Kolera Günlerinde Aşk Kitap Bilgileri
Yazar: Gabriel Garcia Marquez
Tahmini Okuma Süresi: 12 sa. 42 dk.
Sayfa Sayısı: 448
Basım Tarihi: Mayıs 2020
İlk Yayın Tarihi: 1985
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: İspanyolca
ISBN: 9789750730146
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kolera Günlerinde Aşk Kitap Tanıtımı
Kolera Günlerinde Aşk, terk edilmiş bir sevgilinin, yeniyetmelik yıllarından başlayıp yaşlılığın alacakaranlığına dek süren yarım yüzyıllık aşkının öyküsü. Büyülü gerçekçilik akımının büyük ustası Gabriel García Márquez, bu romanı tam bir destana dönüştürüyor: aşkın, deli-akıllı, yabanıl-evcil, tensel-romantik tüm biçimlerinin pastoral bir şiirin büyüsüne büründüğü bir destan. XIX. yüzyılın XX. yüzyıla dönüştüğü bir zaman dilimini kapsayan bu bitmeyen aşkın gerisinde, çağdaşlaşma çabası içindeki bir toplumun sorunlarını, özellikle taşra kentsoyluluğunun saçmalıklarını ince bir alayla gözler önüne seriyor. Roman boyunca aşk acılarının lirik esintileri arasında, García Márquez’in insancıl mizahı sürekli olarak duyuruyor kendini. Bu nitelikleriyle Kolera Günlerinde Aşk, bu büyük yazarın eserleri içinde, başyapıtı sayılan Yüzyıllık Yalnızlık’ın hemen yanında yerini alıyor.
Kolera Günlerinde Aşk Kitaptan Alıntılar
1. "Yaşamda gereksinim duyduğum tek şey, beni anlayan birisi…."
2. "Her şeye karşın, yüreğin belleğinin kötü anıları sildiğini, iyileri büyüttüğünü, geçmişe katlanmayı bu hile sayesinde başardığımızı bilmeyecek kadar gençti daha."
3. "“Her yeni gün, insanın fazladan kazandığı bir gündü.”"
4. "“Çünkü, acı çekmek ona onurlu ve doğru bir şey gibi görünüyordu; ama acıdan tat almamak için de elinden gelen her şeyi yapmak istiyordu. ”"
5. "“çünkü onun kendisini ne denli sevdiğini hiçbir zaman tasarlayamamıştı.”"
6. "“Kendimi bildim bileli kentlerde insanlar kurşunla değil, kararnamelerle öldürülüyorlar.”"
7. "İnsanların her zaman annelerinin onları dünyaya getirdiği zaman doğmadıkları, yaşamın onları bir kez daha, hem de sık sık kendi kendilerinden doğmaya zorladığı düşüncesine kaptırdı kendini."
8. "“Onu nasıl görüyorsa öyleydi: hiç tanımadığı birinin gölgesi.”"
9. "“Seksen bir yaşında, bu dünyaya uyku sırasında en küçük bir durum değişikliğiyle kopabilecek incecik bağlarla bağlı olduğunun bilincine varacak denli aklı başındaydı; bu bağları koparmamak için elinden geleni yapıyorsa, ölümün karanlığında Tanrı'yla karşılaşmamak korkusundandı.”"
10. "“Yaşam böyleydi. Aşk diye bir şey varsa, ayrı bir şeydi: Başka bir yaşamdı.”"
11. "“yaşamında bir gölgeden başka bir şey olmayan bir adamı niçin böylesine tutkuyla savunduğunu kendi kendine sorma merakını göstermedi.”"
12. ""Ömrünün geri kalan yıllarında artık ona hiç gereksinim duymacaktı..""
13. "“Uzun uzun düşündükten sonra bir beyaz gül götürme riskini göze aldı; yavan ve dilsiz oldukları için ötekilerden daha az severdi onları: Hiçbir şey söylemezdi beyaz güller.”"
14. "“Bacağı kesilmiş kimseler, artık olmayan bacaklarının yerinde acıları, krampları, karıncalanmaları duyarlar. Onsuz kendisi de böyle duyumsuyordu kendini; artık olmadığı yerde duyuyordu kocasını.”"
15. "“bu dünyada hiç kimsenin hiçbir şeyi, hiç kimseyi bekleyemeyeceği gibi beklemişti o günü: bir an bile umutsuzluğa kapılmadan”"
Kolera Günlerinde Aşk Kitap İncelemeleri
Şubat ayı okuma listemizde, aşk temalı bir kitap olsun demiştim. O da büyülü kalemiyle Gabriel Garcia Marquez oldu. Halil Serkan Öz’ün listesinde de yer alıyor. Çok merak ettiğim bir eserdi, yazarın Yüzyıllık Yalnızlık kitabını okuyup hayran kalmıştım 4 yıl önce. Hatta bookstagram hesabı açmama vesile oldu, kitapla ilgili araştırma yaparken
Kolera Günlerinde Aşk’ta yer yer büyülü gerçeklik izleri var ama okunması nispeten daha kolay oldu benim için YY’a göre.
Genç yaşlarda tanışıp, yolları ayrılan ve olaya 3. kişinin dahil olmasıyla birlikte 51 yıl 9 ay 4 gün süren bir aşk üçgenini konu alıyor. Bu yarım yüzyılı anlatırken aşkın tüm çeşitlerini de okuyoruz. Hangisi doğru aşk? diye sorgulamamak elde değil. Onaylamadığımız, ahlaki açıdan uygun olmayan ilişkiler de mevcut tabii. Rahatsız ediyor, etmeli de. Tüm bu aşklar aslında sürekli bir mücadele içinde olan, savaşan, kolera salgını olan bir ülkede geçiyor. 1800’lü yılların sonlarından 1930’lara kadar olan dönemdeki toplumsal sorunlar, modernleşme çabaları da arka planda yer alıyor. Ara ara da tebessüm ettiren mizahi yönü de var.
Eğer aşkı sorgulamak, evlilik ve aşk ilişkilerinde sizi düşündürsün isterseniz okumanızı tavsiye ederim. Filmi de var. Sohbetten önce onu da izleyeceğiz.
Sevgiler
Yüzyıllık Yalnızlık kitabının yazarının, iddialı ikinci kitabı.
Kolera günlerinde aşk, enfesti. Süre anlamında uzun sürdü ama etki anlamında da öyle olacak gibi.
Ben salgından bahsedip, sıkacak diye bekliyordum. Daha az aşk, daha çok salgın. Ama tam tersiydi. Yüzyıllık Yalnızlık kadar zor bir kitap değildi. Tersine kişiler az olduğu için akılda daha kalıcıydı. Sadece hangisi erkekti, hangisi kadın karıştırdım mecburen kodladım artık.
Sadece Florentina Ariza'nın saat başı değişen aşkları mı desek, kaçamak mı ya da, gönül eğlendirme mi artık ne derseniz onlar fazlaydı. Yani erkek değil mi? Aşk bile olsa, öyle işte..
Çevirmen enfes çevirmiş, bence kadınlara da torpil geçmiş gibi. En sevdiğim karakter Fermina Daza'ydı. Tek doğru kişi bu kadındı. Evlendiğinde fazla sadık, kocasından önceki sevdiğine karşı da fazla masum..
Yarım kalan bir aşk mecarası. Biri evleniyor, evlenmeyen diğer aşık da arayış içerisinde. Kimi erkekler vardır, büyümezler, yaşlılık sonra güçten düşme asla başlarına gelmeyecek gibi yaşarlar.
Sonra buruşan deriler, fazlalaşan yaş ve azalan zamanla beraber farkına varırlar ölüm gerçeğinin. Böyle bir karakterdi, Florentina Ariza.
Saplantılı aşık..
Her ikisi için de bekleyiş aslında . Yarım kalan bir aşk için beklemeye değer mi?
Keyifli bir kitaptı, tavsiye ederim.
Marquez, aşkın değil toplum normlarının, sınırlarının, buyruklarının altını çizmiş. Yasak olan ne varsa toplum içinde bir bir sorgulamış, sorgulatmış. Kızdığım, okumaya kıyamadığım son sayfalarda ellerim zor tutsa da kitabı büyük bir akıcılıkla okudum. Yüzyıllık Yalnızlık kadar esrarengiz olmasa da güçlü bir kalem olduğunu hatırlatıyor bir kez daha. Yasaları, siyasi, toplumsal ve sanayi gelişimlerini ele alıyor tek tek; değişen anayasalar, gizli yaşanan aşklar, gelişen daktilolalar ve yok olan doğa ananın tüm yakarışlarıyla. Bir yandan Victor Higo öte yandan Oscar Wilde gizleniyor. Yazar kimlerden etkilendiğini bir bir gösteriyor. Kadınların rolleri, ilk cinsel deneyimleri, bilhassa yastaki kadınların, kocasını kaybetmiş kadınların kurallardan öte bir yaşayışa olan merakı ve cesaretini gözlemliyoruz. 51 yıl aşkını bekleyen bir adamı değil, aşkın obsesyonunu, kural ve beklentilerini; toplumdaki herhangi bir adam (Florentino Ariza) ve kadının (Fermina Daza) yaşam döngüsündeki karşılaşabilecek problemleri ve başa çıkma yöntemlerini görüyoruz. Doktorlar, komşular, ayinler içinde bir toplumsal grubun en rutin ve en yasak anlarına şahitlik ediyoruz. Düzenli var oluşumuz içinde "hapsolduğumuz kabullenişe" boyun eğiyoruz. Sonunda haykırsa da kitap tüm normlara aslında bir bir yerine getirdiler onlar da... Yasakları çiğnerken yasalara ve yaslara boğulanların öyküsü... Kolera günlerinde aşk, bir aşkın kolera acısından daha fazla!
Yüzyıllık Yalnızlık’ı çok severek, Marquez’e hayran olarak okuyunca, Kolera Günlerinde Aşk’ı daha fazla ertelemeden okudum. Kolera Günlerinde Aşk’te bambaşka bir Marquez çıktı karşıma. Hem tarz, hem kurgu açısından Yüzyıllık Yalnızlık’tan çok farklı bir kitap. Kolera Günlerinde Aşk, adından da anlaşılacağı gibi bir aşk romanı. Mantığıyla duyguları arasında seçim yapması gerektiğinde mantığı seçen bir kadının ve yolu bu kadınla kesişen, ona aşık adamın hayatını anlatıyor. Marquez’in üslubuna yine bayıldım. Duygu okumaktan, aşk romanlarından hoşlanan herkese mutlaka tavsiye ederim. Ben pek sevmediğim halde, kitap beni sıkmadı. İkili ilişkiler ve özellikle de evlilikle ilgili çok vurucu tespitleri var Marquez’in, bunlardan çok etkilendim. Yüzyıllık Yalnızlık’ın bende yeri çok ayrı, en sevdiğim ve tekrar mutlaka okuyacağım kitaplar arasında. Bu yüzden Kolera Günlerinde Aşk, benim için Yüzyıllık Yalnızlık’ın gölgesinde kaldı. Bu karşılaştırmayı yapmak doğru değil aslında çünkü dediğim gibi bambaşka romanlar; ama Kolera Günlerinde Aşk’ı okumadan önce ister istemez “Acaba hangisini daha çok seveceğim?” diye düşündüm çünkü çok fazla insanın Kolera Günlerinde Aşk’ı çok daha fazla beğendiğine dair yorum duymuştum. Bende tam aksi oldu. Son olarak, bence Kolera Günlerinde Aşk, yaşanmışlıklarla size daha anlamlı gelecek bir roman, o yüzden çok erken yaşta okunmasa daha çok keyif verebilir. Şadan Karadeniz çevirileri biraz yoruyor beni, bu kitabı da Seçkin Selvi çevirisiyle okumayı isterdim.
Gabriel Garcia Marquez'den okuduğum 6. Kitap oldu Kolera Günlerinde Aşk. Yazarın dilini ve verdiği sosyal mesajları beğeniyorum ancak bu kitabını yazara göre fazla sönük buldum. Daha etkileyici bir aşk okumayı umuyordum 52 senelik bir aşk hikayesi sarsıcı değil mi? Diye soracaksınız, evet haklısınız tam da öyle Florento Ariza'nın aşkı uzun solukluydu ancak uğruna bu kadar beklenecek bir kadın yoktu, ki bekleme şekli de hiç masumane değildi.
Fermina Daza çok küçük yaşlarda ona aşık olan Florento Ariza ile tanışır ve ikilinin aşkı böylece başlar. Ne anlatırsam spoiler olacak ancak bunu söylemeliyim Florento Ariza öyle nedensiz bir şekilde terk ediliyor ki bari geçerli bir neden olsaydı da o zaman beklemesi daha anlamlı olurdu dedim kendi kendime.
Öte yandan Fermina Daza'yı bir ömür boyu mutsuz bir karakter olarak okuyoruz ki kendi mutsuzluğunu kendi inşaa etti. Ona hiç üzülmedim. Sonuç olarak ona deliler gibi aşık biri varken o ardına bile bakmadan bir anda sildi.
Kitabın ilk 75 sayfasını okurken sıkıldım. Sonrasında kurgu ve akıcılık beni içine çekti ve heyecanla okudum. Ancak bu hevesli okumam uzun soluklu olmadı maalesef kitabın kurgusu durağanlaştı ve anlam veremediğim çok keskin noktalar vardı. Yazarın bazı olayları birbirine bağlama şeklindeki nedenlerini çok basit buldum.
Kısaca Gabriel Garcîa Mârquez, bizlere bu kitabında tam aşkın doruklarında iken terk edilen bir adamın ve onun çaresizce bekleyişini anlatıyor. Sevmedim, sevenleri de çok. Siz neler düşünüyorsunuz okudunuz mu?