Feniçka Kitap Bilgileri
Yazar: Lou Andreas-Salomé
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 59 dk.
Sayfa Sayısı: 70
Basım Tarihi: Temmuz 2016
İlk Yayın Tarihi: 1898
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Almanca
ISBN: 9786053327837
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Feniçka Kitap Tanıtımı
Lou Andreas-Salomé modern anlamda “feminist” olarak tarif edilemese de, bağımsız ve özgürlükçü yaşamıyla kuşaklar boyu feministler için bir rol model oldu. Nietzsche, Rilke ve Freud gibi önemli şahsiyetlerle kurduğu dostluklarla ve onlar üzerindeki etkisiyle gündeme geldi. Avrupa üniversitelerinde öğrenim gören ilk kadınlardan biri olarak, erkeklerle ilişkileri çağının kadınlarına göre farklı bir seyir izlemişti. Feniçka, Andreas-Salomé’nin Alman oyun yazarı Franz Wedekind’le yaşadığı, daha sonra Alban Berg’in Lulu adlı operasının librettosuna da konu olan bir deneyime dayanır. Geleneksel cinsiyetler arası ilişkileri pek umursamayan, İsviçre’de doktorasını yapmış Moskovalı bir kadının bir erkek psikoloğun gözünden anlatılan hikâyesidir. Anlatıcı yapıtın akışı içinde Feniçka’yla dostluğunu ilerletirken, kadınları her daim belli şablonlar içinde; ya erkek avcıları ya da salt zihinsel kapasiteleriyle öne çıkan cinsiyetsiz varlıklar olarak değerlendirmekten vazgeçip, insan olarak görmeyi öğrenir.
Feniçka Kitaptan Alıntılar
1. "“Biliyorsun ki,insanın düşmanları olması da bir onur sayılabilir!”"
2. "İnsan kadınları ister idealize etsin ister şeytanileştirsin, her durumda erkeğe bağlı değerlendirip basitleştiriyordu."
3. "“geceleri kitapların başında oturmayı tercih ederim.Ortalık o kadar sessizken..”"
4. "“Bakış açımızı genişleten, hayatı önümüze seren ve bizi bağımsızlaştıran kitaplar niye bir cephe hizmeti olsun ki.”Bu dünyada bizi özgürlüğe yaklaştıran tek bir şey varsa o da zihinsel çalışmalardır.”"
5. "Bir kadın üniversite eğitimine başladığında sadece kafasıyla, zekâsıyla değil, tüm istemiyle, tüm insanlığıyla kendini veriyor. Sadece bilgi edinmekle kalmıyor, yaşamdaki zihinsel devinimde de küçük bir pay sahibi oluyor. Siz bilimden sadece yaşlılar için, yaşamdan kopuk insanlar için uygun bir meşguliyetmiş gibi söz ediyorsunuz. Ama belki de sadece erkeklere böyle hissettiriyordur. Kadınlar arasındaysa bilim genç, güçlü ve dinç olanlara çekici geliyor!"
6. "“Görünüşe hiç aldırmadığım için belki benim arkamdan da sıkı dedikodu yapıldığı olmuştur; fakat ben her zaman böyle şeylerin kulağıma kadar ulaşmasına izin vermeyen gerçek dostlar tarafından yeterince korundum.”"
7. "Benim duyduğum en aşağılayıcı şey, insanın yürekten inanarak yaptığı bir şeyi saklamak veya inkar etmek zorunda kalması. Sevinmeniz gerekirken utanç duyuyorsunuz!"
8. "Büyük kuramlar geliştiriyoruz, ruhen uyumlu olmak istiyoruz, her şeyi kılı kırk yararcasına sınamak istiyoruz, ama sonunda başka hiçbir işarete bakmadan anın bahşettikleriyle seçiyoruz birbirimizi.”Fakat bu zaten en derin işaret!"
9. "Karşınıza bir şey çıkıyor ve sizi teslim alıyor, siz de kendinizi bırakıyorsunuz, artık hesap kitap yapmıyorsunuz, hiçbir şeyden çekinmiyorsunuz ve artık yarım kalan bir şeyle yetinmiyorsunuz, hiç düşünmeden, hiç kuşkuya kapılmadan, hatta ayrımına varmadan alıyor ve veriyorsunuz; tehlikeye gülerek, kendinizi unutarak bakıyorsunuz; takatten kesilen bir akıl ve yoğunlaşan bir ruhla ilerliyorsunuz…"
10. "“Zaten en büyük yanılgı `ruhun‘,`zihnin‘ ve insan ilişkilerindeki diğer bütün güzel şeylerin adı her neyse, bunların daha derin ve değerli olduğuna inanmak..Özellikle de zihinsellik kesinlikle daha değerli değil, aksine en kaba, en bayağı olandır; hiç ayrım yapmadan her türden insana o soğuk ilgiyle yapışıp soğurur, ilginç olanı tükettikten sonra da bırakıverir…"
11. "..bütün bunların hepsi boş laf aslında! İki aşık için önemli olan her zaman dünyaya değil, birbirlerine nasıl baktıklarıdır. Mutluluğun ne kadar korunacağı, ne kadar sağlam olduğu veya çıkan ilk sorunda birbirlerini terk edip etmeyecekleri; bu sorular insana daha çok eziyet eder."
12. "Ama sözüm ona ruhsal arkadaşlıklar denilenler de böyledir! Biraz daha seçicidirler, fakat bu tür arkadaşlığı da pek çok insanla kurabilirsiniz, peş peşe gelebilirler, çünkü bunlarda da bir insanın sadece bir parçasını alıp, siz de sadece bir parçanızı verirsiniz.Aklınız başınızdadır, tamahkârsınızdır veya kanaatkârsınızdır.”"
13. "Aşk ve evlilik arasında böyle bir ayrım yapan. Eğer aşkından eminsen evlilik hayatının zorluklarından da korkmamalısın, gerçek aşkın bunların ötesinde bir şey olduğuna inanıyorum. Ve sonra her şeyi paylaşmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu göreceksin; hele bu her şey için geçerliyse -hastalıklar, kaygılar veya başka nahoş şeyler söz konusu olduğunda bile- işte o zaman gerçekten de sahici bir yaşam dilimini birlikte geçirmiş olursun."
14. "Bir insan bir diğerinin iç dünyasında yer edinene kadar gerçekten de aynı kökten büyümeye başlayacak kadar derinlik gerekiyor- ne çok sarsıntı, ne çok üzüntü yaşıyor, nasıl bir ruhsal çabalama ve dönüşüm geçiriyor."
15. "Büyük kuramlar geliştiriyoruz, ruhen uyumlu olmak istiyoruz, her şeyi kılı kırk yararcasına sınamak istiyoruz, ama sonunda başka hiçbir işarete bakmadan anın bahşettikleriyle seçiyoruz birbirimizi."
Feniçka Kitap İncelemeleri
Evet, sert bir girişle başlamak istiyorum.
Salome hep aynı şekilde tanıtılıyor, bilmiyorum, fark ettiniz mi? Nietzsche’nin evlenme teklifi ettiği kadın... Yahu bu kadının bir tek meziyeti bu adamı kendine aşık etmesi midir? Salome’nin böyle bir adamı kendine aşık etmesi, ruhundaki derinliğin elbette bir tesiri olsa gerek. Fakat ben bu kadın için böyle tali bir tanımlama yapılmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Ne duyar kasmışsın dediğinizi duyar gibiyim, o yüzden kasmaya devam ediyorum aynı hızla!
Geçmişten beri özgür kadınlara pek yer yok dünyamızda. “Hanım hanımcık, çıtıpıtı, narin...” Bunlar hep bir kadında aranan sıfatlar. Hayır, bir erkek ne kadar kibar olmak zorundaysa, bir kadın olarak biz de o kadar kibar olmak zorundayız. Bizim ekstra bir nezaket göstermek, girdiğimiz her ortamda bir leydi edasıyla süzülmek gibi vazifelerimiz yok. Ayakları yere sağlam basan bir kadın olmak, bir prenses olmaktan inanın daha güzel!
Dünyadaki pek çok kötülük, bastırılmış isteklerden kaynaklanıyor. Ne kadar yasak varsa o kadar kirleniyor insanın zihni. Ne yapmak ve ne yaşamak istediğinden utanç duymak korkunç bir şey. Bir kadın için bu yasaklar çok daha büyük takdir edersiniz ki. En kötüsü de bir kadının saklanmak zorunda kalması. Saklanmak, pek çok şeyden. Toplumdan, aileden, yaşamak istediklerimizden, kendimizden, duyduğumuz hazlardan... Kitabın özü bu saklanma ihtiyacı ve saklanmayı reddediş üzerine kurulu bana göre. Ben anlatmayacağım, Feniçka anlatsın sizlere.
Özgür ruhlu tüm kadınlar ve(varsa) feminist erkekler; buradan hepinize selam ve sevgiler!
Kitap Fenya ve Max Werner arasındaki dostluk ile ilerliyor. Fenya’yı tanıdığı ilk andan beri onun farklı ve cesur biri olduğunu düşünen Max Werner onunla birlikte birçok önyargıyı kırıyor. Bir kadının da fikirlerinin olabileceğini, bunu haykırabileceğini, en az erkekler kadar özgür ve cesur olabileceğini, kadınların konuşmasının hoş karşılanmadığı konularda bile hararetle bundan bahsedebileceğimizi öğretiyor Fenya. Aynı zamanda her zaman yaşları yakın ve birbirini etkileyici bulan iki kişi arasında sandığımızın aksine aşk yaşanmadan da çok güçlü bir dostluk kurulabileceğini öğreniyoruz. Sanki oturup onları dinlermiş gibi hissettim kitap boyunca. Yer yer heyecanlarına, üzüntülerine ortak oldum ve tüm konuşmalarını çok beğendim. Fenya’nın karakteri, düşünceleri öylesine muhteşemdi ki… Onunla neredeyse her konuşa aynı düşünmemiz beni çok mutlu etti. Cümleleri, hayat görüşü tek kelimeyle muazzamdı. Max Werner’ın da naif ruhunu çok sevdim. Bir solukta okuyacağınız, tadının damağınızda kalacağı ancak ömür boyu keyifle hatırlayacağınız bu kitabı MUTLAKA okumalısınız. Kadın-erkek fark etmeden herkesin okumasını ve bu kitabın daha çok bilinmesini tüm kalbimle istiyorum… Umarım kadın-erkek eşitliğinin sağlandığı ve bir kadına ilk önce “kadın” olarak değil de “insan” olarak bakabildikleri, aşağılık ya da korumaya muhtaç olarak görmedikleri bir dünyaya kavuşuruz.
Merhaba, günaydın herkese. Uzun zamandan beri hayalim: toplumun kadınlara dayattığı kurallara tepki olarak yetiştireceğim üç kız çocuğu sahibi olmak. Kendi kanımdan olmaları veya öbür türlü farketmez benim için. Birincisinin adı Sarya , ikincisinin adı Tanya ve bu kitaptan sonra üçüncüsünün adının Fenya olmasına karar verdim. Fenya’nın kelime anlamını bilmiyorum ama Nietzsche’nin evlenmek istediği kadın olan Salome’nin yarattığı karakter olan Feniçka yani Fenya’nın kişilik özellikleri, kadınların bir erkekle dışarda yalnız dolaşmasının ayıp sayıldığı dönemlerde bile aykırı olan fikirleriyle düzene baş kaldırması sebebinden ötürü ben bu karakteri çok sevdim ve buna karar verdim. Fenya özgür yetişen, üniversite eğitimi alan, erkeklerle iletişimi güçlü olan ve toplumun kurallarını sorgulayan genç bir kadın. Max Werner ise Fenya’nın bu özelliklerini başta kabul etmeyip, yadırgayan fakat zaman içersinde ona daha yakın olan genç bir adam. Fenya ve Max’ın küçük hikayesinde ikisinin arasında geçen diyaloglar ile kadınlara biçilen kadınlık rollerine inat onlara insan olarak bakılmasının önemine vurgu yapılıyor. Salome’nin kitabının sayfaları az fakat içeriği bir toplumun kadınlara çizdiği kalıpların çokluğu kadar dolu. Evet sonu biraz farklı olabilirdi ama kadının özgürlük aşkının temsilcisi olan Fenya’yı okumak hiç fena değildi. Bu yüzden hepinizin okuması için de tavsiyede bulunuyorum. Kadınların da erkekler gibi özgür olduğu, gizlenme ihtiyacı duymadığı, kalıplardan arındığı bir geleceğe sahip olmaları dileğiyle.
İyi okumalar...
#OkudumBitti
#Feniçka
#LouAndreasSalome
#Türkiyeişbankasıkültüryayınları
Yazar Salome, Nietzsche, Rilke ve Freud gibi önemli insanlarla kurduğu dostluklarla gündeme gelse de Avrupa üniversitelerinde öğrenim gören ilk kadınlardan biri olmuştur, erkeklerle kurduğu ilişkiler diğer kadınlara farklı gelmiştir. Salome Nietzsche 'nin evlenme teklifini geri çevirip, Oryantalist F. C Andreas ile evlenir. ( Kadının etrafında hep ünlü yazar-çizerler var). Yaşadığı dönemde kadınların savunucusu olmuş Salome, kitaplarında bunu fazlasıyla görüyoruz. Canım kadın diğer eserlerinide okuyacağım mutlaka.
Yazarın daha önce Ruth adlı kitabını okumuştum. Külliyat yapsam iyi olacak.
Feniçka Rusya' da doğmuş. Yaşadığı döneme göre özgür ruhlu, canı istediği gibi yaşayan bir öğretmendir.
Bir toplulukta psikoloji öğrencisi Max Werner ile tanışır. Werner otele davet eder, amacı farklıdır. Feniçka'nın tepkisi çok sert olur, uzunca bir süre görüşmezler. Feniçka kadın ile erkeğin de arkadaş olacağını düşünür, diğerinde durum farklıdır.
Bir düğünde yeniden karşılaşan ikili kırgınlığı unutup görüşmeye devam ederler. Birbirlerinin fikirlerini önemserler,iyi arkadaş olurlar. Gizli bir ilişki sürdüren Feniçka karşı tarafın evlenmek istemesiyle zora girer, aklından evlilik geçmektedir. Bu konuları Werner ile paylaşan Fenya evlenmek istemiyordur.
Salome okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın sevgili dostlar.
Kitabı elime aldım başladım, bitti ve bıraktım. Su gibi aktı gitti kitap, çok güzel bir tat bıraktı hafızamda. Öncellikle ilk defa Salome kitabı okuyorum, uzun zamandır kitaplığımda duruyordu fakat bir türlü elim gitmemişti. Şimdi kendime kızıyorum böyle bir kadınla, böyle bir düşünce tarzıyla bu kadar geç tanıştığım için. Salome feminist diye tabir edilen özgürlüğüne her şeyde çok önem veren bir kadınmış. Bu kitapta da bunu fazlasıyla görüyoruz. Hatta zamanında Nietzsche'nin evlilik teklifini de kabul etmemiş ve neden kabul etmedigi de bu kitapla biraz belli oluyor bence. Feniçka'nın kendi düşüncelerindeki kararlılığına, gücüne hayran kaldım ama bir noktada biraz düşündüm de evli olmak illa ki birine bağımlı olmak demek mi? Ben çevremde evli olupta mesleğinde en iyi yerlere gelmiş ve özgürlüğünü hala sürdürebilen bir sürü kadın tanıyorum. Her şeyi bir arada dengeleyebilmek kişinin kendi elinde galiba. Neyse kitaba gelelim aşık olan ama kimseye bağımlı olmak istemeyen Feniçka deli gibi aşık olsa da işin içine evlilik girince aşkından vazgeçer. Çünkü o kendi kurduğu dünyasına kimse müdahale etsin istemez ve bu güne kadar hep bu şekilde yaşamıştır. Karşısına kadınları bir birey gibi görmeyen, erkek avcısı gibi gören bir bey çıkar ve onunla dostluk kurarlar , her şeyini onunla paylaşır. Bu beyimiz de Feniçka'yı tanıdıkça kadınlar hakkında önyargılı davrandığını anlar.
Çok keyif alarak okudum, özellikle kadınların okuması gereken bir yazar olduğunu düşünüyorum ve ben de yazarı okumaya devam edeceğim.