Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Hikayem Paramparça - Emrah Serbes | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Hikayem Paramparça Kitap Bilgileri


Yazar: Emrah Serbes
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 57 dk.
Sayfa Sayısı: 175
Basım Tarihi: Nisan 2021
İlk Yayın Tarihi: 2012
Yayınevi: İletişim Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750511189
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Hikayem Paramparça Kitap Tanıtımı


Emrah Serbes, hayatı kendine katık eden, sokaktan çağlayan bir sesle yeraltının dumanını anlatıyor bize. Bitmez bir ergen öfkesiyle kuyuya düşmüş çocuklara sesleniyor.

Emrah Serbes’ten parça parça anlar, parça parça anılar, paramparça hikâyeler.

Annemin öldüğünü anlatma, onun etkisi altında olduğum için kendisini sevdiğimi düşünmesin. Tamam Galip. Karanlıkta uyuyamadığım için gece lambasını açık bıraktığımı anlatma, beni ottan boktan korkan biri zannetmesin. Tamam Galip. İlk defa âşık olduğumu anlatma, beni bu konularda tecrübesiz biri zannetmesin. Tamam Galip. Geçen sene el frenini çekmeyi unutup Kartalı boklu dereye yuvarladığımızı anlatma. Malının kıymetini bilmeyen biri olduğumu düşünmesin. Tamam Galip. Babamın orospu çocuğu olduğunu anlatma. Onu bizzat ben anlatmak istiyorum. Tamam Galip. Gecenin ilk müşterisi olan, sabahçı kahvelerinde, çorbacılarda ayılan genç adamlar. Bazen en anlamsız yüzü yaşamanın ve bazen yel değirmenini arayan içli bir hatıra. Henüz ölmemişler ve ölümle tanışmamışlara yazılmış hikâyeler... Namluya sürülmüş küfür... Büyümemiş bir çocuk... Pati yapan arabalar, yutkuna yutkuna dinlenen şarkılar ve hayattan meseleler. Kutlanan yenilgiler, hayat kerpiçten bir gökdelen sevgili kardeşim, yanlış bir parantezde yaşıyoruz. Bırak konuşalım, iki çift laf edelim, yüz yüze bakıyoruz...

Emrah Serbes, hayatı kendine katık eden, sokaktan çağlayan bir sesle yeraltının dumanını anlatıyor bize. Bitmez bir ergen öfkesiyle kuyuya düşmüş çocuklara sesleniyor. Emrah Serbes'ten parça parça anlar, parça parça anılar,




Hikayem Paramparça Kitaptan Alıntılar


1. "Karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: Yaşayanlar bir sigara yakar."




2. "Kıyametin tek adaleti, herkes için kopması."




3. "Kar taneleri birbirine benzemez. Sözcükler de benzemez. Ama bir cümle başka bir cümleyi hatırlatır her zaman."




4. "İnsan en az üç kişidir: Kendisi, olmak istediği kişi ve aradaki farkta yaşayan üçüncü."




5. "O kalibrede sevda görmedim. Öptüm ama içime çekmedim."




6. "Şimdiki aklım olsa öyle yapmazdım. Ama öyle yapmasaydım da şimdiki aklım olmazdı."




7. "Tecrübe denen şey yaşananları sıfırla çarpmakmış. Tecrübeye âşıktım, ebedi acemi oldum."




8. "Gün batıyordu, neden diye sormuştun. Ellerini tuttuysam uçuruma düşmemek içindi. Güneşte ıslık çalan çocuklar içindi. Aslında tek kişi sayılmaz mı karanlıkta iki kişi. Kaybolan olursa elma diye bağırsın. Ne çok şey konuşmuştuk orada ama yine sessiz çıkmışız."




9. "Bazen bir hikâye tutuşmuş iki eldir, kenetlenmiş on parmaktır. Şimdi gizlice söyle bana, saklı düşler ne demektir? Yağmur ne demektir, terk ne demektir? İşte o zaman anlayacağız yeniden gitmek ne demektir."




10. ".

"İnsan babasını seçemez. İnsan ailesini seçemez. İnsan onlar yüzünden çekeceği acıları da seçemez. Aslında insan hiçbir şeyi seçemez ama seçemedikleri arasında en çok bunlar üzer onu. O yüzden en iyisi unutmak ve çekip gitmektir.

."




11. ""Beraber çürümek, yalnız çürümekten iyidir.""




12. "İnsan ziyan olmak için yaratılmıştır."




13. "Birine ne anlatacağınızı uzun uzun düşündüğünüzde hiçbir şey anlatamaz olursunuz."




14. ""Bir sefer mutfakta tencere tava arasında ağlarken görmüştüm onu. Alakasız yerlerde ıstırap çekmek ıstırabı ikiye katlar. Bir mezar başında ağlamak çok daha makuldür, kimse neden diye sormaz.""




15. ""Her şeyi anlamak zorunda değiliz. Kaç yaşında olduğunu anlamak için kesilir mi bir ağaç? Bir dalgıç nasıl siler gözyaşlarını? Kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan. Ama zaten her şey yolunda giderken kim sevebilir? Bizi bir araya getiren sebepler, ayıran sebeplerle aynı.""





Hikayem Paramparça Kitap İncelemeleri


Klişe bir cümle ile başlayayım mı ?
“Yazarla ilk defa tanıştım, çok beğendim”

Klişe bir cümleden öteye gidebilecek bir kitap benim için. “ bazı insanlarla iki defa tanışırsınız “ diye bir söz okumuştum bir yerde. Yazmıştım bunu kenara, altına şunu da eklemiştim “ bazılarını iki defada da tanıyamazsın” enteresan. Bu kelimeleri başlık yapabilirim bir ton kağıt üzerine. Evet, oldu öyle bir ton kağıdı harcağım zamanlar. Hatta mizah olsun diye “ bu kağıt bir ton “ yazdım, buruşturup çalışma masamın kenarına attım. Kendimi eğlendirmek için “ bir ton kağıdı harcadım “ dedim. ( yine kendime döndüm, tamam kitaba geleceğim)

Yazarla ilk defa tanıştım, ama sanki eskilerden beri içimizde geziyormuşta ben geç kalmışım tanımaya. Bir yerde Hikaye varsa, insan kendine ait hatıra bulabiliyor. (“ Hatıra” kelimesi mi kaldı ah yunus, artık Nostalji diyorlar.) Hikaye zaten paramparça ise, orada toparlanmamış, toparlanamamış, kırık dökük hayatlar görürsün. Birazda hatıra biriktirmişsen geçmişinin akarsuyundan bardak bardak, her konu çevrende ki bir bardağın gökten boşalması gibi geliyor. O bir bardak hatıra sağanak bir şekilde yağar üstüne de kendini saklayacak köşe bulamazsın ya da bulmak istemezsin.

Umarım anlatabilmişimdir üst paragrafda ki yazıda, kitabın üzerimde bıraktığı etkiyi.
Evet, bir çırpıda açıp okuyabilirsin, lakin son çırpıda çırpınırsında çıkamazsın kelimelerin rayihasından.

Şimdi şuraya uzunca bir duygusal inceleme yazmak gerekirdi, lakin kalbi paramparça edebilecek bir söz bulunmadı tarafımca. Ama çokça hatıraya sahip arkadaşlara öneririm bu kitabı.
Saygılar, sevgiler.




Emrah Serbes'in daha önce hep romanlarını okudum. Kendisiyle de Behzat Ç. dizisi ile tanıştım. Emrah Serbes sokağı,Ankara'yı, kaybedenleri, çoğunun son dakikada yediği gölü ilk dakikada,doğar doğmaz yiyenleri iyi tanıyor. Ve hep kenarda kalmışları yazıyor.

Kitabın diline bakacak olursak diğer kitapları gibi içinde yer yer 'afilli'cümleler var yer yer ise kallavi küfürler. Tıpkı hayat gibi. İçinde yazarın bazı anıları daha doğrusu hatırlayıp biraz da üzerinde oynadığı anıları var. Ve sonunda Galip İşhanı başlıklı ilk kez kitapta yayımladığı bir yazı.

İyileşen Adam başlıklı bir yazı var kitapta. İçersinde bi adamın organlarını garip bir şekilde kaybedeşi anlatılıyor.(Çok anlatmak istemiyorum.) O yazıyı okurken bir an kendimi koydum yerine, sonra seni, bizi, onları kısaca insanı koydum o adamın yerine. Sahip olduğumuz ellerimizi kaybedişimizi değil de bir çocuğun başını okşamayı unutan ellerimizi düşündüm. Her şeyi duyup çocuk çığlıklarına kapatılan var olduğunu düşündüğümüz kulaklarımızı düşündüm. İyilikte geri duran hırsa, hasete koşan bacaklarımızı da düşündüm. Anlayacağınız ben o yazıda insanı insan yapan şeyleri bir bir kaybedişimizi ama bunun farkına varamayışımızı düşündüm. Ne olur bunu biraz sizlerde düşünün ve ne olur birilerine de düşündürün.

İncelememi daha kitaba başlar başlamaz karşıma çıkan sayfalarca anlam içeren " Bir gün öyle bir dil gelişecek ki tek laf etmeye gerek kalmayacak."cümlesiyle bitirmek istiyorum. Umarım bu dil halden anlama olur ve yeryüzünde yaşayan her insan bu dili konuşur ve anlar.

Keyifli okumalar. :)




‘Hayatın içinden hadiseler’

Bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama satır aralarında inanılmaz şeyler gizli bu kitabın.
Her cümleyi çizerken aslında hikaye diyoruz ama ne kadar da içimizden, ne kadar da doğrular dedim. Zaten hayatımızı bölüm bölüm yaşanmış hikayeler tamamlamıyor mu ?

Bazı hikayeleri paragraf paragraf çizdim.
Kiminde güldüm, kiminde düşündüm. Kimi hem düşündürüp güldürdü öyle traji komik. Yani evet bi benzerlerini yaşamışız ama böyle gülünecek hallerimizde olmuş dedim. Ne kadar o an o olayı yaşarken gülmemiş olsak da.
Bir oturuşta bitirilecek bi kitap. En sondaki galip işhanı hikayesi ise en iyisiydi.
Az lafla çok şey anlatmış kendileri bu okuduğum ikinci kitabıydı bayadır elimde tüm kitapları var ama nedense okumamışım, şimdi okumakla iyi ettim dedim. Hem de hiçbir şey için geç değildir okumam gereken zaman bu zamanmış diyorum sadece.
Emrah serbes, sonunda (t) olmayan ;)
Hayatın sillesini yemiş gibi yazıyor. Yenilen kazıklar, uğranılan haksızlıklar, ufacık gördüğünüz sevinçler, büyük mutluluklar, mutusuzluklar, uğraşlar farklı kafalar, değişik muhabbetler.... bu çok uzar ama güzel kitaptı. Bence bu tarz kitaplara da yer vermek gerekir, farklı olarak aralara sokulması gerekir.
Dünyaya farklı bir açıdan bakan iki çift göz çıkar.
Bu kitabı kendimizi —Özgür zannediyoruz, oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar.
Alıntısı için okudum. Ama çok daha can alıcı yerler okudum, çevreme de attım. Okurken mutlu olduğum bir kitap oldu kısacası. Tavsiye ediyorum.




Yekten konuya gireceğim, çok sevgili

Behzat Ç’nin senaristi olarak tanıdım aslında Behzat Ç’yi de tanımam da ki neden çok sevgili babamın da bir polis oluşuydu. Uzun süredir hatta yıllardır okuyacağım, okuyacağım ben bu adamı deyip bir türlü okuyamadığım adam olur kendisi. Bu eserin ardından tüm kitaplarını sipariş verip kitaplığımda ufak bir

köşesi yaptım, olmalıydı! İstisnasız hiç Yeraltı Edebiyatı okumadım sadece bir defa

‘ın

eserini aldım, okumaya çalıştım, onda da lise yıllarındaydım, anlayamadım, yaşım tutmadı diyelim bir kütüphaneye bağışladım. Her şeyden önce belirtmeliyim ki sevgili

çok doğal bir adam sanki yazmak için yazmak değil de nakşetmek için yazmak. Zaten kendisi de girişte belirtiyor “AFİLLİ PARÇALAR” altmış sekiz tane kısa hikaye, bir tane de uzun hikayeden oluşan, okuması gayet keyifli ve kanımca herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği leziz bir eserdi. Hemen eklemeliyim ki yazar kitabın son hikayesi olan GALİP İŞHANI’nda şöyle bir şey anlatıyor; “bir şarkıyı defalarca kez dinlememizin nedeni aslında anlatamadıklarımızı o şarkıda buluşumuzdur” gibi gibi, Behzat Ç’nin dizi müziklerini yapan çok sevgili PİLLİ BEBEK grubunu yıllardır dinlerim, sanırım benim de sustuklarımı PİLLİ BEBEK anlatıyor, sevgili gitaristi Emre Yalçıntaş ile de nadiren konuşuruz, biraz da onun önermesi ile

‘dan başladım, diyecek bir şey bulamıyorum

üretken bir adam üretmeye de devam etmeli!
*Tecrübe denen şey yaşananları sıfırla çarpmakmış. Tecrübeye âşıktım, ebedi acemi oldum.




Öncelikle Emrah Serbes şu hikayesini sanki geleceğini görüp de yazmış :
'Şunu çok sık duydum. ‘’ Falanca yazarı çok seviyordum, ama son yaptıklarından sonra onu bir daha okumayı düşünmüyorum.’’ Demek ki Dostoyevski’nin zamanında yaşasaydın, kumarbaz diye onu da okumayacaktın. Yazarların özel hayatını unutmak lazım. Yazarların söylediklerini fazla ciddiye almamak lazım. Edebiyat tarihi şahane şeyler yazmış berbat adamlarla dolu. (Syf:32)'

Neyse dediği gibi bizi yazdıkları ilgilendiriyor günahını da sevabını da kendisi çekiyor.
Emrah Serbes Yeraltı Edebiyat'ının, kalemi güçlü genç yazarlarımızdan. Kendisini severim ve kitaplarını okumak için de sabırsızlanıyordum.Nitekim hayal kırıklığına da uğramadım.
Yazdığı çoğu cümleleri zaten ezbere biliyoruz. Resmen hepsi birer özdeyiş olup hayatımıza girmiş durumda.
Günlük konuşma diliyle yazmış hikayelerini. Zaten günlük ,mektup, anı tarzında yazmış.
Afilli Filintalar bloğunda yazdığı, Afilli Parçalar adı altında olan hikayelerden ve Birikim Dergisi'ne yazdıklarından alınmış . Son hikayesi Galip İşhanı'nı ise ilk defa yayımlamış. Hikayeler genel itibariyle herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği tarzda.
Hikayelerinde konuyu toparlama şekli çok güzel ve harika nüansları var. Çok güzel kitap tavsiyeleri de veriyor inceden. Okumanızı tavsiye ederim. Iyı okumalar.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: