İncir Kuşları Kitap Bilgileri
Yazar: Sinan Akyüz
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 328
Basım Tarihi: Ağustos 2024
İlk Yayın Tarihi: Şubat 2012
Yayınevi: Alfa Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786051064390
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
İncir Kuşları Kitap Tanıtımı
Sinan Akyüz’den Yüreğinize Dokunacak Bir Kitap! Boşnak Kızın Bir Solukta Okunan Gerçek Hikâyesi…Çok satan romanlarıyla tanınan ve geniş okur kitlesine sahip yazar Sinan Akyüz yine ses getirecek son kitabıyla okurlarını selamlıyor. Alfa Yayınları’ndan çıkan İncir Kuşları’nda yazar, Bosnalı bir genç kız olan Suada’nın gerçek yaşamından yola çıkıyor. Okuru savaşın ve aşkın yakıcı gücüne tanıklığa davet ediyor.Bosna tüm bilinmeyenleriyle ilk kez Sinan Akyüz kalemiyle yazıldı…Sinan Akyüz dünyanın seyirci kaldığı bir soykırımı Suada’nın öyküsüyle yeniden gündeme getiriyor. Yakın tarihi edebiyatla buluşturan yazar, aşkın içinde “savaşı ve şiddeti”, savaşın içinde de “aşkı ve inancı” ustalıkla harmanlıyor. Bu romanla Bosna Savaşı’nın bilinmeyen bambaşka bir yüzü gün ışığına çıkarken; kitap okuyucusuna sürpriz bir sonla veda ediyor.Aynı ırktan geliyorlardı. Aynı dili konuşuyorlardı. Bir tek dinleri farklıydı. Biri Müslüman Boşnak genci, diğeri ise Hıristiyan Sırp’tı. İkisi de konservatuardaki aynı Boşnak kızına âşık olmuşlardı. Ve bir gün bu iki genç, güzeller güzeli Suada’ya aşklarını ilan ettiler. Ancak gençlerden biri aşkına karşılık bulmuş, diğeri ise “Kalbimde iki kişiye yer yok” cevabını almıştı.Takvim yaprakları 6 Nisan 1992’yi gösterirken bir bomba düştü beyaz zambakların açtığı yüreklere… Suada patlak veren savaşın estirdiği rüzgârda âdeta savrulan bir yaprak gibiydi. Savruldu, savruldu, savruldu… Sonra da kader onu bir zamanlar ‘hayır’ dediği genç adamın eline esir düşürdü. Genç adam, o gün ela gözlü çöl ahusuna bakmış “Kader bizi ne inanılmaz bir şekilde birleştirdi, görüyor musun Suada?” demişti.Modern zamanlarda Avrupa’da yaşanmış bir soykırımda, kadere inananların romanıdır İncir Kuşları… Bu kitap tamamen gerçeklere dayanmaktadır…
İncir Kuşları Kitaptan Alıntılar
1. "Hayallerin olmadığı bir dünya, çiçeksiz bir bahçe gibidir."
2. "“Aşırı kıskançlık aşkın hastalıklı halidir…”"
3. "“Kimi zaman susmak,söyleyebileceğin en güzel şeydir…”"
4. "“Bu karanlık geceler ne zaman bitecek?”"
5. "“Tabiatın mevsimleri gibi aşkın da mevsimleri var…”"
6. "“Bana göre hayallerin olmadığı bir dünya,çiçeksiz bir bahçe gibidir…”"
7. "“Her gün bir öncekinden daha zorlu olduğu halde, her an güzel günlerin beklentisi içinde yaşamak çok güçtü.”"
8. "Aslında hepimiz öldürülmüştük. Sadece bedenlerimiz henüz toprağa gömülü değildi."
9. "Biz sanatçıyız. Irkçılık tohumlarından değil notalardan besleniriz."
10. "Konuşmak tehlikeli...
Susmak günahtır..."
11. "“Senden ayrı düşmek,” dedim. “Savaşların en büyüğüymüş."
12. ""Ama sevdiğimiz insanları kaybetmenin acısını hiçbir şey dindiremez.""
13. "İnsanın kalbindeki gerçek aşk, dörtnala giden bir at gibiymiş. Ne dizginden anlarmış, ne de bir söz dinlermiş."
14. ""Senden ayrı düşmek," dedim. "Savaşların en büyüğüymüş.""
15. "Sus! Bu ayrılık gününde ölümden bahsetme bana. Sen benim vazgeçilmezimsin. Ay yüzün giderken ışıklar saçsın içime. Sus! Karabulutların gölgesini düşürme yüreğime."
İncir Kuşları Kitap İncelemeleri
Kitap sade, kolay bir anlatımla yazılmış. Ama içeriği hiç de sade ve kolay değil...Gerçekleri yüzümüze çarpan bir roman. 16 yaşımda okumuştum. Evdeki sorunlarım yüzünden tamamlayamadan arkadaşıma teslim etmem gerekmişti. Ve uygulamaya kaydolmadan pdf bulunca çok sevindim, okudum. Bosna ile ilgili kısa bir araştırma yaptım. İnternette toplu mezarları gördüm, mavi kelebeklerin öyküsünü okudum. "Mavi kelebekler, Bosna – Hersek coğrafyasında, masum ölülerin ruhlarını temsil eden özel bir yere sahip olmuştur. Bu dokunulması artık güç insanlar, kelebeklerin kanatlarında var olarak dünya tarihine büyük dersler vermek için kanat çırpmaya devam ederler." Ne kadar ağlamıştım o insanlara. Ne kadar yazık dedim. Yazık biz insanlara. İnsanız, haklarımız var diye çığlıklar atarken kapattığımız kulaklarımızla yaşam çığlıkları atanları duymuyoruz bile. Birbirimizi katletmekten başka bir şey yaptığımız yok. Sebep çok basit(!) Dil ve din farklılığı...Bir insanı katletmek için bu farklılıklar yeterliymiş. En acı olan da komşu dediğin insanın yıllardır seni düşman olarak görmesi. Kitaptaki konu beni kendine çok çekti. Önemli olan ortada bir acı var ve ben bunu iliklerime kadar hissettim. Başkarakterler Suada ve Tarık. Onların aşkını anlatmakla beraber Bosna katliamını çok başarılı bir şekilde özetlemiş. Suadanın yolculuğu ile başlayan kitap Suadanın hayalini kurduğu olayla bitiyor. Yazık insaniyeti insanlardan değil de kitaplardan öğrendiğimiz zamana...Yazık kendi vicdanını kaybetmiş herkese.
(İncelemeye emoji eklenemiyor. Bunu ekleyelim
:))
İncir Kuşlarında Sırpların intikam savaşından daha çok şey var. Savaşın gerçek yüzü ne mi? Yaşamadan bilemezsiniz denilir ya bazı şeylere işte bu da böyle bir şey. (Rabbim yaşatmasın hiç kimseye.) Boşnak kadınlarının başına gelen tecavüz, taciz olayları, genelevlerde yaşadıklarına, hamile bırakılıp iffet ve namuslarını lekeleyen sırpların bunlarda yetmezmiş gibi onları kendi aralarında köle olarak satmalarından; Boşnak erkeklerinin gözleri önünde kadınlarının, evlatlarının ırzına geçmekten tutun, savaş zamanında her türlü fırsattan istifade eden Sırpların, aç sussuz elektriksiz bıraktıkları Boşnakların derin acıları dile getiriliyor. Peki diğer ülkeler neredeydi? Yardım elini kim uzatacaktı? BM bu kadar şeyi neden görmezden geldi? Savaş kimin yararınaydı? Savaşın amacı neydi? Kitapta hepsinin cevabı var. Emin olun savaşı en iyi anlayan, bu soruların cevabını daha çabuk kavrayan, yine savaşın ortasında kalan masum insanlardır.
Peki kitap ismini nerden alıyor. Boşnak ve Sırpların savaşıyla incir kuşlarının ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim. Atılan havan toplarından biri incir ağacındaki iki çocuğa ve kuşlara isabet etmesiyle yaşanan bir olaydan alıyor. Burayı size bırakıyorum ve devam ediyorum.
Onca şey yaşamalarına rağmen aşkın engeli olmaz dedirten Suada ve Tarık'ın aşkına ne demeli peki? Ayakta alkışlanacak bir sondan bahsediyoruz lütfen.
Bir çırpıda okuyabileceğiniz akıcı mı akıcı bir roman.
İyi okumalar diliyorum herkese. Saygılarımla :)
10 bin bina parçalandı.
Yaklaşık 18 bin kişi kayıp.
Her gün ortalama 330 bomba atıldı.
2 milyon kişi zorunlu göç etti.
56 bin kişi yaralandı.
Yaklaşık 350 bin kişi öldü.
8300 silahsız Boşnak erkeği katledildi.
28 bin Boşnak, 14 bin Sırp, 6 bin Hırvat askeri öldü.
35 bin çocuk yaralandı, 10 bin çocuk öldü, 1800 çocuk ömür boyu engelli kaldı.
44 bin Boşnak kadınına tecavüz edildi.
44 bin kadından biri Suada. Sadece Boşnak ve Müslüman olduğu için savaşta tecavüze uğradı, defalarca, onlarca farklı kişi tarafından. Kendinden utandı, ölmek istedi, kimsenin yüzüne bakamadı. Sevdiği herkesi elinden aldı savaş; sevdiği erkeği, babasını, annesini, teyzesini, ablalarını.. Tek bir şey kaldı geriye her şeye rağmen yaşamak.
Evet yaşadılar. Herşeye rağmen yaşayan bu kadınlar 2003'te bir dernek kurdular: Tecavüze Uğramış Savaş Mağduru Kadınlar Derneği. Tecavüzcülerini ihbar ettiler ve ceza almalarını bile sağladılar. Bu derneğin kurucusu Bakira Haseçiç şöyle diyor:
- Tecavüze uğradıkları için daha önce toplum içine çıkmaktan utanan, travma yaşayan binlerce kadın vardı. Ancak bu kadınlar derneğimiz sayesinde artık suçluları adalete teslim etmek için çaba gösteriyor. Çünkü utanması gereken bizler değil hâlâ hiçbir şey olmamış gibi rahat bir şekilde gezme cesareti gösteren tecavüzcülerimizdir.
Not: Bu savaşta henüz 7 yaşında bir çocuk olan Emine Seçeroviç Kaşlı yaşadıklarını anlatmış 'Kurşunların Da Rengi Var' isimli kitapta. Ben gözümü diktim bu kitaba belki siz de okumak istersiniz.
Öncelikle kitap hakkında o kadar inceleme var ki ne yazsam artı pek birşey olmayacak sanırım
Onun için size kitabın üzerimde bıraktığı etkiden bahsedeceğim
Geçenlerde
' ün videosunu izlemiştim rahatsız eden kitaplar başlıklı
Rahatsız eden kitaplar
Ne olabilir ki dedim
Ve aklıma son zamanlarda konu olan Yılmaz Özdil'in kitabı gibi amaç sadece para olanlar vb olabilir mi dedim
Ama konu bu değilmiş tabi
Bu kitapta benim rahatsız eden kitaplar listeme eklendi
Savaş dönemi düşünün esir kampları, işkenceler, tecavüzler...
Ve kitabın başındaki bu kitapta yazılanlar tamamen gerçektir yazısı
Aklıma maalesef Doğu Türkistan da yapılan katliam geldi ve duyarsızlıklar
Dünyanın ne kadar acımasız bir yer olduğunu hatırlattı bu kitap bana
Sosyal medyada gördüğüm bir resme bakamazken
Yapılan zulmü okuyamazken
Bir yerlerde insanların bunu yaşadığını okudum içim sızlaya sızlaya
Büyük bir öfkeyle
Bir diğer beni rahatsız eden şey ise
Yıllarca beraber yaşadığı kapı komşusunun
Çay, kahve içtiği komşularının bu işkenceleri yapmaları
Onlara güvenip sığındıklarında onları yakalatmaları
Bu nasıl insanlıktır!
Bunu yapan insan olamaz dedirtti bana
Yazsam daha o kadar çok şey var ki ama o cümleleri yutup burda son veriyorum
Eğer kalbiniz dayanıklı ve sinirleriniz sağlamsa okuyun derim ben
Öncelikle bu kitabı herkes okumalı. Gerçek yaşanmış bir olay.
Okuyun , okutun.
Kitap 1992 - 1995 arası Bosna’ da yaşayan SOYKIRIMI anlatıyor. Ahh suada ağlamaktan mahvettin beni. Kitaba ilk başlarken Saraybosna’da konservatuvar okuyan ve harika piyano çalan Suada ile Tarık hikayesini dinliyorsunuz. Suada teyzesiyle beraber yaşar.
Tam tamına bir aşk romanı diyorsunuz ama sonra tabiri caizse yer yerinden oynuyor. Aşk ve savaşın iç içe olduğu bir kitap.
Kitapta yazar, Bosnalı Müslüman Suada’nın ağzından anlatıyor her şeyi. Konuya gelecek olursak Suada’ya okul yıllarında iki delikanlı aşık olur biri müslüman Bosnalı Tarık diğeri Hristiyan sırp vukadin.
Ama Suada tarıkı seviyordur Vukadin’e “ kalbimde iki kişiye yer yok” der. Bunun hırslıyla Vukadin okulu bırakır ve orduya devam eder. Daha sonrasında savaş ortaya çıkar. O sırada Suada bayram tatili için ailesinin yanındadır . Savaş patlak verir ve suada dönemez. Ve en sonunda savaş ilerler ve Suadanın ailesinin evine baskın yapılır. Sevdikleri ölür. Tecavüzler, zulümler , insanlık dışı her şeyi yaşarlar. Suada, babası ve iki kız kardeşi esir alınır. Görmedikleri işkence kalmaz. Ve sonrasında Suada esir kampında Vukadinle karşılaşır ve eziyetin en büyüğünü yaşar. Geriye pırıl pırıl Suada’dan geriye ölü gibi yaşayan Suada kalır. Öyle içim parçalandı ki, ağlamaktan helak oldum okurken.
Yazarımız Sinan Akyüz bu hikayeyi Suada’ dan dinlemiş ve sonra ortaya bu kitap çıkmış.
Ah Bosna! Sen bu kadar acıya ve zulme nasıl göğüs gerdin. Hayatımda okuduğum en güzel kitap , şiddetle öneririm...