Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Engereğin Gözü - Zülfü Livaneli | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Engereğin Gözü Kitap Bilgileri


Yazar: Zülfü Livaneli
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 46 dk.
Sayfa Sayısı: 168
Basım Tarihi: Mayıs 2019
İlk Yayın Tarihi: 1996
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050904222
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Engereğin Gözü Kitap Tanıtımı


Yıllardır Topkapı Sarayı’ndaki hücresinde kapalı tutulan Şehzade, hiç beklemediği bir anda tahta çıkarılır, böylece iktidarın tek sahibi olur. Haremağası Süleyman ise Habeşistan’dan koparılıp hadım edilerek saraya getirildiğinden beri onun en sadık kulu ve "iktidarsızlığına rağmen" Harem’in tek hâkimidir. Valide Sultan’ın iktidar hesaplarıyla oğlunu yeniden hapsettirmesi, ilişkileri iyice içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır. Engereğin Gözü, Haremağası ile Padişah arasındaki köle-efendi ilişkisi aracılığıyla, "bakışıyla her canlıyı kımıltısız hale getiren bir engereğin bile gözünü kamaştıran" iktidarın büyüleyiciliği üzerine alegorik bir roman. Bir yanıyla da bir "dil şöleni": Zülfü Livaneli, Evliya Çelebi’nin, Naimâ’nın ve Türkçenin büyük dil ustalarının izini sürüyor.




Engereğin Gözü Kitaptan Alıntılar


1. "Kimilerine eksik bir adam gibi görünsem de, yüreğim biliyor ki, şu anda dünyada, yaşamının anlamına varmadan kader rüzgârının önünde sürüklenip giden milyonlarca kişiye göre fazlalıklarım da var."




2. "İçime bir şeyi eksik ya da yanlış yapmış olmanın o yürek ezici duygusu yerleşmişti."




3. "Kötülüğü yenmek iyiliği yenmekten daha zor"




4. "Ne var ki, bu acımasız dünyada iyilik cezalandırılıyor!"




5. "Mutluydum ve ömrüm böyle sona erecek sanıyordum,ama yanılmışım"




6. "O gün duyacağı acının yoğunluğu, şimdiki umutlarının gücüne bağlıydı. Ne kadar umutlanırsa, düşüş o kadar yıkıcı olacaktı."




7. "Ne var ki bu acımasız dünyada iyilik cezalandırılıyor!"




8. "Ne var ki, bu acımasız dünyada iyilik cezalandırılıyor !"




9. ""Melek bilgisiyle, hayvan da bilgisizliğiyle kurtuldu, insanoğlu bu ikisi arasında keşmekeşte kaldı.""




10. "Yaşam nerede bitiyor, ölüm nerede başlıyordu?"




11. "Orada her gece ölüp her sabah yeniden doğmanın sihirli zevkini bulmuştu."




12. ""Melek bilgisiyle, hayvan da bilgisizliğiyle kurtuldu, insanoğlu bu ikisi arasında keşmekeşte kaldı.""




13. ""Melek bilgisiyle, hayvan da bilgisizliğiyle kurtuldu, insanoğlu bu ikisi arasında keşmekeşte kaldı.""




14. "Yaşam nerede bitiyor, ölüm nerede başlıyordu?"




15. "Orada her gece ölüp her sabah yeniden doğmanın sihirli zevkini bulmuştu."





Engereğin Gözü Kitap İncelemeleri


Hadım edilmiş Afrikalı bir zenci kölenin ağzından anlatılıyor roman. Bazen korkak bir hizmetkâr, bazen kahraman, bazen de değersiz başı ezilesi bir böcek..

Başta bir tarih kitabı gibi görünse de ne bir padişah ne de vezir isimlerinden bahsedilmiş.

Topkapı Sarayı`nda geçiyor roman. Osmanlı İmparatorluğu'nun en karışık, en kelle koltukta gezmeli dönemlerinden birini anlatıyor gibi görünse de insan psikolojisinin karmaşık dünyası ele alınmış daha çok.
İktidarın göz kamaştırıcı görkemi uğruna kardeş kardeşi..ana oğlunu..babanne torununu gözünü kırpmadan öldürebiliyor. Sokaktaki adam sırf at arabası kullandı diye kellesi uçuruluyor ve bu normal karşılanıyor.

" 'Ya devlet başa, ya kuzgun leşe' deyimini yaratan biziz. İktidara yakın çevreler hep kelle koltukta yaşarlar ve çoğunun hikâyesi trajik bir idamla noktalanır; Osmanlı vezirlerinden Adnan Menderes'e kadar. Osmanlı tarihçilerini okuduğumuz zaman, padişaha yakın olmanın, devlet sorumluluğu üstlenmenin korkunç tehlikeli bir iş olduğunu anlıyoruz. Buna rağmen insanlar o tehlikeli makamlara gelebilmek için çırpınıp duruyorlar. Bu normal bir davranış değil ama siyasetin öyle bir büyüsü var ki insanın aklını başından alabiliyor.."demiş Livaneli .

Okudum,beğendim,tavsiye ediyorum sevgili okurlar. Keyifli okumalar dilerim..




Zülfü Livaneli'nin 1996 yılında yayımlanan romanı Engereğin Gözü, Osmanlı İmparatorluğu'nun 17. yüzyılını, özellikle de Sultan İbrahim dönemini farklı bir bakış açısıyla ele alıyor. Roman, Habeşistan'dan getirilip hadım edilen ve sarayda görevlendirilen siyahi bir haremağasının gözünden anlatılıyor.
Konusu:
Romanın merkezinde, yıllardır Topkapı Sarayı'ndaki hücresinde tutulan ve hiç beklemediği bir anda tahta çıkarılan Sultan İbrahim ile haremağası Süleyman arasındaki ilişki yer alıyor. Süleyman, efendisine sadık bir kul olmasına rağmen, saraydaki iktidar entrikaları ve acımasızlıklar karşısında zamanla içsel bir çatışma yaşamaya başlar. Valide Sultan'ın iktidar hırsı ve oğlunu yeniden hapsetme çabaları, bu karmaşık ilişkiyi daha da derinleştirir.

İktidar ve Birey İlişkisi: Roman, iktidarın insan üzerindeki büyüleyici ve aynı zamanda yıkıcı etkisini, efendi-köle ilişkisi üzerinden çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. İktidarın çevresinde dönen insanların nasıl değiştiği ve yozlaştığı ustaca işleniyor.

Kölelik ve Özgürlük: Eser, fiziksel köleliğin yanı sıra, iktidara bağımlılığın yarattığı ruhsal köleliği de sorguluyor. Haremağası Süleyman'ın iç dünyasındaki gelgitler ve özgürleşme arzusu romanın önemli bir boyutunu oluşturuyor.




Engeregin gözünü okudugum diğer Livaneli kitaplarindan farklı buldum .Bu farklılık romanin bendeki yerini ayrı kıldı. Gerek anlatım  tarzı, gerekse 17.yy daki olayları, köle - efendi ilişkisini, iktidar hırslarını çok güzel bir dille okuyucuyu sıkmadan, her sayfasında okuyucuyu kitaba dahada bağlayarak anlatişıyla romani bir solukta bitiyorsunuz, zaten sayfa sayısı da az.

Kitaptan kısaca bahsedecek olursam; Habeşli harem ağası Süleyman'in ağzından anlatılmış. Süleyman ağanın başta padişaha olan sadakati, sonra padişahın hucreye kapatılması üzerine eski padisahtan nefret edip, yeni padişaha bağlanması, valide sultani oglunu hucreye attığı için nefret edip sonra can korkusuyla ona tapmasi, eski padişaha yemek götürürken onunla konuşup tekrar ona sadakatle bağlanması, padişahı hücreden çıkarma planları yapması, bu planları yaparken kendini de iktidar hırsı icine girmesi, daha yüksek makamlara yükseleceğini düşünmesi derken Süleyman agayla birlikte değişik ruh halleri içerisine giriyorsunuz. Ve kitabin sonundaki padişahın hazin sonu...
Kitapta karekterlere isim verilmese de Kösem sultan ve deli ibrahim döneminden bahsedildiği bariz belli. Bence livaneli karaktere isim vermemesinin sebebi romaninin bir tarihi roman degilde daha cok pskolojik yönde bir kitap olduğunu anlatmak istemesidir. Bu iktidar hırsı ve bu hırs uğruna yapılanlar sadece deli ibrahim döneminde degil her padişah döneminde rastlanan bir durum olduğu için karekterlerine isim takmama gereği duymuş olabilir Livaneli.
Çok Sevdiğim bir Livaneli kitabi oldu. Herkese tavsiye ederim





, Türk müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve film yönetmeni olan

'nin yazdığı Tarihsel bir Romandır.

Engereğin Gözü'nde olaylar, Osmanlı İmparatorluğu'nun önlenemez gerileme sürecinin başlarında ve çoğunlukla sarayda geçiyor. Yazar dönemin ruhunu ve saray atmosferini başarıyla canlandırıyor; saraydaki törenleri ve entrikaları ayrıntılı bir şekilde betimliyor.
Bu aynı zamanda da felsefi bir roman, çünkü karakterleri harekete geçiren değişken motifleri ve onların etik değerlerini irdeliyor. Yazar roman kişilerini çok incelikli bir şekilde işlemiş.

Roman, Topkapı Sarayı'nda geçiyor, Osmanlı İmparatorluğu'nun en karışık ve acılı dönemlerinden birini anlatıyor. Ne var ki, hiç kimsenin adı yok. Herhangi bir padişahın ya da vezirin adı verilmiyo

Romanın kahramanı zenci hadım da iktidar yamaçlarına yakın duran ezilmiş bir adam tipi. Bazen kahraman, bazen korkak... Kimi zaman kendisini imparatorluk ailesine eş görüyor, kimi zaman bir hamamböceği kadar değersiz.

Livaneli, roman formunun temel unsurlarını, 17. yüzyıl İstanbulu'na dair bu anlatıda bir araya getiriyor: Osmanlı Sultanı'nın tahtından edilmesi ve bunun pratik ve psikolojik sonuçları etrafında gelişen hikâye; ana karakter siyahi Haremağası, Sultan, Sultan'ın annesi ve haremdeki kadınlardan oluşan roman kişileri ve yazarın evrensel hakikatlere bakışını yansıtan bir üslup.




Livaneli'nin okurlara göre tarihî olan fakat kendisine göre tarihî bir roman olmamakla beraber efendi-köle ilişkisini anlattığı romanı. Çok akıcı, merak uyandıran, her ne kadar kendisi kabul etmese de tarihe ışık tutan bir kitap. Evliya Çelebi ve Naima'dan da etkilendiği hatta "çoğunlukla onların cümlelerini olduğu gibi aktardım." sözleri bunu kanıtlar nitelikte.

Kitapta efendi-köle ilişkisi öylesine yerinde aktarılmıştı ki. Kölenin efendisine bağlılığını -bir aralık bu durumdan kopup nefret duysa bile- nefis işlemiş. Afrikalı zenci hadım kölenin gözünden Osmanlı'yı izliyoruz adeta. Bir dönem sarayda iktidar mücadelesiyle yarışan valide sultanları, kelle almalardaki "keyfî" sebepleri, o dönemdeki şatafatı, kadınların haremde yıllarca padişahı beklerken hayattan nasıl koptuklarını... hadım köleden dinliyoruz. İçerisinde yine tarihin gizli cevherleri de saklı; Mevlana'nın meşhur Mesnevi'sinden beyitler, Babil kuyusunda kıyamete dek baş aşağı bekleyecek olan Harut ile Marut hikayesi...

Keyifle okunuyor. Livaneli'nin dili çok akıcı, yormuyor ve yukarıda da söz ettiğim gibi merak uyandırıcı. Eser sonuna da yazar ile yapılan bir söyleşi eklenmiş. Kitaba dair Livaneli'nin kendi fikirlerini de öğrenmiş oluyoruz bu sayede.

Okuyacak olanlar için şimdiden keyifli okumalar. :)



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: