Felaketzedeler Evi Kitap Bilgileri
Yazar: Guillermo Rosales
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 14 dk.
Sayfa Sayısı: 114
Basım Tarihi: Kasım 2017
İlk Yayın Tarihi: Kasım 2017
Yayınevi: Jaguar Kitap Yayınları
ISBN: 9786058259379
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Felaketzedeler Evi Kitap Tanıtımı
Küba’nın 47 yaşında intihar eden dâhi yazarı Guillermo Rosales’in, ağır bir şizofreniden muzdarip olduğu günlerde kaldığı zamanlardakine benzeyen bir bakımevini anlattığı Felaketzedeler Evi’nin baş karakteri William Figuares, –yine tam da yazar gibi– Küba’dan Miami’ye gelmiş sürgün bir yazardır. Ama halası, onu göçmenlerin çoğunlukta olduğu “bakımevi”ne yerleştirince burada bambaşka bir dünya bulur: Tersine işleyen bir Amerikan rüyası. “Dışarıda bakımevi diyorlardı oraya, ama mezarım olacağını biliyordum ben,” der William burası için. “Hayattan umudunu kesmiş insanların sığındığı, kıyıda köşede kalmış barınaklardan biriydi. Kaçıklar çoğunluktaydı. Yapayalnız ölsünler, kazananların başına bela olmasınlar diye aileleri tarafından bırakılan yaşlılar da vardı.”
Felaketzedeler Evi’nin sakinleri, yeryüzündeki kişisel felaketlerin cisimleşmiş özetini sunarlar âdeta. Fakat bir süre sonra William, kendisi gibi bir felaketzede olan Francis’le tanışır. O güne dek içinde bir boşluk duygusu ve elinde İngiliz şairlerin kitabıyla yaşayıp giderken ruhunda bir umut filizlenir: Yeniden hayal kurup planlar yapmaya ve Beatles şarkıları mırıldanmaya başlar.
1987’de Octavio Paz’ın oyuyla Letras de Oro Roman Ödülü’nü kazanan ve bugün Küba edebiyatının kült kitaplarından biri olarak kabul edilen Felaketzedeler Evi’ni Gökhan Aksay İspanyolca aslından çevirdi.
“Muhtemelen bugüne kadar okuduğum en kederli roman.”
–Thomas McGonigle-
“Felaketzedeler Evi, kırk yıllık Küba sürgün edebiyatının eşsiz bir örneğidir.”
–Ivette Leyva Martínez-
(Taanıtım Bülteninden)
Felaketzedeler Evi Kitaptan Alıntılar
1. ""Nihayet öldük işte! Şimdi bunun da hiçbir sorunu halletmediğini görecekler""
2. ""Farkında olmaksızın gülümsüyorum""
3. "“Siyasi sürgün değilim. Topyekün sürgünüm”"
4. "İçimde müthiş bir boşunalık duygusu, yatağın kenarında oturuyorum."
5. "Bir hatıra gibi unutulup gitmiş.
Kederimi kendim tüketirim.."
6. "Kim defolup gidebilir ki ? Sokak, aklı bir karış havada olan deliler için bile acımasızdır."
7. "İçimde bir boşunalık duygusu…"
8. "Siyasi sürgün değilim. Topyekûn sürgünüm."
9. "Bir çocuktan daha şeytani bir yaratığa rastladınız mı hiç? Tropikal kuşağın çocukları, suçlular dünyasının dölleridir."
10. "İçimde müthiş bir boşunalık duygusu."
11. ""Derin bir mana kaybı hissediyorum.""
12. "''...neden yarı yarıya delirdiğini açıkça söyleyeyim sana; çok kitap okuduğun için.''"
13. "İçimde müthiş bir boşunalık duygusu..."
14. "He's a real nowhere man
Sitting in his nowhere land."
15. "Ona sıkıca sarılmak isterdim. Öyle ağır ağır, telaşsızca."
Felaketzedeler Evi Kitap İncelemeleri
Bakımevi, Huzurevi neden bu evlere gereksinimler bu kadar arttı ? Neden bu kadar mantar gibi türedi, çoğaldı bu evler...
Hissizleşiyoruz... Tahammül eşiğimiz yok oldu olacak... Sevgi ? Saygı peki ?
Felaketzedeler Evi kısacık "bir solukta" okuyabileceğiniz bir kitap. Evet, bir solukta okuyun çünkü ikinci bir solukta tıkanacağınız nefes almakta zorlanacağınız bir hikâye. Hikâye de değil aslında. Guillermo Rosales'in hayatına bir göz atmanız, otobiyografik bir kitap olduğunu anlamanıza yetiyor.
" Güya " bakımevine ( bence ev kelimesi çok çok fazla) bırakılmış insanların ; sefalat, aşağılanma, terk edilmişlik, sömürü, şiddet ile imtihanlarını okudukça kanınız donuyor.
Ama bu kadar olumsuzluk ve kötülüğün içinde bile " Yıllardır ilk kez, göğsümdeki devasa boşlukta küçük bir umut ışığı beliriyor. Farkında olmaksızın gülümsüyorum. " diyor hikâyenin kahramanı William. O cehennemin içinde bile bir kurtuluş umudu... Mutlaka her çatlaktan bir gün ışığı sızar dedirtiyor okura..
Küba 'dan Miami'ye gelmiş sürgün hayatını Rosales 'in ağzından dinliyoruz bütün açıklığı ile. Hiçbir şeyi saklamıyor, romantik bir üslûp ile anlatmıyor. Yüzümüze vura vura doğrudan yalın ve gerçekçi bir dil ile haykırıyor..
Ve kitap bitince ; insanın insana zulmünün coğrafya ile ya da yönetim şekli ile hiçbir ilgisi yok dedim. Bu tamamen ;
" Vicdan meselesi "...
Kitabı bir çırpıda bitirdim ama okuduklarımı bir çırpıda sindirebilir miyim ?
Çok emin değilim...
Felaketzedeler Evi, isminin hakkını verecek şekilde tam olarak felaketlerin olduğu bir evdi. Ahlaksızlık, suistimal, nefret, görüp görebileceğiniz insanı rahatsız eden her şeyin olduğu bir kitaptı. Okurken emin olun yüzünüz buruşacak bazı yerlerde. "Bu da yapılmaz. Böyle de olmaz." diyeceğiniz çok yer olacaktır eminim ki. Ama bu gerçek olduğunu değiştirmeyecektir.
Kitabın son 16 sayfası Rosales ve Felaketzedeler Evi hakkında bilgi verecek şekilde yazılmış. O son kısmı okuduğunuzda kitabı daha iyi anlıyorsunuz.
Benim severek okuduğum bir kitap oldu. Tavsiye ederim.
Kitaptan bahsecek olursam da
-Spoiler içerebilir-
Küba'da yaşayan William, Hawai'ye gelmiştir. Onun gelişini dört gözle bekleyen akrabaları ise William'ı gördükleri zaman aslında hayal kırıklığına uğradılar. Çünkü William'ın dediğine göre 'cepleri dolu bir William' bekliyorlardı ki beklediklerinin aksine züğürt hatta psikolojik sorunları olan, sesler duyup sanrılar gören bir William ile karşılaştılar. William'a sahip çıkan halası ise onu bir 'bakımevi'ne bıraktı. Bu bakımevi öyle bir yer ki sahibi oradaki insanların parasını çalıyor, müdürü eski bir sabıkalı, bakımevinin içerisindeki kişilerin hepsi birer 'felaketzede'. William'da bize bu bakımevinde kişileri, içinde yaşananları, görüşlerini çok fazla gerçekçi bir şekilde anlatıyor.
nin kurduğu okuma grubuyla birlikte Kübalı yazar Guillermo Rosales’in Felaketzedeler Evi’ni okuduk. Kitap benim uzak olduğum bir ülke edebiyatının klasiklerinden sayılıyor.
Rosales’in hayatından parçalar taşıyan Felaketzedeler Evi, Küba’da meydana gelen devrimin ardından ABD’ye sürgün gelen Kübalıların yaşamlarına bir pencere açıyor. William Figueras isimli başarısız bir yazar Küba’yı terkedip Miami’ye gelir. Burada yaşayan akrabaları onu bir bakımevine yatırır. Bakımevi ise adeta kokuşmuş dünyanın başarılı bir örneklemidir. Misafirleri para getiren kelle olarak gören patron Curbelo ve onun pis işlerini yapan Arsenio ile yürüyen iğrenç bir düzen okuyoruz. Bir şeylerin değişebileceğine inanmayan konuk-mahkumlar kendilerini bu iğrenç düzenin çarklarının içinde ezilmeye mecbur hissediyorlar. Özellikle bakımevinden çıkıp dolaşıp tekrar oraya dönmek zorunda olmaları insanların ne kadar çaresiz olabileceklerini bize gösteriBakımevindeki çürümüş düzene ayak uyduran ve her geçen gün pisliğe daha çok batan William, bakımevine gelen Francis isimli bir kadınla tanışmasının ardından bir çıkış noktası görmeye başlıyor.
Kitabı birkaç saat içinde bitirdim. Son kısımda kitaptaki olaylar ve yazarın yaşamının karşılaştırıldığı bölümler var. Şizofren teşhisi konulan Rosales’in duygu değişiminin uç noktalarda olduğunu ve hissettiği bu duyguları kitaba nasıl aktardığını görmek güzeldi. Yazdığı kitapları yaktığı için eserlerine ulaşamadığımız Rosales 47 yaşında intihar ederek yaşamına son vermiştir.
Merhabalar inceleme yazmak için finallerimin bitmesini bekliyordum. Son bir tane kaldı onu da yapınca rahatlıyorum. Kitap önerisini
hanımın ucretsizkitap.com.tr gönderisinde gördüm. Kapağı çok dikkatimi çekti. Buradan İpek hanıma çok teşekkür ederim. Dilerseniz şimdi ilk yazarı sonra da kitabımızı tanıyalım.
Guillermo Rosales Kübalı bir yazardır. Roseles'e şizofresi tanısı koyulmuştur. 47 yaşında intihar ederek hayata veda etmiştir. Kitabı okuduğunuzda yazarın hayatını da içinde barındırıyor.
Kitapta Kübadan sürgün edilen William Figuares halası tarafınfan göçmenlerin ağırlıklı olduğu bir bakımevine yerleştirir. Kitabın başında bakım evinin tasviri çok güzeldir. "“Dışarıda bakımevi diyorlardı oraya, ama mezarım olacağını biliyordum ben. Hayattan umudunu kesmiş insanların sığındığı, kıyıda köşede kalmış barınaklardan biriydi. Kaçıklar çoğunluktaydı. Yapayalnız ölsünler, kazananların başına bela olmasınlar diye aileleri tarafından bırakılan yaşlılar da vardı." Gerçekten de öyle. Bakımevinde gördükleri muamele insanlık dışıdır. Gelen yardımlar bakımevi müdürü el koyuyor. Ve bakımevinde yaşayanlar bundan faydalanamıyor. İnsanı okudukça rahatsız eden ama okumaya da çekiyor. Kitabımız olay akışı bu şekilde. Şu zamana kadar okuduğum kitaplardan en çarpıcı olanı buydu. Gerçekleri bir tokat gibi yapıştırıyor yüzüne. Yer yer bazı davranışlardan dolayı bu da olmaz be diye tepkileriniz, mide bulantılarınız olabilir.
Çok etkileyiciydi, sonuna doğru büyük heyecanla okuduğum, bir solukta bitebilecek harika ötesi bir eserdi. Yazarın kendi gerçekliği hiç çarpıtmadan yazması ve kendine ait o sert üslupu hiç sağaltmadan vermesi ve içindeki o öfkeyi, tükenmişliği uzun uzun betimlemesine ihtiyaç duymadan sizin de o duyguyu yaşamanıza olanak tanıyan bir eser. Kitap da merhametsizliğin , acımasızlığın bir insana nasıl haz verdiğini, umutsuzluğun insanı nasıl kötü bir insana dönüşümünü okuyacaksınız nitekim şu sözleriyle yazarın eserdeki bu öfkenin kökenin nihilizme yatkınlığının olduğunu da görürüz: “Tanrı’ ya inanmıyorum, insana inanmıyorum, ideolojilere inanmıyorum.”
Felaketzedeler evine geçecek olursak kendinin de bir zamanlar Küba’daki rejimlerden kaçıp sığındığı Miami’deki happy home bakımevinin bir yansımasıdır. Bakımevinde yaşayanların hepsine bir kulp takılarak hitap edilir isimden ziyade lakapları göze çarpar. Yazarımız şizofreni, sınır kişilik bozukluğu gibi bir kaç tanı almış bir akıl hastasıdır. Psikiyatri kliniklerinde ve bakımevlerinde tedavi görmüştür. Yaşamının son demlerinde kendine ait küçük bir evde yaşamını sürdürmüştür.
Kitabında geçen “ elime bir tabanca aldığımı hayal ediyorum. Dayıyorum şakağıma. Tetiğimi çekiyorum” sözünü intihar ederek gerçeğe dönüştürmüştür.