Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Deve Gözü - Cengiz Aytmatov | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Deve Gözü Kitap Bilgileri


Yazar: Cengiz Aytmatov
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 34 dk.
Sayfa Sayısı: 55
Basım Tarihi: Mayıs 2022
İlk Yayın Tarihi: 8 Kasım 2012
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
ISBN: 9786051557380
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Deve Gözü Kitap Tanıtımı


Eserleriyle dünya edebiyatında en fazla tanınan yazarlardan olan Cengiz Aytmatov, bu kısa hikayesinde her zamanki berrak ve sade üslûbunu bu defa tabiat tasvirleri için kullanmıştır. Onun eserlerini okurken, tasvir ettiği yerlere ayak basmış, o yerleri karış karış gezmiş gibi hissedersiniz. Deve Gözü isimli bu hikâye de işte o eserlerden biridir. Aytmatov'un halk ile aydınlar arasındaki çatışmaya da yer verdiği bu hikayesi, kısalığına rağmen okuyucuda iz bırakır. Bunda hikâyenin muhtevası kadar Aytmatov'un üslubunun da tesiri olduğu muhakkaktır.




Deve Gözü Kitaptan Alıntılar


1. ""Ben mücadeleci, hayatta bir amacı olan, güçlü insanları seviyorum!""




2. ""İnsan bir işi severek yaparsa, eskisini bitirdikten sonra yenisine başlamak büyük zevk verir. ""




3. "- İnanmıştım, umut bağlamıştım ona.
İnanılacak, umut bağlanacak adam mıydı o! Nesine inanmış, nesine güvenmiştim onun?"




4. ""Ben mücadeleci, hayatta bir amacı olan, güçlü insanları seviyorum!""




5. "Birdenbire acıdım ona. Kendisinden başka türlü düşünen herkese kin ve nefret duyan bu adama bir merhamet uyandı içimde."




6. ""İnsan her şeyden önce insan olmalıdır. Ancak o zaman yaptığı işten mutluluk duyar, ancak o zaman yaptıklarının bir anlamı olur.""




7. "Ertesi gün şafakta uyandım, her zamankinden daha erken kalktım. Akşam yatağıma girdiğim zaman kesin bir karar almıştım: Gerekirse dörde bölünecek, kan ter içinde kalıncaya kadar çalışacak, ama kimsenin bana sataşmasına, bağırmasına, sövmesine izin vermeyecektim. Sonunda hiçbirinden aşağı kalır yanım olmadığını gösterecektim onlara."




8. "Hiç kimse bir başkasının düşünmesine, bir şeyi arzu etmesine ya da hayaller kurmasına engel olamaz.."




9. "At da çalışkandır, ama yalnız insanoğlu ruh taşır. İçinde ruh taşıdığı sürece de çalışmaktan zevk alır, yaptığı işin bir anlamı olur..."




10. "Anlattıklarına niçin bu kadar yürekten inanmıştım?
İşte buydu benim felaketim!"




11. "İnsan her şeyden önce insan olmalıdır. Ancak o zaman yaptığı işten mutluluk duyar, ancak o zaman yaptıklarının bir anlamı olur."




12. "Şunu bilmelisin ki, hiç kimse bir başkasının düşünmesine, bir şeyi arzu etmesine ya da hayaller kurmasına engel olamaz. İnsanları hayvanlardan ayıran da işte bu düşünme, hayal etme özellikleri, düşünme yetileridir."




13. "Düşündüklerimi kendime saklamasını bilmiyor, aklımdan geçenleri bir çocuk gibi hep yüksek sesle söylüyordum."




14. "Nereye bakarsam bakayım cansız bir çöl görüyordum."




15. "Gökyüzü bütün yıldızları kucaklayacak kadar geniş değildi. Bu yüzden ufuklardan taşıyor, yeryüzüne dökülüyorlardı sanki. Ama birçokları, belki benim tepemde bulunanların hepsi, gelip kaynağa inmişlerdi. O küçücük gölcükte ışık ışıl yanıyorlardı. Ve gölcük de gökyüzü kadar derin görünüyordu o haliyle. Yıldızlar suyun yüzünde öyle ışıldıyorlardı ki, onları oradan kova kova alıp kıyıya dökmek geliyordu içimden. Yıldızlar, kıvrım kıvrım akan dere ile beraber de akıyor, dipteki taşları aydınlatıp parlatıyorlardı. Akıntısız, durgun olan yerlerde ise, göldeki kadar derin ve parlaktılar. Bozkırdaki bu kaynağın sularına baktıkça, onu, insan ruhunun aydınlattığı, sonsuz hayallere daldığı, bütün evreni içine alıp yansıttığı zamanlardaki hayaline benzettim."





Deve Gözü Kitap İncelemeleri


Aytmatov'dan 46 sayfalık ve 25 dakikada okunabilecek kısacık ama içinde derinlikler taşıyan bir eser. Eserde karşımızda iki kahraman ve yan karakterler var, biraz genelleme ile birkaç günlük çalışma anlarını anlatıyor. Anarhay Ovası'na çalışmaya gelen okumuş, kendisine "üniversiteli" denilen azimli, toprak aşığı genç Kemal ile çalıştıkları yerde kendisinden daha kıdemli olan aksi, kibirli, sinsi hatta kendini beğenmiş Abakir. Aslında ikisi de kendi idealleri doğrultusunda yaptıklarının arkasındalar. Her Aytmatov kitabında olduğu gibi karakterler son derece tipik insanlar, yörenin içindenler. Kendi inandıkları ve doğrularının peşindeler. Herkesin olduğu gibi kendi idealleri içinde doğruları, inandıkları ve hayalleri var, tabii ki de onlara da inananlar, onlarla hayal kuranlar var. Hikâyenin verdiği mesajı tam olarak anlamak için kısa olmasından ötürü de bir kere daha rahatlıkla okunabileceğini düşünüyorum. Belki o zaman Kalipa'nın anlam yüklü şu sözleri daha iyi anlaşılır, "Ben onun için ağlamıyorum! İnanıyordum, hayal kuruyordum. Neye inanıyordum? Neye hayal kuruyordum?" İnandıklarımız, hayallerimiz gerçekten de ne kadar doğru? İş ve para insanı mutlu eder ama vicdan bu mutluluğun içinde kendisine nerede yer bulabilir ya da bulabilir mi? İnandıklarımız, hayallerimiz şüphesiz doğru mu?

İlk Aytmatov okuyacakların bu kitaptan başlamasını öneremem ama Aytmatov okurlarının Deve Gözü'nü okuduktan sonra en azından benim okuduğum diğer kitaplarına göre üzerinde daha çok düşünecekleri bir kitap, e tabii Cemile'yi de unutmamak lazım.




Herkese merhabalar

Harikulâde bir hikaye ile buradayım. Sayfa sayısı az ,tabiri caizse hani tam çerezlik denecek kadar ama içi dolu dolu, aklınızdan silemeyeceğiniz İşte bu hikaye , Cengiz Aytmatov'dan Deve Gözü

Yazarımızla ilgili bilgi bırakmıyorum hemen eserimize geçiyorum

Deve gözü hikayesinde Anakay bozkırında bulunan toprakların sürümü ve ekimi sırasında çalışan işçilerin geçirdiği zaman süreci yaşadıkları ve diyalogları.

Sadece bu kadar mı ? Tabii ki değil
Aytmatov, Anakay bozkırını o kadar güzel tasvir etmiş ki ; toprağını ayrı ,gökyüzünü ayrı ,ovasını, yeşilini ,akan suyunu ayrı ayrı tasvir etmiş.
Eee ne diyelim. Bu da Aytmatov farkı diyoruz.

Eserimizin içinde Kemal adında bir gencimiz var. O da çalışmak için Anakay topraklarına gelir. Kendisinin bir traktör süreceğini hayal ederken, su taşıyan bir işçi olarak bulur. Abakir adında çalışan başka bir işçi ile anlaşmazlığa düşer, hakarete uğrar ve bütün bunlara katlanmak zorunda kalır. Kendi mektepli değildir ama yine de ona üniversiteli denir. Çünkü çok okur, bilgi adına kendini çok doldurur ve bu topraklarla ilgili de birçok şeyi öne sürer.

Yazarımız burada iki tür sınıfa ele alırken, bunu bir hikaye üzerinden sunması şahane olmuş. Halk ve Aydın kesim olarak ikiye ayırmış.

Eser kısa olmasına rağmen okuyucuda derin izler bırakıyor.
Bu eseri okumanızı tavsiye ediyorum
Sizler de okuyun ve sizler de sunum istiyorum

Saygılar
Sevgiler
Hoşça kalın




Tarımla uğraşanlar iyi bilir, ekmek kazanmak hiç kolay değildir. Çocukluğumu dedemlerin kayısı bahçelerinde geçirdiğimden biliyorum ben de... Her yer ot, diken, susuz toprak, temmuzun yakıcı sıcağı, baş belam ağustos böcekleri... Güneş yanığı tenleriyle sabahtan akşama çalışan mevsimlik işçiler, dedem, amcam... 15 sene kadar önce dedemlerin buğday ektiği yılı da hatırlıyorum, çok eskiden her yıl ekerlermiş. Tabi zaman geçtikçe, bol verimli GDO'lu buğdaylar, harcadıkları emeğin yanında çok daha ucuz bir paraya satılınca ekimi bırakmışlar. Ama - o eski zamanlar için konuşuyorum - bir parça ekmek, bir kaşık pekmez, bir tas çorba, bir bardak ayran için yani doymak için bir ömür çalışmanız gerekiyor. Şimdi git markete, al raftan, bu kadar basit... (Ki ona bile erinenler var!) Ama ne kadar sağlıklı o konuya girmek bile istemiyorum, girersem çıkamam çünkü.
Özetle, eğer ekmeğinizi topraktan kazanıyorsanız bilginizin, ilminizin, iyi niyetinizin, zekanızın pek önemi yok. En önemlisi bilek kuvvetiniz, beceriniz, sabrınız... Aytmatov da bu konuyu anlatmış.

Kitapta üniversite tahsilini bitirmiş Kemal; susuz, verimsiz toprakları olmasına karşın dönüştürülmesi için arpa ekilen Anarhay'da çalışan küçük bir işçi topluluğunun arasına katılıyor ve olaylar gelişiyor. Kemal daha önceleri okumakla meşgul olduğu için toprağa yabancı, güçsüz kuvvetsiz, 'süt çocuğu' denilen türden bir genç... Aynı zamanda çok iyi niyetli... Ama bozkır şartları çetin, işçilerin içinde 'Abakir' isimli bir bela var. Kemal'in bu koşullardaki mücadelesini ve bolca bozkır tasvirlerini okuyoruz.




Cengiz Aytmatov- Deve Gözü
Cengiz Aytmatov külliyatimdan okumaya devam ediyorum. Her bir kitabı birbirinden ayrı güzel. Dili sade, anlaşılır ve bizden hikayeler oluyor bunlar hep...🪻
Yine sayesinde bozkıra gittiğimiz, sıcağını içimizde hissettiğimiz, yaşamın ne olursa olsun devam etmesi gerektiğini bir kez daha kabul ettiğimiz Deve Gözü kısa ama güzel bir hikayeydi.
Kemal adından bir gencin okul sonrası çalışmak için büyük umutlarla, hayallerle geldiği Anarkay da yaşadığı zorlukları anlatıyor. İşi öğrenmek için oradayken tam tersi başka işler yükleniyor bu üniversiteli lakaplı Kemal'in omuzlarına. Ama yılmayan, pes etmeyen Kemal bize güzel bir örnek oluyor.
Ama hayatta her zaman karşımıza iyi insanlar çıkmaz. Onların bize yaptıkları da elbet yanlarına kar kalmaz. İşte Abakir de bu kitapta böyle bir karakter olarak Kemal'e tarlaları dar etse de burnun getirse de sonuçta yine terk edip amansız bir uğraşın peşine koşup giden o oluyor.
Hikayeye adini veren olay ise tarlalardan biraz uzakta şu ihtiyacını gideren bir kaynak vardi. Kemal orada bir gün güzel bir kız ile karşılaşıyor. O da yeni buralarda. Soruyor Kemal'e buranın adı ne; Deve Gözü cevabını alıyor.
55 sayfalık kısa bir Anadolu rüzgarıydı ve tadı damağımızda kalarak geçip gitti...







Aytmatov’un kalemine alışınca bir daha bırakması zor oluyor doğrusu. Bugün Deve Gözü kitabı hakkında inceleme yapmak istiyorum.

Kitapta, halk ile aydın kesim arasındaki çekişme anlatılıyor. Kitabın iki kahramanı Kemal ve Abakir. Kemal, hikayede aydın kesimi temsil ederken Abakir ise o dönem o bölgede yaşayan halkı temsil ediyor.

Kemal lise mezunu olmasına rağmen okuduğu için ona Üniversiteli deniliyor, görevi ise ilk başlarda getir götür işi yapmaktır. Abakir ise traktör şoförüdür. Anarkay bozkırlarında çalışmakta olan bu ikili birbirlerini hiç sevmemektedir. Abakir’in okumuşlara nefreti öyle büyüktür ki bunu alenen söylemekten hiçbir zaman çekinmez. Kemal ise idealist ve azimli bir gençtir ve Abakir’in tüm nefret ve kışkırtmalarına karşılık çalışmaya devam etmektedir. Kemal bir gün çeşmeden su doldurmaya giderken o bölgede hayvan otlatan bir kız ile karşılaşır, sonraki günlerde de bu karşılaşmalar devam eder ancak Abakir bu durumu öğrendikten sonra işler farklı bir boyut almaya başlar…

Kitapta verilmek istenilen mesajlar oldukça etkileyici. O dönemde bölgede yaşayan insanların ruh hali yalın bir dille ifade edilmiş. Bilhassa tabiat betimlemeleri ise oldukça doğal ve sıkmayan bir yapıda. Bu ikili üzerinden aydın kesim ve halk arasındaki çatışmalar anlatılmaya çalışılmış. Aytmatov okumayanlar için bir başlangıç kitabı olabilir. Keyifli okumalar dilerim. :)



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: