Kaiken Kitap Bilgileri
Yazar: Jean-Christophe Grangé
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 53 dk.
Sayfa Sayısı: 384
Basım Tarihi: Haziran 2013
İlk Yayın Tarihi: 2012
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Fransızca
ISBN: 9786050915037
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kaiken Kitap Tanıtımı
Kaiken'in zamanı geldi
Doğan güneş karardığında,
Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde,
Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,
Kaiken'in zamanı gelmiş demektir.
(Tanıtım Bülteninden)
Kaiken Kitaptan Alıntılar
1. ""Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.""
2. "Çünkü aşk diğerlerinin duygusuyla beslenirdi. Coşku olmadan kalp kurur, duygusuzlaşırdı. Tüm paylaşma yetisini kaybederdi. Sonunda da içine kapanarak yanlızlığıyla kendini korumaya çalışırdı..."
3. "Sessizlik bir buz parçası gibi boğazında eriyordu."
4. "Gökyüzü herkesindir."
5. "Gözyaşları bile başka bir zamana aitti. Özlediği ve hâlâ ona inandığı bir döneme."
6. "Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur."
7. "Freud "Kabus, bastırılmış, geri plana itilmiş bir isteğin gerçekleşmesi, görsel açıdan ön plana çıkmasıdır" diyordu."
8. "Kalplerin uzaklaşması bedenlerin uzaklaşmasıyla başlardı."
9. "Aşkta sadece davranışlar önem taşır, kelimelerin hiçbir kıymeti yoktur..."
10. "Bazen de hiç kimsenin asla bütün yönleriyle tanınamayacağını düşünüyordu."
11. "... babalıklarından biri, bir gün ona "Polisler bir baltaya sap olamamış serserilerdir" demişti."
12. ""Basit bir hayatın mı olsun istiyorsun? Sürüye yakın dur ve orada kendini unut.""
13. "Her kadın ve her erkek bedení dişil ve eril parçacıklar içerirdi, fizyolojik cinsiyetin ağır bastığı bir yüzde içinde daima karşı cinse ait parçacıklar vardı."
14. "Anlaşabilmek için birbirini anlamak gerekiyordu. Ve birbirini anlamak için de, aynı dili konuşmak lazımdı."
15. ""Gözü dönmüş bir ruh, güçsüz bir ruhtur.""
Kaiken Kitap İncelemeleri
Grange en sevdiğim yazarlardan birisi olduğu için bu kitabını da çok sevdim. Yazar, yine beni şaşırttı. Polisiye kitaplarda tahmin yürütmeyi, sonra kendi tahminlerimin çürümesini çok seviyorum. Grange da bunu yapabilen nadir yazarlardan birisi. Olay örgüsü çok ustaca işlenmişti, bazı kısımlarını tahmin etsem de beni çok şaşırtan kısımları da oldu. Karakterleri kendi içinde çok sevdim. Yazarın zaten kalemine bayılıyorum. Kısacası polisiye gerilim seven herkes okuyabilir. Kitap ne ara bitti anlayamadım.
Buradan sonrası SPOİLER İÇERİR.
******************
Kitaptaki karakterleri çok sevdim ama Naoko'yu hem sevdim hem de çok gıcık oldum. Sen adama o kadar yalan söyle, sonra utanmadan ondan şüphelen, travmalarının tekrar önüne çıkmasını sağla. Neden? Çünkü arkadaş çok doğru. Aslında yazarın bu gerçekçi bakış açısını da seviyorum. Yıllarca evli kalan insanların birbirlerine nasıl da yabancılaştığını, baskı altında neler yapabileceğini daha iyi görüyoruz.
Sandrine'in aşık olduğundan hep şüphelenmiştim aslında ama hangisine olduğundan emin olamamıştım. Sonunda ortaya çıkan kişi zaten beni oldukça yanılttı. Bir bakıma Naoko'nun geçmişiyle ilgili olduğunu anlamıştım ama yazarın nasıl bir sürprizle çıkacağını kestirememiştim. Aksiyon zaten hiç bitmedi. Genel olarak kitabı çok sevdim. Kitap belki bir sekizlikti ama benim kitaba puanım 10/10. Grange'a daha azını vermeye gönlüm izin vermez.
