Godot'yu Beklerken Kitap Bilgileri
Yazar: Samuel Beckett
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 31 dk.
Sayfa Sayısı: 124
Basım Tarihi: Ekim 2000
İlk Yayın Tarihi: 1953
Yayınevi: Kabalcı Yayınevi
Orijinal Dil: Fransızca
ISBN: 9789758240074
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Godot'yu Beklerken Kitap Tanıtımı
Godot'yu Beklerken 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953'te Paris'de sahneye kondu. Zamanla ülke çapında bir ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.
Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevinin yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.
Kimilerine göre tüm zamanların en iyisi olan bu oyun, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.
Godot'yu Beklerken Kitaptan Alıntılar
1. "-Hiç terk ettim mi seni?
+Gitmeme izin verdin."
2. "- Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız hep öyle kalır."
3. "_ Neyin var senin?
- Mutsuzum.
_ Sahi mi? Ne zamandan beri?
- Unutmuşum."
4. "- Neyin var?
- Mutsuzum.
- Cidden, ne zamandır?
- Unutmuştum."
5. "VLADİMİR: Gerçekten her şey anlamsızlaşıyor.
ESTRAGON: Henüz yeterince değil.
(Sessizlik)
VLADİMİR:Bir deneseydin n'olurdu?
ESTRAGON: Her şeyi denedim."
6. "- Ben seni hiç terk ettim mi?
- Gitmeme izin verdin."
7. "İnsan artık gülmeye bile cesaret edemiyor."
8. "-Doğru olmasa da öyle söyle.
-Ne söyleyecektim.
- "Mutluyum" de
- Mutluyum.
- Ben de."
9. "-Mutsuzum.
-Sahi mi? Ne zamandan beri?
-Unutmuşum."
10. "- Bir türlü... Gidemiyorum.
- Hayat işte."
11. "VLADIMIR : Hiç terk ettim mi seni?
ESTRAGON : Gitmeme izin verdin."
12. "- Hiç terk ettim mi seni?
+ Gitmeme izin verdin."
13. "-Hiç terk ettim mi seni?
+Gitmeme izin verdin."
14. "-Hiç terk ettim mi seni?
+Gitmeme izin verdin."
15. "- Düşünüyorum da herkes kendi köşesine çekilip yalnız kalsaydı daha iyi olmaz mıydı?
- Emin olamayız.
- Hiçbir şey kesin değildir."
Godot'yu Beklerken Kitap İncelemeleri
godot'u beklemek...
sebepsizce, bütün varlığın onun gelişine bağlıymış gibi beklemek.
godot'un kim olduğu ve niye beklendiği bilinmiyor. bununla birlikte godot'un ne zaman geleceği bilinmediği gibi gelmiş ve gitmiş de olabilir.
vlademir ve estragon da godot'yu bekliyor, zaman onu beklerken geçiyor. godot'yu beklemek bu denli anlamsız ve saçmayken...
estergon ve viladimir, bekliyor. beklerken kendilerini ağaca asmayı, birbirlerinden ayrılmayı, beklemekten vazgeçmeyi düşündükleri oluyor. her defasında birbirlerini ikna edip beklemeye devam ediyorlar. belki içimizde boğuşan o iki farklı sesi temsil ediyorlar o an. bizi var eden ve hiçbir zaman anlaşamayan o iki sesi.
sonra yanlarına iki kişi daha geliyor kısa süreliğine. efendi-köle. hegel'i bu eserde nasıl buldum derseniz işte pozzo ve lucy ve işte hegel'in o meşhur(bana göre) sözü: "efendi de, efendi olduğu için kölesi tarafından bir kimlik inşasına maruz kalır; dolayısıyla tam manada özgür değildir." köle bir gün dünyayı kendisinin döndürdüğünü fark ederse her şey değişecek ama şimdilik dilsiz, söz hakkı yok.
şöyle bir bakınca dördü de çok tanıdık aslında. gogo ve didi iyice düşündüğümüzde bizden başka kim olabilir ki? tek yaptığımız oturup beklemek. neyi beklediğimizi de tam bilmiyoruz ama bekliyoruz. birisi gelip bizi kurtaracak. verilen sözlere hemen inanıyoruz. düşünüp araştırıp öyle hareket etmeyi bilmiyoruz. yani estragon ve vladimir bize hiç uzak karakterler değiller. varlık sancısı çeken, varolmayanları temsil eden hepimizin bir gerçeği aslında. yani godot'yu beklerken bir de bu gözle okunmalı bence.
İlginç! Kitap ve yazarı Samuel Beckett hakkında biraz bilgi vereyim.
Samuel Beckett 1906-1989 yılları arasında yaşamış İrlandalı bir romancı, oyun yazarı ve şairdir. Kendisi 20. yüzyılın en etkili yazarlarından biri olarak kabul edilir ve eserleri varoluşçu ve absürd temaları keşfetmesiyle bilinir. Beckett 1969 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.
"Godot'yu Beklerken" Beckett'in en ünlü eserlerinden biridir ve genellikle absürd tiyatronun bir başyapıtı olarak kabul edilir. Oyun, iki karakterin, Vladimir ve Estragon'un, asla gelmeyecek olan gizemli Godot figürünü beklerken yaşadıkları günlük hayatlarını anlatan bir trajikomedidir.
Oyun, varoluşlarında anlam ve amaç bulmak için mücadele eden karakterleriyle insanlık durumu üzerine bir yorumdur. Oyunun diyalogları seyrek ve tekrarlayıcıdır, karakterlerin hayatlarının monotonluğunu ve beyhudeliğini vurgular.
Görünürdeki kasvetli ve karamsar bakış açısına rağmen, "Godot'yu Beklerken" mizahı ve zekâsıyla da bilinir. Beckett'in kullandığı dil ve kelime oyunları oyuna komik bir rahatlama katarak onu benzersiz ve ilgi çekici bir okuma deneyimi haline getirir.
Genel olarak, "Godot'yu Beklerken" bir İngiliz edebiyatı klasiğidir ve varoluşçuluk, absürdizm veya modernizmle ilgilenen herkesin okuması gereken bir eserdir. İnsanlık durumunun karmaşıklığını benzersiz ve unutulmaz bir şekilde araştıran düşündürücü ve zorlu bir oyundur. Şiddetle tavsiye ederim.
Beklemek... Saatlerce, günlerce belki de aylarca beklemek. Bazen neyi olduğunu bile bilmeden bekleriz. Herkes bekler. Bilinçli ya da bilinçsiz. Godot işte bu bekleyiş felsefesinin adı. Herkesin bir Godot'yu var bu hayatta. Belki biliyorsundur ne olduğunu belki de daha fark edememişsindir. Evet herkesin bir Godot'yu var fakat daha önemlisi bizim birilerinin Godot'yu olabilme olasılığımız... Ve insanların birbirlerine bu kadar net dokunuşları olan bir hayatta, bu olasılık hiç de düşük değil.
Estragon ve Vladimir de aslında insanlığın birer temsilinden başka bir şey değil. Kurtulmak için sonsuz bir bekleyiş içindeler. Neyden ya da kimden kurtulmak için bilmiyoruz, aslında çok da önemli değil. Hikayenin içine kendinizi koyduğunuzda her şey bir nebze olsun daha açıklayıcı hale geliyor. Onlar kendi Godotlarını bekliyorlar. Kafaları da oldukça karışık. Hayatımızda karşımıza çıkan sorunlar, adaletsizlikler, cevapsız tonla soru karşısında bizler nasıl allak bullaksak onlar da öyle. Ve tabii ki her bekleyen kişi gibi onlar da eylemsizliği seçiyorlar. Düşünmekten ya da faaliyete geçmektense sadece bekliyorlar. Kendilerini kurtaracak (!) olan Godot'yu bekliyorlar.
Vladimir'in de dediği gibi, "Alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı." O yüzden Vladimir biraz daha olayların farkında gibi görünse de o da bu bekleme alışkanlığından vazgeçemiyor.
Kesinlikle tam bir kafa yemelik eser. Her şey karmakarışık ve tek bir şey kesin; Godot'yu bekliyoruz. Gelin birlikte bekleyelim, belki biraz düşünürüz, belki de çizmelerden sohbet ederiz. Her şekilde muhteşem bir bekleme olacak!
Gerçek hayatın saçmalıklarının sahnelendiği "Godot'yu Beklerken", bir anlamsızlığı savunuş değil, bir umutsuzluğa sarılıştır. Vladimir ile Estragon'un, olmayan birini beklemek gibi bir saçmalığı sürdürürken sığındıkları umut değil, umutsuzluktur aslında.
Varlığı kanıtlanamayan birini beklemek... Sorgulamadan, kayıtsız şartsız beklemek...
Bireyin saçma olduğunu bildiği şeyi ısrarla yapmaya çalışması onun umarsızlığını, yalnızlığını, zavallılığını ortaya koyuyor. Yaşamın saçmalıklarla dolu olması onu anlamsız kılmıyor yine de.
Beckett bize tüm saçmalıkların ortasında hayatı sorgulamamız için, sorgulamayan iki örnek sunuyor. İnsan, bir "Kurtarıcı"yı beklemek yerine, kendi kendisinin kurtarıcısı olma çabasını göstermelidir demek istiyor.
İnsanoğlu umuttan umudunu kestiğinde, umutsuzluğun içinde aramaya başlıyor umudu. Ve bekliyor...Çünkü beklemek varoluşsal bir tepkidir. Umuttur, direnmektir, yalnızlıktan önceki son çıkıştır beklemek. Ve herkesin bir Godot'su vardır, geleceğine inandığı.
Bazı hayallerin gerçekleştiği gibi, bazı gerçeklerin de hayal olması, tüm duygularımızı bir hayale yükleyerek kendi Godot'muzu yaratmamıza neden olur. Godot inanmaktır, Godot anlamdır, Godot özlem duyulandır.Geleceğine kendimizi inandırdığımız ama asla gelmeyecek olandır.
Bir Samuel Beckett oyunu. Yalnızlığı, hafızasızlığımızı, beklenti içinde geçen yaşamlarımızı absürd biçimde betimliyor.
Godot belli bir şey ya da kişi değil o kesin.
Herkes için başka bir şey olsa gerek godot.
Yaşamsal algılarımıza göre farklı godotlarımız var.
Ama giderek yanlızlaşmamız, toplumdan kopuşumuz, yaşamımızın kronolojisinden kopuşumuz.. bunlar hepimiz için ortak.
Aslında bütün bunların nedeni de "godot"larımız.
Basitliği kabul edemeyişimiz, tatmin olamayışımız. Godotsuz da edemiyoruz sonuçta. İnsan olmanın çıkmazı.
Ölme gayretimizi bile elimizden alıyor godot.
Godot'yu Beklerken oyununda iki arkadaşın sonu olmayan bekleyişini görürüz. Beklerler evet, bir godot vardır bir türlü gelmeyen, gitmek isterler gidemezler, bildikleri tek şey Godot'yu beklemeleri gerektiğidir.
Herkese göre değişir godot, kimin hayatının aşkıdır bekler, kiminin zengin ola hayalidir, bazıları ölümü bekler bazıları mutlu olmayı. Hep bir beklenti/bekleyiş içindeyiz öyle içinden çıkılmaz bir durumdur ki bu dışarıdan bakan bir göz hakikaten ne kadar saçma yaşadığımızı görecektir.
-dip not-
Kesin olmayan söylentilere göre de Godot Beckett'in postacısıdır. Evet, postacı.
Beckett kendini inzivaya çekmiştir, adam Nobel'i kazanıp almaya bile gitmiyor, varın gerisini siz düşünün. Ücra bir köyde, evinde çalışırken adı godot olan postacısını beklermiş, çünkü godot onun dış dünyayla tek temasıymış... Zorlu kış şartları, kapanan yollar derken gelemezmiş bir türlü godot, onun gelemeyişi de yazarın dış dünyayla ilgili hiç bir haber alamamasıyla sonuçlanırmış.
Keyifli okumalar...