Konstantiniyye Oteli Kitap Bilgileri
Yazar: Zülfü Livaneli
Tahmini Okuma Süresi: 13 sa. 36 dk.
Sayfa Sayısı: 480
Basım Tarihi: Ocak 2020
İlk Yayın Tarihi: Mayıs 2015
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050926316
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Konstantiniyye Oteli Kitap Tanıtımı
2014 yılı Aralık ayının son günleri… Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli’nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması… İstanbul’un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet’teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum patriği, ünlü gazeteciler, gazete patronları, televizyon “yıldızlar”ı, eski ve yeni zenginler, büyük işadamları…
İstanbul’un yüzlerce yıldır yeraltında yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar.
Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileri…
Velhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı şiddet nedense aynı kalan bir şehir…
"Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul’un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor."
Konstantiniyye Oteli Kitaptan Alıntılar
1. "“Hayat herkesi değiştirir” … “Hem de hiç beklemediğin biçimde.”"
2. "“Allahım beni kendimden koru.”"
3. "~
.
.
~"
4. ""Kadın aşktan ölmez ama ondan yoksun kalınca solar.""
5. "Hiçbir şeyden korkmayan kişinin hayal gücü yok demektir."
6. "Zeka ile kurnazlık aynı beyinde bulunamaz."
7. "“Allahım, beni, ailemi, ülkemi koru!”"
8. "Oysa kadın seçiciydi; yaradılıştan getirdiği bir gururu vardı, erkeğin kendisine layık olup olmadığını ölçüyordu."
9. "“Kadın aşktan ölmez ama ondan yoksun kalınca solar.”"
10. "… “eğer bir kavga varsa kusur iki taraftadır”…"
11. "Evliliğe giden yol harcamadan, evlilik ise karıkocanın baş başa verip tasarruf etmesinden geçer."
12. "Uçuruma aşık olanın kanatları olmalı."
13. "Uçuruma aşık olanın kanatları olmalı."
14. "Bir kadın topuklarının sesinden ürkmüyor, tam tersine bununla meydan okuyan bir ritim tutturuyorsa kendine güveni tam demektir."
15. "Ölmek güzel, ölmek sakin, ölmek korkutucu değil; durgun bir liman."
Konstantiniyye Oteli Kitap İncelemeleri
Hangisi gerçekti hangisi hayal gücü?
Zehra, diğer Zülfü Livaneli karakterleri gibi geçmişle gelecek arasına sıkışmış, diğer insanlara göre manevi açıdan farklı özelliklere, doğaüstü özelliklere sahip bir genç kadın. Serenad eserini okuyanlar bilirler oradaki baş karakteri, Konstantiniyye Oteli’nin baş kahramanı Zehra da yine eğitimli, üst düzey bir görevde çalışan sosyal bir İstanbul kadını.
Biraz çevre baskısı, biraz yaşadığınız dönemle ruh hali arasındaki uyumsuzluk biraz hayattan yorgun aslında.
Romanın üslubu ve hikaye akışı şuana kadar okuduğum kitaplardan farklıydı. Bizans kalıntılarından oluşturulan bir otel “Konstantiniyye Oteli” Kitap bu otelin açılışında verilen ve şehrin bir çok kesminden ünlü ismin çağırıldığı davetle başlar. Tüm kitap da orada geçer aslında. Bir geceyi, davette bulunan 30'a yakın masaya, masadaki karakterlerin hayatlarına parça parça dahil olarak izleyeceksiniz uzaktan. Bir salonda, aynı anda bulunan yüzlerce insanın nasıl bambaşka hayatlar, bambaşka hikayeler sakladığını gösteriyor kendi içerisinde. Klasik bir Livaneli eseri. Uykudan göz kapaklarınız kapanmak üzereyken sizin tek derdiniz bir sonraki sayfada neler olacağı. Dili öylesine akıcı ve sade. Ama betimlemeleri ve kullandığı tabirler bir o kadar kulağa süslü ve çekici geliyor.
Eğer daha önce herhangi bir Zülfü Livaneli eseri okuduysanız ve beğendiyseniz bunu da çok seveceğinizden eminim. Özellikle sizlerin de benim gibi Serenad’ın tadı damağınızda kaldıysa, Konstantiniyye Oteli tam da aradığınız kitap.
Sevgiler!
Kitap İstanbul'da tarihi Bizans kalıntılarından esinlenerek yapılan, Konstantiniyye Oteli'nin açılışı için gelen seçkin kişiler üzerinden kaleme alınmış. Bu açılışta bulunan davetliler ve çalışanlar farklı kültürden farklı insanlar. Açılış için gelen konukların masalarına misafir olup hikayeler dinliyoruz.
Livaneli, otelin açılışına davet edilen konuklardan yola çıkarak bütün İstanbul'a, sonra da tüm Türkiye'ye ayna tutmuş. Devlet kurumlarında dönen kirli işler, aşklar, acılar, kesişen yollar, Gezi Parkı olayları, Roboski olayı, İşid, Madımak olayı, mezhep farklılıkları, geçim sıkıntıları, hastalıklı düşünceler, hakim davaları, cinsel yönelim, sosyete, astral seyahat, menfaat, adalet, çarpık hayatlar, iktidar savaşı, kadın cinayetleri, zengin olma hırsından, başına sevda gelenlere kadar; Osmanlı, Roma, Bizans ile tarihi öğeler içererek, bütün bu konuları saf, çarpıcı, sade bir gerçeklikle insanların yüzüne vurmayı başarabilmiş.
Birbirinden bağımsız insanlar, onların başlarından geçen olaylar ve hayatlarının bir kısmı. İstanbul'un tarihinde yaşananlar bu olayların aralarına serpiştiriliyor. Yazar bu kısa bölümlerden oluşan kitapta birçok konu hakkında eleştiriler yaparak düşüncelerini aktarıyor. Üzerinde bulunduğumuz bu coğrafya'nın gerçeklerini, tarihin asırlar boyunca nasıl tekerrürden ibaret olduğunu anlatıyor. Bence harika harmanlanmış bir hikaye. Dili sade ve akıcı. Zülfü Livaneli'nin diğer kitaplarında da olduğu gibi okuması kolay, keyifle okunan bir kitap.
Öncelikle yazarın okuduğum 6. Kitabıydı. Benim için
tanışıklığı
ile başlamıştı. Ondan sonra her okuduğum kitabında Serenad seviyesine çıkmayı bekleyerek okur hale geldim. Serenad ile başlamak belkide benim için dezavantaj oldu açıkçası.
Her neyse kitaba dönecek olursa övülecek abartılacak edebi bir eser değil. Yazarda belli ki bu amaçla yazmamış kitabı.
bana fazlasıyla uzun ve bunaltıcı geldi. Özelikle İlk kısımlarda konuya adapte olmakta zorlandım neyse elbette bir noktada toparlar diye okumaya devam ettim. İkinci yarısını da bu kadar okumuşken bitireyim diyerek...Tamamladım. (Hiç huyum değildir yarıda kitap bırakmak çok nadir yaparım.)
Daldan dala birbirinden bağımsız konular anlatmış yazar ve buradaki kahramanlarının tek ortak noktası Sultanahmet meydanında bulunan Konstantiniyye oteli'nin açılış gecesinde bulunmaları. Livaneli, sürekli konular arası atlayıp; Alevi- Sünni, Türk- kürt, Sağcı - Solcu çatışmalarına değinerek spordan siyasete (Gezi Olayları vb) her konuyu kapsamlı olarak kitabında değerlendirmiş. Kitapta ilgimi çeken kısımlar da buralar olmuştu. Sonuç olarak bunları okuyucuya vermek için alakasız çok fazla karakter anlatılmış.
Şahsi fikrim Konstantiniyye Oteli şu ana kadar okuduğum en kötü Zülfü Livaneli kitabıydı.
Bol zamanı olan yazarın diğer kitapları hatrına da olsa okuyabilir. Fakat tavsiye edebileceğim bir eser olmadı kesinlikle...
Ünlü müzisyen,entellektüel ve yazar
’nin okumayı gözden kaçırdığım eseri
;Nekropoliste, ölülerle konuşan Zehra’nın sesiyle başlıyor.Eser,bir otelden çok Türkiye panoraması ve sosyolojisi üzerine inşa edilmiş.Zehra,Emre,Ergün Bey,Elmas Hanım üzerinden şekillenen roman;bizi İstanbul’un büyülü tarihinden ,Gezi olaylarına savuruyor.Seçilen her karakter okuyucuyu ayrı bir hikaye,acı,tarihsel bakış,sanat,ticaret,cinsellik,ilişkiler açısından övgü ve yergi ikileminin ötesinde var olan gerçekliğe götürüyor.Her karakterin kitaptan çıkıp yaşamınızda bulunan bir dosta,tanıdığınız arkadaşa ailenizden birine dönüşmesi an meselesi gibi .Konstantin’den Fatih Sultan Mehmet’e,Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti tarihine kadar alt metinlerde verilen bilgiler tarihin izini sürmenize ,ölüler aleminde yapılan konuşmaların ölüm konusunda insanın korkusu ve çaresizliğinin epik bir anlatımı yapılmış..Katil birinin merhametli oğlu Garip’ten,Kafasındaki hayaletlerle savaşmaktan yorgun düşen Mustafa’ya,İşid’e katılan Serhatın yaşamından ,Alevi-Sünni sevdalı Nihat ve Gülün imkansız ve arabesk aşklarına,Hakim Beye,Gazetecilere,kahkahasıyla ünlü tarihçi profesöre ,iktidar sayesinde birden zengin olan dindar ailelere kadar pek çok durum anlatılmış.Sayfaların arasına biraz felsefe ve Spiritüalizm serpiştirilen eserin kendi zihin dünyasında yaşayan bireylerin materyalist dünyaya uyumlanma çabalarının bir anlatısı yolunda okunmasını öneririm..
Istanbul'un yozlaşmasını anlatan kitap içindeki bir karakterin dediği gibi "tarihsel değil ama tarihi de anlatan" bir roman okudum.
Aslında size bir kitap yorumu değil Türkiye'nin kısa bir özetini anlatacağım. Livaneli'nin dili bu kitapta ne kadar sert ve iğneleyici olsa da ben çok suya sabuna dokunmayacağım. Livaneli her şeyi ayan beyan yüzümüze vurmaktan hiç çekinmemiş iyi ki de öyle yapmış.
Toplumun kanayan yarası kadın cinayetlerine değinmiş. Toplumun bir kısmı ah vah ederken bir kısmı da "kim bilir ne yaptı", "o saatte ne işi varmış" gibi aptalca tepkiler verebiliyor ve erkekler bunu namus için yapmış oluyor, kader kurbanı olarak adlandırılıyor. Ve tabi ki takım elbise giydi diye verilen ceza indirimleri...
2014 yılında 294 kadın öldürülmüş...
Bu insanlar "Kahrolsun Hükümet" yazan ya da devrimci bir şiir okumak isteyen insanlar kadar tehlikeli görülmüyorlar.
Peki sahte hocaların Din ile Kur'an ile alakası olmayan sözler ederek insanları etkilemeleri üzerine kaç can kaç çocuk kaybettik?
Oldukça fazla...
İstanbul'daki çarpık kentleşme ve bunun getirdiği kültür yozlaşmasına oldukça dikkat çekmiş.
Mutluluk romanını okuyan varsa Cemal'in abisi Yakup'u hatırlar. O da İstanbul a göç etmişti ve baya zorluk çekiyordu. Cemal'in, Abisinin 2014lerde ne yaptığını merak ediyorsanız mutlaka okuyun. :)))
Kitabın en sevdiğim kısmı ise "Edebi ve Ebedi Gölgelere Dair" kısmı oldu.
Yazarın Gölgeler kitabının birkaç sayfalık özeti gibiydi.
Asım Us
Orhan Selim
Avni ve daha nice İsimler ile karşılaşmak mutluluk vericiydi