Elimin hiç gitmediği, sırf adından dolayı aldığım kitap. 1 yıldır bekliyordu beni, keşke daha önce okusaydım. Anladığım kadarıyla Grange okuyucuları bu kitabı pek fazla sevmemiş, ama ben tam anlamıyla bayıldım.
Başta olay bambaşka, hamile kadınları yakalayıp içinden fetusleri çıkarıp yakan bir katilimiz var. Görünüşte her şey ortada, dosya kapanmak için son rötuşları bekliyor. Kapanıyor da, ve kitabın yarısında bir kalakalıyorsunuz, e kalan yarısında ne olacak? Şu oluyor : Japon aşığı baş komiserin Japon eşi ve onun tuhaf - Japonvari- geçmişi, ayaklarına dolanıyor.
Asla beklemediğim yerlerde ters köşe yaptı. Ve küçük bir ayrıntı, karakterlerin bazı hareketleri abartılıydı. Mesela sakin giden bir konuşmanın ortasında karakter birden karşı tarafın üzerine atlıyor öfkeyle. E hani konuşuyorlardı sadece? Ya da bir şey sorunca öteki taraf direkt aşağılıyor vs. Sanırım alaycı konuşmalı diyalogtu hedef ama bazı yerlerde çok başarısızdı, çok gözüme battı. Ve alakasız betimlemeler biraz fazla vardı -ki ben betimlemeleri atlamadan okuyan tayfadanım, bunda bazı yerlerde kendimi tutamadım ve çevirdim sayfayı.
Ve son olarak, Japonya'ya, Japoncaya dair pek çok yerde bilgi veriyor. Tarih, alfabe, Samuraylar, kılıçlar, bahçeler... ben de bunları çok sevdiğim için olsa gerek, hiç sıkmadı beni. Ama bu ayrıntılar diğer okuyucular tarafından biraz fazla bulunmuş sanırım.
Bu kadar! Bence bir şans verin, ben de yazarın diğer kitaplarına bakacağım.
#OkudumBitti
#KAİKEN
#JEANCRİSTOPHEGRANGE
#DoğanKitap / 450 sayfa
Merhaba arkadaşlar, ülkemizin alev alev yandığı günlerde kafa dağıtmak için yine bir Grange kitabı okudum. Birkaç eksiğim vardı, Kaike'n de onlardan biri.
Son iki kitabında hayal kırıklığına uğradıktan sonra, bu iyi geldi. Ohh be özlemişim ağız tadıyla Grange okumayı. Bize bunlarla gel yazar efendi
Arkadaş seçerken neye dikkat ederiz, ya da etmeyiz, kaderimizi değişterebilirler mi, can dediğimiz sonradan canın çıksın der mi?
Kitabı okurken bir yandan da bunlara cevap aradım.
Hamile bir kadın öldürülmüş, bebeği yakılmıştır. Komiser Passan suç üstü yapmak için baskın yapar, katili yakalar ama hiçbir iz yoktur, serbest kalır. Bir takım olaylardan sonra Passan o soruşturmadan alınır.
Doğumcu kaldığı yerden devam edecek mi?
Aynı günlerde Passan'ın evine girer birileri, ona mesaj vermekteler sanki ya da gözdağı.
Passan, Naoku isimli bir kadınla evli ve iki çocuğu vardır. Eşiyle boşanma arifesindeyken evlerinde birçok olay olur ve çocukların etrafında döner korkulanlar.
İki olay örgüsü var kitapta, birbirinin içine girmiş ama birbirinden tamamen farklı.
Doğumcu ölse de evde ki gerilim bitmez. Korkunç günler geçiriyordur Naoku ve Passan, çocuklarının zarar görmelerinden korkuyorlar. En yakın arkadaşları da öldürülmüştür. Anlayacağınız olaylar sarpa sarar
Fransa'da başlayan olaylar silsilesi Japonya'da biter.
Zaman zaman yok artık deseniz de nefes nefese okunan bir kitap.
Tavsiye ederim, bakın görün, neler neler var
Kitapla kalın sevgili dostlar
Kaiken alışılmış polisiye formüllerinden farklı bir deneyim sunuyor. Bu farklılık herkesin hoşuna gitmeyebilir ama hikayenin derinliği ve karakterlerin yaşadığı psikolojik gerilim, eseri ilgi çekici kılıyor.
Birkaç olumsuzluk dışında hikayesi iyiydi. Psikolojik sorunları olan başkomiser Olivier Passan, özel hayatında büyük bir çöküş yaşıyor. Eşiyle boşanma aşamasında olan Passan, kendini tamamen işine ve çocuklarına duyduğu derin bağlılığa adıyor. Onun için hayatta tutunduğu tek dal çocukları, ama bu bile onu hayatın karmaşasından tam anlamıyla koparamıyor.
Kitabın başlarında başka bir katil vakası da var ve bu durum hikayeyi ilk başta farklı bir yöne taşıyor gibi hissettiriyor. Ancak yazar, bu olay üzerinden okuyucuyu Passan'ın iç dünyasına daha derinlemesine sürüklüyor. Hem katilin görünmezliği hem de Passan'ın içsel çatışmaları, hikayeyi sıradan bir polisiye olmaktan çıkarıp daha psikolojik bir boyuta taşıyor.
Beğenmediğim birkaç yanı oldu. Spoiler olacak bundan sonrası...
Bunlardan biri, normalde polisiye eserlerde katili bulmaya çalışırız ya, bu kitapta katil hiç gözükmeyen biri. Bu durum, okurken "Ben niye katili bulmaya çalışıyorum?" diye sorgulatıyor insana ve klasik polisiye mantığından biraz uzaklaştırıyor. Yine de sıkılmadan okuyabileceğiniz bir kitap. Tavsiye ediyorum.
Kaiken, Grange’in 2012 yılında Japon kültürü ile harmanlayıp yazdığı cinayet romanı. Kelime anlamı olarak kadın samurayların harakiri yapmak için kullandığı bıçaklara verilen bir isim kendisi.
Kitapta ‘Doğumcu’ lakaplı, hamile kadınların karnını yarıp fetüsleri yakarak öldüren bir seri katil var ve cinayet masası baş komiseri Olivier Passan bu katilin peşinde. Ama olay örgüsü sadece bu katilden ibaret değil çünkü kitabın yarısından sonra olaylar ilginç bir şekilde Passan’ın Japon karısı Naoko etrafında dönmeye başlıyor ve asıl olaylar bu noktada başlıyor Başta verilen hikaye ve sonda alınan hikaye tamamen farklı. Benim Grangé sevgimi bilen bilir, yazarın kendi kitapları arasında ilk sıraya koyamasam da yine BA YIL DIM! Japon kültürüne ait öğeleri o kadar güzel serpiştirmiş ki yazar, boğmadan ve yabancı kalmadan özümseyebiliyorsunuz. Kenjutsu sanatı, seppuku, samuraylar, ideogramlar.. Zaten yazar genelde her kitabında farklı bir kültüre ve konuya değinmeye özen gösteriyor. Kaiken’de de Japon kültürüne ve ‘hermafrodit’ bir bireye yönelmiş. Katilin psikolojik betimlemesi de oldukça başarılıydı.
Yapı itibariyle biraz Dan Brown kitaplarına benzetiyorum Grangé kitaplarını. Tabi Dan Brown kadar yoğun tarihsel bir anlatım içermeyen şekliyle 🤓 Her zaman derim; Grangé okumayan hayata 1-0 geriden başlıyordur. Kesinlikle en kısa zamanda herhangi bir kitabını alıp okumanızı tavsiye ediyorum. Kaiken, başlamak için çok uygun olur emin olabilirsiniz.