Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Durgun Don - Cilt 1 - Mihail Şolohov | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Durgun Don - Cilt 1 Kitap Bilgileri


Yazar: Mihail Şolohov
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 47 dk.
Sayfa Sayısı: 416
Basım Tarihi: 2018
İlk Yayın Tarihi: 1928
Yayınevi: Yordam Edebiyat
ISBN: 9786051722467
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Durgun Don - Cilt 1 Kitap Tanıtımı


Durgun Don, edebî dehası Tolstoy’la kıyaslanan Nobel ödüllü yazar Mihail Şolohov’un başyapıtıdır.

Ekim Devrimi’nde ve sonrasında yeni kurulan Sovyetler Birliği’nde iç savaş koşullarında yaşanan tarihsel olayları hikâye eden bu epik roman, büyük Rus roman geleneğinin 20. yüzyıldaki doruklarından biridir.

Büyük yıkım ve yoksunlukların ortasında insanlığa umut saçan yeni ve eşitlikçi bir sistemin kuruluşunu, sadece tarih, siyaset ve teori kitaplarından değil, Şolohov gibi usta bir yazarın canlandırdığı karakterlerle ve edebî anlatımın eşsiz keyfiyle öğrenmek isteyenler için de müthiş bir kaynaktır.

Bu büyük eser Türkçeye, üç çevirmenimizin ortak ve yoğun emeğinin bir ürünü olarak kazandırıldı. Mete Ergin ve Gani Yener’in birlikte yaptığı çeviriyi Hasan Âli Ediz Rusça aslıyla karşılaştırdı. Okurlar, Rus halk edebiyatı ile Rus klasik edebiyatını kaynaştıran Şolohov’un parlak edebî biçemini bu titiz çeviriden zevkle takip edecekler...

• • •

“Demek savaşa gidiyorsunuz askerler?”

“Evet dede, savaşa gidiyoruz.”

“Türk Savaşına benzemeyecek bu galiba, hiç sanmıyorum benzeyeceğini. Şimdiki silahlar başka!”

“Hepsi bir. Hepsi de aynı bokun soyu. O zamanki silahlar nasıl adam öldürdüyse, bu seferkiler de öldürecek.”




Durgun Don - Cilt 1 Kitaptan Alıntılar


1. "Yaşam, yazılı olmayan yasalarını ister istemez insanoğluna kabul ettirir."




2. "...bütün ulusların... hükümetleri halk ve köylü hükümeti olunca savaşmak için bir neden kalır mı ortada? Sınırlar yok, nefret yok! Bütün dünyanın üzerinde bir tek mutlu yaşam."




3. "Aziz bir misafiri bekler gibi bekliyorum ölümü."




4. "Doğru yolu bırakma, babanı dinle."




5. "Aşk ihtiyarlar, vücutt da soğur."




6. "Ama kalbimde hiçbir duygu yok. Bomboş kalbim. Bu gece bozkır nasıl boşsa öylesine boş."




7. "Bela geldi mi, hiçbir vakit tek başına gelmez."




8. "Gereksiz yere hayvanları öldürmek günahtır ama, insan mı,... İnsan dediğin ne, murdar yaratık! Yeryüzünün zıkkımı. Zehirli mantardan farksız..."




9. "***
Koca dediğin sülük değildir, ama yine de insanın kanını kurutur.
***"




10. "Herkesi memnun edemezsin ki!"




11. "...Kapkara gözlerinin yaban boşluğuna bakardı, hiç utançsız,meydan okurcasına..."




12. "Sığırların çiğnediği ekinler tekrar doğrulur. Çiy ve güneşin etkisiyle ezilen saplar tekrar kalkar; önceleri, çok ağır bir yükün altında iki büklüm olmuş bir insan gibi, sonra dimdik başlarını kaldırırlar; değişen hiçbir şey yoktur ortada."




13. "Ruhu yabani otlarla çalıların bürüdüğü terk edilmiş bir avlu gibi bomboş, ıssız kalmıştı."




14. "Hayatta kendinden esirgeyemediği tek bir şey vardı: Kitap. İş kitap satın almaya geldi mi akan sular dururdu. Severdi okumayı."




15. "Şimdiye kadar işlemediğim halde acısını çektiğim bütün günahları işleyeceğim!"





Durgun Don - Cilt 1 Kitap İncelemeleri


#spoiler#
Hangi birini yazayım şimdi a dostlar..öyle hadi bakalım inceledim sizin için diye yazılacak kitaplar değil ki bunlar ..insanı adım adım köylerin, tarlaların,evlerin ,insanların içinde gezdiren yazarları, hikayeleri,nasıl anlatayım? Karakter şu idi ..anası TÜRK 'tü öldürdüler, babası topaldı çocuklarını simartmazdı mı diyeyim ?..yan bahçede komşunun karısına göz dikti Grisa ne it oğluydu mu diyeyim? Unuturum diye evlendide ,yaktı ömrünü. .Natalyayıda ne hallere koydu ...
Kız kendi boğazını orakla kestide ölmedi mi diyeyim ?? Kazak türküleri dağlarda yankılar yaparken ,harmanı hasatı bir an önce kaldıralım derken "savaşşş" diye nağralar atan ....atını köyden köye sürerken hayvanın sırtından köpükler çıkartan ulakları ne edelim?...
öldü dediler yaslara girdim Grisa ..
Ölmedim diye mektubun geldi şapşal şapsaĺ gülümsedim :) ve bunu otobüste yaptım :)
ama son bir darbe vardi ya.. iste onu hazmedemedim de kitabı elimden fırlatıp attım. ..yanimda oturan emekli öğretmen Ayfer hocama anlattım böyleyken böyle oldu diye ...doğru dürüst oku şu kitaplarını dedi :) senin yüzünden hop oturup hop kalkıyoruz :) olmaz ki canım, böyle de kitap okunmaz ki tövbe tövbeeee...:)

Soolohov efendim yazmış ..
tanismadı -iseniz beyninizdeki gerçekçi öykü -roman kütüphaneniz hep eksik kalır. .benden söylemesi. .şimdi benim önümde 3 ciltlik merak dolu bir serüven var ..bir de Don nehrinde buzlar kırılırken çıkan seslerin uğultusu...

savaşsız, saf sevgiyle kalın...iyi geceler




Dört kitaptan oluşan eserin ilk kitabında, Birinci Dünya Savaşı yılları ve Çarlık rejimi altında yaşayan Kazakların günlük yaşamı anlatılmakta. Kitabı okurken Kazakların geleneklerine, yaşamlarına aşîna oluyorsunuz.

Bu arada kitaptan öğrendiğim kadarıyla Kazaklar, Türkleri hiç sevmiyor. Sürekli savaş halindeler. Kitaptan şöyle bir bölümü hiç unutmuyorum; başkarakter yarı Türk olduğu için esmer, askerdeyken eli komutanın eline değdiğinde komutan tiksintiyle elini çekip kıyafetine siliyor...

Şolohov toplumsal gerçekçilik türünde yazanlardan. Kitapta bunun hakkını da vermiş. Savaş, sefalet, ahlak çöküntüsü... bütün bunları sade bir dille betimlemiş. Kitap aynı zamanda sürükleyici de...

SPOİLER (Aşk-ı Memnu'ya benzettiğim baş kısımları sıkıcıydı; başkarakter komşusunun karısına aşık oluyor, sonra başka biriyle evleniyor, sonra karısını bırakıp komşusunun karısını kaçırıyor...) SPOİLER

Yazar savaşın gerçeğiyle ilgili muhteşem kısımlara da yer vermiş:

"Savaşta zengin olan semirir, yoksul acından geberir. Anladın mı şimdi? Böyle bu! Fabrikatör kısmı burnunu votkadan ayırmaz, asker kısmı bitten başını alamaz. Kapitalist kârını alır, iç eder, işçi yalınayak gezer. Bizim düzen bu işte."
(Syf 391)

"Uğrunda köylerimizden alınıp ölümün kucağına fırlatıldığımız insanlar bunlar işte! Ah, namussuzlar! Lanet yağsın başımıza bin kere, e mi! Sırtımıza yapışmış bit bunlar. Bunlar için mi elâlemin ekinini ezdirdik atlarımıza? Bunlar için mi öldürdük onca adamı? Niçin otların üstünde süründüm de haykırdım o kadar? Niçindi o korku?" (Syf 396)




Durgun Don Cilt 1-Şolohov

Durgun Don cilt 1 bitti ve ben de fazla zaman kaybetmeden hemen ikinci cilde başladım. İlk cilde şöyle bir göz atarsak... Don kıyısındaki Kazakların yaşantısına uzanıyoruz. Bizim eşlik ettiğimiz aile Melehov ailesi. Onların oğlu Gregor ne yapacağı tam kestirilemeyen yarı Türk garip bir karakter. Benim gibi savaş sahneleri için sabırsızsanız ilk cilt karakter tanıtımları, gönül ilişkileri ve yaşantı üzerine kurulu olduğu için sizi biraz sınayacaktır. Lakin son 100 sayfa hafiften barut kokusu alıyoruz. İkinci ve üçüncü cilt genel itibariyle savaş üzerine olduğu için o ciltleri daha çok beğeneceğim gibi geliyor bana. İlk cildin yarısı tıpkı ismi gibi durgundu. Tarihler Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesi ve savaş dönemi. Dört cilt bitince Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı ile birlikte Ehrenburg’un Paris Düşerken serisini kıyaslarım. Dönemler farklı olsa da arka plan “savaş, savaş” diyor. Not: İkinci ve üçüncü cilt için yorum yapmaya gerek duymuyorum. Dörtlüden sonra yine üzerine kafa yorarız. Şolohov Nobel, Lenin ve Stalin ödüllerinin üçünü de almış, Durgun Don cilt 1 ise 23 yaşında yazılmış.
#durgundon #şolohov #yordamkitap #yordamedebiyat #roman #savaş #meteergin #savaş #kahve #kitap #book #mihailşolohov




Rus Topraklarında bir sürü insanla tanıştım. Dostoyevski, Tolstoy, Gogol ve daha niceleri. Bunlar genelde beni şehirde ve ufacık bir zaman dilimi için de taşrada konuk ettiler. Taşra da Ruslar dışında Kazak halkını da görmüştüm. Ama sadece gördüm. Benim için bu etnik topluluk kapalı bir kutuydu.

Mihail Şolohov, nihayet bu kutuyu açıp içindekileri bana sundu. Mihail Şolohov, Durgun Don eseriyle Kazakların kültürlerini, yaşayışlarını, toplumsal ilişkilerini kısaca Kazakları belgesel tadında okura sunuyor.

Melehov ailesi üzerinden toplum hakkında bilgi edinirken, bir yandan da Birinci Dünya savaşında Rus ordusunda yer alan Kazakların savaştaki rollerine tanıklık ediyoruz.

En üstten yani devlet tarafından inen demir yumruğun Kazakları darmadağın etmesi, ezilen halkın zihinlerine yeni sorular oluşmasına neden oluyor.

Köylerinde hasatlarını kaldırırken, birden ne olduğunu anlayamadan savaşa çağrılan Kazaklar kendilerini cephede buluyorlar. Burada Tolstoy'un Savaş ve Barışındaki gibi bir yaşam ve ölüm çizgisi ortaya çıkıyor. Ne ve kimin için savaşılıyor.

Gregor Melehov, bu sorulara yanıt ararken aynı zamanda kendisini karanlık bir çaresizlik içinde buluyor. Sadece Gregor değil, kurulan sahra revirlerinde yatan askerlerin suratlarında da sessiz çığlıklar görüyoruz...

Yazar için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Romandaki coğrafi bölgeyi anlatırken kullandığı tasvirler gerçekten kusursuzdu ve okuyan kişinin zihninin çok ender rastlayacağı lezzetlere sahiptiler.

Savaş, çaresizlik ve merhametsizlik altında ezilen köylerinden koparılmış Kazakların hüzünlü hikayesi okunmaya değer değil, mutlaka okunmalı...




Bu incelemeyi dört cilt için yaptım ama birinci kitaba eklemeyi uygun gördüm. Benim gözümde birbirinden ayrılmayacak olan tek kitaplık bir destan olması. Geniş bir Rus tarihini tüm gerçekçiliği ve yalınlığı ile gözler önüne seren 14 yılda yazılmış dört ciltlik bir şaheser. Nobel ödülünü fazlası ile hak etmiş . Birinci kitap nasıl bitti anlamadım. Merakla ikinciyi okurken bir de baktım on iki günde dört kitap da bitmiş. Elimden bırakmadım. Bitmesini istemedim. Yazar okuyucuyu kitabın içine almayı öyle bir başarmış ki sanki bir köşe oturmuş her gün Don Kazaklarını seyrediyordum. Kahramanı Kazak asıllı Gregor Melekof (babaannesi Türk) olan eser, I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesindeki Melekof un gençlik döneminden başlıyor ve Melekof un bütün yaşamını ve o günün koşullarını , yönetim, savaş, bozkıra bağlılık, ahlak, din ve aile yapısı gibi kavramlar üzerinden zengin, fakir, aristokrat, köylü, kadın , erkek, yaşlı, genç, Bolşevik, Menşevik , Kazaklar gibi her tabakadan insanları içine alan destansı bir anlatımla kitabını bitiriyor . Rus Devrimini ve rejimler arası farkları , her iki rejiminde iyi ve kötü yönlerini Şolohov tarafsız bir gözle anlatmış. Bakıyorsunuz ki hep ezilen halk olmuş. Kitabı okurken her türlü duyguyu yazar duru bir şekilde okuyucuya yaşatıyor. Bu nedenle bir başyapıt olmayı hak ediyor. Herkese tavsiye ederim.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: