Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

En Uzun Gece - Ahmet Altan | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

En Uzun Gece Kitap Bilgileri


Yazar: Ahmet Altan
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 58 dk.
Sayfa Sayısı: 352
Basım Tarihi: Mayıs 2017
Yayınevi: Everest Yayınları
ISBN: 9786051416212
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


En Uzun Gece Kitap Tanıtımı


Birbirini seven iki insanın düşebileceği en kötü duruma düştüklerinin farkındaydı, sevgi asla kaybolmayacak bir biçimde canlıydı ama aralarındaki ilişki çürüyüp eski bir köprü gibi yıkılmıştı. Bir nehrin iki kıyısında kalmışlardı. Birbirlerini görüyorlar, rüzgârın kelimelerin çoğunu uğultusuyla boğduğunu bile bile birbirlerine sesleniyorlar ama birbirlerine ulaşamıyorlardı. Bütün hissettiklerine rağmen o köprünün bir daha kurulamayacağına inanıyordu, bunu denemeye bile gücü kalmamıştı, o kavgalar, kıskançlıklar, dinmeyen kuşkular, iyileşmesi imkânsız biçimde ilişkilerini de ruhlarını da hastalandırmıştı. Arabanın içinde yaşadığı o korkunç özlem krizini, arabayı nasıl kenara çektiğini, özlemenin şiddetinden nasıl soluğunun kesildiğini Yelda’ya hiçbir zaman anlatmadı, Yelda o kadar özlendiğini hiç bilmedi.




En Uzun Gece Kitaptan Alıntılar


1. "Mutluluk da korkutuyor beni..."




2. "Erkekler özgürce ahlaksızlık yapabilmek için kadınların sadakatinden bir ahlak perdesi örüyorlar ahlaksızlıklarının önüne"




3. "Neden bu erkekler kadın sadakatından başka hiçbir konuyu namus meselesi saymıyor ?"




4. "" bir gün olacaksa ben beklerim"..."




5. "Bütün kadınlar mı böyleyiz, sevmek bizi huysuzlaştırıyor mu ?"




6. "~

Bazen bir insanın taşıyamayacağı
kadar çok özlüyorum seni...

~"




7. ""acaba aşk dedikleri sürekli yeni anlaşmalar yapmak mı?" ...

"




8. ""insan affedebilmeli"..."




9. ""




10. "


"




11. "












"




12. ""




13. "" acaba aşk dedikleri sürekli yeni anlaşmalar yapmak mı? "...
- İlk anlaşmaya sadık kalamayanlar için başka bir çare var mı?"




14. "Ben de bir masal istiyorum, bütün gerçekleri önemsiz kılan bir masal... Bir masaldan daha az bir şey yaşamaya razı değilim."




15. "Ben de sana bir sır vereyim, dedi Yelda, böylece bir dünya turu daha yapmana gerek kalmadan bir gerçeği daha öğrenirsin... Erkekler de orospu..."





En Uzun Gece Kitap İncelemeleri


Birbirlerini çok seven ancak, sevgisi kadar da yaralayan iki insan. Affetmedikleri için kendi hafızalarından bile nefret etmelerini sağlayan, insanların arasında yalnız kalınmışlık.

Selim'i hayatında herkesten ve herşeyden daha fazla seven ancak Güneydoğu'nun dağlarında uluslararası kadın töre cinayetlerini araştırma bahanesiyle ondan kaçan Yelda...
Duygularını gizleyen, yalanları hayatının merkezine yerleştiren, Oxford Üniversitesi'nde eğitim alan karizmatik, çapkın, sürekli birden fazla kadınla beraber olan, bir ile yetinemeyen ancak Yelda'dan vaz geçemeyen Selim...

Yelda... Anadolu terbiyesine sahip bir ailede büyümüş, Türk filmlerindeki namuslu, ahlaklı, erkeğini efendisi olarak kabul eden düşüncelerin hâkim olduğu bir ortamdaki özgür ruhunu bastıramayıp Amerika'ya giden, eğitim alan, Batı'nın ahlaksız ruhunu da benimseyen arada kalmış bir kadın.
Erkek ile olan eşitsizliğe kafa tutan, fiziksel karşı konuşmadığını anladığı vakit zekasını ön plana çıkartarak erkeği alt eden iktisat hocası.

Her ne kadar özgür, ailesinin yanında en başarılı, erkek kardeşlerini alt eden biri olsa da, baba evine gittiği vakit akşam erkekleri bekleyen, onlara sofra hazırlayan ikilem içinde yaşayan Yelda...

Birbirine hem delicesine aşık olan, hem de delicesine nefret eden iki insan.
Güneydoğu da yaşanan zorluklar ve töre cinayetleri...

İyi okumalar dilerim.




Birbirini seven iki insanın düşebileceği en kötü duruma düştüklerinin farkındaydılar, sevgi asla kaybolmayacak bir biçimde canlıydı ama aralarında ki ilişki eski bir kötü gibi yıkılmıştı. Bazen bütün sevgimize rağmen o köprü tekrar onarılamaz. Buna bile gücü kalmamış olur... Kavgalar, kıskançlıklar, kuşkular ruhlarınıda darmadağın etmiştir çoktan.
Yelda çok özlendiğini ne kadar sevildiğini asla bilemeyecektir. Çünkü ona artık anlatması için çok geçti...
Hayatında herkesten ver her şeyden fazla sevdiği erkekten kaçarak Güneydoğu’nun dağlarında araştırma grubuna katılan bir kadın.
Klasik bir aşk romanının yanında, Güneydoğu’da yaşanan, terör ve ölümler , ülkemizin kanayan yarası olan kadın cinayetlerine de dikkat çekiyor. Okumaya başlar başlamaz içine çekebilen, anlatımıyla sürükleyici bir roman. Okurken bazen gerçek aşkın ağırlığını taşıyamıyorsunuz. Ayrıca kitapta hem kadın hem erkek için etkileyici psikolojik tanımlamalarda mevcut. Bir daha asla bir kadını öyle sevemiceğini bildiği halde yaptığı korkunç hatalar ile sevdiği kadını yaralayan bir adam.Saplantılı bir aşk iki insanı ne kadar çaresiz bırakabilir ona da şahit oluyoruz aslında. Bir aşk için en önemli şeyin sevgi olduğunu düşünürüz mesela hepimiz. Peki herkes sevgisini eşit şekilde gösterebilir mi? Yada bizim ondan beklediğimiz şekilde? Kitabın bazı yerlerinde kitabı elinizden bırakıp derin bir nefes alıp, kendi kendinize söylenip tekrardan başlıyorsunuz. Kızıyorsunuz ama değiştirebiliceğiniz bir şey yok. Ve sonunda aklınızda kalan şey sevgi...
Ahmet Altan anlatımı ile okuyabiliceğiniz klasik aşk hikayelerinden çok farklı..




Yine bir kitabın sonu kötü bitti ne üzücü ...
En uzun gece (Yelda)...
Birbirlerini sevmiş, birbirlerinin canını acıtmış, birbirlerinin hastalıklarını ortaya çıkarmış iki sancılı ruhun hikayesi .. Hayatında herşeyden, herkesten daha çok sevdiği , herşeyim üstünde gördüğü adamın aldatmasıyla sancılar çeken , sancılar içinde kıvranan ruhunu iyileştirmeye çalışırken İstanbul'u , sevdiği adamı geride bırakıp Güneydoğunun en ücra, en tehlikeli yerine gelen bir kadın .
Hayatında hiçbir kadını böyle sevemeyecğini bilmesine rağmen ihanetlerine kılıf uydurup karşındakileri severken hırpalayan , yaralayan bir adam . Yazarın da dediği gibi gerçek aşkın korkunç ağırlığını taşıyamayarak bir köprü gibi çöküp iki kıyısında iki insanı çaresiz bırakan bir ilişki. Bu iki insanın yaşadıklarını okurken herkesin sorduğu soruyu bende sordum . "Hayatım boyunca beni böyle seven biri oldu mu? " Okurken kitabın kahramanlarıyla canımın yandığı, yer yer gözyaşlarıma hakim olamadığım, hayatta ölüm denen gerçeği göz ardı edip nasıl egolarımızla , zekamızla , intikam ateşimiz, öfkemizle sevdiklerimizi hırpalamamızın(sevmek yerine) aslında ne kadar basit ve önemsiz olduğunu bikez daha görmüş oldum . Kitabın ismi kadının isminin anlamını taşıyor ama Asıl en uzun gece kadının adıyla değil sevdiği adamın kollarında can vermesiyle başlıyor :(




Aşk, ihanet, özlem,acı içeren akıcı bir roman ile geldim. Affetmek ile edememek arasında arafta kalan bir insan ne yapmalıdır? Yada aldatılmasının öfkesiyle neler yapabilir?

Karekterimiz Yelda; uzun, kısa, doğru, yanlış, tüm ilişkilerinden sonra Selim’de soluğu almış ve onda huzur bulmuştur. Kendisi bunu hastalık olarak adlandırıyor iki ruhu hasta insanın birbirinin zaaflarını bilip birbirlerine iyi gelmesindeki sırrı bir türlü çözemiyor. Birgün Selim’in onu aldattığını öğrendiğinde ondan kopup gitmek adına denediği tüm eylemlerde başarısız olan Yelda Uluslararası bir İstatikçi olarak Güneydoğudaki bir göreve gitmeye karar veriyor. Yurtdışında tahsil görmüş, farklı pencerelerden bakan, olayları sadece haberlerde gören Yelda İstanbulun o eşsiz denizine baktığı gibi şimdi Mezopotamya’ya deniz gözüyle bakabilecek miydi?

Peki bu uzaklık Selim ve Yelda’nın birbirini unutmasınama , yoksa daha çok bağlanmalarınamı sebep olacaktı . Güneydoğuda yeni arkadaşlıklar edinen Yelda küçük Hejayı çok sevecek ve onu İstanbul’a götürmek isteyecektir. Peki bunu acısız bir şekilde başarabilecek midir? Çünkü Arif Ağa Yelda’ya “Ehh bizim buralarda her şey biraz acıdır demişti.” Kitabın adının neden En Uzun Gece olduğu ile konusu arasında ki bağlantı gerçekten çok güzeldi onu size söylemeyeceğim okuyunca anlayacaksınız.




Ahmet Altan... İnsan psikolojisini öyle bir işlemiş ki, sanki yarattığı her bir karakterin içine girmiş, her birinin yaşadığı şeylerin aynısını yaşamış ve kendinde hissettiği şeyleri kaleme dökmüş gibi. O kadar etkiliyici ki, o kadar içten ve bir o kadar da bizden ki! Her bir karakterde kendinizi, iç dünyanızı, ruh halinizi, gelgitlerinizi görebiliyorsunuz. Bu muhteşem bir şey. Okuduğunuz her cümlede 'evet ben de aynen böyle derdim, böyle hissederdim, bunu yapardım ya da yapmazdım' diye diye alıp götürüyor sizi, farklı duygular içerisinde gezintiye çıkararak.. Yelda'nın Selim ile yaşadığı aşkı okurken bazı yerlerde içiniz ürperiyor, bazı yerlerde acı çekiyorsunuz onlarla birlikte. Ya da onlarla birlikte mutlu olup onların hayallerine ortak oluyor ve siz de Hêja ismindeki çocuğu alıp büyütmek istiyorsunuz. Bir Hêja'nız olsun istiyorsunuz... O bir umuttur artık çünkü sizin için. Güzel bir umut. Ama bu umudu öldürdüklerinde, işte o an en uzun gecenin başladığını anlayabiliyorsunuz. O en uzun gecede acılar peş peşe geliyor, hiç durmadan, acımasızca vuruyor sizi. Nasıl en uzun gece olmasın ki sizin için? Henüz daha ne yaşayabilirim, neyi görebilirim derken başka bir acı bitiveriyor karşınızda. Hayır diyor daha bitmedi o en uzun gece.. Bitmedi, bitmiyor ve bitmeyecek belki ama Hêja, o çocuk, o umut hep var olacak.. Yaşamak, acılara rağmen.. Bu var olacak, olmalı!



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: