Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Kafa Kağıdı - Necip Fazıl Kısakürek | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Kafa Kağıdı Kitap Bilgileri


Yazar: Necip Fazıl Kısakürek
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 30 dk.
Sayfa Sayısı: 194
Basım Tarihi: 1984
İlk Yayın Tarihi: 1984
Yayınevi: Büyük Doğu Yayınları
ISBN: 9789758180339
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Kafa Kağıdı Kitap Tanıtımı


Hayat hikâyesini bazı eserlerinde gereğince yazmış olduğunu, ancak asıl ruh hayatını, ruhunun kafa kâğıdını resimlendirmek istediğini dile getirirken, bu eseriyle geçmiş, özellikle çocukluk günlerinin perdesini bir daha aralar.

Kafa Kâğıdı, olayların dış tezahür çizgilerinden ziyâde, onları doğuran ruhî oluşları tesbite yönelik bir otobiyografidir.



Yarım kalmışlığı ile ayrı bir "hususiyet" kazanan eser, Ocak 1984'de Milliyet gazetesinde tefrika edilmiş ve daha sonra kitaplaşmıştır.




Kafa Kağıdı Kitaptan Alıntılar


1. "Allah'ım, bana yolumu göster"




2. "Ah şu benim, zıt kutuplar arası en keskin ve mübalağlı grafikler çizen yaratılışım."




3. "Bir insanı diğer insana yaklaştıran şeylerden biri de onun hayallerini bilmektir..."




4. "Evet, hayat tek bir heceden ibarettir ve onun ismi 'an'dır..."




5. "İşim gücüm romanların dünyasında yaşamaktan ibaret kaldı..."




6. "Gözler, içinde ya merhamet, ya nefretin ışıldadığı bir kandildir..."




7. "Düğümlenirken uzun yollar, ufukta acı.
Bugün de gelmedi hasretle beklenen yolcu..."




8. "Annemi düşünüyorum."




9. "-Allah'ım, bana yolumu göster!"




10. ""Az yaşayacağımı biliyorum; onun için çabuk yaşamalıyım ki, kaybını kapatabileyim!..""




11. "Düğümlenirken uzun yollar,
ufukta acı.
Bugün de gelmedi hasretle beklenen yolcu."




12. ""Hayat tek bir heceden ibarettir ve onun ismi 'ân' dır.""




13. ""Boğuluyor, fakat kimseye halimi açamıyordum.""




14. "İnsana benzeyen insan pek az..."




15. "Allah'ım, bana yolumu göster"





Kafa Kağıdı Kitap İncelemeleri


Necip Fazıl, 1982’nin Ağustos ayında eserini yazmaya başlar. Bu sırada 78 yaşındadır ve hayatının sonlarına da denk geldiğinden yarıda kalmış olur. Kitapta doğumu, çocukluğu, aile hayatı, toplum çizgisi, siyaseti ve edebiyat hayatını kısaca görmüş bulunuyoruz. Kısaca anlamak ve yarıda kaldığını göze almak koşuluyla Kısakürek'in hayatını bilmek ve eserlerini, kişiliğini anlamlandırmak isteyenler için bir kaynak olabilir.

Necip Fazıl'ın edebiyatını severim, zekasına da hayran olmamak elde değil ama egoistliği bazen beni sıkıyor ve bu kitapta da onu görmemek çok zor. Zekasının gayet farkında olan Necip Fazıl bunu söylemekten hiç geride kalmıyor. Şunu söylemek isterim ki hiçbir yazar ve eser eleştirilemez değildir. Görüyorum ki; üstadı eleştirmek bana kalmaz gibi sözlerle cümlelere başlayan olmuş, yapmayın. İçinizden geliyorsa ve içinize sinmeyen bir şeyler varsa bunu söylemekten geri kalmayın. Benim bu eserde eleştirmek istediğim bir şey yok ama bunu söylemeden edemedim. Küfre ve hakarete gitmeyen bütün haklı eleştiriler en çok da size katkı sağlar.

Son olarak Necip Fazıl’ın kendi sözleriyle bitirmek isterim incelemeyi:
‘Dünyaya gelişimden 78 yıl sonra bugünkü halime ait birkaç çizgiyle başlayarak kaleme aldığım bu eser, böylece (kronolojik) sırayı da bir an için ters-yüz ederken, bana, hal, mazi ve hatta istikbal arası elverişli bir tarassut noktası hizmetini görmekte…’




Üstad

'ün 78 yaşında kaleme aldığı, hayatının ilk 20 yılını o fevkalâde üslûbuyla anlattığı, 1 saatte okuyabileceğiniz, oldukça kısa bir otobiyografisi. Bebekliğinde, beşikteyken kustuğunu bile hatırladığı, çocukluk dönemi haylazlıklarından bahsettiği, kızkardeşi Selma'yı niçin unutamadığı, ilkokul macerası, dedesinin hem ilk hocası olması hem de babasından alamadığı terbiyeyi, dedesi ve annesinden aldığı ve onların hayatındaki rolleri, Rüşdiye'den sonra bahriye mektebi ve mektebin, hocalarının, şahsiyetinin oluşmasında oynadıkları roller. İlk şiirinin 18 yaşında, "Sevgili" başlığıyla Yakup Kadri vasıtasıyla dönemin en ünlü ve prestijli dergisinde yayınlanışı, Annesi ve dayısıyla olan hatıraları, baba tarafıyla olan alâkasının dedesinin vefatıyla son bulması, Meşrutiyet ve Cumhuriyeti kıyaslayan ve her ikisini de menfî tarafıyla tenkid eden, roman sanatının nasıl icra edilmesi gerektiğini, romanının önsözü denilebilecek ilk sayfalarında tetkik, teşhis ve tesbitlerini yazması ve Bâb-ı âli'den bir kaç hatıra ile biyografisini sonlandırması... Ve tabiî üstadın fevkalâde zekâsı... Kafa kağıdının bu kadar kısa olması, tadına doyamadığım, üslûbuna hayran olduğum "Üstadım'a bu da yakışır" dediğim bir eser... Üstâdın, fikir ve aksiyon davasındaki büyüklüğünü bu kısa eser de ne kadar anlayabilirsiniz bilemem ama, okunmasını şiddetle tavsiye ederim.
Keyifli okumalar... @Tscheisayan




Sakin, dingin ilerlerken sert eleştirilerle farklı bir ritim yakalayan biyografik bir kitapla merhaba demek istedim.🌺

Necip Fazıl Kısakürek’in ölmeden bir ay önce oğluna teslim ettiği ancak tamamlanmadığını hissettiğimiz bir kitap Kafa Kağıdı.

Yazarımızın babasıyla olan köksüz ilişkisine, yazarın annesine bağlılığına, büyükbabasının ne denli kıymetli olduğuna, ilk aşkına, çapkınlıklarına, ölen kız kardeşine ve ruh hallerine tanıklık edeceğimiz bir eserle karşı karşıyayız. Sadece bununla da kalmıyor:
Nazım Hikmet, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamit, Nurullah Ataç, Namık Kemal, Yahya Kemal, Hamdullah Süphi gibi birçok yazarın ismi anılmış; ancak Necip Fazıl hiçbirini beğenmiyor ve yazarları hakaret derecesinde eleştiriyor:

“ Ahmed Haşim ve Yahya Kemal muallakta birer kandil, Tevfik Fikret ukala bir avukat, Abdülhak Hamid dahi rolünde zoraki bir haşmet… “

“ Namık Kemal -ki bütün bir devrin siyasî dayanağı, kuru bir tebliğci, vatan , millet davulcusu…”

“ İleride sahte kahramanların baş örneklerinden biri olarak göreceğim ve göstereceğim Ziya Gökalp…”
Ve daha nice cümle var bu şekilde “eleştiri” adı altında.

Yazar; kendisini , zekasını her şeyin üstünde tutmuş. Birçok yazarı ağaca tırmanırken betimlerken kendisi o anlarda ağacın dalından meyve yiyor.

Necip Fazıl’ı daha iyi tanıyabilmek adına okunabilir.

Keyifli okumalar diliyorum.🌺




Necip Fazıl bu kitabı yazarken 78 yaşındadır, hapis cezasına çarptırılmış ve Çapa üniv. Hastanesine kaldırılmış. Lavaboya bile zar zor giden yazar tek kişilik oda olmadığından iki kişilik bir hastane odasında yatar ve yanındakinden o kadar rahatsız olur ki kendini işkence çekiyormuş gibi hisseder. Bu arada eşide başka bir hastanede ameliyattadır. İşte bu hastane odasında Necip Fazıl bu eseri, kendi yaşam öyküsünü yazmaya başlar ve bu kitabı bitiremez, ömrü yetmez, kitap yarım kalır. Kitabın ilk sayfalarında biraz egoistçe yazılar olduğunu düşündüm ki kendi zekasının farkında olan Necip Fazıl bunları söylemekten hiç de geri kalmıyor. Bir çok hatıra barındıran akıcı bir kitap. Zengin bir ailede doğan Necip Fazı'a dedesi aşırı düşkün, bir erkek torunu olduğu için "erkek olduğu için" her türlü önceliği, sevgiyi, ilgiyi, parayı... çok daha ön planda. Babasının ilgisizliği, annesinin ezilmesi ki annesinin ezilmesi Necip Fazıl'ın, annesine daha da sevgi bağlamasını sağlamıştır. Erkek çocuğuna yapılan ayrımlar beni her zaman üzmüştür, bu cinsiyetçi anlayışlar kızların geri planda olması... çokça şımarık olan Necip Fazıl'a dedesi daha 5 yaşındayken okuma yazma öğretmiştir. Büyüdükçe bir kaç okul degiştirmiş, yatılı gittiği okulda türlü oyunlar çevirip ayrılmak istemişse de annesi inanmamış fakat dedesi torununa kıyamayıp okuldan almış. Bu arada bir de Selma var Necip Fazıl'ın kız kardeşi. Kitapta daha 5 yaşında ölen kardeşi için bolca sevgi ve acı var.




Bu seneki ölüm yıl dönümünde yine ince diye okuyayım dedim. Hayatının belli bölümlerini başlıklar halinde ayırıp anlattığı otobiyografik bir anı ya da roman. Belki de son yazdığı kitaptır. Boşluk kalan yerler var, elle yazdıkları kağıdı en son bağlayıp oğluna vermiş.

Çok da kolay bir hayat geçirmemiş, hastalıklar, tayinler, savaş, yoksulluk, babasının annesi kanser diye getirdiği cici anne ama buna rağmen uzun da yaşayan bir anne, çekilen sıkıntılar,hüzünler onu yormuş, üzmüş. İlla ki kalemine de yansımış bunlar. Ama insan böyle yaşıyor işte. Herkes ölüyor. Ama biz bazılarını hatırlıyoruz. Onu konuşuyoruz onu okuyoruz. Kubbede hoş sada bırakmak herkesin harcı değil. Varlığımız kendimize ve çevremize hep mutluluk, güven ve fayda versin.

Diğer edebi şahsiyetlerden bahsetmesi ve aşırı açık sözlülüğü hem hoşuma gidiyor hem de çok gülüyorum. Hiç lafını esirgemiyor. Özellikle kendini anlatırken şeffaf davranıyor ve karşı tarafın hakkını veriyor. Mesela dayısına güvenerek benim kim olduğumu biliyor musun diye böbürlenirken İstersen vali paşanın oğlu ol! Haydi bas git! cümlesini duyunca ve atına indirilen tekme karşısında eridiğini ve o gün bugün Erzurum'u seviyesini sever olduğunu söylüyor. Ayrıca Arvasi Hazretleri kadar edebiyatta ve tasavvufa olan etkisini hocası İbrahim Aşkî Bey'den ve onun verdiği kitaplardan aldığını okuyoruz.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: