Kadından Kentler Kitap Bilgileri
Yazar: Murathan Mungan
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 23 dk.
Sayfa Sayısı: 296
Basım Tarihi: Kasım 2008
İlk Yayın Tarihi: Kasım 2008
Yayınevi: Metis Yayınları
ISBN: 9789753426657
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Kadından Kentler Kitap Tanıtımı
Kadından Kentler, Murathan Mungan'ın 16 kentte geçen 16 hikâyeden oluşan yeni kitabı.
(Tanıtım Yazısından)
izmir
Sabahın bu erken saatinde İzmir bambaşka görünüyordu gözüne. Nurhayat, Ömer Çavuş Kahvesi'nde oturduğu masada birdenbire her şeyi yeniden gözden geçirmesi gerektiğini hissetti. Emin olmak ne demekti? Bir kadın ne zaman emin olurdu? Cuma günü onu istemeye geleceklerdi ve Nurhayat şimdi bu evliliği isteyip istemediğinden emin değildi.
adana
Havalandırma serinliğinin dışarıyı unutturduğu otelin kapısına çıktıklarında vahşi Adana sıcağı yüzlerine olanca acımasızlığıyla çarparken, Emine için gün çoktan bitmişti aslında. Bir başkasının filminde konuk oyuncu olduğunu bilmenin ısmarlama adımlarıyla Gülsüm'ün ardı sıra basamakları indi. Kapıda onları bekleyen son model Mercedes'in içinden fırlayan şoför, gösterişli bir saygıyla eğilip kapıları açtı. Üniformalı değildi ama hareketleri üniformalı gibiydi. Beyaz gömleği son düğmesine kadar iliklenmiş, koyu renk boyunbağı bağlamıştı; gömleğinin kısa kollu olmasından başka havayı hafifletecek bir şey yoktu üstünde.
trabzon
Trabzon burması bu! Bunun ne demeye geldiğini en çok anasından biliyor. Trabzon burması demek, gelecek demek. Umut demek. Bütün bir hayat demek. Şimdi karşısında bir ölünün bileğinde ışıldıyor. Birdenbire bunca yoksulluğun ortasında ışıyan bilezik, bu ölümü başka türlü anlamlandırıyor gözünde. İçi kamaşıyor...
bursa
Esme, Bursa'daki ilk kışlarında, yerli melodramların Uludağ sahnelerinde üzeri çok motifli rengârenk kazaklar giyen Yeşilçam jönlerine nazire, Engin'e doğum gününde böyle bir kazak almayı düşünmüştü. Sonra vazgeçmişti ama düşüncesi bile onları eğlendirmeye yetmişti. Hayal işte! Şimdi yakası beyaz kürklü taba rengi kabanıyla getiriyordu Engin'i gözünün önüne...
samsun
Bazı hikâyeler parça parça gün ışığına çıktıkça özel bir güç, gerçeküstü bir nitelik kazanır. Songül'ün kayınvaldesinin hikâyesi de biraz böyle. Bazen hiç tanımadığınız bir ölü, ansızın hayatınızda yer kaplamaya başlar. Şengül, sanki bilinmez bir yazgının yönlendirmesiyle Samsun'a kadar bu kadının hikâyesini dinlemek için gelmişti....
amasya
Yeşilırmak kıyısındaki çay bahçelerinden birinde buluşacaklar. Sakin akan ırmağın yeşiline dalmış olan Güzel, evlendikten sonra Cem'le birlikte Edirne'ye Nihal Abla'yı ziyarete gidişlerini düşünüyor. Zamanla herşey unutulmuştu. Akıp giden bu ırmak gibi her şey akıp gitmez mi?
ankara
Ertesi gün cebimde sahte bir kimlikle Kızılay'da, bilirsiniz, Kocabeyoğlu Çarşısı'nın yanı başındaki Tansel Plak'a gittim. Yeniyetmeliğimin, gençliğimin Ankara'sının önemli uğrak yerlerinden biriydi. Aranıyor olmak, "biri olmak" demekti ve ben kısa bir süre için de olsa, şu bulanık kalabalığın içinde amaçsız dolaşan rasgele biri olmak istemiştim. Zafer Çarşısı'nın kitapçıları da burnumda tütüyordu ama şansımı zorlamamalıydım. Bilmeyen yoktu. Gizli polisler orada cirit atıyordu...
sinop
"Sinop'a geldiğinizde mutlaka beklerim. Evimizin penceresinden Sinop Kalesi görünüyor bir görseniz! Dalgalar, deniz! Nasıl anlatsam! Yağmurlu havada başka, güneşli havada bir başka." Gülümsüyorum. Bayramda anne-babasının eline öpmeye gelmiş Seher. Bu, evlendikten sonraki ilk bayramları...
afyon
"Afyon İkbal Tesisleri'ne hoş geldiniz" diyen anons çınlıyor kulaklarda: "Denizli istikametinden gelip, İstanbul istikametine gitmekte olan Kanat Turizm'in değerli yolcuları, otobüsünüz yarım saat çay molası vermiştir." Gözleri Mecnun'u arıyor. Bugün niye yok ortalarda? Yoksa? Onu göremediği her seferinde yüreğini sinsice yoklayan bu korku...
kırşehir
Hayat Hanım her haliyle adının hakkını veren "hayat dolu" bir kadındı. Hiçbir şehirde iki üç yıldan fazla yaşamaz, her seferinde yeniden taşınırdı. "Oturmadığın vilayet kaldı mı?" diye soranlara, "Olmaz mı canım? Var elbette. Ben doğduğumda memleketimizin 67 vilayeti vardı. Biz böyle bildik, böyle öğrendik. Her kasaba irisini böyle kolayından il yapmaya devam ederlerse, hepsine yetişemeden ölüp gideceğim," diye hayıflanıyormuş gibi yapar, arkasından o ünlü kahkahalarından birini patlatırdı.
erzurum
Suna'nın bavullardaki fotoğrafları ilk görüşü değildi. Erzurum'a geliş gidişlerinde birkaç kez el atıp bakmışlığı vardı. Şimdi onları her eline aldığında kafasını kurcalayan, zihnine üşüşen olguların bir teki bile o zaman aklına gelmemiş, hatta üzerinde durulmaya değer bile bulmamıştı. Değişen neydi öyleyse? Bu fotoğrafların içini ancak şimdi görmesini sağlayan neydi?
diyarbakır
Başkomiserin kendisini içeri çağırmasını beklerken Aslı'nın gözleri oturduğu bankta. Yer yer boyaları soyulmuş. Hani nasıl adlandıracağını bilemediğin ara renkler vardır ya, öyle. Şimdi içeri çekip polis zoruyla sorsalar, "Söyle bakalım kızım, ne renktir bu," söyleyemezsin. İnsan zihni ne tuhaf! Neler düşünüyor? Polisin burada, Diyarbakır'da sorduğu, sorabileceği sorular düşünüldüğünde ne kadar saçma şu aklından geçenler! Yoksa o kadar da saçma değil mi?
kayseri
Lüks Terzi'nin Kızları derlerdi o zamanlar üçüne birden. Laf aramızda kalsın en alımlıları ortancası Sofya! Sofya dediğime bakma, asıl adı Mualla tabii. Peki adı niye Sofya kaldı diyeceksin? Bir düşün: Değil Kayseri'de, değil Türkiye'de, dünyada kaç kadın vardır Sophie Loren'e bu kadar benzeyen? Onu görsen. O zamanların Kayserisi de başkaydı. Şimdiki gibi on dördüne varmadan mantoya girmiyordu kızlar...
gümüşhane
Kapıyı açan kadına, "Sen Asiye misin?" diye sordu. Birbirlerini tartan bakışlarla baktılar kısa bir süre. Kapıyı çalan genç kadın kimi aradığını çok iyi biliyor, kapıyı açansa diğerini tanımıyordu. Başından azıcık kaymış tülbentini sıkılarken "Evet Asiye benim," dedi kadın, "ne vardı?"
mersin
Karısı ölmüş yakın zaman önce, çocukları evlenmişler zati, kimi Mersin'den gitmiş, kimi ayrı eve çıkmış. Pozcu Mahallesi'nde yeni bir ev aldım, koca evde tek başına yalnızlık çekilmiyor, dedi, gel evlen benimle. Önce alay ediyor sandım. On dört - on beş yaşın hevesi kalır mı bunca sene? Kalırmış meğer. Kaderim Mersin'deymiş, bilememişim.
istanbul, esenler otogarı
Az sonra daha sakin sayılabilecek bir sesle, "Vardığımızda bana haber eder misin kızım," diyor. "Ben yol iz bilmem. Geçmeyeyim Elazığ'ı." "Merak etme teyze," diyor Zozan. "Uyusan bile, ben uyandırırım seni." "Gözümün uyku tutacağını sanmam," diyor kadın. Zozan en azından bu sefer çok daha neşeli bir yolculuk hayal etmişken kendisi için, yanına oturan şu mahzun görünüşlü, kederli kadının varlığıyla içinin bulutlandığını, yüreğinin çatallanıp ağırlaştığını hissediyor.
Kadından Kentler Kitaptan Alıntılar
1. "Neden hâlâ seversin onda vefa yok gönül."
2. "Herkesin hayattan geri çekileceği bir yaş vardır."
3. "Evliliğin en iyi tarafı, kocaların erken ölmesi."
4. "Bir noktadan sonra insanlar; barışamaz, ayrılamaz, dönemezler..."
5. ""Hiçbir hayatın karşılaştırılmayacağını, yarıştırılmayacağını öğreneli çok oldu.""
6. ""Anamın bir sözü vardı, 'Güzel adam seven cezasına katlanır,' diye. 'Erkeğin çirkinini seveceksin.' Dinlemedim. Hangi kız ana sözü dinlemiş ki ben dinleyeyim?""
7. "“Annesi arada bir “Hayatla romanları ayırt edemeyeceğini bilseydim, zamanında oku kızım oku kızım diye başının etini yemezdim” diye uyarırdı. Ama hayatla karıştırılmayacaksa romanlar niye okunsundu ki?”"
8. "Sık sık "Kalp öldürür biliyor musun?" derdi."
9. ""Bazı adımlar, yılları daha çabuk kat eder.""
10. ""Her şeyi konuşmak iyidir sanıyorlar şimdilerde. Halbuki, insan münasebetlerinin çoğu kelimesiz halledilir,""
11. ""İçim, ruhum yıllarım kanıyordu.""
12. "İnsan kendini ancak bir yabancıyla anlardı."
13. ""Hep sen mi ağladın, hep sen mi yandın, ben de gülemedim yalan dünyada,"
(Neşet Ertaş)"
14. "“Hayatta bir kere geç kaldın mı, hep geç kalırsın.”"
15. "Zaman, yalnızca zaman bazen içini sızlatıyordu insanın."
Kadından Kentler Kitap İncelemeleri
Okuduğum ikinci kitabı
Yani ne yazmalı ki! Bende bıraktığı etkısınden cıkmak haftalar aldı ilk kitabında çünkü.
On altı hikaye, on altı hayat, insan nasıl bu kadar içsellestırır okuyucuya bu da MUNGAN farkı dili , anlatımı benı nasıl büyülüyor her defasında...karakter analızı yaparken sanki freud okuyorum, betımlemelerı o kadar sağlam ki bahsettiği her mekanı yaşadım, gördüm orda o anda nefes aldım.Bursa, Amasya, Ankara, Samsun, Trabzon, Sinop,Denizli, Erzurum,fotoğrafçı Aram!, Diyarbakır surları, hikayelerin bazen başladığı ya da bittiği Esenler Otogarı “birbirinin hayatından habersiz bir sürü insanın yollarının, hikayelerının,bazen kaderlerinin kesiştiği bir otogarın, hemen her günkü bilinen canlı,hareketli, tanıdık görüntüleri, kendini olanca karmaşası ve gürültüsüyle tekrar ederken,indikleri otobüslerden İstanbul’a dağılan insanlarla, otobüslerin İstanbul’dan alıp götürdüğü insanların hayatları, hikayeleri hatta kaderleri adeta yer değiştiriyor. Gelenler kentin içine, gidenler bütün Türkiye’ye hayalleri, ümitleri, serüvenleri, hayatlarıyla dağılıyorlar. Kader yol ağızlarında oturuyor sanki...”
Kitap bittiğimde uzunca bir süre boşluğa bakıp kalakaldım,
Yaşanmış bu hikayelere ağlanmaz mı! İçimde bir şeyler koptu gitti, zaten yaş aldıkça zamanını bekleyen kitaplar değil mi bizi biz yapan..
Murathan Mungan okuyunca daha net anlıyor insan, her hikaye bir dünya ve siz o dünyaları tanıdıkca kendı gerceğinize biraz daha sağlam ulaşıyorsunuz.Kitabın son hikayesinde “vay canına” dedim mi dedim:)
İlk defa bir kitapta hiç fark etmeden okumayı bırakmış; ne düşündüğümü, ne hissettiğimi bilmeden kitabın bir noktasına takılı kalmış buluyorum kendimi. Sonra tekrar dikkatimi topladığımda bazı paragrafları üç beş kez okuduğumu, içimde oluşturduğu hissiyatı, karmaşayı yenemeyip yine dalıp gittiğimi görüyorum.
16 kentin üzerine inşa edilmiş 16 öykü. Hikayelerin her birinde farklı kadınlar ve bu kadınların hayatlarından bize sunulan sahneler. Her bir hikayenin özünde ise hayatlarının bir anında birbirleriyle karşılaşan kadınların birbirleri gözünden yaşamları, hisleri ve aydınlanmalarına dair iç sorgulamaları.
Konu kadın olsa da seçilebilecek popüler öğeler şiddet, töre, taciz vb. unsurların hiçbiri bu kitapta ana konu olarak yer almıyor. Yazar kitaba dair röportajında kadını bir obje olarak seçip ülkemizin sosyolojik bir olgusunu irdelemek istemediğini sadece konunun kadınlar olduğunu dile getirmiş. Yazarında dediği gibi konu ''kadın olmak'' ya da sadece ''olmak''.
Ülkemizde en zor kimlik edinimlerinden biridir kadın olmak. Sonra belki ikinci sırayı çocuk olmak alır. Kadından kentler, 16 öyküsünde de kadının kimlik arayışını, birey olma çabasını sorgularken bir çok kadınında bu öykülerden en az birinde muhtemel birçoğunda kendini bulmasını, sorgulamasını sağlıyor.
Bir erkek gözünden mükemmel tasvirlerle kadına dair bir çok duygunun ustalıkla ele alındığı bu kitabı öncelikle kadınların, sonra kadınları yakından tanımak isteyen erkeklerin okumasını tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar...
Okuduğum ilk Murathan Mungan kitabı. Uzun zamandır yazarın kitaplarını okumayı düşünüyordum ama bir türlü denk gelmemişti okumak . En sonunda yazarın bu kitabını aldım, özellikle neden bu kitap onu da bilmiyorum açıkçası.. Ama iyi ki bu kitabı ile başlamışım yazarı tanımaya dedim kitap bittikten sonra.
Yalın, gösterişsiz bir dille kolay okunan bir çok kadının hikayesi...
Birbirinden bağımsız olarak görünen kadınların dilinden anlatılan on beş hikaye, kitabın sonunda kadın kahramanların hepsinin Esenler Otogarı'nda bir arada bulunması ile hikayeler tamamlanmış oluyor.
Burası Esenler otogarı, yazarın deyimiyle Türkiye.
İnsan, İstanbul’un dışına Esenler’ de çıkıyor.
Gelenler kentin içine, gidenler bütün Türkiye’ye hayalleri, ümitleri, serüvenleri, hayatlarıyla dağılıyorlar.
Kader yol ağızlarında oturuyor sanki, ağlarını burda örüyor.
Memleketine gezmeye gidenler, tayin olanlar, büyüklerin elini öpmeye giden yeni evliler,tatile çıkanlar, baba ocağını bırakıp büyük şehirlerde bir umut arayanlar, büyük kentlerde tutunamayıp baba ocağına geri dönenler, sürgün edilenler, boşanıp ailesinin yanına gönderilenler, bir şeyden kaçanlar, birilerini kovalayanlar, evden kaçanlar, izne çıkanlar, sadece seyahat edenler, öylesine seyahat edenler...
Yollar kadın...
Yolcular kadın...
Her yer kadın...
Murathan Mungan, kalemini beğendiğim yazarlar arasındaydı, fakat bir türlü kitaplarıyla tanışma vaktim olmamıştı. Taa kii Yüksek lisans tez konum ile alakalı bir kitap aramaya sahafa gidip Murathan Mungan'ın 4 kitabıyla dönünceye kadar. İlk olarak "Kadından Kentler" ile başladım okumaya, kitabı ilk elime aldığımda özellikle kapak resmindeki çekicilik ve ilk giriş sayfası beni almalısın diyordu ve iyi ki almışım. Dünyada ve özellikle belli coğrafyalarda kadının deneyimlerinin marjinalleştirildiği, birey olarak kabul edilebilmesi için bir " erkeğe " ihtiyacı olduğu ve ne yazık ki sadece özel alanla ilişkilendirildiği çok yalın ve güzel bir dil ile anlatılmış. Her bir sayfasında kendimden bir parça bulmuş olmam işin hem acı hem de farkındalık noktasında tatlı kısmı. Sürekli kitap bitimine kadar şunu tekrar ettim desem yeridir: kendimizi bilmek, tanımak dediğimiz noktada ilk önce " insan" olmanın ne demek olduğunu bilmek ve bunu kabullenmek, içsellestirmek gerekti. Erkeğin ötekisi olarak görülen kadının, kadınların dramını can alıcı coğrafyalar üzerinden aktaran yazara sonsuz müteşekkirim. Bana çoğu şeyi birdaha birdaha hatırlattığı için. Lafı dolandırmadan, herkesin kendinden bir parça bulacağına ve okurken sorgulayacağı çok şeyin olacağına inanıyorum. Okunmasını tavsiye eder, sevgiyle, güzellikle kalmanızı temenni ederim..
Ah senin şiirsel anlatımını severim.Murathan Mungan daha önce "Çador" kitabı ile tanıyıp anlatım tarzına hayran kaldığım bir yazar.Şairliği nasılda yansımış diline.Betimlemeler kendinden geciriyor insanı, birbiriyle hiç de alakası olmayan sözcükler yine birbiriyle ahenk içinde raks ediyor adeta.Yazar bu kitabında birbirinden güzel, tabiri caizse tadı damağınızda kalacak daha biri bitmeden öbürü merak uyandıran birbirinden sıcak ve manidar öykülerle buluşturuyor sizi. Her Kadına bir kent her kente binlerce kadın sığdırmış. Gümüşhane'den Boz tepeli Trabzon'a, Sinop İnce Burun'dan Afyon Kocatepe'ye, Diyarbekire, Konstantine'ye yani namı diğer İstanbul'a, Gaziantep'e Neşet Ertaş'lı Kırşehir'e ve içinde Nurhayatlar, Yurdanurlar, Aslılar, Meltemler barındıran yurdumun daha nice şehirlerine konup göçüyorsunuz adeta.Ve son öyküsü "Esenler Otogarında Aslı'yı bilet alırken, Meltem'i otobüsten inerken, Süsen'in sevdikleriyle kucaklasirken, Yurnanur'u uzaklara el saklarken buluyorsunuz hayat bir şekilde bütün kadınların yollarını kesiştiriyor bu öyküde farkında olmadan omuz veriyorlar birbirlerine.Duygunun her türlüsüne tanık oluyorsunuz bu kitapda.Umudunuz daim olsun sevgili okur "Kadından Kentleri"okurken kendi içinize kısa bir yolculuk yapmayı unutmayın.Teması "kadın" olan bu kitapda sanmayın ki siz erkeklere yer yok kiminiz en narin kizkardesinizi, kiminiz hayatınızı adadığınız kadını, kiminiz hirkasina sarılıp agladiginiz ve sevmeye doyamadan yitirdiğiniz annenizi bulacaksınız.Kitaplar hepimiz için sevgili okur :)