Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kaybolan Bağlar - Johann Hari | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kaybolan Bağlar Kitap Bilgileri


Yazar: Johann Hari
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 26 dk.
Sayfa Sayısı: 368
Basım Tarihi: 2019
İlk Yayın Tarihi: 2019
Yayınevi: Metis Yayınları
ISBN: 9786053161639
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kaybolan Bağlar Kitap Tanıtımı


“Ben kendi hayatımda depresyon hakkında iki hikâyeye inanmıştım. Hayatımın ilk on sekiz yılında bunun ‘tamamen kafamın içinde’ olduğunu düşünmüştüm – yani gerçek değildi, hayaldi, sahteydi, şımarıklıktı, utanç vericiydi, zayıflıktı. Sonraki on üç yılda ise yine ‘tamamen kafamın içinde’ olduğuna inanmıştım ama bu defa çok farklı bir şekilde: Beyindeki bir arızadan kaynaklanıyordu. Ama bu hikâyelerin ikisinin de doğru olmadığını öğrenecektim. Depresyon ve kaygının bu kadar yükselişte olmasının öncelikli sebebi kafamızın içinde değildi. Ben bu sebebin büyük ölçüde etrafımızdaki dünyada ve o dünyada nasıl yaşadığımızda yattığını keşfettim.”



Kaybolan Bağlar, gazeteci yazar Johann Hari’nin kendisinin de uzun yıllar mücadele ettiği depresyonun altında yatan nedenleri ve olası çözümlerini bulmak üzere çıktığı yolculuğun hikâyesini anlatıyor. Şahsi olduğu kadar toplumsal da olan, deneyimler kadar bilimsel olgu ve araştırmalara da dayanan bu hikâye, mutsuzluğumuzu kanıksamak ve ilaçlar yoluyla bastırmaya çalışmak yerine daha kalıcı, daha sağaltıcı çözümlere yönelebileceğimizi gösteriyor.



“Depresyon ve kaygının nedenlerine ilişkin okuma yapmanın ilk bakışta göz korkutucu geldiğini biliyorum, zira bu nedenler kültürümüzün derinliklerine kadar uzanıyor. Benim de gözüm korkuyordu. Ama yolculuğuma devam ettikçe diğer tarafta yatanın ne olduğunu fark ettim: gerçek çözümler. Bunlar pek çoğumuzda işe yaramayan o kimyasal antidepresanlara benzemiyor. Satın aldığınız ya da yuttuğunuz şeyler değiller. Ama ıstırabımızdan gerçek bir çıkış yolunun başlangıç noktasını oluşturuyor olabilirler.”




Kaybolan Bağlar Kitaptan Alıntılar


1. "Anlamadığım bir hayat yaşamaya çalışıyorum."




2. "Ben depresyonla doğmuşum."




3. "Depresyon bir hastalık değil, anormal hayat deneyimlerine verilen normal bir yanıt."




4. "Parçaları arıza yapmış bir makine değilsin sen. İhtiyaçları karşılanmayan bir hayvansın. Bir topluluğun parçası olmaya ihtiyacın var. Hayatın boyunca sana pompalanan, mutluluğun yolunun paradan ve bir şeyler satın almaktan geçtiğini söyleyen değerlere değil, anlamlı değerlere ihtiyacın var senin. Saygı gördüğünü hissetmeye ihtiyacın var. Güvenli bir geleceğe ihtiyacın var. Gördüğün yanlış muamele için hissettiğin utançtan kurtulmaya ihtiyacın var."




5. "Depresyonun yaygın belirtilerinden biri “ gerçeklik kaybı” denilen şeydir — yaptığınız hiçbir şeyin sahici ya da gerçek olmadığını hissetmeye başlamak."




6. "Kapitalizim sizden sürekli daha fazlasını istiyor. Patronunuz sizden sürekli daha fazla çalışmanızı istiyor. Bunu içselleştirip şöyle düşünüyorsunuz: Daha fazla çalışmam gerekiyor çünkü benliğim itibarıma ve kazanımlarıma bağlı. Bunu içselleştiriyorsunuz. İçselleştirilmiş bir tür boyunduruk bu."




7. ""Yalnızlık diğer insanların fiziksel yokluğu değil, hiç kimseyle önemli bir şey paylaşmadığınız hissidir.""




8. "Ev özlemi çekiyordu. Ama evindeydi."




9. "Depresyondayım ben! Bunların hepsi kafamın içinde değil! Mutsuz değilim, zayıf da değilim- depresyondayım ben!"




10. "İçinde bulunduğunuz kültür sağlıklı olmadığında ortaya sağlıksız bireyler çıkıyor."




11. "İnsanın yaptığı iş, sağlığını nasıl etkiliyor?"




12. "Yalnız olduğunuzda hemen her şey daha ölümcül hale geliyordu: kanser, kalp hastalıkları, solunum problemleri."




13. "Eşitsizliğin daha fazla olduğu toplumlarda her türlü ruh hastalığı daha yaygındı."




14. "“Hasta bir topluma iyi uyum sağlamış olmak sağlık ölçütü değildir.”"




15. "Ya depresyon aslında olması gerektiği gibi olmayan hayatlarımız için tutulan bir yas ise?"





Kaybolan Bağlar Kitap İncelemeleri


Kitapta, uzun yıllar depresyondan ve antidepresanlardan muzdarip olan gazeteci yazar
https://ucretsizkitap.com.tr.com/yazar/i144742
, depresyonun gerçek sebepleri ve olası çözümleri ile ilgili çıktığı yolculuğunu anlatıyor.

Doktorlar size bir antidepresan ve bir hikaye verir. Siz o hikayeye inanırsınız ve ilaç değil o hikaye daha etkili olur. İşte yıllardır devam eden hikaye: Beyin kimyanız bozulduğu için depresyondasınız. Yazar ise doğru hikayelerin peşinde..

Kitap, depresyon ve tedavi yöntemlerinin tarihçesini, olası sebeplerini, çözüm yolları için uzun yıllardır yapılan araştırmaları ve sonuçlarını içeriyor.

Depresyondaysanız, doğrudur beyin kimyanız bozuluyor. Ancak bu depresyonun sebebi değildir. Hayatınızda ters giden bir şeylere tepki olarak beyin kimyanız bozuluyor. Ve maalesef modernitenin direttiği yaşam tarzı, depresyonu tetikleyen en büyük nedenleri içeriyor. Tedavi için önce fazlasıyla anlam yüklediğimiz ve bizi hayattan koparacak kadar etki eden nedenleri tespit etmemiz lazımdır. Bu nedenler tedavi edilmeye başlandığında, tepkilerde tedavi olmaya başlayacaktır. Tedavi bu yönde ilerlerse çok daha etkili ve başarılı olabiliyor.

Kendim psikoloji kitapları okumayı sevdiğim için, adaşım psikolog

'ın kitap tavsiye videolarına bakıyorum. Bu kitabı da oradan not almıştım. Depresyonla ilgili bir kitap okumak isterseniz, konuya derli toplu bakmanızı sağlayan bu kitabı tavsiye ederim.




Bir ruh sağlığı çalışanı olarak bu tür kitapları okumayı seviyorum. Johan Hari Bey bir gazeteci. Ergenliğinden beri depresyonda. Ara ara tetiklenmekle birlikte ilaç tüketimi sürekli ve düzenli. Buna rağmen bir raddeye geliyor ki artık şunu farkediyor; ilaç şirketleri 20. yüzyıldan itibaren insanları vücutlarındaki herhangi bir problem sebebiyle bile ilaç içmeye alıştırarak kendine mecbur hale getirmiş durumda. Bu yüzyılda da bunu psikolojik rahatsızlıklar için yapıyor. Peki ya düzenli ve sürekli ilaç içilirse geçeceğini iddia ettikleri depresyon bir beyin arızası değilse? Ya tepkisel bir mesajsa? Ya bak senin yaşam düzenin, sosyal çevre ile iletişimin, değerlerin, yaşamla kurduğun bağın, doğa ile ilişkin, işyerinde tatmin, faydalı ve başarılı hissetme ihtimalin gittikçe zayıflıyor, bozuluyor. Yerini abur cubur değerler, zenginlik takıntısı, algındaki bozukluk, mutluluğu maddiyatta araman, şehrin keşmekeşinde düzensiz bir hayat sürüyor olman aldıysa ve depresyon sana ancak haberciyse? Şşşt sen kendine, yaşamına, gönlüne, zihnine neleri soktuğuna bir bak ve artık kendine çekidüzen ver demek istiyorsa depresyon? Bence okuyun Hari kalemiyle biraz lafı dolandıran bir yazar ama yazarlık yolunda hakikatle ilerliyor ve okunmayı hak ediyor.




Bireysel iyi oluş ancak toplumsal birlik beraberlik ve iyi oluş ile mümkün. İnsan sosyal bir hayvandır diyen eski Yunan filozoflarindan Aristo'ya göre insan doğası gereği sosyaldir ve yalnız olabilmesi ancak Tanrı ya da canavar olması ile mümkündür. Gittikçe yalnızlaşan ve kendi egosuna saplanıp kalan günümüz insanı kendini depresyonun kucağında buluyor. Artık en iyi dostumuz antidepresanlar. Johann Hari bu kitabında antidepresanlar ile ilgili bagzi çarpıcı araştırmalardan da bahsediyor. Bu araştırmalar oldukça ürpertici. İlaç sektörünün kazancını esas alan ve tedavi etkisinin oldukça az olmasına karşılık sektörel karlılık adına recetelendirmenin ne kadar önemli olduğuna dair birtakım araştırmalar bunlar. Ürpertici ama şaşırtıcı değil, maalesef.

Depresyon ve kaygının yaygınlığı esas alındığında çok eski zamanlara uzanmadığını görebiliriz. Toplumsal bağları olan kisilerin biraradalığının getirdiği olağan destek gurupları ve gurup icinde ustlendigi görevler kişinin yaşadığı hayatı daha anlamlı bulmasına, sorunları paylaşmada ve çözmede kollektif bir güç oluşturulması ile daha kısa sürede aşılmasına olanak sağlıyor. Sorunlu ve hastalıklı bir toplulukta yaşamak hayatınıza anlam kalmaktan öte yıkıcı bir etkiye sahip olabilir fakat bireysellik üzerine kurulabilecek bir yaşayışta yalnızca yalnızlık, umutsuzluk ve guvensizlik duygularını getirecektir. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak, dedikleri böyle bir şey. Bu yüzden bireysel mutluluk peşinde de koşsak toplumsal mutluluk peşinde de koşsak aynı yere çıkacağız. Ya hep beraber, ya hiçbirimiz.

Ancak birbirimize yardım ederek kendimize yardım edebiliriz.




Johann Hari’den okuduğum ikinci kitap, 2018 yılında yayımlanan Kaybolan Bağlar (Lost Connections) oldu. Kitabın ismi zaten temel derdini açıkça ortaya koyuyor: Kaybolan bağların izini sürmek.

Gazeteci-yazar Hari, dünyanın dört bir yanında yaklaşık iki yüz kişiyle yaptığı görüşmelerin ardından kaleme almış kitabı. Bu kitapta depresyonun yalnızca beyindeki kimyasal bozulma olmadığını, depresyonun biyolojik, toplumsal ve psikolojik nedenlerden dolayı ortaya çıktığını söylüyor. Bunları anlatırken de yalnızca bilimsel araştırmalara değil, bireylerin yaşanmışlıklarına da yer veriyor.

Kitabın dili oldukça sade. Ancak kimi bölümlerde aynı fikirlerin tekrar tekrar ve tekrar işlendiğini görmek beni yordu. Yine de bu tekrarların arasından sızan insan hikâyeleri, anlatıyı etkileyici kılıyor. Bazı satırlar kişisel kırılma anlarını hatırlatıyor; bazılarıysa insana “yalnız değilim” duygusu veriyor.

Modern hayatın hızında, ekranların ardında, yalnızlaşmanın normalleştiği bu çağda, bağlarımızı kaybettikçe daha da kırılganlaşıyoruz. Bu döngüyü kırmak içinse ait hissedeceğimiz topluluklara ihtiyaç var. Yaşadığın çevrede insanlarla bağ kurmak, anlam yarattığın bir işte çalışmak, seni besleyen fikirleri ifade edebileceğin alanlara sahip olmak, iyi duyguları paylaşmak, doğayla temas etmek… Tüm bunlar ruhsal dayanıklılığı artıran unsurlar ve insanlara iyi gelen şeyler diyor yazar.

Kaybolan Bağlar, insanın kendiyle ve çevresiyle ilişkisini yeniden düşünmesi için bir davet ve bizi en temel ihtiyaçlarımızdan birine, bağ kurma ihtiyacına geri çağırıyor.




Kitap, genel olarak depresyonun nedenleri ve buna bağlı olarak da çözüm önerileriyle örülmüş. Çözümü nedeninde gizli olan bir kuyu; depresyon.

Depresyonun etiyolojisinde genetik faktörler ve fizyolojik bazı etkenler mevcut. Fakat kitabın bahsettiği ve bu çağın ittiği depresyon farklı; beyninizdeki bir arızadan kaynaklı veya size özel bir durum değil bu. Yaşadığımız toplumun doğal bir getirisi. Sebebi; kitabın isminden de anlaşılacağı gibi kaybolan bağlar, kendi benliğimiz ve diğer insanlarla olan bağlantısızlık, daha çok ekran, daha az insan, abidik gubidik değerler peşinde koşma ve bunun sonucunda "ev" in yolunu kaybetme. Ev, bu kitapta da psişik bir anlam edinmiş durumda; kaygının ciddi derecede azaldığı, güvenli hissedilen yer, güçlü bağlar oluşturan yuva.
Çözüm aşamasına gelindiğinde yazar, peynir ekmek gibi satılan antidepresan sektörünü de iyi eleştiriyor. Bu birbirini besleyen bir bağıntı aslında; antidepresan kullandıkça kendinde bir sorun olduğuna ikna oluyorsun ve ilaçsız gündelik hayatını koruyamayacağını düşünüyorsun. Kendinden daha da uzaklaşıyorsun aslında. Ama çözüm burada değil, çözüm; "ev" e dönebilmek, o yolu kaybetmemek, çevreye daha çok bakmak, insanların farkına varmak, belki yardım dilemek, belki el uzatmak ama bu bağı koparmamak. Daha çok görmek, daha çok yaşamak..



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: