Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Kitap Bilgileri


Yazar: İlhami Algör
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 40 dk.
Sayfa Sayısı: 59
Basım Tarihi: Aralık 2014
Yayınevi: İletişim Yayıncılık
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750516832
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Kitap Tanıtımı


"Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?" dedi. "Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarısı." "Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku," dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi. "Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku," dedi, arkasını dönüp gitti. Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası... İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz.



İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu'ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane'ye inen roman. Avaramu! 

(Tanıtım Bülteninden)




Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Kitaptan Alıntılar


1. "— “Mesela...” dedi, “başka bir kadına âşık olsun, ona kapılsın gitsin.”
— “Ne bu?” dedim, “Boğaz motoru mu, bir o kıyıya bir öbür kıyıya, kır dümeni dolaş dur.”"




2. "“Gidene güle güle denir,canımın içi,”"




3. ""Ben zaten orada değildim. Ne yerde ne gökteydim.""




4. "“Bir şeyin kalbini kırması için illa yanlış olması gerekmez ki…”"




5. "“Gidene güle güle denir, canımın içi…”"




6. "içimden, “çok şıksın ama yanlış istsyonda takılıyorsun.”"




7. ""Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku.""




8. "Gidene güle güle denir, canımın içi.

..."




9. "“Nereye gidiyorsun çocuk,”
dedim içimden, “Büyümeye mi?”"




10. "“Nereye gidiyorsun çocuk,” dedim içimden, “Büyümeye mi?”"




11. "Zaten bu hayatta, her zaman bir şeyler eksikti. Ya da bana öyle gelirdi."




12. "“-Bitse ne olur,
Bitmese ne?”"




13. "Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi."




14. "“Dünya bir dert hanesiyse, ben çilemi doldurmuşum, bir mektepse eğer hayat, ıstırapla okumuşum.”"




15. "Nereye gidiyorsun çocuk," dedim içimden, "büyümeye mi?""





Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Kitap İncelemeleri


İLHAMİ ALGÖR...
Alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı!
İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak, Jak danyel isimli bir şişe, hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman, kafamız iyi!...



Okuduktan sonra 65 sayfalık bir romanı okumuş gibi değil de 120 dakika sürmüş ağır bir dram filmini sinemada seyredip, bitmesine rağmen koltuğa çakılı kalmış gibi hissettim kendimi. Her ne kadar türü kısa roman olsa da her satırını yine yeniden okuyup okuru düşünmeye sevkeden bir yapısı var eserin. Efkarlanmakla tebessüm etmek arasında sıkışıp kalacağınız, iç dünyanızı allak pullak edecek, okudukça tutkularınıza sımsıkı sarılabileceğiniz, insana deli cesareti veren genel itibariyle argo anlatımlı serseri bir kitap :)
Anlatım dilinde Sadri Alışık esintileri bulacağınızdan eminim. Karakterin kendi içindeki tutkuyla kavga etmesine, surete değil de;ona bu duyguları yaşatan kadına kabaran öfkesine, aşkına, acısına şahitlik edeceksiniz.
İstanbul sokaklarında rastladığı bir kadını hayal dünyasına davet edip saplantılı bir aşk öyküsünün başrolü yapmıştır. Yaşamının bütün anlarında içinde büyüttüğü Müzeyyen'e sitem ve şikayet vardır. Karmaşık anlatımına rağmen çözmeye çalışacağınız bir sarmal adeta bu kitap.
Kitapla ilgili birkaç yorum da vardı. "Filmini izlerseniz daha çok pekişecektir" gibi öneriler almıştım. Yalnız.. Filmde kanlı canlı bir Müzeyyen var, kitabın tadı çok daha başka... Eğlenmekle boğuşmak arasında okuyacağınız bir öykü. Tavsiye edilir..




Güzeldi, roman içinde roman ile meşgul oldum, anlatıcı ile racon keserek konuştuk, racon keserek konuştuk ama bu raconun içinde küfürleri bile yarım yamalak ettik. İstiklal’de, Karaköy’de filan gezindik. E-kitap olarak okuduğum için ekran defalarca “Abi yapma, yazık ediyorsun bu kitaba, basılı kitap olarak oku beni” dedi, cevap vermesem de kendisine ya da “Sen sus, var benim bir bildiğim” diye cevap versem de sonralardan hak verdim kendisine. Kitap konuştuğu sürece kapının kilidi kadar rahatsız edici konuşmadı ama içindeki tüm duyguları da hissettirdi; ama bu kitaptan sonra da kapı dillerine, kapı kilitlerine bakışımın değişeceği de, kendilerine bir saygım olacağı da bir gerçektir. Hele sen kapının dili, gelip de bana “bitse ne olur, bitmese ne” dedin ya verecek cevabım olmadı sana.

Kitap yer yer tebessüm ettiriyor ve gülmeye doğru yol aldırıyor tebessümleri ama bu ifadeyi yüzünüzde uzun süre tutturmadan da tutkuyu vererek, yalnızlığı hissettirerek belki de çaresizliği vererek üzgünlüğe götürüyor. Bunları ise şarkı sözleri, türkü sözleri, film replikleri ile vermesi ise hem kitabın farklılığını hem de yazarın başarısını gösteren unsurlar. Aslında daha çok bir şeyler yazmak istiyorum, o aynayı filan konuşmak istiyorum ama bir şeyler “çıt” ediyor içimde, “hop sus bakalım sen” diyor, sanki bir şeyleri yanlış söyleyecekmişim gibi. Susayım o zaman, zaten yazsam ne olur, yazmasam ne ama güzeldi, sıcacık bir novella iyi geldi.




İnsan karşındakine bağlanmadan nasıl bir ilişki yaşar? Soru sormadan, merak etmeden ait olmadan… Filmi kitaptan daha iyi olsa da bence kitabın içeriğine göre tam uyumlu değildi. Yani genel olarak filmde adamın Müzeyyene karşı görünen hassaslığı da kesinlikle kitapta yoktu. O yüzden yalnızca kitap değerlendirmesini uygun görüyorum.

Yazarımız kitapta aslında bitmek üzere olan bir ilişkiyi konu almış. Başta birbirini olduğu gibi kabul eden iki insan var. Sonrasında tekdüze hale gelmiş bir ilişki ilerlemeyince yani iki taraf da değişim görmeyince birbirinden uzaklaşıp yabancılaşıyorlar. Bu durum da kaçınılmaz sona sebep oluyor. Müzeyyen kapalı kutu adam sormuyor, merak etmiyor. Aslında biten şeyin farkındalar ama sanırım birinin bu konuda adım atmasını bekliyorlar.

Her ne kadar havada kalmış gibi görünen bir kitap olsa da aslında günümüzde nedensizce biten ilişkilerin ortaya döküldüğü bir kitap olmuş. Bağlılık bittiğinde ilişki de biter. Benim genel olarak kitaptan almış olduğum görüntü buydu.
Ben okurken keyif aldım, farklı bir gözlem deneyimledim. Okunmasını da tavsiye ederim.

“Midemde bir soru işareti vardı. Yakıyordu. Sorunun ne olduğunu hissediyor, fakat parçaları bir araya getiremiyordum. Parçalar benden kaçıyor, ben kaçmalarına göz yumuyordum.”

“Belki de bu gözler, kendisi tarafından ve çocukluğa giden bir tarihte oluşmuş, artık “kendine rağmen”e dönüşmüş bir kabuklanmanın içine hapsolmuş, çıkış yollarını yitirmiş bir kimliğin yardım çağrısı gibi bakıyordu.”




Fakat Müzeyyen ben şimdi sizi nasıl anlatayım?

Bu kitabı da 1000K paylaşımlarından görüp okuyacaklarım arasından ön sıraya alarak okudum...
Kitabı okurken kendimi eski yeşilçam filmi izliyormuş gibi hissettim. Ki zaten yazarın işi kitapta filmlerle ilgili, film montajcısı. Kitapta bolca işinin gereğinden olacak olsun film senaryoları var, her olayı bir film :) Sadri Alışığı da eklemeden geçmemiş. Arada yazdığı türkü mısralarını ben kendimi kaptırıp makamıyla bitirmeden geçemedim :)

O Galata' ya gitti ben de gittim, Tophane' ye gitti ben de gittim. Hatta o masa da çay ve sigara içenlerden biri de bendim fosur fosur :) Kendi ile gerçekleştirdiği repliklerin bazılarında kendimi buldum. Yine iç sesleri ile onun gibi arada kendimi gaza getirip sonra yine kendimi sakinleştirdiğim de doğrudur. Eve gelip bazı eşyalara selam vermişliğim, halini hatrını sormuşluğum vardır :))) doktor bey acaba ben de paronayak mıyım :)) Aklıma da Elif Şafak - Siyah Süt geldi bunları okurken.

Kısacık, güzel bir hikaye. Bazen kendime acaba Müzeyyen gerçekten var mı, yoksa bu yazar (hani bi hikaye yazmaya çalıyor ya) iç içe geçmiş bir roman mı yazıyor diye sordum :)
Adam "-bitse ne olur
- bitmese ne" dedi.
Müzeyyen kim bilir kaç sigara içti fosur fosur kaç bardak çay...

Filmi de varmış. Beğendiğim iki oyuncu hem de... En kısa zamanda izlemek üzere bana iyi seyirler ve okumak isteyenlere de iyi okumalar :)

Okuyanlar ve okuyacaklar için lütfen çıt ::)))




İlhami Algör & Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
.
Herkese merhaba arkadaşlar Size kısacık bir kitap yorumuyla geldim . Kitabı sevdim mi sevmedim mi çok kararsızım bazı yerlerinde hoşuma gitti bazı yerleri boğdu arada bir kitap olarak kaldı .
.
İlhami Algör'den okuduğum ilk kitaptı. Filminin de olduğunu öğrenince kitap biter bitmez filmini de izledim.
Film mi yoksa kitap mı.? Sanırım bu sefer filmi tavsiye edeceğim.. Kitaptaki iç sesle, kahramanın karşılıklı konuşması kafanızı karıştırabilir.. Bu konuşan iç ses mi yoksa kahraman mı diye düşüneceğiniz çok satır var..
KONU
Önceden film montajcısı olan kahramanımız bir gün yazar olmaya karar verir. Ancak başladığı her şeyi yarım bırakan, bir boşluk duygusu içinde sıkışıp kalmış bir adamdır. Bu boşluğu da kendi iç sesiyle bazen de eşyalarla konuşarak doldurmaya çalışır. Sonrasında Müzeyyen ile karşılaşır ve ona aşık olur. Adamımız Müzeyyen’in aşık ama Müzeyyen yazdığı hikayeleri beğenmiyor, akıl veriyor, zaten kendide iç dünyasında şarkı sözlerinden, sanatçılara, yabancı film repliklerinden aktrislere, Sadri Alışık’a herkesi içine kattığı değişik bir ruh hali ile Müzeyyen’e diyemediği her şeyi içinden diyor. Birgün Müzeyyen gidiyor, çünkü kahramanımız kendini iç sesine, hikaye yazmaya çok kaptırmış ve Müzeyyen’in gitme sinyallerini görmemiş.. fakat sonra şöyle diyor bu gidiş için..
-bitse ne olur?
Bitmese ne?-
.
Kitabı tavsiye eder miyim pek emin değilim ama filmini izleyin derim . Kitapla kalın
.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: