Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Hakka Sığındık - Hüseyin Rahmi Gürpınar | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Hakka Sığındık Kitap Bilgileri


Yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 51 dk.
Sayfa Sayısı: 136
Basım Tarihi: Haziran 2021
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9786254054570
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Ciltli


Hakka Sığındık Kitap Tanıtımı


İspanyol gribinin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda İstanbul bir yandan yangınlarla, bir yandan da salgın hastalıkla kavrulmaktadır. Zengin fakir ayırt etmeyen hastalık, yoksul evlerine de zenginlerin köşklerine de sıçrar, girdiği hanelerden birkaç can almadan çıkmaz. Haksız kazançla zengin olanların batıl inançlarından ve korkularından faydalanmak isteyenlerse evliyalık iddiasıyla bir düzen kurup çıkar sağlamanın peşindedir. Hüseyin Rahmi Gürpınar, çelişkilerle ördüğü romanında bir dönemin bütün aksaklıklarını göz önüne sererken okuru nefes nefese bir polisiyeyle baş başa bırakıyor.

Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) Dönemini ve çevresini romanlarında yaşatıp, genç yaşlarından itibaren geniş halk kitlelerince sevilerek okunmuş Hüseyin Rahmi, edebiyatımızın benzeri az bulunur şahsiyetlerindendir. Kitaplarında İstanbul yaşamının özel inanışları, toplumsal ve ekonomik eşitsizlikler, kadın erkek ilişkileri gibi konular halkın özgün konuşma biçimleri korunarak, çok defa gülünç, bazen hüzünlü olarak işlenir. Romanımıza “mahalli renk” ilk kez onunla girer. Yazarlık yaşamına 1883’te Tercüman-ı Hakikat gazetesinde başlar. 1896’da İkdam gazetesinde roman ve öyküleri tefrika edilirken üne kavuşur. Döneminin en çok okunan yazarı olur. Tüm kazancı yazarlıktan gelir. Bu sayede Heybeliada’da şimdi müze olan köşkünü alır. 1908 Meşrutiyet’inden sonra Ahmet Rasim’le Boşboğaz adında bir mizah gazetesi çıkarır. İlk soruşturmaya böylelikle uğrar. Gazetesi kapanır. İkinci kez Ben Deli miyim? romanıyla mahkemelik olacak ve yine beraat edecektir. Çoğu roman olmak üzere öykü, tiyatro, makale ve eleştiri türünde altmışın üzerinde kitabı bulunmaktadır. Yazarın seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz.




Hakka Sığındık Kitaptan Alıntılar


1. "~



fakat

.

~"




2. ""Ne kadar acı duysak dişimizi sıkıp dışarıya renk vermeyeceğiz. İçin için çekeceğiz.""




3. ""Bu insanoğlu ne insafsızdı. İnsanın insana yaptığını bazen canavar bile yapmaktan çekinirdi.""




4. "Ne kanlı katiller cezadan muaf kılınarak el üstünde tutuldular!"




5. "~



.

~"




6. "
...

konuşmalarının etkisiyle..."




7. "Dünyada her varlığın işi yok olmak sırasını beklemek de­ğil midir?"




8. "“Kötülük kötülükten doğar” derler. Emin olunuz her zaman öyle değil… Bazen iyilikten kötülük ve kötülükten iyilik doğuyor."




9. "Amenna ve saddakna."




10. "İstanbul’da Hoşkadem taraflarında İspanyol nezlesi yan­gın gibi haneden haneye saldırarak aile efradından üç dört cana kıymadıkça sönmüyordu. Hastalık görülen evlerle imkan derecesinde temastan sakınılması hususunda dok­ torların tavsiyeleri, gazetelerin uyarıları etkisiz kalıyor, bu nasihatlerin tersine hareketten doğan acı vakalar birbirini izliyor, kimsede ibret eseri görülmüyor, cahil kafalar hep bil­diğine gidiyordu."




11. "“Derdini kimselere açamıyor, gizli gizli kendini yiyip bitiriyor.”"




12. ""Ölüm hayattan mı yardım istiyordu? Hayat ölüme mi sığınıyordu? Bilmem...""




13. "
“Anne, fukara olmak ne demektir?”


“Hani, akşamüstleri bizim kapıyı çalan, üstü başı parça parça dilenci baba yok mu… İşte biz şimdi öyle olduk”"




14. "Acaba ölmeden bana baklava yemek kısmet olacak mı?"




15. "Ne güzel kız."





Hakka Sığındık Kitap İncelemeleri


Pandemi atlatmış bir dönem olarak eminim hepimiz okurken şöyle bir yakın maziyi andık sanırım. Burada geçen İspanyol gribi. 1918-1920 yıllarında insan nüfusunun yaklaşık yüzde kırkının ölümüne sebep olan bir virüs. O dönemde devam etmekte olan birinci Dünya Savaşı sebebiyle İspanya’da farkedilbilmiş ve savaştan daha fazla insan ölümüne sebep olmuş. Bizdeki koronadan farkı genç ve erkek nüfusunda daha fazla öldürücü olmasıydı ve o dönemde kadınların çoğu kendilerine eş bulamadığı için sefaletten ölmüş. Okuduğumuz kitapta o dönemdeki hastalığın ciddiye alındığı, onun yerine Allah’a sığınıldığı ve dualarla tedavi olmaya çalışıldığı çok sevimli bir dille hicvedilmiş. Konunun çıkış yeri güzel. İnsanlar savaş sonrası kıtlık, açlık ve sefaletle boğuşuyorken İstanbul’un Mahallesi’nde iki ailenin israf ve bolluk içerisinde yaşaması doğal olarak göze batar ve insanların dua ile amel ettiği düşüncesinden yola çıkan akıllı biri onlara etraflıca bir kumpas kurar. Aslında niyeti halistir. Aslında birinci Dünya Savaşı dönemini anlatması açısından oldukça önemli bir roman. O dönemki İstanbul’u resmen gözlerimizin önünde canlandırabiliyoruz. Fakir çok fakir, zengin çok zengin. Üstüne bir de bu grip salgını eklenince dini kullanarak dolandırıcılık yapıldığını anlayan bir komiserin halkın arasındaki sosyal ve ekonomik uçurumu fark etmesikonu edilmiş.




İçinde geçtiğimiz şu zor zamanlarda, kitap okumak başlı başına bir korunak oluyor. Geçen hafta Beşir Ayvazoğlu'nun köşesinde kaleme aldığı "İspanyol Gribi’nden Coronavirüs’e" yazısında bahsettiği kitaplardan biriydi Hakka Sığındık. Merak edip, hemen edinip okumaya başladım. Kitabın telif yılı 1919. O yılın salgın hastalığı ise İspanyol Gribi. Salgın durumunun içinde ki toplumumuzun portresini çizerek başlıyor Gürpınar. "Hangi evde hastalık kendini gösterirse, orada düğün varmış gibi, bütün komşu kadınlar hemen ziyarete, uğramaya -kendi deyimlerince- hatır sormaya koşuyorlar ve "A! Dostluk bu günde belli olur" nakaratıyla hastanın hizmetinde bulunuyorlar; bardağından içiyorlar, artığını yiyorlar, koynuna girecek gibi yatağına sokuluyorlar." Roman bu girizgahtan sonra hiç umulmadık bir polisiye kurgusuna sürüklüyor okuru. Salgın zamanında insanlardan, zaaflarını kullanarak para tırtıklamanın yolunu bulmuş gizemli şahsın peşinden koşturmayla devam ediyor. Diğer ilginç olan şey ise, romanın sonunda bulunan gizemli şahsın, para aşırması, yasal-ahlaki bir zeminde tartışmayla romanının son bulması. Biraz merakınızı kamçılaması için son cümleyle elveda edelim. "Görevime bağlıyım, Vicdanımı da çiğnemek istemem. Kanun, sizi yakalamamı emrediyor... Vicdanım bırakılmanızı. Her ikisine de saygı göstermek için şimdi üst makama istifamı sunuyorum."
İyi okumalar.




"Çok zenginlerin kasalarını dolduran servetlerin nerelerden geldiklerini araştırırsak dağlardaki haydutları haklı çıkaracak acı hallere rastlarız. En dehşetli hırsızlıklar kanunun koruması altında yapılanlardır." İstanbul'un yoksullardan bihaber zenginleri ile yoksul kesimin arasındaki çatışmayı akıcı ve hüzünlü bir dille anlatıyor yazar. Her şey konağa gelen faili meçhul bir mektupla başlıyor. Ardı kesilmeyen cinayetler köşk halkını ürkütmeye başlayınca köşkün beyi ilk başta inanmasa da ileri vakitte mektuba inanmak zorunda kalıyor. Sonrasında ev halkının aile hayatını da etkilemeye başlamasıyla olay zabıtalara kadar taşınıyor. Her ne kadar aransa da fail bir türlü bulunamıyor. Bir süre sonra tüm bu olanların arkasındaki kişi vicdanı yüzünden çıkıp suçunu itiraf ediyor. Kitabı okurken birçok yerde olayların ters köşe olması ile insan sonuna hem şaşırıyor hem de üzülüyor. Sonlara doğru evliyanın sahte olduğunu, bazı mecburiyetler sonucu bu oyunu kurgulamak zorunda kaldığı anlaşılıyor. Sonu ise oldukça hüzünlü. İnsana insan olmayı ayrıca insani değerleri sorgulatıyor.
Kitabın arka kapağı:
İspanyol gribinin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda İstanbul bir yandan yangınlarla bir yandan da salgın hastalıkla kavrulmaktadır. Zengin fakir ayırt etmeyen hastalık, yoksul evlerine de zenginlerin köşklerine de sıçrar,girdiği hanelerden birkaç can almadan çıkmaz. Haksız kazançla zengin olanların batıl inançlarından ve korkularından faydalanmak isteyenlerse evliyalık iddiasıyla bir düzen kurup çıkar sağlamanın peşindedir.





Hakka Sığındık / Hüseyin Rahmi Gürpınar

“Bu insanoğlu ne insafsızdı. İnsanın insana yaptığını bazen canavar bile yapmaktan çekinirdi.”
“Ne kadaracı duysak dişimizi sıkıp dışarıya renk vermeyeceğiz. İçin için çekeceğiz.”

Hüseyin Rahmi’den okuduğum en güzel kitaptı diyebilirim. Döneminde en çok okunan yazarlardan olan Hüseyin Rahmi, kitaplarında daha çok gizemli bir bakış açısı, polisiye, batıl inançların insanlar üzerindeki etkisinden bahseder. Bu durum sizi bazen güldürü, bazen düşünce bazen de heyecan ile sayfalar arasında yolculuğa çıkarır.

İspanyol gribi bir olayın tüm İstanbul’a korku salmasıyla, Hafız İshak Efendi ve Hacı Ferhat Efendi’nin konaklarında buluyoruz kendimizi. İsimlerden de anlaşılacağı üzere “dini kimliği yanlış kullananlara” derin bir eleştiri var kitapta. İki konak sahibinin de birbiri ardına aldığı mektuplar ve akabinde meydana gelen olaylar bir anda Şinasi beyin de olaya dahil olmasıyla tam bir polisiye tadına ulaşıyor. Sonrası bu gizemli mektubun izinin sürülmesi, olayların gerçek yüzünün ortaya çıkması, meydana gelen ölümlerin nedeninin sunulması…

Zenginin zenginliğini yerine getirmeyip fakirin de suçlu konumuna gelişinin bir neticesi kitap.
Büyük bir keyifle okuyacağınıza eminim.

#hakkasığındık #hüseyinrahmigürpınar #ispanyolgribi #bookstagram #booklover #kitaptavsiyesi #kitapkurdu #kitapaşkı #kitapsözleri




Merhaba canlar...

@okuyan_kadınlar_kulubü nün #turkklasikleriserisi55 etkinliği için #hüseyinrahmigürpınar kaleminden #hakkasığındık okunanlar arasına katıldı.

Hakka Sığındık, İspanyol gribinin tüm dünyayı kasıp kavurduğu dönemi ele almış. Dönemin vatanseverlik adı altında, İstanbul'un en çukur, en havasız ve karanlık evlerinde yaşarken küplerini doldurup, yarın kaygısından azade keyif içinde yaşayanlara dem vurmuş.

Hacı Ferhat Efendi'de servet serveti çeker hesabı küpünü dolduranlardan. İki damadının makam ve mevkiileri sayesinde de saygınlık mertebesi adı altında hanelerine giren yiyecek ya da yakacağın hesabı tutulamayanlardan. Sadece o da değil. Kapı komşusu Hafız İshak Efendi'nin de geri kalır yanı olmasa gerek. Zira kendisi de, bu iki hanede yapılan davetlerin cümbüş sesleri, pişirilen yemeklerin leziz kokuları yüzünden, sefalet içinde yaşayan, bir dirhem aş için zaruri eşyalarını satmaya başlayan, açlık ve hastalıktan ölen mahallelinin intizarına gark olanlardan. Öyle ya, adlarının önünde olan Hacı ve Hafız vasıfları ne zamana kadar insanlıktan nasibini almayanları, komşusu aç ölürken sefahat sürenleri koruyabilir ki? Tartışılır değil mi!

İlerledikçe zenginlik fakirlik farklı biçimlerde çıkıyor karşımıza. Söz konusu olan artık sadece yiyecek ekmek bulamamak değil, sokakta kalan çocukların yaşayabilmek için her şeylerini feda edebilecek kadar dibi görmeleri. Evet, her şeylerini dedim, yanlış okumadınız...
Akışa yedirilen hafif polisiye ayrı bir tat vermiş, bu da vicdan muhasebesi yapmamıza kâfî.

Keyifli okumalarınız daim olsun...
Kitapla kalın...



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: