İyiler Ölmez Kitap Bilgileri
Yazar: Mustafa Kutlu
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: Eylül 2016
İlk Yayın Tarihi: Eylül 2016
Yayınevi: Dergâh Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789759957667
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
İyiler Ölmez Kitap Tanıtımı
"Kapı açıldı, biri içeri girdi. Onunla beraber yağmurun kokusu, fırtınanın ayazı…
Kahveci Hacı Kadir uzun süpürgenin sapına dayanarak gelene baktı.
Biraz ürperdi ama renk vermedi.
Ne de olsa gecenin bir vakti.
Saç baş birbirine karışmış, sırt çantası taşıyan bir garip adam. Üstelik sakallı.
O yıllarda memlekette sırt çantası yoktu. Demek bu adam yaban ya da turist…
Orada öylece gözlerini kısmış duruyor, dimdik Hacı'ya bakıyor."
İyiler Ölmez Kitaptan Alıntılar
1. "“Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, mal-mülk derdi ile.”"
2. "Kimseyi dinlemeye takati yoktu."
3. "Beraber çekilmiş bir fotoğrafımız
bile yok."
4. "Her çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, malk-mülk derdi ile."
5. "Günümüzde kim kime karşılıksız selam veriyor."
6. ""Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, mal mülk derdi ile.""
7. ""Kırıla kırıla un ufak kaldık be!""
8. "Bir kitaba daldığında yemeyi içmeyi unutuyor, kahramanlar arasına katılıp adeta onlarla beraber yaşıyordu."
9. "Memlekette ne fikir var ne de fikir adamı."
10. "Kırıla kırıla un ufak kaldık, aldırma."
11. ""Umudu kaybetmeyeceksin arkadaş. Kaybettin işin bitti.""
12. "Umudu kaybetmeyeceksin arkadaş. Kaybettin işin bitti."
13. "Kırıla kırıla un ufak kaldık be!"
14. "Koleksiyon bir tutkudur, insanı ayakta tutar."
15. ""Gerçekten bu ülkenin en önemli zenginliği insan unsurudur. Bunu iyi değerlendirmek lazım.""
İyiler Ölmez Kitap İncelemeleri
Anadolu’nun ücra bir taşrasının kahvehanesinde kaderlerinin kesiştiği dört adamın hikâyesine tanıklık edeceğiz. Doktor, Fotoğrafçı Mustafa, Sıtkı ve Civan’ın hikâyesi… Yazar bu dört adamın hikâyesini bize anlatırken bir iskemle çekip okuyucuyu da masaya davet ediyor. Satırları okurken yaşanan sıcak ortamın içinde buluyorsunuz kendinizi.
Şimdi diyeceksiniz ki bu masa nasıl kuruldu. Yazar, her kahramanın başından geçen olayları ayrı ayrı örerek bir araya getiriyor. Karakterlerin kim olduklarını, başından neler geçtiklerini, bu masaya nasıl geldiğini ince ince işliyor. Bunu yaparken de hem psikolojiden hem de sosyolojiden yararlanıyor.
Yazarın kalemine baktığımızda taşra, bozkır, Anadolu temalarını kullandığını görüyoruz. İçimizdeki özü dile getiren yazar çarpık kentleşmenin yanında kent ve kır ayrımını yaparken şehirleşmenin, kendimize yabancılaşmanın oluşturduğu problemlerin derinliklerine dokunuyor. Yazar, taşrayı, Anadolu insanının sıcaklığını, maddi yerine manevi değerleri konu alıp, bu dört karakteri de bu konuya uygun bir şekilde yaratıyor. Hatta bu karakterler kendi dertlerine ve sıkıntılarına perde çekip çevresinde bulanan dertli ve sıkıntılı insanlara derman olmaya çalışıyorlar.
Her yazar gibi Mustafa Kutlu da kitabını beklenmedik bir sonla bitirmiş olsa da yazmış olduğu son cümle kulaklarınızda çınlamaya devam edecek. ‘’Bizde iyiler ölmez. Evliya olup aramızda yaşarlar.”
Keyifli okumalar dilerim…
Bambaşka hayatlardan geldiler onlar...
Biri fotoğrafçı, biri doktor, biri ressam denecek kadar yetenekli...
Sıtkı, Civan, Doktor Atalay, Fotoğrafçı Sarhoş Mustafa
...
Hani derler ya ayrı dünyaların insanı diye. Hah işte tam öyleydiler onlar. Kimisi anne-baba hasretiyle büyüdü, kimisi mal-mülk içinde, kimisi ise paçalarından yoksulluk akarak.
Bir gün bir yerlerde yollarının kesişeceğini kim bilebilirdi ki?
Tek bir ortak noktaları vardı belki de; Sözlerle anlatılamayacak kadar iyiydiler ve iyiler ölmezdi, ölmemeliydi.
Acımasız davranmıştı birçoğuna yaptığı gibi hayat ve;
"Hadi her şeyini alıyorum elinden, göster bana nasıl yaşanılır parasız pulsuz ve sırılsıklam aşık. Ha bir de unutmadan sana çok güzel bir resim yapma yeteneği vereyim de, açlıktan ölmeyecek kadar para kazan!" dedi birine.
"Sen de okumuş ve yüksek mertebede bulunan biri ol ama biraz şişman ol ki seni dışlasınlar, paran olsun ama yalnızlığın tadına bak, sen de aşık ol ama kavuşama emi!" dedi ötekine.
"Senin de annen, babanın attığı dayaklara dayanamayıp seni almadan gitsin çok uzaklara. Kal bir başına ama kendini kimsesiz hissetme, başında bir teyzen olsun." dedi bir diğerine.
Derken hepsi bir gün hayattan yorulmuş olarak sırayla bir kahveye attı kendini. Hacı Kadir sanki ömrü boyunca onları karşılamak için o kahveyi açmıştı ve gelmelerini beklemişti.
Onlar artık dört iyi dost, dört iyi kardeştiler.
Ama zalim hayat durur mu? Her birini ayrı ufuklara doğru uçurdu...
.
Bu kitaba yanımda çok sevdiğim bir dost ile çıktığım bir tren yolculuğunda başladım. Sanki Mustafa Kutlu trende yanıma oturup kulağıma hikayeyi anlattı ben de dinledim. Hatta bazen aralara girdi ve bu neden böyle onu açıkladığı da oldu.
İyiler Ölmez’de yolu kasabada kesişmiş dört kişinin hikayesini dinliyoruz afedersiniz okuyoruz:))
Anadolu insanın babacanlığı, yetim hakkını koruması, cömertliği, samimiyeti ve dostluğunun bitmediğini anlatıyor hikaye bize. En önemlisi de iyi insanların bir araya geldiğinde daha büyük iyiliklere vesile olabileceğinin de mesajını veriyor. Her zamanki gibi Kutlu’nun bu hikayesinde Yeşilçam etkisi var elbette. Bu kadar iyilik fazla gelebilir günümüz büyük şehir kültürüne ama Anadolu’da az da olsa yaşamış biri için bu iyilikler hala var.
Bütün Mustafa Kutlu kitapları benim nefes almam için okuduğum sıcaklığında ısındığım kitaplardır. Diğer hikayelerle kıyas yapamayacak kadar çok hikayesini seviyorum. Uzun Hikaye, Ya Tahammül Ya Sefer, Sevincini Bulmak, Mavi Kuş… Hepsi birbirinden sıcak birebirinden güzel hikayeler..
Hasılı kelam iyiler, iyileri sevenler, iyi olmaya niyet edenler, iyi olmaya niyet edenleri teşvik edenler için tavsiye edebileceğim sıcak bir hikaye kitabı.
Rabbim iyileri eksik etmesin duasıyla…
Okuyamıyorum. Uzun zamandır gerçekten elime kitap alamıyorum. Mustafa Kutlu'ya başlayınca bitirmeden bırakılmaz ümidiyle çıktım yola ama basit bir kitap bile günlerce süründü elimde. Belki yanlış algıdayım. Kutlu'nun kitapları büyük puntolar ve akıcı, bildik hikayeler ile sürükler gider kafası çok da tutmadı açıkçası. Tabii hepsi benden kaynaklı, belki de okumamam gereken zamanlardayım, her zaman rutin bir tempo ile ilerleyemiyor insan ama hiçe inince akmasa da damlasa umudu ile çabalıyorum kendimce. Çaba da işe yarasa...
Kitap okuma sürecimden değil kitaptan bahsetmem gerekiyor değil mi? Birazda o gelsin o zaman.
Yazarın samimi bulduğum yönü hikayeye es verip araya girmesi; böyle desem buna burun kıvırırsınız, şöyle devam etsem ona da kesin diyeceğiniz şu olumsuzluklar var o zaman orta yolu bulup burdan ilerliyorum diye baya güzel konuşuyor bizimle. Ama gereksiz türk filmi tadı aldığım bölümler de oluyor. Biraz gerçekçi olsak ve bunun böyle hallolamayacağından bahsetsek diye düşündüğüm de acaba ben pesimist miyim düşüncesi de geldi peşine. Neyse bir iki salise içinde "saçmalama, sadece mantıklı olanı düşünüyorsun" deyip rahatladım. Bugün de kendimizden razıyız çok şükür. Ve aslında evet pesimistim de. Neyse. Yazdığım yazı kitabın incelemesinden çok kendime anı yazısıdır diye not düşeyim ki okuyan birileri varsa burda ne saçmalanmış diyecekken "hıı tamam o zaman" desinler. Kitabın konusunu anımsamak istersem de feleğin ağlarını örerek yollarını kesiştirdiği dört kişi için tam olarak o ağ örme süreci ele alınıyor.
"Her doğan çocuk dünyaya tertemiz geliyor. Onu biz kirletiyoruz. Hırs ile, vahşetle, malk-mülk derdi ile."
Beş farklı hikayeyi içinde barındırıyor bu kitap. Sıtkı, Civan, Fotoğrafçı Sarhoş Mustafa ve Doktor. Bir de sonunda "Dörtler Makamı" diye ayrı bir kısım var. Burada da bu dört karakterin ortak buluştuğu yer anlatılmış.
Karakterler yine içimizden birileri. Mustafa Kutlu okuyanları bilir; Onun kaleminden çıkan hikâyeler, okunması kolay dahi olsa, aslında yazılması zor hikayelerdir. Kalemde samimiyet mühim. Lakin edebi dili yitirmeden... Türkçemizi kirletmeden... Mustafa Kutlu'nun zengin bir üslubu var. Hikayeleri içinde birçok deyim, atasözü kullanması da bundan. Bu sebeple seviyorum babamın kitaplığındaki 'Mustafa Kutlu' rafını. Her seferinde gözümü kapatıp öyle seçiyorum okuyacağım kitabı. Sonra da hangi kitabı seçtiysem onu okuyorum. Heyecanlı oluyor. Tavsiye ederim. :)
Bu kitaptaki hikayeler içinde en çok 'Doktor'un hikayesini sevdim. Kim bilir belki de sükut-u hayale uğramış bir kalp gördüğüm içindir.
Ve kitaptan;
"Din eşyanın hakikatına, hayatın manasına vakıf olmak. Hakkın rızasını kazanmak. Ona göre yaşamak. Din teslimiyet, Cenab-ı Hakk'a kul olmaktır. Din Amentü'ye inanmaktır. O zaman sorular cevap bulur, karanlıklar aydınlanır. "