Huzursuzluğun Kitabı Kitap Bilgileri
Yazar: Fernando Pessoa
Tahmini Okuma Süresi: 19 sa. 16 dk.
Sayfa Sayısı: 680
Basım Tarihi: Eylül 2017
İlk Yayın Tarihi: 1 Ocak 1982
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Portekizce
ISBN: 9789750706653
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Huzursuzluğun Kitabı Kitap Tanıtımı
Fernando Pessoa 1935’te öldüğü zaman, sandığındaki eserlerinin sayısı tahmin bile edilemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Üstelik bu isimler yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü farklı olan kişiliklerdi.
Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığı zaman bitmemiş eserler de bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir XX. yüzyıl insanının gerçekliği yadsıyışının, kendini hayallere hapsedişinin güncesiydi bu. Gündüzleri bir kumaş mağazasında çalışan, geceleri yalnızlığını yağmurun sesinde, ayak seslerinde duyumsayan bir Lizbonluydu Bernardo Soares ya da Fernando Pessoa.
Bugün Portekiz edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Huzursuzluğun Kitabı’ndaki her metin, kırık bir aynanın, gerçekliğin bir yanını yansıtan ve sonsuzca çoğaltan bir parçası...
Huzursuzluğun Kitabı Kitaptan Alıntılar
1. "“Ne mutlu yaşamlarını kimseye emanet etmeyenlere…”"
2. "“Hissetmek ne renktir acaba…”"
3. "“Kalp düşünebilseydi, atmaktan vazgeçerdi…”"
4. "“Acı denen şey yalnız başına çekilir…”"
5. ""Bütün sevdiklerim beni karanlıkta unuttu.""
6. ""Ne kadar da isterdim bir bahçedeki havuzda, kâğıttan gemilerini yüzdüren bir çocuk olmayı..""
7. "“Bazen her şey yorar insanı,dinlendirici olanlar bile…”"
8. "Kendimi öyle çok anlattım ki sonunda varlığım tükendi, mürekkep niyetine ruhumu kullandım."
9. ""Hissetmek, ne renktir acaba?""
10. "Çocukluğumun yitip gitmesi değil ağladığım; çocukluğum da dahil her şeyin yitip gitmesi."
11. "İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum..."
12. "“Ruhum hayatımdan yoruldu.”"
13. "Ne zevk, ne ün, ne iktidar: özgürlük, yalnız özgürlük."
14. ""Kalp düşünebilseydi,atmaktan vazgeçerdi.""
15. "“Hayat bütünüyle düştür…”"
Huzursuzluğun Kitabı Kitap İncelemeleri
Fernando Pessoa’nın Huzursuzluğun Kitabı sıradan bir roman değil, bir zihnin içinde kaybolmaya hazır olmanız gereken bir deneyim. Sayfaları çevirdikçe bir hikâyeden çok, bir adamın içsel çöküşüne, varoluş sancılarına ve hayatla olan tutarsız ilişkisine tanık oluyorsunuz. Ama işin aslı şu: Bu kitap herkese göre değil.
Pessoa, hayatı en ince detayına kadar sorgulayan, melankolinin doruklarında dolaşan ve kimi zaman okuyucuyu bile yoran bir anlatım sunuyor. Kitapta olay örgüsü yok, başı ve sonu belli olan bir hikâye yok—sadece bir adamın zihnindeki düşünceler var. İşte tam da bu yüzden okumak için güçlü bir psikoloji gerekiyor. Çünkü Pessoa’nın cümleleri sizi içine çekerken, aynı zamanda ağır bir huzursuzluk da bırakıyor.
Akıcılık konusunda ise kitap kesinlikle sabır istiyor. Bazen aynı fikrin farklı kelimelerle tekrar tekrar işlendiğini hissediyorsunuz. Ancak derinlere inildiğinde, Pessoa’nın hayat ve insan ruhu hakkında söylediği bazı şeyler gerçekten vurucu.
Eğer edebiyatın sizi rahatlatmasını, bir hikâye anlatmasını istiyorsanız, bu kitap size göre olmayabilir. Ama insan ruhunun en karanlık köşelerine, en ince düşüncelere ve en yoğun yalnızlıklara dalmaya hazırsanız, Huzursuzluğun Kitabı size farklı bir kapı açabilir.
Sonuç olarak, bu kitap ya sizi derinden etkileyecek ya da yavaş yavaş sıkacak. Ama Pessoa’nın dediği gibi:
“Gerçek huzursuzluk, hiçbir zaman tam olarak açıklayamayacağımız şeydir.”
Edebiyat neden önemlidir: Neyi arıyorsak onu önümüze koyar da ondan.
Pessoa kimdir: Lizbon'da doğdu. Beş yaşındayken, müzik eleştirmeni olan babasını kaybetti. Annesi, Portekiz'in Durban konsolosuyla yeniden evlenince yerleştikleri Güney Afrika'da (1896) tam bir İngiliz eğitimi gördü. 1905'te geri döndüğü Lizbon'da yaşamının sonuna kadar kaldı. Geçimini, İngilizce ve Fransızca iş mektupları yazarak kazandı ve yalnız yaşadı. Wikipedia
Hayatı anlamak hepimiz için zaman zaman zorlaşır. Ama bir ömür düşün, aidiyet hissetmeden yaşanan bir ömür. Kendine, ruhuna ve sahip olduğun herşeye isyan eden bir bilince sahip olduğunu düşün. Bizler bolluk şartlarında yokluk safsatası yapan şımarık bireyler iken. Gerçekten anne sevgisi görmemiş, hastalandığında garsonun hasta olduğunu fark ettiğinde yaşadığı mutluluğa şahit olmak nasıl üzücü normal insani ruha sahip bir canlı için.
Huzursuzluk zaman zaman hepimizin yaşadığı bir duygu durumu, ama ömür koskoca bir ömür böyle yaşamak ne korkunç.
Huzursuzluk kitabı genel olarak duygu sağaltımı ile dolu bir kitap benim düşüncem.
Keyifle dinledim ve okudum. Zordu zaman zaman gündüz karabasanları yaşadım. Ancak derler ya daha beterini görmeden, neye sahip olduğunu bilmezsin. Benim sanırım buna bu ara ihtiyacım varmış.
Hayat mükemmel değil, mükemmel olmak gibi bir iddiası hiç olmadı ve olmayacak. Bizler hayatı paylaştığımız insanlara köstek olmamalıyız. Okunan kitap gibiyiz, hayatında olduklarımız için.
Sadece hissettirdiklerimiz kalacak bizlerden geriye.
Her güzel şey biter...
'ın Papirüs Dergisindeki şu yazısı bu kitabı tamamen özetlemiş nazarımda;
"Ben hep sıkıntılıyım. Yani bir adamın canı sıkılır, o benim. Çünkü bana en yaraşan durumdur sıkıntılı olmak. Ben silahsız bir askerim de ondan. Törenler askeriyim ben. Cumartesi ve Pazar askeri. Aslında karışık bir şey, kime ne söylenebilir? Bir sıkıntıyı ısrarla büyüterek, asıl büyük sıkıntıya ısrarla giden, tümün attığı çekirdek. Pis bir köleliğe ve sonsuz çılgınlığa varacak bir oluşumu sıkıntıyla bekleyen bölünmez varlık'ın ben'i.
Ondan severim sıkıntıyı. Sevincin o amansız, o aşağılayan bönlüğünden korur beni.
Ne söylenmişse ve ne söylenmemişse, ne yapılmışsa ve ne yapılmamışsa, ne düzeltilmişse ve ne düzeltilmemişse ondan sıkılan biri. Belki, söylenmemişin, yapılmamışın ve düzeltilmemişin telaşı içinde biraz. O kadar. Ve sıkıntılı. Ve sıkıntılı. İşte böyle başlıyordu her yerde mutsuzluk. Ve mutsuzluk büyük bir umut gibi çekiyor kendine beni. Değişiyorum ve çoğalıyorum gibi. Tek büyük doğrunun yarım dilimi o. Kim bilebilir işe yaramanın değinmesini? Ha!.. Cumartesi ve Pazar günlerinde. Yorgun, izinli ve silahsız bir asker. Sonra kim döneniyor ortalarda benden başka. Şiir yazdığım söyleniyor ortalarda. Değil.
Ben, kutsal bir bahaneyim, belki de bir sığınağım kendime."
DİPÇE :
"Sanmayın ki yayımlansın diye ya da yazmak olsun, hatta sanat olsun diye yazıyorum. Ruh hallerini işlemeye dayanan sanatımın nihai amacı, varabileceği en üstün incelik, bilinçdışına göre mantıksız olan incelik bu olduğu için yazıyorum."
diyen Pessoa'yla anlam çıkmazına her düştüğümde yayımlamak kaygısı olmadığını, kendine özüne düş zeminine nakışlar işlediğini görmekle yetinmem gerektiğini anladım. Buna rağmen,düş dünyasında yakaladığım kendime dair her benzeşmenin tatlı şaşkınlığı ve tedirginliği ile dipçelere sığmayan bir yolculuğa çıktığımı söylemek abartılı olmayacaktır.
Değil mi ki Pessoa'nın heteronym(çoklu kişiliklerinde) ağında bir takma isimden öte yaşamış var olmuş kadersel bütünlüğe ermiş bu kişilerden biri günbatımını sahilden ya da kalbinin içinden seyrederken aynı hissi yaşayabilenlerin tanışıklığını sizin ruhunuza üflemesin.
Bir kez daha yaşadığım ve yaşamadığım her şeyin gerçek yazgımın dışında yaşayan fakat aslen gerçek olan düş düzlemimde var olduğunu hatta orada daha essah daha doğru ve dokunulmaz olduğunu, bunu anlamam için de Pessoa'yı elime aldığım ilk günle şimdiye dek geçen yıllar yıllar arasındaki her şeyin farkına varmam...
Bu inceleme yazısı ; inceleme düzeyinde bir katkı sağlamayacak elbette, öznel bir çizgiye yöneldi istemsiz...
Sonuç olarak bu kitabı okumak için en doğru zamanı seçtiğimi biliyorum...
Pessoa'nın huzursuzluğu, benim müphem dünyama açılan imgesel kapının tıkacını kaldıran ve düşsel yükselişimi kutsayan bir yapıta dönüştü.
Ondan ne öğrendim: "hiç"
Sevgiyle, esenlikle kalın.
Merhaba;
Son dönemlerde okuduğum en etkileyici ve keyifli eserlerden biri olabilir.
Kitaba başlamadan evvel en fazla bir hafta ya da on günde bitiririm diye planlamıştım fakat başladıktan sonra okuma sürecini bir aya yaymaya karar verdim çünkü on gün gibi kısa bir sürede okuyarak yazık edilecek bir kitap olmadığını zaten esere başlar başlamaz anlıyorsunuz.
Huzursuzluk anlatı tarzında yazılmış ve ya günlük gibi de hayal edebilirsiniz. İçerisinde huzursuz bir adamın iç döküntüleri var. Genel olarak onu huzursuz eden hayatın içindeki detayları okuyorsunuz. Bu şekilde kulağa hoş gelmeyebilir ama şunu da eklemek isterim bu huzursuzluğu şairane bir dille yazmış ve bu nedenle okuma süresi boyunca sürekli satırların altını çiziyorsunuz. Zaten ben okurken yaptığım alıntılar da muhakkak ilginizi çekmiştir, onlar altını çizdiğim satırların yarısıydı.
Kalın olduğu için ya da huzursuzluklar anlatıldığı için erteliyorsanız gerçekten pişman olursunuz.
Ama lütfen bir roman okur gibi okumayı denemeyin, çok yorucu olur. Acele etmeden günde en fazla otuz sayfa okuyarak ve kitabın keyfini çıkararak okursanız eminim ki çok seveceğiniz bir eser olacaktır.
Şimdiden keyifli okumalar dilerim
İsterseniz ucretsizkitap.com.tr kanalıma da bakabilirsiniz.