Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Devran - Selahattin Demirtaş | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Devran Kitap Bilgileri


Yazar: Selahattin Demirtaş
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 55 dk.
Sayfa Sayısı: 138
Basım Tarihi: 12 Nisan 2019
İlk Yayın Tarihi: 2019
Yayınevi: İletişim Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750526596
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Devran Kitap Tanıtımı


Toz duman kenarlardan, taşradan ve kuytulardan, memleketten yoksulluk halleri. Utananlar, üzülenler, âşıklar, yevmiyeciler, küçük kasabalar, hazin ve uzakta kalan hayatlar.



Devran, inatçı neşesiyle geçip giden zamanın çarpıklığını anlatıyor. Umut umut, cümle cümle… Evvela mahsus selam ediyor doğan güne.



Selahattin Demirtaş, yaralıların, umarsızların, kalbi hızla çarpanların hikâyecisi. Sofrasında konuk ağırlayan, durup durup konuşan…



Doksanların başı, ziraat fakültesini yeni bitirmişim, iş güç yok henüz. Günün çoğunu evde iş projeleri ve gelecek planlarıyla geçiriyorum. Dile kolay, her gün elli tane iş kuruyorum kafamda. Hemen para kazanmaya başlamam lazım diyorum. Acayip zengin olasım gelmiş, yerimde duramıyorum. Fakirlik içinde büyümüşüz, fakir fakir okuyup üniversiteyi de bitirmişiz. Ama her şeyin bir sonu olduğuna göre fakirliğin de bir sonu var değil mi?




Devran Kitaptan Alıntılar


1. "Bu işte bir yanlışlık olmalıydı, her şey bu kadar basit olamazdı. Tamam ateş düştüğü yeri yakardı ama hayat olduğu gibi devam etmemeliydi. Uzayın boşluğuna savrulup yok olmuyordu acılar. Nereye gidiyordu peki bunca acı, bunca yaşanmışlık neyi değiştiriyordu? Biz insansak bunlar kimdi? Bunlar insansa biz kimdik? Hepimiz insansak... Hayır, hepimiz birden insan olamazdık. İnsan türü dışında yeni bir tür oluşuyordu muhakkak. İnsan türünü küçümseyen, hor gören yeni bir canlı vardı artık. Kendini yarı tanrı gibi gören bir tür belki de. Konforlu küçük saraylarını ötekilerin üzerine inşa eden uyduruk, sahte tanrılar. Yarı tanrı olmakla ezilen olmak dışında bir seçenek yok muydu artık?"




2. "Perihan hiç değilse bu gece üşümeyecekti."




3. ""Bizde misafire niye geldiği, ne zaman gideceği sorulmaz. Kim olursa olsun evimizin eşiğinden içeri giren herkesin başımızın üzerinde yeri vardır.""




4. "Gülümsedi acı acı, gamzesini gördüm. Dünyanın en derin çukuru gibiydi, içine düştüm, kayboldum. Bir daha da o çukurdan çıkamadım."




5. "Uzayın boşluğuna savrulup yok olmuyordu acılar"




6. "Oysa ne çok isterdim gidip ona sarılmayı, iki çift laf söylemeyi, teselli etmeyi, teselli bulmayı. O gün, orada sarılsaydım kimse koparamazdı herhalde beni ondan."




7. "Uzayın boşluğuna savrulup yok olmuyordu acılar."




8. "Keşke her imkânsızın bir mümkünü olsa."




9. "Ölüme çare yok ama, her şeye var, ölüme yok."




10. "Kendi cennetin için beni cehenneme yolladın."




11. "Kendi cennetin için beni cehenneme yolladın.


"




12. "Gurur duyacağınız bir şey yoksa da, utanç duyacağınız bir şey olmasın en azından hayatınızda. Yoksa bu şey , taşıyamayaçağınız kadar ağır gelir ve onun altında ezilirsiniz.
Hah, bu fizik kanunudur işte."




13. ""Bütün vücudum, en çok da kalbim ağrıyordu..""




14. "Gurur duyacağınız bir şey yoksa da, utanç duyacağınız şey olmasın en azından hayatınızda. Yoksa bu şey, taşıyamayacağınız kadar ağır gelir ve onun altında ezilirisiniz."




15. "Sana hoşçakal demiyorum hoşça kalmayacağını biliyorum. Bende güle güle gitmiyorum zaten..."





Devran Kitap İncelemeleri


Selahattin Demirtaş' la siyasi görüşümüz taban tabana zıt ve duruşunu paylaşmıyorum ancak böyle olması hikaye kitabını okumama engel değil.

İlk kitabı "Seher' deki öyküleri çok beğenmiştim. Herkes siyasi içerikli bir kitap ve hikayeler beklerken Demirtaş yaşama, topluma, insanlara dair hikayeler anlatmıştı.

İkinci kitabı olan "Devran" ı ilk kitabı kadar beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Hikayeler bana göre biraz daha zayıf kalmış. "Seher" kitabındaki öyküler daha başarılıydı sanki.

Ancak bu kitabın kötü olduğu anlamına gelmiyor.
Özellikle beğendiğim hikâyeler:
-Ardiye
-Avm
-Dedemin Krallığı
-Kobay
-Yeni Hayat...

Ardiye öyküsünü bana, 5 yıl önce soğuk bir kış gününde camları kırık, ahırdan bozma evde ölen Ayaz bebek hatırlattı.... Nejat İşler' de aynı dönemde kendi rezil yaşamının sonucu olarak hastanelik olmuştu ve Ayaz bebekten daha çok Nejat İşler için üzülmüştü insanlar. O
zamanda midem bulanmıştı toplumun değer yargılarından...

Avm öyküsünde ise avm' lerde hep gözümünüz önünde olan ama hiç görmediğimiz önemsemediğimiz temizlik çalışanlarının dünyasını anlatıyor ve empati yapmamızı sağlıyor. Bence herkesi küçümseyen tipler için uyarıcı mahiyette bir öykü...

Dedemin Krallığı ise kitabın en uzun ve bence en etkili hikayesiydi...
Tanıdığımızı sandığımız insanların keşfedilmeyi bekleyen, o insanlardan ummayacağımız öyküleri olabilir. Ne kadar tanıyoruz çevremizi ve ne kadar merak ediyoruz hikayelerini?

Demirtaş hikayeciliğe devam etmeli bence. Kalemi cok güçlü, bunu hikayelerinden anlayabiliyoruz.




TDK, devran’ı şöyle tanımlıyor:
*dünya
*zaman
*kader
Devran dönüyor elbet, gün bir diğerine evrildikçe.
Devranı geçtiyse kalıyor aklında,geçemediğin her başı dumanlı dağ.
Bir de tüm dualar, niyetler, iç çekişler, ah edişler devrana bağlanıyor. ‘Hayırlısı’ oluyor tüm cümlelerin noktası.
.
Selahattin Demirtaş bu anlamlara bir de soğuğu ekliyor, çakmak gözleri, pişmanlığı. On dört öyküde on dört hayatın bir sayfasını yazıyor. O sayfalar, pulları ışıl ışıl balıklar değil bilesiniz. Kendiliğinden soluk hayatlar, çitelene çitelene renginden edilmiş hayatlar.
.
Seher’de Asuman’ı sevmiştim burada Devran’ı. Esmer’e de yandı candım. Seher’de de olduğu gibi büyük laflar etmiyor Demirtaş. Mesela şöyle bir alıntı bırakayım:

“Ezik bir fizik öğretmeni ne öğretebilir ki çocuklara; ‘Direnmek güzeldir çocuklar, bu da bir fizik kanunudur’ diyecek halim yok.
Gurur duyacağınız bir şey yoksa da,utanç duyacağınız bir şey olmasın en azından hayatınızda. Yoksa bu şey taşıyamayacağınız kadar ağır gelir ve onun altında ezilirsiniz.
Hah.bu fizik kanunudur işte.”
.
Buradaki hah kelimesindeki tonlamayı duydunuz siz de değil mi?
Hah öyle işte bu öyküler de. Kulaklarınız aşina.
Ve direnmek elbet ki güzeldir. Ezmelere,kırmalara,yok etmelere direnmek gerekir ki kökleriniz toprağına kavuşsun.
.
Bir de dilek olsun: edebiyattan,sözden, renkten, rüzgardan korkmayın.




Sayın Demirtaş Türk öykücülüğü ve yazarlığı için önemli bir şahsiyettir. Yazdığı öykülerle insanı sürükleyen ve beyinde kalıcı bir şekilde tutan toplumsal olaylara değinmiştir. Ve bu olayların hikayenin ortasında nasıl bitebileceğini tahmin edebiliyorsun.. Size tahmin edebilme
yeteneğinizi geliştiriyor(!) Kürt halkının ıstırap; acı, yokluk, açlık, Ölümlerini ve bazen tebessüm ettiren olayları dile getiren sayın Demirtaş onları ana temasından koparmadan edebi bir dille öykülerine aktarır.“Seher”, “Devran” ve “Leylan” kitaplarında, Kürt halkının sömürgeleşme psikolojisini çok güzel ve detaylı bir şekilde ifade eder.
Yazar “Seher” eserini tüm şiddet gören ve öldürülen kadınlara ithafen yazmış. Özellikle bu konuda hem kendisini hem de onun gibi düşünen herkesi kutluyorum. Çünkü bu ülkede en çok öldürülen
kadınlar ve çocuklar devletin yüksek kademelerinde ve partilerde bile bu kadar dile getirilmiyor. Kadına birey olduğu için değer veren bu anlayışlarını tüm kalbimle kutluyor ve destekliyorum. Yazar bu eserlerini Kürt halkı adına çalışmalar olarak değerlendirir.(belki de Öyle değildir.) Yazar Kürt halkı adına bir şeyler yapmak istiyorsa kendisini daha çok dil ve kültür üzerinde geliştirmesi gerekir. Sayın Demirtaş özellikle ulusal birliktelik ve kültürel konuları daha çok işlemeli ve bunu yaparken Kürtçe lisanıyla ifade etmesi onu Türk yazarcılığı anlayışından kurtarır.




Selahattin Demirtaş’ın, cezaevinde yazdığı ikinci kitabıymış Devran. İçinde 14 hikaye bulunuyor. Kitabın gayet akıcı bir üsluba sahip olduğunu ve hikayelerin ilgi çekici olduğunu söylemem lazım. Hatta sıkı bir edebiyatçı ile karşı karşıya olduğumuzu, usta işi anlatıların da bulunduğunu eklemeden olmaz. Türkiye’den insan manzaraları sunan yazarın kalemi hayli kuvvetli. Bu 14 hikaye arasında en çok Gün Olur Devran Döner, Taşocağı, Dedemin Krallığı ve Baran’ın Beşiği’ni beğendim. Diğerleri de başarılı öykülerdi. Çoğu hüzünlü ama bir kısmı neşeli öykülerdi. Yazarın kim olduğunu bilmeseniz de sevebilecek, Türk edebiyatında çok başarılı, yeni öyküler okuduğunuzu hissedeceksiniz.

İnceleme bu kadar…

.
.
.
.
.
.
.
.
.

Gerisini yazıp yazmamakta tereddüt ettim. Yoksa, bir insan hapishaneye düştüğünde neler yaşar, nasıl olur da oradan umutlu hikayeler çıkarabilir, bu ülkede terörist ilan edilmek siyasi iktidarın keyfine göre değişen bir durum mudur, Devran’lar gerçekten hukuk adamlarının içinde vicdan yarası olabilir mi, mevsimlik işçilere bakışımız nasıl olmalıydı, Bodrum’da yanmak üzerine neler demek lazım, Selahattin Demirtaş harbi harbi bir öykücü olup çıkmış mı, iyi bir kitap okuru olarak ben bu kitabı okudum diye terörist mi oldum yoksa zaten birileri tarafından terörist ilan edilmiş miydim, çok satanlar listesindeki bu hikayeleri okurken kitabı ulu orta sergilemekten kaçınmak nasıl bir psikolojidir gibi uzayıp giden bir sürü soru sormayı ve bunlara cevap yazmayı planlıyordum ama vazgeçtim.

Çünkü…




Selahattin Demirtaş siyasi kimligine siginarak yazmaya tevessül etmemiş. Edebi yönüde siyasi yönü kadar başarili ve samimi. Büyük bir haksizlikla, haksiz yere Içerde tutulmasina ragmen, siyasi bagnazliktan uzak, politik fanatizme düşmemiş, insan tarafi agir basan bir kaleme sahip. Ona oynanan politik oyunlari yakinen takip ettigimden, buna ragmen bu kadar sakin yazmasina hem şaşiriyor hem kiziyorum. Devran'I ölüme gönderen savci Salim beyin agirlanmasinda (biz kürtler misafire 3 güne kadar nerden geldigi nereye gittigi sorulmaz) Bu gelenegten heraketle ogullarinin infaz savcisini misafir gibi agirlar yasli kari koca. Hicabindan konuya giremiyen eski savci, vicdan azabindan Arabasini ölüme sürüyor. Demirtaş kendi vicdani in saglamligina güvendigi icin, bazi devlet yetkililerininde vicdan mühasebesi yapmalarini arzu ediyor Devran da. Yillar evvel Mehmet Agar bir kizini hastalik yüzünden topraga verdiginde, bir vicdan mühasebesi yapar diye ümit etmiştim onu aglar görünce. Nafile. Demirtaş samimiyetiyle, dürüstlügüyle bu ülke ye 10 numara büyük geliyor. Demirtaş halktan biri ayaklarina yatmiyor, ruhuyla, özüyle halktan biri. Diyarbakir baglar dörtyolda sabahin 5 in de iş bulmak amaciyla giden işçileri kaç siyasetçi bilir? Taş ocagi patronlarinin nasil devlet adamlariyla işi götürdüklerini ve köylülerin magduriyetini, fabrikada işten atilan işçileri, genç işsizleri, ögrencileri, kadinlari ve çoçuklari seven-savunan yazan temiz bir kalem.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: