Kızıl Kitap Bilgileri
Yazar: Stefan Zweig
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 56 dk.
Sayfa Sayısı: 68
Basım Tarihi: Aralık 2022
İlk Yayın Tarihi: 1908
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786052954539
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kızıl Kitap Tanıtımı
Zweig gençlik dönemi yapıtlarından Kızıl’da öğrenim için Viyana’ya giden genç bir tıp öğrencisinin büyük kentin gerçekliğine uyum sağlama ve yetişkinliğe adım atma sürecini anlatır. Kendini birdenbire ailesinden uzakta soğuk bir odada yapyalnız bulan bu “çocuksu” genç adam, zamanla girdiği bunalımın etkisiyle hayallerinden, başlangıçta büyük bir hevesle sarıldığı tıp eğitiminden vazgeçme noktasına gelmiştir. Tam da o günlerde kızıla yakalanan ve yardımına ihtiyaç duyan bir kız çocuğu onu hayata geri çağırır… 1908 yılına ait bu anlatı, Zweig’ın daha o zamanlar çoktan bir novella üstadı olup çıktığının kanıtıdır adeta. Üstelik, yazarın sonraki yapıtlarında sıklıkla karşılaştığımız bir temanın peşine henüz kariyerinin başındayken düştüğünü; gaddar bir dünyada varoluşunu sürdüremeyecek kadar kırılgan insanların acılarını baştan beri dert edindiğini ortaya koyar.
Kızıl Kitaptan Alıntılar
1. "“Binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin…”"
2. "“Kaybetmek için bazen sevmek yeterliydi…”"
3. "Yaşamın elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmemiş miydi? Yaşam ona da eşit davranır ve onu sakınmazdı."
4. "“Beni hiç düşünmeyeni ben niye düşüneyim?”"
5. "Hüzünle sevinç, umutla düş kırıklığı sürekli iç içeydi; belirsiz bir duygu ama daima yabancı olmak ve alışamamak..."
6. "Binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin."
7. "Binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin."
8. "Hüzünle sevinç, umutla düş kırıklığı sürekli iç içeydi; belirsiz bir duygu, ama daima yabancı olmak ve alışamamak…"
9. "
."
10. "binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin."
11. "Sigara kullanmayanların nesli tükenmek üzere."
12. "hiçbir şey anlamıyorum, bilmiyorum, yapmıyorum, işe yaramamaktan tükeniyorum. Günlerce hiçbir şey yaşamıyorum, tanıdık bir yüz görmüyorum; binlerce insanın arasında yapayalnız olmanın ne anlama geldiğini bilemezsin."
13. "Yaşamın gerektirdiği gibi
ve
olmayı bilmiyordu.."
14. "Kaçmak, buradan binlerce, on binlerce mil öteye kaçmak istiyorum."
15. "“Düzene ayak uyduramayan yapayalnız kalır.”"
Kızıl Kitap İncelemeleri
Kızıl;
Zweig okumayı seven biri olarak ve sayfa sayısının az olmasindan kaynaklı, 1saatte bitirdiğim bir kitap oldu sıcağı sıcağına incelememi eklemek istedim.
Kitabın konusuna gelecek olursak;
18 yaşındaki tıp öğrencisi olan Berger'in Viyana'da ki yeni hayatından bahsediliyor. Yasadığı ve yaşayamadığı olaylar yüzünden bir an vazgeçmek eve geri dönmek istese de, ev sahibesinin kızıl hastalığına yakalanmış kızı sayesinde yeni bir umut kıvılcımı uyanıyor içinde.
Yalnız şöyle bir durum var ki; benim okuduğum yayınevinin ve sanırım çeviriden kaynaklı, bir diyalog ta geçen cümle dikkatimi çekti. Olayın Viyana'da geçmesi ve karakterimizin dinle alakasının bariz belli olmasindan dolayı belki de... Cümle şu;
"Allah allah bizim ufaklığa ne oldu böyle?"
Tuhaf geldi bana...
Aslında buraya kadar gayet akıcı ve kendini okutan bir Zweig novelası olsa da, Berger'in 13 yaşındaki kızı öpmesi beynim de pedofili kavramını uyandırmaya ve beni rahatsız etmeye yetti.
Pedofili sanat değildir! Her ne kadar detaylı anlatım ve daha ilerisi düşünülmemiş olsa da bu konu da ki tavrın net. Aksini düşünmenin ruh sağlığı açısından bir problem olduğunu düşünüyorum.
Olayı sonuca bağlayacak olursak; Zweig eserlerinde bir sıralama yapsam "Kızıl" başta yer alamayacak ama yine de okunması gereken bir kitap. En azından bisey kazanmasanız da bir kaybınız da olmaz :)
Kitaplı günler....
"Kendimi perişan hissediyorum,hasta gibiyim,sakat gibiyim,çünkü herkesten çok farklıyım,gitgide daha kötü,daha değersiz,daha gereksiz olduğumu gözyaşları içinde hissediyorum,ben..."
Viyana'ya giden delikanlı bir tıp öğrencisi alışamadığı büyük kentin gerçekliğe uyum sağlama ve yaşayışlara karşı adım atma süreci anlatılıyor.
İçinde kalan "çocuksu" duygusuyla, girdiği bunalımlar genci tıp eğitim sürecinden vazgeçme aşamasına getirir.O zamanlarda kızıl hastalığına yakalanan ve yardıma ihtiyaç duyan kız çocuğu genci tekrar hayata geri çevirir...
Bu yaptığı yardım ile kızıl hastalığına kendisi yakalanır ve kendini hayata bırakır...
Stefan eserlerinden bu kitap bende ayrı bir yeri oldu diyebilirim.Yalnızlık,utanç,çocuksu davranışlar...Bunlarla baş etmek zor...Okurken bir an gencin yerine kendi hayatımı okuyorum sandım,hayata yeni adımlar atarken ki korktuğum olaylar hepsi bir bir beni cezbeder hale geldi...
Çabuk bitmesin diye yavaş yavaş okudum çünkü olaylar da o kadar kendinizi kaptırıp aklınızda ilişkilendiriyorsunuz ki sayfaların hızını fark edemiyorsunuz...Betimlemeler,iç dünyayı gözler önünde düşünmek çok iyi kurguyu gösteriyor...Yoğun duyguların ön planda oluşu daha iyi sonuçlar elde ettiriyor...
Tek kelimeyle çok güzel bir eser...Kesinlikle okunması gerekiyor.
Keyifli okumalar dilerim.
Kendini arayan, kendini bulmaya çalışan bit tıp öğrencisinin hikâyesi…
Berger henüz 17 yaşında olmasına rağmen yaşadığı özgüven sorunundan dolayı kendini topluma kabul ettirme çabası içerisindedir. İçerisinde bulunduğu bu çocuksu sancılı süreçten kurtulmak için çözümü çevresindeki insanlarda arar.
Komşusu olan Schramek, karakter olarak Berger’in olmak istediği bir karakterdir ve hukuk öğrencisidir. Schramek’in kız arkadaşı olan Karla ise Berger ile tanıştıktan sonra Berger’in kişisel yapısı hakkında sürekli dalga geçer haldedir.
Kitapta henüz açılmamış bir gül gibi diye tasvir edeceğimiz Berger’in saflığının ve temiz dünyasının, üniversiteyi kazandıktan sonra yaşadıkları üzerine çevresine karşı güvensizliği anlattığı sırada tam her şey bitti derken ev sahibinin kızının yaşadığı kızıl hastalığı bambaşka bir yol açıyor Berger’in hayatına. Kızı tedavi ederken aralarında geçen sohbet Berger’in insanlara ve aşka olan güvenini tekrardan tazeliyor. Ama gel gelelim kızıl hastalığı Berger’in de hayatına musallat oluyor. Gençlerin kolay atlatabildiği ama yaşı ilerlemiş insanların ölümle sonuçlanan bu hastalığı acaba Berger yenebilecek mi?
Özetleyecek olursak çevrenizdeki insanlar sizi vezir de eder, rezil de eder…
Bu sebeple çevrenizdeki insanları seçerken, bu insanlar benim şahsıma ve kişisel hayatıma nasıl bir etki yapabilir diyerek iyice bir süzgeçten geçirmeyi unutmayın.
Keyifli okumalar dilerim…
Bazen hayal kurduğumuz şey gerçekleşince istediğimiz gibi bir doyuma ulaşamayabiliriz. Hatta bazı kişiler tam tersine tepki vererek hayal kırıklığı yaşarlar. Tıp öğrencisi olan Berger tam da böyle bir dönemden geçiyor. Gerçi yaşının verdiği de bir durum söz konusu olabilir daha 18 yaşında ve birden bire kendini başka bir şehirde yalnız başına buluyor. Her şey ufak da olsa tetiklemiş. Berger tam ergen bir insanın sergileyeceği tavırları sergiliyor;ona göre düşünüyor,ona göre hareket ediyor,hatta hayalini bile ona göre kuruyor.
Fakat bir süre sonra bu da onu tatmin etmiyor ve bırakıyor. Hayatta hiç beklemediğimiz şeyler olabilir. Bazen istediğimiz şeyler zamanında olmaz bazen de olmasını istediğimiz şeyler olur ama o sırada her şey için çok geçtir. Berger için tam da böyle bir durum oluyor.
Berger karakterini sevdiğimi söyleyemem çünkü ne istediğini bilmeyen,yalnız olmamak adına her şeyi yapan,ne istediğini söylemeyen ama karşıdaki kisi anlamıyor diye öfke besleyen bir karakter.18 yaşında lakin 13 yaşındaki bir kızı öpmesi (kızın da rızası var tabi) bana pek doğru gelmedi. Söyle de bir durum var tabii ki o zamana göre bu normal bir durum olabilir. Bizim zamanımıza göre bu durum çok normal değilken belki bu durum gelecekte daha başka şekillerde karşılanabilir. Yine de okurken bu durumun beni rahatsız ettiği gerçeğini değiştirmiyor.
Stefan Zweig'in kitaplarını okumayı gerçekten seviyorum. Karakter analizleri gerçekten çok etkileyici. Bu kadar kısa sayfa sayılarına rağmen her seferinde güzel mesajlar veren, derin anlamlara sahip olan kitaplar yazabilmeyi beceriyor.
Dikkat Spoiler İçerir!!!
Stefan Zweig'ın yazmış olduğu 'Kızıl' kitabında, yazarın diğer eserlerinde olduğu gibi yine psikolojik sıkıntılar yaşayan bir karakter üzerinde duruluyor.
Berger hayatı boyunca kendini güçsüz, zavallı, dışlanmış, acınası bir çocuk gibi gören bir genç bir adam. Tıp eğitimi almak üzere tek başına Viyanada yaşmaya başlıyor. Başlarda arkadaş edinmeye çalışıp, kendini kanıtlamaya çalışıyor ancak yeni çevresine bir türlü uyum sağlayamıyor ve zamanla bunalıma giriyor. Okuldan tamamen kopan genç adam, sadece çevresindeki insanları inceleyip, yalnız takılmaya başlıyor. Bir gün ev sahibinin küçük kızının 'kızıl' hastalığına yakalandığını öğreniyor ve bu durum ona umulmadık bir anda 'yaşamının yitirdiği anlamını ve hedefini bulmasını' sağlıyor. (Eğitimine devam edip, doktor olmak ve insanlara yardım edebilmek istiyor). Küçük kız iyileşmeye başlarken, kıza karşı duygularıda oluşuyor (burası biraz rahatsız ediciydi kız 13 yaşında!). Kız iyileşti, Berger eğitimine geri dönecek, mutlu olacak derken; 'kızıl/ölüm' yeni başlayan bir yaşamı bitiriyor... Yazarın tarzını artık bildiğim için bu son beni hiiiç şaşırtmadı.
Kitapta Berger karakterin duyguları, düşünceleri, psikolojisi çoook iyi yansıtılmıştı bence. Yazarın diğer eserleri gibi bu kitapta çok kısaydı, hemen bitti, okurken hiç sıkılmadım.
Kitabı okuyup okumamak size kalmış. Herkese keyifli okumalar...
----
Yaşamın elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmemiş miydi? Yaşam ona da eşit davranır ve onu sakınmazdı.
----