Kağnı Kitap Bilgileri
Yazar: Sabahattin Ali
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 39 dk.
Sayfa Sayısı: 129
Basım Tarihi: 2019
İlk Yayın Tarihi: 1936
Yayınevi: Ren Kitap
ISBN: 9786057944412
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kağnı Kitap Tanıtımı
Biri diğerinin yaşayabilmesi için elzem olan iki mahluktuk biz, bunu istesek de, istemesek de...
Sabahattin Ali'nin anlattığı insanlar sıcacık hikâyelere sahiplerdir. 1900'lerin uzak ikliminden günümüze gelerek bu sıcaklığı muhafaza etmelerinde kuşkusuz Sabahattin Ali'nin kalemindeki yetenek yatar. Haksızlığın, ayrılığın, hüznün, paranın hükümranlığının olduğu bir geçmiş zaman ikliminde, çoğu zaman bilgisiz çoğu zaman uyanık olan bu karakterleri sıcak yapan gerçeğe yakınlıklarıdır.
Kağnı'da Sabahattin Ali'nin çeşitli dergilerde yayımladığı hikâyelerin bir derlemesi bulunur. Yazarın ikinci kitabı olarak basılan Kağnı, içerisinde çoğunlukla hapishane ya da mahkûm temalı hikâyeler barındırır. Anlattığı karakterlerin niteliği değişse de güçlü gözlem yeteneği sayesinde Sabahattin Ali, insan gerçeğini önümüze sermekte oldukça ustadır.
Kağnı Kitaptan Alıntılar
1. ""Dilini bilmediğim bir memlekette gibiydim bu şehirde.""
2. "Dilini bilmediğim bir memlekette gibiydim bu şehirde."
3. "Aynadaki hayalime karşı acı acı güldüm, o da bana güldü."
4. ""Hayat ne güzel fakat ne can sıkıcı şeydi!..""
5. "Alemin on parmağında on kara..."
6. "'O da bana yaptığı gibi bir şeye uğrasın!..'"
7. "Beni bari sen anla..."
8. "''Sessiz sedasız bir köşeye çekilip yaşamak lazım.''"
9. "İnsan anlaşılmaz mahluk vesselam..."
10. "Herkes kendi havasında ve menfaat peşinde..."
11. "Ben arkadaş canlısıyım. Bilhassa fikir arkadaşı olabilecek insanlara bayılırım."
12. "Anlayacak, mukabil fikirlerini dinletecek bir dosta hepimiz muhtacız."
13. "Sessiz sedasız bir köşeye çekilip yaşamak lazım."
14. "Kalbim aklımın itaatli bir uşağıydı."
15. "Aynadaki hayalime karşı acı acı güldüm, o da bana güldü."
Kağnı Kitap İncelemeleri
Merhaba.. Sabahattin Ali'nin ikinci kitabı olan Kağnı'yı okudum. Toplam 13 öykünün bulunduğu kitapta son öykü olan Bir Skandal hariç diğer tüm öyküler 1935 ya da 1936 yılında yazılmış. (Bir Skandal, 1932)
Öykülerde ağırlıklı olarak köy ya da hapis hayatından izlere, köy ve köylüler ile şehir ve şehirlilerin arasında bir uçurum bulunduğuna, insanların kurnazlıklarına, insan hayatının bir ikinci kişi için değersiz oluşuna, bencilliklerine tanık oluyoruz. Bunun yanı sıra ise aşka ve sevgiye de yine bazı hikayelerde rastlıyoruz.
Öyküler genelde 5-8 sayfa uzunluğundaydı, son öykü olan 'Bir Skandal' ise 37 sayfa. Bu öykü de İstanbul'lu olan Nurullah'ın İç Anadolu'nun bir köyüne öğretmen olarak atanınca yaşadığı şaşkınlığını, aydın geçinen insanların konuşmaktan nasıl korktuğunu, farklı düşünceler öne sürenlerin anarşist olarak damgalandıklarını, kendinden olmayanları "kardeşçe ikaz" şeklinde uyarmalarını, insanların en küçük şeyleri abarttıklarını ve bazı insanların sırf kötülük yapmak için beyinlerinde bir mekanizma bulunduğunu okuyoruz. Kitapta hemen hemen tüm öyküleri sevdim ama özellikle bu son öyküyü daha çok sevdim. Nurullah'ın o şaşkınlığını, 'o insanların' içinde bulunmaktan yaşadığı zorluğu ve neredeyse boğulacak duruma gelmesini Sabahattin Ali çok iyi aktarmıştı.
İlk kitabı Değirmen gibi bu kitabını da severek okudum. Bir sonraki okuyacağım Sabahattin Ali eseri yazarın üçüncü kitabı olan "Ses" olacak. Herkese keyifli okumalarr...
13 hikayeden oluşan bir Sabahattin Ali kitabı.
.
Kağnı hikayesinde oğlu ölen köylü kadının korkusundan suçluları şikayet bile edememesini, kamyon hikayesinde yol parası bulamayan bir İzmir yolcusunun nasıl yolun sonuna geldiğini, kafa kağıdı hikayesinde 90 yaşında hapse atılan suçsuz amcanın hikayesini, gramafon avrat hikayesinde aşkın neler yaptırabileceğini, bir şaka hikayesinde hapisteki Cavit'in hayal kırıklığını ve masumiyetini, duvar hikayesinde yine hapisteki iki arkadaşın kaçış planlarının nelere mâlolduğunu, pazarcı hikayesinde bir askerin evine döndükten sonra başına gelen yürek dağlayıcı acısını, apartman hikayesinde bir babanın yoksulluktan dolayı yaşadığı çaresizliğini, arabalar beş kuruş hikayesinde çocukların masumiyetini, fikir arkadaşım hikayesinde entelektüel çirkinliği, düşman hikayesinde boşa çıkan bir dostluk meselesini ve bir skandal hikayesinde ise insanların işlerine yaramadığınızda sizi paçavra gibi nasıl bir kenara atılabileceğini doğuya atanmış bir öğretmenin yaşadıklarından okudum.
.
.
Sabahattin Ali hikayeleri'nin farklı bir tadı var. Kendine has bir tat. Sistemi, toplumu eleştiren ama bunu kırmadan dökmeden sakince yapan bir üslub. Sesini yükseltmeden alttan alta vermek istediği veren kurgular. Aslında öyle büyük tokatlar ki bu hikayeler. O yüzden niyeti sadece güzel öykü okumak olanlar Sabahattin Ali öykülerinden hoşlanmayabilir. Ben seviyorum.
Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna kitabını okumuş ve Sabahattin Ali’nin kalemine ve kelimelerine hayran kalmıştım. O günden sonra elime geçen ilk fırsatta diğer kitaplarını okumak istemiştim. İşte ikinci olarak ‘Kağnı’yı bitirdim ve sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
***
Kağnı, Sabahattin Ali’nin ikinci kitabıdır ve 1936’da yayımlanmıştır. Kağnı,yazarın çeşitli dergilerde yayımladığı hikayelerin derlemesinden oluşur. Toplam on üç hikayeden oluşan kitapta, hikayelerin ana teması genel olarak; hapishane ve mahkumluktur. Aynı zamanda haksızlık, ayrılık, hüzün, eşitsizlik ve dedikodular üzerinde de durmuş, bunlar üzerinden mesajlar vermiştir. Sohpet havasındaki kalemi ve Anadolu dili sayesinde samimi bir eser olmuştur.
***
Kitap bana Refik Halid Karay’ın Memleket Hikayeleri kitabını anımsattı. Bunun sebebi, devlete ve ülkeye olan eleştirilerdi. Ancak bu kitapta Karay’ın kitabından farklı olarak; hakaret, kadınları ezmek, sadece devlet adamlarını kötülemek gibi özellikler yoktu. Bu kitapta halka ve devlet adamlarına kötü sözler kullanılmadan bir eleştiri mevcut… Hatta kadınları ziyadesiyle üstün tutan bir eşitlikçi tavır görebilirsiniz.
Her hikayenin sonunda sizi düşündüren, uzun zaman unutamayacağınız hikayeler var. İlk defa hapishanedeki insanları bu kadar derinden anlayabildim, ve ilk defa dedikodunun zararını bu kadar ağır gördüm. Yazar ve kalemi çok güçlü. Ve hayran kalmamak imkansız. En sevdiğim hikaye ise; Fikir Arkadaşı’ydı. Benim gibi hikaye sever biriyseniz kitabı kaçırmayın derim.
Sağlıcakla kalınız.
Selammm çok sevdiğim yazarlardan biri olan Sabahattin Ali'nin Kağnı eseriyle geldim. Toplumcu gerçekçi şair ve yazar... okuduğum 4. Eseri. Kalemine, kişiliğine hayranım. Yaşasaydı eğer çok çok iyi eserler yazacaktı eminim. Maalesef genç yaşta hayatını kaybeden yazarlardan biri...
Sabahattin Ali'nin bu eserinde 13 hikaye okuyoruz.
Yazar,bizzat yaşadığı olayları da kaleme almış. Yayınevine göre bu hikayeler değişiklik gösterebiliyor. Ben iş bankası kültür yayınlarından okudum. Hikayelerinin birazı da bir dönem tutuklu kaldığı cezaevinde yaşadıklarından oluşuyor.
Her hikayesinin tek tek değerlendirmesi kanaatindeyim fakat burada kitabı genel olarak ele alacağım.
Yazarın üslubu gayet anlaşılır, akıcı. Kolaylıkla okunabilecek hikayeler. Zaten Sabahattin Ali okuru çok zorlamıyor, İçimizdeki Şeytan eserinde biraz yorulmuştum ama o da çok sevdiğim bir eser.
Sabahattin Ali, öykülerinde yalnızca karakterlerin duygu dünyasını başarılı bir şekilde aktarmakla kalmamış, Anadolu insanının yaşamını ve içinde bulunduğu kültür çatışmasını akıcı ve sade anlatımıyla okuyucuya sunmuş. Yazar yaşamından da izler taşıyan öyküler, usta bir dil ve güzel bir kurguya sahip. Çok sıradan gibi duran insan yaşamlarını, insan yaşamlarından kesitleri, üzerine uzun uzun düşüneceğimiz kısa öyküler haline getirmiş. Ayrıca "Bir Şaka" adlı öyküde Sabahattin Ali bizzat kendi yaşadığı bir olayı anlatmış.
Ben bu eseri sizlere gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. İçinde özellikle sevdiğim hikayeler;
•kağnı
•duvar
•apartman
•fikir arkadaşı
•düşman
•bir skandal
Kitapla kalın sevgiler
Sabahattin Ali hakkında, onun kitapları hakkında bir şeyler yazmak zor, onun bizim için zamanında yazmış olması en güzeli.
Bazen ben onun kitaplarında kaçtığım insanların mahallesinde aynı sokakta buluyorum kendimi. Tam da o an da "Düşün, dünyada birbirini sevmek, birbirine yakın olmak hisleri de olmasa yaşamanın manası kalır mı? " diye soruyor bana. Hem de sevme ihtimalimin olmayacağı bir adamın ağzından. Düşünüyorum. Sevginin süpürmediği kapı önü, savurmadığı kül, boş koltuk bulamadığı cam kenarı, kendine yer açamadığı kalp var mıdır?
Çeviriyorum sayfayı,devam ediyorum okumaya. İşte benim karakterim diyorum, benim sesim, benim ağzım bu adam. Hemen giyiveriyorum cümleleri üstüme ve "İnsanların bazen ne kadar budala ve aşağılık olduğunu bilmiyor gibisin be Nurullah!" diyorum kendime. Hayatımın canımı acıtan yanlarını, öfkelendiğim insanları da arkama katarak bir kez daha okuyorum cümleyi. Bilmiyor gibisin be Özge!
Sabahattin Ali... O çok şeyler söylüyor kitaplarında satır aralarında. Bazen elinde bir ayna, bazen elinde bir kazma... Bende okuyucusu olarak o hangi sokağın, hangi memleketin adresini elime yazıp verirse oraya gidiyorum. Elimden geldiğince çukurlara dikkat ederek, elimden geldiğince kendime bakarak.
Keyifli okumalar...