göğüs kafesimdeki batmalar gibi nefes kesen.
Arayışlarım nasıl vuku bulur?

Bana bunları yazdırdı, beynimin içindeki kurtçuklar dans eder gibi kıvrıla kıvrıla oyuklar oluşturdu, derinlere inerek kalbime ulaştılar, oraya izin veremezdim duvarlarım var benim , lakin engel de olamadım sağlam zannettiğim duvarlar yıkıma hazır bekliyorlar mı ?

Çizimli büyük boy kitap şeklinde okumanın lezzeti ayrı oluyor imiş, çok teşekkür ederim kıymetli arkadaşıma buradan, var olsun ^_^

Ayrıca aynı zamanda bir can dostum ile okumak benim için çook ayrı ve lezzetli idi. İyiki iyiki dediğim ^_^



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: