Gece Kitap Bilgileri
Yazar: Elie Wiesel
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 59 dk.
Sayfa Sayısı: 176
Basım Tarihi: 2024
İlk Yayın Tarihi: Ocak 1956
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
ISBN: 9786054629978
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Gece Kitap Tanıtımı
Tüm İnsanlığa Okutulması Gereken Kitap."
-Oprah-
Transilvanya'nın Sighet şehrinde doğan Elie Wiesel, 1944'te, ailesiyle beraber Auschwitz, ardından Birkenau'ya gönderildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Gece, onun bu hatıralarının kitabıdır: Bir daha hiç görmeyeceği annesi ve küçük kız kardeşinden ayrılışı, babasıyla açlığı, soğuğu, darbeleri ve işkenceyi paylaştığı kamplar… Ve insan onurunu kaybetmenin utancı.
Gece'yi bu denli ürpertici kılan şey; yazarın başından geçen olayları -mış gibi yapmadan, bir tepki olarak gösterilen her düşüncenin, korkunun ve acının resmini derin fırça darbeleriyle gözler önüne seriyor olmasıdır. Hafızalardan silinmeyecek bir tarihe tanıklığın küçücük bir kitaba sığdırıldığı bu dev şaheser, yüreğinizle sizi baş başa bırakacak.
1986'da Nobel Barış Ödülü'nü alan Wiesel, Boston Üniversitesi'nde fahri profesör unvanıyla ders vermektedir.
(Tanıtım Bülteninden)
Gece Kitaptan Alıntılar
1. "İnanamıyordum. Nasıl oluyor da insanlar, çocuklar yakılıyor ve tüm dünya susuyordu?"
2. "Tıpkı insanlar gibi her kitabın kendi kaderi olduğu inancındayım."
3. "Dün susmuş olanlar, yarın da susacaklar."
4. "Söyleyecek çok şeyim vardı ama onları anlatacak kelimelerim yoktu."
5. ""Söyleyecek çok şeyim vardı ama onları anlatacak kelimelerim yoktu.""
6. "Bu kitabı neden yazdım?
Delirmemek için. Veya tam tersine delirmek için."
7. "İçine sürüklendiğim, benden bambaşka bir insan yaratan, içimdeki şeytanı, en sığ bilinci ve en vahşi güdüleri uyandıran o dünyayı asla affetmeyeceğim."
8. "Çok konuşmak beni eksik anlatmaktan daha fazla korkutuyordu."
9. "Gözlerim açılmıştı ve yalnızdım, ne Tanrı ne de insanın olduğu bu dünyada korkunç bir biçimde yalnızdım."
10. "Sözlükten çıkma mevcut kelimeler bana zayıf, yetersiz ve renksiz görünüyorlardı.
Mühürlenmiş vagonlarda, bilinmeyene doğru yapılan son yolculuğu anlatmak için insan hangilerini kullanmalıydı?"
11. "Düşman tarafından ihanete uğramış, mahvedilmiş, sapkınlaştırılmış söz nasıl onarılabilir ve insancıllaştırılabilirdi?"
12. "Nasıl oluyor da insanlar , çocuklar yakılıyor ve tüm dünya susuyordu ?"
13. "Artık dünya , sımsıkı kapalı bir vagondu."
14. "Söyleyecek çok şeyim vardı ama onları anlatacak kelimelerim yoktu."
15. "Bu kitabı neden yazdım ?
Şiddete karşı bastırılamaz bir çekim duyan tarihin tekrarlanmaması için kendine daha iyi bir şans vermenin yolları olarak insanlara kelimeler ve anılar yoluyla miras bırakmak için miydi ?"
Gece Kitap İncelemeleri
Dikkat !!! Bu kitap, yazarın gerçek hayat hikâyesini anlatmaktadır.
30 Eylül 1928 yılında dünyaya gelen dört çocuklu bir Yahudi ailesinin üçüncü çocuğudur. 1944 yılında Nazilerin baskısı sonucu ailesiyle birlikte Auschwitz-Birkenau toplama kamplarına gönderilir. Sol koluna A-7713 damgası işlenir. O artık bir insan değil, sıradan bir numaradır.
Kitaba gelecek olursak yazar, geçmişte yaşadığı zorlukları, zulümleri, ailesini nasıl kaybettiğini, Nazilerin yaptığı işkenceleri, insanların bencil bir yaratığa nasıl dönüştüklerini acı gerçeklerle kaleme almış.
Yazar, babasını yanı başında kaybederken bile korkudan ve çaresizlikten sesini çıkaramamıştır. Kamplardaki ölüm çukurlarını, gaz odalarını, tecavüzleri, eleme gecelerinde yaşlı ve güçsüzlerin ateşe atıldıkları, açlıkla mücadele ederken yaşadıklarını anlattığı bölümler gözlerinizi dolduracaktır. Kitabı okumaya başladığınızda Ön Söz bölümünden itibaren üzerinizde bıraktığı etkiyi hissetmeye başlayacaksınız.
Yazar’ın hayatını okurken yaşanılanları hayalimizde canlandırdığımızda aynı acıları çektiğimizi hissetmişizdir. Ancak günümüzde Yahudi inanca sahip İsrail’in, Müslüman Filistin halkın üzerinde uygulamış olduğu soykırımın, Nazilerin Yahudi vatandaşlara yapmış olduğu zulümden ne farkı vardır.
Keyifli okumalar dilerim…
Elie Wiesel / Gece
Çoğumuz Nazi dönemlerini anlatan kitaplar okumuş ya da filmler izlemişizdir. Yaşanılanların akıllara durgunluk verecek kadar insanlık dışı olduğunu biliyoruz. O dönemi bizzat yaşamış kişilerden aktarılan, kaleme alınan eserleri okumaya bile dayanamıyor iken, bunların gerçek olduğunu ve zamanında insanların bunları yaşadığını bilmek çok üzücü. Umarım hiçbir zaman böyle zulümler bir daha yaşanmaz.
#Gece kitabı #ElieWiesel ‘in otobiyografik bir eseridir. Yazar tamamen kendi yaşadıklarını akıcı ve yalın bir şekilde kaleme almış. On beş yaşında olan Eliezer, üç kızkardeşi, annesi ve babasıyla birlikte diğer herkes gibi kamplara götürüldü. Kamplarda erkekler ve kadınlar ayrı yerlerde oldukları için annesi ve kızkardeşlerini bir daha hiç göremedi. Babasıyla hayatta kalma mücadelesi vermeye, birbirlerine destek olmaya çalıştılar. Zaman ilerledikçe açlığa, soğuğa, darbelere ve işkencelere dayanmak zor olmaya başladı. Hayatta kalma içgüdüsüyle yaşlı olan babasını koruma duygusu arasında yaşadığı çelişkiler, çaresizlikler, vicdan muhasebeleri ve onurunu kaybetme utancı o kadar yalın bir şekilde kaleme alınmış ki, bu kitapta okurları etkileyecek ve ödül almasını sağlayan en büyük unsur buydu bence. Açıkçası ben kitabı çok güzel ve etkileyici buldum.
Keyifli okumalar…
Elıe Wıesel-Gece
•
•
#alıntı
“Hayatımı yedi kez sürgülenmiş uzun bir geceye çeviren kamptaki o ilk geceyi asla unutmayacağım. O dumanı asla unutmayacağım. Dilsiz mavi göğün altında vücutları kıvrımlara dönüşen çocukların o ufak suratlarını asla unutmayacağım. İnancımı sonsuza dek tüketen o alevleri asla unutmayacağım. Yaşama zevkinden beni sonsuza dek mahrum bırakan bu gece sesizliğini asla unutmayacağım. Tanrımı ve ruhumu katleden, rüyalarımı çöle çeviren bu anları asla unutmayacağım. Tanrı’nın varolduğu kadar uzun yaşamaya mahkum edilsem bile bunu asla unutmayacağım. Asla..”
•
Bir akşam ertesi günün sabahında yaşadığınız evleri boşaltmanız isteniyor. Ailenizi, birkaç eşyanızı, birkaç parça yiyeceğinizi alıp evinizi, yuvanızı olduğu gibi bırakıp gidiyorsunuz. Sizi aç susuz günlerce yürütüp sonunda bir gece kocaman alevlerin yükseldiği o yere getiriyorlar. Kadınları ve erkekleri ayırdıktan sonra alevlerin olduğu yerden yükselen kötü kokunun yakınlarına doğru götürmeye başlıyorlar sizi. Yaklaştıkça anlıyorsunuz ki o alevlere atılanlar sizlersiniz, sizin gibiler.. Hemde canlı canlı. Çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden.. Neden peki ? Sadece yahudi olduğunuz için.. Bundan sonraki hayatınız bir toplama kampında devam ediyor. Tabii sık sık tekrarlayan elemelerden geçip sağ kalabilirseniz..
•
Kitabı okumaya başladıktan bir süre sonra kapatıp başlığında yazan ‘gerçek bir yaşam öyküsü’ kısmını defalarca okudum. Gerçek olamaz dedim, olmamalı.. Bunca canilik, insansızlık yapılmış olamaz.. İçim acıyarak devam ettim okumaya maalesef.. Mutlaka herkes okumalı, keyifli okumalar
Bu kitapta her şey gerçek olması sizi biraz sarsabilir. Acı öyle derin işlenmiş ki yazar bunları satıra dökerken şuan yaşamakta olduğuna utanan biri haline gelmiş. İsyanın, çaresizliğin ve bir dramın öyküsü bu. Yazarın baş kahraman olması sizin içinizi paramparça ediyor. Oprah'ın kitap kapağında bir sözü var. Diyor ki; Tüm insanlığa okutulması gereken kitap. Kitap bitiminde bu cümleyi istemsiz bir şekilde hak verir hale geliyorsunuz.
Konusu; 15 yaşında ailesiyle beraber Auschwitz kampına götürüldükten sonra yaşanılan bu gece gibi karanlık günleri anlatıyor. Sanki bebeklerin, çocukların, kadınların ve adamların çığlıkları her bir satırda var. Şayet bizleri okurken bu derece etkileyebiliyorsa acaba yazar bunları kaleme dökerken ne haldeydi düşünmeden edemiyorum. Bu tekrar eden bir lanet gibi sanırım. Tek diyebileceğim çok etkilendim, bana aynı bu duyguları yaşatan bir film izlemiştim. Eğer vaktiniz olursa The Devil's Arithmetic / Şeytan'ın Aritmetiği'ni izlemenizi tavsiye derim. Ayrıca bildiğim kadarıyla kitap uyarlamasıydı. Yazar Elie Wiesel 40 kitap yazmış ve bu kitap Nobel Barış Ödülü ile taçlanmıştır. Değerli okur inanın bu kitabı anlatmak için kelimelerim kişiliksiz kalıyor. Çeviri ve original baskısından dolayı #koridoryayinlari na sonsuz teşekkürler.
#gece #lanuit #eliewiesel #koridoryayinlari
Eliezer'in hikâyesi ailesi ile henüz daha on beşindeyken Sighet'ten (Romanya) Auschwitz Toplama Kampı'na doğru yola çıkışıyla başlıyor. Sadece onun değil, aynı ırka sahip olan milyonlarcası ile birlikte...
“Gece”yi yalnızca bir anı kitabı olarak okumak, bir çığlığı sadece ses olarak duymak gibi bence. Oysa Elie Wiesel’in anlattığı şey, insanın yeryüzünden değil, kendi içinden de silinişinin belgesi niteliğinde.
"Bu kurumuş vücutlar, gözyaşının acı tadını çok zaman önce unutmuşlardı.”
Belki de Gece’yi en iyi anlatan cümle bu. Çünkü orada anlatılan şey sadece bir felaket değil, duyumsama yetisinin de yavaş yavaş yok oluşu. Elie Wiesel’in kaleminden çıkan her cümle, bir insanın nasıl sessizliğe dönüştüğünü gösteriyor okura. Çünkü, bazı acılar artık bağırmaz. Eliezer ve binlercesinin acısı gibi...
Kitapta sadece kamplardaki bir çocuğun acısını değil, inancının, Tanrı’nın, insanlığın ve bir babanın çocuğunun gözlerinden nasıl yavaş yavaş eridiğini ve silindiğini de gösteriyor. Biz okurlara kendi hayatını anlatıyor gibi görünse de aslında, bir çocuğun gözünden susturulmuş milyonların travmasını gözler önüne seriyor.
Büyük bir hissiyatla ve üzünçle okuduğum bu insanlık dramı şimdi aklıma şu soruyu getiriyor.
Peki ya şimdi sizin torunlarınız neden bu gün bu yaşananların benzerlerini yaşatıyor??