Güneş Ülkesi Kitap Bilgileri
Yazar: Tommaso Campanella
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 7 dk.
Sayfa Sayısı: 145
Basım Tarihi: 28 Temmuz 2022
İlk Yayın Tarihi: 1602
Yayınevi: Alfa Yayıncılık
Orijinal Dil: İtalyanca
ISBN: 9786051069180
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Güneş Ülkesi Kitap Tanıtımı
Campanella'ya göre doğa "sonsuz bilgelik" üzerine yazılmış bir kitaptır. Çünkü doğa yaşayan bir organizmadır, doğada olup biten her şey iki karşıt gücün ilişkisi sonucu meydana gelir. Her varlık kendini koruma eğilimini duyularla gerçekleştirir, kendisine zarar verecek olandan bu sayede kaçar, olumlu olanı arar. Aristoteles karşıtı bu görüşleri, Dominiken manastırlarındaki yalın ve paylaşımcı yaşam anlayışıyla birleşince Campanella sürekli baskı altında tutulur; hapsedilir, işkence görür, sürgüne gönderilir.
Güneş Ülkesi yazarın özgürlük arayışınının ütopyasıdır. Kitabın kahramanı olan ve yeniyi arayışı simgeleyen Cenevizli Kaptan seyahatleri sırasında ekvatorun altındaki Taprobana adasına gelir. Burada yurttaşların bir tür komün hayatı sürdürdüğü Güneş Ülkesi'ni görür. Kendini beğenmişliğe, dolayısıyla kötülüğe yol açtığından özel mülkiyet yasaktır; bu ülkede her şey herkese aittir. Herkes sürekli eğitim görmekte, kendini geliştirmektedir. Bütün hayat, varlıktaki olumlu olanı ortaya çıkarıp geliştirmeye adanmıştır. Güneş Ülkesi, Thomas More'un Ütopya geleneğinin parlak bir örneğidir.
(Tanıtım Bülteninden)
Güneş Ülkesi Kitaptan Alıntılar
1. ""Dünyanın bütün kitapları doyuramaz kafamın açlığını.''"
2. ""Yoksulluk insanları alçaltır, hileye, hırsızlığa, yalancılığa, serseriliğe götürür; onlarda yurt sevgisini azaltır. Zenginlikse, gururlu, cahil, küstah, hain, palavracı, bencil ve iftiracı yapar.""
3. "İçinde yaşadığım şafaksız gecenin bir sabaha ermesini istemiyorum.Böyle bir sabahın sonu gecedir."
4. "Bekleyemem, dünyada bekleyemem. Gidiyorum."
5. "Ayıbın ve ahlaksızlığın bir okulundan çıkar gibi bu aylaklık ve tembellikten devleti çürümeye ve yozlaşmaya sürükleyen tefessüh etmiş (bozulmuş/kokuşmuş) özneler ve kötü insanlar sürüsü türeyip durmaktadır."
6. "Güneş Ülkesi insanları derler ki büyük yoksulluk insanı alçaltır, onları ikiyüzlü, hırsız, yalancı hale getirir; zenginlik de insanı küstah, kibirli, cahil, duyarsız, uyuşuk ve hain yapar. Ama Güneş Ülkesi’nde halk hem zengin hem yoksuldur: Zengindir çünkü her şeyi vardır; yoksuldur
çünkü eşyayı onlara sahip olmadan kullanmaktadır."
7. ""Dünyanın bütün kitapları doyuramaz kafamın açlığını.''"
8. "Kafamın içindeyim tıpkı bir yumruk gibi ve dünyanın bütün kitaplarını yiyorum, sonsuz iştahımı kesmiyorlar."
9. ""Böyle eğitimli birinin yöneticilik aklına sahip olduğundan hiç kuşku duymayız; oysa sizler nerde cahil adam var onu başınıza geçiriyorsunuz veya soylu bir aileden geldiğinden ya da güçlü bir parti tarafından seçildiginden bu tür adamların yöneticiliğe uygun olduğunu düşünüyorsunuz.""
10. "“Tanrı en yüce güçtür.”"
11. "Dünya kocaman bir hayvandır: insan onun bağrında yaşar, tıpkı biz insanların karnında yaşayan kurtlar gibi."
12. "Güneş'e kalsa dünyayı yakıp kül ederdi..."
13. ""Böyle eğitimli birinin yöneticilik aklına sahip olduğundan hiç kuşku duymayız; oysa sizler nerde cahil adam var onu başınıza geçiriyorsunuz veya soylu bir aileden geldiğinden ya da güçlü bir parti tarafından seçildiginden bu tür adamların yöneticiliğe uygun olduğunu düşünüyorsunuz.""
14. "“Çocuklarımızdan ve öteki insanlardan bizleri sayıp sevmelerini isteyen ve onlara gösterdiğimiz çok az iyiliğin karşılığını bekleyen bizler, bize her şeyi vermiş, yaşarken, çalışırken bizi neysek o yapmış olan Tanrı’ya ne büyük bir hürmet ve şükran borçluyuz!”"
15. "Çünkü bu kadar eğitimli ve bilge birinin, sırf hükümdar soyundan geldiği ya da güçlü bir partice seçildiği için başınıza getirdiğiniz cahil bir yöneticiden çok daha iyi yönetim bilgisine sahip olduğundan eminiz."
Güneş Ülkesi Kitap İncelemeleri
Selam, arkadaşlar. Yine bir inceleme.:D Bu günlerde her kitaba eklerim herhalde. :)
Campanella, düşüncelerini yirmi yedi yıllık hapis hayatıyla ödemiş ama düşüncelerinden asla vazgeçmemiş bir yazar. Hapise atılmasının nedeni, yaşadığı dönemde Avrupada istediği şekilde yönetilen devletin olmamasına itirazıydı. Kitap Platon'un Devlet kitabıyla aynı amaca hizmet ediyor. Felsefe ile kurulmuş bir devletin hayalini kuran Tommaso bunu kitap olarak yazmaya karar verir. Kitapda hayal edilen ülkenin mimari yapısına kadar yazılmış. Beğendiğim kısımlar olsa da arada sıkıldığım doğrudur..:) Kitabın yarısı 2 şahsın diyalogundan oluşuyor: Ospitalario ve Cenovalı Kaptan. (Ospitalario, Kutsal topraklarda hastalanan hacılara bakmak amacıyla kurulmuş bir kuruma bağlı kimselere verilen addır.) Ospitalario soruyor kaptan cevaplıyor. Sonradan ek olarak 3 bölüm var. En sonunda dikkatimi çeken ve yazarı daha da merak etmeme sebep olan kısım: Campanella'nın çağdaşı Rossi adında bir yazar şöyle yazıyor:Campanella'ya otuz beş saat boyunca yaptıkları işkence öylesine vahşiceydi ki «kıçının bütün kan damarları kopmuş, açılan yaralardan durmadan kanlar boşalıyordu.Dişlerini sıkıp işkenceye öylesine dayandı ki, ağzından, bir filozofa yakışmayacak tek kelime bile alamadılar.» İyi okumalar. (:
Eğer 3 günlük yılbaşı tatiliniz varsa ve nereye gitsem diye düşünüyorsanız Güneş ülkesi sizin için biçilmiş kaftan olabilir. Olabilir diyorum çünkü bazı ülke ve şehirlerde gerçekten yaşanmaz sadece gezmek için gidilir. Misal vereyim; İstanbul, gittim gezdim ama yaşayamam, o ne kaos öyle metrobüs sürekli dolu geliyor ve dolu olmasına rağmen şoför her durakta o kapıyı açıyor... Neyse dönelim Güneş ülkesine 3 gün kendi bütçelerinden yedirip, içirip, gezdirecek ve dahi ayaklarınızı bile yıkayacaklar. Biletiniz bu kitap, ne duruyorsunuz...
Distopyalar karanlığı, ütopyalar aydınlığı temsil eder. Fakat ne yazık ki ütopyalar asla gerçek olmayacak düşlerdir, distopyalar ise içinde yaşadığımızdır ne yazık ki. Okurken özgürlüğe alışkın bizler bu kadar müdahaleyi kaldırabilirmiyiz onu sorgulayacağız. En küçük bir örnek vermem gerekirse bir çocuğunuz oluyor ve ismi devlet veriyor, siz kayınvalideniz ya da kayınpederinizin ismini koyamıyorsunuz ya da koymamak için kavga etmiyorsunuz, düzene bak... More un ütopyası kadar sevmedim ama şans verilmesini isterim.
Yazar Campanella ile ilgili birkaç şey söylemek gerekirse yaramazmış, daha iyi bir dünya için hazırladığı ayaklanma planı suya düşünce mahkum olmuş ve hayalindekini dört duvar arasında kağıda aktarmış, özel mülkiyetin olmadığı ve herşeyin ortak olduğu Güneş ülkesi işte böyle doğmuş.
Canpanella , " ütopya "dan ziyade bir " distopya " yı anımsattı bana. Kitap bazı bölümlere ayrılmış metafizik, güç, sevgi ve bilgelik olarak. Bu dört başlık altında güneş ülkesini anlatıyor ve gerçekten hepsi birbirinden korkunç geldi bana . Cesur Yeni Dünya distopysını, Canpanella'nın sözde ütopyasıyla kıyaslamam bile Aldous Huxley'e çok büyük haksızlık olur. Niye böyle düşünüyoruma gelirsek. Mesela bir kaç örnek vermek isterim; "memurlar halkın isteği doğrultusunda değiştirilebilir. Ama baştaki dört yönetici kesinlikle değiştirilemez" diyor Canpanella. Bu yöneticiler sadece kendi arasında istedikleri kişiyi seçiyorlarmış. Bir başka örnek; bir kadın gebe kalmaz ise başka bir erkek ile birleştirilirmiş, tekrar gebe kalmadığı takdirde "orta malı" olurmuş. NE ! Ben bu sözde " ütopya" nın yakınına bile uğramayayım. Canpanella, tüm kötülüklerin ve haksızlığın ana sebebini, insanın bencil bir varlık olarak sadece kendini düşünmesi olduğunu ileri sürüyor. Ancak vaadin olan dünyaya baktığım da içim karardı Canpanella ! Kitap, karşı olduğum bir fikre neden karşı olduğumun farkında olmak için; karşıt fikirleri de okumam gerektiğini hatırlattı bana. Daha önce pek distopya okumamış olduğumun farkına varma mı sağladığın için teşekkürler Canpanella ! Arkadaşlar, kitabın yazıldığı dönemi de göz önünde bulundurarak bu incelemeyi yapmaya çalışıtım. Güneş ülkesi, Güneşimi hatırlattığı için de ayrı bir anlama sahip oldu benim için.
Tüm ütopyalar komünisttir!
Thomas More'un ütopyasını okuyan biri için tatmin edici olması pek mümkün değil. Çok fazla boşluk var. Devlet sistemi en çok da cinsiyetlere düşen görevler sanki olması gerektiği gibi değil olmasını istedikleri gibi. Ben birazda olaylara eşitlik gözünden baktığım için bana hiç kabul edilebilir yada gerçekçi gelmedi. Ayrıca yazarımızın kadın erkek ilişkilerini işlerken aşktan bir haber olduğunu söylemek mümkün. Bu duygunun ne kadar güçlü ve karşı konulamaz olduğunu biliriz. Ayrıca yazar aslında bir din ütopyasıda yazmış. Her konuyu dinle ilişkilendirip en üst yöneticiyi de bir din adamından seçmiştir fakat bunun pek akıl kârı olmadığını ortaçağ da gördük.
Ütopyalar hakkında yazacaksam ben karşılaştırmayı Tomas More'un ütopyası ile yapmayı tercih ederim. More dini görmezden gelmiş iyi bir devlet yapısı kurmak için din özgürlüğünü savunmuştur. Ayrıca More'un Utopiasında aile ilişkileri daha kabul edilebilir. Zira aile ve Sevgi bağının görmezden gelinmesi ve insanların sırf öyle olması gerektiği için bunlardan vazgeçeceğini düşünen kimse henüz saf insan nefsiyle/ iradesiyle karşılaşmamış demektir. Kısacası ben pek tatmin olmadım. Fakat yazıldığı tarih ve kurgusallığı itibariyle temel ütopyalar arasında yer alan güneş ülkesi göz ardı edilemeyecek bir eserdir. Ve konu ütopya olduğunda muhakkak okuması gereken eserlerden biridir.
Her şeyden önce “Sen kimsin ki bir filozofu eleştireceksin?” diyerek başlıyorum söze :)
Uzun zaman önce okuduğum fakat yorum yapmadığım bu kitap için detaylı bilgi veremem. Ama düşüncelerimde hissettiklerimde kalan şey şuydu: Bence hiçbirimizin istemeyeceği bir ütopya. (Bilmeyenler için ütopya: gelecekte var olması hayal edilen mutlu ve refah bir toplum)
Her türlü mülkiyet yok, aile yok, eş yok kimin eli kimin cebinde belli değil :@ hırsızlık, adam öldürme, tecavüz suç olarak görülmüyor; nankörlük, kötü kalplilik suçtur ve cezası kadınsız bırakılma, topluca yenen yemeğe katılmama.
Bir kadın ilk cinsel birleşmede hamile kalmazsa başka erkeklerle denemeler yapılır. Kadının kesin olarak kısır olduğu anlaşılırsa ilişkilerini serbestçe sürdürebilir. Ama üreme konseyi tarafından olgun bir kadın olarak görülmez. Yani saygınlığı olmaz.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Yazar yani filozofumuz yaklaşık 30 yıl hapis hayatı yaşıyor. Bu süre içerisinde ben sağlıklı bir zihinde ve sağlıklı bir cinsel yaşamda olmayacağını düşündüğümden eserine de bunu yansıttığını düşünüyorum. Anlamadığım şey kitabın arka kapağında neden çok iyi bir ütopya okuyacakmışız gibi bir yazı var? Ben okurken neyi kaçırdım?
Bu kitabın bana kattığı şey sadece şu olabilirdi; yaşadığım coğrafyaya, yönetim şekline, toplum kurallarına çokça şükrettim. Ütopyadan ziyade bir distopyaydı benim için ve “filozof” kavramının öyle her ismin önüne yakışmadığını da anlamış oldum.
Eh, en net hatırladıklarımla sizi baş başa bırakıyor okuyanlardan ben de bir yorum bekliyorum