Devir Kitap Bilgileri
Yazar: Ece Temelkuran
Tahmini Okuma Süresi: 14 sa. 17 dk.
Sayfa Sayısı: 504
Basım Tarihi: Ekim 2016
İlk Yayın Tarihi: Ekim 2016
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750724411
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Devir Kitap Tanıtımı
“Ben artık susmak istemiyorum. Çünkü insan belki hiç konuşamaz bir kere susarsa. Kuğu gibi dili dışarıda kalır, ses çıkmaz. Ben artık hep konuşacağım.”
Bu bir devir romanı. Herkesin zamanı bir başkasına devrettiği hayatta, Ali ve Ayşe’nin beraber kurdukları gizli bir dünya var içinde. Sadece o iki çocuğun gördüğü ve bir tek dilsiz kuğuların bildiği bir yer.
O dünyada bugün yaşadıklarımıza asıl biçimini verenler, yani unuttuğumuzu hatırlamadığımız
şeyler var...
Ece Temelkuran, yalnızca çocuk gözümüzle bakınca hatırlayacaklarımızı anlatıyor. Dilsiz kuğuların dün söylediklerini yarına devrediyor...
Devir Kitaptan Alıntılar
1. "Belki kafam patlayacak bir gün. Çünkü hiçbir şeyi unutmuyorum ben...”"
2. ""... Sen de yoksun, bilmiyorsun, halim kalmadı...""
3. "Kafamın içinde çok şey var anne. Kitap okuyunca geçer sadece."
4. "Zulüm karşısında halkımın tepkisi: Zalime direnmek değil, zulmü, kendinden de güçsüz olana yöneltmek!"
5. "Hayatla ilgili 'şöyle olsaydı nasıl olurdu' diye hesap yapılmaz. Başka çaresi yoktu, diye düşünmek zorundayız."
6. "Belki kafam patlayacak birgün. Çünkü hiçbir şeyi unutmuyorum ben..."
7. "Hadi uyuyalım artık. Hadi! Herkes uyusun. Sessiz olsun her şey. Ben çok yoruldum çünkü."
8. "-Nejla hanım, temizlikçi geliyor zaten, niye temizlik yapıyorsunuz şimdi?
-Aydın rezil mi olalım kadına!"
9. ""Efendim, memleketin mizahı ne kadar gelişmiş! Memleketin asabı bozuk, olan bu! Halkımız sinirden gülüyor.""
10. "Memleket ikiyüzlü seviyor...Yeminle yalan seviyor bunlar."
11. "-Nejla hanım, temizlikçi geliyor zaten, niye temizlik yapıyorsunuz şimdi?
-Aydın rezil mi olalım kadına!"
12. "Kirpiğim yanağıma düşüyor, tutup dilek tutarız ya, yapamıyorum. Kirpiğimin diyeceğinden korkuyorum."
13. ""Şu yalancı dünyada her canlı bir eş arar / Taşın kalbi yok ama onu bile yosun sarar...""
14. "Şu yalancı dünyada her canlı bir eş arar,
Taşın kalbi yok ama onu bile yosun sarar.."
15. "Bir şarkı diline pelesenk oldu mu bil ki diyemediğin derdin O şarkı da saklı."
Devir Kitap İncelemeleri
"Büyükler ne zaman yanlış yapsa çocukların dünyası bozulur."
’ın kaleminden çıkan Devir, 1980 darbesine giden günleri, iki çocuğun – Ayşe ve Ali’nin – gözünden anlatan çarpıcı ve alışılmadık bir roman. Her bölüm, bize tanıdık gelen başlıklarla açılıyor: "Ailemizi Tanıyalım", "Komşuluk İlişkileri", "Türkiye Cumhuriyeti Demokrasiyle Yönetilir"… Ama bu başlıkların ardında, çocukça bir sadelikle anlatılan büyük travmalar ve derin yaralar gizli.
Temelkuran, biz okurları çocukluğun tozlu sokaklarına, oyun aralarına ve evlerin içindeki fısıltılı korkulara götürüyor. Ayşe ve Ali'nin gözünden Türkiye'nin politik karanlığına bakarken, Ali ile Ayşe zaman zaman bizi gülümsetirken, çoğu zaman boğazımızda bir yumruyla sayfaları çevirtiyor.
kitabı bir "yarım kalmışlık hissi" oluştursa da aslında bu his romanın özüyle örtüşüyor.
’ın sade ama güçlü dili, gerçeklerin üzerini örtmeden, abartmadan, çocukların gözünden anlatmayı başarıyor. Kimi zaman bir çocuğun sorduğu basit bir soruyla, koca bir sistemin ikiyüzlülüğü ifşa ediliyor.
, sadece bir dönemi anlatan bir roman değil; aynı zamanda büyümenin, kayıpların, suskunluğun ve hatırlamanın romanı.
Sevgiyle ve kitaplarla kalın keyifli okumalar dilerim
"Unutulmayacak olanlar kalır...
Ya hatırlamayacaklarımız?"
Hatırlamak istemeyip, unutamadığımız bir devrin hikâyesi...Devir...
Devir, iki çocuğun gözünden 80 darbesinde yaşananları anlatıyor. Ayşe ve Ali; farklı yaşam koşullarında, aynı doğrularla büyüyen iki güzel çocuk. Birgün yolları kesişiyor ve yaşanılanları biri oyun zannederek diğeri yaşadığı çevre koşuluyla tüm gerçekliğiyle yaşıyorlar. Ama çocuk kalbinin saflığı ve uçsuz bucaksız hayal gücüyle bambaşka bir pencereden bakıyorlar yaşanılanlara...Üzerlerinde bıraktıkları travmalara rağmen...
Ve Ece Temelkuran bunları kaleme dökmüş çocuk kalbinin kırılganlığı ve hassaslığıyla...
Aynı devri, o yaşlarda olan bir çocuk olarak yaşadığim için yazılanlar çocukluğuma geri götürdü adeta. Ne olduğunu tam olarak anlayamadığımız ama unutmak istediğimiz kötü günlerdi...
Aslında aklımda kaldığınca, farklı milletlerden, farklı mezheplerden komşularımizla (gerçi mezhep ayrılığı bilmediğimiz konulardı, ayrıca kimse de bununla ilgilenmiyordu) kardeşce yaşadığımız zamanlardı.Fakirliğin küçümsenmediği, zenginliğin göze sokulmadığı, kimin bisikleti varsa ona sırayla binilen, bitmesin diye şokellamızı kaşığın ucuyla yendiği, kokulu silgilerin arkadaşla paylaşıldığı, yerli malı haftalarında asla sınıfa muz götürülmediği unutulmayan zamanlardı.
O zamanları, o deviri Ece Temelkuran'ın eşsiz kaleminden tekrar yaşamak, hem güldürdü hem ağlattı.
Böyle bir devri, çocuk kalbinin saflığı ve kendi dünyalarının dilinde okumak isterseniz hiç vakit kaybetmeyin derim.
İçinizdeki çocuğun hep çocuk kalması dileğiyle... Sevgiyle ❤
Merhaba
Ece Temelkuran'dan okuduğum ilk kitap.
Kitap konusu itibariyle bir dönem kitabı aslında ama şu tarihte su olay olmuş, bu tarihte bu olay olmuş şeklinde ilerleyen bir tarih kitabı gibi değil. Öyle olsa eminim önce ben okumazdım.
Kitapta 80'li yılların 12 Eylül döneminde yaşanan, sağ sol çatışmaları, işkenceler, magazin olayları ve daha bir sürü olay, farklı aileler, farklı hayatlar yaşayan, Ali ve Ayşe adında iki küçük çocuğun dilinden anlatılıyor.
Belki de yaşananlar çocuk gözünden anlatıldığı için bu kadar etkileyici.
Hiçbir şeyden anlamaz, duymaz, bilmez dediğimiz çocuklar, aslında ne çok şeyin farkındalar bu kitapta göreceksiniz.
Bazı şeyler çocukların gözünden oldukça masum, her şey oyun gibi görünüyor ama malesef yaşanan olaylar gerçek.
İnsanın içinin öyle ılık ılık acımasına "efkar"deniyormuş. Ayşe'nin dediği gibi kitabı okurken içim ılık ılık acıdı.
Yaşarken çoğu zaman insan olmayı unutuyoruz.
Ali'nin de büyümüş de küçülmüş halleri çok tatlıydı. Yaşı küçük ama yaşadığı çevreden kaynaklı, farkındalığı yüksek bir çocuktu.
İşkence gören kolları kırılan annesi için söyledikleri kalbimi acıttı.
"Annemin kolunu öptüm. Kırık ya ondan. Çok kırık ama. Öpünce geçmeyecek. Yeni kanat lazım belki de "
Hem eğlenceli, hem hüzünlü hem de malesef gerçek bir hikâye.
Ben kitabı da yazarın dilini de çok sevdim.
Keyifli okumalar dilerim
Ece Temelkuranı bu kitapla tanıdım. Bir dönem kitabı aslında ama şu tarihte şu olay olmuştur gibi bir ilerleme göstermiyor yani kitap tarih kitabı gibi değil.
Siyasal olarak o fırtınalı dönemde olayların ailelere nasıl etki ettiğini, aile yaşantılarının nasıl olduğunu ve toplumun kaç sınıfa bölündüğünü görüyoruz. Hatta aynı tarafta olanlar bile kendi içlerinde bir ayrıma sahip. Yani en azından bu ayrım benim gözümde vardı. Örneğin devrimci ruhlu olanların ayrımı şu şekildeydi; Daha aktif ve cesur olanlar, bir de biraz daha çekimser duran ama içten içe destekçi olanlar.
Biz bu kitabı miniklerimizin dünyasından okuyoruz. Büyüklerin bile kabullenmekte zorlandığı olayları küçükler nasıl algılıyor ve neler hissediyorlar bunu görüyoruz. Ali ve Ayşe ikisi de birer masum çocuk kahraman. Hele ki Alinin yetişme tarzı ve koşulları onu nasıl içli bir çocuk yapmış görüyoruz. Yer yer Aliyi alıp böyle bağrıma basasım geldi. Minik kalbine kimleri sığdırmış , ne emelleri sığdırmış Ali'm.
Alevilerin her zaman ki gibi haksızca dışlandığı, komşunun komşuyu sattığı , aşkların bile siyasi şartlar altında yarım yaşandığı, kendi canının korkusuna birbirlerini harcayan insanlarla dolu güvensiz bir dünya ama bu dünya Ali ile Ayşe'nin gözünde nasıl bir dünya?
Okuyacak herkese iyi okumalar.
Ece Temelkuran okumamalı çok zaman olmuştu. Romanı bitirince bir Ece açlığı olduğunu fark ettim. Romanda Türkiye'de faşizm ve -benim dikkatimi çeken kısmı olarak- postalcılık, sıradan halkın söylemleri üzerinden dikkatimi çekti. Roman o dönemin Turkiye'sinde iki tane sosyal kesim olarak farklı ama siyasi yönelim olarak aynı iki ailenin çocukları ağızlarından gitmekte. Bu çocukların hayatlarının kesiştiği noktadan itibaren ülkedeki buhranın ne denli yansıdığını ve siyasi yönelimin ne derece etkili olduğunu anlamlandırlamalarını bize ifade etmekte. Fakat ayrılan bir nokta var ki bence kitabın en vurucu taraflarından biri: Çocuklar, ailelerinin ve yaşadığı çevrenin sosyal ve ekonomik bakış acısına göre ülke siyasetinden beklenti ve pratik acısından farklılaşıyor. Faşizmin mahalle ayrımından tut kılık kıyafet ayrımına kadar söylem olarak ne derece farklılaştığını gösteriyor. Gecekondu mahallelerindeki direniş mantığıyla kent aydınlarının "direnis" mantığı farklilasabiliyor ve olası bir sonuç tahlilinde yaşantıların da farklılaştığı göz önünde. Tabi bu anlattıklarım çocukların psikolojileri ve bakış acılarına da yansımakta. Daha uzun bir açıklama yapmak isterdim fakat uzadıkça roman üzerine ince eklemek gerekebileceginden bu kemik yapının açıklamasının yeterli olacağını düşünüyorum.