Fahir Armaoğlu En Beğenilen Sözleri
1. "On İki Ada 400 yıl Türk hakimiyeti altında kalmıştır. Rodos, İstanköy ve Sömbeki'nin 1522'de alınması ile Türk hâkimiyetine giren Oniki Ada, 1923 Lozan Antlaşması ile İtalya'ya bırakılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
2. ""Osmanlı İmparatorluğu'nun, Balkanlarda olduğu gibi Orta Doğu'da da bıraktığı boşluk hâlâ istikrarlı şekilde doldurulamamıştır. Filistin meselesi, Türk'ün Orta Doğu'dan çekilmesinin bıraktığı boşluğun yarattığı ve günümüze kadar ulaşan sarsıntıların ancak bir parçasıdır.""
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
3. "Zaferin yüz tane babası vardır fakat hezimet yetimdir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
4. ""Savaş, Prusya'nın milli endüstrisidir.""
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
5. ""Bir Avusturya Devleti vardı; fakat bir Avusturya milleti yoktu..""
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
6. "İster ilan edilmiş olsun ister ilan edilmemiş olsun, savaş bulaşıcı bir hastalıktır. Çatışma noktasından çok uzak bölgelere de bulaşabilir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
7. "Nasıl bir insan, insan olması dolayısıyla birtakım temel hak ve hürriyetlere sahip bulunuyorsa, bir millet de, bir bütün olarak, hürriyetine, yani bağımsızlığına sahip olma hakkına sahiptir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
8. "İsmet Paşa, "Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin için ise bir petrol meselesidir.""
- Türk Siyasi Tarihi
9. "1930 yılında Atatürk şöyle diyordu: "Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır."
- Türk Siyasi Tarihi
10. "Filistin meselesi, Türk'ün Orta Doğu'dan çekilmesinin bıraktığı boşluğun yarattığı ve günümüze kadar ulaşan sarsıntıların ancak bir parçasıdır."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
11. "''Her zaman yeni bir 30 Ağustos yaratabilecek bir nesil çocukları olduğumuzu hatırlatmak isterim.''"
- Türk Siyasi Tarihi
12. "Fransa'da işçi hakları ve toplantı hürriyeti meselesinden doğan 1848 ayaklanması, Cumhuriyet rejiminin kurulması ile sonuçlanmış fakat bu cumhuriyet ancak dört yıl kadar sürerek 1852'de imparatorluğa dönüşmüştür. Fakat ne var ki, 1848'de cumhurbaşkanı seçilen Louis Napoleon, 1852'de imparatorluk rejimini ancak bir halk oylaması ve halkın tasvibi ile Kurabilmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
13. "''Her zaman yeni bir 30 Ağustos yaratabilecek bir nesil çocukları olduğumuzu hatırlatmak isterim.''"
- Türk Siyasi Tarihi
14. "Fransa'da işçi hakları ve toplantı hürriyeti meselesinden doğan 1848 ayaklanması, Cumhuriyet rejiminin kurulması ile sonuçlanmış fakat bu cumhuriyet ancak dört yıl kadar sürerek 1852'de imparatorluğa dönüşmüştür. Fakat ne var ki, 1848'de cumhurbaşkanı seçilen Louis Napoleon, 1852'de imparatorluk rejimini ancak bir halk oylaması ve halkın tasvibi ile Kurabilmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
15. "İngiltere yalnız kalınca, Fransa ile barış yapmak istedi."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
16. ""...Fransız İhtilali, ne Rönesans'ın ne de Reformasyon'un hedef almadığı bir alanda patlak vermiş ve doğrudan doğruya siyasal düzene hücum ederek, onu yıkarak, siyasal düzenin ve siyasal müesseselerin yepyeni bir anlayışını ortaya koymuştur.""
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
17. "Büyük Atatürk'ün dediği gibi;" Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. ""
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
18. "Siyonizm,Avrupa milliyetçiliğinin bir eseri halinde doğmaya başladı."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
19. "İngiltere yalnız kalınca, Fransa ile barış yapmak istedi."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
20. ""...Fransız İhtilali, ne Rönesans'ın ne de Reformasyon'un hedef almadığı bir alanda patlak vermiş ve doğrudan doğruya siyasal düzene hücum ederek, onu yıkarak, siyasal düzenin ve siyasal müesseselerin yepyeni bir anlayışını ortaya koymuştur.""
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
21. "Büyük Atatürk'ün dediği gibi;" Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. ""
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
22. "Siyonizm,Avrupa milliyetçiliğinin bir eseri halinde doğmaya başladı."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
23. ""1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üzerine üşüşmüşler. Her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük bir parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır.""
- Türk Siyasi Tarihi
24. "Osmanlı İmparatorluğu'nun, bütün tarihi boyunca, çeşitli sebeplerle, Balkan Hıristiyanlarına yapmadığını, yapmaktan kaçındığı şeyi, Balkan devletleri Müslüman-Türk kitlelerine fütursuzca yapmaktan kaçınmamışlardır."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
25. "1797 Temmuz ayı başlarında Fransa'nın Lille şehrinde, Fransa ile İngiltere arasında bir uzlaşma görüşmeleri yapıldı. Fakat bir sonuç çıkmadı.
Çünkü, esas itibariyle sömürgeler üzerinde yapılan pazarlıklarda bir uzlaşma sağlanamadı."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
26. "Kuzey Amerika kıtasının Atlantik kıyılarına ise İngilizler yerleşmiş ve bu bölgede 13 parça halinde sömürgeler(koloni) kurmuşlardır. Koloni denilen bu toprak parçaları, sömürgenin idaresi bakımından kurulmuş bir çeşit idari ünitelerdi. İşte Amerika Birleşik Devletleri dediğimiz yeni devlet, bu 12 koloninin İngiltere'ye karşı ayaklanmasından doğacaktır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
27. "''...Bilelim ki, millî benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin şikârıdır.''"
- Türk Siyasi Tarihi
28. "'İster ilan edilmiş olsun, ister ilan edilmemiş olsun, savaş bulaşıcı bir hastalıktır.'
"Franklin Roosevelt""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
29. "Türkiye Büyük Millet Meclisi halifenin değildir ve olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi yalnız ve yalnız milletindir… Bu meclis, yalnız ve yalnız, milletin emrine mutavaat etmek mecburiyetindedir. İsmi ve makamı ne olursa olsun, millet bu hakkını bir şahsa tevdi ve teslim edemez."
- Türk Siyasi Tarihi
30. "Çin'de Komünizme geçiş politikasında yaşanan başarısızlık sonucu; "menfaatçilik, menfaat düşkünlüğü, ve menfaat grupları ortaya çıkmıştı.""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
31. "İşte Türkiye ile Yunanistan'ın Kıbrıs üzerindeki amaçları arasındaki temel farklılık buradadır. Biri için yayılmacılık ve emperyalizm, diğeri için güvenliğini koruma ve savunma."
- Türk Siyasi Tarihi
32. "''...Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelâ bizim, kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti, hissen, fikren, fiilen, bütün ef'al ve harekâtımızla gösterelim...''"
- Türk Siyasi Tarihi
33. "'Unutmayınız ki yoldaşlar, hapishane hücrelerinin hüznü, ihtilalin güneşini karartmaz.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
34. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üstüne üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
35. "Oniki ada, 1923 Lozan Antlaşması ile Italya’ya bırakılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
36. "İşte Türkiye ile Yunanistan'ın Kıbrıs üzerindeki amaçları arasındaki temel farklılık buradadır. Biri için yayılmacılık ve emperyalizm, diğeri için güvenliğini koruma ve savunma."
- Türk Siyasi Tarihi
37. "''...Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, evvelâ bizim, kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti, hissen, fikren, fiilen, bütün ef'al ve harekâtımızla gösterelim...''"
- Türk Siyasi Tarihi
38. "'Unutmayınız ki yoldaşlar, hapishane hücrelerinin hüznü, ihtilalin güneşini karartmaz.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
39. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üstüne üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
40. "Oniki ada, 1923 Lozan Antlaşması ile Italya’ya bırakılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
41. "İşte bu durum içindedir ki, 1783 Aralık ayında, İngiltere tarihinin en parlak başbakanlarından William Pitt başbakan oldu William Pitt başbakan olduğu zaman henüz 24 yaşında bulunuyordu. Bu harika çocuk'un başbakanlığı Türk tarihi bakımından da önemlidir Zira İngiltere'nin 1791 den 1878e kadar devam eden Osmanlı Imparatorluğunun toprak bütünlüğünü koruma politikası Başbakan William Pitt tarafından başlatılmıştır Katerinanin Avusturya ile birlikte Osmanlı İmparatorluğunu parçalama amacı ile açtıkları 1787 1792 savaşında, Pitt, Rusya'nın Akdeniz'e inmesinin yaratacağı tehlikeyi görmüş ve savaşı durdurması için 27 Mart 1791 de Rusya'ya bir ultimatom göndermiştir Fakat Pitt in bu teşebbüsü sert eleştirilerle karşılaşınca, ültimatom yerine ulaşmadan geri çekilmiştir. Lakin İngiltere bu tarihten sonra Rusya'ya karşı Osmanlı İmparatorluğunun toprak bütünlüğünü ve varlığını korumayı 1878e kadar bir politika ilkesi olarak muhafaza edecektir"
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
42. "Büyük devletlerle yapılacak silahlı mücadelede dışarıdan yardım alınması zorunlu idi. Atatürk bu durumda dayanabileceği yeni kuvvet olarak Sovyet rejimini gördü."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
43. "Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin için ise bir petrol meselesidir."
- Türk Siyasi Tarihi
44. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üzerine üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük bir parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
45. "Sonuç şu oluyor ki, Atatürk, Türk milliyetçiliğini, devletin ve milletin ana niteliği haline getirirken, bu milliyetçiliği dinden tamamen ayırarak, laik bir milliyetçilik haline getirmiştir."
- Türk Siyasi Tarihi
46. "15. yüzyıldan beri Roma-Germen Imparatorları, hemen daima Avusturya hükümdar ailesi olan Habsburglardan seçiliyordu. Bu ise Avusturyaya, Almanya üzerinde bir kontrol ve etkinlik sağlamaktaydı."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
47. "Bati kaynaklarında Kutsal Roma Imparatorluğu (Holy Roman Empire) adi verilen bu Alman devleti, 962 yılında 1. Ottonun Romada taç giymesiyle başlamış ve 1806'da Napolyon'un Ren Konfederasyonu'nu kurmasına kadar devam etmiştir. Tarihi gelişim içinde ve özellikle 1648 Vestafalya Antlaşmasından sonra bu imparatorluk 360 kadar küçük devlete bölünmüş bulunuyordu. Imparatorluğun yüzölçümü 660.000 km² olup, bu alan üzerinde yaşayan nufusun miktarı da 30 milyon kadar tahmin edilmekteydi."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
48. "Her şey birkaç elde toplanmıştı. Her yerde soylular, her haktan yoksun olan çoğunluğa direniyordu. Vergiler bir tek sınıfın sırtına binmişti. Asiller ve ruhban, toprakların yaklaşık üçte ikisine sahipti. Gerisi de halka aitti. Ama vergiyi ödeyen halktı. Feodal asillerin bir sürü hakları varken, vergiler halkın sırtındaydı... Tüketim maddelerinden alınan vergiler, büyük kısım üzerine, yani halkın sırtına biniyordu. Halk, kendi varlığı pahasına, toplumun yüksek sınıflarını âdeta kanı ile savunuyordu. Çalışkan ve aydın burjuvazi, sanayii ile krallığı zengin ederken, hakkı olan hiçbir avantaja sahip değildi. Senyörler tarafından dağıtılan adalet, ağır, ekseriya taraflıydı ve suçlara karşı acımasız davranılıyordu. Basın kralın sansürü altındaydı. Nihayet, XV. Louis'nin metreslerinin ihanetine uğrayan ve XVI. Louis'nin bakanlarının zayıflığı dolayısıyla güçsüzleşen devlet, en son Hollanda ve Polonya'nın haysiyet kırıcı bir şekilde kaybı ile Avrupa'da itibarını kaybetmişti.
Tabiatıyla, eşitsizliğe ve ayrıcalıklara dayanan Fransa'nın bu toplumsal yapısı, ihtilali kolaylaştıran bir faktör olacaktır. Özellikle halk, mutlak hükümdarın otoritesinin zayıfladığı anda, infial ve tepkisini derhal ortaya koyacaktır."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
49. "'Ne hürriyetsiz ekmek ve ne de ekmeksiz hürriyet! Ne kişi diktatörlüğü, ne de sınıf diktatörlüğü! Terörsüz ve ekmekli hürriyet: işte bu hümanizmdir.'
"Fidel CASTRO""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
50. "Filipinler adı, o sırada çocuk yaşta bulunan (İspanya Kralı) II. Filip'in adına ithafen konmuştur."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
51. "1930 yılında Atatürk şöyle diyordu: "Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır."
- Türk Siyasi Tarihi
52. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üzerine üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük bir parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
53. "Sonuç şu oluyor ki, Atatürk, Türk milliyetçiliğini, devletin ve milletin ana niteliği haline getirirken, bu milliyetçiliği dinden tamamen ayırarak, laik bir milliyetçilik haline getirmiştir."
- Türk Siyasi Tarihi
54. "15. yüzyıldan beri Roma-Germen Imparatorları, hemen daima Avusturya hükümdar ailesi olan Habsburglardan seçiliyordu. Bu ise Avusturyaya, Almanya üzerinde bir kontrol ve etkinlik sağlamaktaydı."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
55. "Bati kaynaklarında Kutsal Roma Imparatorluğu (Holy Roman Empire) adi verilen bu Alman devleti, 962 yılında 1. Ottonun Romada taç giymesiyle başlamış ve 1806'da Napolyon'un Ren Konfederasyonu'nu kurmasına kadar devam etmiştir. Tarihi gelişim içinde ve özellikle 1648 Vestafalya Antlaşmasından sonra bu imparatorluk 360 kadar küçük devlete bölünmüş bulunuyordu. Imparatorluğun yüzölçümü 660.000 km² olup, bu alan üzerinde yaşayan nufusun miktarı da 30 milyon kadar tahmin edilmekteydi."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
56. "Her şey birkaç elde toplanmıştı. Her yerde soylular, her haktan yoksun olan çoğunluğa direniyordu. Vergiler bir tek sınıfın sırtına binmişti. Asiller ve ruhban, toprakların yaklaşık üçte ikisine sahipti. Gerisi de halka aitti. Ama vergiyi ödeyen halktı. Feodal asillerin bir sürü hakları varken, vergiler halkın sırtındaydı... Tüketim maddelerinden alınan vergiler, büyük kısım üzerine, yani halkın sırtına biniyordu. Halk, kendi varlığı pahasına, toplumun yüksek sınıflarını âdeta kanı ile savunuyordu. Çalışkan ve aydın burjuvazi, sanayii ile krallığı zengin ederken, hakkı olan hiçbir avantaja sahip değildi. Senyörler tarafından dağıtılan adalet, ağır, ekseriya taraflıydı ve suçlara karşı acımasız davranılıyordu. Basın kralın sansürü altındaydı. Nihayet, XV. Louis'nin metreslerinin ihanetine uğrayan ve XVI. Louis'nin bakanlarının zayıflığı dolayısıyla güçsüzleşen devlet, en son Hollanda ve Polonya'nın haysiyet kırıcı bir şekilde kaybı ile Avrupa'da itibarını kaybetmişti.
Tabiatıyla, eşitsizliğe ve ayrıcalıklara dayanan Fransa'nın bu toplumsal yapısı, ihtilali kolaylaştıran bir faktör olacaktır. Özellikle halk, mutlak hükümdarın otoritesinin zayıfladığı anda, infial ve tepkisini derhal ortaya koyacaktır."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
57. "'Ne hürriyetsiz ekmek ve ne de ekmeksiz hürriyet! Ne kişi diktatörlüğü, ne de sınıf diktatörlüğü! Terörsüz ve ekmekli hürriyet: işte bu hümanizmdir.'
"Fidel CASTRO""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
58. "Filipinler adı, o sırada çocuk yaşta bulunan (İspanya Kralı) II. Filip'in adına ithafen konmuştur."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
59. "1930 yılında Atatürk şöyle diyordu: "Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır."
- Türk Siyasi Tarihi
60. "1930 yılında Atatürk şöyle diyordu: "Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır."
- Türk Siyasi Tarihi
61. "Türkiye Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, 27 Ağustos 1942 günü Alman Büyükelçisi Von Papen ile yaptığı bir görüşmede, bir Türk olarak Rusya'nın yıkılmasını hararetle arzu ettiğini ve böyle bir fırsatın bin yılda bir defa ortaya çıkabileceğini fakat bir başbakan olarak ve Türkiye'nin menfaatleri bakımından, Türkiye'nin kesin tarafsızlık izlemesinin zorunlu olduğuna inandığını belirtmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
62. "Kısacası, laiklik, insan aklının hür çalışmasını sınırlayan dinsel bağnazlığa karşı, akılcılığın hürriyetini savunmaktadır."
- Türk Siyasi Tarihi
63. "" İnsanlığın fikir akışından Rönesans ve Reformasyon özel ve önemli bir yer işgal eder. Çünkü bu iki fikir devrimi, Ortaçağ'ın skolastik ve disipliner anlayışına birer darbe vurmuşlardır. Bu iki büyük gelişmeden sonra, insanların fikir yapısı hür düşünce yolunda önemli bir adım atmış, önemli bir transformasyon geçirmiştir.""
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
64. "'1965 li yıllarda Moskova- Pekin çatışması, Moskova nin dünya komünist partilerinde ki kontrolünü ve nüfuzunun zayıflaması ve dolayısıyla sosyalist kampın bütünlüğünün de ciddi bir darbe yemiş olması ile neticelenmistir.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
65. "Osmanlı'nın balkanlara hakim olması askerle değil, adaletle olmuştur."
- Türk Siyasi Tarihi
66. "Atatürk büyük bir Türk milliyetçisidir. Atatürk’ün milliyetçiliğini inkar etmek, Atatürk’ü inkar etmektir."
- Türk Dış Politikası Tarihi
67. ""Osmanlı'nın ister gelenek gereği, ister insancıllık gereği, isterse politika gereği dinsel hoşgörüye geniş bir uygulama getirmesi; şuurlu, bilinçli bir mantığa dayanan bir harekettir. Bu arada şunu da belirtelim ki Katolikliğin sert ve dar kalıplığına ve dolayısıyla dinsel bağnazlığına karşı mücadele açan Martin Luther'den en az yüzyıl önce Müslüman Osmanlı Türkleri, Avrupa kıtasında Katolikliğin hoşgörüsüzlüğüne karşı çıkmışlar ve bir bakıma Ortodoks halkların koruyucusu olmuşlardır. Osmanlı altı yüz yıllık ömrü boyunca İslam'ın halifesi yani Müslümanların dünyevi lideri olmasına rağmen, bu dinsel hoşgörüsünden vazgeçmemiştir. Böyle bir durumun örneğini tarih boyunca başka bir yerde görmek herhalde mümkün olmamıştır.""
- Türk Siyasi Tarihi
68. "Fransız ihtilalinde söz konusu olan,krallığın yıkılması değil,kralın yetkilerinin sınırlanması ve milletin ve milleti teşkil eden fertlerin hak ve hürriyetlerinin belgeye geçirilmesi idi."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
69. "Rıza Pehlevî'nin bu hükümet ve monarşi darbeleri ile amacı, kendisine örnek aldığı Atatürk gibi, İran'da geniş ve köklü reformlar yaparak memleketi Batılılaştırmaktı. Gerçekten, İran'da pek çok reformları ve Batılılaşma hareketlerini gerçekleştirdi. Din adamlarının nüfuzunu kıramamakla beraber, özellikle eğitim alanında birçok yenilik yaptı. Eğitim sisteminde vatanseverlik, milliyetçilik ve Batılı düşüncenin yerleşmesine önem verdi. Orduyu düzenledi ve iyi bir disipline soktu. Kapitülasyonları kaldırdı. Ekonomik alanda, devletin müdahalesi ile birçok işler yaptı. Atatürk ve Türkiye ile yakın ve samimi münasebetler kurdu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
70. "Osmanlı İmparatorluğu'nun denge politikası Cumhuriyet devrinde Atatürk tarafından da sürdürülmüştür."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
71. "Kısacası, laiklik, insan aklının hür çalışmasını sınırlayan dinsel bağnazlığa karşı, akılcılığın hürriyetini savunmaktadır."
- Türk Siyasi Tarihi
72. "" İnsanlığın fikir akışından Rönesans ve Reformasyon özel ve önemli bir yer işgal eder. Çünkü bu iki fikir devrimi, Ortaçağ'ın skolastik ve disipliner anlayışına birer darbe vurmuşlardır. Bu iki büyük gelişmeden sonra, insanların fikir yapısı hür düşünce yolunda önemli bir adım atmış, önemli bir transformasyon geçirmiştir.""
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
73. "'1965 li yıllarda Moskova- Pekin çatışması, Moskova nin dünya komünist partilerinde ki kontrolünü ve nüfuzunun zayıflaması ve dolayısıyla sosyalist kampın bütünlüğünün de ciddi bir darbe yemiş olması ile neticelenmistir.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
74. "Osmanlı'nın balkanlara hakim olması askerle değil, adaletle olmuştur."
- Türk Siyasi Tarihi
75. "Atatürk büyük bir Türk milliyetçisidir. Atatürk’ün milliyetçiliğini inkar etmek, Atatürk’ü inkar etmektir."
- Türk Dış Politikası Tarihi
76. "Fransız ihtilalinde söz konusu olan,krallığın yıkılması değil,kralın yetkilerinin sınırlanması ve milletin ve milleti teşkil eden fertlerin hak ve hürriyetlerinin belgeye geçirilmesi idi."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
77. ""Osmanlı'nın ister gelenek gereği, ister insancıllık gereği, isterse politika gereği dinsel hoşgörüye geniş bir uygulama getirmesi; şuurlu, bilinçli bir mantığa dayanan bir harekettir. Bu arada şunu da belirtelim ki Katolikliğin sert ve dar kalıplığına ve dolayısıyla dinsel bağnazlığına karşı mücadele açan Martin Luther'den en az yüzyıl önce Müslüman Osmanlı Türkleri, Avrupa kıtasında Katolikliğin hoşgörüsüzlüğüne karşı çıkmışlar ve bir bakıma Ortodoks halkların koruyucusu olmuşlardır. Osmanlı altı yüz yıllık ömrü boyunca İslam'ın halifesi yani Müslümanların dünyevi lideri olmasına rağmen, bu dinsel hoşgörüsünden vazgeçmemiştir. Böyle bir durumun örneğini tarih boyunca başka bir yerde görmek herhalde mümkün olmamıştır.""
- Türk Siyasi Tarihi
78. "Rıza Pehlevî'nin bu hükümet ve monarşi darbeleri ile amacı, kendisine örnek aldığı Atatürk gibi, İran'da geniş ve köklü reformlar yaparak memleketi Batılılaştırmaktı. Gerçekten, İran'da pek çok reformları ve Batılılaşma hareketlerini gerçekleştirdi. Din adamlarının nüfuzunu kıramamakla beraber, özellikle eğitim alanında birçok yenilik yaptı. Eğitim sisteminde vatanseverlik, milliyetçilik ve Batılı düşüncenin yerleşmesine önem verdi. Orduyu düzenledi ve iyi bir disipline soktu. Kapitülasyonları kaldırdı. Ekonomik alanda, devletin müdahalesi ile birçok işler yaptı. Atatürk ve Türkiye ile yakın ve samimi münasebetler kurdu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
79. "Osmanlı İmparatorluğu'nun denge politikası Cumhuriyet devrinde Atatürk tarafından da sürdürülmüştür."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
80. "Siz güçlü bir devlet değilseniz, sizin hilafetinizi de kimse tanımaz. Bu sebeple, hilafet vasıtasıyla güçlü olmayı düşünmek, sadece bir hayaldir."
- Türk Siyasi Tarihi
81. "1- Başkan Monroe'ye göre Birleşik Amerika, Avrupa'nın işlerine karışmamaktadır. Amerika'nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık; Avrupa devletleri de Amerika kıtalarının içişlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar.
2- Amerika'nın bu isteğine rağmen, eğer herhangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa, Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca bir hareket sayacak ve Avrupa devletleri Birleşik Amerika'yı karşısında bulacaktır.
Amerikan Kongresi, Başkan Monroe'nin teklif ettiği bu iki dış politika ilkesini onayladığı ve Amerikan dış politikasının esasları olarak kabul ettiği gibi Avrupa devletleri ve özellikle Rusya, Fransa ve İngiltere de Amerika'nın bu sert tutumu karşısında İspanyol sömürgelerindeki bağımsızlık ayaklanmalarını bastırmak için herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edemediler.
Amerikan dış politikasında Monroe Doktrini adını alan bu dış politikanın ilk sonucu şu oldu ki; Avrupa devletlerinin İspanya'ya yardım edememesi dolayısıyla, 1820-1830 arasında, bütün İspanyol sömürgeleri bağımsızlıklarını kazandılar. Kısacası Latin Amerika ülkelerinin bağımsızlığı Birleşik Amerika'nın Avrupa karşısındaki sert tutumu ve Monroe Doktrini sayesinde gerçekleşmiş olmaktaydı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
82. "'Çin Proleter Kültür İhtilalinin amacı; bilhassa yüksek öğrenimde burjuva kültürünün bütün kalıntı ve tesirlerinin yok edilmesi ve gerçek anlamda "ihtilalci-proleter" bir gençlik yetiştirilmesiydi.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
83. "'1948-1949 Arap İsrail savaşı sonrası bir milyona yakın Arap yerinden yurdun olmuş ve mülteciler sorunu ortaya çıkmıştır. Yahudilerden korkan birçok Arap yurtlarını terk ederek komşu Arap ülkelerine sığındıklari gibi, bazı Arap komutanlari da muharebe sahası olabilecek yerlerdeki Araplari göçe teşvik etmiştir.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
84. "Marx genel bir savaşın çıkacağını ve bu savaşın kapitalistlerin savaşı olduğunu, bu sebeple de işçilerin ve proletaryanın bu kapitalist savaşta hiçbir çıkarı bulunmadığını, bundan dolayı savaş çıktığı zaman işçilerin askere gitmemelerini söyledi. Birinci Dünya Savaşı patlak verince bütün memleketlerdeki işçiler askere alındıklarında tereddütsüz düşmanla savaşmak için cepheye koştular. Bernstein'in işaret ettiği gibi, işçiler enternasyonalizmi bir tarafa bırakıp her şeyden önce düşmana karşı vatanlarını savunmaya koştular. İşte bu durum II. Enternasyonal'in sonunu getirdi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
85. "Bağımsızlık Beyannamesi, demokrasi tarihi ve siyaset bilimi açısından çok önemli bir belgedir.Çünkü ilk defa olarak, insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetler ile demokrasinin temel ilkeleri bu belgede belirtilmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
86. ""Arapları bölen şey, Arap Birliği çabalarıdır.""
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
87. ""Nasıl Amerika'nın Keşmir politikasi Pakistan'ı Kamünist Çin'e yakınlaştırdıysa, Amerika'nın Kıbrıs'ta yaptığı hatalar da Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile ilişkilerini yeniden gözden geçirme konusunda cesaretlendirmiştir.""
- Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
88. "Fakat Bolşeviklerin çarlığın gizli anlaşmalarını açıklaması, Ortadoğu'daki İngiliz-Fransız tasarıları bakımından soğuk bir duş oldu. Bunun arkasından 14 Nokta'yı Müttefikler'in de kabul etmeleri dolayısıyla Başkan Wilson da bu gizli anlaşmaları tanımayacağını belirtince, olayların bu baskısı karşısında, İngiltere ile Fransa 7 Kasım 1918'de Ortadoğu hakkında bir ortak deklarasyon yayınladılar. "Uzun zamandan beri Türklerin zulmü altında yaşayan halkların kurtuluşu için" savaştıklarını belirten iki devlet, Ortadoğu memleketlerinde, halkların kendi serbest seçimlerine dayanan millî hükümet ve idareler kuracaklarını bildirdiler. Oldukça müphem (belirsiz) ifadelerin yer aldığı bu deklarasyonun Arap halkları üzerinde uyandırdığı izlenim şuydu ki, İngiltere ve Fransa Arap memleketlerinin bağımsızlıklarını kabul etmektedirler. Hâlbuki bu iki sömürgeci devlet Arap halklarını ikinci defa aldatmışlardı. Hicaz kralı Hüseyin, oğlu Faysal'ı büyük ümitlerle Paris Barış Konferansı'na göndermiş ve Faysal'ın da konferansta Arap bağımsızlığını hararetle savunmuş olmasına rağmen, İngiltere ve Fransa, Hüseyin'in Suriye üzerindeki monarşisini tanımakla beraber, Arap memleketlerinde manda rejiminin kurulmasına karar verdiler."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
89. "1949-1953 yılları arasında Suriye'de üç hükümet darbesi, 21 kabine değişikliği olmuş ve bu arada iki defa askeri diktatörlük kurulmuştur."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
90. "'Çin Proleter Kültür İhtilalinin amacı; bilhassa yüksek öğrenimde burjuva kültürünün bütün kalıntı ve tesirlerinin yok edilmesi ve gerçek anlamda "ihtilalci-proleter" bir gençlik yetiştirilmesiydi.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
91. "'1948-1949 Arap İsrail savaşı sonrası bir milyona yakın Arap yerinden yurdun olmuş ve mülteciler sorunu ortaya çıkmıştır. Yahudilerden korkan birçok Arap yurtlarını terk ederek komşu Arap ülkelerine sığındıklari gibi, bazı Arap komutanlari da muharebe sahası olabilecek yerlerdeki Araplari göçe teşvik etmiştir.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
92. "Marx genel bir savaşın çıkacağını ve bu savaşın kapitalistlerin savaşı olduğunu, bu sebeple de işçilerin ve proletaryanın bu kapitalist savaşta hiçbir çıkarı bulunmadığını, bundan dolayı savaş çıktığı zaman işçilerin askere gitmemelerini söyledi. Birinci Dünya Savaşı patlak verince bütün memleketlerdeki işçiler askere alındıklarında tereddütsüz düşmanla savaşmak için cepheye koştular. Bernstein'in işaret ettiği gibi, işçiler enternasyonalizmi bir tarafa bırakıp her şeyden önce düşmana karşı vatanlarını savunmaya koştular. İşte bu durum II. Enternasyonal'in sonunu getirdi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
93. "Bağımsızlık Beyannamesi, demokrasi tarihi ve siyaset bilimi açısından çok önemli bir belgedir.Çünkü ilk defa olarak, insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetler ile demokrasinin temel ilkeleri bu belgede belirtilmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
94. ""Arapları bölen şey, Arap Birliği çabalarıdır.""
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
95. ""Nasıl Amerika'nın Keşmir politikasi Pakistan'ı Kamünist Çin'e yakınlaştırdıysa, Amerika'nın Kıbrıs'ta yaptığı hatalar da Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile ilişkilerini yeniden gözden geçirme konusunda cesaretlendirmiştir.""
- Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
96. "Fakat Bolşeviklerin çarlığın gizli anlaşmalarını açıklaması, Ortadoğu'daki İngiliz-Fransız tasarıları bakımından soğuk bir duş oldu. Bunun arkasından 14 Nokta'yı Müttefikler'in de kabul etmeleri dolayısıyla Başkan Wilson da bu gizli anlaşmaları tanımayacağını belirtince, olayların bu baskısı karşısında, İngiltere ile Fransa 7 Kasım 1918'de Ortadoğu hakkında bir ortak deklarasyon yayınladılar. "Uzun zamandan beri Türklerin zulmü altında yaşayan halkların kurtuluşu için" savaştıklarını belirten iki devlet, Ortadoğu memleketlerinde, halkların kendi serbest seçimlerine dayanan millî hükümet ve idareler kuracaklarını bildirdiler. Oldukça müphem (belirsiz) ifadelerin yer aldığı bu deklarasyonun Arap halkları üzerinde uyandırdığı izlenim şuydu ki, İngiltere ve Fransa Arap memleketlerinin bağımsızlıklarını kabul etmektedirler. Hâlbuki bu iki sömürgeci devlet Arap halklarını ikinci defa aldatmışlardı. Hicaz kralı Hüseyin, oğlu Faysal'ı büyük ümitlerle Paris Barış Konferansı'na göndermiş ve Faysal'ın da konferansta Arap bağımsızlığını hararetle savunmuş olmasına rağmen, İngiltere ve Fransa, Hüseyin'in Suriye üzerindeki monarşisini tanımakla beraber, Arap memleketlerinde manda rejiminin kurulmasına karar verdiler."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
97. "1949-1953 yılları arasında Suriye'de üç hükümet darbesi, 21 kabine değişikliği olmuş ve bu arada iki defa askeri diktatörlük kurulmuştur."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
98. "Bundan dolayıdır ki, daha sonra Napolyon,
"Denizlere håkim olabilseydim, bütün Doğu'nun da hâkimi olabilirdim"
diyecektir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
99. "Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız."
- Türk Dış Politikası Tarihi
100. "İki savaş arası devresinde Birleşik Amerika ile Avrupa arasındaki münasebetleri zehirleyen ve Amerika'nın Avrupa'ya karşı kızgınlığını ve güvensizliğini arttıran bir mesele de, milletlerarası borçlar olmuştur. Amerika savaş sırasında yirmi kadar devlete borç para vermişti. Borçlular içinde 4.2 milyar dolarla İngiltere, 3.4 milyar dolarla Fransa, 1.6 milyar dolarla İtalya birinci planı işgal ediyordu ve bu borçların toplamı 10.3 milyar kadardı. Almanya'nın tamirat borçlarından ayırt etmek için, devletlerin Amerika'ya olan bu borçlarına milletlerarası borçlar denilmekteydi. Fakat devletler bu borçları ödemeye bir türlü yanaşmadılar. Daha doğrusu, bu borçları ödemeyi, Almanya'dan alacakları tamirat borçlarına bağlamışlardı. Almanya'dan tamirat borcu alamayınca, Amerika'ya olan borçlarına da yan çizmeye başladılar. Kendilerinin, savaşın en ağır yükünü çektiklerini, Amerika'nın para kaybetmesine karşılık, kendilerinin kan ve insan kaybettiklerini ileri sürdüler. Tabii bu, Amerika'da kötü bir etki yaptı. Amerika bu devletlere borçlarını ödetmek için uzun yıllar uğraştı. Sadece Finlandiya borçlarını tam olarak ödedi. İngiltere, İtalya, Çekoslovakya, Romanya ve Letonya ise ancak "sembolik" ödemelerle yetindiler. Fransa, Belçika, Polonya, Estonya ve Litvanya ise hiç ödemedi. Nihayet Amerika 1934 yılında bu borçlar hikâyesinin üzerine sünger çekmek zorunda kaldı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
101. "'Marksizm-Leninizm'e göre; kapitalizm var olduğu sürece savaşlar kaçınılmazdır. Barış, ancak kapitalizm ortadan kalktığı zaman mümkün olabilirdi.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
102. "Slovaklarla Çekler arasında da tarihî geleneklere dayanan bir çatışma vardı. Çekler Avusturya idaresinde yaşamış, aydın, kültürlü insanlardı. Slovaklar ise Macaristan idaresinde yaşamışlar ve köylü kitleye sahiptiler. Her ikisi de Katolik olmakla beraber, Çekler antiklerikal (papaz karşıtı sınıf), Slovaklar ise inançlı Katolik'ti. Bu sebepten, Çekoslovakya içindeki Slovaklar daima Macaristan'a katılmak için çaba harcamışlardır. Hâlbuki eskiden Macarları hiç sevmezlerdi. Fakat Çeklerin içinde erime ihtimalini hiç hazmedememişlerdir. Slovakların bu ayrılma istek ve çabaları karşısında merkezî hükümet, özellikle Slovakya'da sıkı tedbirler almak zorunda kalmış ve bu da Slovakları daha çok kızdırmıştır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
103. "Almanya Türkiye'ye karşı gerçekleştirmek istediği politikada başarı kazanamamıştır. Çünkü İtalyan tehlikesi Türkiye için başlıca endişe kaynağı idi ve Almanya bunu göremedi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
104. "Devletimizin laiklik niteliği ve ilkesi, bugün birçoklarının saptırmaya çalıştığı gibi, sadece İslam'a tepki değildir. Evet bir tepki söz konusudur; fakat bu tepki, hangi din olursa olsun, hangi mezhep olursa olsun ister İslam ister Hristiyanlık olsun, Devlet'in siyasal ve eğitim yapısına ''din faktörü''nün egemen olmasını önleme amacı gütmektedir."
- Türk Siyasi Tarihi
105. "Atatürk, İslam'ın akıl-dışı uygulamalarına, efsane tarafına karşı idi. Onun içindir ki, İslam'da değil, fakat din adamlarının yetiştirilmesinde de ''inkılâp'' yapmak istiyordu. Ona göre, İslam'ı toplumun gelişmesini engelleyici hale getiren, İslam'ın kendisi değil, uygulayıcıları, yani birtakım din adamlarıydı."
- Türk Siyasi Tarihi
106. "Bazı milli meselelerin çözümü, bu meselelerin millete mal olması, bu meselelere milletin sahip çıkması ile daha kolaylaşır."
- Türk Siyasi Tarihi
107. "1917 yılında Bolşevik İhtilâli ile Çarlığın yıkılması ve Bolşeviklerin, Çarlık diplomasisinin bütün gizli vesikalarını açığa vurması Araplar için soğuk bir duş oldu ve İngiltere'nin oyunlarını bütün çıplaklığı ile gördüler."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
108. "Makedonya sorunu, 1912-1913 Balkan savaşlarında Makedonya'nın paylaşılmasına kadar devam etti. Yani Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardan çekildi. Fakat Makedonya yine huzura kavuşamadı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında "Makedonya kavgası" bu satırların yazıldığı tarihte hâlâ devam etmekteydi. Çünkü beş yüz yıldan fazla süren Türk egemenliğinin bıraktığı boşluğu, Balkan devletlerinden hiçbiri doldurma yeteneğini gösterememiştir. Bu, Türkün Balkanlarda sağladığı yönetim ve istikrarın faziletini gösterdiği kadar, bu yönetim ve istikrarın yıkılmasının hazin sonucudur."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
109. "Dolayısıyla Lozan, Misakı milli açısından eksik olmakla beraber, o günün ağır şartları içinde, mümkün olanın en iyisi olarak gerçekleştirilmiştir."
- Türk Siyasi Tarihi
110. "Günümüzde bazı laiklik taraftarları esasında dinden ve İslam'dan haberi olmayan insanlardır."
- Türk Siyasi Tarihi
111. "Ankara Üniversitesi Talebe Birliği, 17 Ağustos'ta yayınladığı bir beyannamede Yunanlılara hitaben, "Türkler yeni bir 30 Ağustos yaratmaya her zaman hazırdır... Bir gün Akropolde Türk bayrağı görmeyi arzu etmiyorsanız, sesinizi kesiniz" diyordu."
- Türk Siyasi Tarihi
112. "Biz sulh için sulha doğru hareket yapmaya mecburuz."
- Türk Siyasi Tarihi
113. "Bundan dolayı İngiltere 1947 Şubat ayında Amerikan hükümetine, biri Türkiye ve diğeri de Yunanistan hakkında olmak üzere iki memorandum (muhtıra) verdi. Bu memorandumlarda, Türkiye'nin Batı savunması için ehemmiyeti belirtilerek Türkiye'ye hem ekonomik hem de askerî yardım yapılması gerektiği, İngiltere'nin bu yardımları yapamayacağı ve hatta Yunanistan'daki askerlerini dahi geri çekmek zorunda bulunduğu ve dolayısıyla sorumluluğun Amerika'ya düştüğü belirtildi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
114. "Osmanlı Devletinin Birinci Dünya Savaşında yenilmesi ve Anadolu'nun galip devletler tarafından işgali,Yunan emperyalizmine yeni ufuklar açtı.Anadolu'yu ele geçirip Bizans İmpratorluğunu yeniden sahneye koymak...Fakat Anadolu'dan yediği tokatla bu hayal Yunanistan'a çok pahalıya mal oldu."
- Türk Siyasi Tarihi
115. "Fakat Almanya'nın Çekoslovakya'yı işgali Mussolini'nin de durumunu değiştirmiştir. Çünkü bu olayla birlikte, Hırvatların da Almanya'nın himayesi altına girmek istediklerine dair söylentiler çıkmış ve bu da Mussolini'yi telaşlandırmıştır. Bu söylenti gerçekleştiği takdirde, Almanya Adriyatik'e kadar gelmiş olacaktı. Bunun içindir ki, bu söylentiler karşısında Mussolini, "Hiç kimse gamalı haçın Adriyatik'e yerleşmesini hoşgörüyle karşılayamaz" demiş ve Berlin-Roma Mihveri'nin önemli şartlarından birinin de, Akdeniz'in İtalyan nüfuzu altına bırakılması olduğunu Almanya'ya hatırlatmıştı.
Almanya, kendisinin Akdeniz'de gözü olmadığı hususunda İtalya'ya teminat vermekle beraber, Hitler'in peş peşe kazandığı başarılar Mussolini'nin gururuna dokundu. İtalya sanki Almanya'nın bir peyki (uydusu) durumunda kalmıştı. Bu sebeple Mussolini, "Politik fahişe durumunda kalamayız" diyerek, kendi gücünü göstermek için Arnavutluk'u işgale karar verdi ve 5 Nisan 1939'da bu niyetini Almanya'ya da bildirdi. Almanya Mussolini'nin bu teşebbüsünü hararetle destekledi. Çünkü İtalya Arnavutluk'a yerleşince, Roma'nın, Londra, Paris ve Belgrad'la münasebetleri bozulacak ve İtalya Almanya'ya daha sıkı bir şekilde bağlanmak zorunda kalacaktı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
116. "Japonya ise 1637'den beri kendisini dış dünyaya tamamen kapamıştır. 16. yüzyılın ortalarında Japon hükümeti Cizvit misyonerlerinin ülkeye girmesine izin vermişti. Lâkin bu misyonerlerin Hristiyanlığı yaymak hususundaki faaliyetleri, Japonların din duygusunu sarstığından, hükümet bu tarihte aldığı bir kararla, Avrupalılarla teması ve Avrupalıların Japonya'ya ayak basmasını yasaklamıştır. O kadar ki, bir deniz kazası sonucu Japon kıyılarına çıkan her yabancı derhâl öldürüldü. Japonya ancak 1854'te batıya açılacaktır."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
117. "Bilindiği gibi, Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde çeşitli gayrimüslim unsurlar ve azınlıklar vardı. Bunlar arasında "Millet-i Sâdıka" denen Ermeniler de bulunuyorlardı. Bunların büyük bir kısmı, Van, Bitlis, Diyarbakır ve Sivas vilâyetlerinde ve Torosların güneyinde Halep civarında bulunuyordu. Fakat bu vilâyetlerin hiçbirinde Ermeniler çoğunluk teşkil etmediği gibi, bu vilâyetlerde toplam nüfusun ancak -o da bazı vilâyetlerde- %39'unu teşkil ediyorlardı. Meselâ 1914'te yapılan resmi istatistiklere göre, Ermenilerin kalabalık oldukları vilâyetlerden Bitlis'te 300.999 nüfusun 117.492'si, İstanbul'da 560.434 nüfusun 82.880'i, Erzurum'un 673.297 kişilik nüfusunun 194.777'si, Sivas'ın 939.735 kişilik nüfusunun 147.099'u, Trabzon'un 921.128 kişilik nüfusunun 38.899'u Ermenilerden meydana geliyordu."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
118. "İsmet Paşa, "Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin için ise petrol meselesidir.""
- Türk Siyasi Tarihi
119. "'Yahudilerin Filistin'de bir anavatana sahip olma faaliyetleri, yani siyonizm hareketi, 1880'lerde Rusya'da ortaya çıkan yahudi aleyhtarlığı karşısında Rusya Yahudilerinin Filistin'e göç etmek zorunda kalmaları ile başlamış ve Budapeşte deki yahudi gazeteci dr. Theodor Herzl'in 1896 yılında yayınladığı 'Yahudi Devleti' eseri ile hızlanmıştır.'"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
120. "Çanakkale ruhu milli mücadele ruhunun başlangıcı oldu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
121. ""Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da milli hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!""
- Türk Dış Politikası Tarihi
122. "Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtan bir mahiyet alır."
- Türk Siyasi Tarihi
123. "Dolayısıyla, Lozan Antlaşması, Misak-ı Milli açısından eksik olmakla beraber, o günün ağır şartları içinde, mümkün olanın en iyisi olarak gerçekleştirilmiştir."
- Türk Siyasi Tarihi
124. "Ekim 1933 silahsızlanma konferansının fiilen sonu olmuştur.Fakat 1935 e kadar yine bazı çabalar harcandı ise de bir sonuca ulaşılamadı.Zaten 1935 den itibaren dünya,savaşın eğik düzeyine girmiş bulunuyordu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
125. "On iki Ada 400 yıl Türk hakimiyeti altında kalmıştır. Rodos, İstanköy ve Sömbeki’nin 1522’de alınması ile Türk hâkimiyetine giren Oniki Ada, 1923 Lozon Antlaşması ile İtalya’ya bırakılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
126. "Sonuç: Laiklik ilkesini ortaya atan ve Türk toplum ve devlet hayatına egemen kılmak isteyen, İslam'dan habersiz, İslam'ı ve dinin ne olduğunu bilmeyen bir insan değil, bütün bunları çok iyi bilen bir insandır. Günümüzde bazı laiklik taraftarları, laikliği saptırırlarken, esasında dinden ve İslam'dan haberi olmayan insanlardır. Atatürk böyle değildir. Laikliği savunan Atatürk, bir bakıma İslam'ın bir uzmanıdır."
- Türk Siyasi Tarihi
127. "''Unutmamalıdır ki, milletin hâkimiyetini bir şahısta yahut mahdut eşhasın elinde bulundurmakta fayda bekleyen cahil ve gafil insanlar vardır... Katiyetle ve bilâperva söylerim ki, hâkimiyet-i milliyemizin her zerresini şu veya bu suretle taklid etmek isteyenler, en koyu mürtecidir.''"
- Türk Siyasi Tarihi
128. "1935’de Mussolini’n büyük bir donanma gücüne dayanarak Habeşistan’a saldırması Türkiye için Akdeniz’de bir İtalyan tehlikesini açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
129. "Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar' dan çekildi.
Fakat Makedonya yine huzura kavuşamadı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında "Makedonya Kavgası", bu satırların yazıldığı tarihte, hala Devam etmek teydi. Çünkü, beşyüz yıldan fazla süren Türk egemenliğinin bıraktığı boşluğu, Balkan devletlerinden hiç biri doldurma yeteneğini gösterememiştir. Bu, Türk'ün Balkanlar'da sağladığı yönetim ve istikrarın fa ziletini gösterdiği kadar, bu yönetim ve istikrarın yıkılmasının hazin sonucudur."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
130. "Osmanlı İmparatorluğu'nun 19. yüzyılın birinci yarısındaki en önemli fikir ve inkılâp hareketi, şüphe yok ki, Tanzimat Hareketi'dir. Fransız İhtilâli ile bütün Avrupa'ya yayılan liberal fikirlerin, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk esaslı etkisini, Büyük Reşid Paşa'nın Tanzimat hareketinde görmek mümkündür. Fakat tanzimatın aşağıdan, yani halktan gelen bir hareket olmaması ve yaygın bir fikir cereyanına dayanmaması, Tanzimat'ı önemli ve sağlam bir dayanaktan yoksun bırakmıştır."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
131. "Lâtin Amerika'nın bağımsızlık hareketlerinde özellikle dört olayın etkisini belirtmek gerekir. Bunlar, Amerikan ihtilâli bu ihtilâle yardım eden İspanya'dan intikam almak için İngiltere'nin, İspanyol sömürgelerini bağımsızlığa kışkırtması, Fransız İhtilâli ve nihayet Napolyon'un 1808'de İspanya'yı işgal etmesidir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
132. "Napolyon, Sainte-Helénè'de sürgünde iken, yapmış olduğu savaşların ve harcadığı çabaların tek bir amaca yönelik olduğunu ve bunun da bir Avrupa Birliği olduğunu söylemiştir. Bu Birlik, Napolyon'a göre, aynı ilkelerin, aynı sistemin her yerde egemen olduğu, mahkemelerin yanlışlıklarını düzeltecek tek bir yargıtayın, tek bir para sisteminin, aynı ağırlık sisteminin, aynı ölçülerin, aynı kanunların bulunduğu bir Avrupa olacaktı. Bu birleşmiş Avrupa'da herkes aynı bir halka mensup olacak, herkes serbestçe seyahat edebilecek, herkes kendini aynı vatanda hissedecekti. Bu birleşmiş Avrupa'ya Napolyon "Avrupa Federasyonu" adını veriyor ve "Avrupa Federasyonu fırtınalar arasından geçilerek gerçekleşecektir. Cihanşümul bir yangını ateşlemek için bir tek kıvılcım yetecektir" diyordu."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
133. ""İdare-i Cumhuriye'de padişah, imparator, sadr-ı âzam, hariciye nâzırı filân yoktur. Memleketin padişahı, imparatoru, kralı, sadr-ı âzamı hep ahali-i memlekettir. İdare-i Cumhuriye'de bir nice milyon halk, birkaç, şahs-ı menfaatperestin hükmü keyfine esir olmayıp bây ü gedâ (zengin ve fakir) herkes hukuk-ı hürriyetini muhafazada âzâzedir (serbesttir)... İdare-i Cumhuriyet'te her şahıs hukuk-ı medeniyesince ne kadar hür ve âzâde ise kanun-ı mevzua itaatte de o kadar esir ve feranberdirler... Amma hükümet-i şahsiyeler tamamiyle bu idarenin hilâfına olup, onlarda padişah veya imparator namlarıyla umum idarenin dizginini eline almış birer adam bulunur... Güya memleket bunların ecdadından mevrus çiftlik ve ahali dahi çiftlikteki damızlık gibi, milyon milyon halkı çalıştırırlar, soyarlar, ellerindekileri alırlar.""
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
134. "Montreux Konferansı Türk-İngiliz ve Türk-Sovyet münasebetlerinde bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Türk-İngiliz yakınlaşması bu konferansta en önemli gelişmesini kaydetmiştir. Açıktır ki, eğer İngiltere'nin rızası ve anlayışı olmasaydı, Türkiye'nin Boğazlar rejimini bu derece kendi lehine değiştirmesi mümkün olamazdı. İngiltere'nin Türkiye'ye karşı bu sempatik davranışı ise, şimdi İtalya'nın Doğu Akdeniz bölgesinde ortaya çıkardığı tehditten doğmuştu. Böyle bir tehdide karşı İngiltere Türkiye'de sağlam bir dayanak görmüş ve Türkiye'yi kendi tarafına çekmek istemişti."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
135. "Amerika Birleşik Devletlerinin bağımsızlık hareketleri ile Fransız İhtilali arasında ilgi çekici bir benzerlik vardır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
136. "Batı'nın sanayileşmiş ülkeleri, artan petrol fiyatlarını kolaylıkla kendi sanayi mamullerine ve teknolojilerine aksettirdiler. Burada bilhassa silah fiyatlarını zikretmek gerekir. Hâlbuki Batı'nın sanayiine, teknolojisine, silahına ve hatta tüketim maddelerine en fazla ihtiyaç duyanlar, petrol paraları ile ülkelerinin ekonomik kalkınmalarını hızlandırmak isteyenler, bu petrol üreticisi Arap ülkeleri idi. Yani, Arap ülkeleri pahalı sattılar ve aldıklarını da pahalı almaya başladılar. Bu arada olan, gelişmekte olan fakir ülkelere oldu. Türkiye de, artan petrol fiyatlarının büyük acısını çekmiştir. Petrol üreten Arap ülkeleri, bilhassa geri kalmış veya gelişmekte olan Müslüman ülkeler için yeterli bir yardım programı da gerçekleştirmediklerinden, Batı'nın zengin ülkelerine vurmak istedikleri darbenin acısı, bu Müslüman fakir ülkelerin sırtından çıkmıştır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
137. "... Ürdün'ün elindeki Doğu Kudüs de İsrail'in eline geçmiştir ki, bu suretle 2000 yıldan beri ilk defa olarak Yahudiler Kudüs'e tekrar sahip oluyorlardı. Osmanlı Devleti'nin 400 yıl elinde tuttuğu kutsal Kudüs'ü, Araplar 50 yıl ellerinde tutamamışlardı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
138. "Almanya Fransız donanmasını da almayacak fakat bu donanma bir limanda kontrol altında tutulacaktı. Fakat Almanların Fransız donanmasına el koymasından korkan İngiltere 3 Temmuz 1940'da, büyük kısmı Cezayir'de Mers el-Kebir'de bulunan Fransız donanmasını bombardıman edip batırdı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
139. "Bununla beraber, dostluk antlaşmasının imzasına ve yapılan yardımlara rağmen, Türk-Sovyet münasebetleri sağlam bir güvenlik havasına girememiştir. Bunun da başlıca sebebi komünizm meselesi olmuştur. Mustafa Kemal, "Bizim Ruslarla olan münasebet ve muhadenetimiz (dostluğumuz) ancak iki müstakil devletin ittihat ve ittifak esaslarıyla alâkadardır" demiş ve Sovyet hükümetiyle olan münasebetlerle, komünizmin Anadolu'ya sokulması meselesini birbirinden ayırarak, birincisine ne kadar taraftar olmuş ise, ikincisine de o kadar karşı gelmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
140. "Fransız İhtilali’nin ortaya attığı eşitlik,yani vatandaşların kanun önünde eşitliği kavramından kaynaklanan ekonomik eşitlik,diğer adı ile Sosyalizm akımı ise,19.yüzyılın ikinci yarısında,kendi içinde tartışmalar dönemi geçirdikten sonra , Rusya’da 1917 Ekim’inde Bolşevik İhtilali ile uygulama alanına ve dolayısıyla milletlerarası politikaya girecektir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
141. "1935’de Mussolini’n büyük bir donanma gücüne dayanarak Habeşistan’a saldırması Türkiye için Akdeniz’de bir İtalyan tehlikesini açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
142. "Atatürk’ün, İstanbul ile daha yakın temas kurmak için, Heyet-i Temsiliye’yi Ankara’ya naklederek, Milli Mücadeleyi İstanbula yakın bir mesafeye getirmesi, İstanbul-Ankara iş birliği bakımından Müttefikleri iyice korkmuştur."
- Türk Siyasi Tarihi
143. "Savaşın kitlelerde yarattığı düzensizlik,anarşi ve istikrarsızlık,disiplin rejimlerinin modasını kuvvetlendirmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
144. "Türkiye Büyük Millet Meclisi Halife’nin değildir ve olamaz. Bu Meclis, yalnız ve yalnız, milletin emrine mutavaat etmek mecburiyetindedir. İsmi ve makamı ne olursa olsun, millet bu hakkını bir şahsa tevdi ve teslim edemez."
- Türk Siyasi Tarihi
145. "ll. Mahmud, orduyu ıslah etmek için Eşkinci adı ile yeni bir askerî örgüt kurmuştu. Lâkin Yeniçeriler bu ıslahata karşı gelerek 11 Haziran 1826'da kazan kaldırdılar. Bunun üzerine, ll. Mahmud, artık anarşi ve fesat ocağı haline gelen ve son zamanlarda işe yaramaktan uzak bulunan, beş yüz yıllık bir teşkilâtı kaldırmaya karar verdi ve Yeniçerilerin toplandığı At Meydanı'ndaki kışlaları birkaç saat topa tutarak, Yeniçeriler dağıtıldı. Arkasından, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırıldığı bütün Osmanlı ülkesine ilân edildi. Yeniçeri Ocağı'nın yerine, "Asakir-i Mansure-i Muhammediye" adı ile yeni bir askerî teşkilât kuruldu. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasına, tarihimizde "Vak'a-i Hayriye", yani "Hayırlı Olay" denir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
146. "Fakat ilginç bir gelişme olarak, 85 yaşındaki Deng reformların "motoru" iken, 60 yaşındaki Başbakan Li Peng, muhafazakârları temsil ediyordu. Bu ikisinin temsil ettiği gruplar arasındaki mücadele, reformlara devam edip etmeme mücadelesiydi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
147. "Güvenlik Konseyi'nin devamlı üyeleri için veto ilkesi kabul edildi. Üyelik meselesinde ise Ruslar, Türkiye ile Rusya ile diplomatik münasebetler kurmamış olan Güney Amerika devletlerinin Birleşmiş Milletler Teşkilatı'na üye olarak alınmamalarını istedi. Tartışmalardan sonra, 1 Mart 1945'e kadar ortak düşmana savaş ilan etmiş olanların üyeliğe alınması kabul edildi. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat 1945'de Almanya ve Japonya'ya savaş ilan etti."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
148. "1975 yılında 51 ülkenin savunma harcamaları 340 milyar dolar civarında iken, 1980 yılında bu miktar 598 milyar dolara çıkmıştır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
149. "Osmanlı Devleti'nin 400 yıl elinde tuttuğu kutsal Kudüs'ü Araplar 50 yıl ellerinde tutamamışlardı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
150. "1929 yazında Sovyet basını ve özellikle Komünist Partisi'nin organı Pravda böyle bir tenkit kampanyasına giriştiği zaman, Türk hükümetinin organı durumunda bulunan Milliyet gazetesi, 6 Temmuz 1929 günkü sayısında, hükümetten aldığı direktifle, şu ilgi çekici cevabı vermişti: "Pravda gazetesi komünistliği mukaddes sayabilir fakat dünyanın hiçbir davası Türkiye nasyonalistliğinin daha az mukaddes bir dava sayılmasına sebep olamaz.""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
151. "Fransız İhtilâli'nin ve anayasa çalışmalarının dayandığı tek ve temel kavram, "millet egemenliği" olmuştur. Bu, ihtilâlin yeni siyasal iktidar anlayışının dayandığı temel kavramdı. 1791 Anayasası, "Egemenlik millete aittir", "Bütün iktidarlar kaynağını milletten alır" ve "Kanundan daha üstün bir otorite yoktur ve kral ancak kanunla hükümdarlık yapar" demekteydi. Bu temel kavramlarla, o zamana kadar hükümdarlık otoritesinin dayandığı Tanrı ve din kavramları, bu iktidarın altından çekiliyor ve bunun yerine "millet egemenliği" ve "milli irade" ilkeleri konuyordu. Eğer bu biçim bir düşünce, bütün Avrupa milletleri arasında yayılacak olursa, monarşik ve otokratik iktidarların sallanmaya başlaması işten bile değildi. O halde, monarkların menfaati, bu yeni, alışılmamış ve işitilmemiş kavramları ortaya atan hareketin bir an önce durdurulmasında idi."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
152. "... Berlin Antlaşması, tatmin edilmemiş hırsların bir dengesizlik belgesi olarak ortaya çıkmıştır. Patlamalara sebep olması bundandır. Fakat ne var ki, bu patlamalar, bundan sonra hep Osmanlı Devleti'nin başı üzerinde olacaktır. Bu ise daha Berlin Antlaşması'nın hemen ertesinden itibaren Osmanlı Devleti'nin parça parça toprak kaybetmesine yol açacaktır. Yani, Osmanlı toprakları erozyon yoluyla erimeye başlayacaktır. Bunların birincisi, daha Berlin Kongresi toplanmadan önce, İngiltere'nin Kıbrıs'a yerleşmesidir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
153. "Atatürk, İslam'ın akıl dışı uygulamalarına, efsane tarafına karşı idi. Onun içindir ki, İslam'da değil fakat din adamlarının yetiştirilmesinde de "İnkılâp" yapmak istiyordu. Ona göre, İslam'ı, toplumun gelişmesini engelleyici hale getiren, İslam'ın kendisi değil, uygulayıcıları yani bir takım din adamlarıydı."
- Türk Siyasi Tarihi
154. ""Büyük bir devletin, büyük devlet olduğunun başkaları tarafından kabulüne ihtiyaç yoktur. Böyle bir devlet kendi kendisini ortaya koyar''"
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
155. "Eğer çekiç olmak için bir şey yapmazsak, örs haline geliriz."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
156. "Yahudiler cizye vergisini Osmanlı devletinin bir sembolü olarak görmüştür."
- Türk Siyasi Tarihi
157. "Sakarya Zaferinin önemli siyasal sonuçlarından biri de Amerika’nın ilk defa Ankara’ya “gayri resmî” bir temsilci göndermesiydi."
- Türk Siyasi Tarihi
158. "Bugün, Irak'la yaptığı yaptığı savaşı durdurmak için İran'a elli milyar dolar teklif eden bazı Arap ülkelerinin , Türkiye'nin en sıkıntılı günlerinde birkaç yüz milyon doları vermekte ne kadar tereddüt ettiğini hatıra getirince, üzülmemek mümkün değildir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
159. ""Savaş bulaşıcı bir hastalıktır.""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
160. "" Bilelim ki, millî benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin şikârıdır. ""
- Türk Siyasi Tarihi
161. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üzerine üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük bir parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
162. "... beş yüz yıldan fazla süren Türk egemenliğinin bıraktığı boşluğu, Balkan devletlerinden hiçbiri doldurma yeteneğini gösterememiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
163. "Millî Mücadele içindeki Türk-Sovyet münasebetlerinin hastalıklarından biri de, Mustafa Kemal'in Batılılarla uyuşma ve uzlaşma ihtimalinden duydukları endişe ve hatta korku olmuştur. Denebilir ki, Sovyetler, Millî Mücadele Türkiye'sinin Batılılarla hiçbir zaman uzlaşmamasını arzu etmişlerdir. Çünkü bu takdirde, yeni Türkiye Sovyetler'e daha fazla dayanma zorunluluğunda kalacak ve bu da Anadolu'da bir Proleter İhtilâli'nin gerçekleşmesini kolaylaştıracaktı. Sovyetler'in bu tutumunu yine kendi belgelerinde görmekteyiz. Meselâ, 16 Mart 1921 Antlaşması'nın görüşmeleri yapılırken, Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey'in Paris ve Londra'ya yaptığı ziyaretler, verdiği demeçler ve nihayet İtalya, İngiltere ve Fransa ile yaptığı anlaşmalar, Sovyetler'i telaşlandırmış, sinirlendirmiş ve hatta Ankara Hükümeti'ni protesto etmişlerdir. Aynı durum, Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi imzalandığı zaman da ortaya çıkmıştır. Buna karşılık kendileri ise, menfaatleri bakımından Batılılarla münasebetlerini geliştirmek için çaba harcamaktan geri kalmamışlardır. Sovyet yardımı olmaksızın kazanılan II. İnönü Zaferi üzerine Millî Mücadele'ye daha fazla yardımı durdurdukları gibi, Yunanistan'la diplomatik ve ticarî münasebetlere girişmişler ve üstelik Yunanistan'ın isteği üzerine, Millî Mücadele'ye karşı tarafsız kalmayı kabul etmişlerdir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
164. "Arap ülkelerine ne kadar yakın münasebetler kurmaya ve onlara ne kadar “iyi niyetle” davranmaya çalışırsak çalışalım, onlarda “Osmanlı İmparatorluğu sendromu” silmek kolay olmayacaktır."
- Türk Dış Politikası Tarihi
165. "İtalyanın oyalama taktiği bütün 1914 yılı boyunca devam etti. Anadolu’dan bir şey elde edemedi ama, İngiltere’nin baskılarına rağmen Oniki Ada’dan da çıkmadı."
- Türk Siyasi Tarihi
166. "Atatürk’ün, İstanbul ile daha yakın temas kurmak için, Heyet-i Temsiliye’yi Ankara’ya naklederek, Milli Mücadeleyi İstanbula yakın bir mesafeye getirmesi, İstanbul-Ankara iş birliği bakımından Müttefikleri iyice korkmuştur."
- Türk Siyasi Tarihi
167. "Atatürk, İslam'ın akıl dışı uygulamalarına, efsane tarafına karşı idi. Onun içindir ki, İslam'da değil fakat din adamlarının yetiştirilmesinde de "İnkılâp" yapmak istiyordu. Ona göre, İslam'ı, toplumun gelişmesini engelleyici hale getiren, İslam'ın kendisi değil, uygulayıcıları yani bir takım din adamlarıydı."
- Türk Siyasi Tarihi
168. ""Büyük bir devletin, büyük devlet olduğunun başkaları tarafından kabulüne ihtiyaç yoktur. Böyle bir devlet kendi kendisini ortaya koyar''"
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
169. "Eğer çekiç olmak için bir şey yapmazsak, örs haline geliriz."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
170. "1919-1920 yıllarında manzara şudur: Bir sürü leş kargası, bir cesedin üzerine üşüşmüşler, her biri kendisi için mümkün olduğu kadar büyük bir parça koparmaya çalışıyor. Atatürk, bu cesedi leş kargalarının elinden kurtaracak ve ondan yepyeni bir devlet yaratacaktır."
- Türk Siyasi Tarihi
171. "Hüseyin Avni Beyin, Musul’un satıldığından söz etmesi üzerine, Bolu Milletvekili Nuri Efendi, oturduğu yerden, “Pahalı vermek için yüz bin Anadoluluyu daha öldürmek mi lazım?” diye bağırmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
172. "Ülkenin başında 1644 yılından beri Mançu Hanedanı bulunmaktadır. Çin'in siyasal doktrini, iktidarın tek elden kullanılmasına dayanan Konfüçyüs Doktrini'dir. Buna rağmen 19. yüzyıl geldiğinde, Mançu Hanedanı'nın ülkedeki otoritesi zayıflamaya başlamıştır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Her şeyden önce, ülkenin yönetim sistemi, yüzyıllar boyunca, çeşitli etkilerle, merkezi otoriteyi zayıflatmıştır. Esasına bakılırsa, geleneksel olarak merkezî yönetimin de ülke üzerinde fazla bir etkisi olmamıştır. Ülkeyi fiilen yöneten valilerdi. Ülke toprakları 18 vilâyet veya eyalete ayrılmıştı ve bunların başında valiler bulunuyordu. Osmanlı İmparatorluğu'nda da olduğu gibi, valilerin zamanla fiilî otoritelerinin kuvvetlenmesi ve üstünlük kazanması, ister istemez merkezî otoritenin zayıflaması sonucunu vermiştir. Tabii bunda, ulaşım güçlüğü ve iletişim yetersizliği de önemli bir etkendi."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
173. "1878 Berlin Antlaşmasından sonra gerek Rusya’nın gerek İngiltere’nin Ermeni Meselesini kışkırtmaları, bu iki devletin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki siyasi ihtiraslarına dayanmaktaydı."
- Türk Siyasi Tarihi
174. "Atatürk, Osmanlı Devletinin, Mondros Mütakeresi ile ömrünü tamamladığına inandığı için, yeni bir devletin temellerini atmaya çalışırken, İstanbul Hükümeti ve saltanat, tamamen aksi görüşü benimseyerek bir takım kurtulma çarelerine başvurmak istemiştir. Milli Mücadele boyunca Ankara ile İstanbul arasındaki esaslı fark buradadır."
- Türk Siyasi Tarihi
175. "İsmet Paşa, "Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin (ingiltere) için ise petrol meselesidir.""
- Türk Siyasi Tarihi
176. "Atatürk, kendisinin Türk olmasıyla iftihar ettiği gibi, Türklüğü ve Türk milliyetçiliğini Türk milletinin iftihar prensibi haline getirmek istemiştir."
- Türk Dış Politikası Tarihi
177. "Aslen Alman olan Katerina, III.Petro ile evlendikten sonra Ortodoksluğu kabul etmiş ve bir Rus'tan daha fazla Rus olmuştur.Montesquieu'yu okumuş, Voltaire ile yazışmaları olmuş ve Diderot'u sarayında ağırlamıştır."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
178. "1875 yılında Afrika'nın Avrupa sömürgeciliğine konu olan kısmı kıtanın 1/10'u kadardır. 1895 yılında Afrika'nın Batı sömürgeciliğine konu olmayan kısmı ise 1/10'dur.
Avrupa'yı 1880'lerden veya 1890'lardan itibaren sömürgeciliğe iten faktör tamamen ekonomiktir. 1870'lerden sonra Avrupa endüstrisinin gelişmesi, ortaya bir takım önemli problemler çıkarmıştır. Endüstri geliştikçe, üretim artmıştır; üretim arttıkça da, endüstri ülkelerinin kendi nüfusları bu üretimi tüketemez olmuşlardır. Bir üretim fazlası ortaya çıkmıştır. Bu üretim fazlasını dağıtacak alanlar, yani yeni pazarlar sorunu ortaya çıkmıştır. Bu bakımdan Jules Ferry'nin sömürgecilik politikası, sanayi politikasının doğurduğu bir çocuktur sözü, esasında bir gerçeği yansıtmaktaydı."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
179. "Hilafetin ilgası ile birlikte, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitimde büyük bir inkilap yapılmış ve eğitim sistemi dinin etkisinden kurtarılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
180. "1956 Süveyş Savaşı İsrail'e siyasi bir zafer sağlamamışsa da, bu devleti Orta Doğu'nun bir askeri gücü olarak ortaya çıkarmıştır. Nâsır'ın siyasi gücü ile İsrail'in bu askeri gücü, 1967'de birbirlerine meydan okuyacaklardır. Dolayısıyla, 1956 Süveyş Savaşı'nın neticeleri, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın tohumlarını atmıştır."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
181. "18. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa sahnesine çıkan kuvvetli devletlerden bir de Rusya'dır. Çarlık Rusya'sının kuruluşu 16. yüzyılın ortalarına kadar gider. Altınordu Hanlığının Rusya'daki hakimiyetinin 16 yüzyılda sona ermesi üzerine, Moskova Prensliğinin başına geçen IV Ivan (veya Korkunç Ivan). 1533'te Çar unvanını almıştır "Rus çarlığı bu şekilde başlamıştır IV Ivan 1584'te öldükten sonra Rus Çarlığı, bir süre karışıklıklar içinde kaldı Nihayet 1613'te Rus Çarlığına Mihail Romanov getirildi. Bundan sonra 1917 ye kadar Rusya'yı Romanov veya Romanol) hanedanı yönetecektir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
182. ""Günümüzde, bazı laiklik taraftarları, laikliği saptırırlarken, esasında dinden ve İslam'dan haberi olmayan insanlardır.""
- Türk Siyasi Tarihi
183. "Hâlbuki Karl Marx, kendi fikir sistemini kurarken, hiç önem vermediği memleket Rusya idi. Marx, bir Proleter İhtilâli'nin gerçekleşmesi için en elverişli atmosferi, en ileri endüstriye ulaşmış olan İngiltere'de görmüştü. Rusya'nın tarımsal ekonomik yapısı, Marx'ın düşünce ve ümitlerinde yer almamıştır. Fakat Marksizm'i gerçekleştiren de bu Rusya olmuştur."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
184. "... Islahat Fermanı, kaynağını ve ortaya çıkış sebebini yabancı devletlerden almaktaydı. Onlar istediği için yayınlanmıştır. Yabancı kaynaklıdır. Hatta denilebilir ki, esaslarını bile yabancı devletler tespit etmiştir. Islahat Fermanı, dış politika olaylarının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Buna karşılık Tanzimat Fermanı'nda bu nitelikleri veya özellikleri bulmak mümkün değildir. Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti'nin kendiliğinden teşebbüs ettiği bir ıslahat, bir reform hareketiydi. Herhangi bir yabancı baskısı veya etkisi Tanzimat Fermanı'nda söz konusu olmamıştır. Amacı da devletin yapısını yeniden düzenlemekti."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
185. "Günümüzde, bazı laiklik taraftarları, laikliği saptırırlarken, esasında dinden ve İslamdan haberi olmayan insanlardır."
- Türk Siyasi Tarihi
186. ".... Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söylüyor, fakat bu iddiasını rakamlara ve belgelere dayandırmaktan kaçmıştır. Tarih hocalığı yapan ve 1890'da Princeton Üniversitesi'nden Profesör unvanını alan, yani güya bilim adamı olan bu zat, Ermeni propagandası ağzı ile, Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Herhalde, " milliyetler ilkesi"nin ciddi ve bilimsel uygulaması bu değildir."
- Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
187. ""Kıbrıs Yunanistan için, Türkiye'nin varlığına kasteden, Anadolu'ya yönelen ve Bizans hayalini gerçekleştirmeyi hedef alan, yayılmacı bir emperyalizmin bir merhalesidir. Yani, Kıbrıs, Yunanistan'ın emperyalist ve saldırgan tasarılarının bir parçasıdır.""
- Türk Siyasi Tarihi
188. ""... Tarih Türkiye'nin dahil olup Türk milletinin memlekete karşı vazifesini yapmadığı hiç bir savaş misali kaybetmemiştir.""
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
189. "Çekoslovak aydınlarının geleneğinde Batı demokrasisinin derin izleri vardır. İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Çekoslovakya'da hâkim olan fikir sistemi "sosyal demokrasi" idi. Yani sosyal muhtevalı (içerikli) fakat Batı'nın bütün hürriyetlerine sahip bir demokrasi kavramı, siyasî geleneğin temel unsuru idi. Bu ise komünizmin yanında, aydınlar için başka alternatifleri sunmaktaydı. Bu sebeple, komünistler içinde bile liberal, milliyetçi, demokrat, Batı taraftarı her düşüncede insan vardı. Başka bir ifade ile 1956 İhtilâli'nde komünizme karşı çıkan bilhassa Macar "milliyetçiliği" iken, Çekoslovakya'da komünizmin karşısına çıkan, Batı sosyalizminin hürriyetçi kavramları olmuştur."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
190. "“ Benim âlim adama değil, sâdık tebaaya ihtiyacım var.”
İmparator 1. François"
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
191. "Bağımsızlık Beyannamesi, demokrasi tarihi ve siyaset bilimi açısından çok önemli bir belgedir. Çünkü ilk defa olarak, insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetler ile demokrasinin temel ilkeleri bu belgede belirtilmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
192. "Bugün artık bütün dünyada kabul edilmektedir ki, Ortadoğu‘da bir süre sonra “su” petrodan daha hayati bir nitelik ve önem kazanacaktır ve muhtemeldir ki, Ortadoğu politikaları üzerinde petrolden çok daha etkili bir rol oynayacaktır."
- Türk Dış Politikası Tarihi
193. ""Biz kimsenin düşmanı değiliz, Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız."
-Kemal Atatürk"
- Türk Dış Politikası Tarihi
194. "1930 yılında şöyle diyordu:”Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şu var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.”"
- Türk Siyasi Tarihi
195. "Çin halkı, yabancıların teknik üstünlüğünü kabul etmekle beraber, onlara daima tepeden bakmıştır. Bunda eski ve büyük bir uygarlığa sahip olmanın gururu çok etkili olmuştur. Çin halkı, eski geleneklere Japonlardan daha fazla bağlı kalmıştır. Konfüçyanizm de bunda rol oynamıştır. M.Ö. 3. yüzyılda ortaya çıktığında, bir toplum ve ahlâk kuralları niteliğini taşıyan Konfüçyanizm, zamanla bir din haline getirilmiş ve dolayısıyla dünyevî karakterini de kaybetmiştir. Çin halkına, maddî gelişmeden ziyade, manevî ve uhrevî dünyanın esas olduğu fikrini yerleştirmiştir. Çinlinin iç âlemi dış dünyadan daha önemli sayılmıştır. Hele son zamanlarda, statükonun en yüksek düzen olduğu ilkesini de kabul etmeye başlamıştı. Bundan dolayı, Japon milletinin askerlik ruhuna ve sert karakterine karşılık, Çin milleti daima huzur ve barışı tercih etmiştir. Değişiklikten hoşlanmamış, mevcut ile yetinmeyi ve tatmin olmayı bir yaşam ilkesi haline getirmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
196. "Türkiye'nin Ortadoğu'nun Arap memleketleriyle münasebetlerinde belirli bir gelişme söz konusu olmamıştır. Bu memleketler, manda rejimi altında Batı sömürgeciliğine konu teşkil ettikleri için, resmî münasebetler Türkiye'nin İngiltere ve Fransa ile olan münasebetlerinin etkisi altında kalmıştır, öte yandan, Atatürk'ün hilâfete son vermesi ve din alanında yapmış olduğu reformlar bu memleketlerin fanatik çevrelerinde Türkiye'ye karşı bir antipatiye sebep olmuştur. Fakat buna karşılık, yine bu memleketlerin İngiltere ve Fransa'ya karşı bağımsızlık mücadelesini yürüten aydınları için, Türk Millî Mücadelesi ve Atatürk en kuvvetli örnek ve desteği teşkil etmiştir. Meselâ, Irak'ta 1936 Ekim'inde General Bekir Sıtkı ve Hikmet Süleyman'ın yaptıkları hükümet darbesi böyle olmuş ve bu askerî hükümet kısa ömrü içinde Türkiye ile gayet yakın münasebetler kurmuştur."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
197. "Fransız ihtilali, Amerikan ihtilalinde olduğu gibi, ekonomik meseleler yüzünden çıkan olayların gelişmesi sonucu patlak vermiştir. Yoksa önceden planlanmış bir hareket değildir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
198. "Hüseyin Avni Beyin, Musul’un satıldığından söz etmesi üzerine, Bolu Milletvekili Nuri Efendi, oturduğu yerden, “Pahalı vermek için yüz bin Anadoluluyu daha öldürmek mi lazım?” diye bağırmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
199. "İsmet Paşa, "Bizim için Musul bir vatan meselesi, sizin (ingiltere) için ise petrol meselesidir.""
- Türk Siyasi Tarihi
200. "Hilafetin ilgası ile birlikte, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitimde büyük bir inkilap yapılmış ve eğitim sistemi dinin etkisinden kurtarılmıştır."
- Türk Siyasi Tarihi
201. "Günümüzde, bazı laiklik taraftarları, laikliği saptırırlarken, esasında dinden ve İslamdan haberi olmayan insanlardır."
- Türk Siyasi Tarihi
202. ".... Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söylüyor, fakat bu iddiasını rakamlara ve belgelere dayandırmaktan kaçmıştır. Tarih hocalığı yapan ve 1890'da Princeton Üniversitesi'nden Profesör unvanını alan, yani güya bilim adamı olan bu zat, Ermeni propagandası ağzı ile, Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Herhalde, " milliyetler ilkesi"nin ciddi ve bilimsel uygulaması bu değildir."
- Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997
203. ""Kıbrıs Yunanistan için, Türkiye'nin varlığına kasteden, Anadolu'ya yönelen ve Bizans hayalini gerçekleştirmeyi hedef alan, yayılmacı bir emperyalizmin bir merhalesidir. Yani, Kıbrıs, Yunanistan'ın emperyalist ve saldırgan tasarılarının bir parçasıdır.""
- Türk Siyasi Tarihi
204. "Bağımsızlık Beyannamesi, demokrasi tarihi ve siyaset bilimi açısından çok önemli bir belgedir. Çünkü ilk defa olarak, insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetler ile demokrasinin temel ilkeleri bu belgede belirtilmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
205. "1930 yılında şöyle diyordu:”Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Yalnız şu var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır.”"
- Türk Siyasi Tarihi
206. "Çin halkı, yabancıların teknik üstünlüğünü kabul etmekle beraber, onlara daima tepeden bakmıştır. Bunda eski ve büyük bir uygarlığa sahip olmanın gururu çok etkili olmuştur. Çin halkı, eski geleneklere Japonlardan daha fazla bağlı kalmıştır. Konfüçyanizm de bunda rol oynamıştır. M.Ö. 3. yüzyılda ortaya çıktığında, bir toplum ve ahlâk kuralları niteliğini taşıyan Konfüçyanizm, zamanla bir din haline getirilmiş ve dolayısıyla dünyevî karakterini de kaybetmiştir. Çin halkına, maddî gelişmeden ziyade, manevî ve uhrevî dünyanın esas olduğu fikrini yerleştirmiştir. Çinlinin iç âlemi dış dünyadan daha önemli sayılmıştır. Hele son zamanlarda, statükonun en yüksek düzen olduğu ilkesini de kabul etmeye başlamıştı. Bundan dolayı, Japon milletinin askerlik ruhuna ve sert karakterine karşılık, Çin milleti daima huzur ve barışı tercih etmiştir. Değişiklikten hoşlanmamış, mevcut ile yetinmeyi ve tatmin olmayı bir yaşam ilkesi haline getirmiştir."
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
207. "Gibbons'a göre, Osmanlıların hoşgörüsü ister siyaset ister halis insaniyet, isterse lâkaydi neticesi meydana gelmiş olsun, şu gerçeği itiraz edilemez ki, Osmanlılar yeni çağda milliyetlerini tesis ederken, dinî hürriyet ilkesini temel taşı olarak vazetmiş ilk millettir."
- Türk Siyasi Tarihi
208. "(Alman büyükelçisi Wangenheim'ın 1913'te Berlin'e gönderdiği raporda yazanlar)
Orduyu kontrol eden kuvvet Türkiye'de en büyük kudret olacaktır. Hiçbir Alman düşmanı hükümet, ordu tarafımızdan kontrol edildikçe, iktidar mevkiinde kalamayacaktır."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
209. "Ruslar,Türkiye ile,Rusya ile diplomatik münasebetler kurmamış olan Güney Amerika devletlerinin birleşmiş Milletler Teşkilâtına üye olarak alınmamalarını istedi.Tartışmalardan sonra1Mart 1945 e kadar ortak düşmana savaş ilân etmiş olanların üyeliğe alınması kabul edildi.Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat 1945 Almanya ve Japonyaya savaş ilân etti."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
210. "... Başbakan Ürgüplü'nün 9-17 Ağustos 1965 tarihlerinde Sovyet Rusya'ya yaptığı ziyaretten sonra ise, Türk-Sovyet münasebetleri ekonomik alanda da yeni bir gelişme hızı kazanmıştır. Zira bu ziyaret sırasında, Sovyetler'in, kredi yoluyla ve bedeli ihraç ürünlerimizle ödenmek üzere, Türkiye'de birtakım sınaî (sanayi) tesisler kurmaları hususunda prensip anlaşmasına varılmış ve 1965 Ekim'inde iktidara gelen Adalet Partisi hükümeti sırasında yapılan anlaşmalarla da bu tesislerin inşasına geçilmiştir. İskenderun demir-çelik sanayi, İzmir'de Aliağa rafinerisi, Seydişehir alüminyum kompleksi gibi tesisler böyledir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
211. "Türk milliyetçiliği aynı zamanda laik bir milliyetçilikti."
- Türk Siyasi Tarihi
212. "Bir yemekte Churchill, Stalin'e, savaştan sonra Rusların toprak istekleri olup olmayacağını sorduğu zaman, Stalin, "Vakti geldiğinde konuşacağız" demiştir. Bu konuşmalarda ortaya çıkan ilgi çekici noktalardan biri de, Sovyetler'in Almanya'dan duyduğu derin korku idi. Bu sebeple, Almanya'nın adamakıllı ezilmesini ve parçalanmasını istiyorlardı. Buna karşılık Churchill, Almanya'nın beş ayrı bağımsız devlete bölünmesini ileri sürmüştür. Yine bir yemekte Stalin, Almanya'nın tesliminden sonra elli bin Alman subayının kurşuna dizilmesini teklif edecek kadar ileri gitmiştir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
213. "Deng Şaoping'in başlattığı bu ekonomik reformlar, halkın günlük yaşamına, hatta giyimine kuşamına bile olumlu yansırken, üretimde de büyük gelişmeler ortaya çıkmaya başladı. "Rock" müziğine bile izin verilirken, 1985 başında, Çin Halk Cumhuriyeti'nin tarihinde ilk defa olarak güzellik yarışması bile düzenlendi. Öyle ki " Pazar ekonomisi" yani liberal ekonomi, Çin'in yeni yaşamında tek model hâline geldi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
214. "Hitler,24 Mart 1933 de SA ve SS lerin silahlarının gölgesinde 4 yıl için olağanüstü yetkiler istedi ve bunu da aldı.Hemen arkasından bütün partileri yasaklayarak Nazi Partisinin diktatörlüğünü kurdu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
215. "Musul Sorununun Lozan Konferansına gelişinin başlangıcı Mondros Mütarekesi’dir."
- Türk Siyasi Tarihi
216. "Atatürk, İslamın akıl-dışı uygulamalarına, efsane tarafına karşı idi. Onun içindir ki, islamda değil fakat din adamlarının yetiştirilmesinde de inkilap yapmak istiyordu. Ona göre, İslamı toplumun gelişmesini engelleyeci hale getiren, İslamın kendisi değil, yani bi takım din adamlarıydı."
- Türk Siyasi Tarihi
217. "Zaferin yüz tane babası vardır fakat hezimet yetimdir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
218. "Arap-Yahudi çatışmalarına gelince: Aralık ayında başlayan çarpışmalarda ise, 1948 Şubat'ına kadar olan dönemde, Yahudiler'in taktiği esas itibariyla savunmada kalarak, Tel Aviv, Hayfa ve Kudüs gibi şehirlere ve bunlara gelen anayolları tutmak olmuştur. Saldıran taraf ise daha ziyade Araplardır. Sömürgeler Bakanlığı'ndan 5 Şubat 1948'de yapılan bir açıklamaya göre, 30 Kasım 1947-1 Şubat 1948 döneminde meydana gelen çarpışmalarda, 427'si Arap, 381'i Yahudi ve 56'sı da İngiliz olmak üzere 864 kişi ölmüş ve 1035'i Arap, 725'i Yahudi ve 181'i de İngiliz olmak üzere 1941 kişi de yaralanmıştır. Buna karşılık, Kudüs'teki İngiliz askeri komutanlığınca 1 Mart 1948'de yapılan açıklamada ise, 30 Kasım 1947-1 Mart 1948 dönemi için ölü sayısı 1.378 ve yaralı sayısı da 3.000'den fazla olarak verilmekteydi. Mart ayı içinde ölü ve yararlı sayısının artması, çarpışmaların ne derece şiddetlendiğini göstermekteydi."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
219. "İngiltere'nin Filistin üzerindeki manda yönetimi, kendisinin daha önce açıkladığı gibi, 14-15 Mayıs gecesi saat 24:00'te sona eriyordu. 14 Mayıs günü, Filistin'deki İngiliz manda yönetiminin sona ermesinden birkaç saat önce, Tel Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi (Vaad Leumi) yayınladığı bir deklarasyonla, İsrail Devleti'nin kurulduğunu ilan etti. Deklarasyon, "Eretz İsrael yani İsrail Ülkesi, Yahudi milletinin doğduğu yerdir ve Yahudi milleti ilk defa burada devlet olmuştur" diye başlıyor ve "Biz, İsrail ülkesindeki Yahudi toplumunun ve Siyonist hareketinin temsilcisi olan Halk Konseyi'nin üyeleri olarak... tabiî ve tarihi hakkımızı kullanarak... Eretz İsrael'de, bundan sonra İsrail Devleti diye tanınacak olan Yahudi devletinin kurulduğunu ilan ediyoruz, demekteydi. Deklarasyonda ayrıca, Birleşmiş Milletler'den üyeliğe kabul isteniyor, İsrail Devleti içinde kalacak olan Arapların tam ve eşit vatandaşlık haklarına sahip olacakları belirtiliyor ve Arap ülkeleri ile de barış ve iyi komşuluk münasebetlerinin kurulması arzusu vurgulanıyordu. Deklarasyonun altında 37 kişinin imzasıyla 5 İyar 5708 tarihi, yani 14 Mayıs 1948 tarihi bulunmaktaydı."
- Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları
220. "Yunan kralının “kuzeydeki büyük dava” dediği, İstanbul’un alınması ve Bizans İmparatorluğunun yeniden kurulması idi. Oniki Adanın alınması Yunanistan’ın hayallerini bu derece genişletmişti."
- Türk Siyasi Tarihi
221. "Eisenhower Doktrini iki bakımdan Amerikan dış politikası için mühim bir gelişmeyi ifade etmekteydi. Birincisi, Amerika'nın Ortadoğu ile bağlantı alanını bir hayli genişletmesidir. Her ne kadar Amerika Ortadoğu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile göstermiş ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye ve Yunanistan'a ve yine sadece askerî yardım yapılmasını öngörmekteydi. Hâlbuki Eisenhower Doktrini, bütün bir Ortadoğu bölgesini içine alıyor ve Amerikan askerinin kullanılması suretiyle, bölgedeki ülkelerin komünizme karşı savunulmasını da üzerine alıyordu.
İkinci olarak, bu doktrin ile Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu'da bıraktıkları boşluğu bizzat doldurmak üzere harekete geçiyor ve aynı zamanda da, bölgede Sovyet Rusya'nın karşısına dikiliyordu. Amerika ve Sovyet Rusya ilk defa olarak Ortadoğu'da karşı karşıya gelmeye başlıyordu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
222. "Fakat Ortaçağ'dan itibaren gerek Çin'in, gerek Japonya'nın Avrupa ile münasebetleri kesilmiştir. Bu iki devlet kapılarını Batı'ya kapamıştır ve bu durum bilhassa 17. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Bunun da sebebi, Avrupa devletlerinin Çin'de ve Japonya'da Hıristiyanlığı yaymak için yaptıkları propaganda ve çalışmalardır. Hıristiyan papazların Çin ve Japon halkı arasında yaptıkları din propagandası, din konusunda en az Avrupa kadar fanatik olan bilhassa Çin'de büyük tepkiyle karşılandı. Hıristiyan papazlara (misyonerlere) karşı duyulan bu tepki neticesi, Çin ve Japonya 17. yüzyıl sonlarında kapılarını Batı'ya kapayıp, Avrupa ile her alandaki münasebetlerini en asgari seviyeye indirmeye çalışmışlardır. Meselâ Çin, bütün limanlarını Avrupa'ya kapamış ve sadece Canton Limanı'nı Avrupa ile ticaretine açık bırakmıştır. O da limanın tamamı değil, ancak bir kısmı Avrupa'dan gelen gemilere ayrılmıştı. Gemiler mallarını buraya getirip belirli Çinli tüccarlara satarlar ve alacakları malları da yine bu tüccarlardan alırlar, fakat hiçbir şekilde halkla temasta bulunmazlardı.
Japonya ise Çin'den daha sıkı davranmış ve tüm limanlarını Batılılara kapamıştı. O kadar ki, bir deniz kazasından kurtulan bir yabancı dahi, Japon kıyılarına çıktığında derhal öldürülürdü."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
223. "Görüldüğü üzere, Brejnev'e göre, bir sosyalist ülkenin iç gelişmeleri sadece o ülkeye ait bir mesele değil, bütün sosyalist ülkeleri ilgilendiren ve dolayısıyla diğer ülkelere müdahale hakkı veren bir mesele idi. Tabiatıyla burada ortaya bir başka mesele çıkıyordu: Bir sosyalist ülkedeki gelişmelerin sosyalizmden bir sapma olduğuna ve ayrıca bütün "sosyalist ülkeler topluluğu" (socialist commonwealth) için tehlike teşkil ettiğine kim karar verecekti? Brejnev bu hususta bir şey söylemiyordu. Fakat Çekoslovakya'nın işgali, bu hususlara ancak Sovyet Rusya'nın karar vereceğini göstermişti."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
224. "Çünkü Atatürk'e göre:
"Bütün mazlum milletler zalimleri bir gün yok edecek ve ortadan kaldıracaktır. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak insanlık kendisine yakışan bir sosyal duruma erişecektir.""
- Türk Dış Politikası Tarihi
225. "Osmanlı Devleti'nin tarafsızlığına en çok Rusya önem veriyordu. Bu sebeple Müttefikler, Osmanlı Devleti'nin savaş boyunca tarafsız kalması için bu devlet nezdinde bazı teşebbüslerde bulundular. Fakat Osmanlı Devleti'nin tarafsızlığa karşılık ileri sürdüğü isteklerin en hafifi sayılabilecek kapitülasyonların kaldırılması konusunda bile kesin bir taahhüde girişmek istemediler. Ege Adaları'nın tekrar Osmanlı Devleti'ne verilmesi, Mısır meselesinin çözümlenmesi gibi toprak isteklerine ise hiç yanaşmadılar. Bu istekler karşısında dik başlılık özellikle İngiltere'den gelmiştir. Bir yazarın dediği gibi İngiltere, Türkleri bile bile kızdırmak ve onları Kayzer'in kollarına itmek isteseydi, bundan daha başka türlü hareket edemezdi."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
226. "1978 başından itibaren Bülent Ecevit başkanlığındaki CHP Hükümeti işbaşına geldi. Ecevit hükümetinin dış politikası bazı enteresan durumlar göstermeye başladı. Başbakan Ecevit bir yandan Kıbrıs'ta birtakım tavizler verirken, Sovyet Rusya'yı Türkiye için bir tehlike olarak görmediğini söylüyordu. Tabii bu sözler Amerika'nın kulaklarını okşayacak sözler değildi. Başbakan Ecevit'in 1978 Haziran ayında Sovyet Rusya'ya yaptığı ziyarette, Sovyetler'le 23 Haziran 1978'de bir siyasî belge imzalaması Amerika için herhâlde daha da can sıkıcı idi. Esasında, bu siyasî belgenin muhtevası (içeriği) pek mühim değildi. 17 Nisan 1972'de yayınlanan Türk-Sovyet "İyi Komşuluk Deklerasyonu"ndan pek farklı olmayıp, Türk-Sovyet münasebetlerini esas itibariyle 1975 Helsinki Deklerasyonu'na dayandırmakta idi. Mühim olan, belgenin kendisinden ziyade, Ecevit'in Sovyetler'e karşı tutumu idi. Bu tutumun NATO çevrelerinde tepki ile karşılandığı da bir gerçektir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
227. "27-29 Eylül 1932'de General Mac Arthur İle yapıp 1951'de açıklanan konuşmaları, bugün herkesi hayretten donduracak bir şekilde, onun geleceğe nüfuz kudretini gözümüzün önüne sermektedir. Bu konuşmalarında Atatürk, II. Dünya Savaşı’nın Almanya tarafından çıkarılacağını, Alman askeri gücünün, İngiltere ve Rusya hariç, bü tün Avrupa'yı işgal altına alabileceğini, İngiltere'nin kendisini savunmak için Fransa'ya güvenemeyeceğini ve savaşın 19401946 yılların da çıkabileceğini söylemiştir."
- Türk Dış Politikası Tarihi
228. "Osmanlı İmparatorluğu'nun, bütün tarihi boyunca, çeşitli sebeplerle, Balkan Hıristiyanlarına yapmadığını, yapmaktan kaçındığı şeyi, Balkan devletleri Müslüman-Türk kitlelerine fütursuzca yapmaktan kaçınmamışlardır."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
229. "1867 Mart'ında yapılan anlaşma ile Rusya, Alaska'yı 7.200.000 dolar karşılığında Amerika'ya sattı.
Bu şekilde bugünkü Birleşik Amerika'nın sınırları şekillenmiş oluyordu."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
230. ""Romantizm demek, edebiyatta liberalizm demektir""
- 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi - 1789-1914
231. "Üzerinde yaşayan halkların kökenlerine göre, Makedonya bir etnografya müzesi gibiydi. Türkler, Rumlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar, Arnavutlar, Yahudiler yan yana yaşamaktaydılar."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
232. "... zira Sovyet Başbakanı Bulganin, 10 Eylül 1957'de Türkiye Başbakanı Adnan Menderes'e gönderdiği mesajda, Türkiye'nin Suriye sınırlarına yaptığı kuvvet yığınağı ile Amerika'nın Türkiye'ye yaptığı silah sevkiyatından Sovyetler'in duyduğu endişeyi belirtti ve Suriye'ye karşı girişilecek askerî bir maceranın mahallî çapta kalacağı sanılıyorsa, bu hesabın çok tehlikeli olduğunu, zira Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının böyle mahallî askerî hareketlerden çıktığını söyledi. Yani Bulganin, Türkiye'nin herhangi bir askerî hareketinin bir dünya savaşına yol açabileceği tehdidinde bulunmaktaydı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
233. "Milletlerarası münasebetlerde tavizler karşılıklı ve dengeli olmadıkça, sıhhatli münasebetler inşa etmek kolay olmaz."
- Türk Dış Politikası Tarihi
234. "1941 Nisan ayında Irak'ta Mihver taraftan Raşit Ali Geylanî bir hükümet darbesi ile iktidarı ele geçirdi. İngilizler Raşit Ali'ye karşı harekete geçtiler. Raşit Ali de Almanya'dan acele yardım istedi. Almanya bu yardımı hemen yapmak istedi. Çünkü Raşit Ali'nin iktidarda kalması Almanya'ya, bütün Ortadoğu petrollerini ele geçirmek imkânını sağlayacaktı. Bunun için, Almanya Irak'a göndermek üzere Türkiye'den, kamufle olarak, asker ve malzeme geçirmek istedi ve baskı yaptı. Türkiye ise buna karşı koydu. Türkiye'yi razı etmek için Almanya, Batı Trakya ile Ege Adaları'ndan toprak teklif etti. Türkiye yine boyun eğmedi. Hâlbuki bu sırada Hitler Rusya'ya saldırmaya hazırlanmış ve acele ediyordu. Türkiye'nin mukavemetini kıramayacağını anlayınca bu işten vazgeçti ve Türkiye ile 18 Haziran 1941'de bir saldırmazlık antlaşması imzaladı. 22 Haziran'da da Rusya'ya saldırdı."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
235. "Atatürk milliyetçiliği, laik herhangi bir dinle ilgisi olmayan ve bütün insanlığa yönelen “insancıl” bir milliyetçilik sentezidir."
- Türk Siyasi Tarihi
236. "Musul Sorununun Lozan Konferansına gelişinin başlangıcı Mondros Mütarekesi’dir."
- Türk Siyasi Tarihi
237. "Gibbons'a göre, Osmanlıların hoşgörüsü ister siyaset ister halis insaniyet, isterse lâkaydi neticesi meydana gelmiş olsun, şu gerçeği itiraz edilemez ki, Osmanlılar yeni çağda milliyetlerini tesis ederken, dinî hürriyet ilkesini temel taşı olarak vazetmiş ilk millettir."
- Türk Siyasi Tarihi
238. "Türk milliyetçiliği aynı zamanda laik bir milliyetçilikti."
- Türk Siyasi Tarihi
239. "Atatürk, İslamın akıl-dışı uygulamalarına, efsane tarafına karşı idi. Onun içindir ki, islamda değil fakat din adamlarının yetiştirilmesinde de inkilap yapmak istiyordu. Ona göre, İslamı toplumun gelişmesini engelleyeci hale getiren, İslamın kendisi değil, yani bi takım din adamlarıydı."
- Türk Siyasi Tarihi
240. "Zaferin yüz tane babası vardır fakat hezimet yetimdir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
241. "Yunan kralının “kuzeydeki büyük dava” dediği, İstanbul’un alınması ve Bizans İmparatorluğunun yeniden kurulması idi. Oniki Adanın alınması Yunanistan’ın hayallerini bu derece genişletmişti."
- Türk Siyasi Tarihi
242. "Eisenhower Doktrini iki bakımdan Amerikan dış politikası için mühim bir gelişmeyi ifade etmekteydi. Birincisi, Amerika'nın Ortadoğu ile bağlantı alanını bir hayli genişletmesidir. Her ne kadar Amerika Ortadoğu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile göstermiş ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye ve Yunanistan'a ve yine sadece askerî yardım yapılmasını öngörmekteydi. Hâlbuki Eisenhower Doktrini, bütün bir Ortadoğu bölgesini içine alıyor ve Amerikan askerinin kullanılması suretiyle, bölgedeki ülkelerin komünizme karşı savunulmasını da üzerine alıyordu.
İkinci olarak, bu doktrin ile Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu'da bıraktıkları boşluğu bizzat doldurmak üzere harekete geçiyor ve aynı zamanda da, bölgede Sovyet Rusya'nın karşısına dikiliyordu. Amerika ve Sovyet Rusya ilk defa olarak Ortadoğu'da karşı karşıya gelmeye başlıyordu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
243. "Fakat Ortaçağ'dan itibaren gerek Çin'in, gerek Japonya'nın Avrupa ile münasebetleri kesilmiştir. Bu iki devlet kapılarını Batı'ya kapamıştır ve bu durum bilhassa 17. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Bunun da sebebi, Avrupa devletlerinin Çin'de ve Japonya'da Hıristiyanlığı yaymak için yaptıkları propaganda ve çalışmalardır. Hıristiyan papazların Çin ve Japon halkı arasında yaptıkları din propagandası, din konusunda en az Avrupa kadar fanatik olan bilhassa Çin'de büyük tepkiyle karşılandı. Hıristiyan papazlara (misyonerlere) karşı duyulan bu tepki neticesi, Çin ve Japonya 17. yüzyıl sonlarında kapılarını Batı'ya kapayıp, Avrupa ile her alandaki münasebetlerini en asgari seviyeye indirmeye çalışmışlardır. Meselâ Çin, bütün limanlarını Avrupa'ya kapamış ve sadece Canton Limanı'nı Avrupa ile ticaretine açık bırakmıştır. O da limanın tamamı değil, ancak bir kısmı Avrupa'dan gelen gemilere ayrılmıştı. Gemiler mallarını buraya getirip belirli Çinli tüccarlara satarlar ve alacakları malları da yine bu tüccarlardan alırlar, fakat hiçbir şekilde halkla temasta bulunmazlardı.
Japonya ise Çin'den daha sıkı davranmış ve tüm limanlarını Batılılara kapamıştı. O kadar ki, bir deniz kazasından kurtulan bir yabancı dahi, Japon kıyılarına çıktığında derhal öldürülürdü."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
244. "Osmanlı İmparatorluğu'nun, bütün tarihi boyunca, çeşitli sebeplerle, Balkan Hıristiyanlarına yapmadığını, yapmaktan kaçındığı şeyi, Balkan devletleri Müslüman-Türk kitlelerine fütursuzca yapmaktan kaçınmamışlardır."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
245. "1867 Mart'ında yapılan anlaşma ile Rusya, Alaska'yı 7.200.000 dolar karşılığında Amerika'ya sattı.
Bu şekilde bugünkü Birleşik Amerika'nın sınırları şekillenmiş oluyordu."
- 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi
246. "Eisenhower Doktrini iki bakımdan Amerikan dış politikası için mühim bir gelişmeyi ifade etmekteydi. Birincisi, Amerika'nın Ortadoğu ile bağlantı alanını bir hayli genişletmesidir. Her ne kadar Amerika Ortadoğu ile ilgisini ilk defa Truman Doktrini ile göstermiş ise de, Truman Doktrini sadece Türkiye ve Yunanistan'a ve yine sadece askerî yardım yapılmasını öngörmekteydi. Hâlbuki Eisenhower Doktrini, bütün bir Ortadoğu bölgesini içine alıyor ve Amerikan askerinin kullanılması suretiyle, bölgedeki ülkelerin komünizme karşı savunulmasını da üzerine alıyordu.
İkinci olarak, bu doktrin ile Amerika, İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu'da bıraktıkları boşluğu bizzat doldurmak üzere harekete geçiyor ve aynı zamanda da, bölgede Sovyet Rusya'nın karşısına dikiliyordu. Amerika ve Sovyet Rusya ilk defa olarak Ortadoğu'da karşı karşıya gelmeye başlıyordu."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
247. "Fakat Ortaçağ'dan itibaren gerek Çin'in, gerek Japonya'nın Avrupa ile münasebetleri kesilmiştir. Bu iki devlet kapılarını Batı'ya kapamıştır ve bu durum bilhassa 17. yüzyıldan itibaren ortaya çıkmıştır. Bunun da sebebi, Avrupa devletlerinin Çin'de ve Japonya'da Hıristiyanlığı yaymak için yaptıkları propaganda ve çalışmalardır. Hıristiyan papazların Çin ve Japon halkı arasında yaptıkları din propagandası, din konusunda en az Avrupa kadar fanatik olan bilhassa Çin'de büyük tepkiyle karşılandı. Hıristiyan papazlara (misyonerlere) karşı duyulan bu tepki neticesi, Çin ve Japonya 17. yüzyıl sonlarında kapılarını Batı'ya kapayıp, Avrupa ile her alandaki münasebetlerini en asgari seviyeye indirmeye çalışmışlardır. Meselâ Çin, bütün limanlarını Avrupa'ya kapamış ve sadece Canton Limanı'nı Avrupa ile ticaretine açık bırakmıştır. O da limanın tamamı değil, ancak bir kısmı Avrupa'dan gelen gemilere ayrılmıştı. Gemiler mallarını buraya getirip belirli Çinli tüccarlara satarlar ve alacakları malları da yine bu tüccarlardan alırlar, fakat hiçbir şekilde halkla temasta bulunmazlardı.
Japonya ise Çin'den daha sıkı davranmış ve tüm limanlarını Batılılara kapamıştı. O kadar ki, bir deniz kazasından kurtulan bir yabancı dahi, Japon kıyılarına çıktığında derhal öldürülürdü."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
248. "İngiltere'nin istila planına Seelöwe (Deniz Aslanı) adı verilmişti. Hitler bu planı uygulamaya geçmeden önce İngiltere'ye birkaç defa barış teklifinde bulundu. İngiltere tarafından cevap alamayınca 19 Temmuz 1940'da Reichstag'da verdiği uzun bir söylevde, yenilmiş bir devlet olarak değil, "akıl adına konuşan" galip bir devlet olarak, bu savaşın devamını gereksiz gördüğünü ve İngiltere ile Almanya'nın anlaşabileceğini bildirdi. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax, 22 Temmuz'da bu söyleve cevap vererek, İngiltere'nin tehdit ve kuvvet karşısında boyun eğmeyeceğini söyledi.
Hitler'in bu barış teşebbüsleri sonuçsuz kalınca 13 Ağustos 1940'dan itibaren Alman uçakları İngiltere'yi bombardıman etmeye başladılar."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
249. "Jules Ferry’e göre de, “Sömürgecilik politikası sanayi politikasının doğurduğu bir çocuktur.”"
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi
250. "... ayaklanmalara ve çatışmalara iki kuvvet hâkim olmuş ve rejimi de bu iki kuvvet yıkmıştır: Cami ve petrol kuyuları. Cami dinci kuvvetlerin hareket noktası, yani aşırı sağın bir çeşit karargâhı, solcu grupların kışkırttığı grevlerle de petrol kuyuları solun en kuvvetli vasıtası olmuştur. Şahın siyasî gücü petrol parasına dayandığı için, sol şahın altından bu gücü çekip almak için, grevler vasıtasıyla üretimi düşürmüştür. Öyle ki günde 6 milyon varil olan petrol üretimi 1978'in sonunda 700.000 varile düşecektir."
- 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi