Huzursuzluk Kitap Bilgileri
Yazar: Zülfü Livaneli
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.
Sayfa Sayısı: 160
Basım Tarihi: Ocak 2017
İlk Yayın Tarihi: Ocak 2017
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050939828
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Huzursuzluk Kitap Tanıtımı
Merhamet zulmün merhemi olamaz!
İstanbul'un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin'in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin'e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.
Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve
dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.
Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi... Livaneli okuru, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle buluşturuyor.
Huzursuzluk Kitaptan Alıntılar
1. "Bazı acıları ölüm bile unutturmuyor, bazı davranışlar ölümden sonra bile bağışlanmıyor."
2. ""Biz, bu ülkenin okur yazarları, boşluğa düşen bir trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış, Batı askısını da yakalayamadan aşağı düşmüştük.""
3. "Bütün Ortadoğu’nun adeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur."
4. "Şu küçücük dünyada herkes incitilmiş,
isimsiz, herkes yanlış yerde.
Fernando Pessoa"
5. "Harese nedir, bilir misin oğlum?
Arapça eski bir kelimedir.
Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir.
Harese şudur evladım:
Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan
üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür;
o kadar dayanıklıdır yani.
Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır.
Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar.
Keskin diken devenin ağzında yaralar açar,
o yaralardan kan akmaya başlar.
Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider.
Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına
doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve.
Bunun adı haresedir.
Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir.
Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, boyunca birbirini öldürür
ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.
Kendi kanının tadından sarhoş olur."
6. "“Bu dünya bir penceredir,
her gelen baktı geçti...”"
7. ""Bu dünyada hiçbir şey insanları söz kadar etkileyemez..""
8. "“Neredeyse ağlayacak hale geliyorum ama neyin ağlattığını bilmeden.”"
9. ""Şu küçücük dünyada herkes incitilmiş,
isimsiz, herkes yanlış yerde.""
10. "Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var."
11. "İnsanlık ağacının kırılmış dalıyız biz…"
12. ""Şu küçücük dünyada herkes incitilmiş, isimsiz, herkes yanlış yerde..""
13. "“Sevişirken iç içe geçen, solukları karışan, birbirine en yakın hale gelen insanların, sonradan bu kadar yabancılaşmasına, hatta can yakmaya çalışmasına hep hayret etmişimdir. Önce en büyük haz, sonra en büyük can yakma, ne tuhaf.”"
14. "Kendimizi hayvanlardan ve bitkilerden üstün görmemiz büyük bir aldatmaca, insanlık diye yücelttiğimiz şey aslında ne aşağılayıcı bir kavram."
15. "Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var."
Huzursuzluk Kitap İncelemeleri
Bu kitapla sana olan saygım arttı Zülfü amca: Batı'lı gibi eğitim alıp -büyütülüp- gerçek yüzünü görmek ve bunu açıkça ifade etmek çok değerli bir kişiliğe sahip olduğunu gösterir. "Avrupalı, Amerikalı gibi bir yaşam biçimine sahip olma çırpınmalarımı delinmiş bir çorap gibi bir tarafa atıvererek, ben bir şarklıyım" diyen bir adama saygı duyarım, her ne kadar fikirlerimiz genel anlamda uyuşmasa da.
Kitaba başlarken büyük bir beklentim yoktu. Okur geçerim diyordum. Fakat okumaya başlayınca beklentimin çok üstünde bir olaylar örgüsünün içerisinde buldum kendimi. ABD ve Batı'nın finanse ettiği IŞİD'in yaptığı katliam ve tecavüzlerin sonucunda Türkiye'ye kaçmak zorunda olan ezidilerin başını çektiği olaylar bir o kadar etkileyici ve ilginçti.
Yazarın Mardin'i tam olarak tanımadığını düşünüyorum bir kaç noktada Mardin hakkında abartılı davrandığını gördüm. Mardin'i olmadığı gibi göstermemesi gerekirdi de olan oldu. Nasıl olsa kusursuz bir kitap yok. Ayrıca insanların yaptığı katliamlar nedeniyle yaratıcıya isyan etmekte akıl kârı değil. İmtihan diyarında çokta müdahale beklenmez. Kusur varsa ortada doğru insanlarla birlikte bu kusuru ortadan kaldırmak gerekir; Allah'a kâmil anlamda kul olmadığın hâlde isyan etme hakkını kendinde görmen bana samimi gelmiyor. Önce Kamil anlamda kul olmayı dene ondan sonra isyan mı şükür mü edeceksin düşünürsün.
Bunları geçersek genel anlamda tarafsız şekilde ele alınmış bir roman ve kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Spoiler vermek istemediğim için incelememi burada bitiriyorum: keyifli okumalar dilerim.
Livaneli. Ne büyük bir isim, ne büyük bir yazar! Ben sizden böyle duydum, bilmiyorum. Sizlerin yalancısıyım. Belki gerçekten öyle belki de sallıyorsunuz, benim açımdan. Fakat bu büyüklüğü, bu ustalığı bu kitapta kesinlikle görmediğimi söyleyebilirim. Ha, Livaneliyi okumaya bu kitaptan başlama eşekliğini de söylemeliyim. Ne bileyim, serenad, kardeşimin hikayesi veya son adadan başlamalıydım. Ama ben öyle yapmak yerine çıkardığı son kitaptan başladım. Neyse ki 5 liraya almıştım. (Hayır korsan değil, pahalı aldıysanız siz kazık yemişsinizdir.) Bu durum tek tesellim.
İlk önce kitaba büyük bir umutla başladım. İlk sayfayı okudum felan, ışid gibisinden şeyler yazıyordu. Dedim yok artık. Bari kapakla alakası olsaydı. Kitabı kapatıp yerine koydum ve başka bir kitabı okudum. Sonra bir daha okumak geldi aklıma. Yine ümitliydim. Dedim güzel bir şey yazmıştır. İsim yapmış sonuçta. Bu yüzden hemen okumaya başladım. İlerledim iyi hoş gidiyordu. Zaten 80-90 sayfalık bir kitap. Normal boyutta yazsaydı böyle olacaktı. Neyse okudum okudum ve bir son bekliyorum artık. Sayfalar tükenmiş. Okumaya devam ettim. Opps. Kitap bitti. Eee.... Sonda ne oldu şimdi? Döndüm sonu bir daha okudum. Sonda bir şey olmamış meğersem. İyi deyip başka kitaba başladım. Kısacaı livaneli hayallerim yıkıldı. Eğer her kitabı böyleyse diğer kitaplarını almayacağım. Bir yardım edin de çıkayım şu işinden. Yine de isme bakmadan okuyabileceğiniz bir kitap. Benim eleştirdiğim böyle nam salmış bir yazarın bu kadar acemice yazması. İyi okumalar...
Ben Bir İnsandım..
Huzursuzluk, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde ve özellikle Suriye sınırına yakın yerlerde yaşanan dramatik olayları, kültürel çatışmaları ve savaşın bireyler üzerindeki etkilerini ele alan çarpıcı bir eserdir. Kitap, etnik, dini ve kültürel farklılıkların yarattığı derin yaraların ortasında kalmış insanların iç dünyalarına ışık tutarak okuyucuyu empati yapmaya ve düşünmeye davet eder. 2017 yılında yayımlanan roman, yalnızca toplumsal sorunlara değil, insan doğasına, vicdana ve aidiyet kavramına da odaklanır.
Huzursuzluk, temel olarak kimlik, aidiyet ve ötekileştirme gibi temalar etrafında şekillenir. Ezidiler gibi azınlıkların yaşadığı ayrımcılığı ve toplumun “öteki” olarak gördüğü kişilere karşı takındığı tavrı anlatan Huzursuzluk, bu yönüyle okuyucuda derin bir farkındalık yaratır. Kitap, farklılıkları kabullenmek yerine, insanları kimlikleri üzerinden ayrıştıran bir dünya düzenine eleştiri getirir. Savaşın sebep olduğu göç ve kayıplar da romanın alt metninde güçlü bir yer tutar; Meleknaz’ın yaşadığı acılar, bu bağlamda evrensel bir trajediyi simgeler. Savaşın acımasız yüzünü, kültürel çatışmaları ve insanların acı dolu hikayelerini anlamak isteyenler için oldukça etkileyici bir okuma deneyimi sunuyor. Ölmeden önce okunması gereken kitaplar arasında olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar…
Ezidilerin yaşadıkları eziyetler,insanın insana yaptığını bir aşk hikayesinde görüyoruz.
Ezidi bir kadın olan Meleknaz ile Mardinli Hüseyin’in aşk hikayesiyle eşlik eden insanlığı,vicdanı sorgulatan kitap ;inançlara,dile,acılara, özellikle de insana gereken değerin verilmemesi sonucu oluşan ezilmişliğe yolculuk ettiriyor.
Yer yer kendimi kötü hissettiğim,yutkunmakta zorluk çektiğim kısacası huzursuzluğu iliklerime kadar hissettiğim çarpıcı gerçekleri,açık bir dille ortaya seren bir kitap.
Kendimi Meleknaz’ın yerine koyunca ondaki güçlü duruşu ve gururu taşır mıydım acaba diye de düşündüm.
Ezidiler hakkında bilgilendirici bir kaynak ve insanı bu alanda araştırmalara yönlendirmekte.
Artı yönlerinin olduğu gibi eksileri de belirtmeden geçemeyecem.
Mesela güzellikleriyle bilinen ,hep de merak ettiğim Mardin’i biraz karartmış gibi hissetim dahası kitabın sonu ;kitabı bitirdikten sonra kabustan uyanır gibi hissettiren beni çok fazla merakta tutan olayların sonu böyle mi bitmeliydi?
Livaneli’nin şarkıları,Nazım’a hayranlığı onu sevme sebeplerimden tabi kitaplarını da unutmamak gerek ..okumadığım diğer kitaplarını da en kısa zamanda kitaplığımda bulunduracağım.
Okurken sizi sarsıcak biraz belki de ama şiddete,saldırganlığa,tecavüze bu kadar duyarsızlaşmış bir millet olarak bu olaylar da aynı etkiyi yaratacaktır zannedersem.
Sevgiyle kalın .Keyifli Okumalar:):)
"Sevginin ne olduğunu unuttuğumuz bu dönemde nefretler kavgalar umarım son bulur.Çünkü bazen o kızdığımız insanlar kızamayacak kadar yakınımızda olmayabilir..."
Öncellikle Tekrar Merhaba
Söze nerden başlıyacağımı inanın bilmiyorum. Aslında okurken çok ama çok üzülerek okuduğum bir kitaptı. Türk edebiyatında tarihi olayları çok güzel ele alan yazarın daha öncede
ve
adlı kitaplarını okudum. Yazarın bu konuda çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Kitaba gelecek olursam; Ezidi dinine mensup olan insanların çektikleri zulüm ve okurken bazen dayanamadığım sayfaların olduğu bir acımasızlıktan bahsediyor. Bu acımasızlıkları bir kenara bırakırsak; Hüseyin adlı karakterin bize gerçekten sevginin ne olduğunu hatırlatıyor. Bu zulümleri yapan İşit adı altında bir örgüt ve yaptıkları zulümün dinimiz İslam altında olduğunu dile getiriyor.Ama hepimiz biliyoruz ki böyle bir şey söz konusu bile olamaz... Kitap Hüseyin ve aslında Meleknaz Ezidli karakterin imkansız aşkını ele alıyor. Güzel insanlarla dolu bir kitaptı.Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş olan insanlardır.. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar... Kitabı okurken gerçekten insanlığımızı sorguluyoruz ve kendimizi suçlu hisediyoruz. Kitabı en kısa zamanda okumanızı diliyorum. Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın.
İyi Okumalar.