Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kaplumbağalar - Fakir Baykurt | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kaplumbağalar Kitap Bilgileri


Yazar: Fakir Baykurt
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 26 dk.
Sayfa Sayısı: 368
Basım Tarihi: Kasım 2006
İlk Yayın Tarihi: 1973
Yayınevi: Literatür Yayıncılık
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750403910
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kaplumbağalar Kitap Tanıtımı


Tozak köyü şu koca yeryüzünde, kıyıda köşede kalmış bin yamalı bir yoksul yorganı, alabildiğine kurak, bakımsız, unutulmuş. Ahalisi desen günümüz köylüsü: Hâlâ devletten medet uman, "Hökümetimiz en iyisini bilir" diyen, cahil, kaba saba ama bir o kadar çalışkan, sahici ve vicdanlı. Köyün Eğitmen Rıza'sı, Muhtar Battal'ı ve akıllı delisi Kır Abbas'ı gün olur akıl yürütür, el ele verir, köylüyü de peşine takıp bir bağ kurar, hem de taşlı bir tarlada, bin bir emekle, özveriyle ve gece gündüz çalışarak. Tam ağızları üzümlerle tatlandı, yürekleri umutla doldu derken, hiç ummadıkları bir anda hükümetin tokadını yerler... ama ne tokat! Bir anda, bürokrasinin çarkında bir çapak olup çıkarlar. Hak hukuk ararlar aramasına ama neyin hakkı, neyin hukuku?



Mazimizde yer etmiş ama bugün hala varlığını sürdüren sorunlara değinen, yalın ama zengin bir dille yazılmış, özgün ve aydınlık bir edebiyat eseri olan Kaplumbağalar, yaratıcı ülkemiz köylüsünün olduğu kadar, onun bürokrasi karşısındaki çaresizliğinin ve cehaletinin de hikayesini anlatıyor. 

(Tanıtım Bülteninden)




Kaplumbağalar Kitaptan Alıntılar


1. "Kalkınıyoruz, kalkındırıyoruz diyorlar, hepsi palavra! Ancak kendilerini kalkındırıyorlar! Ankara habire istatistik kabartmayı biliyor!"




2. ""Halk şimdi horlaya horlaya uyuyor ki g..ünden donunu çek!""




3. "Köylünün ya huyunu ya oyunu beğenmeyen yönetim, yeni yeşermeye başlayan yaşama isteğini besleyeceği yerde, aracı ilacı olmayan bu köylere sivri minareler dikmiş. Dine önem veriyor. Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek."




4. ""İnsanın çenesi değil, yüreği konuşmalı.""




5. "Küçücük gözlerini açıp kapatıyor, çocuk gibi gülüyor."




6. ""Bir işi yaptın mı tam yapacaksın, hiç eksik yapmayacaksın!""




7. "... "Pekmez çok güzelmiş! Satın mı alırsınız?" diye sordu.

"Yok beyim! Kendi ürünümüz!" dedi Kır Abbas. "Kendi bağımızın üzümünden yani!"
(...)
Emin Sağlamer, "Hükümet mi yaptırdı?" diye sordu.

"Yoooo, kendimiz yaptık, kendimiz!"

"Bravoo!" dedi Emin Bey. "İşte böyle olacak iki gözüm! Köylüler artık uyanmalı! Birçok yerde bakıyorum, dolmuşlar kahveye, habire kağıt oynuyorlar! Su diyorsun yok! Bağ diyorsun yok! Bostan, sebze, meyve, hiçbiri yok! Peki niçin yapmıyorsunuz? Ses yok! Bekliyorlar hükümet yapıversin! ""




8. "Ulusun milletin beşiği köyler değil mi? Bu kaynağı kurutup nerde üreteceksin milleti? Köyü söndürdün mü memleket söner Emin Bey'im!"




9. "Kaplumbağa almış başını gidiyor. Yılmamış.
Boynunu uzata uzata yürüyor. Deminden beri belki yirmi metre yol aldı. Yürüdükçe kendine güveni artıyor. Daha da kızışan sıcağı duymuyor. Yürüdükçe kurumuş otları kırıyor. Ardında oluk gibi bir iz açıyor. Kendini çıkardığı o ince çıtırtıya kaptırmış. Dalgın dalgın ilerliyor."




10. "Ulan dürzü, muhtarsan muhtarsın, ne yani?"




11. "... Sanırsın bağbozumuna değil, bayrama gidiyoruz."




12. ""(...)biz Türküz hamdolsun! Dilimiz de Türkün dili.""




13. "... Ama işini bilir adamdır. Yağmurlar yağarken küpünü doldurur."




14. "Kaplumbağalar iki taneydi. Onlar sıcaktan önce yola çıkmıştı. Yürümüş yürümüş, düzlüğün ucundan ortasına gelmiş, belki yüz metre "yol" almışlardı. Sonunda biri kesilip kalmıştı. Öteki geçip gitti. Hâlâ gidiyordu.

Dayanıklı, gayretli, yaşlı bir kaplumbağaydı. Kurumuş teknesinden boynunu uzata uzata yürüyor. Altında yanan toprağa, güneşe, ateşe katlanarak yürüyor. Sanki kıracın köşesine sıkışıp kalmış bir parça serinliği bulmaya gidiyor. Ya bulacak ya Tozak kırını bırakacak. Ucunda ölüm olsa yürüyecek, bu kuraktan, bu sıcaktan kurtulacak. Dünyanın bol otlu, gölgeli bir yerini mutlaka bulacak, serin bir yere varacaktı. Sabırla yürüyordu."




15. "Kardeşim, insanın içi temiz olsun. Hasan Hüseyin'i Kerbela'da susuz öldürdükten sonra gece gündüz camiden çıkmasa kıymeti yok."





Kaplumbağalar Kitap İncelemeleri


Kaplumbağalar

Hazır ilkbahar gelmiş, yemyeşil örtüsünü toprağın üzerine sermiş iken.. Yeşilliklerin arasına yumurtalarını saklayan kaplumbağalar. Bu kez üzüm bağında karşımıza çıkıyor.

Yoksulluk içinde kıraç bir bozkır köyü.. Yeşilliğe suya hasret. İçlerinden biri var ki "Efendiler ben şehirde gördüm, Mahmudiye'nin toprağıyla bizim Tozak köyünün toprağı aynı. Sadece işlenmesi gerikiyor. Biz de kendi bağımızı kurup, üzümümüzü üretip, pekmezi yapabiliririz," der.

Ahali birlik olur, kolları sıvar işe koyulur. Binbir emek binbir zahmet verilerek, sonunda istenilen netice alınır. Yeşil mi yeşil, üzerinde kaplumbağaların yaşadığı, güzel bir bağa kavuşulur. Ama o da ne? Köylüler baldan tatlı üzümün tadına bile bakamadan, hemen bürokrasının kırbacıyla yüz yüze gelir.

Devlet memuru: "Tozluk'a kurduğunuz üzüm bağı sizin değil, hazinenindir, çıkın bağdan.." der.
Buna karşılık köylü: "İyi ama Tozluk'u bugünlere biz getirdik. Kıraçtı, taşlıktı, üzerinde ot bitmezdi. Onu biz ektik, biz biçtik, üzerinde emeğimiz var. Bağ bizim hakkımız." dese de eller kollar bağlanır.

Emir büyük yerden.. Devletini karşısına almak istemeyen köylüler hiç istemelerse, karara razı gelirler. Bağı hemen en kısa zamanda boşaltırlar.

Lakin.. Hiç kimse kendisine yapılan haksızlığa kayıtsız kalamaz. İşte bürokrasının kırbacına karşılık, elbet köylülerin de bir bildiği olacaktır. Acaba ne?

๑ ◕‿◕ ๑




*Boşuna beklemeyin buraları! Vakit geçmeden bir yolunu bulup kentlere sokulun. Dünya kırk kulplu kazan, bir kulpundan tut sen de kazan…

*Kardeşim, insanın içi temiz olsun. Hasan Hüseyin'i Kerbela'da susuz öldürdükten sonra gece gündüz camiden çıkmasa kıymeti yok.

Eğitmen Rıza: Tozak köyünün öğretmenidir. akıllı , cesur ve bilgili bir insandır.

Kır Abbas: Köylüsünü düşünen ve o köyde doğup büyümüştür. Cesur , yenilgi sevmeyen ,açık sözlü, çalışkan ve merhametlidir. Öncülerden biridir.

Battal Bey: Köy muhtarıdır.

Hamdi Bey: Kasabalı bir memurdur.

Cennet Hanım: Kır Abbas’ın karısıdır.

Yusuf: Kır Abbas’ın oğludur.

Senem Hanım: Kır Abbas’ın gelinidir.

Fakir Baykurt'tan okuduğum 5 .roman ve kalemini sevdiğim bir yazardır. Köy şivelerini buram buram Anadolu insanı köy ve şehirli insanı arasındaki dağ gibi uçurumları ne kadar geçmiş zamanda yazılsa da günümüzde bu sorunlar var. Şekil değiştirse de çağ halen devam etmektedir.
Konusu Kaplumbağaları sembolize edilerek köy sorunlarının , gerçeklerin ve geleneklerinden şaşmayan o gelenekleri yaşatmayı benimsemiş merhametli ve çalışkan köylülerin hükümete karşı kendi dillerince anlatmayı ve anlaşılmayı bekleyen cahil bir köylü romanıdır. Tozak adlı çorak bir köyde , Ankara’ya 100 km uzaklıkta, 60 haneli, imkansızlıklarla boğuşan, Alevi köyüdür. Tozak, köylülerin alın teriyle oluşturduğu bağlara devletin el koymasıyla köylülerin dertleri anlatılır.




Bir çok beyaz yakalının ve emekli insanın hayali heralde son on yıldır küçük bir Ege kasabasına yerleşmek olmuştur. Ya da köyüne de diyebiliriz. Çevrenizden bunu mutlaka duymuşsunuzdur. Ege ve Akdeniz köyleri işin romantizmi. Rota Karadeniz’e doğru yol alınca, köylerde yaşananın zorlukları daha bir ortaya çıkar.

Eğer doğuya giderseniz işte o zaman işler değişir. Kurak topraklar, zor coğrafi koşullar baş gösterir. Hayvancılık zordur. Kışlar çetindir. Köylerde okullar yoktur. Taşımalı sistemle çocuklar okullara taşınır.

Buraya kadar sanırım biraz olsun bir fikir edinmişsinizdir diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim Fakir Baykurt’tan okuduğum Kamplumbağalar adlı romana. Bir alevi köyü. Yoksul. Çok fakir. Su yok. Yeşil yok. Çayır yok. Aş sınırlı. Bir öğretmen var. Adı Rıza. O da köyün insanı.

Bir gün köylüler tarlada iş görürken başka köylerden üzüm satmaya geliyorler Üzüm ne? Pekmez ne? Bilmiyor köylüler. Köyün öğretmenin ağrına gidiyor. Başlıyor düşünmeye.

Diyor ki “Bu köyde bir alan var. Bir toprak var. Altı hep purluk taşı. Acaba diyor temizlemek, toprağa bereket katıp, bir bağ yapabilir miyiz buradan?”

İşte sonra okuyoruz. Bağ mı oluyor? Bahçe mi oluyor? Bu yoksul, dünyanın iyiliğinden nasibini almış alevi köylüsünün başından neler geçiyor?

Çok uzun yazmak isterdim. Ama okumayan insan için gerçekten spolier olacağı için susuyorum.

Yazar Türk edebiyatının mükemmel bir kalemi. Mutlaka okuyun. Gönülden tavsiye ediyorum.




Okurken gözümde canlanan anlatımıyla beni Ankara'nın Tozak köyüne götürdü Kaplumbağalar... #1edebiyat1bilim1film maratonumuzun Temmuz ayı ikinci kitabıydı... Türk edebiyatı yolculuğumuzun bu durağında kendi halinde yaşayan köylünün yaşam alanına girerek, hem birlik ve beraberliğin, hem susuzluğun, insanın ciğerine işleyen sıcağın, hem de umutlarının söndürülüşünün tanığı oluyoruz...
.
Kitaba ismini veren kaplumbağa ile başlayan yolculukta, acımasız gibi görünen Abbas Kartal (namı diğer Kır Abbas), başlarına gelen sorunları çözme yolunda hep bir adım ileride oluyor köylü adına... (Tahammül etmesi zor bir adam ama ben sevdim Kır Abbas'ı...) Hiçbir işe yaramayan, ne köylünün ne devletin umrunda olmayan bir toprağı, eğitmen Rıza (Irıza), Muhtar Battal ve Kır Abbas öncülüğünde üzüm bağı haline getirip hayata döndüren köylüler, hiç tahmin etmeyecekleri sorunlarla karşılaşırlar... Bürokrasi engeliyle karşı karşıya kalan ancak ne yapacağını bilemeyen köylüler için Kır Abbas gidip durur o memurdaaan bu memura...
.
Birlik olup, emek verip yeşerttikleri toprakları için mücadele veren köylülerin yaşadıklarını yine köylüler için yazan Fakir Baykurt, toplumun göz ardı edilen yüzünü gösteriyor bize... Aslında niyeti kendilerini kendilerine anlatmaktır...
.
Okurken insan sinirleniyor gerçekten ama Kır Abbas'ın hâlleri ve en küçük torunu Yeşer'in o tatlı yarım konuşmaları yüzümü güldüren kısımlar oldu... Ve romanın dili de köyün konuşma dili şeklinde... Pekey öyleyse ...




1967 yılında yayımlanan bu roman, Fakir Baykurt'un sosyal gerçekçi yanını en fazla gösterdiği eser olarak dikkat çeker. Fakir Baykurt, bu romanını Ankara’da müfettişlik yaptığı dönemlerde gördüğü bir Alevi köyünün kendisinin zihninde canlandırdıkları üzerine yazmıştır.Bu köydeki teftişi esnasında, Rıza Dikenoğlu adlı bir öğretmenin anlattıklarından yola çıkarak romanını kurgulamış. Yani sosyal gerçekçi bir kurmaca okuyoruz bu kitapta... Alevi kültürünü, yaşayışını, gelenek ve göreneklerini bize göstermesi açısından da önemli bir eserdir

Romandaki olaylar, 1940'lı yıllarda Ankara'ya 100 km uzaklıkta Tozak adındaki bir Alevi köyünde geçer. Tozak, Orta Anadolu'nun bozkırında susuz, bir damla suya muhtaç kıraç bir yer... Bu köyde, düğünlerde şarap sunmak bir adettir. Anck hiç bağları olmadığından, üzümlerini komşu Sünni köylerden alırlar. Ancak Sünni köylüler de buna karşı çıkmaktadır. Çare, köyde eğitmen Rıza'dan gelir. Tozak köylülerini köyün yakınlarındaki Purluk adlı yerde üzüm yetiştirmeye ikna eder. Özellikle Kır Abbas, bağ kurma işini hayatının amacı haline getirir. Köylüler, üzüm yetiştirmeyi de başarırlar. Ancak iyi gisen durumlar, köye gelen devletin kadastro memurlarının Purluk'un hazine arazisi olduğu raporunu verince, işler karışacaktır. Direniş başlar;ancak sonuç alınamaz. Yine de Kır Abbas'ın son bir hamlesi vardır



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: