Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Hüyükteki Nar Ağacı - Yaşar Kemal | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Hüyükteki Nar Ağacı Kitap Bilgileri


Yazar: Yaşar Kemal
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 38 dk.
Sayfa Sayısı: 93
Basım Tarihi: 25 Eylül 2018
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750807220
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Hüyükteki Nar Ağacı Kitap Tanıtımı


Yaşar Kemal'in "doğa-insan ilişkilerini en iyi anlamda veridğim yapıtlarımdan biri" dediği Hüyükteki Nar Ağacı, traktörün tarıma girmesiyle birlikte işsiz kalan yarıcılar ve mevsimlik işçilerin dramını konu alıyor. Kapitalizmin Çukurova'ya düşen büyük gölgesi, her satırla görünür kılınıyor.



"İşte bu romanı ve Yaşar Kemal'in pek çok yapıtını güçlü kılan şey şu 'doğa-insan ilişkisi' sözlerinde saklanıyor. Çünkü Yaşar Kemal bu ilişkiye insanın en temel, en eski, dil yaratma yetisiyle özdeş bir niteliğiyle yaklaşıyor. Mitos yaratmak..."




Hüyükteki Nar Ağacı Kitaptan Alıntılar


1. "Şu insanoğlu anlaşılmaz bir yaratık…"




2. ""Allah başa vermesin. Aşk beter.""




3. "Yusufu kuyudan çıkaran Allah, bizim yüzümüze bakmadı, bakmayacak.."




4. "Giden gelmez."




5. "“Zengini kim olsa sever. İş fukarayı sevmekte.”"




6. ""Dünya zaten böyle iyi insanların yüzü suyu hürmetine duruyor.""




7. "Şu insanoğlu anlaşılmaz bir yaratık..."




8. "İnsanoğlu anlaşılmaz bir yaratıktır."




9. "Çiçeğin kıymetini bal arısı bilir."




10. "Zengini kim olsa sever. İş fıkarayı sevmekte."




11. "- “… Yusufu kuyudan çıkaran Allah…”
- “Bizi de kuyudan çıkarır”…"




12. ""Zengini kim olsa sever. İş fıkarayı sevmekte.""




13. "- Yusuf'u kuyu­dan çıkaran Allah...
+Bizi de kuyudan çıkarır."




14. "Ölüm yokluktan iyi."




15. "Şu insanoğlu anlaşılmaz bir yaratık."





Hüyükteki Nar Ağacı Kitap İncelemeleri


Yaşar Kemal, bir eserinde daha halkın, işçinin, mazlumun yanındadır. Onların çile dolu hayatlarını eşsiz anlatımıyla bizlere sunar.
Kitap 1950' lerde tamamlanmasına rağmen ilk 1982 yılında basılmıştır. Ayrıca İstanbul' a gelmeden yazdığı son kitap olan Hüyükteki Nar Ağacı' ni Yaşar Kemal, doğa-insan ilişkilerini en iyi anlamda verdiğim yapıtlarımdan biri diyerek tanımlar.

Hösuk, Aşık Ali, Mehmet, Yusuf ve çocuk Mehmet kendi köylerinden kalkıp çukurovaya doğru yollara düşerler. Tek istedikleri az biraz para kazanıp geri dönmektir. Ne iş olsa yapmaya hazırdırlar. Ne var ki Çukurovaya yeni gelen makinalardan haberleri yoktur. Vardıklarında neye uğradıklarını şaşırırlar. Çünkü bu makinalar yüzünden artik onlara pek ihtiyaç kalmamıştır. Makinalardan yedikleri bu darbe yetmezmiş gibi birde zalim ağaların alayıyla iyice bozguna uğrarlar. Zamanla umutlarını kaybetselerde köy köy gezip iş aramaya devam ederler. Bu arada arkadaşları Yusuf amansız bir hastalığa yakalanıp günden güne kötülenir.
Köyün birinde rastladıkları bir kadından nar ağacının hikmetini duyarlar. Artık tek umutları nar ağacına ulaşmak, Yusuf'a şifa, kendilerine iş dilemektir. 
Yol boyunca daha başlarına ne iş geldi, nar ağacına ulaşabildiler mi dertlerine derman buldular mı merak ettiyseniz kitabı en kisa zamanda edinip okuyabilirsiniz. Zaten fazla vaktinizi de almayacak, farkında olmadan çabucak bitecek kitap. Hele hele hâlâ hiç Yaşar Kemal okumadıysanız başlangıç niteliğinde olabilecek güzel bir eser. Herkese iyi okumalar. :)




Hüyükteki Nar Ağacı

Köyünde zor koşullarda yaşama mücadelesi veren dört arkadaş daha fazla yoklukla sınanmaya dayanamaz ve Çukurova’ya doğru yola çıkarlar. Orada tutunacaklarına öylesine inanırlar ki, çok istekli ve hevesli bir şekilde baş koymuşlardır bu yola. Başta tanıdıkları birine giderler ama bekledikleri desteği göremezler. Kimse yüzlerine bakmaz ve onları adam yerine koymaz.

Onlar yine de inançlarını kaybetmezler günlük küçük çaplı birkaç iş yaparlar ama yeterli değildir. Onların penceresinden Çukurova büyüktür, insan mutlaka tutunacak bir dal bulur. Ama sadece tarlalar konusunda çalışmayı bilen bu gençlerin yerini de makineler almıştır. Toprağı traktörler sürer, biçerdöverler insanın yaptığı işin üç misli fazlasını yapar. İşte Çukurova teknoloji ile tanıştı tanışalı, insanın emeği görünmez, istenmez olmuştur.

En sonunda köylerine geri dönmeye karar verirler. Ama Yusuf’un hastalığı nüksetmiştir. Mehmet’te her gördüğü köyde iş var diyerek arkadaşlarını köylerde iş aramaya zorlamıştır. Bir gün iyi yürekli bir kadın onlarla sofralarını paylaşır ve bir nar ağacından bahseder. Kim o nar ağacının altında uyur, istediğini de söylerse her istediği olur der. Bu bölümden sonra gençler için ağaç arama dönemi başlamıştır. Yollarda Yusuf’u sırayla sırtlarında taşımışlar açlıkla sınanmışlardır.

Son bölümde ağacı bulur, tüm dualarını ederler, dileklerini dilerler. Uyumuşlarsır ve sabah uyandıklarında Memet çocuk yoktur ve Hösük’ün hançeri de. Kalan gençler tekrar evlerine gitmek için yola koyulurlar.




Yaşar Kemal'in kalemini çok seviyorum. Okuduğum dört kitabından en sevdiğim Yılanı Öldürseler olmuştu, Hüyükteki Nar Ağacı da ikinci sıradaki yerini aldı.

Hikâye Çukurova'da geçiyor. Dağ köyünde sürdükleri hayatta yoksul düşen bir grup arkadaş, çareyi Çukurova'ya gidip tarım işçisi olarak çalışmakta bulur. Ancak burada artık tarım makinelerinin hüküm sürdüğünden, ırgata ihtiyaç duyulmadığından habersizdirler. Yüzlerine kapanan onlarca kapı, gruptaki sıtma hastalığı olan arkadaşlarına karşı çaresizlikleri, ancak bir yandan da karşılarına çıkan her yeni köyde umutlarının tazelenişi öyle gerçek, öyle etkileyiciydi ki... Köylülerden bir kadının tarif ettiği bir hüyük ve üzerinde bulunan nar ağacının ise her derde deva, hastalıklara şifa olduğunu duyunca umutlarına umut katıp yeniden düşerler yollara...

Kapitalizmin kol gezdiği bu dönemde, John Steinbeck'in Gazap Üzümleri kitabında anlatmak istediği ne ise, Yaşar Kemal'in de aynı çaresizlikle aynı sınavdan geçen bu insanlar üzerinden anlatmak istediği aynı şey. Sadece sonunun havada kalmamasını isterdim, ki her nedense Gazap Üzümleri'nde de aynı durum söz konusuydu. Onun dışında benim için kusursuz bir eserdi. Bu direniş hikâyesini mutlaka okuyun isterim, buram buram Anadolu ağzı ile bezenmiş olması da cabası.




Pürenler ile başlayan, yine en başından en sonuna kadar asıl olayın 'Umut' olduğu bir hikaye..

İnsanın doğayla ayrılmaz bir bütün olduğu aşikardır. Toprağı işleyen eller vardır. Nasır tutar, bu verilen emektir de. Gururdur bir yerde. Bunu sadece işleyen eller bilir. Sadece iş yapan toprağı işleyen kişinin gururudur bu. Hoş şimdi azıcık kalan köylüler için de, eli nasır tutan kaç köylü kaldı ki! Hepsi işini makinaya gördüyor ya!

Bir yol macerası bu.
Aşık Mehmet, Küçük Mehmet, Yusuf, Hösük..
Yine Çukurova yolculuğu.
Umutlu bir yolculuk; Yoksulluk, Açlık bu yolculukta da içinize işleyecek duygulardan. Ve tabiki insanı deli eden sıtmalar..

Yaşar Kemal'in, doğayla İnsanın iç içe olduğu bir kitap yazdım dediği... İnsanın doğayı istediği, ama derebeylerin marsall ile birlikte irgatlara ihtiyaç duymayıp onları itip kalkmalarını ve yine devletin zamanında zengini için yaptığı atılımları ve sonrasında aç kalan köylülerin şehire akınlarını görebiliriz.. Marsall Anadolunun yapısını tamamen bozdu da aslında. Köy ve kent yaşamı birbirine girdi ve bu iki çelişki bir türlü harmanlanamadı. Mutsuz kalabalıklar ve anksiyete mi?

Sanki kalabalıklar, bir bütün olmaya zorlandıkları yeni yerlerin kölesi bile olmaktan memnun değiller. Oysa köyünde ırgat olmaktan memnundu!!!

Keyifli bir kitaptı.
Tavsiye ederim.




Bir Yaşar Kemal kitabını daha büyük bir zevkle okudum. Her eserinde okuduklarımı yaşıyorum sanki, nerdeyse yarpuzları görüyorum, kokularını duyuyorum. Hüyükteki Nar Ağacı’nda yine doğa ve insan ilişkisini eşsiz bir şekilde anlatmış. İnsanların çaresiz kaldıkları zaman nasıl doğaya sarıldıkları, ondan kendilerini kurtarmalarını beklediklerini, umutlarını , umutsuzluklarını görüyoruz.
Dağ köylerinden birinde yaşayan Mehmet,Hösük,Aşık Ali,Küçük Mehmet ve Yusuf isimli beş ana karakterimiz var. Her sene Çukurovaya çalışmaya gidiyorlar ama bu yıl durum farklı. Çukurova'da iş yok artık insanlara, çünkü traktörler, biçerdöverler, çeşitli tarım makineleri gelmiş, daha önce insanların-hayvanların yaptıkları işleri makineler yapıyorlar. Ağalar, insanları tamamen görmezden geliyor. Ama bizim kahramanlarımız yine de bir umut iniyorlar Çukurova'ya. Köy köy, tarla tarla geziyorlar iş bulamıyorlar. Zaten hasta olan Yusuf giderek kötüleşiyor ama Hösük onu asla bırakmıyor, sırtında taşıyor. tam umutlarını kaybetmişken, hüyükteki nar ağacı rivayetini duyuyorlar, bütün umutlarını ona bağlıyorlar, onu aramaya başlıyorlar. Onu bulurlarsa, hem Yusuf'un hastalığını iyileşecek, hem de onlar iş bulacaklarına inanıyorlar. Bu umuda sarılarak, hayata da tutunuyorlar. Hüyüğü buluyorlar ancak nar ağacının sadece kuru kökleri kalmış, insanoğlu, doğayı yine talan etmiş, birşey bırakmamış olduğunu görüyorlar. Umutları tükeniyor, köylerine dönüyorlar...
çok çok çok güzel, okumazsanız eksik kalırsınız, benden söylemesi :)
Keyifli okumalar...



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: