Fatmagül Berktay En Beğenilen Sözleri
1. "Nitekim, kadınlar, dinsel dogma ve pratiğin katı ve kendilerini kısıtlayıcı sınırlar içinde bile ifade olanakları aramışlar ve bulmuşlardır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
2. "Kadınlarda yüceltilen erdemler yumuşak başlılık ve sessizlikti."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
3. "“Anlam peşinde koşan hayvan”"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
4. "Kadınlarda yüceltilen erdemler yumuşak başlılık ve sessizlikti."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
5. "Eski mezopotamya inanç sisteminde, ad vermenin derin bir anlamı vardır. Ad, onu taşıyanın özünü yansıtır, aynı zamanda sihirli bir güce sahiptir. Bir şeyin adını bilmek, onun gizini ele geçirmek demektir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
6. "Kadınların cinselliği erkeklerin; öncelikle babanın, sonra da kocanın malı olarak belirlendi ve kadının cinsel “saflığı” ( özellikle bekareti), üzerinde pazarlık yapılabilen bir ekonomik değere dönüştü. Bu durum fahişeliğin ortaya çıkmasına ve böylece, cinselliği ve doğurganlığı yalnızca bir tek erkeğe ait olan “saygın” kadın ile, cinselliği “herkese” ait olan fahişe arasında kesin bir ayrımın doğmasına yol açtı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
7. ""Gerçek" ile "îdeal" Arasındaki Uyumsuzluk:
Direnmenin Çıkış Noktası"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
8. "Din, içinde yer aldığı farklı toplumlarda, o toplumun özelliklerine uyum sağlayarak ve karşılığında o özelliklerin
bazılarını değiştirerek, farklı biçimlerde eklemleniyor."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
9. "“Kıyamet gününde kadın evvela namazından, sonra da kocasının itaatından sorulacaktır.”"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
10. "Çocuk doğurmak yüzünden kadınlar
bitap düşüyor ya da ölüyorlarsa, bunun hiç zararı yoktur. Bırakın ölene dek çocuk doğursunlar; bütün varlık nedenleri de zaten bundan ibarettir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
11. "Toprak, insanların ihtiyacı olan herşeyi sunan dişil maddedir; dolayısıyla toprak kadın bedeni için, kadın bedeni de toprak için bir
metafordur"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
12. "Mülkiyetin miras yoluyla babadan oğula geçmesini güvence altına alan ve dolayısıyla kadınların cinselliğinin denetimini erkeklere
veren ataerkil aile kurumlaştı, yasalara geçirildi ve devlet güvencesine kavuşturuldu"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
13. "“(…) İnsanın bakışında çocuksu olsan hiçbir şey kalmamıştır..”"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
14. "Erkekler, rasyonel zihinsel yetenekleriyle dünyayı yorumlarlar
ve düzene sokarlar. Kadınlar, çocuk doğurma ve yetiştirme yetenekleri dolayısıyla günlük yaşamın ve türün yeniden üretilmesi işlevini
üstlenirler."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
15. "Erkeğin canlı öğeye, tohuma sahip olduğu varsayılarak onun yaratıcı yaşam kıvılcımını sağladığı düşünülürken, kadının tıpkı toprak gibi bu yaşayan özü besleme işlevini yerine
getiren cansız maddeyi sağladığına inanılır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
16. "Kadınlar, egemen kültürün oluşturduğu " kadın imgeleri' ni kendi içlerinde taşırlar ve değişim yolunda ilerlerken yalnızca dışsal baskı ve engellerle değil, kendi içlerinde taşıdıkları bu egemen kültür tanımlarıyla da mücadele etmek zorunda kalırlar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
17. "Örtünme ve peçe, İslamiyet'ten çok önce Yahudilerde, Yunanlılarda ve Bizans'ta, yani tüm Doğu Akdeniz uygarlığında özellikle üst sınıflar arasında yaygın bir uygulamadır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
18. "...erkekler ölümsüz kültür ürünleri yaratırken, kadınlar ölümlü bedenler yaratmakla daha "aşağı" bir iş yapmış olurlar!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
19. "Neden “Mübah olmayan bakış”ın sahibi olan erkeğin değil de, bu bakışın nesnesi olan kadının örtünmeye zorlanarak kısıtlandığını anlamak kolay değildir. İslamcı yazar H. Hatemi’ye göre, bu konuda kadın ile erkek arasında “çok hafif” bir farkın bulunması bu duruma yol açmaktadır. Örtünme, “sadece ve sadece, kadın ve erkek arasında ‘görme yoluyla uyarılma’ açısından fizyolojik farklılık dolayısıyla, yine kadını tacizlerden korumak, onun rahatça sokağa çıkmasını sağlamak” içindir. Kadın ile erkek arasında böylesine mutlak ve değişmez bir farklılığın bilimsel olarak kanıtlanmış olup olmaması sorunu bir yana, bu tür bir “uyarılma”nın, tümüyle öznel ( kişiye bağlı) ve sonu olmayan bir şey olduğu unutulmamalıdır. Erkek uyarılacaksa, yüz ve ellerden, hatta ayaklardan da tahrik olabilir! Nitekim, gazetelerde, İran’da kadınların toplum içinde gülmelerinin yasaklandığını okuduk; ayrıca kadın sesi de avret sayıldığı için İslam popçuları arasına kadınların giremediğini de biliyoruz. Bu örnekler çok saçma görünse bile, aslında kadının denetlenmesini erkeğin dizginlenemezliğine ve kadının kışkırtıcılığına, yani biyolojik determinizme bağlayan anlayışın varacağı mantıksal sonuçlardır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
20. "Kadının büyüsel-dinsel prestiji ve buna bağlı olarak toplumsal üstünlüğü, kozmik bir modele sahiptir: Toprak Ana," demektedir"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
21. "Ama kadınlar kendi tarihlerini öğrenmekten ve kendi bilgi dağarcıklarını inşa etmekten alıkondukları için , bu haykırıştan 70 yıl sonra , İran'da yaptıkları gibi ataerkil kalıpları benimseyerek ve ataerkil simgeleri kabullenmenin ne denli belirleyici olduğunu unutarak , peçeli direniş' e giriştiler. Özgürlük ve demokrasi talep ediyorlar ve şah rejiminin zulmüne başkaldırıyorlardı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
22. "Aile şerefi adına ahlaki değerleri belirlenen, başta cinsellliği olmak üzere yaşamı denetlenen ve sınırlanan cins, erkek değil, sadece kadındır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
23. "İşe, başlangıca dönerek başlamalıyız. Başlangıçta ise “söz” değil, Ana Tanrıça vardır!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
24. "Tunç çağı'ndan sonra kadınlar daima ikinci sınıf vatandaşlar olarak kabul edildiler, ama bunun derecesi yere ve zamana göre elbette farklılık gösterirdi."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
25. ""İnsanlar, dinsel simgelere, yalnızca dünyayı yorumlamak için değil, aynı zamanda yorumlanabilirlik sorunuyla başetmek için
de başvururlar"."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
26. "Bir mitos, yalnızca ona inanmayanlar için ‘mitos’tur ve ona ilk inananlar en başta onu ‘icat’ edenlerdir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
27. "Kuran'a göre kadınlara düşen miras payı, erkeklere düşenin yansıdır; ne var ki, Kuran'ın tümüne egemen olan ve eşlere karşı iyi davranılmasına yönelik öğütler, Muhammed'in kadınlann durumunu iyileştirdiğini öne sürenlerin savlanna belli bir ağırlık da kazandırmaktadır"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
28. "''İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.''"
- Tarihin Cinsiyeti
29. "Bütün tektanrılı dinler kadınlara ana olarak saygı gösterilmesini öngörürler."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
30. "Hiçbir günah kadınınki kadar büyük değildir diyorlar ama, kadınlar adam
öldürmezler, kentleri yakıp yıkmazlar, halkı ezmezler, toprakları yağmalamazlar, kundakçılık yapmazlar ya da sahte sözleşmeler düzenlemezler. Kadınlar
şefkatli, nazik, yardımsever, alçakgönüllü, basiretli varlıklardır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
31. "Bap 2: 1 8-25'te, Tann Havva'yı Adem'in kaburgasından yaratırken; Bap 1 :27-29'da, "Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı," denir. Bu versiyon, çeşitli ayrıntıları ve olayların sırası bakımından Mezopotamya Enuma
Eliş efsanesiyle paralellikler taşır; yaratılışa ilişkin daha eşitlikçi anlatımını da bu etkiyle açıklamak mümkündür"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
32. "Erkek ve kadın kutuplaşması, Platon' dan beri bilinen ve ondan etkilenen her düşünce akımının temelinde bulunan
ontolojik ayrım çizgisini izlemektedir: Varlık ile Oluş arasındaki ayrım. Philon, kadın/erkek farklılığının kültürel bir olgu olduğunu
reddederek bu ayrımı doğaya yerleştirir"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
33. "Günümüzde kadınların karşı çıktıkları ve mücadele etmek zorunda kaldıkları birçok sorun, kadın ve erkek kimlikleri ve rolleri
konusunda toplum ve kültür tarafından belirlenmiş önkabuller ve kalıpyargılarla, başka bir deyişle toplumsal cinsiyetle (gender) ilişkilidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
34. ""...ataerkil ideoloji kadını "kendinde şey" (en soi) olarak içkinlikle (immanence), maddeyle, bedenle, doğayla; erkeği ise "kendisi için şey" (pour soi) olarak aşkınlıkla (transcendence), bilinçle, ruhla, uygarlıkla özdeşleştirerek tarif etmekte ve böylece erkeğin "özne"liğini güvence altına almaktadır.""
- Tarihin Cinsiyeti
35. "“Taciz eden"in değil de, "taciz edilen"in sınırlanması ve denetlenmesi, özne ile nesne (kadın, erkek) arasındaki egemenlik ilişkisine işaret etmektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
36. "Kuran' da, Havva'nın Adem'in kaburga kemi
ğinden yaratıldığına ilişkin herhangi bir anlatının bulunmadığını pek az Müslümanın bilmesine karşılık, kadının eğri bir kaburgadan yaratıldığını, dolayısıyla da başıboş bırakılmamasını isteyen Peygamber hadisini hemen herkes bilir"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
37. "Tanrılar önünde insanların kadın-erkek farkı olmaksızın eşit sayılmasının, kaçınılmaz olarak, günlük yaşamda da etkisi vardı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
38. "“Aklın istediği, bedenden özgür olmaktı; olmadığına göre, kötünün iyisi, kendi amaçlarına tabi olan bir bedendi. Daha açık bir ifadeyle, aklım bedeni, aklın amaçlarının denetimli bir aracıydı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
39. "Kadınlar, kendi kimliklerini özgürce tanımlamak ve toplumda özerk bireyler haline gelmek istiyorlarsa “lanetli Havva” ya da “fitne yaratan kadın” imgelerinden kurtulmak zorundadırlar; bunu yapabilmek için de özellikle tektanrılı dinler ve onların kültürün her alanına sinmiş verili toplumsal cinsiyet kalıplarıyla hesaplaşmaları zorunludur. Bu nedenle, dinin doğasını ve işlevini anlamak, belki de en başta kadınlar açısından önemlidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
40. "Cinsiyet ayrımıyla kutuplaşmış ve bir cinsin diğeri karşısında böylesine eşitsiz bir konumda olduğu bir dünyada, "kadın yaratılmadığı için" şükredenlerin, "selamet"e bilmiyoruz ama, mutluluğa kavuşmaları mümkün olabilir mi?"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
41. ""Kendi doğumundan önce olayları bilmeyen, sürekli çocuk kalmaya mahkumdur.""
- Tarihin Cinsiyeti
42. "Yahudiliğin kadınlara ilişkin anlayışı açısından son derece önemli bir nokta, Musa’nın “On Emri” arasında “tecavüz etmeyeceksin” şeklinde bir hükmün yer almamasıdır. Sina Dağı’nda Musa’ya indirilen emirler arasında zina etmeyi ve komşunun karısına göz dikmeyi yasaklayanlar vardır, ama erkeğin kadına tecavüz etmesini yasaklayan bir emir yoktur! Tecavüze uğrayan evli kadın, erkek ile aynı derecede suçlu sayılır ve taşlanarak öldürülür. Eğer erkek bir bakireye tecavüz etmiş ve bu olay kent duvarları içinde gerçekleşmişse, o zaman kız da erkekle birlikte taşlanıp öldürülür ( burada kızın tecavüze izin verdiği mantığı hakimdir: “Bağırdaydı duyulurdu”!). Olay kent duvarları dışında olmuşsa, bu kez erkek, babaya belli bir para ödemek ve kızla evlenmek zorundaydı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
43. "Geleneksel erkeklik kavramı, kadınların doğal olarak daha aşağı olduklarının evrensel kabulüne dayanır. Bu durumda bir çok erkeğin, kadınların kazandığı her yeni özgürleşme edimi karşısında kendilerini daha güçsüz, daha az “erkek” hissetmeleri de doğaldır."
- Tarihin Cinsiyeti
44. "Kadınların mahrem alana ait sayılarak burada tutulmaya çalışılmaları, dışarı çıktıkları zaman da bunu sürekli hatırlatacak biçimde örtünmeleri, erkeğin “baştan çıkması”nın ( arzularına ve bedenine teslim olarak aklın denetiminden çıkmasının) sorumluluğunu da kadına yükleyen bir anlayış sergilemektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
45. ""Tarih boyunca, hem erkeklerin hem de kadınların, mensup oldukları sınıf, ırk, dinsel topluluk vb. nedeniyle tarihsel geleneğin dışına itilmeleri çok sık rastlanan bir olgu, ama hiçbir erkeğin salt cinsiyeti nedeniyle dışlandığı görülmüyor. Oysa kadınlar için durum böyle değil; onlar, aidiyetleri ne olursa olsun, sırf cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve tarihin yazılması ve yorumlanması işleminden, daha genel olarak sembol yaratma işleminden dışlanıyorlar ve tarihin yapımına etkin olarak katılan özneler oldukları halde, kendi tarihlerini bilmekten alıkonuyorlar. Bu bakımdan Cicero'nun sözü, kadınlar için özel bir anlam taşıyor: Geçmişini bilmekten alıkonmak ile "sürekli çocuk bırakılmak" arasında gerçekten yakın bir bağ var; nitekim, ataerkil hukuk da bu durumu tescil edercesine çok uzun bir dönem boyunca kadınları, çocuklar ve delilerle aynı kefeye koyarak "kısıtlı" saymakta herhangi bir mahzur görmemiştir.""
- Tarihin Cinsiyeti
46. "Kuran'da, "kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlalarınızı dilediğiniz gibi ekin" (2. Sure:223) "direktif"i verildiğinde, Allah ile erkek arasında, kadınların aradan çıkarıldığı bir iletişim oluşur. Erkek, bu iletişimin öznesiyken, kadın nesneleştirilir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
47. "Her söylem, dünyayı kendi öncelik ve amaçlarına uygun olarak yeniden “yaratır” ve biçimlendirir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
48. "Şeriatla yönetilen bir devlette, devletin kendisi bir “taraf”tır ve bu “taraf”ın kadınların tarafı olmadığı açıktır. Şeriata dayanan bir İslami devlette din tarafından kutsanan ve meşrulaştırılan cinsel ve toplumsal düzen, bizzat devlet tarafından her türlü ideolojik ve fiziksel mekanizmaya başvurularak uyruklara zorla uygulanır. Bir kadın bu düzende şeriata karşı gelirse yalnızca ailesinin şerefini lekelemekle kalmaz, aynı zamanda devletin otoritesine de meydan okumuş olur. İşte bu gerçek, İran’da Şeriat altında yaşayan bir kadınla Amerika’da köktendinciliği seçen bir kadının yaşamları arasındaki kıyaslanamaz farklılığa işaret eder: orada köktendinci yaşam tarzını benimsemek birçok seçenek arasından birini seçmek demektir. Burada ise sistemin dışına çıkmak mümkün değildir yani bir seçim hakkından söz edilemez, kendisine zorla dayatılan rolü reddeden bir İranlı kadının başvurabileceği tek yol mücadele ve direnmedir. Bunun bedeli ise kolayca kendi hayatı olabilir!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
49. "Köktendincilerin zihni, gereksiz sorgulamalardan uzak ve huzur içindedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
50. "Bütün dinsel sistem, kadınların yaşamı yaratma ve sürdürme gücünün ayrıntılı bir inkarı ve üstünün örtülmesi, aynı zamanda bu gücün gaspedilmesi , kanalize ve kontrol edilmesi çabası olarak yorumlanabilir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
51. ""
- Tarihin Cinsiyeti
52. "Sessizlik, kadının izzetidir, ama aynı şey erkek için geçerli değildir," der Aristoteles."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
53. ""Kadınların, kocalarının mülkü olarak görülmesinin belki de en çarpıcı örneği, İngiltere'deki "karının satılması" -wife selling- geleneğidir. Gelenek uyarınca, karısından kurtulmak isteyen ve boşanma olanağı olmayan ya da bu yolu pahalı bulan koca, "karısı"nı açık artırmaya çıkarır, ve kadın en yüksek fiyatı ödeyen erkeğe satılırdı. "Karısı" üzerindeki mülk sahipliği hakkını daha da belirginleştirmek için, koca, karısının boynuna bir kayış takarak onu müzayede yerine götürürdü!""
- Tarihin Cinsiyeti
54. "Türkiye'de İslamcıların ünlü isimlerinden İsmet Özel de "İslami ölçülere sadık kalındığı takdirde çok kadınlı evlilik, toplum hayatında sakıncalar doğurmak bir yana, o toplumun daha sağlıklı işlemesinin bir zarureti olur," demektedir.İsmet Özel, inanan bir Müslüman olarak Kuran'ın hükümlerine uymak zorunluluğunu zikrederek, "kadınların dininin
noksan olduğunu" belirtmektedir"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
55. "Saban tarımının gelişmesi ve onunla birlikte güçlenen militarizmin, akrabalık ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinde önemli de
ğişmelere -kadınların kabileler arasında değiştokuş edilmesi, bunun
giderek kadınların nesneleşmesine yol açması ve bu olgunun köleliğin ortaya çıkışını kolaylaştırması- yol açmış olması gibi, sözkonusu toplumlarda güçlü krallıkların ve ilk devletlerin doğuşu da dinsel
inanç ve mitoslarda değişiklikler yarattı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
56. "Erkek, artık ailenin tek "ekmek getireni" değildir ve bu yüzden de iktidarının temelinde bir gedik açılması tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bu gediği daha başından tıkamak isteyen erkek kültürü, binlerce yıldır yaptığı gibi, gene "ad koyma" gücüne sarılarak bir yandan yarattığı "meşum kadın"ın kişiliğinde kadınların ideolojik ve pratik olarak özgürleşme mücadelesini mahkûm etmekte, diğer yandan da "hem ailevi hem de içtimai vazifelerini müdrik" uysal kadını rol modeli olarak sunup egemen toplumsal cinsiyet ilişkilerinin değişmesini önlemeye çalışmaktadır. Değişen toplumsal koşulların "erkeklik" kimliği üzerinde yarattığı tehdit algılamasını bertaraf etmek noktasında, Doğucu erkek ile Batıcı erkek ortak bir noktada birleşmektedir. Onların, yanında kendilerini güvende hissettikleri biricik kadın, ailenin ya da toplumun, tercihen her ikisinin de "anası" olan kadındır, ve öyle tutulması gerekir"
- Tarihin Cinsiyeti
57. "Bu “doğal” cinsiyet rolleri,ayrıca, kadının “korunması” nı da gerektirmekte ve kadının geçimini temin görevini kocaya yüklemektedir. Böylece kadına, baba ya da koca ailesinin dışında kendi başına var olma hakkı tanınmadığı gibi, kadının ekonomik özgürlük peşinde koşması, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışması, önce aile kurumunun, oradan da toplum düzeninin bozulmasının esas nedeni sayılmaktadır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
58. "Sonuç olarak, evrensel insan hakları nerede başlar?
Eve yakın, küçük yerlerde - öylesine yakın ve küçük yerlerde ki, dünya haritalarında görünmeleri mümkün olmaz. Oysa, onlar bireyin dünyasıdır: İçinde yaşadığı mahalle, gittiği okul, çalıştığı fabrika, ofis ya da çiftlik. Ve tek tek her erkek, kadın ya da çocuk, ayrım gözetilmeksizin, adalet, fırsat ve onur eşitliğini böyle yerlerde arar. Bu hakların böyle yerlerde bir anlamı yoksa, başka yerlerde pek az anlamı olur."
- Tarihin Cinsiyeti
59. "Tarih bilinci olmadığı zaman,Collingwood’un deyişiyle,” insanlar ve toplumlar işaretlenmemiş bir zaman denizi içinde yalpalayıp durmak zorunda kalırlar.”"
- Tarihin Cinsiyeti
60. "Mülkiyetin miras yoluyla babadan oğula geçmesini güvence altına alan ve dolayısıyla kadınların cinselliğinin denetimini erkeklere veren ataerkil aile kurumlaştı, yasalara geçirildi ve devlet güvencesine kavuşturuldu. Bu çerçeve içinde, kadınların cinselliği erkeklerin; öncelikle babanın, sonra da kocanın malı olarak belirlendi ve kadının cinsel "saflığı" (özellikle bekareti), üzerinde pazarlık yapılabilen bir ekonomik değere dönüştü. Bu durum fahişeliğin ortaya çıkmasına ve böylece, cinselliği ve doğurganlığı yalnızca bir tek erkeğe ait olan "saygın" kadın ile, cinselliği "herkese" ait olan fahişe arasında kesin bir ayrımın doğmasına yol açtı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
61. "Biyolojik zaman boyutunda kadın erkeği doğurur, kutsallık boyutunda ise bunun tersi söz konusudur. Kadın, erkekten sonra ve onun bedeninden yaratılmıştır. Yani Allah önce erkekleri yaratmış, sonra da kadınları onların bedeninden çekip çıkarmıştır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
62. "Kuran’da pek çok ayette kadınlar ve çocuklar maddi zenginliklerle bir tutulur. Allah, bu “zenginlikleri” aynı amaç için, yani yetişkin erkek mümini hoşnut etmek için yaratmıştır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
63. "~°~°~°Anlama gerçekten bir serüven, ve her serüven gibi tehlikeli°~°~°~"
- Tarihin Cinsiyeti
64. "Kadınlar, kendi kimliklerini özgürce tanımlamak ve toplumda özerk bireyler haline gelmek istiyorlarsa "lanetli Havva" ya da "fitne yaratan kadın" imgelerinden kurtulmak zorundadırlar; bunu yapabilmek için de özellikle tektanrılı dinler ve onların kültürün her alanına sinmiş verili toplumsal cinsiyet kalıplarıyla hesaplaşmaları zorunludur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
65. "Erkekler “doğal olarak” daha güçlü ve akılcıdırlar, dolayısıyla egemen olmak ve hükmetmek için yaratılmışlardır. Buradan, erkeklerin siyasal olanı,devleti temsil etmeye daha elverişli oldukları sonucuna varılır. Kadınlar ise, “doğal olarak” daha zayıf akıl ve rasyonel Yetenekler açısından daha aşağı, duygusal bakımdan dengesizdirler, bu da onları güvenilmez ve siyasal katılım açısından elverişsiz kılar. Dolayısıyla Siyasal/kamusal alanın dışında kalmaları gerekir"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
66. "Eski Yunan'da , genç kızların bekâreti konusuna verilen fanatik önemi de yansıtıyordu . Tecavüze uğramış bekâr bir Atinalı genç kız ancak ya köle olarak satılabilir ya da evde - evlendirilmeksizin - tutulabilirdi ayrıcı, kadınların zinası şiddetle yasaklanmıştı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
67. "Babalık otoritesini (ve mülkiyeti) güvence altına almak için de kadınların evlilik öncesinde bakireliğini, evlilik içinde ise mutlak sadakatini şart koştular."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
68. "Rönesans'a, Reformasyon'a ve Bilimsel Devrim'e karşın, Havva’nın zihni hâlâ Havva’nın bedeninin hükmü altındaydı ve Havva’nın kendisi bile, ne yazık ki, buna inandırılmış durumdaydı!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
69. "Yahudi erkeklerinin her gün “beni kadın yaratmayan Tanrıya şükürler olsun” diye dua ettiklerini belirtmekle yetinelim. Cinsiyet ayrımıyla kutuplaşmış ve bir cinsin diğerini böylesine eşitsiz bir konumda olduğu bir dünyada, “kadın yaratılmadığı için” şükredenlerin, “selamet”e bilmiyoruz ama, mutluluğa kavuşmaları mümkün olabilir mi?"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
70. ""Felsefe, herkes için olan kamusal bir şeydir, çünkü özünde iletişim vardır.""
- Dünyayı Bugünde Sevmek
71. ""Milliyetçi söylem ile İslamcı söylemi birleştiren tek bir sürekli ve altta yatan kaygı var: Nasıl tanımlanırsa tanımlansın kadınların davranış ve konumunun, kuşku götürmez şekilde kolektivitenin "gerçek" kimliğine uygun olmasını ve ona karşı bir tehdit oluşturmamasını sağlamak.""
- Tarihin Cinsiyeti
72. "İslam, maddi realiteyi asla inkar etmez; maddi arzulara karşı vurdumduymaz değildir. İslam’ın bizden istediği maddi arzuları doyurmak, ancak bunu hayatın amacı haline getirmemektir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
73. "Yazı seçkinler tarafından kullanılıyordu ve onların elinde paha biçilmez güçte bir ideolojik araca dönüşmüştü. Böylelikle, olayların resmî, değişmez ve kalıcı bir versiyonunu elde etmek mümkün oluyordu… Yazı yazabilenler, yani yazıcılar ve rahipler… vergilendirdikleri, baskı altına aldıkları ve aldattıklarının tutumlarını yansıtan kayıtlar bırakmaya da hiç hevesli değillerdi."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
74. "Yaşam karşısında duyduğu açlık ve heves, içinde yaşadığı koşullarca sınırlandırılmış durumdadır. İşte bu yüzden, onun durumunda ölüm, bir irade beyanına ve edimine dönüşür; çünkü şimdilik gerçekten denetleyebildiği biricik şey, kendi ölümüdür."
- Tarihin Cinsiyeti
75. ""Dünyanın ne olduğunu, onun içinde kendi yerinizin ne olduğunu düşünmek ve sorulara bu temelde yanıtlar bulmak zorundasınız.”"
- Tarihin Cinsiyeti
76. "Liberalizme göre "insanlar eşittir" ama, geleneksel olarak sesleri en fazla duyulanların ve etkili olanların erkekler olduğu da fazlasıyla açıktır. Bugün bile devam eden bu durum, en çok, hukuk sisteminde kendini göstermektedir."
- Tarihin Cinsiyeti
77. ""Demokrasinin uygulanmasını ve gelişmesini engelleyen etkenler ile kadın haklarının ihlal edilmesine yol açan etkenler aynıdır.""
- Tarihin Cinsiyeti
78. "Çevresi ve ilişkileri üzerinde denetim sahibi olmayan kadın, ancak usdışı bir düzlemde bütünselliğe kavuşabilmektedir."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
79. "Ekonomik baskıların bunalttığı okuyucunun ilk vazgeçtiği tüketim maddesi kitap oluyordu."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
80. "Bizzat Muhammed tarafından uygulanan ya da uygun bulunan evlilik türü, erkeğin çokeşliliğini ve dokuz ya da on yaşındaki küçük kızlarla evlenmeyi içermekteydi. Günümüzde de örneğin bir Homeyni, bir baba için en kıvanç verici olayın kızının ilk âdetini "koca evi'nde görmesi olduğunuran'ın hükümlerine uymak zorunluluğunu zikrederek, "kadınların dininin noksan olduğunu" belirtmektedir: söylemekte; Türkiye'de İslamcıların ünlü isimlerinden İsmet Özel de "İslami ölçülere sadık kalındığı takdirde çok kadınlı evlilik, toplum hayatında sakıncalar doğurmak bir yana, o toplumun daha sağlıklı işlemesinin bir zarureti olur," demektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
81. "Bilinen tarih boyunca "kadın" erkeğin "öteki"si olarak kurgulanmış ve bağımsız öznelliği inkâr edilmiştir.
Luce Irigaray, kadınlara özne konumunun tanınmamasının, erkek özne için görece istikrarlı nesneler kurgulanmasına yol açtığını söyler ve şu soruyu sorar: "Eğer kadın, el konacak ya da bastırılacak zemini, toprağı, hareketsiz ya da mat maddeyi temsil etmeyecek olursa, öznenin öznelik konumu nasıl güvenli olabilir?" Böylesi bir 'özne olmayan temel' olmadığı takdirde, öznenin kendisini kurması mümkün değildir."
- Tarihin Cinsiyeti
82. "Gerçekten de, amacımız barış olduğu zaman, savaşı anlamsız kılmanın yolu, karşı silahlar üretmek değil, tümüyle silahlardan arınmış bir dünya kurmaya cesaret etmektir!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
83. "KİŞİ KENDİNİ dünyadaki yerini kaybetmiş gibi hissettiğinde şairlerde, düşünürlerde, kitaplarda bir sığınak arar, yersiz yurtsuzluk duygusuyla baş edebilmek için."
- Düşünme Etiği
84. "Doğadaki en önemli ve gizemli güç, yeni bir yaşam yaratan can verme gücüdür."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
85. "Bilinen tarih boyunca "kadın" erkeğin "öteki"si olarak kurgulanmış ve bağımsız öznelliği inkâr edilmiştir.
Luce Irigaray, kadınlara özne konumunun tanınmamasının, erkek özne için görece istikrarlı nesneler kurgulanmasına yol açtığını söyler ve şu soruyu sorar: "Eğer kadın, el konacak ya da bastırılacak zemini, toprağı, hareketsiz ya da mat maddeyi temsil etmeyecek olursa, öznenin öznelik konumu nasıl güvenli olabilir?" Böylesi bir 'özne olmayan temel' olmadığı takdirde, öznenin kendisini kurması mümkün değildir."
- Tarihin Cinsiyeti
86. "Durkheim için din, insanın kendi dışında algıladığı ve onu hem
kısıtlayan, hem de destekleyen bir güçtür.
Bu "güç" aslında toplumun kendi gücüdür; dolayısıyla din de, toplumun kendi kendisi
hakkındaki bilinci olmaktadır"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
87. "bir toplum derinden laikleştiğinde, bir cinsin öteki üzerindeki iktidarı, en değerli meşrulaştırma araçlarından birini yitirir. İktidarın tanrısal dayanağı ortadan kaldırıldığında, erkeğin kadın üzerindeki “doğal” üstünlüğü efsanesinin yıkılması yolu da açılmış olur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
88. "“Allah’ın bazısını bazısına üstün kılması ve onların kendi mallarından harcaması nedeniyle erkekler, kadınlar üzerinde “sorumlu-yöneticilerdir”
Bazı İslamcı yazarlar, burada erkeğe bir yükümlülük ve kadına bir “hak” getirilmiş olduğunu söyleyerek, bunu İslam’da kadın haklarının önemli bir örneği sayarlar. Oysa, bu sözümona “hak”, kadının bağımlı, edilgin ve tüketici konumunu pekiştirdiği gibi, “itaat” etmeyen kadının yasal olarak cezalandırılmasının yanı sıra, toplumsal vicdan ve kamuoyu tarafından kolayca “nankörlük”le damgalanmasına da yol açar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
89. "Rahipler, artık, eski efsaneleri kendi siyasal amaçlarına hizmet edecek biçimde değiştirmeye başlamışlardır. Nitekim, daha önceden evrenin yaratıcısı ve tanrıların anası olarak tapınılan Ana Tanrıça Namu’nun adını , Tanrılar Listesi’nden siliverirler. Bu noktada, Michel Foucault’un eleştirdiği, bugünkü amaçlar açısından “tarihi yeniden yazmak” geleneğinin ne kadar uzun bir geçmişi bulunduğunu düşünmemek mümkün değil.
(….)
Kutsal’ın kadında da cisimleşebileceğini ve aşkınlığın mutlaka erkeklikle özdeş olmadığını unutturmaya çalışanların acelesi vardır!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
90. "Örtünme: Erkeğin Kadın Bedeni Üzerindeki Denetiminin Göstergesi"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
91. "“Despotluk ve baskının eseri olan bu haksız peçeleme yasası da nedir? Bu zorunluluk, Allah’ın ve onun peygamberinin kitabının çiğnenmesi demektir. Bu yasa kadınları fiziksel güçle boyunduruk altına almış olan erkeğin yasasıdır. Bu yasayı yapabilmek için erkek Allah’ın kitabına müdahale etmiş onu tarif etmiştir.
Erkek zarar kendisine de dokunsa bile, despotluğu ve baskıcılığıyla mağrur olmuştur. Bu yasayı o kendi başına, kadına en ufak bir şekilde danışmadan yaptı. O yüzden de yaptığı yasa, Allah’ın iradesine aykırı bir biçimde, sadece erken arzularına uygun oldu.”"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
92. "Örtünme: Erkeğin Kadın Bedeni Üzerindeki Denetiminin Göstergesi"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
93. "Kadınlar, Aristoteles'in ifadesiyle, yaşam için gerekli olan maddeyi sağlarlar ama, formu ve ruhu, yani insanın tanrısal olanla bağlantılı kısmını sağlayan erkektir ve bu, ilginç bir biçimde, kadına atfedilen aşağı statünün hem nedeni, hem de sonucu olmaktadır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
94. "Denizlerin kumuyum
Balıkların puluyum
Aç koynunu Cevriye
Ben de Allah kuluyum"
- Tarihin Cinsiyeti
95. "İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir.
"
- Tarihin Cinsiyeti
96. ""Hiçbir günah kadınınki kadar büyük değildir diyorlar ama, kadınlar adam öldürmezler, kentleri yakıp yıkmazlar, halkı ezmezler, toprakları yağmalamazlar, kundakçılık yapmazlar, sahte sözleşmeler düzenlemezler. Kadınlar şefkatli, nazik, yardımsever, alçakgönüllü, sağduyulu varlıklardır."
CHRISTINE DE PIZAN
( 1365-l430'dan sonra)"
- Tarihin Cinsiyeti
97. "Kadın sünneti, kadın ticareti, çeyiz ölümleri, töre ve namus cinayetleri, tecavüz, aile içi şiddet ve cinsel istismar, Afganistan ve İran gibi ülkelerde kılık kıyafet yasağını ihlal eden kadınlara uygulanan korkunç cezalar, hep, ekonomik, toplumsal ve kültürel ayrımcılıkla belirlenen evrensel bir şiddet örüntüsünün parçalarıdır."
- Tarihin Cinsiyeti
98. "“Fakat ben size derim: Bir kadına şehvetle bakan her adam zaten yüreğinde onunla zina etmiştir”(5:28) Burada, olayın sorumlusu “baştan çıkarıcı”kadında değil, erkektedir; bu yaklaşım hemen her zaman suçu kadında arayan Yahudilikten farklıdır. Artık suç, erkeğin zayıflığından yararlanarak onun aklını çelen tehlikeli kadın cinselliğinden çok, erkeğin saldırganlığına kaymıştır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
99. "İslamiyet'te Tanrı, Baba olarak değil, Yaratan olarak tasavvur edilir ve Tanrı ile erkek arasındaki benzerlik, erkeğin üremede oynadığı rol dolayısıyla metaforik olarak kurulur. Hıristiyanlık'ta ise, Baba Tanrı olağanüstü bir üreme eyleminde ölümlü insanın yerini alır. Baba Tanrı ile Oğul İsa Bir'dir; ikisi de aynı öz'dendir. Anne Meryem ise, aynı öz'den değildir: O, Baba Tanrı ile Oğul arasındaki ilişkinin kurulmasına yarayan araçtır. Tanrı, Meryem'i fiilen döllemez ama, bunu "dölleyici söz" ile gerçekleştirir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
100. "Her yolu açan, aydınlatan ve aydınlatırken kendisi yanan bir "ilk" yok mudur?"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
101. "Kuzey Afrikalı Hiristiyan teolog Tertullianus ise, kadın düşmanlığında daha baskındır; "sen," der kadına, "cehennemin kapısısın; sen, Tanrı’nın Yasası’na ilk karşı gelensin; sen, şeytanın yanına yanaşmaya cesaret edemediği erkeği kandıransın. Sen, Tanrı’nın suretinde yaratılmış olan erkeği kolayca mahvettin. Senin suçun yüzünden, Tanrı’nın oglunun bile ölmesi gerekti.""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
102. "Bizans’ta (..) özellikle yüksek sınıftan kadınların ev dışına çıkarken örtünmeleri ve peçe takmaları uygulaması geçerliydi. Dolayısıyla sonraları, Müslüman toplumların orta ve yüksek sınıflarında görülecek olan uygulamaların çoğunu, Bizans toplumunda izlemek mümkündü. Nitekim, Türkler de çarşafla, Bizanslılarda ve Doğu Hristiyanlarında karşılaşırlar; Osmanlılar’da ise, örtünmenin köylülerden çok kentlimorta sınıfta geçerli olduğu görülmektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
103. "İnsan "düşünebilen hayvan" değil, "düşünmeyi seçebilen" ya da "seçmeyebilen" varlıktır."
- Dünyayı Bugünde Sevmek
104. ""Çok Kadının Olduğu Yerde Çok Cadı Olur""
- Tarihin Cinsiyeti
105. "Erkeklerin, kadınların cinselliğini ve üreme yetilerini denetleme hakları vardır; kadınların böyle bir hakkı sözkonusu değildir. Erkekler, insanlar ile Tanrı arasındaki dolayımı kuran öznelerdir; kadınlar, Tanrı'ya erkekler dolayımıyla ulaşırlar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
106. ""Devlet, ev içindeki sistemli şiddete tarafsız kalamaz.""
- Tarihin Cinsiyeti
107. "Kadının ikincilliğinin doğal kabul edilerek bunun onun bedeninin denetlenmesinin meşru gerekçesi sayılması, her üçtektanrılı dinin ortak özelliği."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
108. "Kadınlan yalnızca "kurban", tarihin nesnesi olarak gören anlayış, onların tarihin yapımına etkin olarak katılan özneler olduklarını gözardı eder."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
109. ""Eğer çocuklar gerçek anlamda yurtseverliğin ne olduğunu anlayacak biçimde eğitileceklerse, annelerin birer yurtsever olması gerekir.""
- Tarihin Cinsiyeti
110. "Günümüzde kadınların karşı çıktıkları ve mücadele etmek zorunda kaldıkları birçok sorun, kadın ve erkek kimlikleri ve rolleri konusunda toplum ve kültür tarafından belirlenmiş önkabuller ve kalıpyargılarla, başka bir deyişle toplumsal cinsiyetle (gender)* ilişkilidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
111. "... dinsel ideolojinin esas işlevinin ezilen sınıflar için
"toplumsal afyon” rolü oynayarak onların "devrimci potansiyellerini" azaltmak olduğunu öne süren görüşün de indirgemeci olduğunu
belirtir. Gerçekten de, özellikle ekonomik ve toplumsal değişme dönemlerinde, dinin yaratıcı ve hatta devrimci bir rol oynamış olduğu
anlar vardır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
112. "(...) Boudhiba ve Han gibi eğitimli yazarlar, tüm insan yaratılışının bir sperm/tohum damlasında içerildiğine inanmaktadırlar. Aslında bu görüş, yüzyıllar önce, İmam Gazali'nin dile getirdiğinde farklı değildir. Gazali, erkeğin boşalma sırasında, Kuran'ın 25. Suresinin 54.ayetini zikretmesini ister: "İnsanı bir su damlasından yaratan Allah'a şükürler olsun!"*"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
113. "Tanrıçanın egemenliğinin ve aynı zamanda kadının yaşamı üreten yaratıcılığının yüceltildiği en eski yaratılış mitosları, kadın doğurganlığının kutsanıp yüceltildiği eski tapınma biçimlerinin ifadesidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
114. "Her üç tektanrılı dinin -Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet- doğduğu Ortadoğu bölgesinde, kadınların ikincilleşmesi olgusunun kurumsallaşması, kent devletlerinin ortaya çıkmasıyla gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Kadınların toplumlardaki ikincil statüsünü biyolojiye ve "doğa"ya dayandıran, dolayısıyla bunun ezeli ve ebedi değişmez bir olgu olduğunu öne süren görüşlerin aksine, arkeolojik ve diğer kanıtlar, kent devletlerinin ortaya çıkışından önce kadınların konumunun yüksek olduğuna işaret etmektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
115. "“Yunan mitolojisinin, insan-kadınları cinsel ilişkiye zorlayan erkek tanrılarla dolu olması rastlantı değildir; bu "tanrısal tecavüz", varolan toplumda erkek denetiminin özellikle tecavüz eylemi ve pragmatiği dolayımıyla kurulması olgusunun "tanrısal toplum"a projeksiyonu olarak yorumlanabilir. Kadının doğa ile, özellikle de doğanın karanlık yönüyle ilişkilendirilmesi, yalnızca Antik Yunan'a özgü değil, uygarlığın başından beri varolan bir olgudur.”"
- Tarihin Cinsiyeti
116. "Ömer’in halifeliği döneminde (643-644) belli başlı İslami kurumlar da biçimlendi. Ömer’in getirdiği yeni dinsel ve cezai kurallar arasında, zina için taşlama cezası da vardı. Ömer, kadınların camiye gelmesini de engellemeye çalıştı; Muhammed’in eşlerinin Hacca gitmesini yasakladı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
117. "Bouhdiba'ya göre, cinselliğin işlevlerinden biri, bireyi
topluluğa bağlama yetisidir. "Cinsel yaşam birleştiricidir ve İslam ümmeti... genetik yaşama dayanır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
118. "“Eğer modern dünya zorbalıktan arındırılacaksa yalnızca, "kralların ilahi hakları"na değil, "kocaların ilahi hakları"na da karşı çıkmak gerekir.”"
- Tarihin Cinsiyeti
119. "" Yaratıcı tanrı, yaratıcısının olası niteliğini önce zihinde tasarlar; yaratı, zihninde nihai biçimini aldıktan ve ona bir ad verdikten sonra onun biçimini çizer ve böylece yaratı 'canlanmış' olur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
120. "Teori için ortak bir deneyim zemini gerektiği, başkalarını "bilmek" ve yorumlayabilmek için kişinin kendisini "bilmesi" ve yorumlaması gerektiği anlamına gelir."
- Tarihin Cinsiyeti
121. "Karl Stern, Kartezyen Rasyonalizmde “düşüncenin saf bir erilleşmesiyle karşılaşırız” der: “insanın bakışında çocuksu olan hiçbir şey kalmamıştır. Bilgeliğin Sophia’nın, anaç olanın eli reddedilmiş ve kendinden emin gururlu zihin, kadiri mutlak olduğunu ilan etmiştir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
122. "Başka kültürleri ve ahlak sistemlerini anlamaya çalışmak bir "ufuklar füzyonu"na yol açar ki, bu yolla kendi kimliğimiz üzerinde öz-eleştirel düşünmeye imkan veren daha geniş bir kavramlar dizgesine kavuşuruz. "Ufukların füzyonu", "benliklerin füzyonu" değildir, yani başka birinin düşündüğü, duyduğu, inandığı her şeyle aynı fikirde olmak anlamına gelmez, başka ahlaki sistemleri eleştirmemek anlamına da gelmez;
yalnızca, belirli ahlaki pratiklerin eleştirisinin geçerli olabilmesi için, eleştirinin, söz konusu pratiklerin tüm bağlamsal anlamlarının geniş bir kavrayışına dayanmasını şart koşar. "Öteki"nin eleştirisi, daima bir öz-eleştiriyle el ele gitmelidir.Bu yaklaşım kişiye çoğul perspektifler, "bakışlar" kazandırır ve başkalarının bakışından, konumundan dünyayı ve kendinizi "seyretmek", bütün o başkalarının sunduğu/ sunabileceği katkıların hakkını vermeyi mümkün kılar. Bu katkıların hakkını verebildiğimiz ölçüde, yeryüzünü ve toplumu gerçekten bir çoğulluk mekanı olarak kavrama, farklılığı aynılığa dönüştürülecek bir bela değil de şükredilecek bir şey olarak görme ve böylece Hannah Arendt'in sözünü ettiği "genişletilmiş zihin"e ulaşma çabasında mesafe kaydedebiliriz."
- Tarihin Cinsiyeti
123. "İslamiyet, kadın cinselliği ve bedeni üzerindeki haklar ile çocuk lar üzerindeki hakları, kadının kendisinden ve kabilesinden alıp, evlendiği erkeğe ve onun kabilesine aktararak ve evliliğin yeni tanımını bu mülkiyetçi erkek hakkı üzerine inşa ederek, cinsiyetler arasındaki ilişkileri yeni bir temele oturttu. Bu yeni düzen, kadınların er kekler tarafından denetlenmesini ve başka erkeklerle ilişkilerinin kısıtlanmasını içeriyordu."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
124. "Evet, başkaldırının bedeli var. Ama aynı zamanda karşı konması zor bir zevki de var."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
125. "Din, içinde yer aldığı farklı toplumlarda, o toplumun özelliklerine uyum sağlayarak ve karşılığında o özelliklerin
bazılarını değiştirerek, farklı biçimlerde eklemleniyor."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
126. "Nüfusun yarısından fazlasının siyasal haklardan yoksun bırakıldığı bir toplumda demokrasinin var olduğu iddia edilebilir mi?"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
127. "Kadınlar, kendi kimliklerini özgürce tanımlamak ve toplumda özerk bireyler haline gelmek istiyorlarsa "lanetli Havva" ya da "fitne yaratan kadın" imgelerinden kurtulmak zorundadırlar; bunu yapabilmek için de özellikle tektanrılı dinler ve onların kültürün her alanına sinmiş verili toplumsal cinsiyet kalıplarıyla hesaplaşmaları zorunludur. Bu nedenle, dinin doğasını ve işlevini anlamak, belki de en başta kadınlar açısından önemlidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
128. "Ataerkil sistem ve sistemin temelini oluşturan aile ve mülkiyet yapısının merkezinde ise kadın bedenine ve davranışına ilişkin denetim kaygısı yer alıyor. Üstelik bu kaygı, dinsel ve dindışı söylemlerin de ortak noktası. Her halükârda kadının görünümünün ve tavrının cemaatin/topluluğun "gerçek" kimliğiyle uyum içinde olması, onu “doğru” biçimde yansıtması bekleniyor."
- Tarihin Cinsiyeti
129. "Kuran anlatısında kadının nasıl yaratıldığına ilişkin belirttik bir açıklama da yoktur. 4. Sure’nin 1. ayetinde, Allah’ın kadın ve erkeği tek bir candan yarattığı söylenirken, 16. surenin 72. ayetinde “sizin için kendinizde zevceler yarattı”denmektedir. İslam’ın kadınları özsel olarak erkeklerle eşit saydığını savunan İslam içindeki bazı yazarlar ve İslam Feministleri savlarını kuranın bu anlayışına dayandırırlar, Peygamberden sonra varolan ataerkil geleneğin Yahudiliğin kadın düşmanı tutumunu devralarak yaygınlaştırdığı öne sürerler. Bu yazarlara göre İslam’ın “altın çağı”ndan sonraki dönemlerin, hele özellikle bugünün İslami uygulamalarını “ sahih İslam” ile ilgisi yoktur"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
130. "Halide Edip'in (Adıvar), 1 Mayıs 1913 tarihli Mektep Müzesi dergisindeki "Yirminci Asırda Kadınlar" adlı yazısında söylediklerini bilmek bizler için çok önemli:
Bu kadınlık hareket-i mukaddesesinin sathi ve ibtidai bir tarihini yazarken gönül isterdi ki bu tarihçe, Osmanlı kadınlarının terakki ve tekamül yolundaki küçük bir tarihçesi olsun. Fakat bugün böyle olmaması bence pek elim değildir. Her yerde kadınların uyanıp ilerlemeleri de başka hareketler gibi yavaş ve müselsele bir hareket olmuştur. Osmanlı kadınlarının terakki yolundaki mesailerinin henüz bir tarihçesi olmaması onların da bir şey yapmamış olmalarını intaç etmez. Bilakis bugün büyük ve umumi bir tiyatro salonundan kadınlığa bu kadar mahrem bir mevzudan bahsetmek ve bu mevzu dinlemek için bu tiyatroda Osmanlı kadınlarından mürekkep muhterem ve büyük bir kitle bulmak ... Bunlar iftihar edilecek şeylerdir. Bugün bu saat, ben size böyle hitap ederken, siz beni dinlerken şüphesiz biz de tarih yapıyoruz, demektir. Bu tarihçeyi torunlarımız bir konferans dolduracak kadar uzun ve iftiharla yaptıkları zaman, elbet bizim aciz fakat hüsn-i niyet ve samimiyetle dolu bin müşkilatla elde edilen mücadelemizden de bahsedeceklerdir."
- Tarihin Cinsiyeti
131. ""Eşitlik, özgürlük, kardeşlik" bayrağını yükselten burjuvazinin "insan" soyutlaması da yüzlerce yıllık geleneği sürdürerek kadınları dışlayan bir nitelik taşıyordu ve yeni oluşmakta olan ulus-devletin kardeşliği, kadınları oy hakkının dışında bırakmasının açıkça ortaya koyduğu gibi, "erkek kardeşlik"ti. Gene de kadınlar, bu teorinin ve pratiğin içerdiği tutarsızlıkları fark edip eleştirmekte ve kendileri için de "doğal haklar" talep etmekte gecikmediler."
- Tarihin Cinsiyeti
132. "Eski Mezopotamya'da ortaya çıktığını gördüğümüz ataerkil sistem, egemen sistem olarak yerini sağlamlaştırdıkça, erkeklerin kadınları, özellikle de kadın be denini denetleme ve onların üreme ve cinsellik "hizmetleri"nden yararlanma haklarını adım adım kurumlaştırdı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
133. "Düşlere inanmazsak geleceği kurabilir miyiz?"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
134. "H. A. R. Gibb gibi bazı yazarlara göre İslamiyet, yepyeni bir din değil, “saf İbrahim’i tektanrıcılığın, Yahudiliğin ve Hristiyanlığın ona yaptığı eklemlerden arındırılmış ve ‘nihai vahiy’ olarak da onlara üstünlüğünü ilan etmiş bir canlandırmadan ” ibarettir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
135. ""Bir manastıra çekilip dünyanın kötülüklerine, pisliklerine bulaşmayabilir ve ruhunuzu ‘temiz’ tutabilirsiniz ama, sizin ruhunuzun temizliği dünyayı daha iyi bir yer yapmaz.
Politik kötülüğe, ancak politik eylemle karşılık verilebilir ya da totalitarizme, İsa’yı taklit ederek yanıt verilmez.
Ahlaki kaygılar, kişinin nasıl bir insan olduğu veya olmak istediğini yansıtır; politik kaygılar ise, kişinin kendisinin iyi olmasıyla değil, yapıp ettiklerinin içinde yaşadığı dünya için iyi olmasıyla ilgilidir.""
- Dünyayı Bugünde Sevmek
136. "anasoyluluktan babasoyluluğa geçiş süreci içinde kadınlar, cinsel olarak sınırlandırıldılar ve ekonomik olarak da ikincilleştiler."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
137. "... gazete sütunlarında ve televizyon kanallarında fütursuzca sergilenen bir cehalete
ve her türlü bayağılığa katlanmak zorunda bırakılıyoruz."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
138. "Halife seçilebilmenin iki ölçütü vardır: Erkek ve Arap olmak. Arap olmak ölçütüne daha başından şiddetle karşı çıkıldığı (Hariciler) ve binlerce Müslüman , herhangi bir Müslümanın da Halife olabileceğini savunmak uğruna can verdiği hâlde, gene Mernissi’nin dikkat çektiği gibi, “tek bir Allah’ın kulu bile, bu ünvanın yalnız erkeklere özgü olduğu koşuluna karşı çıkmamıştır.”"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
139. "Türkiye’de İslamcıların ünlü isimlerinden İsmet Özel de “ İslami ölçülere sadık kalındığı takdirde çok kadınlı evlilik , toplum hayatında sakıncalar doğurmak bir yana , o toplumun daha sağlıklı işlemesinin bir zarureti olur” demektedir. İsmet Özel, inanan bir müslüman olarak Kuran’ın hükümlerine uymak zorunluluğunu zikrederek “ kadınların dininin noksan” olduğunu belirtmektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
140. "Erkekler mantıklıdır; kadınlar çok duygusaldır. İşte, kadın ve erkek temelde olaylara aynı şekilde bakmaz."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
141. "Hem Batı hem de Doğu geleneğinde varolan, kadının doğurganlığı nedeniyle salt bedene indirgenmesi olgusu,
kutsallığından güç alınarak ebedi kılınmış ve başlangıçta kadının ayırt edici özelliği olarak görülen yaşamı yaratma kudreti elinden alınmış olur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
142. "Anlamak ve bilmek, kendi durumunun bilincine varmak, direnmenin ve var olanı değiştirmenin başlangıcıdır."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
143. "İşimize gelmediği zaman, "diyalektik", nedense hep ilk unutulan olur."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
144. "Güçlü şiirler yazmak istiyorum
Boyun eğdirilemeyecek sözcüklerle.
Yaşamak için yeni bir dil arıyorum,
Çelişkileri kucaklayacak bir dilbilgisi...
Chris Cherry"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
145. "“Unutmayalım ki Tanrı Kadını, Erkeğin ayrıcalıklı mülkü olan bilginin peşine düştüğü için cezalandırmıştı.”"
- Tarihin Cinsiyeti
146. "Kadınlardan hem iyi hem kötü, hem kutsal hem dünyevi, hem bakire hem de fahişe olmaları beklenir. Gene de onlara ilişkin olarak tutarlı olan bir şey vardır: Bilinen tarih boyunca "kadın"ın erkeğin "öteki"si olarak kurgulanmış ve bağımsız öznelliğinin inkâr edilmiş olması. Luce Irigaray, kadınlara özne konumunun tanınmamasının, erkek özne için görece istikrarlı nesneler kurgulanmasına yol açtığını söyler ve şu soruyu sorar: "Eğer kadın, el konacak ya da bastırılacak zemini, toprağı, hareketsiz ya da mat maddeyi temsil etmeyecek olursa, öznenin öznelik konumu nasıl güvenli olabilir?" Böylesi bir 'özne olmayan temel' olmadığı takdirde, öznenin kendisini kurması mümkün değildir."
- Tarihin Cinsiyeti
147. "Her şey 'bunu kabul etsem ne olur ki' denilerek verilen küçük tavizlerle başlamıştı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
148. ""Kendi doğumundan önce olanları bilmeyen,
sürekli çocuk kalmaya mahkumdur."
CICERO"
- Tarihin Cinsiyeti
149. "İtaatsizliği cezalandırmak ve özgürlüğü disiplin altına almak için, aile geleneği, kadınları aşağılayan, çocuklara yalan söylemeyi öğreten ve korku hastalığını yayan bir terör kültürünü sürdürmektedir. İnsan haklarının evde başlaması gerekir.
Eduardo Galeano, The Book of Embraces ( 1989)"
- Tarihin Cinsiyeti
150. "Düzensizlik gibi görünen şey, aslında başka
bir düzenin temsilidir."
- Düşünme Etiği
151. "Ünlü din tarihçisi Mircea Eliade, "beslenmeye yönelik bitkileri ilk kez kadın yetiştirmiştir. Tabii ki, toprağın ve hasadın sahibi haline gelen odur. Kadının büyüsel- dinsel prestiji ve buna bağlı olarak toplumsal üstünlüğü, kozmik bir modele sahiptir: Toprak Ana," demektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
152. "Kadınlar, her şeyden önce kendilerine "aşağı" damgasını vuran ataerkil varsayımlara karşı çıkmak ve eksiksiz insan varlıkları olduklarını kanıtlamak zorundaydılar ve bu zorunluluk onları, ataerkil tanımların en güçlü taşıyıcısı olan
yönel- tiyordu. Kadınların bu karşı çıkış ve yeniden tanımlama çabalarının tarihte pek az yer almış olması ise, onların kabahati değildi!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
153. "Gerçeğin bilincinde olmamak, yanılsama içinde yaşamak, bu yanılsamayı sürdürüp gitmek, kadın olsun erkek olsun insan için en tehlikeli şey."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
154. "Kuran’ın sessiz kaldığı, Havva’nın nasıl, neden ve ne zaman yaratıldığı konularına kuran yorumcularının getirdikleri yanıtlar genellikle hadislere dayandırılır ve gerçekten de erkek egemenliğini pekiştirici doğrultudadır. Bu hadislerin “sahihliği” noktasında da tartışma olmakla birlikte Smith ve Haddad’ın belirttikleri gibi İslami ülkelerde var olan kadın imgesi daha ziyade bu ataerkil geleneğin öğeleriyle örülmüştür. Kur’an‘da Havva’nın Âdem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına ilişkin herhangi bir anlatının bulunmadığını pek az Müslümanın bilmesine karşılık kadının eğri bir kaburgadan yaratıldığını dolayısıyla da başıboş bırakılmamasını isteyen peygamber hadisini hemen herkes bilir. Mahmut Şalabi gibi yorumcular bu hadisi kendi bakışlarına uygun olarak değerlendirip müminlere sunarlar. “Havvanın Âdem’in kaburgasından yaratıldığı bizim için açıktır. Tıpkı yaratıldığı kaburganın eğri olması gibi, Havva’nın duyguları eğridir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
155. "Virginia Woolf, 1928'de Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi'ne, kadın olduğu gerekçesiyle alınmadığı zaman,
diye düşünür ve "dışarıda" olmanın daha iyi olduğuna karar verir. Gerçekte de, egemen kurumların dışında kalmak/bırakılmak, bir yazar için çoğu kez canalıcı olanaklar sunabilir: "Kıyı"da kalmış olanları anlayabilmek, kendini onların yerine koyabilmek; aklın yanı sıra sezgilerin gücüne güvenebilmek; "sessizliğin sesi"ni duyup, dile getirilemeyeni dile getirmek; varolan dünyayı ve toplumu başka bir gözle algılayıp yansıtabilmek olanaklı olur."
- Tarihin Cinsiyeti
156. "... hiçbir yerden gelerek girdiğimiz ve gene hiçbir yere dönerek kaybolduğumuz bu dünyada Varlık ile Görünüm örtüşür ... Dünyada hiç kimse ve hiçbir şey bir izleyiciyi önkoşul saymadan varolmaz ... İnsan değil, insanlar yaşar bu gezegende. Çoğulluk, yeryüzünün yasasıdır."
- Tarihin Cinsiyeti
157. "Tektanrılı dinin genesis koşullarına ve kendi "yaratılış" öykülerine bakıldığında, can alıcı noktanın, kadının doğurganlığı dolayısıyla varolan can verme gücünün "ideolojik" olarak elinden alınıp, tek erkek tanrıya ve onun aracılığıyla "yeryüzü erkeği"ne aktarılması olduğu görülüyor."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
158. ""Vajinanın cinsel işlevi, içine girilmesidir; erkek organını içine çeker ve bu anlamda bir meydan okumayı ifade eder. Çünkü eğer erkek cinsel iktidardan yoksunsa, vajinanın vaat ettiği şey, gerçekleşmemeye mahkumdur: "Erkeklerin kadınları boyunduruk altına alma arzusunda oldukları ama bunu yapabileceklerinden de kuşku duydukları bir dönemde, kadının cinsel organı tehdit edici bir nitelik kazanır.""
- Tarihin Cinsiyeti
159. "Kendi kendisini yazıya döken, böylece sonsuzlukta bir iz bırakmaya çalışan kişinin neleri nasıl anlattığı kadar, neleri anlatmadığı, yani metindeki sessizlikler de önemli."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
160. "Cenneti bilmediğimizden olacak, dönüp dolaşıp geldiğimiz yer gene hep aynı cehennem oluyor!"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
161. "İslam, kadının kendisini kocası için güzelleştirmesini, becerilerini ortaya koymasını, kocasının cinsel ihtiyaçlarını karşılamasını ve hiçbir talebini geri çevirmemesini vazeder,çünkü aksi halde, erkekte psikolojik ve sinirsel problemler meydana gelir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
162. "...demokrasinin uygulanmasını ve gelişmesini engelleyen etkenler ile kadın haklarının ihlal edilmesine yol açan etkenler, aynıdır."
- Tarihin Cinsiyeti
163. "Kadın sünneti, kadın ticareti, çeyiz ölümleri, töre ve namus cinayetleri, tecavüz, aile içi şiddet ve cinsel istismar, Afganistan ve İran gibi ülkelerde kılık kıyafet yasağını ihlal eden kadınlara uygulanan korkunç cezalar, hep, ekonomik, toplumsal ve kültürel ayrımcılıkla belirlenen evrensel bir şiddet örüntüsünün parçalarıdır."
- Tarihin Cinsiyeti
164. "Bugüne dek marjinalleştirilmiş olanların teori oluşturma uğraşına girişmeleri, bilginin bütüncül ve hatalı evrensel temsilleriyle birlikte Aydınlanma'nın bütünselleştirici Teori'sinin parçalanmasına katkıda bulunabilir.
Güçsüz bırakılanların, "umut ilkesi"ni yükseltmeye ihtiyacı vardır."
- Tarihin Cinsiyeti
165. ""Kadınlar için özyaşam öyküsü yazımı, kendilerini tanımlamanın ve kendi deneyimlerine ve emellerine yabancı ya da düşman olduğunu düşündükleri bir dünyaya kendilerini sunmanın bir yolu olabilir. Onlar yaşamlarını, bireysel bir dahinin sürekli gelişen başarı öyküsü olarak yazmazlar, aynı şekilde kendi çağları adına da konuşmazlar.
Çünkü toplumla olan ilişkileri onları böyle iddialarda bulunmaktan alıkoyar. Aksine, öykülerine, yaşadıkları güvensizlikleri, başarısızlıklarını ve özel yaşamlarının ayrıntılarını yansıtırlar.""
- Tarihin Cinsiyeti
166. "Kadınların varlık nedeni, esas olarak anneliktir. Dolayısıyla gebe kadınlar bedenlerine dikkat etmeli ve zihinlerini yormamalıdırlar. Ancak üreme açısından belirleyici olan kadının katkısı değildir. Ona göre kadın bedeni, erkeğin tohumunu içinde tutan ve besleyen bir araçtan ibarettir, çünkü dişil sekresyon "ruh"tan yoksundur. "Ruh"u taşıyan erkek spermidir ve dolayısıyla gerçek yaratıcı erkektir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
167. "Erkekler "doğal olarak" daha güçlü ve akılcıdırlar, dolayısıyla egemen olmak ve hükmetmek için yaratılmışlardır. Buradan, erkeklerin siyasal olanı, devleti temsil etmeye daha elverişli oldukları sonucuna varılır. Kadınlar ise, "doğal olarak" daha zayıf, akıl ve ras yonel yetenekler açısından daha aşağı, duygusal bakımdan dengesizdirler, bu da onları güvenilmez ve siyasal katılım açısından elverişsiz kılar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
168. ""Düzeni, ışığı ve erkeği yaratan bir iyi ilke vardır; bir de kaosu, karanlığı ve kadını yaratan kötü ilke.""
- Tarihin Cinsiyeti
169. "Kuran’a göre erkekler karılarının geçimini sağlamakla ve onlara “iyilikle” davranmakla yükümlüdürler (ancak bu “iyilik”, İslam’da kadınları “incitmeden” de olsa (?) dövülmesini, Protestan köktenciliğinde de çocuklara fiziksel ceza verilmesini dışlamaz!)"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
170. "Çünkü din, toplumsal bir olgu olmanın yanı sıra, yoğun bir biçimde kişiseldir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
171. "Hiçbir günah kadınlarınki kadar büyük değildir diyorlar ama, kadınlar adam öldürmezler, kentleri yakıp yıkmazlar, halkı ezmezler, toprakları yağmalamazlar, kundakçılık yapmazlar ya da sahte sözleşmeler düzenlemezler. Kadınlar şefkatli, nazik,yardımsever,alçakgönüllü, basiretli varlıklardır. Evet, Havva günah işledi ama aldatılmıştı; Adem de ondan iyi sayılmazdı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
172. "“Bu dünyada bir iz bırakacaksak bunu kamusal alandaki eylemlerimizle yaparız; eylemleri anlaşılır kılansa kişiler ve onların öyküleridir.”"
- Dünyayı Bugünde Sevmek
173. "Dünyanın dört bir yanında süren, kadınlara yönelik sistemli ve vahşi insan hakları ihlallerinin durdurulabilmesi için, uluslararası
topluluğun, hükümetlerin ve insan hakları topluluğunun, erkekler tarafından tanımlanmış normların ötesine geçmeleri gerek.Buysa, cinsiyete dayanan taraflılıkların ve ayrımcılıkların ayıklanmasını, ve kadın haklarının insan hakları olarak kabul edilmesini zorunlu kılıyor. Hükümetler, kadınlara yönelik siyasal ve kültürel saldırıları sürdürmeye ve teşvik etmeye değil, durdurmaya yönelmeli ve bunun için gerekli önlemleri almakla sorumlu olmalıdırlar. Her devletin, kendi sınırları içinde yer alan kadın hakları ihlallerine müdahale etme ve başka ülkelerde bu tür ihlalleri yapan güçlerle işbirliği yapmama sorumluluğu vardır. Sorulması gereken soru, meşru insan hakları konularını kimin tanımladığı ve devletin ne zaman, hangi amaçla işe karışması gerektiğidir."
- Tarihin Cinsiyeti
174. ""Kadınları rasyonel varlıklara ve özgür yurttaşlara dönüştürün; bunu gerçekleştirdiğinizde onlar kısa zamanda iyi zevceler ve anneler olacaklardır. ""
- Tarihin Cinsiyeti
175. ""Kendisi bir başlangıç olduğu için, insan başlangıç yapabilir; insan olmak ve özgür olmak bir ve aynı şeydir. ""
- Tarihin Cinsiyeti
176. "Ama "İslam devrimi"nden kaçmak zorunda kalan Tara'nın acıyla
dediği gibi, "herşey 'bunu kabul etsem ne olur ki denilerek verilen küçük tavizlerle başlamıştı""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
177. "Düşünmeyen insanlar uyurgezerlere benzerler."
- Düşünme Etiği
178. "Neden hep duygularımla boğuşmak zorunda kalıyorum?... Yüreğimi canlandırmak ve verimliliğimi artırmak için verilmiş gibi gözüken şeyler, neden bu denli ıstırap kaynağı oluyor."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
179. "Kadınlar hayatın en gösterişsiz ama en ağır ve çileli yüklerini taşımak, hayatı yeniden üretmek zorundadırlar. Onlar bu yükleri taşımasalar, erkeklerin "kahraman" olmaya vakitleri ve güçleri yeter miydi dersiniz? Üstelik,
"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
180. "Ey kadınlar, kendi kocalarınıza Rabbe tabi olur gibi tabi olun. Çünkü bedenin kurtarıcısı Mesih kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Fakat
kilise Mesihe tabi olduğu gibi, kadınlar da öylece her şeyde kocalarına tabi olsunlar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
181. "Hiçbir günah kadınlarınki kadar büyük değildir diyorlar ama, kadınlar adam öldürmezler, kentleri yakıp yıkmazlar, halkı ezmezler, toprakları yağmalamazlar, kundakçılık yapmazlar ya da sahte sözleşmeler düzenlemezler. Kadınlar şefkatli, nazik,yardımsever,alçakgönüllü, basiretli varlıklardır. Evet, Havva günah işledi ama aldatılmıştı; Adem de ondan iyi sayılmazdı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
182. "dinin, kadınları, aileyi ve toplumsal cinsiyet ilişkilerini kapsayan ideoloji ve pratikleri bütünleştirici (homojenleştirici) bir etki yaptığını söyleyebiliriz."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
183. "Eğer bütün insanlar doğuştan özgürse, nasıl oluyor da bütün kadınlar köle doğuyor?"
- Tarihin Cinsiyeti
184. "Kadınlar, kendi kimliklerini özgürce tanımlamak ve toplumda özerk bireyler haline gelmek istiyorlarsa "lanetli Havva" ya da "fitne yaratan kadın" imgelerinden kurtulmak zorundadırlar; bunu yapabilmek için de özellikle tektanrılı dinler ve onların kültürün her alanına sinmiş verili toplumsal cinsiyet kalıplarıyla hesaplaşmaları zorunludur. Bu nedenle, dinin doğasını ve işlevini anlamak, belki de en başta kadınlar açısından önemlidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
185. ""ben varım" diyebilmenin, üstelik bu "ben" i kişinin kendisinin tanımlayabilmesinin zevki, ödenen her türlü bedele değer."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
186. "Yıllar insanın başına birçok şey getirirken, aklını da başına getiriyor!"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
187. "Kadınlarda yüceltilen erdemler, yumuşak başlılık ve sessizlikti."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
188. ""Kuran'da 'kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlalarınızı dilediğiniz gibi ekin' (2.Sure:223) 'direktif' i verildiğinde, Allah ile erkek arasında, kadınların aradan çıkarıldığı bir iletişim oluşur. Erkek bu iletişimin öznesiyken, kadın nesneleştirilir: Allah, erkek ile kadın hakkında konuşur.
Müslüman toplumlarda kadının tecridi ve örtünmeye zorlanması yoluyla 'korunması', erkek 'tohumu' nun korunması kaygısıyla yakından ilişkilidir.""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
189. "Popüler sanat ve edebiyatta, ortalık, baştan çıkarıcı kadın imgelerinden, kadınları erkeği salt fiziksel varoluşun batağına, vahşetin derinliklerine çeken zehirli sarmaşıklar olarak resmeden imgelerden geçilmez oldu."
- Tarihin Cinsiyeti
190. "Size düşman bir şey hakkında bilgi sahibi olmak, onun üzerinde belli bir güç sahibi olmuşsunuz ve onunla başedebilirmişsiniz gibi bir duyguyu da beraberinde getiriyor."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
191. ""Her şey 'bunu kabul etsem ne olur ki' denilerek verilen küçük tavizlerle başlamıştı""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
192. "Dünyayı böyle idare eden kuvvet nedir? Neden eziyet çekenlere yardım elini uzatan, onları himaye edenler yok?""
- Tarihin Cinsiyeti
193. "Tarihsel gelişme içinde Eski Mezopo- tamya'da ortaya çıktığını gördüğümüz ataerkil sistem, egemen sistem olarak yerini sağlamlaştırdıkça, erkeklerin kadınları, özellikle de kadın bedenini denetleme ve onların üreme ve cinsellik "hizmetleri'' nden yararlanma haklarını adım adım kurumlaştırdı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
194. "Zaten kendilik dediğimiz şey, sürekli farklılaşan, yapılıp bozulan, çoklu, sabit bir kimliğin donmuş sınırlarına sıkışmayan, sürekli değişen ve oluş halindeki bir olgudur."
- Düşünme Etiği
195. "din, belki de her şeyden daha çok, bir anlam ve anlamlandırma sistemidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
196. "19. yüzyıldan itibaren kadın hareketinin gelişmesinin verdiği itici gücün de etkisiyle, giderek daha fazla kadının bilim alanına girdiği gözleniyor. ...
Yapılan çeşitli araştırmalar bilim camiasında da toplumun diğer alanlarında gördüğümüz türden eşitsizliklerin, hiyerarşilerin ve ayrımcılıkların sürmekte olduğunu gözler önüne seriyor."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
197. "Erkeğin üremede oynadığı rol, tanrının dünyayı yaratma kudretini, fani düzeyde yansıtır. Tıpkı, tanrının evrenin yaratıcısı olması gibi, erkekler de çocukların yaratıcısıdır. Kadının bedeni ise, yalnızca, tohumu taşıyıp besleyen verimli topraktır. Dolayısıyla, kadın bedeni, dölütün fiziksel gelişimini, büyümesini etkilese bile onun kimliğini, özerkliğini etkilemez."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
198. "Halife seçilmenin iki ölçütü vardı: Erkek ve Arap olmak. Arap olmak ölçütüne daha başından şiddetle karşı çıkıldığı ve binlerce müslüman, herhangi bir müslümanın da halife olabileceğini savunmak uğruna can verdiği halde, tek bir Allahın kulu bile bu ünvanın yalnız erkeklere özgü olduğu koşuluna karşı çıkmamıştır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
199. "Size düşman bir şey hakkında bilgi sahibi olmak, onun üzerinde belli bir güç sahibi olmuşsunuz ve onunla başedebilirmişsiniz gibi bir duyguyu da beraberinde getiriyor."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
200. ""Her şey 'bunu kabul etsem ne olur ki' denilerek verilen küçük tavizlerle başlamıştı""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
201. "Kadınlar, dinsel doğma ve pratiğin katı ve kendilerini kısıtlayıcı sınırları içinde bile ifade olanakları aramışlar ve bulmuşlardır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
202. ""başkaları tarafından dayatıldığı zaman sükût altın değildir.""
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
203. "Eski Yunan'da ifade edilen, "en iyi kadının hiç konuşmayan kadın" olduğu şeklindeki formülasyon, Avrupalı erkek yazarların
metinlerinde yinelendi durdu; yalnızca erkeğin gerçekten insan olduğu, buna karşılık, "tavuğun kuş olmadığı gibi, kadının da insan
olmadığı"nı öne süren Rus atasözü, çeşitli biçimlerde, Avrupa tarihinde hep yankılandı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
204. "O çok yüceltilen klasik dönem Atina demokrasisi, köleci bir toplum olmanın dışında ayrıca kadınsız bir "demokrasi'ydi."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
205. "İster Arap Yanmadası’nda, isterse Eski Yunan'da olsun, erkek fantazisi hep aynıdır: Kadının, erkeğin kendi eliyle biçimlendirip can verdiği yani özgür iradeden ve öznellikten yoksun, tümüyle erkek denetimi altındaki bir Galatea olması !"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
206. "Haddini bilip "erkeğin verimli toprağı" olmayı kabullenen kadınlar melek, iyilik ve kadınlık timsali olarak adlandırılıp yüceltilirken, kendilerine zorla dayatılan sınırları kıranlar da, dönemine göre, cadı, fahişe, feminist, vb. vb. olarak damgalanıp aşağılanırlar."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
207. "... çocuklar aile içinde ve dışında dayağa, zalimce davranışlara ve cinsel istismara maruz bırakıldılar."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
208. "Beden kadar yürek de acıkır: Bize ekmek verin, ama gül de istiyoruz."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
209. "Müslüman toplumların,kadınların kendi statülerini değiştirme taleplerine bunca direnmeleri ve bunları Batı'dan ithal edilmiş kavramlar olarak kotulemelerinin nedeni,yalnızca kadınlardan duydukları korku değil, aynı zamanda bireysellikten duydukları korkudur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
210. "Sen, cehennemin kapısısın; sen, Tanrı'nın Yasası'na ilk karşı gelensin; sen, şeytanın yanına yanaşmaya cesaret edemediği erkeği kandıransın. Sen, Tanrı' nın suretinde yaratılmış olan erkeği kolayca mahvettin. Senin suçun yüzünden, Tanrı'nın oğlunun bile ölmesi gerekti."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
211. "Yaşadığımız dünyada, kadınların işlediği kendi adını koyma 'suç'u için, her zaman yakılmak kadar dramatik olmasa da, ödenecek bir bedel hep var."
- Tarihin Cinsiyeti
212. "Eğer arzu bastırılıyorsa, bu ne denli küçük olursa olsun her arzu durumunun toplumun yerleşik düzenini sorgulama yetisine sahip olması yüzündendir ... Arzu, özünde devrimcidir. Arzu devrim istemez, bizatihi kendisi devrimcidir."
- Düşünme Etiği
213. "Müslüman feministler, Müslüman ataerkil otoritenin tehditleri karşısında yılgınlığa kapılmamalıdırlar. Tersine, İslamiyet'te Tanrı ile kul arasında bir ruhban sınıfının bulunmadığı, her insanın kendi inançlarından dolayı Tanrı'ya karşı doğrudan kendisinin sorumlu olduğu gerçeğini hatırlamalıdırlar. Ayrıca, eğer ataerkillik kendi ideolojik sınırları içinde beş ayrı düşünce okulunun varlığını meşru görebiliyorsa, feministler de pekala bunlara bir tane daha eklenmesini isteyebilirler"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
214. "Yunanlıların, Romalıların ve İbranilerin en eski metinlerinde yer alan, kadınlara ilişkin kültürel görüşler zaman içinde pek az değişikliğe uğradı ve Kutsal Kitap'ın "arzun kocana olacak ve o sana hükmedecek" buyruğu, Avrupa uygarlığının her döneminde vurgulandı. Eski Yunan'da ifade edilen, "en iyi kadının hiç konuşmayan kadın" olduğu şeklindeki formülasyon, Avrupalı erkek yazarların metinlerinde yinelendi durdu; yalnızca erkeğin gerçekten insan olduğu, buna karşılık, "tavuğun kuş olmadığı gibi, kadının da insan olmadığı"nı öne süren Rus atasözü, çeşitli biçimlerde, Avrupa tarihinde hep yankılandı."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
215. "Hiçbir insan tek başına iktidar sahibi değildir, teklikleri içinde bütün insanlar iktidarsızdırlar, ancak birlikte hareket ettikleri zaman iktidar ortaya çıkar. Dolayısıyla politik varlıklar olarak kamusal alanda ortak hedeflere yönelik eylem yapabilmek için dayanışma gerekir. Ve politik dayanışma duygulara (sevgi, sempati, empati vb.) değil, olgulara ve ilkelere dayanmak ve onlar tarafından beslenmek zorundadır. Bu nedenle kamusal alanda sevgi değil, saygı geçerlidir."
- Düşünme Etiği
216. "Ataerkil sistem ve sistemin temelini oluşturan aile ve mülkiyet yapısının merkezinde ise kadın bedenine ve davranışına ilişkin denetim kaygısı yer alıyor. Üstelik bu kaygı, dinsel ve dindışı söylemlerin de ortak noktası. Her halükârda kadının görünümünün ve tavrının cemaatin/topluluğun "gerçek" kimliğiyle uyum içinde olması, onu “doğru” biçimde yansıtması bekleniyor."
- Tarihin Cinsiyeti
217. "Cemaat yükümlülüklerinden kurtulmuş bir varoluş imkânı, özgürleşme peşinde koşan bütün bireyler, hele bireyleşme sürecine "geç kalmış" kadınlar açısından paha biçilemez bir değere sahip."
- Tarihin Cinsiyeti
218. "Kadının kamusal alana "fırlatılması" erkeği ailenin "tek ekmek getireni" olma konumundan çıkarmış ve bu nedenle de iktidarının temelinde bir gedik açılması tehlikesiyle yüz yüze bırakmıştır."
- Tarihin Cinsiyeti
219. "Kadınlar, egemen kültürün oluşturduğu ‘kadın imgeleri’ni kendi içlerinde taşırlar ve değişim yolunda ilerlerken yalnızca dışsal baskı ve engellerle değil, kendi içlerinde taşıdıkları bu egemen kültür tanımlarıyla da mücadele etmek zorunda kalırlar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
220. ""Taciz eden"in değil de, "taciz edilen"in sınırlanması ve denetlenmesi, özne ile nesne (örneğimizde, kadın ile erkek) arasındaki egemenlik ilişkisine işaret etmektedir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
221. "Erkekler ölümsüz kültür ürünleri yaratırken, kadınlar ölümlü bedenler yaratmakla daha "aşağı" bir iş yapmış olurlar !"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
222. "Din, ulusal egemenlik, ya da ulusçu ideolojiler, kadınların haklarının inkarı için gerekçe olarak kullanılabiliyor. Oysa, bir kez daha belirtmek gerekir ki, kadınların insan hakları koşulsuzdur ve din, kültür ya da geleneksel pratikleri aşar."
- Tarihin Cinsiyeti
223. "... öldürülen kadınların sayısını, en ihtiyatlı araştırmacılar, 100 bin olarak veriyor. ...
16. yüzyılın ortalarında patlak veren ... bu çılgınlık, 17. yüzyılın ortalarında yatıştı.
Geride, işkenceyle öldürülmüş binlerce kadın cesedi ve fanatizmin dehşetiyle iktidar ile kadın düşmanlığı arasındaki sıkı bağa ilişkin tüyler ürpertici bir ders bırakarak..."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
224. "Erkekler, kendilerine dayatılan bir erkeklik kalıbına uymak, insan gibi davranmak yerine "erkek gibi davranmak" için binyıllardır kendilerini helak ediyorlar. Bu da oldukça yorucu bir şey olsa gerek!"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
225. "
Yani, kurallarını erkeğin koyduğu ve onun yararına düzenlenmiş bir ilişkiler dünyası!"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
226. "insan denince akla, otomatik olarak erkek gelir.
"
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
227. "Diet sözcüğünün kökeni, Yunanca diatia'dir ve bir yaşama biçimi anlamına gelir: Yaşamın düzenlenmesi için belirli kurallara göre yemek. Diet, aynı zamanda, prenslerin yasama ve yürütme işlerini yürüttükleri bir siyasal organdır. Böylece diet, hem bireysel bedenin, hem de siyasal organizmanın yönetimini kapsayan bir sözcüktür. Aynı anlam çiftini, "rejim" teriminde de görebiliriz.Böylece toplum, ataerkil aile aracılığıyla, devletten bireysel bedene ve bedenin arzularına dek inen bir siyasal denetim ve egemenlik hiyerarşisi kurar."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
228. "Kuran'da "kadınlarınız sizin tarlanızdır; tarlalarınızı dilediğiniz gibi ekin" (2.Sure:223) "direktif"i verildiğinde, Allah ile erkek arasında, kadınların aradan çıkarıldığı bir iletişim olur. Erkek, bu iletişimin öznesiyken, kadın nesnelleştirilir: Allah, erkek ile kadın hakkında konuşur. Müslüman toplumlarda kadının tecridi ve örtünmeye zorlanması yoluyla "korunması", erkek "tohumu"nun korunması kaygısıyla yakından ilişkilidir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
229. "Kadın, yeryüzü devletinin bir üyesi olarak oynadığı cinsel nesne rolüyle lanetlenirken, tanrı devletinde doğal görevi olan kocasına yardımcılık ve çocuklarına bakıcılık rolüyle de yüceltilir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
230. "Cemaatçi ideolojinin ve eli her yere uzanan kapsayıcı bir devletin egemen olduğu bir toplumda, en fazla ezilenler kadınlar, etnik azınlıklar ya da siyasal muhalifler gibi geleneksel olarak güçsüz olan gruplardır; çünkü toplum onlar üzerindeki denetimi, kimi zaman "devletin çıkarı" kimi zaman da "toplumsal ahlakı koruma" adına meşru görür. Böylesi durumlarda en kolay ayaklar altına alınabilen, kadınların özerk varoluş ve bireylik haklarıdır."
- Tarihin Cinsiyeti
231. "Cinsiyete dayalı işbölümü ve cinsiyet rollerinin İslam düşüncesi içinde meşrulaştmlması ve mutlaklaştırılması, kadının hukuki statüsü açısından önemli sonuçlar doğurmakta ve cinsiyet rollerinin dayandığı duygusal/rasyonel olma ikilemi, kadın ile erkek arasında ki eşitsizliklerin temelini oluşturmaktadır. Evlenme, boşanma, çocukların velayet hakkı vb. konularda kadına karar yetkisi verilmemesi, kadının "duygusallığı" ile haklılaştırılmaktadır. Bu "doğal" cinsiyet rolleri, ayrıca, kadının "korunması"nı da gerektirmekte ve kadının geçimini temin görevini kocaya yüklemektedir. Böylece kadına, baba ya da koca ailesinin dışında kendi başına varolma hakkı tanınmadığı gibi, kadının ekonomik özgürlük peşinde koşması, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışması, önce aile kurumunun, oradan da toplum düzeninin bozulmasının esas nedeni sayılmaktadır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
232. ""İnsanlığın bir bölümünün, kendi izinden
gitmeyen başka bir bölümünü asıp öldürmesi buyruğunu Aklın ışığı mı verdi?"
Winstanley (Kazıcılar hareketinin önderi)"
- Düşünme Etiği
233. "Dostluk... belki de çoğumuz için, ömür boyu sürecek bir öğrenme deneyimidir; birlikte yaşamayı öğrenmenin deneyimi ..."
- Düşünme Etiği
234. "... düşüncenin peşinde koşma, düşünsel iletişime önem verme, ya da zihinsel coşkuları paylaşma gibi alışkanlıklarımızın olduğunu söylemek ..."
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
235. "Müslüman toplumlarda kadının tecridi ve örtünmeye zorlanması yoluyla "korunması", erkek "tohumu"nun korunması kaygısıyla yakından ilişkilidir. Delaney’in işaret ettiği gibi, bu kaygı, geçerli üreme teorisinin (monogenetik üreme) ayrılmaz bir parçasıdır. Bir erkeğin gücü ve otoritesi, kısacası "erkek olarak değeri", onun can verme yetisine sahip olduğu varsayımına dayanır. Buna karşılık "onur"u, çocuğun kendi tohumundan olduğunu güvence altına alabilmesine bağlıdır. Bu da, karşılığında, "kendisine ait olan" kadını (özellikle onun bedenini) denetleme yeteneğine dayanır."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
236. "Sofokles'in oyunlarında sık sık görüldüğü gibi, evlilik "boyunduruk"tur; bakire gelinler ise, evcilleştirilmesi ve ehlileştirilmesi gereken vahşi taylara benzetilir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
237. "Uluslararası insan haklarının evrensel niteliğini reddeden ve radikal farklılık konusunu vurgulayanlara karşı, kadınlara yönelik şiddet, ayrımcı aile gelenekleri, kadınların üreme haklarının kısıtlanması, cinsel tercih ve yönelim nedeniyle uygulanan baskı gibi kültürel baskıların evrensel olduğunu ve bunların ataerkil baskı ve tahakkümün sürekli ve kapsayıcı niteliğini ortaya koyduğunu hatırlatmak gerekir."
- Tarihin Cinsiyeti
238. "Kadınlarda yüceltilen erdemler, yumuşak başlılık ve sessizlikti."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
239. "Tarih boyunca, hem erkeklerin hem de kadınların, mensup oldukları sınıf, ırk, dinsel topluluk vb. nedeniyle tarihsel geleneğin dışına itilmeleri çok sık rastlanan bir olgu, ama hiçbir erkeğin salt cinsiyeti nedeniyle dışlandığı görülmüyor. Oysa kadınlar için durum böyle değil; onlar, aidiyetleri ne olursa olsun, sırf cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa tabi tutuluyorlar ve tarihin yazılması ve yorumlanması işleminden, daha genel olarak sembol yaratma işleminden dışlanıyorlar ve tarihin yapımına etkin olarak katılan özneler oldukları halde, kendi tarihlerini bilmekten alıkonuyorlar. Bu bakımdan Cicero'nun
sözü, kadınlar için özel bir anlam taşıyor: Geçmişini bilmekten alıkonmak ile "sürekli çocuk bırakılmak" arasında gerçekten yakın bir bağ var; nitekim, ataerkil hukuk da bu durumu tescil edercesine çok uzun bir dönem boyunca kadınları, çocuklar ve delilerle aynı kefeye koyarak "kısıtlı" saymakta herhangi bir mahzur görmemiştir."
- Tarihin Cinsiyeti
240. "(...) Eski Ahit'in Tekvin bölümünde "kadınların rahimlerini açan" ve erkeklerin "tohum"'unu kutsayan Tanrı, İbrahim'e "bu toprakları senin tohumuna"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
241. "Bireyselliği korumak ile durmadan kendi kimlik/benlik sorunlarıyla uğraşmak aynı şey değildir. Bireylik, birlikte olmayı ve eylemeyi seçtiğimiz, ortaklığı çoğaltmak için birlikte düşündüğümüz, tartıştığımız başkalarıyla kararlara katılıp sorumluluk aldığımız zaman gerçek anlamıyla ortaya çıkar."
- Düşünme Etiği
242. "Köktendinci akımlarda yapıldığı gibi, kadına, ailesel ve dinsel değerlerin taşıyıcısı rolünün verilmesi, geçici bir süre için onun statüsünü ve saygınlığını artırabilir. Ne var ki, son çözümlemede, "gerçek kadınlığın", ailenin ve kadının "doğal" rolünün yüceltilmesi; kadınları kapalı, dar bir alana hapseder ve daha kötüsü, anlan erkekler tarafından tanımlanmış imgeler/kalıplar içinde dondurarak, kendilerini özgürce tanımlama olanağından yoksun kılar. Tektannlı dinler ve onlardan beslenen günümüz köktendinciliği, kadınlardan yalnız ca Tann'ya değil, erkeklere de hizmet ve itaat talep eder. Üstelik bunlar, kadınlann bu itaati içselleştirmelerinin, gönüllü hizmetkarlar haline gelmelerinin en güçlü araçlandır. Oysa baskı, içselleştirildiği zaman, baskı olmaktan çıkmaz; yalnızca, baskının kaynağının belirlenmesi ve ona karşı mücadele edilmesi engellenmiş olur."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
243. "Beden toplumun en iyi metaforu olduğu için, hastalık da yapısal bunalımın en çarpıcı metaforu sayılır. Her türlü hastalık mecazi olarak, gerçek olarak, sosyal ve politik olarak düzensizliktir (disorder). Bedenin "anarşisinin", "düzene başkaldırdığının" ifadesi olan hastalıklar ise, çoğu kez, toplumsal sistemin bozukluğunun göstergeleri kabul edilir."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
244. "Godelier, "bir mitos, yalnızca ona inanmayanlar için ’mitos'tur, ve ona ilk inananlar en başta onu 'icat' edenlerdir"."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
245. ""
- Kadın Olmak Yaşamak Yazmak
246. ""Yaratıcı içgüdüleri fiziksel olanlar kadınlara gider ve çocuk sahibi olarak
kendilerine ölümsüzlük ve gelecek bütün zamanlar boyunca adlarını yaşatma
olanağı sağladıklarını düşünerek sevgilerini bu yolla gösterirler; ancak, yaratıcı arzuları ruhsal olanlar da vardır ve bunlar fiziksel olarak değil, ruhun tabiatındavarolan ruhsal ürün yaratma ve doğurma isteğiyle doludurlar. Ruhsal ürün nedirderseniz, genel olarak bilgelik ve erdem... Kim olsa böyle ürünler yaratmayı,
çocuk yaratmaya üstün tutar." (Platon, Şölen II, 208e-209a, 209d, çev. FB; abç.)"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
247. "Enkidu güçsüz düşmüştü. Çünkü kafasında bilgeliği, gönlünde de insana özgü duyguları taşıyordu."
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
248. "Tam teslimiyet anlamına gelen İslamiyet yalnızca bir inanç sistemi değil aynı zamanda bir hayat tarzıdır. Müslümanların hayatlarının Kur’an’da belirtilen kurallara göre yönlendirmeleri beklenir. İslamiyetin bu özelliği, nerede uygulanma olanağı bulduysa kadınlar açısından özel bir önem taşımış ve İran örneğinde ortaya koyduğu gibi dramatik sonuçlara yol açmıştır"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
249. ""Kadınlar, her şeyden önce kendilerine "aşağı" damgasını vuran ataerkil varsayımlara karşı çıkmak ve eksiksiz insan varlıkları olduklarını kanıtlamak zorundaydılar ve bu zorunluluk onları, ataerkil tanımların en güçlü taşıyıcısı olan dinsel anlayışlarla mücadeleye yöneltiyordu. Kadınların bu karşı çıkış ve yeniden tanımlama çabalarının tarihte pek az yer almış olması ise, onların kabahati değildi! Çünkü egemen tarihsel söylemin kadınları büyük ölçüde dışarıda bıraktığı, "görünmez" kıldığı, bugün artık tarihçiliğin kabul ettiği bir gerçektir.""
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın
250. "Neden "mübah olmayan bakış"ın sahibi olan erkeğin değil de, bu bakışın nesnesi olan kadının örtunmeye zorlanarak kısıtlandığını anlamak kolay değildir.
...
Erkek uyarılacaksa, yüz ve ellerden, hatta ayaklardan da tahrik olabilir!"
- Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın